Günün intikam maçı:
New York’unki acı oldu ve Dallas’ın 13 maçlık serisinin 14 olmasına izin vermediler. Hatırlarsanız iki takımın Madison Square Garden’da karşı karşıya geldiği maçta Dallas, New York tarihinin en farklı malubiyetini tattırmıştı Knicks seyircisine. Dün gece bazılarına “nereden çıktı bu adamlar?” dedirten Toney Douglas 10’da 8’le 21 sayı 8 asist, Bill Walker 12’de 9’la 23 sayıyla oynadı. Bu istatistiklere New York’ta ulaşmak her takımdan daha kolay işte ama galibiyet alınca daha bir anlamlı oluyor. 15-14-7 yapan Lee, 23 sayı atan Harrington ve 22 sayısı bulanan Chandler’ı da unutmamalı.
Maçın en kritik noktası, Rick Carlisle'ın kısa bir 5'le oynayan Knicks'e karşı Haywood'u tercih etmemesiydi. Don Nelson'sal bir düşünce yapısıyla Nowitzki'yi pivota çeken Carlisle hıza karşı hız ile cevap vermek istedi ancak bunu yaptığı zaman boyalı alanın yol geçen hanına döndüğünü göremedi. Hatta bununla da yetinmedi, resmen takımı baltalamak için alan savunmasına döndü... Knicks'e karşı evet... Ağzım açık kaldı izlerken. İkinci yarının ortalarına kadar izledikten sonra farkın kapanmayacağını anlayıp diğer maçlara geçtim. Kısacası Knicks'in 16/30 üçlük isabetine ulaşmasını Mavs sağladı diyebiliriz. Mavs'in boyalı alandan skor üretecek bir opsiyonunun olmaması zaten bir dezavantajken, bu tarz small-ball oynayan takımlara karşı bunun ektisi katlanarak artıyor ve maçta ibre hızla rakip takım lehine dönüyor...
Günün hayvan performansları:
Kaç gündür takımı için müthiş işler yapan Scola, hazır formunun zirvesindeyken Nets’i görüp bir kariyer rekoru kırayım demiş ve bunu 44 sayıyla gerçekleştirmiş. Arjantinli oyuncu 25’te 20’le oynamış, onu rahatsız eden kimse çıkmamış herhalde Nets cephesinde.
Çaylak Curry bir kez daha coşmuş, defansın pek lafının geçmediği maçta 21’de 13’le 35 sayı atmış, 10 asist vermiş 6 da ribaund toplamış. Ayrıca Monta Ellis’in de 31 sayılık yardımı var ona. İkisi de 40 dakikanın üstünde almış çoğu maçta olduğu gibi. Toronto’ya hızlı hücumlardan 25 sayı atmışlar, ayrıca bu kısa takımın -Toronto daha iyi şut atmış olsa bile- toplam ribaundlarda 39’a 42 üstünlükleri var. Hücum ribandlarında da 18’e 7 gibi çok büyük bir üstünlük kurduklarını belirtelim. Hal böyle olunca Raptors’a karşı maçı 112-124 üstünlükle kapamışlar.
Herhangi bir guard olsa yazmazdım ama Josh Smith 18 sayı 11 asist 5 top çalmayla oynayınca daha bir etkileyici oluyor. Bu sene arada bol asistli maçlarına tanık olduk, bu sefer kariyer rekoru kırmış Smith. Ayrıca Hawks takımı Pistons’a öyle sıcakmış ki, maçta %63’le şut atmışlar. Jamal Crawford’ın 8’de 7’yle 17 sayısı var mesela, Al Horford da aynı yüzdeyle 15 sayı atmış. Maçın en skoreri ise 15’te 10’la 26 sayı atan Joe Johnson.
Kimilerine göre karşısında 3 maç üst üste oynamış Blatche ve McGee olduğu için az bile yapmış olabilir ama Howard’ın 13’le 11’le 28 sayı atması etkileyiciydi. Pota altında güle oynaya bu sayıları üretti. Hatta 3 veya 4 pozisyonda baya ciddi anlamda post hareketleriyle sayıya gitti ve beni şaşırttı. Bunları sezon boyunca çalıştığını görebiliyoruz yani. Çok iyiye işaret hem Magic'in hem Dwight'ın geleceği açısından. Tabii dediğim gibi önünde pek duran olmayınca çok daha kolay oldu bu sayıları üretmesi. Onun yanında 15 ribaundu 5 asisti ve 2 bloğu vardı.
Boşa kürek çekenler:
Son 10 yıldır ilk defa 3 maç üst üste yapan takım olsalar da Blatche 32 sayı atmayı başardı Magic'e karşı. Yanılmıyorsam zaten ilk yarıda 20 sayısı vardı. Bir uzunun sayı üretebileceği her şekilde sayı üretti Blatche. Boş şut mu dersiniz, penetre mi dersiniz, post-up mı dersiniz, üçlük mü dersiniz. Lewis'i faul problemine soktu, Bass de ona karşı kısa kalınca ortalığı dağıttı. 23’te 14’lük bir yüzdesi var, o kadar sıcaktı ki 3 tane de üçlük denedi ve az önce belirttiğim gibi 1'inde isabet sağladı. Ancak maçlarını mücadeleyle kazanan bir takım için karşıda bu kadar yetenek varken yorgun halde galibiyet elde etmek çok zor. Bu yüzden Magic’in maçı 109-95 kazanması zor olmadı. Maçın başında Wizards, Blatche'in katkılarıyla harika bir başlangıç yapsa da, maç her geçen dakikada Magic'in lehine döndü. Özellikle JJ Redick'in ilk yarıdaki 10 sayısı bu geri dönüşte çok önemliydi. Ayrıca maçta Livingston’ın 11’de 8’le 18 sayısı ve 8 asisti var ki bunlar geçirdiği feci sakatlığın ardından çıkabildiği yüksek sayı ve asist rakamları, sevindirici.
İlk beşteki yerini kaybedince doğal olarak rakamları da düşen Calderon bu maçta en azından hücum yönünde takımına en büyük katkıyı sağlayan isimmiş. Kullandığı 8 üçlüğün 7’sinde isabet bulmuş Calderon, toplamda da 12’de 8 isabetle 24 sayı atmış. Yanındaki 12 asistiyle beraber bu sezon ulaştığı en yüksek istatistikler. Ayrıca Chris Bosh’un da skora yaptığı 24 sayılık katkının yanında 11 ribaundu var ama bunlar galibiyeti getirmeye yetmemiş.
Günün X-faktörü:
Felaket ötesi oynadığı Hornets maçından sonra bu gece coştu, işte böyle bir adam JR Smith. 10’da 7 üçlük ve toplamda da 16’da 11’le şut atarak 30 sayıya ulaştı. Maçın skoru sizi aldatmasın, Nuggets 3 çeyrek boyunca geride götürdü maçı. Memphis rahat bir şekilde üstünlüğünü koruyordu ama üçüncü çeyreğin sonu ve dördüncü çeyrekte maçın gidişatı tamamen değişti. Chris Andersen'in defansta her zaman gösterdiği çaba ile başlayan hızlı hücumlar Nuggets'da çarkların işlemesini sağladı. JR Smith’in 4. çeyrekte ürettiği skorun buna katkısı çok büyük. Ona son çeyreğin başlarında 7 sayı üreten Nene de eklenince, çok kısa bir süre içerisinde Nuggets farkı 15'lere kadar çıkardı ve bu noktadan sonra Grizzlies toparlanamadı. Ayrıca özellikle son çeyrekte, her pozisyonda takımdaki sıcak eli bulan Anthony Carter'ın da Nuggets'ın yakaladığı serideki payı yadsınamaz. Maçta Carmelo’nun 24, Billups’ın ise 22 sayısı vardı, ikisi de ikinci yarıda pek ön plana çıkmadılar.
Matt Bonner’ın eli bir ısınmış pir ısınmış, koca maçta tek şut kaçırmış ve 21 sayı göndermiş Clippers potalarına. Kullandığı 6 üçlüğün 5’inde isabet bulmuş. Panyanın arkasından attığı bir basket bile var hatta. Maçın izlediğim bölümde savunmada da çabalarını gördüm ama tüm maça yayıldığını hiç sanmıyorum. Zaten Spurs, Clippers’a karşı savunmaya pek ihtiyaç duymamış anladığım kadarıyla. Onun dışında özetlerde San Antonio’nun güzel birkaç hücumunu var, izlemeye değer. Popovich Duncan ve Manu’ya çok az süre verse de ikisinden de takıma katkı gelmiş bu kısa zaman diliminde. Spurs, Clippers’a karşı zorlanmadan 88-118’lik galibiyet almış.
Takımı Baltalayanlar:
Bu seneki oyunuyla pek çok kişinin övgüsünü kazanıp Allstar seçilen Chris Kaman, son günlerdeki düşünü bu maça da yansıtmış ve karşılaşmayı 6 sayı 3 ribaundla bitirmiş. Pota altında 9’da 3’le oynayabilmiş sadece. Clippers pota altının felaket oynayan diğer ismi Drew Gooden da 8’de 3’le 9 sayıda kalabilmiş, takımı Clippers Spurs’ün 44 ribaunduna sadece 32 ribaundla karşılık verebilmiş. Maçı izleyemediğim için savunmada ne yaptılar bilemiyorum ama pek iyi şeyler olduğunu sanmıyorum.
Bizimkiler:
Hidayet’in 8 asisti ondan görmek isteyeceğimiz şeylerden ama Golden State’e karşı olduğunu atlamamak lazım. Son zamanlarda pas konusunda sıkıntı çeken Calderon’un da 12 asisti var çünkü. Şut performansında da 6’da 2 kalmış Hidayet ligin belki de en kötü savunmasına karşı. Aldığı kısa süreyle de birlikte tüm bunları sakatlığına da bağlayabiliriz belki, umarım da öyledir.
14 Mart 2010 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
3 FARKLI FIKIR:
Curry karakterinin sağlam olmadığını son saniyelerde tüm takım oyunu bırakmışken attığı ve soktuğu şutla gösterdi. Bu tür ince detaylara çok takılırım, bu yüzden bundan sonra aynı sempatiyle bakamayacağım kendisine.
Katılıyorum katılıyorum ömer... 3 sayısı daha oldu baya sevinmiştir...
Sen git Magici,Lakersı,Sunsı devirdiğin 13 maçlık win streaki Knickse yenilerek kapat. Bu Mavs kendisine dış şutta sıkıntı yaşatan takımlara karşı niye maçı bu kadar erken bırakıyor anlamış değilim. Sadece Nowitzki ve Kidd ile yenebilecekleri bir Knikcs vardı üstelik,neyse playofflarda böyle birşey olmaz umarım ben olası rakiplerden Thunderdan korkuyorum
Yorum Gönder