Rockets-Bobcats ve Pistons-Wizards maçlarını zap'layarak seyrettim. Ama sonra Lakers-Spurs'e geçtim. 1 gün gecikmeli ama madem izledim, takımlar hakkındaki izlenimlerimi de yazayım.
Lakers-Spurs:
Aslında maç Spurs adına kötü başlamıştı. Önce içeride Bynum'a top aktararak öne geçtiler ardından Kobe durdurulmaz şutlar atmaya başladı ardı ardına. Bogans ve sonra Ginobili karşısında yokmuş gibi davranıyordu. Herhalde 40'a gidecek bu maçta" diye düşünmeye başlamıştım. Ama Spurs'ün bench'i ön plana çıktı. Kenardan gelen Manu, Hill ve Mason sayesinde Spurs öne geçti. Manu asistleriyle ve arkadaşlarına yarattığı pozisyonlarla ön plana çıkarken, Mason 5 dakika içinde 9 sayı üreterek önemli bir etken oldu. Bütün bunlara ek olarak Kobe, ikinci çeyreğin ilk molasından sonra bir anda ortadan kaybolunca Lakers iyice geriye düştü. Aslında bir hayli şaşırmıştım top kullanmamasına. Duncan da sessiz sakin Lakers'ı içeriden bitiriyordu. Devrede 17 sayısı olduğunu görünce çok şaşırmıştım. Ama Duncan bunu hep yapıyor, çaktırmadan, sade sayılar attığı için maçta çok ağırlığı yokmuş gibi hissettiriyor.
Devrede 12 sayıyla Spurs öndeydi, ardından üçüncü çeyrekte Parker faktörü devreye girdi. 9 veya 10 hücum üstüste topu alıp kendisi birşeyler yarattı. Perdeden sonra Odom ve Bynum ile 1'e 1 kalan Parker şut üstüne şut sokarak veya orta mesafede boş kalan uzunlara asistler yaparak oyunu domine etti. 10 sayı civarında üretip 4 de asist yaptı yanılmıyorsam ve fark 20'lere çıktı. Öteki tarafta ise Kobe sahada olmasına rağmen, sadece geziniyordu. Hiç sorumluluk almıyordu, tamamen pasif, rol oyuncusu modunda takılıyordu. Belki de rol oyuncuları bile daha aktif kalırdı yanında... Lakers Kobe'yi kullanamayacağını anlayınca Spurs'ün ezelden beri yumuşak karnı olan 3 numaradan saldırmaya başladı. Güçlü üç numaralara karşı çaresiz kalan Spurs'ü Artest dağıtmaya başladı. Boyalı alanda cirit atıyordu adeta. Jefferson ve Ginobili'nin yapabilecek hiçbir şeyleri yoktu. Artest'e Bynum'ın yardımcı olmasıyla fark yine 10 civarlarına indi. Hatta Son çeyreğin başlarında fark 6'ya kadar inmişti ancak Spurs savunmasını sıkı tutarak ve 2 top üstüste çalarak hızlı hücumlarla 10 civarlarına çıkardı farkı yeniden. O noktadan sonra da Lakers bir daha yaklaşamadı. Tabii Kobe'nin sırtındaki ağrılar nedeniyle son çeyrekte oynamadığını, ilk çeyrek hariç sahadaki olduğu dönemlerde son derece etkisizdi. Sırt ağrıları dayanılmaz bir seviyeye çıkmıştı. Tabii son 4 maçta %33 ile şut attığı için çok eleştirilen Kobe, hazır 10'da 7 atmışken bunu bozmak istemediği için numara yapmış da olabilir tabii! Spurs bench'i ile Lakers'ınkinin arasındaki fark çok bariz belli oldu. Hele Odom, Gasol'ün yokluğunda başlayınca bench sıfıra iniyor resmen Lakers'da. Zaten bu kadar zorlanmalarının sebebi de bu bence; kadrolarının derin olmaması.
Parker 22 sayı ve 6 asist, Duncan 25 sayı 13 ribaund 4 asist ve 4 blok ile oynadı.
Pistons-Wizards:
Pistons, 12 maçlık yenilgi serisini Bulls'a karşı sona erdirememişti ama Bulls'dan da beter durumda olan Wizards'ı affetmediler. Maçın ilk çeyreğinde özellikle Antawn Jamison ve Foye ile oyuna tutunmaya çalıştılar. Özellikle Foye, izlediğim en iyi maçlarından birini çıkarıyordu. Miller'ın sakatlığı ve Arenas'ın cezası ile aradığı fırsatı buldu. Yine de Miller dönünce birz daha durulur. Her neyse, diğer tarafta ise Stuckey'nin önderliğinde, Pistons takım olarak iyi oynuyordu ve önde gidiyorlardı. İkinci çeyrekte Stuckey bu sefer dışarıda tetikte bekleyen CV ve Atkins ikilisini beslemeye başladı, buldukları üçlüklerle farkı açtılar. Tabii aynı zamanda 7 dakika 24 saniye içerisinde Wizards'ın sadece 4 sayı bulmasına izin verdiler. Burada Ben Wallace faktörü ve Pistons'ın iyi savunma yapmasının yanında biraz Wizards'ın da kazmalığı etkiliydi. Özellikle Boykins yaptığı seçimlerle takımını baltaladı. Herhalde bir 4-5 bomboş atışı da kaçırdılar bu bölümde. Devreye girilirken 10 sayı farkla Pistons üstündü. İkinci yarıda toplam 3-4 dakika izleyebildim çünkü Lakers-Spurs'e geçtim. Ama okuduğum kadarıyla Stuckey (son çeyrekte 6 asist yapmış) ve Charlie Villanueva sayesinde kazanmışlar.
Jamison'ın 31 sayı 10 ribaundu vardı ancak CV'nin 6'da 5 üçlüğüyle 23 sayısı ve 9 ribaundu ve Stuckey'nin 19 sayı 11 asisti Pistons'a maçı kazandırdı. Ayrıca CV'nin daha önce kırılan burnuna darbe almasına rağmen maskeyle döndüğünü hatırlatayım.
Rockets-Bobcats:
Bu maçı ise daha kısa geçeceğim: Stephen Jackson. 43 sayı ile kariyer rekorunu kırdı. 22'de 15 saha içi, 11'de 10 serbest atış ile oynadı. Ayrıca Bobcats takımının bugüne kadar bir maçta en çok sayı atan oyuncusu oldu. Tabii takımına da maçı kazandırdı. Ne isterseniz vardı Jackson'da. Boş şut değerlendirmek, şut fake'inden sonra çembere kadar gitmek, fast break bitirmek, 1'e 1 yakın savunulurken dış şut sokmak, 1'e 1 adamını geçip sayı bulmak. Yeteneklerini ve kafasını basketbola verdiğinde neler yapabileceğini gösterdi. Tabii Boris Diaw'ın, Rockets uzunlarına karşı kurduğu üstünlüğü de es geçmeyelim. Eski Diaw'ın sinyallerini aldık bu maçta, bir uzun olarak nasıl oyun kurulacağını gösterdi bize tekrardan. Diaw 19 sayı, 7 ribaund, 6 asist ve 3 blok ile oynadı.
Clippers-Grizzlies:
Hiç izlemedim ancak formda olan Clippers üçüncü çeyrekte 10 civarı farkla öndeyken, salonda yangın alarmı çalmış. Maça uzun süre ara verilmiş ve yeniden başladığında Memphis geri dönüş yaparak maçı kazanmış. Tabii Kaman'ın sakat olduğunu ve Camby'nin de hasta olduğu için sadece 12 dakika oynayabildiğini de söyleyelim. Zaten sadece bu nedenle son 30 saniyelerde kritik hücum ribaundları verip maçı kaybetmişler.
Baron Davis acaip formdaymış. 27 sayı, 12 ribaund, 12 asist, 5 top çalma ile oynamış. DeAndre Jordan da onun asistlerinden yararlanarak 23 sayı atmış. Grizzlies'de ise 24 sayı 15 ribaund ve 2 blokla oynayan Gasol dışında çok dikkat çekici istatistikler yok. Yine takım olarak kazanmışlar.
Magic-Kings:
Üçüncü çeyreğin sonuna kadar yakın giden maçta, son çeyrekte Kings oyuna tutunamamış. Sadece 10 sayı üretebilmişler ve 33 sayı yemişler. Howard'ın 30 sayı, 16 ribaund, 5 asist, 3 top çalma ve 3 bloğu dikkat çekiyor. Kings pota altı zayıf kalmış Howard'a karşı. Ama Carter'ın yokluğunda içeri çok top inmesi de dikkat çekici bence.
14 Ocak 2010 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
3 FARKLI FIKIR:
"Sırt ağrıları dayanılmaz bir seviyeye çıkmıştı. Tabii son 4 maçta %33 ile şut attığı için çok eleştirilen Kobe, hazır 10'da 7 atmışken bunu bozmak istemediği için numara yapmıştır da olabilir."
Kafa kopması dışında her sağlık probleminde sahaya çıkıp şut sokamadığında yüzdesine aldırmayıp atmaya devam eden ve fanları kimi zaman bu huyu yüzünden çıldırtan Kobe; 10da 7 yüzdesini bozmamak için sırt ağrısına dayanamıyormuş numarası mı yaptı yani? Her şey bir yana; bugünkü Dallas maçında yürüyememesi de numara olmalı o halde.
Tabi şakasına demişsen bunu diyeceğim bir şey yok. Gerçi şakasına demiyorsan da diyeceğim bir şey yok ama neyse.
dalga geçtiğimi net bir şekilde belli edememişim demek ki
Ha o zaman sorun yok.
Yorum Gönder