BIY AD

30 Ekim 2010 Cumartesi

Ruh Hastası Delonte West

10 maçlık cezası yüzünden yazın katıldığı Celtics ile maça çıkma fırsatı bulamayan ve antremanlara devam eden Delonte West'in başı dertten kurtulmuyor. Semih Erden'in de oynadığı 3-3 maçta birbirlerini savunan West ve Wafer'ın birbirlerine girdiği söyleniyor. West'in Wafer topu her eline aldığında faul yaptığı ve daha sonra da soyunma odasına giden Wafer'a ilk yumruğu salladığı söyleniyor. Tamam takım arkadaşları arasında kavga olabilir, futbolda da basketbolda da o adrenalinle itiş kakışta olabilir ancak West'in yaptığı bildiğiniz ruh hastalığı. Hem sürekli faulü yapıp hem de ilk yumruğu sallaması West'in bozuk ruh sağlığını anlatıyor sanki.

Takım kaptanları Kevin Garnett ve Paul Pierce ile genel menejer Ainge West'in garanti olmayan kontratının 10 maçlık cezasının bitmeden feshedilmesini düşündükleri de yazılanlar arasında. Ancak daha sonra Boston Globe'a konuşan Ainge kavgayı doğrulamasına rağmen takımda herhangi bir değişiklik olmayacağını belirtmiş. Ben olsam 5 dakika tutmam Delonte West'i takımda eğer olaylar yazıldığı gibiyse.

Günün Hareketleri - 29 Ekim


Link

Hayatımda çok az kere görmüşümdür Detroit'inki kadar kötü bir son saniye savunması. İlerisi için pek parlak bir görüntü çizemiyor yine Detroit. Onun haricinde Butler çaylak Henry'ye lige hoşgeldin demiş güzel bir blokla. Ama hareketler içinde herhalde an anlamlısı Rondo'nun 24. asisti.

29 Ekim'den Notlar

Günün Hayvan Performansları:
- Pau Gasol bana kalırsa NBA'in en iyi uzunu. Orta mesafesi, parmak hassasiyeti, savunmada uzun kollarıyla caydırıcılığı ve oyun zekası ile komple bir uzun. Ve sezona da çok iyi başladı. E karşısında da Lopez-Hido ikilisini görünce inanılmaz işler yapmış. 21 sayı 8 ribaund 9 asist sanki bir uzunun değil de bir swingman'in istatiktiği gibi, Gasol'ü diğer uzunlardan ayıran da tam olarak bu. Bu arada Odom'un Hido karşısında 18 sayı 17 ribaund 5 asistine de dikkat çekmek gerekiyor.

- Rajon Rondo'nun da 10 sayı 10 ribaund 24 kötü bir performans gösterdiğini düşünebilir ancak 24 asist gerçekten inanılmaz. Paul Pierce 25 sayı 14 ribaund 5 asist, Kevin Garnett'in de 24 sayı 10 ribaund'u da etkileyici. 59 sayı-34 ribaund-29 asist gibi hayvani bir katkı aldı Boston big-three'sinden ve New York karşısında galibiyeti getirmiş bu performanslar.

- Roy Hibbert da sezona iyi başlayan isimlerden biri. 13 sayı 8 ribaund 6 asist 4 blok ile Granger'ın 33 sayısına eşlik eden isim oldu. Maça da biraz bakma şansım olduğu için söylüyorum, Hibbert gerçekten çok faydalı oynadı. Bu +/- istatistiği pek sağlıklı değil ancak Hibbert'ın bu maçta yaptıklarını göz önünde bulundurursak +12 kesinlikle göz boyayıcı bir istatistik değil.

- Brook Lopez'de Nets 2 galibiyet alırken (2-0) takımını Harris ile birlikte sürükleyen isim. İlk maçta 25, bu maçtada 29 sayı ile takımını yine galibiyete taşıdı Brooks. Aynı zamanda bir uzun için harika bir yüzde olan 15'te 13'lük serbest atış yüzdesine de dikkat çekmek gerekiyor.

Boşa Kürek Çekenler:
- NBA TV'den yayınlanan Pistons-Thunder maçında ise Ben Gordon şov vardı. Ben Gordon benchten gelip 31 dakika oynadığı maçta 11/16 gibi çok yüksek bir yüzdeyle 32 sayı üretti. Son topta potayı bulmayı başaramasa da benchten gelerek önemli bir katkı verdiğini ve takımını oyunda tuttuğunu söylemek mümkün.

- Igoudala da kendisinden görmeye alıştığımız çok yönlü performanslarından birini sunmuş. Ancak 27 sayı 10 asist 6 ribaund 2 top çalmalık performansı takımını galibiyete taşımaya yetmemiş.

- Amare vasat bir ilk maç oynadıktan sonra Boston deplasmanında takımını sürükleyen isim olmuş. 27 sayı 8 ribaundunun yanı sıra 2/3 üçlük attığını da belirtmek lazım. D'antoni'nin sistemi ona bile üçlük attırıyor demek ki :)

Takımı Baltalayanlar:
- Bu başlığın ilk ismi kesinlikle Rashard Lewis olmalı. 25 dakikada 0/9 saha içi isabeti (0/5 üçlük)ile 2 sayı 3 ribaund ve 3 top kaybı ile adeta yerlerde süründü Lewis. Takımı o oyundan çıktığından oyunu dengeledi, o oyuna girdiğinde fark açıldı. En azından benim izlediğim ilk devre itibariyle olaylar böyle gelişti. İkinci devredeki 28-10'luk Miami serisi de maçı tamamen bitirmiş.

- Ramon Sessions'da Lewis'i çok zorlayan isimlerden biri olmuş günün en kötüsü olma konusunda. Cleveland ilk beşinin sadece ve sadece 29 sayı ürettiği (evet evet doğru görüyorsunuz sadece 29 sayı) maçta Sessions 1/10 şut isabeti ve 4 asiste karşılık yaptığı 5 top kaybı ile takım arkadaşlarına uyum sağlamakla kalmamış onların bir adımda önüne geçmiş.

- Buraya girmeyi hak eden bir diğer isimde Jason Kidd. 9 sayı 10 asist 6 ribaund ile en azından rakamsal açıdan kötü bir performans sergilediğini söylemek zor olabilir ancak 5 top kaybı ve 5 faulünün yanında son topu oyuna sokarken attığı pas var ki Kidd'in kalitesine hiç yakışmayacak cinsten. Başka biri yapsaydı belli kabul edilebilir olabilirdi ama söz konusu Kidd olduğunda kabul edilemez bi' hata.

- Brandon Jennings'de sezona kötü başlayan isimlerden biri. Yine vurdumduymaz hücum tercihleri, hücumun çoğunda topu elinde tutmasıyla Ersan'ı izlemek için Milwakuee maçını tercih eden bizlere "bu maç izlenmez, bak sadece ben oynuyorum" mesajını veriyor. 0/6 üçlük, 4/15 genel şut isabeti ile Milwakuee'nin ligin en belki de en kötü takımı Minnesota'ya yenilmesinin başlıca nedenlerinden biri olmuş Jennings.

Bizimkiler:
- Hidayet Türkoğlu son şampiyon karşısında maçın süre aldığı ilk 20 dakikasında sayı üretemediği maçta son 10 dakikada 9 sayı üretmesine rağmen takımını galibiyete taşıyamadı. Bunun yanında 3 ribaundun çok az olduğunu ve Hido'nun 3. maçında da faul problemine girdiğini belirtmek lazım. Hido açısından sezon pek iyi başlamadı. Yakında yerini Warrick'e kaptırabilir. Belki de kendisi için daha iyi olacaktır benchten gelmesi.

- Ersan İlyasova için de sezon pek iyi başlamadı. Geçen maçtaki 16 dakikasına az derken bu maçta 8 dakika sahada kaldı. Maçı izleme fırsatım olmadı ama iyi oynayan Maggette'nin de Ersan'ın sürelerinden çaldığı fikrini yürütmek çok zor değil. Ancak Ersan'ın hem 8 dakika alması hem de bu sürede 3 ribaund 4 faulle oynaması kendisi için hiç ama hiç olumlu değil.

NBA'deki Koca Kafalar


Link

Bir okurumuz mail ile paylaşmış bu videoyu. Görmemiştim, çok güzelmiş, paylaşayım dedim. Bizim Koca Kafalar'dan esinlenmiş olmasınlar?

Knicks - Celtics ve Nuggets - Hornets

New York Knicks 101 v Boston Celtics 105

Boston bu sene çok niyetli olduğunu göstermeye devam etti. Yenilenme aşamasındaki Knicks'i kendi sahalarında mağlup ederek iyi başlangıçlarını devam ettirdiler. Maçtan bahsetmeyi çok isterdim ama Rajon Rondo'nun 10 sayı, 10 ribaund ve 24 ASİSTLİK performansının yanına eklenen 25 sayı ve 14 ribaundluk Pierce ve 24 sayı 10 ribaundluk Garnett performansları aslında bana söylenecek pek fazla bişey bırakmadı malesef. Maçın tamamını izlemedim çünkü Miami maçına konsantre olmuş durumdaydım ama ara ara baktığım zamanlarda sürekli olarak bu üçlünün iyi performansıyla karşılaştım. Karşı tarafta Knicks hakikaten çok iyi mücadele etti. 5 oyuncu çift hanelerde skor üretti. Amare'nin 27 sayısı Knicks cephesindeki en önemli performans oldu. Yine de Celtics'i Boston'da yenmek istiyorsanız daha fazlasına ihtiyacınız var.

Denver Nuggets 95 v New Orleans Hornets 101

Bu maça da ara ara baktım ve sonlarını izledim. Denver'ın durumunu çok merak ediyordum. Carmelo bana çok isteksiz geldi. Yanımdaki herkes iyi oynuyor işte 24 sayı 10 ribaund yaptı dese de Carmelo'yu daha iyi görmüştüm. Benim gibi düşünen varsa maçı izleyenlerden lütfen söylesin. Takas olması Denver açısından da faydalı olabilir. Carmelo draft olduğundan beri 7. sene ve Konferans Finali geldikleri en yüksek nokta. Daha fazlasını da vaad etmiyorlar açıkçası. Hornets cephesinde de Chris Paul'u mesela daha iyi görmüştüm. Onu da çok mutlu görmedim. Yine de Hornets çok iyi bir takım oyunuyla galip geldiyse bugün oyun kurucusuna çok şey borçlu. 7 asist ve 0 top kaybı yan yana koyduğunuzda çok değerli bir istatistik. Iki takımın gelecekteki yerleri hakkında yorum yapmak için çok erken. En değerli isimleri takas dedikodularına malzeme olmaktan sahada tam verimle performans veremiyor. Bu isimlerin geleceği netleşmeden Denver ve Hornets hakkında sağlıklı yorumlar yapmamız çok zor olacak.

Eğer vaktim olursa gün içinde Lakers - Phoenix maçının detaylı analizi blogda yer alıcak. Yarın için de Porltand - New York maçını gözüme kestirdim. Özellikle Portland taraftarı gözüyle takip edip detayli bir analiz yazmayı planlıyorum. Lakers - Phoenix analizi yetişmezse ikisini beraber yazabilirim. Çok yakın zamanda da Clippers maç yazısı yazmayı planlıyorum. Bu şekilde bir çok takımın sezon içindeki gelişimini takip etme fırsatımız olucak. Sağlıcakla kalın.

Orlando Magic - Miami Heat (Dwyane Wade'in Rolü)

Sezonun açılış maçında Boston karşısında yaşanan sorunların ve mağlubiyetin ardından yeni kadrosuyla evidneki ilk maçında Heat'in üzerinde önemli bir baskı olucaktı. Sezona iki mağlubiyetle başlamak yeni kadro üzerindeki soru işaretlerini arttıracak, büyük beklentilerle sezona hazırlanan Miami şehrinde ise konferanstaki en önemli iki rakibe üst üste kaybedilen maçlkarın ardından eleştirilerin başlamasına sebep olacaktı. Bu yüzden maçın önemi Heat açısından daha büyüktü. Sezona yeni başlanmış olsa da Heat'in galibiyete ihitiyacı vardı.

Bu durumda Dwyane Wade'in maç performansı çok önemli. İlk maçta Wade etkisiz kalırken, LeBron hücümda tek tabanca kalmıştı. Aynı zamanda sert savunma yapan Boston'a karşı dezorganize Miami hücumu başarısız olmuştu. Bu sefer LeBron belki çok skor bulmadı ama all-around dediğimiz çok yönlü bir oyun sergiledi. Wade ise maçın öneminin çok farkında olarak daha ilk yarıdaki 14 sayısıyla ılk yarıya damga vurdu. Maçı da 26 sayıyla tamamlaması çok önemli. Aynı zamanda Miami'nin 3. çeyrekte sergilediği performans ilerisi için çok önemli. Doğu Konferansı'ndaki mücadelede direkt rakipleri olan Orlando'ya karşı tek çeyreği domine edebiliyor olmaları bizlere ilerisi için olumlu sinyaller verdi Miami adına. Maçın farklı kazanılması da Miami cephesinde önemli bir moral oldu. Bu farkı da zaten 3. çeyreğe borçlular.

Maçın daha detaylı analizi yerine yazının devamında bu maçın ışığında Miami hakkındaki fikirlerimi sunmak istiyorum. Bugünkü maç Heat adına önemli bir şey göstermiş olabilir. Yeni üçlününün sahada nasıl rol paylaşımına sahip olması gerketiğini ilk iki maçın ardından yavaşça şekillendirebiliriz. Henüz erken olsa bile bulunduğumuz koşullarda kadrodan maksimum verim nasıl alınır tartışması yapılabilir. Öncelikle söylemek istediğim Miami kadrosunun çekirdeği çok güzel bir biçimde 80'lerin Showtime Lakers'ını hatırlatıyor bana. Kadroda üst düzey bir oyun kurucuya yer olmadığına göre LeBron'un Magic Johnson gibi oyun kurucu olarak maça başlayıp maçı çeşitli pozisyonlarda zaman geçirerek bitirmesi çok mantıklı geliyor. Orlando maçında da gördük ki daha az top kaybı yapıp daha fazla top paylaşan LeBron savunmada da üst düzey oynayabiliyor. Bu tavır aynı zamanda hücumu da verimli kılıyor çünkü LeBron Wade'e göre daha yaratıcı ve kritik paslarda daha başarılı. Bu bilgilerin ışığında LeBron'u Jordan'dan Magic Johnson'a kaydırma fikri bence uygulanması gereken bir taktik.

Tekrar Showtime Lakers'ına dönersek kadronun diğer önemli ismi olan Kareem Abdul Jabber yerine Chris Bosh'u koyabiliriz. Bosh Kareem kadar dominant bir uzun olmasa da, Kareem'den daha modern bir uzun. Bosh daha fazla koşabilir ve şut menzili çok daha geniş. Bosh'un daha fazla koşabilmesi hızlı oyuna zemin oluşturabilir. Böylece daha revize edilmiş ve modern basketbola uygun bir oyun sistemi sahaya sürülebilir. Wade'in rolü burda çok kilit bir öneme sahip. Showtime Lakers'ındaki hiç kimseye tam olarak benzemiyor (James Worthy?) ve bu takımın kaptanı. Bu yüzden hücumdaki birinci el olarak Dwyane Wade sahneye çıkmak durumunda. Orlando maçı da gösterdi ki şimdilik Wade etkiliyse Miami de etkili. Bu yüzden kadrodan maksimum verim almak için şimdilik LeBron'un potaya gönderdiği top saysından kısıp asist sayısına ekleme yapmaya çalışmak önemli olabilir. Bakalım Spolestra neler düşünüyor bekleyip görelim.

Günlük Tahminler - 29 Ekim

BK'dan bilen bilir kara cuma derler... Cuma günleri program yoğunluğunun yanına bir de günün mübarekliği eklenince kafalar çalışmaz, şanslar yaver gitmez, bahisler tutmaz oluyor. Sabahtan beri düşünüyoruz Can'la, yaklaşık 20 tane bahis söylemişizdir birbirimize buraya yazmak için ama işin içinden çıkamadık bir türlü. Belki bu postu bir yarım saat sonra girsem bambaşka bahisler yazacaktık, o derece bulandı kafamız. Durum böyle olunca tavsiyemiz bahislerin çok yüklü alınmaması.

Dallas İlk Yarı -6.5 (İDDAA)

Öncelikle iki takım arasında önemli bir moral motivasyon farkı olacak Dallas lehine. Zira evinde Bobcats'i farklı yenmişti Dallas, Memphis ise hem Zach'i sakatlığa kurban vermenin hem de evlerinde Hawks'a karşı hiçbir varlık gösterememenin moral bozukluğuyla çıkacak maça. Bu arada hemen belirteyim Zach ve Gasol bu maçta da görev alamayacaklar. Yani pota altı skor gücü nerdeyse sıfırlanacak Memphis'in. Tahminim seyirci desteğini de arkasına alacak Dallas'ın maçın başında farkı açması yönünde.

DeMarcus Cousins 23 Sayı + Ribaund Alt (Betsson)

Dengesiz bir adam Cousins, bir maçı bir maçını tutmuyor ve bu durum bir süre daha böyle devam edecek sanırım. Dişine göre rakip bulduğunda iyi istatistikler çıkarabiliyor ama bu gece karşısına çıkacak olan Brook Lopez pek dişine göre değil. Hem oyun zekası hem de tecrübesi Cousins'in çok önünde. Ayrıca bahsimizi güçlendirecek diğer etkenler Tyreke'in bu gece oynayacak olması, hatta Dalembert'in küçük de olsa oynayabilme ihtimali. Zaten 25-30 dakika süre bulmasını beklediğim Cousins bir de faul problemine girerse bahis tadından yenmez ve Cousins da bu bareme çıkamaz.

Vince Carter 18.5 Sayı Alt (Betsson)

Miami ilk 2 maçında gösterdi ki hücumda organize olup sistemi oturtana kadar savunma takımı olacaklar. Bu gece de Orlando'ya kafa tutabilmeleri için muhakkak iyi savunma yapmalılar, çünkü rakibinin skor potansiyeli olan 105-110 civarı sayılara çıkmaları şimdilik pek mümkün görünmüyor. Orlando'nun 4 dışarda sisteminde Carter ne kadar etkiliyse diğer 3 oyuncu da o kadar etkili olabiliyor, yani demek istediğim hücum sistemleri tek düze olsa da hücum silahları çok fazla. Ayrıca Carter'ın önemli maçlarda, zor anlarda sindiği bir gerçek. Tüm bunların yanında bir de kendisini Wade'in savunacağı göz önüne alındığında skor açısından çok etkili olamayacağını düşünüyorum.

NOT: Tahminlerimizin oluşturacağı olumlu veya olumsuz durumlardan KP ailesi olarak sorumluluk kabul etmeyeceğimizi ve Türkiye'de yasal olmayan sitelerdeki bahisleri yurt dışındaki okurlarımız için değerlendirdiğimizi belirtmeliyim.

29 Ekim 2010 Cuma

29 Ekim Programı

29 Ekim Cuma 02:00 / Indiana Pacers - Charlotte Bobcats
29 Ekim Cumartesi 02:00 / Sacramento Kings - New Jersey Nets
29 Ekim Cumartesi 02:00 / Atlanta Hawks - Philadelphia 76'ers
29 Ekim Cumartesi 02:00 / Cleveland Cavaliers - Toronto Raptors
29 Ekim Cumartesi 02:30 / New York Knicks - Boston Celtics
29 Ekim Cumartesi 03:00 (NBA TV) / Oklahoma City Thunder - Detroit Pistons
29 Ekim Cumartesi 03:00 (NTV SPOR) / Orlando Magic - Miami Heat
29 Ekim Cumartesi 03:00 / Milwaukee Bucks - Minnesota Timberwolves
29 Ekim Cumartesi 03:00 / Denver Nuggets - New Orleans Hornets
29 Ekim Cumartesi 03:30 / Memphis Grizzlies - Dallas Mavericks
29 Ekim Cumartesi 05:30 / Los Angeles Clippers - Golden State Worriors
29 Ekim Cumartesi 05:30 / Los Angeles Lakers - Phoenix Suns

Programda iki tane önemli, ileriye dönük mesajlar alabileceğimiz maç göze çarpıyor. İlki büyük üçlünün seyircisi önündeki ilk resmi maçı ünvanını da taşıyacak olan Orlando karşılaşması. Boston mağlubiyeti sonrası, dolu dizgin giden Orlando karşısında Miami'nin alabileceği bir mağlubiyet taraftarlarının güvenini epey sarsacaktır. Gecenin diğer önemli maçında ise geçtiğimiz sezonun batı finalistleri Suns ve Lakers karşı karşıya gelecek. Sezona pek formda başlayamayan Lakers ile Amare'nin gidişi sonrası playoff şansı dahi kimi otoritelerce sorgulanan Suns kozlarını paylaşacak. Velhasıl bol maçlı, güzel bir cuma gecesi daha ne olsun...

Günün Hareketleri - 28 Ekim


Link

Maç sayısı az olunca fazla beklenti içine girmiyor insan. Bir de Warrick'in smacını Amare yapsa muhtemelen 4. sırada olmazdı, daha yukarıyı hakediyor sanki bu hareket.

28 Ekim'den Notlar

Öncelikle müthiş çabalarla kurulan üzerinde milyonların emeğini olan Cumhuriyetimizin 87. yaşını kutlayarak ve büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'e saygı ve şükranlarımı sunarak 29 Ekim'den notlara başlayayım.

Günün Hayvan Performansları:
- Utah uzunları da baktığımızda Phoenix'in uzunlarına büyük üstünlük sağlamış. Sezona vasat başlayan Al Jefferson ve Millsap ikilisi Phoenix pota altına karşı oldukça iyi performanslar göstermiş. 39 sayı-22 ribaund'luk bir katkı almış Utah bu ikiliden.

- Bir diğer iyi performans ise Dwight Howard'dan geldi. Superman sezona iyi başladı ve takımının Washington'u rahat geçtiği maçta 23 sayı 10 ribaund 3 blokla takımını galibiyete taşıdı. O maçtan bir diğer ilginç nokta ise Orlando'nun ilk beşinin toplamda 29/40 gibi %75'e yaklaşan bir yüzdeyle şut atması. Washington savunması sezon başından kendini belli etmiş.

İyi mi Kötü mü:
- Nash'in ilk 2 maç performansının büyük bir kısmı şaşırttığını düşünüyorum. 2 maçta 11 asist yaptı ve buna karşılık 14 top kaybı var. Sayı katkısı yapıyor ancak o yıllardır alıştığımız takımı oynatan Nash değil sanki. Bunda Amare'nin gidişinin ve pick-and-rolleri artık Hidayet ve Lopez ile oynamasının da etkisi var tabii, hatta büyük oranda pay bunun olabilir. Nash'in o eski takımı oynatan görüntüsüne dönüp dönmeyeceği ise takımda skor üretebilecek isimlere bağlı, başta da Jason Richardson'a.

- Orlando Washington maçında 53-25'lik Orlando'nun ribaund üstünlüğü, draftın 1 numarası Wall'ın 35 dakikada ulaştığı 14 sayı (6/19) 9 asist 3 top çalma 3 top kaybı ve kontrat sezonundaki Kirilenko'nun düşük yüzdeyle de olsa 19 sayıya ulaşması gecenin diğer göze çarpan notlarından.

Bizimkiler:
-Sadece iki maç oynandığı için kısa bir günün notları oldu onu belirteyim. İlk gözüme çarpan noktalarından biri de Warrick'in performansı oldu. Geçen sezon Milwakuee'de Ersan'la 4 numara rotasyonunda süre savaşı veren Warrick bu sezonda bir diğer milli basketbolcumuz Hidayet'le bu savaşı veriyor, ilginç bir not. Ve yine aynı geçen sene Ersan'ın ilk 5'teki yerini tehdit ettiği gibi -zaman zaman almıştı da o yeri- bu sene de sezona iyi başlayarak Hidayet'in yerini tehdit ediyor. 18 sayı 11 ribaund ile takımın en etkili isimi olmuş benchten gelerek. Hidayet'in faul problemine girdiği maçta kendisine gelen şansı iyi kullanmış Warrick. Hidayet'in faul problemi ise 4 numaralarla eşleşmesinden kaynaklı fauller. Hidayet'in eğer yerini kaybetmek istemiyorsa bu faullerden uzak durmalı kesinlikle. Warrick basketbol IQ'su çok düşük ancak Phoenix'in sistemine uyan; koşan, atletik bir uzun. Hidayet'in performansını -özellikle ribaundlarda- arttırması gerekiyor.

Yeter Demirören Yeter: Allen Iverson

Yaklaşık bir aydır konuşuluyordu Iverson'ın Beşiktaş'a gelme ihtimali ve nihayet sonlandı. Kesin olarak diyebiliriz ki: Allen Iverson Beşiktaş'ta. Taurasi geldiğinde ne kadar büyük bir transfer olduğuna değinmiştim. Şimdi alın Taurasi'yi 10'la çarpın, buyrun size Iverson transferinin etkisi.

Bu sabah dünyada milyonlarca kişi Iverson'ın Türkiye'de Beşiktaş adlı kulübe geldiğini okuyacak. Aslında birçoğu "Iverson'a bak ne hallere düştü" diyecek ama bu bizim için önemli değil. Çin ligi yerine burayı tercih etmesi, ikna edilmesi de büyük bir başarı.

Son yıllarda Iverson benim sempatimi kaybetmiş olabilir. Ama ben bu küçük dev adamın 2001 NBA Finalleri'nde Lakers'a tek başına meydan okuyuşunu her sabah kalkıp canlı izlemiş bir basketbolseverim. Hatta Philly forması da vardır elimde o zamanlardan kalma. Gerçekten garip bir his basketbolun en büyük sahnesinde yer almış bir oyuncunun burada bizim parkelerimizde ter akıtacak olması. Her basketbolseverin en azından bir kere Beşiktaş maçına gidip izlemesi şart olan bir isim Iverson. Basketboluyla, aykırı tarzıyla, duruşuyla, taraftarlarla olan iletişimiyle, herşeyiyle canlı görülmesi gereken bir basketbolcu.

Aykırı tarz ve duruştan bahsetmişken; bir yazı okudum dün ama nerede olduğunu hatırlamıyorum. Yazıda Iverson'ın Türkiye'de en iyi anlaşacağı, uyum sağlayacağı taraftar grubuna sahip takımın Beşiktaş olduğuna dikkat çekiliyordu. Sonuna kadar katılıyorum. Beşiktaş taraftarının bu içten sevgisi ve desteğini alan Iverson'ın daha bir şevkle oynayacağını düşünüyorum. O çünkü bu oyunu seviyor. Zaten sevmese NBA gibi bir zirveden, TBL'ye inmezdi, o kötü ayrılıktan sonra basketbolu bırakırdı. Ama fena mı oldu NBA'de hiçbir takımın kapısını açmaması ona? Şimdi çok sayıda basketbolsever seviniyor Türkiye'de.

Hayırlı olsun bir kez daha ve helal olsun Beşiktaş'a.

Günlük Tahminler - 28 Ekim

Yoğunluktan dolayı biraz geç yayınlıyoruz bu geceki tahminlerimizi. Bir de malum maç az olunca bahis bulmak da zorlaşıyor. Lafı uzatmadan hemen tahminlere geçelim: Bugün bir oyuncu bahisi bir de toplam sayı bahisimiz var.

Suns - Jazz Toplam sayı 218.5 ALT (İddaa)

Bu yaz Suns ile Jazz önemli oyuncularını kaybettiler: Carlos Boozer ve Amare. Yerlerine Al Jefferson ve Hedo geldi ancak bu yeni sistemde iki takım da oldukça zorlanıyorlar. Hücumda eskisi gibi değiller. Jefferson'ın uyum süreci ve Memo'nun sakatlığı Jazz'ı kötü etkilerken. Hedo uzun forvette beklenilen katkıyı sağlamaktan uzak bir görüntü içinde. Suns ile Jazz'ın ilk maçlarında attıkları sayılar (92 ve 88), zorlandıklarını gösteriyor. Bunların ışığında bugün 115-105 gibi bir skor beklemediğimi söylemeliyim.

Andray Blatche 28.5 Sayı + Ribaund ALT (Betsson)

İlk bahse oranla daha az güvendiğim ama küçük bir miktarla da olsa denemekte yarar olacağını düşündüğüm bahis Blatche'in yukarıdaki açılan bareme çıkamayacağı yönünde. Arenas'ın oynamayacağı yanlış bilmiyorsam kesinleşti bu sebeple John Wall uzun süre parkede kalacak. Kolej kariyerinden beri Wall'un Blatche gibi uzunlardan ziyade McGee gibi atletik, ikili oyunu oynama yetisi yüksek uzunlarla topu buluşturmayı sevdiğini biliyorum. Ayrıca Wall'un olası bir oyunu domine etme çabası ve şahsiliğe yönelmesi de bizim avantajımıza olacaktır bu bahiste. Geçtiğimiz sezonlarda Orlando karşısında kısıtlı sürelerde iyi istatistikler yakalamıştı. Ancak geçen sene kadro darlığında başımıza Amare kesilen Blatche'in bu gece Orlando'nun yardımlaşmalı savunması karşısında bocalayacağını düşünüyorum. Ayrıca yazın ayağını kırdığı için hala %100 hazır değil kendisi.

NOT: Tahminlerimizin oluşturacağı olumlu veya olumsuz durumlardan KP ailesi olarak sorumluluk kabul etmeyeceğimizi ve Türkiye'de yasal olmayan sitelerdeki bahisleri yurt dışındaki okurlarımız için değerlendirdiğimizi belirtmeliyim.

28 Ekim 2010 Perşembe

Spurs Teodosic'le İlgileniyor

Avrupa'nın en önemli oyuncularından Tiago Splitter'ı kadrosuna katan San Antonio Spurs'de şimdi de Milos Teodosic dedikoduları başladı. Son yıllarda yaptıkları sürpriz hamlelerle oldukça gündeme gelen Spurs scout ekibi Teodosic'i izlemek için Avrupa'nın yolunu tuttu.

Kuşkusuz Teodosic'in NBA'in sağlam ekiplerinden birinin ilgisini çekmesi kadar doğal birşey yok. Teodosic ülkemizde düzenlenen Dünya Basketbol Şampiyonası'nda kendi standartlarına göre vasat bir performans sergilemişti. Ancak Olympiakos'ta yakaladığı başarılar, gösterdiği liderlik özellikleri ve daha henüz 23 yaşında olması, Spurs'ün onunla ilgilenmesi için yeterli nedenler. Herkesi kendine hayran bırakan Sırp oyuncu, özellikle soğukkanlılığı ve saha görüşüyle son 3 senede Avrupa'nın en iyi oyuncusu konumuna geldi. Spurs de Parker ve Hill'in arkasına onu düşünüyor olabilir ancak tabi bu işler pek düşünceyle olmuyor. Hele ki bu düşünce oldukça uçuk geldi bana.

Öncelikle belirteyim ben bir Spurs taraftarıyım. Yani Teodosic'in takıma gelmesini canı gönülden isterim fakat durum şu ki takımı Olympiakos'un onu bırakması imkansız gibi görünüyor. En önemli oyuncularını bir anda kaybetmek istemeyeceklerdir bu sebeple Spurs yönetimine zorluklar çıkaracaklardır diye düşünüyorum. Değinmemiz gereken bir diğer konu ise Teodosic'in NBA'de iş yapabilecek kapasitede bir oyuncu olup olmadığı. Kimse onun sahadaki liderliği eleştiremez ancak şu bir gerçek ki NBA için çok zayıf bir fiziği var. Özellikle Billups,Stuckey gibi guardlara karşı savunma anlamında hiçbir varlık gösteremeyeceği çok açık ortada. Hücumunun büyük kısmını oluşturan drive'ları da yine bu tip kalıplı oyunculara karşı uygulayamacağını düşünürsek her iki anlamda da kitleniş oluyor Teodosic. Ayrıca Avrupa'nın en gözde oyuncusu konumundayken burda 3. guard durumuna düşmeyi de pek istemeyecektir yıldız oyuncu. Özetleyecek olursak Spurs ekibi herkesten önce davranarak akıllı bir iş yapmış. Fakat gerek transferin gerçekleşmesi gerekse Teodosic'in şampiyonadaki performansını NBA'e taşıması ihtimalini ben çok zayıf buluyorum.

28 Ekim Programı

29 Ekim Cuma 03:00 / Washington Wizards - Orlando Magic
29 Ekim Cuma 05:30 (NTV) / Phoenix Suns - Utah Jazz


Dünkü ekstra yoğun programdan sonra bugün daha sakin bir gece yaşayacak lig. 2 karşılaşmanın oynanacağı Perşembe'yi Cuma'ya bağlayan gecenin sonunda ligde maç yapmamış takım kalmayacak.

Saat 03:00'te oynanacak maçta ligde henüz sahaya çıkmamış 2 ekip olan Orlando ve Washington karşılaşıyor. Hazırlık döneminde buldozer gibi bir Orlando izlemiştik. Zaten geçtiğimiz yılların hazırlık dönemlerini inceleyecek olursak da bunun artık bir Magic geleneği haline geldiğini söyleyebiliriz. İki ekibe karşılaştırmalı olarak baktığımızda sistemini oturtmuş, hazır Orlando'ya karşı ligde daha önce görülmemiş bir 3 guard'lı sistemi deneyen Washington'ı buluyoruz karşımızda. Ancak tahmin ediyorum ki bu maç o 3 guard'lı oyunlarını oynayamayacaklar çünkü Gilbert Arenas'ın ufak bir sakatlığı varmış ve sezonun ilk iki maçını kaçırması bekleniyormuş. Bu da oldukça merak uyandıran Arenas-Wall uyumunu seyretme planlarını 2 maç ertelemek durumunda kalacağımız anlamına geliyor. Gerçi aralarında oluşacak rekabet ortamından söz ediliyordu ama bu iddiaların asılsız olduğu Arenas'ın " O Batman, ben Robin'im " açıklamasından sonra anlaşıldı. Sahada uyum içinde izleyeceğimiz bu iki kalburüstü guardlı yeni Washington'ı izlemek için sabırsızlanıyorum. Bu maça dönecek olursak Magic'in oyunu domine etmesi beni pek şaşırtmaz ayrıca bir gözüm de Blatche - Howard eşleşmesinde olacak. Geçtiğimiz sezon oyununu 2-3 sınıf atlatan Blatche bakalım Howard karşısında varlık gösterebilecek mi ?

Gecenin diğer maçı saat 05:30'da Suns ve Jazz arasında oynanacak. Hidayet sahada olacak ancak bildiğiniz gibi Memo sakat. 8 yıldır NTV ekranlarında olan klasikleşmiş Memo - Hedo kapışmasını izleyemeyecek olmak elbette ki üzüyor insanı. Milli oyuncularımızın takımları arasında büyük bir benzerlik bulunuyor o da şu ki her iki ekip de büyük bir revizyon döneminden çıktı. Bir tarafta kaybedilen Amare, öteki tarafta Bulls yolunu tutan Boozer. Kısacası gelecek dönemler için yepyeni bir sayfa açan iki takımı karşı karşıya getiren bir maç. Ayrıca ligin en iyi oyun kurucularından ikisi de sahada olacak. İlerleyen yaşına rağmen kalitesinden asla ödün vermeyen, inanılmaz savaşçı ruhunu sezonun ilk maçından playoff'a kadar taşıyan Nash ile yeni oyun kurucu ekollerinden Deron'un eşleşmesinin düşüncesi bile oldukça keyifli geliyor. Son olarak bu maç için bir de dileğim var. Hidayet kendi gibi oynasın hiç değilse bir 13-5-5 gibi bir oyun ortaya koysun. Çünkü ciddi anlamda kredisini tüketiyor artık bunun hazırlık maçı sezon başlangıcı gibi bahanelerle geçiştirilecek bir durumu kalmadı. Kendini tekrar ispat etmesi gerektiği çok açık ve bu gece oynanacak bu maç onun için kaçınılmaz bir fırsat.

27 Ekim'den Notlar

Günün Hayvan Performansları:
- Monte Ellis ve ekürisi Stephen Curry sezona çok iyi başlamışlar ve geçen geceyi son şampiyon Lakers karşısında mağlup kapayan Houston'a back-to-back'te bir darbe daha vurmuşlar. Monte Ellis'in 46 sayısı ve Curry'nin 25 sayı 11 asisti istatistik kağıdında parlayan rakamlar. Bu isimlerin takımın sisteminden dolayı sık sık bu rakamlara ulaşması beklenebilir ayrıca. David Lee'nin de 17 sayı 15 ribaund 6 asistini de atlamamak gerekiyor bu arada.

- Yine aynı maçta Scola'nın yaptıkları da çok etkileyici gerçekten. 36 sayısının yanına 16 ribaund da koyarak günün en etkileyici performanslarından birini göstermiş Scola. Bu performansını izleyince aklıma Dünya Şampiyonası'nda Brezilya'ya karşı yaptıkları ve takımını çeyrek finale taşıyışı geldi. "Avrupa'dan 20'li yaşların sonlarına doğru NBA'e gelenler başarılı olamıyor, hiç gelmesinler" diyenlere "hadi len" diyebilmemiz için az sayıdaki sebeplerden biri Scola, saygı duyuyoruz.

- Her zaman konuşulur Kidd'in artık dakikalarının azalacağı, performansının düşeceği mevzuu. Ancak o sezonlar bir türlü gelmek bilmedi... Performansı prime dönemindeki kadar yüksek olmasa da Kidd hala çok iyi işler yapıyor. 12 sayısının yanında 18 de asisti var. Dirk Nowitzki'nin 28-13'ü hoş ama saçları çok kötü olmuş ve o yüzden bu listeye alamıyoruz kendini. Şaka bir yana Nowitzki'nin bu performansı da kesinlikle buraya girmeyi hak ediyor, hele ki 28 sayısına 11/13'le ulaştığı düşünülürse.

- Durant ve ekibi ise sezona kaldıkları yerden başladılar. Doğu'nun tepeye oynaması beklenen takımlarından olayı Chicago'yu dönem dönem zorlandıkları maçta 106-95 geçtiler. Durant'ın 30 sayı 7 ribaundunun yanı sıra Westbrook'un 27 sayı 10 ribaund 6 asistlik çok yönlü ve etkileyici oyununu da es geçmemek lazım.

Boşa Kürek Çekenler:
- Spurs uzun zaman sonra sağlıklı ve tam kadro çıktığı maçta (Splitter hariç) Indiana'yı rahat geçti. Uzun zaman sonra Spurs'un Big Three'sinin hepsi birden 20'li sayılara çıkmış ayrıca Jefferson ve George Hill'den de önemli bir katkı almışlar ancak bu maç ile ilgili ilk dikkatimi çeken Roy Hibbert'ın performansı oldu. Hibbert'ın 28 sayı 9 ribaund 3 blokluk performansı -hele ki bunu Spurs uzunlarına karşı yaptığını düşünürsek- gerçekten etkileyici.

- Boozer'ın sezonun ilk 2 ayını kaçıracak ve onun yerinde şu an geçen sezonun yükselen değerlerinden Taj Gibson oynayacak. Taj Gibson sezonun ilk maçında 16 sayı 11 ribaund ile iyi bir performans gösterdi. Ancak Noah'ın performansı gölgelemiş Gibson'un performansını. 18 sayı 19 ribaund ile bu sezon yolunun all-star olduğunu belli etti ancak bu performansı galibiyete yetmedi.

- Geçen sezonun tamamını sakat olarak geçiren ve kariyerinin ilk maçını 1 sene gecikmeli oynayan Blake Griffin ilk maçında 20 sayı 14 ribaund 4 asist ile takımının yıldızı oldu ve Clippers taraftarına gelecek için umut verdi. Ayrıca kariyerinin ilk sayılarını alley-oop ile bulması da ilginç bir ayrıntı oldu.

Bizimkiler:
- Genel olarak bizimkilerin istedikleri süreleri alamadığını söylemek mümkün. Semih Erden Cleveland deplasmanında yine süre bulamadı. Semih gibi konsantrasyon sorunu yaşayabilen bir oyuncu için süre alamamak oldukça kötü. Semih'in yapması gereken tek şey kendini hazır tutmak olacak. Ben kendisine kesinlikle sıra geleceğini düşünüyorum çünkü iki O'neal'da sakatlığa son derece müsait.

- Bizimkilerin arasından en fazla süre alması ve en büyük katkıyı vermesi beklenen Ersan'da diğerleri gibi ilk maçta istediği süreyi alamamış. 16 dakika süre alıp 4 sayı 3 ribaund ile oynamış Ersan. Gooden'ın ondan iki kat daha fazla süre aldığını da belirtmek lazım. Gooden'ın 32 dakika Ersan'ın 16 dakika oyunda kalması rotasyon adına soru işareti bana kalırsa Milwakuee için.

- Ömer Aşık'ta sadece 2 dakika oyunda kalmış ve istatistik katkısı yapamamış. Özellikle Boozer'ın olmadığı ilk ayda süre bulup bunu iyi kullanması ileride rotasyona girmesi açısından önem taşıyor. Umarım ilerleyen günlerde takımda kendisini yer bulur. Kendisini her zaman hazır tutacağına eminim çünkü Ömer'in iş ahlakı gerçekten çok yüksek.

27 Ekim 2010 Çarşamba

Günlük Tahminler - 27 Ekim

İlk gün Shaq beklediğimden çok daha etkili oynadı, ayrıca Rondo faktörünü hesaba katmadığımı itiraf etmeliyim. Neyse ki çok sınırlı süre buldu da ilk günü kazasız atlattık. Bu gece Tolga'nın da dediği gibi lig gerçek anlamıyla başlıyor. Ancak takımlar 7-8 maça çıkmadan handikap veya over/under bahislerine yönelmek nispeten sağlıksız olabilir gibi geliyor bana. Bu sebeple bir süre daha oyuncu bahisleri üzerinden gideceğiz gibi, hayırlısı...

Zach Randolph 33 Sayı + Ribaund ALT (Betsson)

Memphis-Atlanta maçında Zach Randolph'a yukarıdaki bahis açılmış. Horford-Smith ikilisiyle ligin kalbur üstü pota altı savunmasına sahip takımlarından biri Atlanta. Bu isimlere Zach'i savunması için benchten de Zaza, Collins, Powell eşlik edecek. Yani genellikle hücum yönünden ziyade işin savunma tarafında ağırlığı olan oyuncularla karşı karşıya gelecek Zach. Ayrıca yanılmıyorsam hastalıktan da yeni çıktı Randolph ve her ne kadar baz alınmasını çok sağlıklı görmesem de sezon öncesi maçlarında genellikle fazla şut girişiminde bulunmadı. Tüm bu veriler doğrultusunda tercihim Zach'in verilen baremin altında kalacağı yönünde. Herkese bol şans...

NOT: Tahminlerimizin oluşturacağı olumlu veya olumsuz durumlardan KP ailesi olarak sorumluluk kabul etmeyeceğimizi ve Türkiye'de yasal olmayan sitelerdeki bahisleri yurt dışındaki okurlarımız için değerlendirdiğimizi belirtmeliyim.

27 Ekim Programı

28 Ekim Perşembe 02:00 / Boston Celtics - Cleveland Cavaliers
28 Ekim Perşembe 02:00 / Detroit Pistons - New Jersey Nets
28 Ekim Perşembe 02:00 / New York Knicks - Toronto Raptors
28 Ekim Perşembe 02:00 (NBA TV) / Miami Heat - Philadelphia 76'ers
28 Ekim Perşembe 03:00 / Milwaukee Bucks - New Orleans Hornets
28 Ekim Perşembe 03:00 / Sacramento Kings - Minnesota Wolves
28 Ekim Perşembe 03:00 / Atlanta Hawks - Memphis Grizzlies
28 Ekim Perşembe 03:00 / Chicago Bulls - Oklahoma City Thunder
28 Ekim Perşembe 03:30 / Charlotte Bobcats - Dallas Mavericks
28 Ekim Perşembe 03:30 / Indiana Pacers - San Antonio Spurs
28 Ekim Perşembe 04:00 / Utah Jazz - Denver Nuggets
28 Ekim Perşembe 05:30 / Houston Rockets - Golden State Warriors
28 Ekim Perşembe 05:30 / Portland Trail Blazers - Los Angeles Clippers


Lig gerçek anlamda bugün başlıyor desek pek de yanılmayız . 13 karşılaşmanın olacağı bu gece 26 takım sahaya çıkıyor . Bu 13 maçın içinde de izlemesi oldukça keyifli olabilecek maçlar da mevcut .

Açılış gününde sahne alan Celtics'in bugün de Cleveland'da bir maçı bulunuyor . Yaş probleminin en çok öne çıktığı bu takımı daha ilk maçtan back-to-back izlemek sezonun ilerleyen bölümlerinde sıkça karşılacağımız bu durum için açıklayıcı olacaktır . Bu maç hakkında en çok merak ettiğim şey ise J.J Hickson'ın performansı olacak . Benim bu yıl için MIP adayım kendisi . Karşısında ciddi rakibi bulmuşken daha ilk maçtan gösterebilir kendini .

Bir diğer göze çarpan maç da kuşkusuz Heat maçı . NBA TV ekranlarından bizlere ulaşacak bu maçta Three Kings'in mağlubiyet lüksü olduğunu hiç düşünmüyorum . Özellikle zayıf rakip karşısında tam oturmamış sistemleriyle bile kazanmaları lazım ki biraz çevreye güven duygusu aşılayabilsinler .

Son olarak değineceğim maç ise Jazz-Nuggets maçı . Bir tarafta hazırlık maçlarında önüne geleni darmadağın eden ve beklenilen çok çok iyisini sahaya yansıtan Jazz , öteki tarafta ise yaz boyu çıkan Melo dedikoduları sebebiyle yıpranmış ancak oyunundan bir şey kaybetmeyen Nuggets . Batı konferansının iki üst düzey takımının maçında seyir zevki oldukça yüksek olur diye düşünüyorum . Melo zaten dedikodulara inat canavar gibi oynuyor ki bu sezona da bomba bir giriş yapması beni hiç şaşırtmaz .

Carmelo ve Kabak Tadı

LeBron'un yıllarca konuşulacak kararını verip Miami'yi tercih etmesinden sonra medyanın gözü bi' anda "takımdan ayrılabilirim" diyen Carmelo'ya döndü. Sürekli Carmelo Anthony'nin dedikoduları dönmeye başladı. Önce Chris Paul, Carmelo Anthony, Amare Stoudemire üçlüsünün New York'ta buluşmak için sözleştiği yazıldı. Daha sonra New Jersey ve Chicago'nun devreye girdiği yazıldı. Bulls'un Carmelo için Noah'ı gözden çıkarmaması ve kontratını yenilemesi haberiyle birlikte Carmelo haberleri yavaş yavaş kabak tadı vermeye başladı.

Carmelo Anthony kesinlikle ligin en değerli hücum silahlarından. Çok fazla silahı var oyunun hücum kısmında. Sırtı dönük oynayabiliyor, dışarıdan şutu var, içeriden güçlü bitirebiliyor... Yani demek istediğim her takımın kadrosunda görmek isteyebileceği bir isim ve sezon sonunda kontratı bitiyor ve Denver'ın 3 yıl 65 milyon dolarlık über teklifini kabul etmedi. Anladığım kadarıyla Denver'da şampiyonluğa gidebileceğine dair inancını kaybetmiş ve yeni bir heyecan arıyor ve bence all-star arasına kadar takas olmasını bekliyorum. New Jersey ve New York'un ciddi şekilde de ilgilendiğini biliyoruz Carmelo'yla.

Kendisi her ne kadar "sadece başlayacak sezona konsantre oldum ve sezon için oldukça hazırlıklıyım" dese de bir yandan aklının seçeceği takımda olduğunu tahmin etmek zor değil.

Mike Miller'ın Sakatlığı Üzerine

Hatırlayacağınız üzere Mike Miller, Big Three'nin bi' araya getirilmesinden sonra Miami ile 5 yıl 25 milyon dolar değerinde bir anlaşma yapmıştı ve bu hamle takdir toplamıştı Amerikan basınında. Mike Miller şüphesiz ligin en iyi şutörlerinden biri ve Wade-Bosh-LeBron'a gelecek sıkıştırmalarda rahatlıkla cezayı kesebilecek bir isim. Aynı zamanda saha görüşü yüksek ve pozisyonuna göre de iyi bir ribaundçu. 3'lünün belki de sezon boyunca en büyük yardımcısı olması beklenen Miller şanssız sakatlığından dolayı minimum yılbaşına kadar forma giyemeyecek. Antremanda şut elinin baş parmağını takım arkadaşının formasına taktırarak şanssız bir sakatlık geçirmiş. %48 ile geçen sezonun en iyi ikinci 3 sayı şutörü olan Miller'ın büyük bir hayal kırıklığı yaşadığını takım arkadaşlarının sözlerinden rahatlıkla anlayabiliyoruz. Ancak LeBron kendisine destek çıkmış ve "sakatlıktan döndükten sonra vereceği performansa güveniyoruz" gibisinden bi' şeyler söylemiş.

Bence asıl önemli olan ise Mike Miller sakatlıktan döndüğünde Miami'de taşlar yavaş yavaş yerine oturmaya başlamış, takım beraber oynamaya yavaş yavaş alışmış olabilir. Mike Miller'ın tam olarak bu geçiş sürecinde, tam da takımda olması gereken süreçte sakatlanması gerçekten hem takım hem de kendisi için büyük kayıp. Ancak Miami için playoff'ların önemli olduğu düşünülürse Miller'ın sakatlıktan döndükten sonra takıma adapte olması için yeterli vaktinin olacağını düşünüyorum. Bu arada Miami'nin beklenildiği gibi 60-65 galibiyetine varamayacağını ve Doğu'da sezonu Orlando ve Boston'un arkasından 3. tamamlayacağını düşünüyorum. Bu süreç uyum süreci olacaktır onlar için. Asıl test playofflarda tabii.

Heat - Celtics (Sezon Açılışı)

Konyalı Portlandlılar bünyesine Tolga'dan sonra ikinci katılan isim Cem, kendisi Vancouver'da yaşıyor ve bu sayede Türkiye'dekilere oranla çok daha rahat bir şekilde maçları takip etme şansı var. İlk yazısını ben kendi hesabımdan yayınlıyorum, bundan sonra kendisi yazacaktır. Bir de farkedeceğiniz üzere Türkçe karakterler yok ama bundan sonraki yazılar için, o sorun da halledildi. Buyrun Heat - Celtics maçı:

Sezon acilislari her zaman icin farkli bir heyecan tasir, yeni sezona baslamanin verdigi keyifle birlesince de ortaya her zaman icin keyifli bir mac cikar. Ayni zamanda bu acilislar tasidiklari mesajlar acisindan cok onemlidir. Hem ileride olacaklar hakkinda ipucu verirler hem de vermezler. Bu yuzden sezon acilislarinin her zaman degisik bir havasi olmustur. Ornegin 2003/04 sezon acilisi olan Lakers - Dallas macini hatirlarsak; Lakers, Malone ve Payton'i Kobe - Shaq ikilisinin yanina ekledigi kadrosuyla Dallas'i buyuk bir farktan gelip maglup ederek sampiyonluk icin son bir kosuya hazir oldugunun mesajini vermisti. Ayni sekilde 2009/10 sezon acilisi olan Celtics - Cavaliers macinda da Celtics, bir onceki sezon yasanan basarasizligin ardindan yuzuk icin son kez savasacak gucu oldugunu gostermisti.

Onumuzdeki taptaze sezonun acilisi olan Miami Heat - Boston Celtics mucadelesi de her sezon acilisi gibi degisik mesajlar barindiracakti. Bu yuzden degisik bir gozle takip edilmeliydi. Cunku bu mac, "LeBron - Wade - Bosh nasil gozukuyor" ve "Celtics'in gucu kaldi mi" sorularinin cevabini verebilirdi. Arkadaslarimla daha onceden yaptigim konusmalarin sonucunda surekli olarak LeBron - Wade - Bosh triosunun nasil verimli kullanilabilecegini cikarmaya calisyorduk. Bu yuzden bu mac cok ilgi cekici olucakti. Ayni zamanda Celtics'in son kez saldiralim kaybedecek birsey yok havasinda sezona nasil girecegini de bu macla beraber gorebilicektik.

Maca Carlos Arroyo - Dwyane Wade - LeBron James - Joel Anthony - Chris Bosh besiyle baslayan Miami'ye karisilik yesil taraf Rajon Rondo - Ray Allen - Paul Pierce - Kevin Garnett - Shaquille O'Neal besiyle sahaya cikiyordu. Ancak macin baslamasindan hemen 3-4 dakika sonra goruldu ki Miami'nin Big 3 cekirdekli kadrosunun beraber oynama tecrubesine ihtiyaci vardi. Maca tamamen karmakarisik baslayan Miami'ye karsilik Celtics cekirdek kadrosuyla sahada yer almanin avantajini erkenden kullanma amacindaydi. Ilk ceyrekte zaman zaman savunmada playoff konsantrasyonuna yaklastiklarini gordum ki bu cok net bir "Bir kez daha savasacak gucumuz var" mesajidir. Hucumda yeteri kadar efektif olamasalarda, gecen sezon sayi kralligindaki 10 oyuncudan 3'unu barindiran bir takima 12 dakikada 9 sayi izni vermek anca Boston Celtics savunmasinin basarabilecegi bir seydi.

Ikinci ceyrege girildiginde ise isler Celtics adina cok daha iyiye gitmeye basladi. 16-9 biten ilk ceyregin ardindan Miami'nin 2. ceyrege hizli baslama ihtiyaci dogmustu. Ancak Celtics playoff konsantrasyonunda defans yapmaya baslayinca yan yana oynadiklari resmi mac sayisi 0 olan bir kadro ne kadar guclu olursa olsun tikanmaya mahkum kalacakti. Nitekim oyle de oldu. 31-15 Celtics ustunlugu yakalandigi sirada Erik Spolestra bir mola aldi. Bu onemliydi cunku Celtics buradan kopup gidebilirdi ve daha henuz 2. ceyregin yarisina bile gelinmemisti. Heat'in yildizlari ise sakin kalmanin oneminin farkina vardilar. Bu gelecek icin onemli bir isaretti cunku takim calismasi yapabileceklerini kisa sure icin de olsa gosterdiler. Molanin ardindan cok hizli bir 5 sayilik seriyle skoru 31-20'ye tasiyan Heat ufak bir kivilcim yakalamayi basarmisti. Ancak Doc Rivers cok yerinde bir reaksiyonla fark hala cift hanelerde olmasina ragmen mola aldi. Cunku rakibin oyunculari ruzgari arkalarina alirlarsa durdurmak cok zor olacakti. Bu mola da Celtics acisindan cok onemli bir sinavdi. Ufak bir hayat bulan Miami'ye karsilik verilmezse tehlikeli olabilirdi cunku daha 2. ceyregin yarisina gelinmisti. Celtics bu molanin ardindan savunma partisine devam etti ve farki yavas yavas ta olsa duzenli olarak arttirmayi basardi. Bu cok onemli bir mesajdi.

Bir devrede sadece 32 atabilen yeni Miami Heat ise burdaki arkadaslarim tarafindan cok cabuk gozden dusmustu bile. Yine de beklemek, sabirli olmak gerekicekti. Cunku LeBron ve Wade daha once All-Star'lar ve Milli Takim haric yanyana oynamadilar. Bu cok az mac demek. Tum ilk yari boyunca All-Star'da alley-oop'larin suyunu cikariyoruz ama boyali alanda duran Garnett adli yaratik nedense bizim takimda oynuyor o mac diyorlardi resmen. Iste bu yuzden henuz yanyana oynamamis kadro olduklari icin hakikaten ciddi elestri getirmek haksizlik olucakti mactan sonra. Yine de onlarin soyleyecekleri bitmemisti henuz...

Miami bu mactan birsey cikaracaksa bu 3. ceyrekte yapacaklari atakla olacakti. Cunku Celtics basini alip gidecek tecrubeye ve kaliteye sahip bir takimdi. Iste tam burda onemli bir karakter gosterdiler. LeBron atilan 27 sayinin 15'ine kendi imza atarken, diger sayilara da kesinlikle bir sekilde katkida bulundu. LeBron burada Wade ve Bosh'a da bir mesaj gonderdi. Zor durumda yuku omuzlayarak takimi gercekten tasidi. Bu cok ciddi bir sekilde "En onemli parca benim, top benim sorumlulugumda olmali" mesajiydi. Burada macin gidisatini belirliyecek olan takim da yine Celtics'ti. Iste aslinda biraz da bu yuzden mac gerektigi kadar cekismeli gidemedi. Miami henuz Celtics karsisinda macin kontrolunu eline alacak durumda degil. Celtics'in karakteri maci basindan sonuna kadar kontrol etti. Celtics oyununu oynadigi zaman Miami karsisinda duramiyordu durum bu kadardi. Ucuncu ceyrekte bir sure bocalayan Celtics ise cok guzel bir sekilde gecen sezonu andirdi. Gecen sezon normal sezonda one gectigi maclari kampanyali urun tadinda rakiplere dagitan Celtics'i hatirlayan herkes burda "Yine mi" sorusunu soruyordu.

4. ceyrek ise tipik bir sekilde bir takimin geriden gelmeye calismasini tasiyordu. Uzun bir sure boyunca iki takim arasindaki fark 9 ila 3 arasinda gidip geldi ama Celtics liderligi hic birakmadi. Miami'yi iki kere 3 sayi haricinde tek hucumluk farka yaklastirmadi bile. Macin kaderini cizecek dakikalarda ise henuz adini hic anmadigim adam Paul Pierce her zaman oldugu gibi sahneye cikti. Mac boyunca rolantide giden belki de tek Celtics'li olan Pierce, kafalarda olusabilecek soru isaretlerini macin bitimi yaklasirken ust uste 9 sayiyla aninda siliyordu. Bu 9 sayinin 6 si ise Eddie House'un Miami'yi geri getirmeye calisan ucluklerine cevap olarak potaya gonderilmisti. Ayni dakikalarda oyunun Celtics acisindan diger tarafinda ise adini bir kere andigim Kevin Garnett sahneye cikiyordu. Ribaundlar, top calmalar, her topa el uzatmalar, yardim savunmalari tam Garnett'in isleriydi. Tam bu dakikalarda ise Steve Kerr'un Rondo'nun 17 asisti var demesiyle kendimi kaybediyordum. Cunku Rondo'nun yaptigi asistler bu kadar dikkatimi cekmemisti.

Aslinda macin hikayesi baska bir bicimde bu son cumleyle de yazilabilir. Yazi boyunca Celtics'ten son ceyrek haric kimsenin adini anmadim surekli cogul konsutum. Ancak Miami dedigim kadar Lebron, Wade ve Bosh dedim. Macin bir baska boyutu da burada yatiyor. Miami'nin cekirdek kadrosu kaliteli olsa da yardimlasma cok onemli bir olay. Bu isin en iyisi Celtics'e karsi yapacak durumda olmayan Miami, LeBron 2. devredeki cabalari ve Celtics'in ufak bocalamasiyla oyuna tutunabildi. Celtics ayaga kalkinca ise tekrar macin kopup gitme ihtimali ortaya cikabiliyordu. Miami acisindan sorun olusturacak bir durum olarak bu diger takimlara onemli bir mesaj verdi. Yardimlasarak o uclu simdilik yenilmeye musaitti. Yine de biraz sabirla beraber o uclu buldozer tadinda bir galibiyet serisi yakalayabilecek kapasiteye de sahipti.

Her seyi toparladigimiz zaman icerdigi mesajlarla sampiyonluk yolunda ipuclari cizebilecegimiz bir mac oldu. Celtics'in gucu var evet ama saglikli kalabilecekler mi? Celtics'in yasli ayaklari onlari tasiyacak mi? Miami ucluyu bir arada oynatana kadar ne kadar zorlanicak? Miami'de Pat Riley ne zaman gelip egolari olumlu yonde kullanacak? Bu sorular sampiyonluk acisindan kritik sorular o yuzden henuz bir sey soylemek icin cok erken. Elimizdeki mesajlarin ne kadar gercege donusecegini ise simdilik bilmiyoruz ama takip ederek gormeyi de bekliyoruz.

Herkes icin guzel bir sezon olmasi dilegiyle.

Günlük Tahminler - 26 Ekim

Ben Eskenes, burası İstanbul. Yepyeni bir projeyle daha karşınızdayız Konyalı Portlandlılar ekibi olarak… Uzun zaman olunca yazmayalı girizgahı nasıl yapacağını da bilemiyor insan, mazur görün… Kayıt işlemleriydi, ders yoğunluğuydu derken, elleri sabunluyken musluğu açmaya çalışan insan evladı gibi çaresiz kaldım. Yine araya zaman girince geri dönmesi de zor oluyor ama şimdilik bu postla yapalım dönüşü. İlerde daha güzel olur umarım her şey.

Yeni projemiz demiştik yazının başında, biraz açıklayalım. Bundan sonra blogda, gerek internet sitelerinde (başta Betsson olmak üzere), gerekse ülkemizin yasal bahis platformlarında açılan NBA bahislerine günlük tahminler yapacağız. Kendi adıma konuşuyorum, burada yazacağım tahminler genelde benim de oynayacağım bahisler olacağından her gün veya açılan her bahse tahmin yapmayacağım elbette.

Ligin açılış maçlarında takımların henüz oturmamış ve rotasyonlarının keskin hatlarla belirlenmemiş olabileceği ihtimaline karşılık fazla yüklü bahis almamakta fayda var deyip maçlar başlamadan ilk tahminimizi yapalım. Umarım utanmayız…

Shaq 20.5 sayı+ribaund Alt (Betsson)

Son senesinde iyiden iyiye belli oldu ki Shaq’ın sırtı dönük oyundan başka hiçbir hücum silahı kalmadı. Dahası bu silahını da arkasında biraz olsun durabilen bir uzuna karşı kullanmakta oldukça zorlanıyor ve çok dengesiz atışlara yöneliyor. Maruz kaldığı faullerle serbest atış çizgisine çokça gitse de oradaki performansı da malum… Bir diğer önemli konu da oyunda ne kadar kalabileceği... Yaşlanmasının yanı sıra erken faul problemine girme ihtimali de bizim lehimize olacaktır bu bahiste. Son zamanlarda nispeten iyi yapabildiği tek şey olan ribaundlarla açılan baremi yakalaması zor görünüyor.

NOT: Tahminlerimizin oluşturacağı olumlu veya olumsuz durumlardan KP ailesi olarak sorumluluk kabul etmeyeceğimizi ve Türkiye'de yasal olmayan sitelerdeki bahisleri yurt dışındaki okurlarımız için değerlendirdiğimizi belirtmeliyim. Bahis oynamak tamamen okurların kendi insiyatifindedir...

26 Ekim 2010 Salı

İşlerini Sağlama Aldılar

Efes Pilsen taraftlarını üzen haber bugün Portland GM'i Rich Cho tarafından açıklandı . Fabricio Oberto Blazers'a imzayı attı . Bu hamleyle beraber Portland zaten kalabalık uzun rotasyonunu fazlasıyla tamamlamış oldu . Ancak onların bu tavrını pek yadırgamamak lazım . Çok değil sadece geçtiğimiz 1-2 yıla dönüp bakacak olursak sakatlık denilince akla gelen iki takım geliyor ; birincisi Houston Rockets ikincisi ise Portland Trail Blazers .

Önce Portland'ın uzun rotasyonuna bir bakalım . Takımın ana uzunu diyebileceğimiz inanılmaz potansiyelli Greg Oden , her daim blok tehdidi oluşturabilecek Joel Przybilla ve ligin en deneyimli oyuncularından Marcus Camby . Peki bu isimlerin ortak özelliği ne ? Tabii ki de sağlıklı kalamamaları . Lige gelirken şu sıralar bir numaralı oyuncu konumunda bulunan Durant'le karşılaştırılan Oden lig tarihinin en şanssız isimlerinden . Çaylak sezonunun tamamını kaçırmak bir oyuncunun başına gelebilecek en kötü şey olsa gerek . O da bunu yaşadı ve şu an kendini toparlamak için var gücüyle çalışıyor . Ancak 10-11 sezonu onun kendini kanıtlamak için eline geçen şon sans olabilir . Bir diğer tarafta Joel Przybilla var . Onun başına geleni zaten hayatım boyunca ikinci bir kere duyacağımı zannetmiyorum bile . ( 2.16'lık dev oyuncunun banyo yaparken kayıp dizini sakatladığını ve sezonun başlangıcını kaçıracağını ekleyim . ) Sıradaki durak Marcus Camby . 14 yıldır ligde olan ancak maç kaçırmadığı bir sezon bile olmayan Marcus Camby . Özetleyecek olursak Portland uzunlarındaki bu inanılmaz şanssız ve iç karartıcı tablo onları Oberto hamlesini yapmaya itti .

Hemen bu noktada Oberto'ya da bir parantez açıyorum . Oberto henüz 5 yıldır NBA'de oynuyor ancak kendisi ligin gördüğü en yaşlı çaylaklardandı ve şu an 35. yaşının içinde . O sağlamlık anlamında bu diğer 3 oyuncuya göre daha iyi konumda ancak ondaki sorun çok çok daha büyük . Bu öyle bir sorun ki Oberto sahaya her çıktığında benim gerilmemi sağlıyor . Arjantinli pivot oyuncusunun kalbinde ciddi bir sıkıntı var ve basketbol oynaması oldukça sakıncalı . Bu sebeple bu hamleyi de pek sağlıklı bulduğumu söyleyemeyeceğim . Fakat şu bir gerçek ki geçtiğimiz yıl Portland'ın ağzı bu konudan çok yandı ve önümüzdeki sezon için işlerini sağlama almış durumdalar .

Başlıyoruz

NBA'de 2010-2011 sezonu gece 02:30'da hava atışı yapılacak olan Celtics - Heat maçıyla başlayacak. 30 takımın her birinin 82 maç yapacağı bu zorlu maratona her sene olduğu gibi yine Ekim sonu - Kasım başı gibi merhaba dedik . Elbette ki bu sezonu diğerlerinden özel kılan bir ayrıntı var ki birçok süperyıldız bu yaz yeteneklerini başka şehire taşıma kararı aldı . Bu durumun da seyir zevkini bir kademe daha üste çektiğinden hiçbirimizin şüphesi yok sanırım . Yeni sezon hakkındaki tek temennim ise sakatlıklardan uzak bir sezon olması . Son yıllarda ciddi anlamda canımı sıkan bir şey varsa o da kesinlikle sakatlıklardır . O sebeple 2010-2011 NBA sezonunun " sağlıklı " geçmesini umuyor , uzun yıllar aradan sonra Doğu-Batı konferansları arasında dengenin sağlandığı bu kurtlar sofrası hepimize hayırlı olsun diyorum.

2010-2011 sezonu maçlarının yayınlacağı NBA TV , NTV SPOR ve NTV kanallarının yayın programı;

NTV - NTVSPOR

NBA TV

Edit: Tolga arkadaşımız heyecanla 7:30 görünce otomatik "Şu anda oynanan yazmış zannedersem, elbette sezon gece saat 02:30'da başlıyor.

Söyleyin Ne Yapayım?


Link

Nike'ın LeBron için çektiği yeni reklam. Ben de Heat'e gitme kararını eleştirenlere bunu diyordum aynen. Ne yapsa eleştirelecekti sonuçta LeBron. Cavs'de kalsa "Ayrılmaktan korktu" diyenler olacaktı, Nets'e gitse "Tek başına Kral olmak istiyor" denecekti, Heat'e gitti "Korktu, Wade'e sığındı" dendi. Her şekilde bir kulp takılacaktı yani. Televizyonda canlı yayında Miami'ye gittiğini açıklaması ayrı bir konu, onu zaten savunan yok.

Bütün bu olaylar bir kenara, sezon bugün başlıyor. Reklamda bir de ufak mesaj var sanki bütün NBA'e: "You just gotta deal with the Heat" belki de bu tarz kelime oyunlarını sevdiğim için ben zorla çıkarmışımdır bilmiyorum.

25 Ekim 2010 Pazartesi

Jerry Stackhouse Miami'de

Kuşkusuz Miami Heat'in planlarında takıma bir yaşlı oyuncu daha katmak yoktu . Zira kadroyu belirlemiş bir şekilde sezona hazırlanırken sadece ufak taktiksel hamlelerde pürüzler kalmıştı . Ta ki Mike Miller'ın Ocak ayına kadar basketboldan uzak kalacağı açıklanana kadar .

Ana 3 parçanın yanına monte edilen isimlerin başında gelen Mike Miller'ın sakatlığı üzerine Riley planda bir aksama olacağını anında farketmiş olacak ki gözünü tekrar free-agent pazarına çevirdi ve daha önce de gündemine aldığı Jerry Stackhouse'u aynı gün içinde kadrosuna kattı . 2000'li yılların başında ligde fırtına gibi esen Stackhouse tıpkı o dönemde takım taşıyan diğer birçok süperstar gibi şu sıralar görev adamlığı sıfatını taşıyarak geldi bu takıma . Ancak çoğu 35 yaşındaki oyuncunun aksine Stack hala oyuna katabileceği bir şeyler olduğunu geçtiğimiz sezon Bucks forması altında bizlere göstermişti . Sadece 20 dakika sahada kalarak elde ettiği 8.5 sayı ortalaması ve takıma kattığı tecrübeyi de düşünürsek onun bu zamana kadar takım bulamaması bence çok büyük bir hataydı zaten .

Elbette ki Stackhouse'dan Mike Miller kadar katkı vermesini bekleyemeyiz . Fakat Riley yine yapabileceğinin en iyisini yapmış gibi görünüyor . Tahminim Stack yine maç başına 15 dakika civarı bir süre alacaktır . 2 defa All-star olmayı başarmış , yıllarca takım sürüklemiş hatta bir sezon sahaya çıktığı 80 maçta 29.8 ortalamayla tabiri caizse lige damga vurmuş bir oyuncunun da şampiyonluk arzusunu asla küçümseyemeyiz . İşte bu sebeple önümüzdeki sezon o kısıtlı süresinde bile herşeyini ortaya koyan bir Jerry Stackhouse izleyeceğiz gibime geliyor .

Ibaka Sezona Hazır

Potaaltı sertliğinin çok tartışıldığı bu günlerde Serge Ibaka'nın bu fotoğrafı birçok takımı ürkütecek cinsten ..

Yolcu Yolunda Gerek

 NBA'de 2010-2011 sezonunun başlamasına 1 gün kala takımlar hazırlık kamplarında beğenmedikleri oyuncuların büyük bir kısmını yolladı . Geçtiğimiz 1-2 gün içinde yaklaşık 35 oyuncu lige veda ederken bunların arasında gerçekten göze çarpan isimler vardı ki şimdi biraz onlardan bahsedeceğim .

Bobcats - Javaris Crittenton

Crittenton ne takımı sürükleyen bir oyuncuydu , ne de bir yıldız adayıydı . O , zoru başarmış ve oyunundan daha çok skandallarıyla gündeme gelen bir oyuncu kimliğini kazanmıştı geçen sezon . Arenas'la girdikleri silah düellosunun bu kadar pahalıya patlayacağını o da tahmin etmiyordu elbet . Onun kredisini tamamıyla tüketen bu olaya rağmen , Bobcats ona ligde tutunması için son bir şans vermişti ancak o bu şansı da oynadığı son 3 hazırlık karşılamasında toplam 2 sayı kaydederek değerlendiremedi . Artık bu saatten sonra da ligde bir takımın onu kadrosunda düşüneceğini hiç zannetmiyorum .

Wizards - Adam Morrison

Adam Morrison lige veda eden oyuncuların arasından en çok göze batanı konumunda sanırım . 2006 Draft'ında onu Brandon Roy ve Rajon Rondo'nun önünden seçen Bobcats aslında hiç de fena bir iş yapmış gibi durmuyordu keza Morrison 3. sıradan seçilen bir çaylak için ortalama bir performans sergiliyordu . Ancak ertesi sezon başına gelen talihsizlikler sebebiyle o ortalama grafiğinden de çok uzaklaşmış ve kendini bir anda Lakers'ın 12. oyuncusu olarak bulmuştu bıyıklı forvetimiz . Basketboldan uzak süren Lakers macerası ona 2 şampiyonluk yüzüğü kazandırdı ancak bir Draft 3 numarası için lige çok çok erken veda etti .

Bobcats - Darius Miles

Aah Jordan aah . Yöneticilik anlamında ciddi yanılgılara düşen Michael Jordan'ın son bombasıydı Miles . Aslında kariyerine dönüp baktığımızda ligde rahatlıkla yer bulabilecek atletik özellikleriyle seyirciyi her daim havaya sokabilecek bir oyuncu profiline sahipti . Fakat o diz sakatlığı , defalarca tekrarlayan diz sakatlığı onu geriletmekle kalmadı , bitirdi . Bobcats ise kendileri adına yazın en doğru hamlelerinden birini yaptı kuşkusuz . Oynayamadığı süre içinde birçok saha dışı aktivitede bulunan hatta film bile çeken Miles'ı artık bu tip işlerde daha çok göreceğiz sanırsam .

Diğer Göze Batanlar

Akrabaları sayesinde NBA'de oynamak için yaratılmış , 6 yıldır sahada görev adamlığına soyunan Damien Wilkins de Grizzlies tarafından yollandı . Ayrıca 2 sezon önce Türkiye Basketbol Ligi'nde Galatasaray forması altında izlediğimiz Dee Brown de Dallas tarafından beğenilmedi ve serbest bırakıldı . Ancak ben onun hala birkaç takımın iştahını kabartabileceğini düşünüyorum . Önümüzdeki sezon izleyemeyeceğimiz , gözümüzün en alışık olduğu isim olarak da Sean Marks'ı buluyoruz karşımızda . 10 yıllık veteran oyuncu 0.7 sayı ortalamasıyla geçen sezonun ardından çok da sürpriz olmayan bir kararla free agent pazarındaki yerini aldı .

Burda bahsettiklerim dışında bir 30 oyuncu daha NBA'den yollandı . Kendimi onların yerine koyuyorum da ligin başlamasına 1 gün kala valizleri toplamak " biraz " ağır olsa gerek .