BIY AD

9 Eylül 2010 Perşembe

Kısa Kısa

- Luis Scola sanki NBA 2K10'da orta mesafe şutu 99'a çıkarılmış gibi oynadı Brezilya'ya karşı. Maç boyunca zannedersem 1 veya 2 tane şut kaçırdı, geri kalanlar atamadıkları pota dibindendi. Zaten toplam 14/20'ydi yanlış hatırlamıyorsam şut isabet oranı. Bir uzundan böylesine muhteşem bir şut performansı izlemek gerçekten inanılmazdı. İki taraf da haketti ama Scola "Brezilya sen dur, biz yolumuza devam ediyoruz" dedi. Bu arada Prigioni'nin de hakkını verelim, Scola başta olmak üzere bütün takım arkadaşlarını doğru yerlerde topla buluşturdu ve besledi. İnanılmaz pick & roll oynadılar. Brezilya'da Giovannoni büyük sıkıntı çekti Scola'yı durdurmak konusunda. Splitter'in de az dakika almasına şaşırdığımı söylemeliyim.

- Çeyrek finallerin ilk maçlarında ise Teodosic dünyanın en kötü son saniye şutu seçimini yapmasına rağmen, maçı takımına kazandırdı. Biri anlatsın bana 25 saniyede, maç berabere iken niye 9 metreden üçlük atılır? Girince kahraman oluyorsunuz tabii, orası ayrı. Sırpların takım halinde deli üçlük attıklarını gördük. Keselj özellikle yüzünde el varken attığı şutlarla deli etti İspanyollar'ı. Buradan şuna bağlayalım:

- Biz de dolu dizgin devam ediyoruz. Alan savunması ile maça başlamadığı için teşekkür ediyorum Tanjevic'e. Bu maçta en çok korktuğum şey alan savunmasıydı çünkü. Şutörleri bu kadar keskin olan ve pas trafiğini hızlı yapabilen bir Slovenya önünde, intihar etmiş olurduk muhtemelen. Zaten maç erkenden koptuğu için, savunmada bir değişiklik yapmaya da hiç ihtiyaç duymadık. Umarım Sırplar'a karşı da alan savunmasına dönmek zorunda kalmayız. Bu enerji ve form düzeyiyle, onları da geçeceğimizi düşünüyorum. Bana göre İspanya gelse bizim açımızdan daha kötü olurdu. Çünkü en iyi olduğumuz yerlerde, bizle problem çıkaracak oyunculara sahiplerdi. İkisi arasında birini seç deseler ben herhalde Sırbistan'ı seçerdim. Bu açıdan sevinçliyim. Ama sonuçta favori gördüğüm İspanya'yı eleyen bir takımla karşılaşacağız, bu seviyeye geldiğimizde kolay diye birşey yok. Tam tersi işimiz oldukça zor. Ha, yine Slovenya maçındaki gibi saçma yüzdelerle şut atarsak bilemeyeceğim. İlk yarı performansımız, bugüne kadar izlediğim bütün basketbol maçları içinde bile, zirve adayları arasındadır...

- Fenerbahçe ile Enes'in arasındaki olaylara da değineceğim elbette. Bilmeyenler için, Fenerbahçe NCAA'e "Biz Enes'e 3 yılda 100bin dolar ödeme yaptık" diyerek evrakları gönderdiğini açıkladı. Nedim Karakaş "Bunu yapmamızdaki tek sebep, gerçekleri saklamak istemememiz" dedi. Buna elbette pek fazla inanan yok. Tek birşey diyorum. Fenerbahçe gibi büyük bir kulüp, camia bu kadar mı küçülebilir? Bir oyuncun 3-5 kuruş kazandırmadan NBA'e gidecek diye, o oyuncunun önünü tıkamak nedir? Bana kalırsa bu seviyedeki kulüplerin bir oyuncuya karşı gurur meselesi yapmaya hakları yoktur. Ha, Enes şimdi NCAA'de oynayamasa da, bu sezonu Avrupa'da veya D-League'de geçirip her şekilde gelecek sene NBA'e kapağı atacak. Belki ilk 3-5'te seçilmeyecek ama lottery veya hadi en kötü senaryoda; diyelim bu sezonu tamamen boş geçirdi, o zaman bile ilk turda seçileceğine inanıyorum ben. Bu tarz kişisel meseleler nedeniyle bir gencin, hatta Türk basketbolunun yetiştirdiği en büyük yıldız olmaya aday bir gencin önünü kapamaya çalışmak bana göre Fenerbahçe'ye yakışmıyor. Biliyorum Fenerbahçeli pek çok kişiden de tepki gelecek, varsın gelsin. Zamanında Galatasaraylı olmama rağmen, Galatasaray'ı sert eleştirdiğimde Fenerbahçeli de ilan edilmiştim. Sorun değil yani.

- Son olarak da madalya diyordum ama Final hatta bir ihtimal şampiyonluk şansımız var. Gerçekten inanıyoruz. Bu şampiyonanın, ülkede basketbolun gelişmesi açısından çok büyük katkıları olacak, en çok da buna seviniyorum.