BIY AD

6 Mart 2010 Cumartesi

6 Mart Programı

7 Mart Pazar 02:00 / Golden State Warriors - Charlotte Bobcats
7 Mart Pazar 02:30 / New Jersey Nets - New York Knicks
7 Mart Pazar 02:30 / Atlanta Hawks - Miami Heat
7 Mart Pazar 03:00 / Houston Rockets - Minnesota Timberwolves
7 Mart Pazar 03:00 (NBA TV) / Dallas Mavericks - Chicago Bulls
7 Mart Pazar 03:00 / San Antonio Spurs - Memphis Grizzlies
7 Mart Pazar 03:30 / Cleveland Cavaliers - Milwaukee Bucks
7 Mart Pazar 04:00 / Los Angeles Clippers - Utah Jazz
7 Mart Pazar 04:00 / Indiana Pacers - Phoenix Suns

Yazacak vaktim yok. Belki maçlar başlamadan önce ufak birşeyler karalarım. İyi geceler.

Pisliğim ve Bununla Gurur Duyuyorum (NBA'in En Çirkefleri)

İki gün önce ilginç bir anketin sonuçları açıklandı Sports Illustrated tarafından. 173 NBA oyuncusuna sorulmuş "Sizce en pislik/çirkef oyuncu kim?" diye sorulmuş. Şu şekilde bir dağılım olmuş:

Reggie Evans 21%
Ron Artest 13%
Andres Nocioni 6%
Anderson Varejao 5%
Kobe Bryant 4%
Zaza Pachulia 4%


Reggie Evans da çıkmış "Bu bir iltifat, en azından benim hakkımda konuşuyorlar. Raptors oyuncuları ve taraftarları takım için çabaladığımı gördükleri sürece, başkalarının ne düşündüğü umrumda değil." demiş. Düşünün, 2 sezondur doğru düzgün süre bile almayan Evans nasıl bir intiba bırakmışsa diğer oyuncularda, açık ara 1 numaraya yerleştirmişler. Her maçta da zaten birilerine sarılıyor, kavrıyor, tutuyor, çekiyor, her şekilde rahatsız ediyor. Tabii Kaman'a yaptığı hareket tek başına yeterli olmalı 1. sıra için o ayrı.

Artest fiziksel kontaktan kaçmaz, çok sert bir oyuncudur, hatta delidir. Ayağınızdan çıkan ayakkabıyı sahanın dışına fırlatır, sahanın ortasında şortunuzu indirir hatta arada sırada ufak dirsekler de çakar rakiplerine ama sakatlamaya yönelik hareketlerini hiç yazmamışım aklıma, belki de tatlı deli gördüğüm ve sempatiyle baktığım için iltimas geçiyorum. İlk 5'i hakediyor fakat isim yapmış olması nedeniyle açık ara 2. olduğunu düşünüyorum.

Nocioni'nin ise Varejao'nun üstünde olması komedidir bana göre. Güney Amerikalı oyuncuların ikisi de benzer tarza sahipler. Mümkün olduğunca fiziksel kontak ile rakibin sinirini bozarlar. İkisi de geri adım atmazlar, zaman zaman sert fauller yaparlar ve savunmadaki 10 pozisyonun 11'inde kendilerini yere atarak hücum faul almaya çalışırlar. Ana tema olarak benzeşseler de Nocioni, Varejao'nun birkaç kademe altındadır bütün bu konularda bana göre.

Gelelim Kobe'ye. Bana göre kesinlikle ilk 2'de olması gerekiyor. Sakatlamaya yönelik dirsekleri ve acımasız darbeleri ile pek çok oyuncunun canını yakıyor. Onu iyi savunan, rahatsız eden bir oyuncu oldu mu, hele bir de gününde değilse sinirleniyor ve dirseği yapıştırıyor. İlk aklıma gelenler Artest, Manu (resim yukarıda) ve Jaric. Son ikisi aynı sezonda olmuştu yanılmıyorsam. Bir de Mike Miller'ın canına kastettiği bir dirsek var ki aman aman. Malone'dan beri böylesi gelmedi herhalde (Mutombo'yu nedense aynı kategoriye koymuyorum). Kısacası Kobe hakettiği oyları almamış...

Zaza da Varejao'nun light versiyonu diyebiliriz bir nevi. Onun da burada olması beni şaşırtmadı.

Raja Bell unutulmuş sanki. Bir de Bowen hala oynuyor olsaydı, %40-50 civarı oya bile ulaşabilirdi. Belki onun oynadığı sırada da böyle anketler yapılmıştır ama ben görmedim.

Günün En İyileri - 5 Mart (Kobe)


Link

Uzun süredir yazmıyordum günün en iyilerini. Artık sadece çok özel şeyler olduğunda yazmaya karar verdim. Bazı günler çünkü gerçekten sönük geçiyor. Josh Smith'in alley-oop smacı çok güzel ama buna yakın şeyleri bol bol görüyoruz sezon içinde. LeBron'un bloğu zaten LeBron olduğu için 1 numaraya koyulmuş herhalde. Dwight Howard da faule ve havada dengesini yitirmesine rağmen harika bir smaç vuruyor. Faul çıkmaması gerçekten şaşırtıcı. Ona da Shaq gibi "Sen koca oğlansın sana birşey olmaz" diyor hakemler.

Ama Kobe'nin hareketi apayrı. Zaten senede 2-3 kere falan görüyoruz topu topu şu hareketi. Maçı izlerken "İyi ki ayaktayım bu saatte" dedirtti bana. Nasıl bir zekadır, nasıl bir görüştür. Muhteşem tek kelimeyle. Üstelik camdan kendisine pas vermesi yetmezmiş gibi, bloğa gelen Gerald Wallace'ın üzerinden bombeli bıraktı.

Yardım Eli

Merhaba arkadaşlar. Belki farkettiniz, belki farketmediniz bilmiyorum ama bir süredir 'Günün Notları' yazılarını Dan Dirik nick'li, Kadir isimli bir arkadaş hazırlıyor. Benim maalesef o yazıyı yazacak vaktim olmuyor artık. Ona da çok müteşekkirim bu konuda. Şimdi playoff'larında yavaş yavaş yaklaşması nedeniyle bir arkadaşı daha aramıza katmak istiyorum. Maçları mümkün olduğunca izleyen ve tabii ki takip eden, özellikle de günün notları ile maç yazılarında bize yardımcı olacak bir arkadaşa kapılarımız açık. Playoff'ları da düşünerek böyle bir arayış içine girdik çünkü 2 kişinin bile, hele biri (ben) hafta içi maç izlemekte çok zorlanırken, playoff'ların hakkını vermesi zor gibi.

Blog'a katkıda bulunmaya istekli olanların, son birkaç günde izledikleri 1-2 maç hakkında ufak bir yazı ile kendileri hakkında ufak bir tanıtıcı yazıyı sağdaki iletişim adresine göndermelerini rica edeceğim.

Geçmiş Olsun Stuckey

Televizyondan Philly-Boston, bilgisayardan Lakers-Bobcats'i izliyordum. Aynı anda oynanan Pistons-Cavs maçında ilginç ve üzücü bir olay yaşanmış. Rodney Stuckey fenalık geçirmiş. Bench'e geldiğinde yardımcı antrenöre başının döndüğünü söylemiş, ardından su içmiş ve kısa süre sonra da yere düşüp bayılmış. Aslında ilk gelen söylentilere göre bir nöbet geçirdiği, titrediği falan söyleniyordu ancak o doğru değilmiş. Hatta bazı kişilere göre bayılmamış bile, bilinci hep açıkmış.

İlk yardım ekipleri yaklaşık 10 dakikada Stuckey'nin stabil durumuna gelmesini sağlamaya çalışırken, Cavs ve Pistons oyuncuları toplu halede kenetlenip dua etmişler Stuckey için. Sonra Pistons oyuncusu, sedyeyle salondan çıkarılmış ve hastaneye götürülmüş. Maçtan sonra da iki takımın oyuncuları yine aynı şekilde dua etmişler. Henüz teşhis konmamış ama Stuckey iyiymiş, bir sorunu yokmuş.

Geçmiş olsun diyelim buradan. Kısa bir rapor/video ve 1-2 resim daha paylaşayım:


Link


5 Mart 2010 Cuma

5 Mart Programı

6 Mart Cumartesi 02:00 (NTV) / Boston Celtics - Philadelphia 76'ers
6 Mart Cumartesi 02:00 / Detroit Pistons - Cleveland Cavaliers
6 Mart Cumartesi 02:00 / Los Angeles Lakers - Charlotte Bobcats
6 Mart Cumartesi 02:00 / New York Knicks - Toronto Raptors
6 Mart Cumartesi 02:00 / Milwaukee Bucks - Washington Wizards
6 Mart Cumartesi 02:30 / Golden State Warriors - Atlanta Hawks
6 Mart Cumartesi 03:00 / Orlando Magic - New Jersey Nets
6 Mart Cumartesi 03:30 / Sacramento Kings - Dallas Mavericks
6 Mart Cumartesi 04:00 (NBA TV) / Indiana Pacers - Denver Nuggets
6 Mart Cumartesi 04:30 / New Orleans Hornets - San Antonio Spurs
6 Mart Cumartesi 05:30 / Oklahoma City Thunder - Los Angeles Clippers

Evine dönen ve artık galibiyet arayan Bobcats ile daha dün Miami'ye yenilen Lakers'ın karşılaşmasını tercih edeceğim ben herhalde.

Hornets ile Spurs arasındaki maç da ilgi çekici benim açımdan. Collison'ı son birkaç kere izleyebileceğiz Paul dönmeden önce. Gerçi daha yeni deplasmanda Spurs galip gelmişti ama 2 maçlık serilerini 3'e çıkarıp çıkaramayacakları, daha doğrusu artık form tutup tutmayacaklarını göreeceğiz yavaş yavaş...

Aslında bakarsanız yine favorilerin ön planda olduğu bir gece. Elbette sürpriz çıkacaktır ama çok da izlenesi maçlar yok.

Tyrus Thomas ve Bobcats

Her önemli takasa geç de olsa değinmiştim, sona kalan dona kaldı. Üzerinden 2 hafta geçtikten sonra ancak yazabiliyorum. Gerek Bobcats olduğundan, gerek az oyuncuyu barındırdığından, gerek de çok basit bir analizi olduğundan kısa sürecek.

Bulls takımı, yazın Tyrus'a 6 milyon dolar teklif edemeyecekti ve serbest kalmasına izin verecekti. Tyrus da bedavaya gitmiş olacaktı. Onun yerine ileriki tarihlerden birinde ilk tur draft hakkı almış oldular. Tabii Tyrus Thomas'ın disiplinsiz davranışları ve oyun alanındaki 'aptalca' kararları da bu kararın verilmesinde son derece etkili oldu.

Bobcats açısından baktığımızda ise; verdikleri Murray ve Law'a oranla Tyrus Thomas'ın potansiyelinin ne kadar yüksek olduğu tartışılmaz bile. Larry Brown'un da onu alarak ve üstüne eğilerek koşan, atletik bir takım yaratmak isteğinde olduğunu öğrenmiş olduk. Kısacası tam aradığı adamı buldu diyebiliriz. Ama bunun karşılığında verdikleri Murray'i arayacaklar sanki. Çünkü ellerinde skor yükünü Stephen Jackson ile paylaşacak bir guard kalmadı. Belki biraz DJ Augustin'i sayabiliriz ama bu konuda bir açık oluştuğu gerçek. Kings'in serbest bıraktığı Hughes'u alacaklarını düşünüyordum, bu konuda dedikodular da çıkmaya başladı ancak Bobcats cephesinden yalanlama geldi. Çok şaşırdım açıkçası. Ben kesinlikle kadrolarına bir guard eklemelerini bekliyorum.

Ayrıca 3 sezondur potansielini oyununa yansıtmasını beklediğim Tyrus Thomas, sonunda kendisine doğru yolu gösterecek bir koçla (Brown) yeteneklerini istikrarlı bir şekilde sergilemeye başladı. Çok sevindim onun adına. Böyle sürdürmesini diliyorum kariyerini ama tabii Tyrus Thomas'tan bahsederken geleceğe umutla bakmak kolay değil. Yine de Larry Brown'a güvenim sonsuz.

Hem Öküz Hem Yalancı Hem Utanmaz

Glen Davis'in öküzlüğüne 4 gün önce değinmiştim şu yazının alt kısmında. Videoda Glen Davis, Shaq'ın sakat olan baş parmağını bilerek sıkıştırırken görülüyordu. Orada da özellikle belirtmiştim Shaq'in sakatlık pozisyonundan sonra 35 saniye kadar oyuna devam ettiğini. Ancak Glen Davis "Bu pozisyon Shaq sakatlanmadan önce oldu, biz Shaq ile arkadaşız, ikimiz de LSU'danız, şakalaşıyorduk sadece." şeklinde kendisini temize çıkarmaya çalışmıştı. Çünkü yayınlanan pozisyonun üzerinde maç saati bindirilmemişti.

Ben hem Shaq'in 35 saniye daha oyunda kalmasından, hem de Davis'in sakatlık öncesi özellikle sağ baş parmağa yönelmesinin aşırı tesadüfi olduğuna inanmamdan dolayı, Davis'in kendini savunmak için yalan söylediğini düşünüyordum. Hatta bu haftasonu maçı internetten edinip emin olduktan sonra videosunu kesip youtube'a koyacaktım. Bir arkadaşım sağolsun söyledi bana, Celtics Hub adlı blog'da bu konunun üzerine gitmişler ve maç yayınından o pozisyonu bulmuşlar. Bu post'un başında linki verdiğim yazıda paylaştığım videodan gözüküyor ki Shaq'ın sakatlandığı pozisyon ikinci çeyreğin bitimine 07:37 kala gerçekleşiyor. Şimdi de Glen Davis'in, Shaq'ın parmağını sıkıştırdığı pozisyonda saate bakalım.


Link

Gördüğünüz gibi 07:05 kala gerçekleşiyor pozisyon. Yani Shaq sakatlandıktan sonra... Yani böyle bir harekete imza atmakla yetinmeyip, göz göre göre herkese yalan söylüyor Davis... Hatta bu pozisyonda Shaq topu eline aldıktan sonra birşeylerin ters olduğunu anlayıp 20 saniyelik mola alıyor ve maçı terkediyor. Yani Davis'in bu hareketi Shaq'ın sakatlığını daha kötü hale getirmiş bile olabilir. Böyle aşağılık, öküzce, sporculuğa ve insanlığa sığmayan hareketleri çok nadiren görüyoruz parkelerde. Davis bunu yapmakla kalmayıp bir de alenen yalan söylemiş "Ben sakatlık öncesinde şaka yapıyordum" diye... Tebrik ediyorum. Ben defterimden Davis'i sildim. Sizi bilemem...

Eğer "Ama bu pozisyonda gözükmüyor Davis'in yaptığı hareket, nereden bilelim ki aynı pozisyon olduğunu?" diyenler varsa şu aşağıdaki video ile kıyaslasınlar. Özellikle 2 oyuncunun parkedeki yerini, birbirlerine göre durdukları pozisyonları, hakemin yerini ve hatta kameramanları... Aslında zahmet bile etmeyin, aynı pozisyon kesinlikle ama vereyim yine de:


Link

4 Mart'tan Notlar

Günün hayvan performansları:
Zach Randolph, karşısında Taj Gibson ve Brad Miller’ı bulunca, iki pota altını da domine etmiş. Tekrarının izlediğim bölümlerinde orta mesafeli el üstü şutlarla da can yaktığını gördüm. 18’de 12’yle 31 sayısı 18 ribaundu var Randolph’un. Chicago maçın başlarındaki baskın oyunuyla bir ara 17 sayılık bir üstünlük yakalamış fakat normalde ilk beş dışından pek katkı alamayan Memphis’in yorulması beklenirken, son çeyrekteki mücadeleleriyle Chicago’yu 105-96 geçerek üst üste 6. deplasman galibiyetini almışlar. 105 sayının sadece 9’u Memphis benchinden gelmiş.

Wade’in 21’de 9 şut isabeti ve 6 top kaybı göze pek hoş gelmese de 27 sayı 14 asisti, Quentin Richardson’la birlikte maçın kazanılmasındaki en önemli pay sahibi. Maçta iki takım da %50’nin üzerinde şut atmış. Normalde iki takımın maçları yakın geçiyor fakat maç Miami’de olsa da ben favoriyi Lakers olarak görüyordum. Sanırım Lakers’ın maçı kazanamamasının en büyük sebebi, uzunların istenilen baskıyı yaratamaması. Lakers takım olarak sadece 1 ribaund fazla alabilmiş ancak daha da kötüsü Los Angeles ekibi adına tek blok Kobe’den gelmiş.

Boşa kürek çekenler:
Memphis’te maçı kazandırdıktan sonra düşüşe geçen Kobe, bu sefer Heat’e karşı 28’de 15’le 39 sayı 4 asistle oynamış, 3 saniye kala maçı eşitleyerek uzatmaya götürmeyi de başarmış. Uzatmada da 5 şutundan 3’ünde isabet bulmuş fakat 20 saniye kala, 3 sayı gerideyken O’Neal’a yaptığı hücum faul ve sonrasında potaya değmeyen üçlüğü nedeniyle Lakers maçı kaybetmiş. Normalde maçlardan 15-20 dakika önceye kadar ısınmayan Kobe, son 4 maçta 24/70 isabet bulabildiği için dünkü maçtan önce uzun süre şut çalışmış. İşe yaramış, yine inanılmaz şutlar sokmuş ama maçı kazandıramamış.

Günün X-faktörü:
Maçta yine ön plana çıkan süper yıldızlar olmuş ama sonucu belirleyen isim Heat’in Quentin Richardson’ı. Kendisinin 11’de 7 üçlük isabetiyle tam 25 sayısı var. Üzerine 5 ribaund 3 top çalma eklemiş Miami Heat oyuncusu fakat maçtaki en önemli hareketi Kobe’nin azıp takımını 1 sayı öne geçirdiği sırada (10 küsur saniye kala) attığı üçlük ve Heat'i 2 sayı öne taşıması, gerçi sonra Kobe maçı uzatmaya götürdü ama olsun. Ek olarak Arroyo da 7’de 6 şut, 6’da 5 serbest atış, 5 asist 0 top kaybıyla neredeyse kusursuz bir maç çıkarmış Miami adına. İlk 5'e yerleşti ve pek bırakacakmış gibi gözükmüyor.

Bizimkiler:
Mehmet bu gece nihayet doğru düzgün performanslarından birini ortaya koyabilmiş. 17’de 7’yle 24 sayısı 6 ribaundu var. Ribaundlarının 5’i hücumda gelmiş üstelik. Ayrıca Memo son çeyrekte tam 8 sayı bulmuş. Utah, geride olduğu maçı son çeyrekte attığı 41 sayıyla çevirmiş. Acaba bu Phoenix’in bütün karşılaşmayı önde götürüp de kaybettiği kaçıncı maç. Burada da %57’yle şut atmalarına ve Utah’ın %50’nin altında kalmasına rağmen kazanamadılar. Utah'ın aldığı 19 hücum ribaundu çok önemli bir etken olmuş galibiyette. Bu arada Jazz'ın şut yüzdesi düşük diye Phoenix'in savunması akıllara gelmesin, Jazz’in 11 top çalmasına karşılık Suns sadece tek top çalmış. Üçlük isabetlerinde de Utah’ın 12’ye 5 üstünlüğünü atlamamak lazım.

Celtics'ten Doğum Günü Hediyesi

Spurs'de yaşından ve takımın enerjik oyunculara ihtiyaç duymasından dolayı pek süre alamayan Finley birkaç gün önce Popovich'e giderek "Ben oynamak istiyorum, izin verin de playoff'lara kalacak olan başka bir takımda şans bulayım" demişti. Spurs ve Pop da onun bu isteğini kırmayarak serbest bırakmışlardı şutör oyuncuyu. Kendisiyle zaten Celtics'in ilgilendiğine dair dedikodular çıkmıştı ve yeni gelen raporlara göre anlaşma sağlanmış. Birkaç güne kadar sözleşme imzalanacakmış. Sözleşmenin Cumartesi günü imzalanması taraftarıyım, çünkü o gün Finley 37. yaşına basacak.

Celtics açısından bakıldığında başarılı sayılabilecek bir hamle. Yani tabii önemli bir transfer değil ama ufak bir eksiklerini giderdiler. Yoksa 37 yaşındaki Finley'den medet ummak gibi bir hata yok ortada, sadece gerektiğinde son hücumlarda sahada güvenilir bir şutör daha bulundurabilecekler isterlerse. Ama maç başına 10 dakikadan fazla alması hayal gibi, hatta 10'a bile çıkarsa dua etmeli. Daniels, Robinson ve Tony Allen ile çekişme içerisinde olacak. Rondo, Daniels ve Allen'ın hiç ama hiç üçlük tehdidi yaratmadıkları düşünüldüğünde Finley hamlesinin nedeni anlaşılabiliyor Celtics adına. Ama dediğim gibi Finley çok da mutlu olmayacaktır aldığı dakikalardan. Ha tabii "Bu Spurs'den birşey olacağı yok bari Celtics'e gideyim" mantığıyla serbest kalmak istediyse hak vermemek elde değil...

4 Mart 2010 Perşembe

4 Mart Programı

5 Mart Cuma 03:00 / Los Angeles Lakers - Miami Heat
5 Mart Cuma 03:00 (NBA TV) / Memphis Grizzlies - Chicago Bulls
5 Mart Cuma 05:30 / Utah Jazz - Phoenix Suns

Son bir ayın en formda takımlarından ikisi, Jazz ve Suns karşı karşıya. Ligin en iyi 4 oyun kurucusundan 2'si de keza aynı şekilde kozlarını paylaşacaklar. Bu maçta sonuç Boozer'ın neler yapacağına çok bakıyor diyebiliriz. İçeride Amare-Lopez-Frye üçlüsüne karşı ne kadar etkili olacağı önemli olacak. Çok arada bir maç.

LeBron Yoksa JoJo Var

Çıkan bir söylentiye göre, Knicks koçu D'Antoni yazın LeBron'u kadroya katamamaları durumunda, şimdiden Joe Johnson'ı gözüne kestirmiş. Üzerine şampiyonluğa oynayacak bir takım kurulacak bir oyuncu olarak görüyormuş Johnson'ı. LeBron ile aralarında herhalde dağlar kadar fark vardır ama Amare ve muhtemelen Wade ile Bosh da serbest oyuncu statütüsünde olacakken, şimdiden Johnson'ı gözüne kestirmek ne kadar mantıklı acaba? D'Antoni'nin geçmişte birlikte çalıştığı oyunculara daha bir ayrı baktığını biliyoruz ama bu iş bu kadar mı ileri düzeyde? Diğer isimlere göre Joe Johnson'ın 1-2 kademe aşağıda olduğunu söyleyebiliriz. Bu yetmiyormuş gibi Joe Johnson'ın 29 yaşında olduğunu ve ana silah olarak, şampiyonluk kazanmak için maksimum 4-5 senesi kaldığını unutmamak lazım. Son olarak da yanında kaliteli parçalar varken (Bibby, Josh Smith, Horford) Hawks'u doğu finaline çıkaramayan Johnson (Bu sezon şampiyon olurlarmış mesela bu sözün üzerine), özellikle ilk senelerinde daha kısıtlı olacak bir Knicks kadrosunu nerelere taşıyabilecek? Yanlış anlaşılmasın JoJo'yu beğenirim ama benim anlamadığım şey, bir koçun Wade-Bosh'tan önce JoJo'yu hangi mantık çerçevesinde tercih ettiğidir.

Bu tarz dedikoduları genellikle ciddiye almadığımı defalarca kez söyledim ama Joe Johnson ile D'Antoni'nin geçmişte çalışmış olmalarından dolayı gerçeklik payı verdim ve kısaca birşeyler karalayayım dedim.

3 Mart'tan Notlar

Günün hayvan performansları:
David Lee, zayıf Detroit Pistons karşısında 21 sayı 18 ribaund 8 asist 3 top çalmayla hayvanlaşmış. Maça katkısı olmayan Knicks oyuncusu yok gibi; Harrington 26 sayı 8 ribaundluk performans sergilerken, T-mac 34 dakika sahada kalıp 21 sayı 7 ribaund 8 asistle triple double’ın kıyılarında gezmiş. İlginç bir şekilde New York’un oyun kurucu pozisyonunda maça başlayan isim Bill Walker’mış, o da 21 sayıyla ilk beş çıktığı ilk maçta kariyer rekorunu kırmış. Pistons’ın (Knicks karşısında olsa bile) skor üretecek hali yoktu zaten, üstüne New York’un %55’le şut atıp 31 asistle oynamalarına izin verince ortaya 104-126 gibi farklı bir skor çıkmış.

Carmelo’nun daha ilk çeyrekten 12 civarı sayısı vardı ama ben uykuya yenik düştüğüm için kalanını izleyemedim. İlk çeyrekte durmamış, aynı performansla devam etmese de 19’da 11’le 30 sayıya ulaşmış. 8 ribaund 5 asisti var ayrıca. Tabii onun için gayet normal bir performans ama bir süredir istenilen performansı veremiyordu, bu maç yükselişinin haberi olabilir. Aynı maçta Nene de 20 sayıyla zayıf Thunder pota altına üstünlüğünü kabul ettirmiş. Thunder cephesinde 14’te 5’le şut atarak 19 sayıda kalan Durant’in de 20 ve üzeri atma serisinin bittiğini belirtelim. Gerçi Amerikan medyası bundan sonra 19+’lara bakarsa şaşmam.

Amare de 16’da 12’yle 30 sayı atmış ve 14 ribaun almış Camby’siz Clippers karşısında. Phoenix maçı 3. çeyrekte kopartıp galibiyet elde etmiş. Bakalım yakaladıkları rüzgarı playoff’lara kadar sürdürebilecekler mi. Clippers’ın düştüğü durumu da Suns’a ribaundlarda 50’ye 30 ezilmeleriyle özetleyebiliriz sanırım.

Lebron James, New Jersey karşısında maça fazla ağırlığını koymadan 26 sayı 14 asiste ulaşmayı başarmış. Ona Hickson’dan 13 ribaund 20 sayı, Jamison’dan da 19 sayı 9 ribaundluk katkı gelince aksini düşünemediğimiz gibi New Jersey’den galibiyetle ayrılmış Cavs oyuncuları. Bu kadar rahat bir maçta Lebron’un 40 dakika oynamasını da Mike Brown’ın mazlum Nets seyircisine hediyesi diye yorumlayıp geçiyorum.

Görüldüğü gibi bugünün öne çıkan performansları biraz zayıf. Yine de Paul Pierce’in 26 dakikada 13’te 9’la 27 sayı atarak efektif bir şekilde takımının skor yükünü çektiğini eklemek istedim. Ona kenardan Robinson’ın 16 sayılık bir katkısı var. Maçta Charlotte’un deplasman fobisi tutmuş yine. Son zamanlarda formsuz olan Gerald Wallace kalkınamayıp, Stephen Jackson da 6’da 2’lik şut yüzdesiyle katılınca Boston karşısında galibiyet hayal olmuş. Bobcats oyuncuları %36’yla şut atmışlar, burada Celtics savunmasının da hakkını vermek lazım elbette. Öte yandan Boston ihtiyacı olan rahat galibiyetle birlikte ilk beş oyuncularını da dinlendirme şansı elde etmiş bu gece.

Boşa kürek çekenler:
Iverson’ın da oynamayacak olmasıyla ilk beşteki eski yerine kalıcı olarak yerleşen Lou Williams, Atlanta karşısında takımını adeta tek başına ayakta tutmuş. İlk 10 şutundan hiç birini kaçırmamış Williams, maçı da 15’te 11’le 30 sayı 3 ribaund 3 top çalma 3 asistle bitirmiş. Tabii kendisine skor yönünden ne fazla yardım eden isim 17 sayıyla Willie Green olunca karşılarındaki Atlanta ekibinin maçı kazanması zor olmamış.

Hornets adına en çok katkıyı sağlayan isimler yine takımın iki çaylağı olmuş ama tabii Chris Paul’suz bir yere kadar oluyor, bu maçı da kaybetmişler zaten Memphis’e. Collison’un 17 sayı 14 asist’i, Thornton’ın kenardan 25 sayısı var. Grizzlies’in en büyük silahı olan hücum ribaundlarına öyle fazla izin vermeseler de top kayıpları malubiyetin temel sebeplerinden olmuş.

Günün X-faktörü:
Hawks’ın rahat kazandığı maçta Marvin Williams, takımının en skorer oyuncusu olmayı başarmış, üstüne de 8 ribaund almış. Ancak söylenecek fazla şey yok, dediğim gibi Philly’e karşı hiç zorlanmamış Atlanta.

Channing Frye, kenardan gelip Clippers’a 23 sayı atmış, yanına da 3 top çalma eklemiş. Üçlük çizgisinden 10’da 7’yle oynayarak bir maçta en fazla üçlük isabeti bulma rakamını da geliştirmiş ayrıca.

Takımı baltalayanlar:
Sacramento oyuncuları, Houston karşısında takım olarak denedikleri 100 şuttan sadece 32’sinde isabet bulmuş. Öne çıkanlar Evans’ın 22’de 4’ü, Hawes’un 10’da 2’si ve Udoka’nın 12’de 3’ü. Houston savunmasını (özellikle yaptıkları genelde istatistik kağıdına yansımasa da bu maçta 7 blokla kariyer rekoru kıran Battier’yi) kutlamak lazım tabii ama Sacramento maçı bir şekilde kazanmayı başarmış. Daha doğrusu Landry eski takımını yenmiş diyelim çünkü takımının aksine iyi bir yüzdeyle 22 sayı atıp 10 da ribaund almış kendisi.

Thunder için de Kings’in benzeri bir olay var. Kristic 7’de 1, Westbrook 11’de 3’le oynamış; takım olarak ancak %32’de kalabilmişler Denver karşısında. Büyük oranlar yorgunluğun getirdikleri bunlar tabii ki.

Bizimkiler:
Ersan Washington’a karşı 13’te 7’yle 19 sayı 10 ribaund ve 6 asistle (kariyer rekoru) yüzümüzü güldüren bir performans sergilemiş. Tabii ki maç erken kopmuş ve rakamların bir kısmı bu bölümde gelmiş fakat 33 dakika sahada kalıp aldığı süreyi değerlendirmesi sevindirici. Koçundan da oyunun temposunu değiştirdiğiyle ilgili övgü almış Ersan. Darısı diğer millilerimizin başına.
Ayrıca maçtan ek not, malum takaslardan beri mücadele ederek galibiyetler elde etmeye çalışan Wizards, bu maçta tecrübe eksikliğinden çok çekmiş; 21 top kaybına karşı takım olarak sadece 18 asistle oynamışlar.

Bornova'nın Tyler Smith'i ile Larry Hughes'un Benzerliği

Bir basketbol sitesini dolaşırken farkettim, Bornova'nın yeni transferi Tyler Smith'in haberinde oyuncunun yakın plan resmini koymuşlardı. Smith'in gözünün altındaki dövme dikkatimi çekti: 2 damla gözyaşı... Bunu gördüğüm anda NBA'de Larry Hughes aklıma geldi. Onun da sol gözünün altında aynı dövmeden bulunmakta.

2006 yılının playoff'ları sırasında Hughes'un kardeşi doğuştan gelen bir kalp rahatsızlığı nedeniyle, 20 yaşında hayata gözlerini yummuştu. Hughes bu haberin üzerine playoff sırasında takımından ayrılarak ailesinin yanına gitmişti. 10-15 gün kadar sonra takıma geri döndüğünde sol gözünün altında iki damla gözyaşı dövmesi vardı. Kardeşi için sürekli yas tuttuğunu ve onu andığını simgeleyen bir dövme.

Gözyaşı damlalarını gördüğüm anda Tyler Smith'in de hikayesinin benzer olduğunu tahmin etmiştim, ufak bir araştırmayla bunu doğruladım. Onun da babası 2007 sonbaharında kansere yenik düşmüş. Smith Babasının son dakikalarında yanında olmayı başarmış ve o günden beri gözyaşı damlalarının kalıcı olduğunu gösteriyor dövmesiyle. Ayrıca oğlunun ilk söylediği kelimeleri duyamadığı ve yürüdüğü ilk günü kaçırdığı için boynuna "Sacrifice" yani "fedakarlık" yazdırmış. Son olarak da ilginç bir not: Tyler Smith'in oğlunun adı Amare'ymiş, bildiğimiz Suns uzun forveti Amare Stoudemire'dan esinlenilmiş.

Kısacası Larry Hughes ve Tyler Smith'in benzerliği sonsuza kadar akacak olan iki adet gözyaşı damlası...

3 Mart 2010 Çarşamba

3 Mart Programı

4 Mart Perşembe 02:00 / Philadelphia 76'ers - Atlanta Hawks
4 Mart Perşembe 02:00 / Golden State Warriors - Orlando Magic
4 Mart Perşembe 02:30 / Detroit Pistons - New York Knicks
4 Mart Perşembe 02:30 / Cleveland Cavaliers - New Jersey Nets
4 Mart Perşembe 02:30 (NBA TV) / Charlotte Bobcats - Boston Celtics
4 Mart Perşembe 03:00 / Memphis Grizzlies - New Orleans Hornets
4 Mart Perşembe 03:00 / Washington Wizards - Milwaukee Bucks
4 Mart Perşembe 03:30 / Sacramento Kings - Houston Rockets
4 Mart Perşembe 03:30 / Minnesota Timberwolves - Dallas Mavericks
4 Mart Perşembe 04:00 / Oklahoma City Thunder - Denver Nuggets
4 Mart Perşembe 05:00 / Indiana Pacers - Portland Trail Blazers
4 Mart Perşembe 05:30 / Phoenix Suns - Los Angeles Clippers

Hiç vaktim yok maalesef, zaten Iverson ile ilgili birşeyler karalayacaktım ama onu da bu nedenle yapamadım.

Sadece şunu söyleyebilirim, Celtics'i yenerek gazı alan Nets bu gece kesinlikle Cavs'i yenecektir!!!!

NBA TV'de de izlemeye değecek bir maç var. The Garden'da olmasa daha iyi ollabilirdi. Ayrıca Thunder-Nuggets'ı da tavsiye ederim. Nuggets kağıt üstünde kazanmaya yakın taraf olsa da, Kevin Durant ile Carmelo'yu karşı karşıya izlemenin zevki yeter. Son olarak da Dwight Howard'ın Turiaf-Tolliver ikilisine karşı neler yapacağını merak ediyorum.

Kobe Yanlış Topun Peşinde


Link

Daha önce Garnett ve Evans'ın yanlış topun peşinde olduklarını resimlerle göstermiştim. Şimdi sırada Kobe var hem de kanlı canlı video ile. Iggy de sağlam abartmış olayı hakemlere göstermek için.

2 Mart'tan Notlar

Günün hayvan performansları:
Kevin Durant yine yapacağını yapmış, 12’de 12 serbest atış ve 26’da 13 şut isabetiyle 39 sayıyı bulmuş, 10 da ribaund almış Sacramento karşısında. Takımın diğer genç yıldızı Westbrook da 30 sayı 13 asistle coşmuş ve maçı kazanmışlar.

Dwayne Wade, sakatlıktan döndükten sonraki en iyi performansını göstererek takımını galibiyete taşımış. Golden State karşısında 23’te 15 isabetle 35 sayı atan Wade’in, 12 de asisti var. Boşuna Wadespor demiyoruz Heat'e. 8 kişilik Warriors’ı 5 sayı farkla geçmişler.

Boşa kürek çekenler:
NBA’in en genç takımlarından ikisinin karşılaşmasında yenilen Kings'in çaylağı Tyreke Evans 27 sayı 6 ribaund 5 asist 2 top çalmayla bu sene görmeye alıştığımız performanslarından birini göstermiş. Landry de son çeyrekte attığı 6 sayıyla takımına faydasını göstermiş fakat bitime 5 saniye kala Garcia’nın kaçırdığı üçlükle Kings’in galibiyet hayalleri suya düşmüş ve 113-107 kaybetmişler maçı.

Günün X-faktörü:
Nate Robinson, Boston formasıyla üstüste 2. maçında Celtics'in beklediği katkıyı vermiş. 15 dakikada 5’te 4 üçlük isabetiyle 14 atmış. Daha da önemlisi, Detroit’e karşı zorlanan Boston için kapıyı aralayan isimmiş ama Celtics’liler yine de çok sevinmemeli çünkü Pistons’a karşı zorlukla alınan 105-100’lük galibiyet (maç Palace’ta olsa bile) iyiye işaret değil. Boston eninde sonunda toparlanacaktır ancak yaş faktörünün playofflarda ters tepmemesi için bu kolay maçları olabildiğince rahat kazanmaları lazım.

Takımı Baltalayanlar:
Pistons’ın 2010 yılındaki hayallerini suya düşürmek pahasına alınan ve benchten gelen iki oyuncusundan Ben Gordon 8’de 2’yle, Villanueva da 8’de 3’le şut atarak kapatmışlar maçı. Pistons’ın durumu da ortadayken fazla söze gerek yok herhalde.

Ek not:
Lakers, Pacers'ı 3. çeyrekteki oyunuyla farklı yenmiş: 122-99. Maçta Kobe'nin 4/15 şut isabetine rağmen faullerle 24 sayı üretmesi dikkat çekici, ayrıca 6 asisti var.

Ricky Davis Telekom'da (Kısa Yorum)

TBL ile ilgili haber ama NBA'i de ilgilendiriyor haliyle. Gerçi NBA takımlarını hiç mi hiç ilgilendirmiyor, sadece NBA oyuncusu olduğu için bu haberi veriyorum. Davis'in NBA takımlarını neden hiç ilgilendirmediğini ta yaz aylarında paylaştığım bir video ile göstermiştim zaten. Bir daha vereyim:


Link

Tabii kendi potasında bilerek turnike kaçırıp, ribaundu alarak triple double yapan bir adama pek çok takım daha kapılarını açtı sonra. Bunun nedeni yetenekli ve skorer bir oyuncu olmasıydı. Fakat videoyu ilk verdiğimde de yazmıştım "Ricky Davis istatistiklerine aşırı düşkündür" diye. Yine tekrarlıyorum: Bencil, takım oyunundan uzak, vurdumduymaz, bir zamanlar atletik olan ama bunu 2-3 yıldır kaybettiğini bizlere gösteren, NBA'i takip edenlerin %99'u tarafından 'loser' olarak görülen bir adam. Bir zamanlar delicesine atletikti, smaç yarışmasına bile katılmışlığı vardı 2000'lerin başında yanılmıyorsam ama dediğim gibi o günler geride kaldı. Elbette TBL'de iş yapar ama artık herhalde savunmada %5 çaba harcarken, hücumda da %30 civarında oynar... Keşke yanıltsa beni ama huylu huyundan vazgeçer mi?

LeBron Niye Smaç Yarışmasına Katılmıyor?


Link

Fazla yoruma girmeme gerek kalmadan, sadece başlıktaki soruyu yöneltiyorum hem size hem LeBron'a...

Not: Söylemeyi unutmuşum, pozisyonun öncesinde faul çalındığı için, smaç geçersiz. Ama bu smacın güzelliğinden birşey götürmüyor.

2 Mart 2010 Salı

2 Mart Programı

3 Mart Çarşamba 02:30 / Boston Celtics - Detroit Pistons
3 Mart Çarşamba 02:30 (NBA TV) / Golden State Warriors - Miami Heat
3 Mart Çarşamba 03:00 / Sacramento Kings - Oklahoma City Thunder
3 Mart Çarşamba 05:30 (NBA TV) / Indiana Pacers - Los Angeles Lakers

LeBron Sözünü Tuttu (Cleveland'da mı Kalıyor?)

Sezonun başında, 23 numaralı formasını bir kenara bırakacağını ve herkesin Michael Jordan'a olan saygıdan dolayı bunu yapması gerektiğini söylemişti LeBron. O yazıda 6'nın LeBron için neler simgelediğine de değinmiştim.

23'ü bırakma kampanyası hakkında o zamandan beri hiçbir şey duymuyorduk, ta ki bugüne kadar. Gerçi kampanyaya dair bir detay yok. Bilinen tek birşey var, o da LeBron'un geçtiğimiz çarşamba günü (forma numarası değiştirme başvurularının son günü) 23'ten 6'ya geçmek için gerekli evrakları NBA'e verdiği. Bir Cleveland gazetesine de "Evet evrakları verdim, artık 6 giyeceğim." demiş. Kısacası sözünü tutmuş. Bu sözün altında Jordan'a olan saygısı kadar, forma satış rakamlarının da payı vardır herhalde. Ne de olsa 7 sezondur aynı takımla ve aynı formayla ligde, bir kere LeBron-Cavs forması alanların bir daha almaları için pek bir neden yoktu ortada. Bu sayede taraftarlar ellerinde sadece 'eski' forma kaldığı için yeniden dükkanlara yönelecekler. Kobe'nin 3 sezon önce bunu yaptığına şahit olmuştuk ve forma satışlarında yeniden 1 numaraya yerleşmişti.

Ama işin ilginç yanı eğer LeBron sezon sonunda başka takıma gitmeyi düşünüyor olsaydı, bu tarz bir değişiklik yaparak forma satışlarına oynamasına hiç gerek yoktu. Zaten gideceği yeni takımın forması 23 numara da olsa delicesine satılacaktır, hatta 6 numaralı Cavs'e göre bile 2 kat (sallamasyon) satılacaktır. Yani Cavs'den ayrılacak olsaydı, böyle bir forma numarası değişikliğine gidip işin ekonomik yanını düşünmesine gerek yoktu. Bu, LeBron'un Cavs'de kalacağına dair bir işaret olabilir. Tabii eğer sadece ve sadece Michael Jordan'a olan saygısı nedeniyle forma numarasını değiştirdiyse de, büyük bir tebriği hakeder benim gözümde ve umarım kampanyayı da sürdürüp herkesi de 23'ü bırakmaya teşvik eder. Bir başka yönden baktığımda ise belki de LeBron henüz karar vermedi ve "Gitsem de kalsam da forma satışları artmış olsun" diyerekten forma numarasını değiştirdi.

Kesin cevabı LeBron'dan başkası bilmiyor, biz ancak 4 ay sonra öğreneceğiz...

1 Mart'tan Notlar

Fazla vaktim olmadığı için bugünün notları biraz kısa olacak.


Günün hayvan performansları:
Nowitzki’den 50’nin üzerinde yüzdeyle 27 sayı 13 ribaund 1 top çalma 2 ribaund. Dirk’e göre normal rakamlar ama takım olarak çok yorgundular ve Charlotte gibi yıpratıcı bir rakibe karşı geriden gelerek iyi iş çıkarmışlar. Caron Butler’ın 22, Terry’nin de 20 sayısı var. Takıma Haywood ve Butler’ı kattıklarından beri 7 maçlık galibiyet serileri var, aldıkları tek malubiyet ise takas sonrası yaptıkları ilk maçta gelmişti.

Rockets'da Kevin Martin de Aaron Brooks da 16 şutta 28 sayıya ulaşarak Raptors'a karşı alınan galibiyetin baş mimarları olmuşlar. Zaten maç daha ilk çeyrekten itibaren Rockets hakimiyetindeymiş, zorlanmadan 116-92 kazanmışlar maçı Houston'da.

Boşa kürek çekenler:
Hornets'in süpriz çaylaklarından Marcus Thornton 7'de 6 üçlükle (toplamda 19'da 12) 30 sayı atıp, 7 de ribaund alarak takımı adına elinden geldiğince direnmiş ama Spurs'e karşı yeterli olamamış. Hill ve Duncan'ın toplam 45 sayısıyla kazanmış San Antonio. New Orleans'ın diğer çaylağı Collison da 15 asist 10 sayıyla double double'a imza atmış ayrıca.

Takımı baltalayanlar:
Yine Knicks defansı. Maçı izlemedim ama NBA TV'nin Box Score ekranından gördüğüm kadarıyla Cleveland, 4. çeyreğe girerken 100 sayıya ulaşmıştı, üstelik Knicks'le arasındaki fark 30'du. O saatten sonra Cleveland bırakmıştır zaten ama maç yine de 93-124 bitmiş. Cleveland'da öne çıkan biri yok, takım olarak %56'yla şut atmışlar, ribaundlarda zavallı Knicks'i neredeyse ikiye katlamışlar (60'a 31) ve güle oynaya kazanmışlar elbette. New York cephesinde tek gülen, o karmaşanın içinde 21 sayıyla kariyer rekoru kıran Bill Walker olmuş.

OJ Mayo maçın hiç bir bölümünde arkadaşlarına yardım edemedi ve saçma top kayıplarıyla daha da bir baltaladı. Ayrıca maçın en kritik anlarında 3 kere gittiği serbest atış çizgisinden her seferinde 2'de 1'le dönerek yarım hücum etmelerine neden oldu. Maçı 10'da 3'lük şut performansıyla 9 sayı ve 4 top kaybıyla tamamladı.

Günün X-faktörü:
Portland'ın ilk yarıda topa hakim olmada zorluk çektiği maçın her bölümünde katkısı olan isim Nicolas Batum'du. 11'de 7 şutla 21 sayıyı buldu Fransız oyuncu, aslında bunu 18 saysak daha doğru olur çünkü son üçlüğünü maçın bitiminde potaya sallamıştı. Yine de maçın kazanılmasında belki de en büyük faktördü, tüm yaptıklarına ek olarak Andre Miller'ın kötü pasında topu çalarak potaya yönelen Mayo'nun Memphis'e ufak da olsa bir umut vereceği turnikesini blokladı ve ardından Roy'a faul yapılınca Portland'ın galibiyeti kesinleşmiş oldu.
Maçı özet geçmek gerekirse, ilk yarıda Portland çok hücum ribaundu verip gereksiz top kaybı yaparken 3. çeyrekte bu durum tam tersine döndü. Trail Blazers oyuncuları, ilk yarının tamamında attıkları 41 sayıyı üçüncü çeyreğin sonunda 82'ye çıkardılar. Son çeyrek durum biraz daha normale döndü ancak Memphis skor üretmede çok zorlanınca maç Portland galibiyetiyle sonuçlandı.

Bizimkiler:
Hidayet yine 5'te 1'le 4 sayı 1 asist 1 ribaundla etkisiz kalmış ancak daha da kötüsü maçın ikinci çeyreğinde bileğinden sakatlanarak oyundan çıkmak zorunda kalmış. Tekrar sahaya dönmüş bir ara ama ikinci yarıda büyük ihtimalle zaten yenilecekleri için dakika almamış. Umarım ciddi bir sakatlık değildir, hatta umarım geçen sene playofflarda olduğu gibi sakatlıktan sonra açılır. Zira Toronto taraftarı başka türlü affedecek gibi değil Hidayet'i.

Mehmet yine skor yönünden istenilen katkıyı veremese de (12'de 4'le 10 sayı) 6'sı hücumdan 13 ribaund çekmiş olması sevindirici. Ben takip ederken maçı Clippers baya rahat bir şekilde önde götürüyordu, son çeyrekte Utah baya yaklaşmış ama Clippers vermemiş yine maçı; 104-108 kazanmışlar.

LeBron'a Rahat Yok

Serbest atış sırasında bile yoğun markaj altında.

1 Mart Programı

2 Mart Salı 02:00 / Orlando Magic - Philadelphia 76'ers
2 Mart Salı 02:00 / New York Knicks - Cleveland Cavaliers
2 Mart Salı 02:00 / Dallas Mavericks - Charlotte Bobcats
2 Mart Salı 03:00 / San Antonio Spurs - New Orleans Hornets
2 Mart Salı 03:00 (NBA TV) / Portland Trail Blazers - Memphis Grizzlies
2 Mart Salı 03:00 / Atlanta Hawks - Chicago Bulls
2 Mart Salı 03:30 / Toronto Raptors - Houston Rockets
2 Mart Salı 04:00 / Denver Nuggets - Phoenix Suns
2 Mart Salı 05:30 / Utah Jazz - Los Angeles Clippers

Maalesef yorum yapacak vaktim yok ama Mavericks daha dün maç yaptıktan sonra, çok yorgun bir şekilde (Charlotte'a indikten yaklaşık 12 saat sonra) evinde çok iyi bir istatistiğe sahip Bobcats karşısına çıkacak. Kağıt üstünde çok güzel maç ancak umarım Dallas'ın bu yorgunluğu onları çok etkilemez. Sırf bu yorgunluk nedeniyle Bobcats'i favori görüyorum az farkla da olsa, onlar 3 gündür dinleniyor. Daha sonra değineceğim Tyrus Thomas takasıyla değişik bir takım haline geldiler, bazı sıkıntıları var ama Dallas'ın yorgunluğu bugün en büyük avantajları olacak gibi.

Öteki tarafta Nuggets-Suns'ı izlemesi de kesinlikle zevkli olacaktır. İki takım da dün maç yaptı ancak Denver biraz daha yorgundur bence, çünkü Lakers'a karşı inanılmaz sert bir maç oynadılar.

1 Mart 2010 Pazartesi

Celtics ve Rasheed Efekti

Fotoğraf Cumartesi gecesi Nets'e yenilen Celtics'te, Garnett ve Rondo'nun yaptığı basın toplantısından. Sadece fotoğraf pek çok şeyi açıklıyor. Celtics'e "Bu maçı kazanırsanız şampiyon olacaksınız" deseniz, 1000 kere Nets ile maç yapsa 1000'ini de kazanır ama işte Cumartesi gecesi olduğu gibi konsantrasyonunuz sıfır ise bu tip sürprizler yaşanabiliyor.

Ama işin daha kötü ve düşündürücü tarafı Garnett haricindeki Celtics oyuncularının yaptıkları açıklamalar. Rasheed ve Perkins artık sıkıldıklarını söylemişler medya mensuplarına. Rasheed "Ne kadar sıkılmış olsak da çıkıp oynayıp maçları kazanmamız lazım" demiş ama bunu yap(a)madıklarını görmüş olduk Nets'e karşı. Perkins ise ilginç olarak maçtan evvel şunları söylemiş: "07-08 sezonuna benzemiyor. Tecrübeli oyuncularımız (Garnett, Rasheed) artık normal sezondan sıkıldılar. Bu onları heyecanlandırmıyor. Hatta Pierce ile Allen için bile bu geçerli. Bu bir bahane değil ama playoff'ların gelmesini iple çekiyorlar." Doc Rivers da bu iki açıklamayı yalanlamak yerine "Evet Nets'e karşı oyunumuz sıkıldığımızı gösteriyordu" diye bir itirafta bulunmuş.

Rasheed'in olduğu Pistons'ın 2004'te inanılmaz bir hırs ve konsantrasyonla şampiyon olduğunu ancak ondan sonraki 3 sezon boyunca konsantre olmakta çok güçlük çektiklerini hatırlamalıyız. "Rasheed efekti" diyordu Murat Murathanoğlu buna. Hatta Pistons defansının istediği zaman gevişeyen vanayı kapattığını görüyorduk. Acaba aynı şeyi Celtics'e de mi bulaştırdı? Ben de dahil olmak üzere pek çok kişi Garnett varken Rasheed'in kendisini salmasına ve takımın da bundan etkilenmesine pek ihtimal vermiyordu ancak görünen o ki Sheed virüsü yayılmış Celtics'e.

Bana göre Nets mağlubiyetine rağmen sağlıklı bir Celtics hala şampiyonluğun en büyük adaylarından biri. Ve eminim ki playoff'larda şu ankinden çok daha farklı bir Celtics izleyeceğiz ama playoff'larda da "Aman canım 15 sayı fark attık biraz salalım" moduna girerlerse, hiç ummadıkları bir sürprizle karşılalabilirler tıpkı Nets maçında olduğu gibi. Garnett ve Rivers'ın acilen olaya el atmaları lazım, özellikle Rivers'ın. Çünkü Garnett'in daha fazla sıkılmaya tahammülünün olmadığını hem biliyoruz, hem de basın toplantısında çok açık belli etti bunu. Celtics'e birinci teknik faul geldi, ikinci tekniği playoff'larda yememeleri için herkesin konsantre olmasına ihtiyaçları var, en başta Nate ve Sheed'in...

Shaq Playoff'lara Kadar Yok (Analiz ve Öküz Glen Davis)

Beş gün kadar önce Cavs'in, Celtics'i deplasmanda fena yaptığı (108-88) maçta, Shaq ikinci çeyrekte sakatlanarak maçı yarım bırakmak zorunda kalmıştı. Glen Davis, Shaq'in tam atış yaparken topa vurdu ve bu sırada Shaq'in de baş parmağına vurarak, burkulmasına sebep oldu. Ancak Glen Davis'e öküz dememin sebebi bu değil. Ona en aşağıda yer vereceğim. Nasıl olduğunu merak edenlere hemen videoyu vereyim, 50. saniyeye baksınlar:


Link

Bu sakatlık nedeniyle Shaq'in bugün ameliyat olacağı açıklandı. Henüz ameliyat gerçekleşmediği için kesin olarak ne kadar bir süre kaçıracağı belli değil ancak bu tarz bir sakatlık nedeniyle bıçak altına yatanlar genellikle 6 ile 9 hafta arasında parkelerden uzak kalıyorlarmış. Eh, normal sezonun bitmesine şunun şurasında 45 gün kaldı, yani umut yok dönmesi için. Ancak playoff'lara yetişebilecek. Zaten onu da normal sezonu değil, playoff'ları düşünerek almışlardı. Hatta bu sakatlık için ingilizcede bir deyim var "blessing in disguise" diye. Tam oturmasa da "Her işte hayır vardır." şeklinde çevrilebilir. Neden böyle diyorum? Çünkü Cavs Ilgauskas'ı, Jamison takasında gönderdiğinden beri Shaq'e 30 ve üzerinde dakika veriyorlardı. Bu da 38 yaşındaki oyuncunun playoff'lara yorgun ve yıpranmış olarak girmesine neden olabilirdi. Şimdi ise takım çok büyük ihtimalle doğu birinciliğini garantilemişken, Shaq kenarda dinlenecek ve playoff'lara sağlıklı bir şekilde girecek. Gördüğüm tek sorun, döndüğü zaman direk olarak ciddi maçlara çıkacak olması. Isınması için birkaç maç geçmesi gerekebilir. Normal sezonun son 1 haftasında iyileşse ve birkaç maçta dakika alabilse çok daha iyi olurdu. Elbette bu sakatlık iyi bir haber değil ama hem yukarıda yazdığım nedenlerle hem de Shaq sezonu kapamadığı için, Cavs duacı olmalı. Ilgauskas dönene kadar idare edecekler artık... (O da ayrı bir yazı konusu olacak)


Link

Gelelim öküz Glen Davis'e. Blog'u okuyanlar bilirler ki bu tarz hakaretlerde bulunmak hiç tercihim değildir. Ama bu istisnai bir durum. Zaten Glen Davis'i pek sevmediğimi yine blog'u yaz aylarından beri takip edenler bilir. Ama artık nefret ediyorum kendisinden. Nedeni tabii ki Shaq' sakatladığı pozisyon değil. Yukarıda izlemişseniz, farketmişinizdir, bu tarz pozisyonlara NBA ve basketbol maçlarında sık sık görürüz. Hiçbir şey yok pislik namına o pozisyonda. Ama benim Glen Davis'i artık adam kategorisine koymamamın sebebi hemen üstteki video. Ben bugün yeni gördüm youtube'da arama yaparken. Shaq parmağı sakatlandıktan sonra muhtemelen ciddi birşey olmadığını düşünüyor ve iyi niyetle maça devam ediyor. Ancak Glen Davis, Shaq'in parmağını oyun dışı bir müdahale ile sıkıştırıp çevirerek daha da kötü yapmaya çalışıyor. Ne desem boş, zaten birşeyler yazarsam herhalde ağır olacak o yüzden susuyorum, video konuşsun.

28 Şubat'tan Notlar

Günün hayvan performansları:
Nowitzki hem 36 sayıyla takımının skor yükünü çekmiş hem de 8 ribaund 7 asistle triple double’a yaklaşmış. Ayrıca o kadar topla haşır neşir olmasına rağmen hiç top kaybı yapmamış Dirk. Bir takım yıldızından daha ne ister? Yine ek olarak uzun süredir neredeyse hiç katkı yapamayan Barea’nın 9 asisti var. Hiç olmazsa aklı başında gözüküyor.

Josh Smith’in top çalması yok ve tek bloğu var ama 22 sayı (8/13), 15 ribaund ve 6 asistle diğer yönlerden baya kabul edilebilir katkı sağlamış takımına. Diğer isimlerden Crawford bir miktar baltalamış. Joe Johnson ise pek iyi şut atamamış ama takımını uzatmaya götürmüş ve tam 9 sayı atmış uzatmada. 24 sayı 6 ribaund 4 asist 4 top çalması var onun da.

Nets takımı aldığı gazla bir galibiyet yüzü daha görür mü diye merak ediyordum ama yine bildiğimiz takıma dönüp maçı kaybetmişler. Halbuki karşılarında da, kendi seviyelerine inen Washington vardı. New Jersey ekibi ancak %35’le şut atabilmiş. Tabii gece asıl Andray Blatche’in; 31’de 17 şut yüzdesiyle tam 36 sayı atarak kariyer rekoru kırmış genç oyuncu, yanına 15 ribaund 2 top çalma 2 blok eklemiş. Wizards yönetimi takımı boşalttığında onun bir süre yükseleceğini tahmin etmiştim fakat bu düzeye çıkıp da bu kadar uzun sürmesini beklemiyordum, Nets’e karşı da olsa tebrikler Blatche.

Boşa kürek çekenler:
Amare, 28’de 15’le 41 sayı atıp, 12 ribaund çekerek ezeli rakipleri Spurs’e karşı çok etkili bir performans sergilemiş ancak aşağıdaki yazıda yazanların da büyük katkısıyla yazık olmuş oyununa. Spurs, Jefferson’ın uzun zaman sonraki en iyi oyununu oynamasıyla (20 sayı) maçtan 110-113 galip ayrılmış.

Salmons, Bucks’a geldiğinden beri oynadığı etkili maçlara bunu da eklemiş. Daha 7 maç oynanmış olsa da 12.7’lik sayı ortalaması 20’ye fırladı Salmons’ın. Bu maçta da Atlanta’ya karşı 20’de 11’le 32 sayı atmış ve yanına 8 ribaund 4 asist eklemiş ancak uzatmada maçı vermiş Bucks.

Çaylak Collison maçın ikinci yarısında büyük bir farkı önlemiş ama yenilgiyi önleyememiş. CP3’nin yokluğunda artık alıştığımız performanslarından birini bu sefer skora yüklenip kariyer rekoru kırarak göstermiş Collison. 21’de 15 ile 35 sayı atmış, 3 asist ve 3 ribaundu var.

Günün X-faktörü:
Maçta ön planda sertlik ve savunma yer aldıysa da ikinci yarıda sonucun belirleyen isim Lamar Odom’dı. Tüm karşılaşmayı önde götüren Nuggets, onun sahneye çıkmasıyla maçı Lakers’a kaptırdı Staples Center’da. 13’te 8 ile 20 sayılık performans sergilerken 13 ribaund 5 asist 4 de top çalması ekledi üzerine Odom. Çok ufak bir süre etkili oynayan ama ardından yanlış tercihlerle takımını hücumda tıkayan Billups’ın açılıp büyüklüğünü göstermesiyle maç bir ara tekrar berabere oldu fakat Lakers, savunmanın sayesinde maçı 89-95 almayı başardı.

İyi mi kötü mü:
İki yıldız da yapılabilecek en iyi şekilde savunuldular, o yüzden asıl krediyi öncelikle Afflalo ve Artest’e verelim. Öncelikle iki oyuncu da müthiş mücadele verdi. Artest’in 6 top çalması zaten çok şey belli ediyor fakat karşısına aldığı Carmelo’yu maç boyunca boğarak, top kaybetmesinin yanı sıra şutlarının da bozulmasını sağladı. Afflalo’nun rakamları fazla şey ifade etmeyebilir ama Kobe kötü oynadıysa onun da bir numaralı nedeni Afflalo’dur. Hiçbir zaman sertlikten kaçınmayarak sürekli Kobe’yi rahatsız etti. Bir pozisyonda hele ikiye bir hızlı hücumu tamamen tek başına kesti. Ayrıca iki oyuncu da hücumda beklenenin üstünde katkı sağladılar. Afflalo’nun 16, Artest’in 17 sayısı var.
Gelelim bu başlığa gelmesi gereken asıl isimlere. Bir kere Kobe kesinlikle iyi bir gününde değildi. Ne kadar kusursuz savunulsa da bunların üstesinden bir nebze geldiğini görmüştük kendisinin ancak bu maçta 17 şutundan sadece 3’ünde isabet bulabildi. Baltaya girmemesinin sebebi 12 asist, 3 top çalma ve 2 bloğunun olması.
Carmelo da Kobe kadar kötü şut atmasa da takımının bir numaralı skor opsiyonu olarak işini yeterince yerine getiremedi. 19’da 7’yle 21 sayı attı fakat Artest’in boğucu savunmasına karşı 8 top kaybı yaptı yaptı. Ayrıca maçın bitimine daha 2 dakika varken 6. faulünü hücumda Artest’e karşı yaparak oyundan çıkmak zorunda kaldı.

Takımı baltalayanlar
Jamal Crawford 14’te 3 ile şut atmış yalnızca. Serbest atışlarla birlikte 14 sayıyı bulsa da ondaki bu düşüş dikkat çekiyor. Yine yükselecektir diye umuyorum, kariyeri boyunca dengesiz bir oyuncu olmuştur zaten. Onun yanında Bibby’nin son iki maç biraz daha iyi oynadığını görmüştük ama o da 5 şutundan birinde isabet bularak 3 sayıda kalarak maçta son derece etkisiz kalmış.

J-rich ve geri kalanlarla ilgili yazı için tık.

Maçın ikinci yarısını sıkılana kadar izledim, Orlando’nun rahat üstünlüğü vardı benim baktığım bölüm boyunca. Ancak yıldızların hiç birinden katkı göremedim. Orlando üstünlüğünü Rashard Lewis ve Redick’le koruyordu. Ancak maçta eksik olan biri vardı ki o da takımının en iyisi Dwight Howard. İstatistiklere göre 7 top kullanmış ve sadece birinde isabet bulabilmiş O’Neal karşısında. Ben sanırım sadece iki tane faul atışına ve bir hücum faulüne tanık oldum, onun dışında maçla alakası yoktu yine. Zaten faul problemi yüzünden kenara alınmak zorunda kaldı. Bu arada bu yazacağımı sadece belirtmek için söylüyorum, +/- istatistiğini ben de sevmem ama Howard’ın -7, Gortat’ın +23 olması açıkçası dikkat çekici. Tesadüf mü bilmiyorum ama bunu sezon içinde birkaç kez daha gördüğüm için yazdım.

Bizimkiler:
8’de 3’le 7 sayı, 3 ribaund 2 asistle oynayarak yine hiç verimli olamamış Hidayet. Zaten Bosh da oynamayınca takım olarak döküldükleri maçta Thunder tarafından ağır bir yenilgi almışlar. Ayrıca Hido sadece 20 dakika sahada kalmış ve son çeyrekte oyunda yer almamış.

Ersan 9'da 3'le 9 sayı atmış. Yanında aldığı 8 ribaundu ise sevindirici. Uzatmaya giden maçta 30 dakika sahadaymış Ersan, bu süre içerisinde 6 faul alarak oyun dışı kalmak zorunda kalmış.