Utah Jazz-Denver Nuggets:
Günün ikinci karşılaşmasında Utah hücumda tam anlamıyla uykudaydı maç boyunca. Fiziksel yorgunluklarını bilmiyorum ama ilk yarıda tam sayamasam da, 13 veya 14 civarı top kaybı yaptılar. Bunları Denver savunmasına da bağlamak istemiyorum çünkü bu top kayıplarının büyük kısmı çok basit hatalardan geldi. Ayrıca Utah son çeyreğe kadar sadece 2 hücum ribaundu alabildi ki biri Millsap’in umutsuz tiplemesiydi. Denver tarafı, ilk yarıda Carmelo’dan istediği desteği alamadı; Kirilenko’nun savunmasında 4 top kaybı yaparak ancak 8 sayıda kalabildi. Bu bölümlerde Denver’ı taşıyan isimler Nene, Billups ve kenardan gelen Ty Lawson ile J.R Smith oldu. Özellikle Nene sahanın iki tarafında da Utah uzunlarına üstünlüğünü kabul ettirdi. Billups da sürekli çizgiye giderek maç boyuca toplam 29 sayısının 17’sini serbest atışlardan buldu. Utah kısa sürelik ayaklanmalarla farkı azaltmayı başarabilse de, onları büyük ölçüde bitiren Denver’ın 49 serbest atışının 41’ini sayıya çevirmesiydi. Melo ikinci yarıda mükemmeldi ayrıca. Topu alıp soluna doğru potaya gittiği her pozisyon ya sayıya çevirdi, ya da faul hakkı kazandı. Bu işi mükemme yapıyor son 2 sezondur Carmelo. Kaçırdığı nadir pozisyonlarda ise kendi ribaundunu alarak bir şekilde baskete çevirdi. 37 sayısının 29’unu ikinci yarıda gönderdi Utah potasına. Utah’ta istatistiksel olarak etkili isim 13 asist, 23 sayıyla Deron Williams oldu. Özellikle Korver'a attırdığı onca üçlükle Utah'ın galibiyet için umutlanmasını sağladı. Utah’ın bir diğer çabalayan ismi özellikle son çeyrekte Paul Millsap oldu. Fakat Denver maçı 7 farkla olsa dahi zorlanmadan kazandı diyebiliriz. Ne zaman fark kapanır gibi olsa buna izin vermediler.
Carmelo: 37 sayı, 8 ribaund, 2 asist, 3 top çalma ve çoğu ilk yarıda olmak üzere 7 top kaybı.
Billups 29 sayı 4 asist.
Dallas Mavericks-Toronto Raptors:
Mavericks-Raptors'ı da izlememe rağmen o maç hakkında çok fazla söylenecek birşey yok. Zaten dün akşamdan beri aklımda da çok fazla detay kalmadı. Ama şunu diyebilirim: Toronto maçı ikinci çeyrekteki sapık şut ve hücum performansıyla kazandı. Tamam şutların bir çoğu rahat pozisyonlarda bulundu ama 20'de 15 falan atmışlardır herhalde bu çeyrekte. Fark bir anda 13'e çıktı. Toronto'nun şutlarında, boyalı alana girip daha sonra topu dışarı çıkarmalarının da payı vardı. Dallas ise daha çok çevirilen toplar sonrasında boş atışlar bulmaya çalıştı fakat bunda pek başarılı oldukları söylenemez. Raptors defansının da hakkını verelim, fena savunma yapmadılar. Bargnani hele 1'e 1 kaldığında Nowitzki'nin geriye doğru çekilerek yaptığı bir atışı bloklayarak şaşırttı. Senede kaç blok yiyor ki zaten Nowitzki?
Ben Nowitzki'nin de beklenenden daha az sorumluluk aldığını düşünüyorum maçta. Hatta 4'te 1 serbest atış atarak bizleri şaşırttı. 3 tane üstüste kaçırdı, yani 1000'de 1 ihtimale denk geliyor. Ben üçüncü çeyrekte Dallas'ın farkı kapayacağını düşünüyordum ancak Bosh ve Bargnani'nin dış şutları bitirdi Dallas'ı. Özellikle Bosh'la eşleşecek adamlarının olmaması - Gooden ve Dampier'ın eşleşmeleri mümkün değil - ve Bosh'un da şutlarının girmesi onları bitiren 1 numaralı faktördü bence. Çeyreğin bitimine doğru Bargnani'nin şut saatinde 3 saniye varken attığı zor üçlük de maçın galibini belirlemiş oldu: 84-68 ile biten çeyrekten sonra maçın bitimindeki skor da 110-88 Toronto lehineydi.
18 Ocak 2010 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 FARKLI FIKIR:
Yorum Gönder