Günün hayvan performansları:
Nowitzki dün gece takımının 83 sayısının 40’ını atarak playofflara en formda giren süper yıldız olduğunu göstermişti. Dün gece de bu görüşü için 12/20 şut, 13/13 serbest atış isabetiyle 22’sini 3. çeyrekte attığı 39 sayıyla desteklemiş. Tabii Kings karşısında coşan tek Dallas’lı o değilmiş; Kidd 11 sayı 13 asist 10 ribaundla kariyerinin 105. triple-double’ına imza atarken Terry de kenardan 14’te 8’le şut atarak 25 sayı 6 asistlik katkı yapmış. Batı ikinciliği için büyük bir adım olsa da oradaki çekişmeli mücadelenin sonu hala belli değil.
Jamal Crawford yine kenardan gelip beklenenden zorlu geçen Wizards maçını kazandıran adam olmuş. 13’te 9’la 28 sayı atmış ve bunun 11’i üçüncü çeyrekte gelmiş. Bana kalırsa sezon başından beri 6. adam tanımını yeterince karşıladı, şimdiden ödülü hak ederek kazandığını söyleyebilirim. Crawford’ın dışında JoJo’nun 14’te 8’le 20 sayısı ve Josh Smith’in 8 asisti var. Maçı son çeyrekte iyice yorulup tıkanan Washington’a karşı 10 sayı farkla kazanmışlar.
Doc Rivers’ın Garnett’i bir önceki gece yorgun gözüktüğü için oynatmadığı maçta Pierce ve Allen takımının skor yükünü çekerken Rondo da double-double yapmış. Açmak gerekirse, Pierce’ın 10/17 ile 24 sayı 6 ribaundu, iyi bir maç çıkaracağını başta izlediğim bir bir iki şutundan anladığım Ray Allen 5/7 şut ve 11/11 serbest atış yüzdeleriyle 21 sayı, son olarak Rondo 14’te 5’le 15 sayı 10 asistle oynamış. Maçın ilk çeyreğinde Bucks oyuncularının üst üste bulduğu üçlük isabetleri, Celtics’in maça 15-6 yenik başlamasına neden oldu. İlk çeyreğin sonlarına doğru savunmada ve hücumda biraz daha gayret göstererek skoru yaklaştırdılar. Geri kalan bölümüne bakma şansım olmadı ama son çeyreğe kadar maç yine çekişmeli geçtiği için yıldızlar dinlenme şansı bulamamış. Tabii maçı geç de olsa koparıp 105-90’lık galibiyeti bulmasını bilmişler. Milwaukee’de Salmons 10’da 5’le 21 sayı (10/11 serbest atış), Jennings de 6’da 4 üçlük isabetiyle oynadığı maçta 19 sayı atmış. Böylece Celtics beklenenden geç de olsa 50. galibiyetini almış oldu.
Boşa kürek çekenler:
Chauncey Billups, 14,000 sayı barajını geçtiği gecede 27 sayıyla takımını neredeyse tek başına ayakta tutmaya çalıştı ancak Spurs savunması Denver’a çok fazla geldi. Karşılaşmanın ilk iki çeyreği de aslında San Antonio üstünlüğüyle geçse maç iki takım lehine de henüz kopmamıştı. İki taraf da iyi savunma yapmasına rağmen San Antonio topu dolaştırarak, Denver da çoğunlukla kişisel yeteneklere dayanarak skor üretimine devam etti. Ancak üçüncü çeyrekte Spurs savunmada gerçekten çok iyiydi. Birkaç gece önce de aynısını dedikten sonra Memphis’e sürpriz bir şekilde yenilmişlerdi, ancak Denver karşısında yaptıklarıyla o savunmanın tesadüf olmadığını gösterdiler. Rotasyonlarda bu maçta da sorun yaşamamalarının yanında boyalı alanı gerçekten müthiş savundular. Spurs’ün iki bloğunun Mason ve Bonner’dan gelmiş olması kimseyi yanıltmasın, son çeyrekte maç koptuysa birinci nedeni ikinci yarının başlarında Nuggets oyuncularını kilitleyerek bunalmalarını sağlamalarıydı. McDyess’ı bile Spurs formasıyla (özellikle ribaundlarda) bu kadar hırslı görmemiştim. Elbette Nuggets’ın 3. çeyrekte sadece 2 asistte kalmasının sebeplerinden biri de pek yaratıcı oynamamalarıdır ancak bu istatistik San Antonio’nun savunmasını biraz olsun özetliyor. İşte bu belirttiğim moral bozukluğuyla birlikte maç koptu gitti. Billups hariç, Carmelo dahil hiçbir Denver oyuncusu maç boyunca etkili olamadı. Sakatlıktan dönen Kenyon Martin ve Nene zaten hayattan soğudular. Carmelo da zaten kötü giden maç ve önceden yanlış olduğunu düşündüğü bir iki karar yüzünden Matt Bonner’a yaptığı net faulden sonra inatla hakeme itiraz edip oyundan atıldı. Teknik fauller tartışılabilir ama maç kopup gitmişti zaten. Spurs’te Manu bir perdeyle neler yapabileceğini zaman zaman gösterse de kazandıkları diğer büyük maçların aksine tüm hücum onun üzerinden oynanmadı. Popovich’in en sevindiği şey de bu olsa gerek. Onun dışında Duncan 18 sayı 10 ribaundla iki alanda da takımının lideri oldu. Tony Parker’ın eski deliciliğinden eser olmasa da bulduğu orta mesafeli şutlarla skora 12 sayılık katkı yaptı. Maç 104-85 Spurs üstünlüğüyle sonuçlandı.
Evans 42 dakika sahada kaldığı maçta 21’de 10’la attığı 27 sayının yanına 6 asist ve 8 ribaund da ekleyerek kişisel performans bakımından son derece etkileyici bir maç daha geride bırakmış. 20-5-5 yapıp tarihe geçmeyi garantilemek için sadece 24 sayı atması gerek. Sacramento’da da olsa nasıl bir başarı olduğunu söylememe gerek yok herhalde. Evans dışında, savunmada her ne kadar pek başarılı gözükmese de 16’da 10’la 30 sayı atarak takımının en skoreri olup mücadeleciliğini bir kez daha gözler önüne seren Landry’i de unutmamak gerek.
Blatche 24 şutla olsa da 24 sayıya ulaşmayı başarmış, yanına 9 ribaund 7 asist eklemiş. Asist rakamı yine dikkat çekici. Onun yanında Nick Young’ın da 19’da 10’la 23 sayısı var. Maçı boxscore’dan takip ederken çok iyi başladığını görmüştüm ama performansını tüm maça yansıtamamış anlaşılan.
Günün X-faktörü:
Larry Hughes, ilk çeyrekte şutlarında başarısız olan Stephen Jackson yerine girip attığı sayılarla skor üretmekte zorlanan takımını belli bir seviyeye kadar taşımayı başardı. Savunmada da göze çarpmadı diyebilirim. Üstelik kısa bir süre oyun kuruculuk da yaptı. 10’da 6’yla 18 sayı, 5 asist 4 ribaundla oynadı maçta. Maçın büyük bölümünü izledim, playofflara girerken Bobcats’in bu maçta gördüğüm eksikleri, Boris Diaw’ın sahada gezinmesi, Wallace’ın ve Jackson’ın yorgun ve formsuz gözükmesi (belki de kendilerini playofflara saklıyorlardır, çünkü 7. oldukları artık neredeyse kesin) ve Augustin’in her ne kadar 9 asist yapmış olsa da oyun kuramaması. Bu yüzden sezon ortalarından farklı olarak şu anda Magic’i zorlamalarına pek bir ihtimal vermiyorum.
İki takımın da amacının kalmadığı Philly-Memphis maçında kazanan ekip ezici üstünlükle 76ers olmuş. Maçın Philadelphia adına en göze çarpan oyuncusu, takım arkadaşları Brand ve Dalembert’in sürelerini alıp onlardan iyi oynayan Marreese Speights. 21 dakikada 17’de 10’la 20 sayı atarak takımının en skoreri olmuş Speights. Hatırlarsanız sezon başında çok iyi maçlar çıkarmasına rağmen inişli çıkışlı bir form grafiğiyle devam etmişti. Philly’de neredeyse tüm isimler skora katkı yapmış; 7 isim çift haneli sayılara ulaşmış ve bunların 4’ü kenardan. Ayrıca kendilerinden hiç beklenmeyecek şekilde %54’le de üçlük atmışlar.
Bizimkiler:
Ersan’ın maç boyunca girer girmez attığı zor üçlük, bir normal üçlük ve bir de ilk çeyrek biterken hücum ribaundunu alıp tamamlamaya çalıştığı pozisyonu izleyebildim. Üçünde de isabet bulamamıştı, maçı da 12’de 4’le 11 sayı ve 4’ü hücumda 8 ribaundla tamamlamış. Şut performansını görünce 28 dakika almasına şaşırdım, Mbah a Moute’nin faul problemine girmesi onun süre bulmasına yardım etmiş anlaşılan. Savunmasıyla da koçunun taktirini kazanmış olabilir tabii bilmeden konuşmamak lazım. Gerçi bir pozisyonda Rondo fena bakkala yollamış ama olur öyle şeyler tabii. =)
11 Nisan 2010 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
3 FARKLI FIKIR:
tyreeke evans ın 70 maçta 1416 sayısı var son maç 4 sayı yetecek yani 71*20=1420
Nowitzki'nin üst üste soktuğu serbest atış sayısı 59'du bir ara dün. Sanırım rekor 100 civarı birşeydi. Geçen sene Calderon kovalamıştı bir ara. Aklında bulunsun, belki yakın gelecekte lazım olur.
@adsız
Kings'in iki maçı kaldı.
72*20=1440
1440-1416=24
Yorum Gönder