Günün hayvan performansları:
NTV Spor’un yayına geç girdiği maçta, LeBron James 30 sayı 8 ribaund 7 asist 2 top çalma 3 blokla oynadı. Maçın başlarında kendisini hiç zorlamadı, topla çok oynayıp aşırı zor bir şutu soktuğu pozisyon dışında takımı oynatmaya baktı. Anladığım kadarıyla “sizi LeBron’suz da yeneriz” mesajı vermeye çalışıyorlardı ama LeBron pek devreye girmese de oyunu çok iyi yönetti. Pierce’in felaket ilk yarısı ve Varejao’nun ekstra skor katkısıyla Cavs çok rahat bir maç oynasa da fark fazla kapanmadı. Tabii Cleveland oyuncuları bundan çok rahatsız değillerdi çünkü ikinci yarıda neler yapabildiklerini gördük. Celtics oyuncuları da sakin bir oyun geçirseler de farkı kapatmak için yırtındılar. Bir ara farkı eşitlemeyi başarsalar da Cleveland iki dakikalık baskın oyunla maçı eski konumuna getirdi. Celtics’e sempati duysam da taraftar veya oyuncu olsam son derece moralim bozulurdu, tüm şu son günlerde olanlar yetmiyormuş gibi. Neyse, LeBron ilk yarısında sadece 4 şut kullandığı maçın ikinci yarısında bol bol potaya gitti. Celtics’te onu durduran hiç kimse çıkmadı. Ayrıca kendisi maçta 16 kez serbest atış kullandı (fazla emin değilim ama hepsi ikinci yarıda gelmiş bile olabilir) ve ne olduğunu anlayamadan 30 sayıya ulaştı. Bu arada Cleveland’ın 48 serbest atışı bulunuyor. Maçı da rahatlıkla 93-104 kazandılar.
Wade’in takımının galibiyetinde şovun başrolü Wade’miş doğal olarak, toplamda 25’te 14 şut isabeti bularak 38 sayıya ulaşmış. 11 kere serbest atış kullandığı çizgiden 9 sayı bulmuş. 5 ribaund 5 top çalma yapsa da alışık olmadığımız şekilde sadece 2 asisti var. Ancak top kaybı sayısının da yalnızca bir olması oldukça ilginç ve etkileyici. Sixers’ın en skorer oyuncusu bu sene fazla süre almayan Kapono olmuş ve Miami maçı 91-104 kazanmış.
Gerald Wallace’ın sakatlığı yüzünden oynayamadığı maçta sahneye Stephen Jackson çıktı şutlarının yarısını sokup takımını 28 sayıyla adeta sırtında taşıdı. Maçın son çeyreğine Orlando bir sayılık farkla üstün girse de ilk 4 dakikalık süreçte 4 tane hücum faulü yaptılar ve maçın Bobcats lehine dönmesindeki en büyük sebeplerden biriydi bu. Gerçi bunlardan iki tanesi maçın Amway Arena’da olduğu düşünülürse biraz ucuzdu ama çaylak Henderson’ın da savunmadaki katkısını gözden gelmeyelim. Bu hücum faullerinden ikisini o yaptırdı çünkü. Sonuç olarak gecenin galibi 96-89’luk skorla Bobcats oldu ve Magic’e süpürülmekten kurtuldular.
Çaylak Evans, Minnesota Timberwolves’a karşı tüm oyunu domine ederek triple double’ın kıyısından dönmüş. 29 sayısı 11 asisti 9 ribaundu var, kariyerinin ilk triple double’ını birkaç gün önce gerçekleştirmişti yıldız adayı oyuncu, bu sefer tek ribaundla kaçırmış. Wolves’da Al Jefferson’ın mücadelesi yeterli olmayınca karşılaşmanın galibi 100-114 skorla Kings olmuş.
Kevin Durant yine yapacağını yapmış, bu önemli maçta 17 şutundan 10’unda isabet bularak 35 sayıya imza atmış. Westbrook’un da 11 asist 30 sayılık ciddi bir katkısı bulunuyor, Utah durdurması gerektiği iki oyuncuya da çözüm üretememiş yani. Bu galibiyetle OKC, Utah’ın sadece bir maç gerisinde.
Takas dedikodularına son nokta koyulduğundan beri oldukça formda olan Stoudemire, iyi oyununu bu gece Hornets karşısında 36 sayı 11 ribaundla oynayarak devam ettirmiş. Faulle durdurulduğu pozisyonlarda da 14’te 14 atarak rakibi pişman etmiş, Nash’in 1000. kariyer maçında Phoenix evinde 106-120 kazanmış.
Boşa kürek çekenler:
Dwight Howard, besledikleri oranla müthiş skor üreterek maça Magic adına damgasını koydu. 14’te 12’yle attı ve 27 sayıya ulaştı. Yanında 16 ribaundu ve 2 bloğu var. Bobcats pota altı zayıf gözükse de rakip uzunları iyi savunuyorlar o yüzden bu performansa başarılı diyebiliriz. Tabii eksikleri de var; mesela 4 top kaybının 3 tanesi hücum faulleriyle geldi, bir tane de teknik faul aldı. Serbest atışlardan da sadece 10’da 3 isabet buldu bu arada.
Vince Carter da harika bir ilk çeyrek geçirdikten sonra fazla sahalarda gözükmedi. Bazı kritik yerlerde coşarken bazılarında ortadan kayboluyor Carter. Orlando’da skora katkı yapan bir diğer isim olan Pietrus’un da 13’te 7’yle 20 sayısı var.
Utah’ta Deron Williams ve beklenmedik şekilde Wesley Matthews takımları için olabildiğince çabalamışlar ama karşılarındaki ikili daha iyi çıkınca galibiyet yüzü görememişler Oklahoma City’de. Williams’ın 27 sayı 14 asisti, Matthews’in 11’de 9’la kariyer rekoru olan 29 sayısı var.
Günün X-faktörü:
Son zamanların Dallas’la birlikte en formda takımlarından Bucks’ın Pacers galibiyetinde en büyük pay sahibi, kimi NBA oyuncularının neredeyse babası yaşındaki Jerry Stackhouse olmuş. Kendisinin 5 top kaybını göz ardı edersek, 13’te 7’yle 20 sayısı bulunuyor ve takımının en skoreri.
Takımı baltalayanlar:
Celtics yedeklerinin hiç birinden kayda değer bir katkı gelmedi ama Rasheed’in yeri hep ayrı. Artık Celtics’e sahada öyle dolanıp arada üçlük kullanmaması gerektiğini o hala anlayamadıysa biri başka yöntemlerle anlatsın. Bu maçta öyle fazla üçlük atmadı ama savunmada hiç umurunda değildi yine. Özellikle ilk yarıdaki bir pozisyonda Lebron topu kendi yarı sahasından Varejao’ya fırlattığında Rasheed oralı bile değildi. Tamam, Celtics playoffları farklı oynar deniliyor ama orada da pek fazla şey beklenmesin bence.
Tyrus Thomas, Bobcats’in aradığı uzun atletizmini çok iyi karşılasa da arada hücumda aptalca işler yapıyor. Bu maçta da biraz öyleydi, bir ara sadece dış şutlar kullandı bu alanda yeterince iyi olmasa da. Saçma sapan paslarla yaptığı 1-2 top kaybı da bulunuyor.
Tabii balta dedik mi okkalısı rakip takım Magic’te indi asıl. Nelson iyi bir maç çıkarması gerekirken ortalarda gözükmedi. Özellikle 2. ve 3. çeyreklerde hiç ama hiç yoktu; son çeyrekte kritik bir bomboş bir de zorlama şut attı ama ikisinde de isabet bulamadı. Maçı 10’da 2 şut isabetiyle kapadı. Ayrıca Lewis de Magic’te yokları oynayan diğer isimdi, kendisine çok top gelmese de 7’de 1’le oynadı sadece. Dipten soktuğu bir üçlük dışında yaptığı yararlı iş yoktu onun da.
Bizimkiler:
Hidayet genele göre daha iyi maç çıkarsa da benim izlediğim bölümlerde savunmada ve hücumda çok zorlandığını söylemeliyim. Ayrıca topu eline alışında tribünlerden büyük tepki geldi, bunun Hidayet’i sarsacağını sanmıyordum ki benim izlediğim bölümlerde etkilenmişe benzemedi. Maça üç üçlük denemesiyle başladı, ilk ikisinde isabet buldu. Ayrıca top almakta ve topla oynamakta zorlanıyordu çünkü çoğunlukla Batum’un sıkı savunması altındaydı. Savunmada ara ara Roy’la eşleşince doğal olarak durdurmakta zorlandı. Bir iki kere adamını kaçırarak da Fernandez ve Batum’a boş şut şansı yarattığını gördüm izlediğim bölümde. İstatistiklerini hemen yazalım; 7’de 5’le (4/5 üçlük) 14 sayı 5 ribaund 2 asist 5 faul 4 top kaybı.
Portland’ın da savunmada pek iyi olduğunu söyleyemem, özellikle maçın başlarında şut bozma konusunda çok az çabaladılar. Benim izlediğim bölümlerde maçı 10 sayı civarı farkla Portland önde götürüyordu ama Toronto son çeyrekte yakaladığı seriyle farkı ikiye kadar indirmeyi başarsa da Portland yine üstün olduğu rakibine yenilmemiş, maçı 98-109 kazanan ekip olmuş. Batum’un 9’da 7’yle 22 sayısı, Aldridge’in 22 sayı 12 ribaundu ve Roy’un 20 sayısı bulunuyor.
Ersan 10’da 3’le 7 sayıda kalarak iyi bir şut performansı verememiş, 25 dakikada sadece 2 ribaundu var. Ayrıca maçın kritik bir anında kendisine hücum faulü düdüğü çıkmış. Granger son saniyelerdeki şutunda başarılı olamayınca maç 94-98 Bucks üstünlüğüyle sona ermiş.
Galatasaray'ı özel kılan tablo "fotoğrafta" mevcut
22 saat önce
1 FARKLI FIKIR:
LaMarcus Aldridge'in daha maçın 6. dakikasında 10 sayı 7 ribunta ulaşıp sonradan frenlediğini de ekleyelim.
Yorum Gönder