Bu gece tek maç izledim ancak eminim ki Manu’nun bu maçta yaptıklarının yeri diğer hepsinden ayrı. 5 Cavs oyuncusuna karşı bitirdiği hücumlardan tutun attığı kritik üçlüklere, savunmadaki çabasından tutun takım arkadaşlarına hazırladığı pozisyonlara kadar ne varsa yaptı adam. 30 sayı 6 asist 6 ribaundu bile sahada sergilediklerini kesinlikle yansıtmıyor. Boston’un Cleveland’la yaptığı maç gibi çırpınan taraf Spurs, maçın büyük bölümünü oynayan ise Cavaliers olsa da aradaki Ginobili farkı ile Spurs maçı vermedi. Spurs için kazanmanın formülü bu olmamalı ama sonuç olarak ligin en iyi takımını yendikleri için fazla itiraz edeceklerini sanmıyorum. Duncan da maçın çoğunda dinlense ve fazla göz alıcı rakamlara ulaşmasa da pota altında çok önemli işler yaptı. Spurs cephesinin maçı baltalayan ismi genel olarak George Hill’di. Yaptığı yararlı işler de vardı tabii ki o yüzden hakkını yemek istemiyorum ama felaket ötesi pasları ilk yarıya damgasını vurdu.
Çok baskın bir oyun oynamayan LeBron buna rağmen 27 sayı 10 asiste ulaşmayı başardı ve maçın başa baş gitmesinde çok önemli rol oynadı ancak sonlara doğru kötü oynanan ve maçın koparmış gibi görünmesine neden olan bir iki hücumda parmağı olduğunu eklemeliyim. Potaya gitse çok daha verimli olabilirdi onun açısından. Ancak koparmış gibi dememin sebebi Spurs oyuncularının son anlarda yaptıkları. Bir Spurs taraftarı olarak maçı izlerken büyük acı çektim resmen. 40 saniye kala farkı 8 sayıya çıkarıp iyi savunmayla Cleveland’ı durdur, ardından saçma sapan iki top kaybıyla maçı resmen hediye etmeye çabala. Cavaliers oyuncularının çabalarının hakkını yememek lazım, San Antonio oyuncularını çok zorladılar. İçeriden çok güzel sayılar buldular ancak belirttiğim gibi topu oyuna sokarken yapılan hatalar felaketti. LeBron’un serbest atışlarıyla fark üç sayıya kadar inse de Cleveland için süre yeterli olmadı ve San Antonio bu sınavdan 97-102 galip ayrıldı.
Eveet, sonunda sezon başından beri merak edilen oldu ve Nets, Pistons karşısında 9. galibiyetini alarak en kötü galibiyet yüzdesinin sahibi olmaktan kurtuldu. Tüm Nets’lilerden özür dileyerek söylüyorum, ne yalan söyleyeyim 10’muş 8’miş pek farkı olmasa da tarihe tanıklık etmek isterdim. Başka zamana kısmetmiş artık. Maça gelmek gerekirse, Brook Lopez Wallace’ın olmadığı maçta iyi iş çıkarmış, 17’de 14 ile 37 sayı atarak kariyer rekoru kırmış. Bir diğer rekor da 16’da 12’yle 31 sayı atan Yi’den gelmiş ve New Jersey aradığı galibiyeti Pistons’a karşı bulmuş.
Form tutmak için yılın en kötü zamanını seçen Danny Granger, son günlerdeki çıkışını bu maçta zirveye taşımış, 23’te 13’le 44 sayı bulmuş geçtiğimiz yılın en fazla gelişme kaydeden oyuncusu. Yani ben şahsen anlamıyorum, kaç maçtır kazanıyorlar güzel bir şey ama draft'ta üst sıraları alma şanslarını zora sokuyorlar. Çoğu zayıf rakiplere karşı olsa da son 6 maçtır galip geliyor Pacers. Gözlerini 2010 yazındaki serbest oyunculara diktiler demek ki.
Carmelo sayı ortalamasının altında kalsa da Toronto karşısında 25 sayı atarak en maçın en skoreri olmuş. Raptors’ın üstünlüğüyle biten üçüncü çeyreğin ardından Denver son çeyrekte 25 sayıyla geri dönerek maçı kazanmasını bilmiş. Tabii 25 sayıdan 5’inin yeri ayrı. Bitime 35 saniye kala Billups dipten gönderdiği üçlükle skoru 95’te eşitlemiş. Ardından Bosh faul atışlarından birinde isabet bulunca Denver son hücuma tek sayı geride girmiş. Melo’nun kaçırdığı şutu JR Smith dışarı tipleyip pozisyonu takip eden Nene topu tutunca Nuggets’a üç saniyelik bir şans daha doğmuş. Bu üç saniyede top ilk önce Billups’ı, ardından Carmelo’yu ve çemberi buluca maçı kazanan ekip de 97-96’lık skorla üç maçlık mağlubiyet serisini bitiren Denver olmuş.
Iguodala, Boston ile üçüncülük (ve düşük bir ihtimal ikincilik) mücadelesindeki Hawks’a triple double’ı bir asistle kaçırarak boyun eğdirmiş. 25 sayı 9 asist 10 ribaundu var. 12’de 9’la oynamış, kaçırdığı serbest atış sayısı şut sayısından 2 fazla. Jrue Holiday de 12 asistle kariyer rekorunu kırmış. Zaten takımın 25 asistinin 21’i bu ikiliden. Hawk’u 98-105’lik skorla devirmiş Sixers.
Dwyane Wade 30 sayı 7 asist 7 ribaundla takımına liderlik ederek Bucks engelini atlatmalarını sağlamış. 5 top kaybı performansını çok hafif gölgeliyor ama tüm hücumların onun üzerinden döndüğünü göze alırsak normal bu rakam. Bucks cephesinde direniş gösteren tek isim takımın kaderini değiştiren Salmons da bir yere kadar engel olabilince maç 87-74 Miami üstünlüğüyle sona ermiş.
Durant ve Westbrook Thunder’ın 91 sayısının 49’unu atarak felaket oynayan Lakers’ı devirdiler. Aralarında daha etkileyici olanı Westbrook’un 13’te 10’la 23 sayı 6 asist 4 top çalmayı yapmış olmasıydı. Genç oyuncunun deliciliği, Fisher'ın artık kötü bile diyemeyeceğimiz savunması, Bynum’un yokluğu ve Gasol’ün savunma yapmamaya karar vermesi birleşince Westbrook’un işi hayli kolaylaştı. Tabii orta mesafeli şutlarında da normalden daha yüksek isabet bulduğunu belirtmeliyim. Durant'ın ise de 7’de 1’lik üç sayı performansına rağmen (takım olarak da 18’de 2’ler) 26 sayısı var. Ancak dün takımın lideri kesinlikle Westbrook'tu. Durant sayılarının neredeyse yarısını maç koptuktan sonra bulurken, Westbrook Thunder'ın Lakers'ı dağıtmasının 1 numaralı sebebiydi. Delik deşik etti resmen savunmayı.
Dwight Howard sadece 7 şut kullanıp 6’sında isabet bularak 24 sayıyla kapadı maçı. 19 ribaundu 4 bloğu ve 3 top çalması var. Ama en önemlisi 16’da 12’yle attığı serbest atışlar. İki gün önceki Atlanta maçında da sayılarının yarısından fazlasını çizginden bulmuştu hatırlarsanız. Hal böyle olunca durdurulamaz oluyor doğal olarak. Yine de Magic’in bu maçlardan birini kaybettiğini hatırlamak lazım. Bu maçta Timberwolves’u 97-106 mağlup etmeyi başarmışlar.
Boşa kürek çekenler:
Kings’de Tyreke Evans olmayınca kendilerinden birkaç gömlek üstün Celtics’e karşı ayakta kalan isimler Carl Landry ve Beno Udrih olmuş. Landry’nin 16’da 10’la 30 sayı 8 ribaundu, Udrih’in ise 16 sayısı ve 12 asisti var. Diğer tarafta Celtics ilk beşinde Rasheed hariç bütün oyuncular bir şekilde katkı sağlamış; Rondo 18 asistle kariyer rekoru kırmış örneğin. Garnett’in de 13 ribaundu yanılmıyorsam bu sezon çıkabildiği en yüksek rakam. Yine Garnett’in sadece 26 dakika sahada kalarak dinlenme şansını yakaladığını da belirtmekte fayda var, Rasheed’in 6 faulle oyun dışında kalmasına rağmen.
Günün X-faktörü:
O’neal’ın sağ dizinden sakatlanıp sadece 7 dakika sahada kalabildiği maçta onun açığını kapatan isim Udonis Haslem olmuş. 35 dakika sahada görev alan Haslem, yaptığı 10 sayılık katkının dışında 18 ribaund toplayarak kariyer rekorunu egale etmiş.
Magic'in geride olduğunu görünce, izlemeye başladığım maçta, Ryan Anderson oyuna girdiğinde harika işlere imza attı. İlk çeyreğin sonlarında oyuna girdi ve yanılmıyorsam 10 sayı üretti. Bunda tabii Magic'in harika top dolaştırıp onu bomboş pozisyonlarda topla buluşturmasının da payı vardı. Maçın ikinci yarısını izlemedim çünkü bana göre Magic toparlanmıştı ve maçı kazanacağı belli olmuştu neredeyse. Anderson maçı 19 sayı, 9 ribaund (4 hücum) ile bitirmiş. Ama dediğim gibi asıl katkıyı, Minnesota öndeyken takımını öne geçirerek verdi.
Takımı baltalayanlar:
Kobe bir gece önce alınan önemli San Antonio galibiyetinden sonra inanılmaz batırdı. Önce istatistiklerini vereyim: 9 top kaybının yanında 11’de 4’le sadece 11 sayısı var; top kaybı ve faul toplamı attığı sayıdan daha fazla. Ve size şöyle anlatayım, bu istatistikler Kobe'nin dün gece ne kadar kötü olduğunu anlatmaya yetmiyor. İstatistiklere bakmasam 14'te 3 şut attığını ve 14 top kaybı yapmış olduğunu söylerdim herhalde. Maça Thunder hızlı başlayıp 14-4 gibi bir skorla öne geçince, o ana kadar hiçbir şey yapmadan Kobe sorumluluk almaya karar verdi. Ancak Kobe 'Yağlı parmak Barthez' gibiydi, dripling bile yapamadı, driplingi geçtim, olduğu yerde top bile sektiremedi Kobe. Üst üste top kayıpları yaparak Thunder'ın farkı daha da açmasına neden oldu."Bari şut atarak takımımı oyunda tutayım" dedi, onda da son derece başarısızdı ve gelip hücum oturmadan attığı 1-2 şut ile Thunder'ın ekmeğine daha da fazla yağ sürdü. Yani anlatılmaz yaşanırdı Kobe'nin bu performansı. Bir daha kaç tane böyle maçını görürüz acaba? Söyleyecek fazla şey yok, önceki OKC maçlarında etkili olamamasına şaşırdığımız Gasol de yine maçta yokları oynadı. 10’da 3’le 9 sayısı var sahada kaldığı 27 dakikalık sürede, onun dışında takımın pivotu olarak 5 ribaund aldı. Pek topla buluşmadığını da söylemem lazım. Lakers'lı oyuncular dün gece sağlam kafayı çekmişlerdir bu maçı unutmak için herhalde.
Bizimkiler:
Mehmet formunu 18’de 7’le sürdürmüş Indiana karşısında ve 27 sayı 12 ribaundla takımının iki alanda da lideri olmuş. Onun dışında Boozer’ın 22 sayı 11 ribaund ve Williams’ın 21 sayı 12 asist gibi hoş rakamları var ancak bir sorun olduğu ortada. Granger durdurulamaz bir performans göstermiş belli ki ama Pacers’tan 122 sayı yemek hiç iyi gösterge değil, sonuçta Playoff’ta karşılarında Granger’ın üst modellerinden çıkma ihtimali var. Bu arada Kirilenko’nun da en ihtiyaç duyulan zamanda su kaynatmaya başladığını belirtmek lazım. 4 sayı 2 asist 3 ribaund 1 top çalma 2 blok sadece istatistikleri, savunmadaki performansı da Granger’ın rakamlarıyla ortada zaten.
Son olarak Ersan ve Hidayet rahatsızlıkları nedeniyle forma giyememiş.
6 FARKLI FIKIR:
Howard 19 asist mi?:D:D
Lakers'ın kötü olduğunu yazarken keşke biraz da Thunder'ın savunmasına değinseydiniz. Kobe'nin durup dururken kaybedek hali yok o topları, Sefolosha nefes aldırmadı Kobe'ye.
dün gece cavs ve lakers da dinlenme günleriymiş anlaşılan. atlanta ve barcelona ayarındaki bir takımı son anda yenme başarısını gösteren denverı da eklersek üst sınıf takımlar artık kafayı play-off a odaklaamya başlamışlar diyebiliriz.
Dün gece manu'nun resitalini seyredince diğer maçlarda neler olmuş bitmiş hiçbiri umrumda değildi.Nasıl bir oynama ve kazanma isteği,hırsı kelimeler yetersiz.Büyük oyuncusun manu çok büyük hem de
utah ın 3.çeyrekte 12 sayı öndeyken 28-3'lük seri yediğini hatırlatıp kabahati sloan'a atıyorum.
Güzel yazı olmuş, ellerinizi sağlık. Sevgiler.
Yorum Gönder