Öncelikle dün, bu maçın oynanacağını yazmadığım için özür dilerim. Pek vaktim ve halim yoktu. Nike'ın düzenlediği bu maç bir All-Star mücadelesi diyebiliriz. Amerika'nın ve dünyanın 19 yaş altı sınıfının en önemli oyuncularını karşı karşıya getiren bir maç. McDonald's All-American Game'in bir benzeri diyebiliriz. Size önemini şöyle anlatayım: Basketbol dünyasının en önemli isimlerinin Portland'a giderek yerinde izledikleri bir karşılaşma. Ne de olsa bu oyuncuların neredeyse hepsinin 2011 veya 2012 draft'ına girmeleri bekleniyor. Maçta ekrana gelen tanıdığım simalar şunlardı:
Kevin Pritchard (Blazers GM) Steve Kerr (Suns GM) Kevin O'Connor (Jazz GM) Terry Porter (eski oyuncu ve koç) Geoff Petrie (Kings GM) Ayrıca maçı yorumlayan da Popovich'in eski yardımcısı ve Thunder'ın eski koçu PJ Carlisemo'ydu. Sunan ise NCAA'de PAC-10 maçlarını anlatan Steve Physoic'miş.
Mozilla'daki teknik sorunlar nedeniye maçın başlarını izleyemedim. Zaten maçı izlememdeki 1 numaralı sebep olan Enes de ilk 5'te başlamadığı için çok şey kaçırdığım söylenemez. Ama oyuna girdikten sonra Enes hücumda resmen domine etti Amerikalı gençleri. İşin savunma tarafında ise bütün gençlerde eksikliğini gördüğüm birşey vardı: Box-out. Buna Enes de dahil. İki takım da delicesine hücum ribaundu aldı ve bu ribaundların pek çoğu çemberin dibine düşen toplar sonucu oldu. Savunmada çok da fazla çaba sarfedilmediğinin bir kanıtıydı belki de. Ama dedim ya, Enes hücumda herşeyi yaptı. Orta mesafe şut mu dersiniz, fake sonrası topu yere vurup çembere gitmek mi dersiniz, bu sırada yaptığı reverse mü dersiniz, hücum ribaundlarındaki dominantlığı mı dersiniz, post-up ... Herşey vardı Enes'te, sadece üçlük atamadı. Sahayı bütün uzunlardan daha çabuk katettiğini de gösterdi bütün izleyenlere fast-break'lerde. Hatta maçı anlatan Physoic'i de en çok etkileyen pozisyonlardan biriydi bu. Kısacası ufak çaplı bir resital sundu ve Amerika'da basketbol camiasında artık Enes'in ismini bilmeyen kimsenin kalmadığını söyleyebiliriz böylece. Daha da abartayım, Kentucky'de abuk subuk bir şekilde düşüş yaşamazsa, draft'a girdiği sene ilk 14'te yani lottery'de gitmesi benim gözümde kesinleşti Enes'in. Ama ben böyle bir düşüş yaşamasını kesinlikle beklemiyorum. Arada sırada mail geliyordu sizlerden "Enes şunu bunu yapmış paylaş istersen" diye ama ben bugüne kadar lisede yaptığı 70 sayı, 53 ribaund (abartı katılmıştır) gibi performansları çok da önemli bulmadığımı söylüyordum. Çünkü Enes bugüne kadar hep kendisinden bir kafa kısa oyunculara karşı oynadı. Hatta deyim yerindeyse karşısındakiler çoluk çocuk gibi kalıyordu. Dün ise NCAA'de karşısında bulacağı seviyde oyunculara karşı neler yapabileceğini gösterdi... Harika bir tecrübeydi hem onun için hem de bizim için. Tek hayalkırıklığına uğradığım şey savunma ribaundlarında kendi alanına düşen toplarda atletik Amerikalı oyunculara karşı zorlanmasıydı, o ribaundları almasını bekliyordum. Farkındaysanız hiç istatistiklerini vermedim, çünkü benim için istatistikleri önemli değil, Enes'in sergilediği oyunu çok beğendim ben bu bana yeter. Ama tabii düne kadar 33 sayıyla Hoop Summit rekorunu elinde bulunduran Nowitzki'yi 34 sayıyla geçtiğini de söylemesem olmazdı... Ayrıca 13 ribaund aldığını, bunların 8'inin hücumda olduğunu ekleyeyim. Dediğim gibi savunma ribaundlarında biraz daha aktif olsaydı 20'yi bile bulabilirdi. Yine de Kentucky taraftarları ve Calipari dün Enes'in sergilediği oyundan fazlasıyla memnunlardır eminim ki, bizden çok olmasa da...
Bu arada maçta diğer beğendiğim oyuncular arasında Tritan Thompson başı çekti. Mirotic'in de potaya yüzünü dönük oyununu beğendim ama Thompson ondan ayrı bir seviyedeydi bence. Amerikalılar'da ise, bu seneki McDonald's'da MVP ödülünü paylaşan Sullinger ile Barnes dikkat çekti. Sullinger özellikle ribaundlarda Dünya karması takımına çok büyük problem yarattı. 2000'den 2008 arasında yapılan maçları kazanan Amerika, geçen seneki sürprizin ardından yeni bir seri başlatmanın peşindeydi. Bu yolda, Barnes ile Sullinger, Amerikan takmının maçı kazanmasındaki 1 numaralı faktördü bence. Barnes ile ilgili çok güzel notlar bindirdiler ekrana yayında. Tam anlamıyla örnek bir insan. Hemen bu paragrafın üstündeki resimde görebiliyorsunuz.
Maçtan bir başka ilginç not ise Çinli oyuncu Sui Ran'in İngilizce'sini nolmaması ve koçunun, arkadaşlarının dediklerini anlayabilmek için bir tercümana ihtiyaç duymasıydı. Maç içinde kenardan tercümanın dediklerine kulak kabartırken, kenara geldiğinde de direk bu tercümanın yanına oturuyordu. Buyrun bu da Enes'in maç sonrası oyunu ve Kentucky hakkında soruları cevapladığı basın toplantısı:
"Yeni Nowitzki" yorumları yapılmaya başlandı bile. Tek dileğim sağlam kişilikli olması. Belki "Türkiye'nin jordan'ı" geyiklerini bir nebze olsun keser de bu utançtan kurtuluruz biz de.
Enes çok büyük iş başardı kesinlikle, ancak bence bu seviye de onun nasıl bir oyuncu olacağına dair tam bir kriter değil. Potansiyelinin olduğu muhakkak ama ortada şöyle bir gerçek var ki sayılarının çok büyük bir çoğunluğunu pota altından ve pivot oyunlarıyla buldu. Bunu da zayıf matchuplarına karşı genelde fizik üstünlüğüyle yaptı. Gözlemlerim şu şekilde: Temel basketbol bilgisi oldukça iyi, çok basit ve doğrudan skora yöenlik bir oyun tarzı var(Duncan gibi). Kendine olan güveni muazzam(bence bunun sebebi uzun süredir oldukça iyi ortalamalar tutturuyor olması). Kendine olan güveni miydi sebep yoksa rekor kırma isteği mi bilmiyorum ama, bazı pozisyonları 2ye 1, 3e 1 giderken egoist davranarak kendi bitirdi. Savunmada ise takım olarak maç boyunca 2-3 zone yaptılar, daha doğrusu yapamadılar. Enes ilk yarı isteksiz gibi göründü savunmada, ama ikinci yarı toparlandı, daha çok mücadele etti ve ribaundlara da odaklandı. Maçın hayal kırıklığı Brandon Knight idi. Bu arada sabonis, maçta bi hanım ablamız vardı sarışın reporter, onun ismini bi bulabilirsen benim için, ben şöyle bi gezindim de bulamadım =)
Hadi amerikalılar mal, kasmazlar isimleri doğru telaffuz etmeye, ama bari Enes kendi ismini doğru söylese, çıkıp oraya ismini 'kentır' diye telaffuz etmesi komik olmuş. Bu arada bi eneshateri vardi ona noldu ?
7 FARKLI FIKIR:
"Yeni Nowitzki" yorumları yapılmaya başlandı bile. Tek dileğim sağlam kişilikli olması. Belki "Türkiye'nin jordan'ı" geyiklerini bir nebze olsun keser de bu utançtan kurtuluruz biz de.
Enes çok büyük iş başardı kesinlikle, ancak bence bu seviye de onun nasıl bir oyuncu olacağına dair tam bir kriter değil. Potansiyelinin olduğu muhakkak ama ortada şöyle bir gerçek var ki sayılarının çok büyük bir çoğunluğunu pota altından ve pivot oyunlarıyla buldu. Bunu da zayıf matchuplarına karşı genelde fizik üstünlüğüyle yaptı. Gözlemlerim şu şekilde: Temel basketbol bilgisi oldukça iyi, çok basit ve doğrudan skora yöenlik bir oyun tarzı var(Duncan gibi). Kendine olan güveni muazzam(bence bunun sebebi uzun süredir oldukça iyi ortalamalar tutturuyor olması). Kendine olan güveni miydi sebep yoksa rekor kırma isteği mi bilmiyorum ama, bazı pozisyonları 2ye 1, 3e 1 giderken egoist davranarak kendi bitirdi. Savunmada ise takım olarak maç boyunca 2-3 zone yaptılar, daha doğrusu yapamadılar. Enes ilk yarı isteksiz gibi göründü savunmada, ama ikinci yarı toparlandı, daha çok mücadele etti ve ribaundlara da odaklandı. Maçın hayal kırıklığı Brandon Knight idi. Bu arada sabonis, maçta bi hanım ablamız vardı sarışın reporter, onun ismini bi bulabilirsen benim için, ben şöyle bi gezindim de bulamadım =)
şov yapmış ya çok etkilendim inşallah nbade de başarılı bir kariyeri olur
emin değilim ama sanki rebecca haarlow diye aklımda kalmış. o olmayabilir
"sad" kısmı yardı ya :D
Hay yaşa sen emi.
Hadi amerikalılar mal, kasmazlar isimleri doğru telaffuz etmeye, ama bari Enes kendi ismini doğru söylese, çıkıp oraya ismini 'kentır' diye telaffuz etmesi komik olmuş. Bu arada bi eneshateri vardi ona noldu ?
Yorum Gönder