BIY AD

19 Haziran 2010 Cumartesi

Evan Turner da 76'ers'da Gibi

Zaten bu beklenilen birşeydi çünkü Wall ile Turner'ın ilk 2'den gitmesi bekleniliyor uzun süredir. Diğer oyunculara oranla çok daha fazla potansiyelleri olduğu için oluştu bu beklenti. Ancak son 1-2 haftadır Philly'nin Favors veya Cousins'e yönelebileceği konuşuluyordu. Bu 76'ers'ın resmi internet sitesinden alınan bu ekran görüntüsü çıkan dedikoduların pek de doğru olmadığını gösteriyor. Görüntünün alındığı adres şu şekildeymiş: "http://www.nba.com/sixers/draft_turner.html#" ve Turner yerine Cousins veya Favors yazıldığında sayfa hata alınıyormuş. Ancak ben şimdi denediğimde draft'a girecek pek çok isim için sayfanın hata vermediğini gördüm. Herhalde çıkan haberin üstüne böyle bir önlem aldı 76'ers kulübü.

Dalembert takasından sonra ellerinde tam 4 tane 4 numara oynayabilen oldu. Brand zaten asıl olarak bu pozisyonda görev alırken, Speights de 4 numaraya yatkın bir isim. Bunların yanında Young'ın geçtiğimiz sezon boyunca 3 numara oynadığına şahit olsak da, 4 numarada çok daha etkili olduğunu biliyoruz Brand'in sakat olduğu seneye bakarak. Eh bir de şimdi takasla Nocioni geldi, kariyeri boyunca 3 numaradan çok uzun forvette görev almıştı Arjantinli. Bunlara ek olarak Favors'ın gelmesi dakika sıkıntısını aşırı boyutlara çıkarır. O nedenle benim de uzun süredir blog'da yazdığım gibi, Turner'ın seçilmesi çok daha mantıklı gibi duruyor 76'ers için.

Bu arada takasa sözde dün akşam değinecektim ama dediğim gibi iki gündür bilgisayar başında hiç vakit geçirmedim neredeyse. Artık yarına kaldı değerlendirmem yine. Ama şimdiden söyleyeyim konu hakkında kısa fikrimi: Korkun Kings'den =)

Celtics - Lakers Son Maç Hakkında Değerlendirme

Biliyorsunuz, ben çalıştığım için maçları izlesem de daha sonra maçlar hakkında değerlendirme yazacak vaktim olmuyor. Bu değerlendirmeleri blog'da bana yardımcı olan Kadir-Yusuf ve Soner sağolsunlar, maçtan hemen sonra yazıyorlar. Zaten ben de maçtan beri bilgisayar başına geçememiştim. Ufak bir tatil verdim kendime, hatta playofflar bittiğine göre bu tatil birazcık daha uzayabilir belki. Son maçın yazısını Enes hazırlamıştı. Ama ben de son maça değinmek, fikirlerimi paylaşmak istedim, buyrun:

Perkins'den yoksun Celtics'in ribaundlarda biraz zorlanacağını bekliyordum, zaten herkes de bunu bekliyordu. Ama Rasheed'in ilk 5 çıkması durumunda büyük bir sıkıntı çekmeyeceklerini düşünüyordum. Ancak Lakers maça öyle bir girdi ki, her hücumu 3 kere kullanıyorlardı kullandılar resmen. İlk yarıda 15'e yakın hücum ribaundu aldılar yanılmıyorsam. Toplamda da 23'ü buldular. Gasol aldığı 9 hücum ribaunduyla başı çekti Lakers'da. Bu dengesizliğin nedeni biraz Rasheed'in boyuna göre vasat bir ribaundcu olması biraz da Lakers'ın agresif yapısıydı. Her kaçan şutta 3 Lakerslı'yı ribaund mücadelesinde görmek mümkündü. İkinci yarıda dengeyi sağlasalar da, maçın bitimine yaklaşık 1 dakika kala Gasol'ün aldığı hücum ribaunduyla Lakers şampiyonluğu elde etti. Ayrıca Artest'in de özellikle ilk yarıda aldığı hücum ribaundları sayesinde bulduğu sayılarla Celtics'in öne fırlamasını engellediğini söylemeliyim. Her ne kadar bu maç ve seri boyunca rezalet şut atmış olsa da skora bu kadar katkı yapıp, Pierce'ı da yavaşlattığı için kupanın Lakers'a gelmesinde çok önemli pay sahibiydi Artest. Tabii maçın sonunda attığı çok da doğru seçilmemiş üçlüğe de değinmek lazım. Maç boyunca 6'da 1 atmış olan Artest'in, şans yanındaydı o pozisyonda.

Ray Allen için de serinin ikinci maçından sonra x-faktörü olacağını yazmıştım. Yine gördük ki Allen kendisine hazırlanan boş üçlükleri değerlendiremeyince 3 büyük yıldız bir anda 2'ye düşüyor. Yine şutlarında büyük problem yaşayan bir Allen gördük dün. Pierce Artest karşısında zorlanırken, Allen'dan da verimli bir skor üretimi gelmeyince Celtics'in sayı üreteceği opsiyonlar kısıtlandı. Allen'ın bu kadar üzerine gitmemin nedeni kullandığı birçok şutun bomboş olması. Zaten çılgınlar gibi üçlük attığı maçı çıkarırsak, geri kalan 6 maçta Lakers'a karşı şut isabetlerini söyleyeyim Allen'ın, herşey ortaya çıkacak: %31 saha içi, %13 üçlük isabet oranı. Daha fazla birşey yazmaya gerek yok bu konu hakkında.

Kobe maç boyunca zorlandı, bunu maçı izleyen herkes gördü, izlemeyenler bile 6/24 isabetle oynadığına bakarak bunu anladılar. Ancak izleyenlerin farkettiği şey farklıydı. Çünkü Kobe sıcak hissettiği dönemlere özel olan şutları kaçırmakla kalmadı, kolay ve boş atışlarda da çok kötü şutlar kullandı. Hatta buna yaptığı garip top kayıplarını da ekleyebiliriz. Kısacası normal Kobe'den çok uzaktı, 7. maç heyecanı onu bile vurdu. "Bu kupayı 'ben' kazanacağım" diye inat etmiş olması, belki de az kalsın Celtics'in Staples Center'da kutlama yapmasına sebep olacaktı. O kadar kötüydü Kobe. Son çeyrekte kıpırdanır gibi oldu ama yine de bildiğimiz Kobe'yle alakası yoktu. Gasol ile Artest'e duacı olmalı kesinlikle.

Son olarak da hakemlere değineceğim. Evet seri boyunca çok kötülerdi ve taraf tutmadılar. Ama dün apayrı bir garip yönetim gösterdiler. İlk 3 çeyrek boyunca Boston'un ve Lakers'ın yaptığı sert savunmaya neredeyse hiç düdük çalmadılar ve gerçek bir 7. maç seyretmemizi sağladılar. Ancak son çeyrek geldiğinde düdük ağızlarından düşmedi adeta. Bunda Celtics'in yorulmasının ve savunmada ellerine kollarına hakim olamamasının da payı vardı ama daha çok hakemlerin yönetim tarzını değiştirmeleri faktör oldu bana göre. İlk üç çeyrekte çalınmayan bir çok düdük bu çeyrekte Lakers lehine faul atışı olarak döndü. İlk üç çeyrekte 16 serbest atış kullanan Lakers, son 12 dakikada tam 17 serbest atış kullandı (son 4 tanesi taktik fauldan kaynaklandı). Bu da aradaki farkı gözler önüne seriyor zannedersem.

2010 Draft Değerlendirmeleri: Ed Davis (North Carolina, PF, 6-10)

Diğer değerlendirmeler: John Wall, Evan Turner, DeMarcus Cousins, Wesley Johnson, Derrick Favors, Al-Farouq Aminu, Xavier Henry, Hassan Whiteside, Damion James, Devin Ebanks, Greg Monroe, Luke Babbitt-Armon Johnson, Cole Aldrich.

İstatistiği tam olarak bilmiyorum ama belki de en çok solak oyuncunun seçileceği draft olacak bu seneki. Bizim değerlendirdiğimiz oyuncular içinde şimdiden 5-6 tane oldu bile. İşte o lottery pick olması beklenen solaklardan biri de Ed Davis.

Freshman senesinde Hansbrough’nun yedeği olarak istediği süreleri bulamasa da takımıyla kolej ligi şampiyonluğuna ulaştı. Nitekim şampiyon kadronun yıldızları bir bir NBA yolunu tutunca takımın yıldızı konumuna da kendisi geçti. Sophomore sezonunu tamamladığı geçtiğimiz yıla fena bir başlangıç yapmadı, ancak sezon ortalarına doğru performansı düştü. Yine de sergilediği inişli çıkışlı grafik ve yaşadığı sakatlığa rağmen şu an mock draftte 10. sırada görünüyor.

Özelliklerini ele alacak olursak; İyi bir atlet, ribaund ve özellikle blok sezgisi gayet iyi, fiziğine göre oldukça mücadeleci ve pota altı itiş kakışlarında geri adım atmamaya çalışıyor fiziği elverdikçe. Ayakları hızlı, dolayısıyla ikili oyuna ve yardım savunmasına yatkın. Fiziğine bakıp aldanmamak gerek, post oyunu seviyor ve iyi oynayabiliyor. Bunlar artıları, bir de eksilerine değinelim.

Hücumda çok istikrarsız, bazen kaybolup gidiyor maçta. Şutu ve yüzü dönük oyunu oldukça zayıf. Tekdüze bir hücum stiline sahip. Bunların dışında belki de kendisi hakkında en önemli soru işareti yaşamış olduğu sakatlık. Şubat ayında oynanan bir Duke derbisinde sol el bileğini kırdı ve sezonu kapattı. Dolayısıyla sonrasında kendisini hiç izleyebilme şansım olmadı. Zaten düzgün olmayan bileği, bu sakatlıktan sonra nasıl bir hal almıştır düşünmek bile istemiyorum.

Oyun tarzı olarak pivot pozisyonuna daha yatkın olduğunu söyleyebilirim, NBA'de 4 numaralı pozisyon için hem şutu çok kötü, hem de hücumu genel anlamda yetersiz. Pivot oynayabilmesi içinse en azından şimdilik fiziği elverişsiz. Saydığım sebeplerden ötürü ilerde büyük bir yıldız olacağına geçtiğimiz günlere kadar ihtimal vermiyordum, ancak yanlış bilmiyorsam Spurs ilgileniyor kendisiyle. Sırf bu yüzden büyük konuşmak istemiyorum Ed Davis hakkında. 13 sayı-9 ribaund-2.8 blok ortalamalarıyla tamamladı geçtiğimiz sezonu, Al Horford’a benzetiliyor.

18 Haziran 2010 Cuma

Artest Zafer Sarhoşu


Link

Aslında hem zafer sarhoşu, hem de muhtemelen gerçek anlamıyla sarhoş. Buyrun bir bir dediklerini aktarıp spoiler vermek istemiyorum. Tek kelimeyle harika.

Celtics-Lakers Şampiyonluk Maçı (79-83)

Bu gece Staples Center’da oynandı serinin 7. maçı ve bu senenin en büyüğü belli oldu. Maçın büyük kısmını geride götüren ev sahibi Lakers, son dakikaları daha iyi, daha akıllı oynayarak 16. şampiyonluğuna ulaştı 83-79’luk skorla. Bu sonuçla birlikte rakibine karşı 7. maça giden 5. final serisindeki ilk zaferini de almış oldular. Şampiyonluk için birçok şey yazılıp çizilebilir ama ben son maçın ana hatlarını değerlendireceğim.

Skordan da anlaşılacağı üzere müthiş bir savunma maçı oldu, öyle ki %32 ile şu atan Lakers maçı kazandı. Hele maçın ilk birkaç dakikasında, belki de izlediğim en iyi, en keyifli basketbol oynandı. Gerek yaşımız, gerekse teknoloji itibariyle 7. maça giden final serilerine çok fazla tanıklık edememişizdir. 2005’teki Pistons-Spurs finali de mücadele dozu oldukça yüksek ve sert geçmişti, ama bu maç hakikaten bir başkaydı. Ligin en elit hücumcularının savunmalar karşısında nasıl çaresiz kaldığını gördük bu gece.

Lakers’a maçı getiren faktörleri ele alırsak: Perkins’in sakatlığı sonrası Celtics’in pota altındaki durumu herkes için merak konusuydu. Rasheed hücumda Perkins’in yerini fazlasıyla doldurdu, ancak onun attığından çok daha fazlasını yedi Celtics verdiği hücum ribaundlarıyla. Lakers’ın hücum ribaundlarındaki 23-8’lik dominantlığı (ilk yarıda 14- ve buna bağlı olarak ikinci şans sayılarından bulduğu ekstra sayılar skor üstünlüğünü Lakers’a kaydıran faktörlerdendi. Son çeyreğe girilirken 15-4 üstünlüğü vardı Lakers’ın ikinci şans sayılarında. Maçın 4 sayı farkla bittiğini göz önünde bulundurursak bu sayıların ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılır.

Lakers adına maçın kazanılmasındaki bir diğer etken ise, serbest atışlardı. Rakibinden 20 kere daha fazla çizgiye gittiler. Tam da bu noktada hakemlere değinelim biraz. Serbest atış sayılarında bu kadar fark olmasının sebebi, Lakers’ın uzunlara daha çok top indirmesi kadar hakemlerin ilk çeyrekteki sertliğe maçın geri kalanında müsamaha göstermemesiydi. Durum böyle olunca özellikle maçın sonlarına doğru kolay sayı bulma imkanı yakaladı Lakers.

Son maça damgasını vuran 3 Lakers’lıyı şu şekilde sıralayabiliriz: Artest takımı ayakta tuttu, erken açılan farkın geri dönülemeyecek boyutlara çıkmasını önledi. Gasol-Kobe ikilisi de maçı getiren adamlar oldu. Artest maçı 20 sayı-5 top çalmayla tamamladı, özellikle hücum ribaundlarından bulduğu sayılarla takımına ekstra katkı yaptı. Hücumda fazlasıyla sorumluluk aldı ki belki de en önemli artısı bu oldu. Öbür tarafta maçın stresiyle sorumluluk alan oyuncuların az olması çok büyük bir dezavantaj oluşturdu Celtics adına. Kobe’ye geçersek; Sanırım ilk defa bu kadar zor anlar yaşadığını gördük bir maçta, bir ara serbest atış bile sokamadı. Çok kritik top kayıpları yaptı son çeyrekte. Maçın genelinde şut seçimleri de yanlıştı, ritim bulmaya çalıştı ancak son dakikalara kadar kendisinden beklenenin çok altında bir performans sergiledi. Tabi bu durumun oluşmasında Ray Allen’ın savunmasının da etkisi çok büyük. Ancak büyük oyuncu böyle olunuyor işte. Baktı hücumda faydalı olamıyor takımına, ribaundlara konsantre oldu, 15 ribaundu var. Skor üretmekte zorlandığı için faul almaya odaklandı ve bunda da başarılı oldu, 23 sayısının 11’i faul çizgisinden geldi. Geçelim Gasol'e. Son çeyrekte bulduğu 9 sayının yanı sıra aldığı kritik hücum ribaundlarıyla maçın kazanılmasında başrolü oynadı. Bynum’ın kısıtlı süre aldığı bir finalde zaman zaman Garnett savunmasında bocalasa da, hücumda çok etkili oldu ve karşılaşmayı 19 sayı ve 9’u ofansif 18 ribaund ile tamamladı.

Celtics’e geçecek olursak; Bir önceki maçı hesaba kattığımızda Lakers’ın ilk darbeyi vurup kendilerini sürklase edememesi için Celtics’in maçın başındaki direnci çok önemliydi, çok sert ve özellikle savunmada etkili başladılar maça. Lakers’ın topu pota altına indirmesi gerektiğini bildiklerinden, inanılmaz bir boyalı alan savunması yaptılar ilk çeyrekte. Ancak sonrasında gerek yaşlılığa bağlı yorgunlukları, gerekse son çeyrekte hakemlerin sertliğe izin vermemesi, Celtics’in boyalı alan savunmasını yavaş yavaş kırdı. Buna rağmen Lakers %32.5’la NBA Finalleri'nin en kötü şut atıp galip gelen takımı oldu.

İkinci çeyrekle beraber Lakers’ın silkelenip savunma dozajını arttırmasıyla birlikte hücumda çok zor sayı bulabildiler. Rakibin iyi geri koşması sayesinde bu maç için belki de en büyük silahları olan hızlı hücuma da pek çıkamadılar ve yalnızca 6 fastbreak sayısı bulabildiler.

Celtics adına oyuncu değerlendirmelerine Ray Allen ile başlayalım. Biri Ray Allen’ın, oyunun iki yönünü bu kadar orantısız oynayacağını söylese muhtemelen savunmada bocaladığını düşünürdüm. Ama akıl almaz bir şekilde çok kötü bir hücum, tam ters ordanda da savunma performansı sergiledi. Yaptığı basit top kayıplarının yanı sıra 3/14 saha içi isabetiyle maçı 13 sayıda tamamladı, ki şutların önemli bir kısmını da müsait pozisyonlarda kaçırdı. Ama işin savunma yönünde çok gayretliydi ve ligin en iyi hücumcusu Kobe’yi çok iyi durdurdu. Rondo’nun 14 sayı-10 asistlik double doubleı, Paul Pierce’ın 18 sayı-10 ribaundu, Garnett’in 17 sayısı yetmedi galibiyete ve şampiyonluğa.

Her iki takım da harika bir mücadele ve istek koydular sahaya. Finale fazlasıyla yakışır bir maç oynandı amma velakin kazanan yalnızca Lakers ile birlikte biz izleyiciler olduk.

Şampiyon Lakers'ın Sevinci

2010 NBA World Champions: Los Angeles Lakers

MVP

17 Haziran 2010 Perşembe

17 Haziran Playoff (NBA Finalleri) Programı

18 Haziran Cuma 04:00 (NTV) / Boston Celtics - Los Angeles Lakers

Kings'in Hawes ile Nocioni'yi gönderip Dalembert'i aldığını duyurayım arada, yarın geceye ufak bir değerlendirme yaparım, şimdi 7. maç havasını bozmayalım.

Dananın kuyruğu kopuyor. Sabah 7 civarında ya Celtics ya da Lakers oyuncularını sarmaş dolaş göreceğiz. Celtics bugüne dek finallerde 7. maça kaldığında hep kazanmış ve kupaya uzanmış, bunların 4'ü de Lakers'a karşı. Tabii bunlar tarihin tozlu sayfalarında kalmış zaferler. Bunların sonuncusu 84 yılında oynanırken, Rondo, Perkins, Glen Davis, Bynum gibi isimler henüz dünyaya gelmemişlerdi. O nedenle maçın sonucuna bu trendin pek etki edeceğini sanmıyorum. Ama bir gerçek var, Celtics kazanmayı biliyor. Bu arada Phil Jackson'ın da finallerde bugüne dek hiç 7. maç oynamadığını ancak playoff maçlarında 7. maçlarda 5-3 olduğunu aktarayım.

Neyse yeter bu kadar istatistik. Öncelikle bana göre Celtics'in bu maçta şansı ne kadar onu açıklayayım. Bir kere Rasheed ondan sezon başından beri beklenilen performansı %100 olarak sunmalı orası kesin. Asıl önemlisi bu maçta kendisini kontrol etmesine gerek yok, teknik faul alabilir gönül rahatlığıyla, çünkü bundan sonra maç yok. Perkins'in yokluğu esasında biraz Celtics'in elini kolunu bağlasa da, hücumda opsiyonları 4'ten 5'e çıkartıyor. Bu nedenle son maçta adeta sürklase olan Celtics hücumunun daha iyi işleyeceğini söyleyebiliriz. Zaten ortalama yaşı 30 olan bir takımın maç oynadıktan sonra 6 saat uçak yolculuğu yapıp ertesi gün maça çıkması kolay birşey değil. İlla ki yorgunluk vardı, bu sefer daha hazır olacaklardır. Keza yine Perkins'in sakatlığına karşı herhangi bir hazırlıkları yoktu, şimdi 2 gün de de olsa kafa olarak buna hazırladılar kendilerini. Stratejileri biraz daha değişti. Kısacası Celtics eksik olsa da bu maçın ucunda kupa var. Çıkıp delicesine mücadele edeceklerdir. Rivers da veteran oyuncularına yorgunluktan performanslarının düşeceği limitin sonuna kadar dakika vereceğini açıkladı zaten. Lakers kazanacaksa da 6. maç gibi rahat olmayacağı kesin. Hani bir yüzde vermem gerekise %55 Lakers %45 Celtics derim şu anda.

Lakers ise yapması gerekenler belli. Mümkün olduğunca topu içeri indirmeleri ve Gasol ile katkı verebildiği kadarıyla Bynum'ı kullanmaları gerekiyor. Bu ikili şampiyonluğa giden yolda inanılmaz önemliler. Kobe zaten Kobe. Artest'in ise bildiğimiz Artest'e dönüşeceğini düşünüyorum açıkçası. Final maçına şutlarıyla damga vurması beni şaşırtır. Pierce karşısında ise 5. maçtaki kadar aciz kalmayacaktır ama ben Pierce'ın iyi bir maç çıkarmasını bekliyorum.

Gerçi dün de birşeyler yazdım, şimdi de birşeyler kaladım ama daha önce değindim gibi bu seride her maç farklı bir hikaye, farklı bir senaryo oluşuyor. Çıkıp şimdi Nate Robinson 40 sayı atıp kupayı getirse şaşırmam, o derece yani (oha!).

Gece 04:00'da güzel güzel maçımızı izleyip keyif yapalım.

İki İlginç Seçim (Nets ve Hornets)

Sonunda finaller sırasında kafamı toparlamayı başardım ve Nets ile Hornets'ın yeni koçları hakkında birşeyler karaladım.

Geçtiğimiz hafta Nets ile Hornets takımları yeni koçlarını seçtiler ve anlaşma sağladılar. Mavs'i ligin en iyi takımlarından biri yapan Avery Johnson Nets'in başına geçerken, Blazers'da McMillan'ın yardımcılığını yapan Monty Williams da Hornets'ın başına geçti.

Niye ilginç seçimler peki? Koçların karakterleri ile takımların yapılarını karşılaştırdığım zaman bana sanki Hornets ile Nets'in koç takasına gitmeleri gerekli gibi geliyor. Nets takımına baktığımızda Brook Lopez, Courtney Lee, Terrence Williams, Chris-Douglas Roberts ve pek umutlu olmasam da Yi gibi genç yetenekler görüyoruz. Bu oyuncuların bir mentöre, bir yol göstericiye ihtiyacı var. Kendilerini geliştirmeler gerekiyor. Halbuki AVery Johnson elindeki hazır ve kaliteli malzemeyle pozitif işlere imza atmış bir isim. Ayrıca egosu ve sert yapısıyla tanınıyor. Disipline son derece önem veren bir koç. Yani Nets'deki gençlerin kendilerini geliştirmelerini sağlamak, onların her hatasına katlanmak, onlarla beraber her gün milim milim ilerlemek pek Avery Johnson'a göre değilmiş gibi duruyor. Ancak Monty Williams işte tam aranan kandı bence Nets için.

Peki kimdir nedir Monty Williams? NBA'e adım atmadan önce kalbindeki bir sorun ortaya çıkan ve bu nedenle 2 sezon boş boş duran, ardından bir doktorun sunduğu ameliyat çözümünü deneyen ve bu sayede basketbola dönebilen bir isim. Emekli olduktan sonra Spurs'de Popovich'in yanında görev alan, teknik kadroda en alt seviyeden en üste kadar tırnaklarıyla kazıyarak gelen bir isim. Ardından Popovich'in "Git başka takımlarla da çalış tecrübe kazan" diye göndermesi ve McMillan'a tavsiye etmesi sonucu yolu Portland'a düştü. Buradan gelen raporlar işte Nets'i cezbedecek türden. Sadece Greg Oden'la oturup saatlerce serbest atış çalışmasını mı sayayım, Outlaw ile Batum'u kanatları altına almasını ve onların patlamalarındaki 1 numaralı pay sahibi olmasını mı, yoksa her oyuncuyla tek tek ilgilenmesini ve sorunları daha tatlı bir dille McMillan' aktarmasını mı? Kısacası oyuncularla arasında kuvvetli bağlar olan ve genç oyuncuların - özellikle de kendisi gibi kısa forvet pozisyonunda oynayanların - gelişmesi için büyük emek harcayan bir isim Monty Williams. Nets'in gençleri için belki de biçilmiş kaftandı. Gerçi yıllardır olduğu yerde sayan hatta geri giden bir Julian Wright var ki, tam Monty Williams'ın geliştirebileceği bir kısa forvet...

Monty'e göz attıktan sonra Hornets'a bakıyorum; tamamen Paul'e olan bağımlılık, bir boşvermişlik, bıkkınlık hakim gibi geliyor bana. Böyle bir takıma cana yakın, ilişkileri iyi olan bir koçtan çok Avery Johnson gibi bağıran çağıran, ceza veren, katı prensipleri olan bir koç lazımdı bence. 38 yaşındaki Monty Williams, New Orleanslı oyuncuların silkinip kendilerine gelmesini sağlayabilecek mi merak ediyorum. Ayrıca Hornets'ın 1 numaralı adamı Chris Pual da Avery'nin eskiden oynadığı pozisyon olan oyun kurucu mevkiinde görev yapıyor. Oyuncusunun derdini, yapmak istediklerini daha iyi anlayabilirdi belki Avery, Monty'e göre.

Yeniden Nets ve Avery Johnson'a dönecek olursak hani iki tane maksimum kontrat verebilecek kıvama geldiler. Bir sürü yıldız oyuncunun peşinden koşacaklar. Peki bu yıldızlar iki kere ilk turda elenen ve finale çıktığında da 2-0'dan kupayı kaptıran bir koçu görmek isterler mi takımın başında? Avery Johnson eğer geçmişteki hatalarından ders aldıysa, inatçılı yapısından biraz arınabilmişse olay farklı bir boyut kazanır. Ancak gidip savunmayı delik deşik eden Wade'i dibinden savundurursa, son çeyrekte faul hakkı dolmuş rakibe karşı takımının 10 tane üçlük atmasına seyirci kalırsa işte o zaman yandı gülüm keten helva...

Avery'nin normal sezonda takımını maçlara harika hazırladığına inanıyorum ancak playofflar'da durum değişiyor. Bu yüzden önce Hornets'ın takıma bir çeki düzen vermek için onun tarzında bir koçla yola devam etmesi gerektiğini düşünüyordum. Öteki tarafta 2 tane yıldız alsa bile daha birkaç sezon geçmeden NBA Finali oynama hedefi olmayan Nets'in gençlerinin de Monty'le beraber büyüyebileceğine inanıyordum. Monty de o genç takım geliştikçe onlarla birlikte basamakları tırmanabilirdi. Olmadı, iki takım da karakterlerine ters koçlarla anlaştılar bana kalırsa. Tabii ki bunlar başarısızlıkla sonuçlanacak deneyler demek yanlış olur bu safhada. Daha önümüzde koca bir yaz var. Ama merakla bekliyorum iki takımın da elindeki kadroya oranla ne gibi başarılar elde edeceklerini kısa dönemde.

2010 Draft Değerlendirmeleri: Cole Aldrich (Kansas, C, 6-11)

Diğer değerlendirmeler: John Wall, Evan Turner, DeMarcus Cousins, Wesley Johnson, Derrick Favors, Al-Farouq Aminu, Xavier Henry, Hassan Whiteside, Damion James, Devin Ebanks, Greg Monroe, Luke Babbitt-Armon Johnson.

Finallerimin başlamasıyla bir süredir ara verdiğim draft yazılarına bugünden itibaren kaldığım yerden devam edeceğim. Drafte yaklaşık bir hafta var ve hızlı hızlı, olabildiğince çok ismi sizlere tanıtmaya çalışacağım. Önceki yorumlarda bir arkadaşın isteği üzerine başlangıcı Cole Aldrich ile yapıyorum. Haydi hayırlısı…

Cole Aldrich kolej ligindeki ilk senesini, bu lig için yeterli fakat yetenekleri hiçbir zaman bir basketbol severi tatmin edemeyecek isimlerden Sahsa Kaun ve Darrell Arthur’un gölgesinde geçerdi. Son derece kısıtlı dakikalarda pek de göze batmayan freshman senesinin ardından, bu ikilinin nba yolunu tutmasıyla beraber Aldrich’in de önü açıldı ve kendini gösterme fırsatı buldu.

Aldrich, lottery pick olması beklenen uzunların genel profilinin aksine hücum potansiyeli zayıf ve işin savunma yönünde daha ön plana çıkan bir oyuncu. Daha çok mücadeleye, sertliğe dayanan bir oyun yapısı var. Gerek hücumda gerekse savunmada pozisyon bilgisi oldukça iyi ve sırtı dönük oyunu iyi oynuyor. İlk bakışta hantal gibi görünse de oldukça atletik ve enerjik. Pota altında gücü sayesinde iyi yer alabiliyor ve özellikle hücumda atletizmini iyi kullanıyor. Ayrıca ayakları hızlı ve yardım savunması neredeyse müthiş. Zaten 2 yıldır Big 12’nin en iyi savunmacısı seçiliyor.

En büyük eksisi hücum silahlarının çok kısıtlı olması. Yüzü dönük oyunu hiç oynayamıyor ve oyun zekası pozisyonuna göre bile zayıf. Fiziksel artıları ve hırsı sayesinde bu dezavantajlarını kolayca örtbas etti kolej liginde, ancak önümüzdeki yıllarda bu durum muhtemelen değişecektir.

Geçtiğimiz seneyi 11 sayı-9 ribaunt-3 blok ortalamalarıyla tamamladı. Önümüzdeki yıllarda en kötü ihtimalle her takıma lazım, pis işleri yapan bir görev oyuncusu olacaktır ancak bir süper yıldız olabilir mi? Bence olamaz. Gözünü budaktan sakınmayan oyun tarzıyla kendisini Amundson’a benzetiyorum. Tabi ki potansiyeli ondan çok daha yüksek. Otoritelerin benzettiği isim ise Przybilla.

Ezeli Rekabet

Fransız Parker ve kökeni Meksika'ya dayanan eşi Eva Longoria, bugünkü Fransa - Meksika Dünya Kupası grup maçı için bu pozu vermişler. Çok hoşuma gitti, paylaşayım dedim. İki takıma da galibiyet gerekiyor. Fransa, dahi(!) teknik direktör Domenech ile bakalım maçı kazanabilecek mi?

16 Haziran 2010 Çarşamba

Perkins 7. Maçta Kesin Yok (Kim Oynayacak?)

Az önce kendisi açıkladı canlı yayında. Arka çapraz ve iç yan bağlarında yırtık olduğu tespit edilmiş. Ardından da Doc Rivers'ın basın toplantısı vardı, bitti ve ben de yazıyorum. Perkins'in Bütün yazı rehabilitasyon ile geçirecek. Hatta büyük ihtimalle hazırlık kampının bir kısmını kaçıracaktır. Geçmiş olsun diyelim. Demin kendisi açıkladı bunu. Doc Rivers'a da "Glen Davis'le mi yoksa Rasheed'le mi başlayacaksınız?" diye soruldu ve henüz karar vermediğini söyledi Rivers ama çok komik bir gaf yaptı. Glen Davis'in son maçta fazla düşünerek oynamaya başladığını, onun iç güdülerine güvenmesi gerektiğini, Glen Davis'in düşünerek oynamasını asla istemeyeceğini söyledi. Sonra yaptığını farkederek "Öyle demek istemedim, kulağa çok kötü geliyor biliyorum ama demek istediğim o değildi tam olarak. İç güdüleriyle, hisleriyle oynaması lazım." diye kurtarmaya çalıştı =)

Bana göre kesinlikle ama kesinlikle Rasheed ile başlaması lazım Rivers'ın. Özellikle de Bynum oynarsa (bu sabaha karşı 3. çeyrekte kendi kararıyla kenara gelmişti). Çünkü Bynum - Gasol ikilisine karşı Perkins varken bile kısa kalıyordu Celtics pota altı ama savaşçılıklarıyla idare ediyorlardı (hatta sindiriyorlardı Lakers'ı). Şimdi Glen Davis oynarsa Lakers uzunları çok rahat hücum ribaundu toplarlar bence, sayıya gitmeleri de aynı oranda kolaylaşır. Glen Davis'in boyunun kısa olmasının yanında zıplayamama gibi bir dezavantajı da var çünük. Ayrıca Koca Bebek'in kenardan gelerek verdiği enerji bugüne kadar hep önemli oldu Celtics için. Tony Allen - Glen Davis - Nate Robinson üçlüsünü kenardan sokup enerjik bir yedek takım yaratmak bana göre daha mantıklı. Rasheed'in tecrübesi, daha önce buralarda oynamış olması ve en önemlisi de boyu onu tercih etmek için yeterli ve geçerli nedenler bence...

Nash'in Zor Şartlardaki Yolculuğu


Link

Afrika'ya sörf tahtasıyla gitmekten vazgeçen Nash, kargoya vermiş kendini. İzleyin görün ne zor şartlarda Afrika'ya ulaşmış.

Celtics - Lakers Finali 6. Maç (67-89)

Aslında sadece maçın skorunu söylesem pek çok şeyi açıklıyor değil mi? Lakers dün gece ezdi geçti, öyle böyle değil hem de.

Beşinci maçta da söylemiştim zaten, Lakers gibi yetenek deposu bir takımı kazanmaktan alıkoyan tek şey oyuncularının kişilikleri. Boston’ın özelliği de karşısındakini boğması olunca arada istek açısından dağlar kadar fark olmuştu son iki maçta. Ancak bugün Lakers o kadar çok istedi ki, Perkins sakatlamasa ve Boston müthiş oynasa bile kolay kolay vermeyeceklerdi maçı.

İşin aslı tabii ki istekten çok daha fazlası. Bir kere maçın koptuğu ilk çeyrekte Celtics’li oyunculara göz açtırmadı Lakers savunmada. Rondo’nun kafasının oyunda olmaması da çok etkiliydi ama son iki maçtan farklı olarak pota altında sertlikten geri adım atan olmadı. Bynum maçın gerçekten oynandığı bölümde kısıtlı hareket edebilmesine rağmen (ikinci yarıda ağrıları yüzünden çıktı) pota altını müthiş kapattı Lakers. Pas kanalları da kapanınca Boston hücumda, Lakers’ın kaybettiği maçlarda yaptığı gibi kişisel yeteneklere dayalı oynadı. Eh sistem işlemeyince çıkan sonucu hepimiz gördük.

Lakers’ın hücumunu ise taraftarın 5 maçtır olmasını istediği şekilde işledi sonunda. Bunu en iyi gösteren şey sanırım Gasol’ün 9 asisti. Ancak bu kadar iyi işlemesinin asıl sebebi tüm oyuncuların maçı oynamak için sahaya çıkmış olması. Hiç biri katkı sağlamak için yetenekleri dışında garip işler yapmadı; her biri sistemin içinde kendilerine düşen görevi yerine getirdi, böyle olunca da Kobe’nin işini hiç olmadığı kadar kolaylaştı. Serinin daha başından üçgeni bırakan Lakers, Kobe “kahraman basketbolu” oynamak zorunda kalmayınca istediğine ulaştı. Bu saatten sonra her türlü galibiyeti kabul ederdi Lakers ama böylesi en iyi oldu onlar için bence. Geçen yazıda salladığım gibi Odom çıkıp 20-15 yapsa da seri 7. maça gidecekti ama Odom gibi bir adamın iki maç üst üste iyi oynama olasılığını biliyoruz. Şimdi Lakers adına asıl soru Bynum’un sağlığının yanında benchin aynı kafada devam edip edemeyeceği.

Boston için sorular birazcık daha fazla. Lakers’ı övdük ama Boston’ın baya katkısı oldu sonuca. Evlerindeki istekten, düzenden, sertlikten eser yoktu Staples Center’daki maçta. Bir kere daha ilk çeyrekte Artest 4 kere falan aynı yerde boş kaldı. Tamam Lakers daha önce o pası yapmıyor olabilir ama playofflardayız ve yapmanız gereken karşınızdakini okuyup önlemlerinizi almak. Fazla savunmanın üzerine gidesin gelmiyor çünkü hem Lakers çok güzel becerdi her şeyi hem de Perkins sakatlandı. 5 maçtır teknik faul almadan, üzerine gelen Lakers oyuncularını sabırla karşılayarak beni şaşırtmıştı, kaderi bir şekilde takımını yalnız bırakmakmış demek ki. Yazık oldu, umarım kariyerini kötü şekilde etkilemez sakatlığı.

Savunmayı fazla yermek istemiyorum dedim ama Celtics’in felaket olduğu bir yer varsa o da ribaundlar. Maçın daha başlarında ribaundlar arasındaki fark 10’du, aradaki uçurum daha da açıldı ilerleyen bölümlerde. 52-39 olarak bitmiş, bu bile maç içindeki farkı gözler önüne sermiyor. Savunmada verdikleri dışında bu ribaund farkının oluşmasının temel sebebi ise Celtics’in hücum kıtlığı. Ray Allen, Pierce ve Garnett aslında çabaladı, kendi çapında bir şeyler üretti ama şovu sürüklemesi gereken Rondo uçağı kaçırmış anlaşılan. Son maçta oynasa Celtics açısından çok faydalı olur bence. 67 sayı atmaları sadece Lakers’ın işi değil yani. Aynı iki yıl önce “zayıf halka” Rondo sahadaydı bu gece. Oysa onun bu konumda yapması gereken müthiş bir 6. maç oynayıp finaller MVP’si olmak değil de ne? Saha görüşü, pas yeteneği, içerideki bitiriciliği ve ribaund bakımından belki de ligin en yetenekli guardının 2. maç kahramanlaşıp 6. maç sönüp kalması kabul edilebilir gibi değil. 7. maçta Celtics’in tüm oyuncularından daha çok ihtiyacı var ona hücumda. Üçüncü çeyrekte atılan orta mesafeli şutlarla hücum ederse Celtics kupayı unutsun.

Sonuç olarak Lakers’lılar açısından müthiş derece zevkli, Celtics’liler açısından intiharlık ve taraftar olmayanlar açısından çirkin bir maçı geride bıraktık. Celtics’in zihinsel çöküntüye uğrayacağını düşünmüyorum, ellerinden geleni ortaya koyacaklardır. Ancak Perkins’in oynamayacak olması (çok büyük ihtimal), Rasheed’in aldığı iki erken faul neticesinde gerçekleşecekler (Shelden Williams?) pek iç açıcı değil. Aynı şekilde Rasheed’in beklenen gibi kendisini buraya sakladığını göstermesi gerek. Sırtındaki ağrı da çok önemli. Ya efsane ya da çoğu açıdan kıt bir 7. maç bizi bekliyor. İyi olan kazansın ne diyelim.

Perkins 7. Maçta %99 Yok


Link

Henüz maçın başında Bynum'la girdiği ribaund mücadelesinde sağ dizi burkulan Perkins maçı terketmek zorunda kaldı. Zaten onun yokluğunda ribaundlarda rakibine ezilen Celtics fark yemekten kurtulamadı. Gerçi sadece Perkins'in yokluğuna da bağlamamak lazım bu yenilgiyi. Lakers çok daha fazla istedi ve geçtiğimiz maçlara göre hem daha iyi oynadılar hem de daha iyi mücadele ettiler. Gasol ile Artest kader maçında beklentilere yanıt verdiler. Özellikle Gasol'ün sünger yumuşaklığından tahtaya terfi etmesi şaşırtıcıydı. Artest'in de tabii bulduğu şut isabetleri önemliydi. Celtics onu riske ediyordu bugüne kadar ama cezayı kesti bu sefer.

Her neyse Perkins'e dönelim. Aslında bana göre Perşembe gecesi oynaması imkansız Perkins'in. Ama ufak bir açıklık bırakmak lazım, ondan %99 dedim. Normalde diz burkulmaları en az iki haftadan başlar. Perkins bir de "pop" sesi duyduğunu söylemiş. Çok kereler yazdığım gibi, bu en kötü haberlerden biridir, kopma/yırtık olduğuna işaret eder. Bir de videoda bacağına ağırlık hiç veremediğine baktığımda oynamasına ihtimal vermiyorum.

Şimdi bu durumda Rasheed ile Glen Davis'in üzerine büyük bir yük biniyor. Eğer Rasheed'in sırtı 25-30 dakika arasını kaldıracak vaziyetteyse aslında çok etkilenmez Celtics Perkins'in yokluğundan. Çünkü Rasheed aldığı kısıtlı sürelerde gösterdi ki hala istediği zaman NBA'in iyi savunma yapan pivotlarından biri olabiliyor. Gasol'e bazı pozisyonlarda kan kusturduğuna şahit olduk. Ancak işte sırtının ne durumda olduğu ve ne kadar konsantre olacağı şüpheli (evet 7. maç bile olsa Rasheed'in full konsantre olacağına %100 güvenemiyorum). Onun dışında Glen Davis kenardan gelip 15 dakikada takımına enerji verme görevini harika yerine getirirken şimdi 25'lere çıkması halinde boy dezavantajı ne kadar fazla ön plana çıkacak? Rasheed bütün sene yattı, playofflar'da arada sırada oynayası geldi, işte şimdi aldığı bütün parayı 7. maçta hakedebilir. Öbür türlü Lakers daha avantajlı duruyor.

15 Haziran Playoff (NBA Finalleri) Programı

16 Haziran Çarşamba 04:00 (NTV) / Boston Celtics - Los Angeles Lakers

Lakers için ölüm kalım maçı. Uzunlar (özellikle Gasol) sertliğe yanıt verebilmeli. Zaten Bynum'ın 30 dakika oyunda kalsa da gerçek Bynum'dan ne kadar uzak olduğunu biliyoruz... Yoksa Kobe'nin 40 civarına çıkması gerekecek veya Fisher'ın 3. maçta olduğu gibi Kobe'leşmesi... Celtics'de ise bir silah susunca diğeri devreye giriyor. Ray Allen son 18 üçlüğünü mü ne kaçırdı yanılmıyorsam, bugün ondan bir patlama bekliyorum. Patlama dediysem 20'ye yaklaşmasını yani, oğlu da tamamen iyileşti morali yerine gelmiştir. Artest Pierce'ı kilitlemeyi başarırsa o zaman Celtics'in işi zorlaşacak. Çünkü Rondo, Kobe'nin onu geriden savunmasına karşı önceki turlarda olduğu gibi dominant bir oyun ortaya koyamıyor.

Son olarak da Celtics'de Rasheed ile Perkins hakemlere hiç itiraz etmemeliler, olası bir yenilgide son maçta cezalı duruma düşebilirler.

15 Haziran 2010 Salı

John Wall Wizards'da, Arenas Nerede?

Wizards draft'a katılacak oyunculardan sadece John Wall'u kampına davet edip çalıştırdı. Başka hiçbir oyuncuya bakmayacaklar bile. Aynı şekilde Wall da diğer takımların çalışmalarına katılmadı. Yani resmi olarak açıklanması yasak olsa da, Wall'un ilk sıradan daha yeni el değiştiren Wizards tarafından seçileceği kesinlik kazandı.

Takımın yeni sahibi Ted Leonsis taraftarlara Arenas'ı yeniden kabullenmeleri, kucaklamaları için mesaj verdi. Arenas iyi oynayıp takım da iyi giderse (şu kadroyla pek mümkün değil) taraftarlarla belli bir oranda barışacaktır. Ama tabii sorun şu; Arenas takımda kalacak mı? Bana göre kalmamalı ve kalmayacak. Çünkü Flip Saunders hücumu tamamen Wall'un üzerine kuracaklarını açıkladı. Bu da Arenas'ın şutör guard'a kayacağı ve elinde yeterince top tutamayacağı anlamına geliyor. Aslında şutör guard'a kayması ilk bakışta problem değilmiş gibi gözüküyor, çünkü kendisi oyun kurucu vücuduna hapsedilmiş bir şutör guard esasında. Yanılmıyorsam kolejde de şutör guard oynamışlığı vardı, bir maçta duymuştum galiba. Ama NBA'de oyun kurucuları bile savunmakta zorlanan ve savunma yapmaktan hoşlanmayan Arenas, kendisinden daha yapılı ve 6-7 santim uzun şutör guard'lara karşı ne yapacak? Bunun yanında yıllardır 24 saniyenin ortalama 12'sinde falan topu elinde tutan bir adam tamamen catch and shoot tarzında bir rol nasıl oynayacak? Perdelerden çıkıp topu yakalayıp direk şuta kalktığı çok oluyordu eskiden de, hadi diyelim bu görevi becerebilecek bütün maç boyunca ama top elinde çok az kalacağı için mutlu olacak mı? Bunlar büyük soru işaretleri.

Bence Wizards'ın yapması gereken en temiz iş, Wall'u tek başına bırakıp Arenas'ı mümkünse bir genç ile 1-2 draft seçim hakkı karşılığında göndermek olacak. En olmadı Arenas'ınkinden az buçuk daha iyi bir kontrata sahip ama daha düşük kalitede bir oyuncu alınabilir farklı bir pozisyona. Wall'u hem parkede hem de dışarıda Arenas'tan uzak tutmaları minimum risk içeren bir senaryo olur... Zaten raporlara göre, ligdeki tüm takımlarla Arenas için konuşuyorlar.

Artest: Gayet İyi Oynadık

5. maç sonrasında Artest aynen böyle demiş. Hatta bununla da yetinmeyip Boston'da kaybettikleri iki maçı 2008'deki gibi farklı kaybetmediklerini (son maçta sağlam fark yemişti Lakers) belirtmiş. "İyi mücadele ettik, sıkı maçlar oynadık" demiş. Helal olsun be Artest süpermişsiniz gerçekten. Ama daha devam ediyor bitmedi.

İstatistik kağıdına baktıktan sonra da Kobe'nin 38 sayısını gösterip "Burada ne yazdığı önemli değil, takım olarak yaptık, herşeyi beraber yaptık" demiş. Kobe'nin 38 sayısında takım arkadaşlarının ve özellikle de Artest'in ne gibi bir katkısı veya etkisi vardı çok merak ediyorum doğrusu. Ha ama Artest takım halinde kötü savunma yaptıklarını kastediyorsa evet hep birlikte kötü savunma yaptılar. Buna Bynum'ın hareket kabiliyetinin kısıtlı olması da eklenince boyalı alanda hakimiyeti kurdu yine Celtics...

Buna ek olarak Odom'dan da ilginç bir açıklama gelmiş. "Celtics çok iyi top dolaştırdı ve herkes oynadıkları oyunun bir parçası oldu. Bu da bize oranla daha iyi savunma yapmalarını sağladı."

Nasıl yani? Odom aynen devam ediyor galiba kafa yapıcı maddeler çekmeye:


Link

Sonuç olarak Lakers eğer kazanıp, seriyi 7. maça taşıyacaksa bu gece Artest - Odom ve Gasol'ün çok daha farklı oynamaları lazım. Artest'in gününde olup doğru düzgün şut sokması, Odom'un kafasının güzel olmaması ve Gasol'ün de sertliğe sertlikle yanıt vermesi gerekiyor. Üçünün birden aynı anda gerçekleşmesi şart değil, ikisi katkı sağlasa 7. maça gideriz gibi geliyor bana. Ama Artest'in şut istikrarsızlığı, Gasol'ün mücadeleyi sevmemesi ve Odom'un her daim kafasının güzel olması nedeniyle, ne kadar gerçekçi bir beklenti bu bilmiyorum.

14 Haziran 2010 Pazartesi

Celtics - Lakers Finali 5. Maç (92-86)

Boston’daki 3 maçtan en gerçekçisi bu oldu herhalde. Kobe bir ara insan üstü oynadı ama beklenmeyen bir şey değil o da. Artest kötü oyununu oynayıp Garnett ve Gasol eski günlere selamlarını çakınca Celtics 3-2 öne geçti. Lakers taraftarının Kobe dışındakilere çok kızgın olduğunu tahmin ediyorum ama seyir keyfi açısından oldukça doyurucu oldu maç.

İlk olarak Celtics’ten başlayalım. Paul Pierce’ın buna benzer bir performans vermesini er yada geç bekliyordum ben ama bu biraz farklıydı sanki. Pierce çok iyi şut attı kabul ama doğru kararları vermesiydi en etkili olan. Bir liderin yapması gerektiği gibi oynadı ve serideki en iyi maçını çıkardı doğal olarak. Ancak Celtics’in de oyun planını onun üzerinden kurduğu da gözden kaçmadı, 4. galibiyeti alacaklarsa onsuz zor sonuçta. İlk yarıda birkaç hücumu aldığı perdeler sonrası rakip uzunuyla karşı karşıya kalarak oynadı ki son derece başarılı oldu bu pozisyonlarda. Aynısını Nash de yapmıştı, yanılmıyorsam özellikle 5. maçta. En önemli hareketi ise şüphesiz bitime 40 saniye kala Garnett’in Lakers yarı sahasına fırlattığı topu tutup Rondo’ya maçı bitiren basketin asistini yapması. Taktir etmediğim tek şey ilk yarının sonunda Rondo’dan topu alamayınca bırakıp yedek kulübesine dönmesi. Kızmış olsa bile tepkisini devre arasında verse daha doğru olurdu, maça yoğunlaşmasına veriyoruz bu davranışını. Sonuç olarak sadece bir kere serbest atış çizgisine gidebilmesine rağmen 21’de 12’yle 27 sayı gönderdi Lakers potasına.

Takımın hücum liderinden sonra Boston’a genel bir bakış atalım. Rakamları Pierce kadar gösterişli olmasa da sahada yaptıkları ve duruşuyla Garnett hakkında galibiyetin en önemli sebebi diyebilirim. Sertlik karşısında geri adım atan Gasol ve sakat Bynum avantajını çok iyi kullanıp sahanın iki tarafta da pota altındaki üstünlüğü Boston’a getiren isimdi bir kendisi. Ayrıca fark ettiyseniz, Gasol kendisine “şutöre döndü” dedikten sonra (veya medya öyle gösterdi tam bilmiyorum) sürekli içeriyi zorluyor. Ribaund rakamları biraz aldatıcı zira 6’sı ilk çeyrekte Lakers attığını kaçırırken geldi ama savunmadaki duruşu çok önemliydi yine de. Bunu açıklamaya en yakın istatistik 5 top çalması. Yine de Gasol ve Bynum’un onun işini oldukça kolaylaştırdığını tekrar söylemeliyim. Celtics hücumu genel olarak çok iyi işliyordu ama yine en büyük sorunlarına takılıp kaldılar: top kayıpları. Maçı 16 top kaybıyla bitirdiler, ilk yarıda bu rakam 10’du sanırım. Lakers felaket, kendileri çok iyi şut atarken maçın erkenden bitmemesinin en büyük nedeni bu saçma sapan, anlamsız top kayıplarıydı. Başı çeken isimde 7 top kaybıyla Rondo’ydu. Tabii hakkını yemeyelim, Rondo Lakers savunmasındaki açıkları çok iyi görerek şut yüzdesinin bu kadar yüksek olmasının sebeplerinden biri oldu. 18 sayı 8 ribaundla oynadı ve Odom’la Kobe’nin üzerinden tipleyerek bulduğu basketle maçın hareketine imza attı.(Yine Rondo'nun attığı müthiş turnike ve Tony Allen'ın bloğuyla kapışır daha doğrusu) Bench’ten gelen tüm isimler de olumlu katkı yaptı, Nate Robinson’ın 4 asisti var 10 dakikada düşünün. Celtics’teki tek kayıp 3 maçtır üçlük isabeti bulamayan Ray Allen. Belki LA’e gitmeyi bekliyordur o da.

En sonunda geldik Lakers’a. Kobe’nin yaptığı şeyi bilmeyen yoktur herhalde. Öyle sayılarla ifade etmek bile hafif kalıyor ama söyleyeyim: takımı hiçbir şey yapamayacak konumdayken 19’u 7’de 7’yle üçüncü çeyrekte gelen, artarda attığı 23 sayı… Anlatılacak şey değil izlemek lazım. Derek Fisher’ın saçma sapan pasını tamamladığı alley-oop’u ve neredeyse orta sahadan kaldırıp attığı üçlüğü bir kenara bırakırsak tüm şutlarını savunmacısının üzerinden gönderdi. “Jordanvari” denilen şey bu olsa gerek, kimse durduramadı onu. Maçın erkenden bitmemesinin sebeplerden birine top kayıpları dediysem diğeri de Kobe’nin insanlığa sığmayan performansıydı. Normalde bir süper yıldızın üst üste bu kadar şut atması taraftarı değilimdir ama ne takım arkadaşlarının basket atacak ne de Kobe’nin kaçıracak hali vardı. Gasol ve Artest başta olmak üzere takım arkadaşları beklenen katkıyı veremeyince yazık oldu Kobe’nin bu performansına. Üstelik sadece hücumla yetinmedi Paul Pierce’ı da aldı maçın sonuna doğru. Taktir etmekten başka şey düşmez bize.

Gasol ve Artest dedim yukarıda, ikisi de dayağı hak etti. Lakers ne pota altında Celtics’i durdurabildi ne de şutların girmesine engel oldu. Savunmada bu kadar kötü olmasının en büyük nedenleri bu ikisinin vurdumduymazlığıydı bana kalırsa. Pierce’ı çok övdüm yukarıda ama Artest’in savunması bundan önceki maçların yanından geçemedi dün gece. Keza Gasol de öyle, nerede 14 blok yapıp pota altında voleybol oynayan Lakers nerede bu geceki Lakers. Takım halinde tek blok yaptılar ki onun da sahibi Kobe. Bünyesinde bu kadar yetenek bulunduran Lakers takımının en büyük eksiği karakter eksikliği sanırım. Bugün gördük işte Kobe’den başka kazanmak isteyen kaç kişi vardı sahada?

Sonuç olarak Boston Celtics 2-3-2 sisteminin nimetini geri çevirmeyerek serinin en önemli maçından üstün ayrılarak Los Angeles’a gitmeden önce 3-2’lik üstünlüğü ele geçirdi. Ben 4-2 Celtics demiştim ama düşününce 3 maç üst üste kazanmaları çok zor gözüküyor şimdi bakınca. Bu maçtaki gibi bir ara %70 şut yüzdesiyde gezmeleri de pek yakın bir ihtimal değil. Bynum’un durumu bu maçtan sonra da hiç iç açıcı değil, daha iyiye gideceğini de sanmıyorum ama bakarsınız Odom 20-15 yapar bir sonraki maçta, kim bilir? Sonuçta takımdan birinin Kobe’ye olan borcunu ödemek için böyle bir şey yapması şart.

He's Not Mike

Evet Celtics taraftarına katılıyorum, Kobe bence de kesinlikle Michael Jordan değil ama ona en çok yaklaşan oyuncu diyebilirim benim izlediklerim arasında... Dün gece de yine gösterdi bizlere bunu. Maç koptuktan sonra "Ya tutarsa" diye salladığı üç tane üçlüğü çıkarırsak, 24'te 13 isabetle 38 sayı üretti Celtics savunmasına karşı. Hele üçüncü çeyrekte çıldırarak attığı 19 sayı muhteşemdi. 19 olduğu an Isiah Thomas'ın balon gibi şiş olan bileğine rağmen attığı 25'i geçeceğini düşündüm Kobe'nin. Ama sonra iki tane üst üste zor şut kaçırdı ve duruldu zaten çeyreğin son 2 dakikasını da dinlenerek geçirdi. Ama Jordan'dan sonra "Ne yaparsanız yapın atarım, beni durdurmanız mümkün değil" şeklinde en net mesaj veren oyuncu oldu bana göre Kobe. Yine de bu performansı Garnett ile Pierce'ın günlerinde olmaları nedeniyle boşa gitti. Özellikle Pierce'ın harika şut attığını söylememiz lazım. Tabii Bynum'ın dizinin durumu pek iç açıcı değil Lakers adına, Gasol de sertlik karşısında yılınca yine boyalı alan üstünlüğü (ribaundlar hariç) Celtics'e geçti. Lakers'a kolay sayı fırsatı vermediler boyalı alandan, kendileri ise bol bol turnike attılar. Bu da maçı kazanmalarını sağladı.

Şimdi Celtics avantajlı duruma geçti. Staples Center'da kafadan bir rakam atarak, kaba bir hesapla 4 maçta 1 kazanabildiklerini varsaysak bile (ki aslında daha yüksek) %50 ihtimalle şampiyon olacaklar demek bu. Kısacası iki maçın birini kazanmaları son derece olası. Kobe çıkıp 60 atmadıkça veya Gasol sertliğe yanıt verip 20-10 tutturmadıkça veya Artest mucizevi bir şekilde 7'de 6 falan üçlük atmadıkça Lakers'ın işi iyice zora girdi diyebiliriz.

13 Haziran 2010 Pazar

13 Haziran Playoff (NBA Finali) Programı

14 Haziran Pazartesi 03:00 (NTV) / Los Angeles Lakers - Boston Celtics

Serinin en stresli ve en önemli maçı. En baştan beri söylediğim gibi Bynum'ın ne durumda olduğu çok önemli. Dizinden yine sıvı alındı ve çok daha iyi hissettiğini söylüyor kendisi. "Kesin oynayacağım maçta" demiş. Oynayacak ama hangi seviyede? İlk iki maçtaki gibi bir Bynum görürsek Lakers'ın şansı artar ve Celtics'te 4 yıldızdan en az ikisinin iyi oynaması gerekir. Yıldızlardan bahsetmişken, Ray Allen maçtan önce salona gelip yaklaşık 4 saat şut çalışmış. Normalde 1-1.5 saat çalışıyordu her maç öncesi yanılmıyorsam. Abartmış biraz bu sefer. İnsan yorulmaz mı 4 saatte şut atsa, ben 4 saat ayakta durduktan sonra maç yapamam herhalde =)

Bynum konusuna geri dönecek olursa, yine hareket etmekte zorlanan, acı çeken ve 15 dakikayı geçemeyecek bir Bynum görürsek Lakers'ın işi çok zorlaşacak demektir. Hücumda Kobe - Gasol ve biraz da Artest' katılırsa, sayı üretebilirler ancak savunmada Bynum'ın olmaması boyalı alanın yol geçen hanına dönüşmesine neden oluyor.

Son olarak hakemlerden biri Joey Crawford olacak. Rasheed ile Perkins'in 6'şar teknik faulleri var, bir tane daha alırlarsa bir maç ceza bekliyor onları. Çok dikkatli olmalılar. Zira Joey Crawford "Gözünün üstünde kaşın var" diye teknik faul çalabilir...

Ray Allen'ın Ayak Tırnakları

Serinin 4. maçından önce Ray Allen'ın hali. Kelime yok bunu açıklayacak maalesef. Hall of Fame'e girecek olan tarihin en iyi şutörlerinden bir oyunca resmen bakışım değişti ya. Dalga mı geçiyorsun Ray Allen? Glen Davis'ten, Nate Robinson'dan hatta Paul Pierce'tan görsem şaşırmazdım da, sen bunu nasıl yaptın Ray Allen? 10 üstünden 0 veriyoruz ve bu geceki maçı bekliyoruz...

Wade de Dünya Şampiyonası'na Gelmiyor

Bugün hiç medyaya bakmamıştım geceye doğru açıklanmış. Aman da aman ne güzel. Gerçi o da pek çok yıldız gibi önceden ortamı yumuşatmıştı "Bilmiyorum, bu yaz çok sıkışık olacak." diyerek. Daha 1-2 saat önce bracket paylaşmıştım, üstüne bu haberi okuyunca şevk falan kalmadı yine. Yeter be kardeşim. Sadece şu pozu vermek için gelseydi bari. Nasıl dağıtmıştı Olimpiyatları ama...

Bunun üzerine, Kwame Brown ile Eddy Curry'nin Amerika Birleşik Devletleri takımına katıldıklarını açıklamış Colangelo...

Erken Bir Dünya Şampiyonası Bracket'ı

Finaller sırasında gündemde çok yazılacak şey yok, biraz şişiriliyor ufak tefek konular sadece. Tabii koç değişiklikleri falan var ama onlara kafamı toparlayınca değinmek istiyorum. Her neyse madem boşuz, bunu paylaşmak istedim. Daha kadrolar belli değil ama ısınalım, zarar gelmez. Şuraya tık'layarak siz de oluşturabilirsiniz bracket'ınızı. FIBA'dan 1.'ye Karayipler'de, Hong Kong'da veya Antalya'da 7 gün 6 gecelik bir tatil ödülü var...

İster Dünya Kupası, ister Dünya Basketbol Şampiyonası, ister Olimpiyatlar olsun, her turnuvada kalitesi belli bir seviyenin üstünde olan bir takım vardır daha yukarılara çıkmasını istediğim. Bu sefer de Brezilya'nın başarılı olmasını istiyorum. Yunanistan ve Sırbistan'ı elettirdim onlara ve finalde Amerika'nın karşısına çıkardım =) Kim bilir belki Nene'nin katılımıyla son yıllarda biraz hayalkırıklığı yaratan bu takım ilginç işlere imza atabilir. Evet pek gerçekçi değil ama şöyle bir tablo olsun isterim açıkçası. Biz de Amerika'nın karşısına çıktığımız için güme gittik.

Sizler de paylaşın, bakalım genel olarak çeyrek finale kimler kalıyor. Kadrolar belirlenip turnuva tarihi yaklaşınca yeniden açarım bu konuyu.