İlk iki maçta Blazers, rakibiyle başa baş oynasa da son çeyreklerde Nowitzki'yi durduramamıştı. Deplasmanda olmalarının ve son çeyreklerde hücumun pek işlememesininde payı vardı bu mağlubiyetlerde. Bu mağlubiyetlerin ilk maçında yokları oynayan, ikincisinde ise McMillan'dan doğru düzgün dakika bile alamayan Roy medyaya ağlamıştı: "Ben bu muameleyi haketmedim, takımıma yardım edebileceğimi bilirken böyle kenarda oturup çürümek hiç bana göre değil." Açıkçası ilk maçtaki kötü performansından sonra biraz boş konuşuyor gibi gelmişti bana. Ama seri Portland'a taşınınca neler oldu neler...
İki maçtır Brandon Roy sırtladı Blazers'ı ve seriyi neredeyse tek başına 2-2'ye getirdi. Bu sabaha karşı oynanan maçta özellikle son çeyrekte yaptıklarıyla çok konuşulacak. Zaten manşetlere taşındı bile. Üçüncü çeyrekte bir ara 23 sayı geri düşen takımını son çeyrekte aldı tek başına galibiyete taşıdı. 18 sayı atıp 2 de asist yaptı son 12 dakika içinde. Bir de yani hücumda hiçbir şey üretemeyen Blazers'da herkesin kafalar öne eğilmişken, şutlar girmiyorken, takım neredeyse maçı bırakma noktasına gelmişken parladı yıldızımız. Bildiğim, sevdiğim, oyununa hasta olduğum, formasını aldığım Roy geri döndü adeta. Onu gördüm parkede. Penetrelerinden, jump shot'larına, post-up'ından asistlerine kadar geçen seneki Roy'u izledim özellikle bu son maçta. Takımının son 8 sayısına birden imza attı. Yani geriden gelirken hem skoru beraberliğe getiren (üçlük artı faul) hem de takımını öne geçiren basketleri attı Roy. Marion, Kidd ve Terry'i denize döktü adeta... Kısacası taşıdı adam valla takımı. Hani sakatlıkmış, şuymuş, buymuş hikaye. Tabii sonraki maça dizi nasıl olacak hiçbir fikrimiz yok. Kutudan büyük mü küçük mü çıkacağını kimse bilmiyor, çünkü dizleri menisküs olmadığı için kemikler birbirine sürtünüyor ve bu sürtünme ne kadar aralıklarla oyuncuyu rahatsız edecek boyuta geliyor bunu kendisi de dahil kimse bilmiyor.
Bu arada son maçtan bahsettim ama üçüncü maçta da bu performansının sinyallerini vermişti. Belki bu sabahki kadar dikkat çekici olmadı üst üste bulmadığı için sayılarını ama o maçta da "Bu takımın yıldızı benim, bakın koç bana görev verince neler yapacağımı görün" dercesine oynamıştı. Dün geceki efsanevi performansını ise dediğim gibi ayrı bir köşeye koymak lazım. Blazers, NBA playoff tarihinin en büyük geri dönüşlerinden birini gerçekleştirirken, liderlik yapan hatta bu dönüşü tek başına gerçekleştiren isim Roy'du. Tabii Roy'a değinip, Mavs'in acizliğinden bahsetmemek olmaz. Sudan çıkmış balık gibilerdi adeta son çeyrekte. Sadece 15 sayı bulabildiler. İçeri kapanan, kötü eşleşmelerde devamlı yardım getiren ve dış şutları riske eden Blazers savunmasına karşı bir türlü dış isabet bulamadılar son çeyrekte. Bu da onları bitiren faktör oldu. Ayrıca Nowitzki'yi de bu çeyrekte harika savunduklarını söylemem gerekiyor. Bol bol yardım getirdiler ama bire bir kalınan pozisyonlarda veya Nowitzki savunmacısından kurtulduğunda savunma rotasyonu baya iyiydi.
Son olarak Mavs'in şut atamadığını söyledim ama bu maçta kendi kendilerine yenildiklerini falan zannetmeyin. %38 gibi gayet kabul edilebilir bir yüzdeyle attılar üçlükten. Seride de %43 isabet sağlıyorlar çizginin gerisinden. Hiç ama hiç fena değil yani. Playofflar'da bir takımın maksimum zaten %40 olmasını beklersiniz, daha fazlası abartıdır. Öte yandan Blazers boş atışlar bulmasına rağmen hiç isabet bulamadı. 19 üçlüğün sadece 4'ü basket oldu. Böyle rezalet dış şut attığı bir günde maç kazanabiliyorsa Blazers, Dallas'ta bir maç çalıp Lakers'ın karşısına çıkması da gayet olası. Hele bu seride yokları oynayan Fernandez sazı eline alıp bir maç 15 sayı atarsa bu iş daha da kolay olacaktır. Şu anda Roy sağlıklı ve kendini iyi hissederken bile sadece 4 tane skorer varmış gibi gözüküyor takımda. Bunlardan biri kötü günündeyse Blazers'ın sayı atması imkansızlaşıyor. O noktada da Mavs'i durdurmalarına bakıyor olay, bugünkü gibi dış şutları normal veya normalin birazcık altında kalırsa Mavs'in, amaçlarına ulaşabilirler. Çünkü Nowitzki'ye ve Kidd'in oyun görüşüne sahip olan bir takımı kilitleyecek kadar iyi bir savunma yapamıyorlar.
İlk turun en güzel serisi oldu bu bana göre. Bir de 2-0'dan dönüp kazanırsa Blazers, çok güzel bir hikayeye sahip olacaklar. Bakalım bekliyoruz efendim 5. maçı sabırsızlıkla...
24 Nisan 2011 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
5 FARKLI FIKIR:
Biz senin t-shitünü sevdik be abi..
Rookie
Of the
Year
Sonunda geri döndün ne kadar sevinsem az :D
b-roy un en büyük fanlarından biri olarak maç sonrası ben bile ağlayacaktım az kalsın.süperstar seviyesine ulaşmışken ve şampiyonluk yüzüğü için artık ciddi bir tehdit oluşturabilecek bir takım oluşturmuşken portland organizasyonu bu kadar büyük şanssızlıklar karşısında nasıl bir psikoloji içinde olduğunu basın toplantısında çok iyi özetledi.sakatlıktan döndüğünden beri herkese böyle özel birşey göstermek istediğini söyledi.2. maçtan sonra yaptığı açıklamalar beni hem çok şaşırtmış hem de çok üzmüştü ama gerçek bir winner olduğunu ispatladı.bu arada nba tarihinin belki de en duygusal maç sonu röportajını kesen nba tv rejisini tebrik ediyorum.
İzlemeyen çok şey kaçırdı.İzlerken de aklıma 2002 de ki lakers-mavs maçı gelmedi değil.o maçta da lakers 33 sayıdan geri gelip kazanmıştı yamulmuyorsam.Dallas'ın karakteristik özelliği olan bu kırılganlık ve diş geçirememe olgusu dirk'ü yüzüksüz emekli edecek yıllar önce de böyle idi günümüzde de böyle...
abi maçı izlememişsiniz sanırım; ama boxscore a iyi baksaydınız bari. Zach hangi maçta, kime 6 blok yapmış ??
Neler olmuş böyle yahu. Maç 3. çeyrekte kopunca kapatıp uyudum. Portland'ın 3. çeyrekteki feci oyununu görünce - sadece faul çizgisinden sayı üretebilir haldeydiler - 'taş gibi Denver elenirken sizin ne işiniz var Playoff'ta len' diyerek kalayı basmıştım Portland'a. Gelde yanma uyuduğuna:-( Lakin Aldridge'in kötü oynadığı zamanlarda Portland'ta yokları oynuyor bu görüldü bir kez daha. Roy'un dünkü performansı şapka çıkarılacak cinsten ama o dizler daha kaç maç götürür orası da ayrı bir muamma..
Yorum Gönder