BIY AD

13 Şubat 2010 Cumartesi

All-Star Cumartesi Programı (13 Şubat)

14 Şubat Pazar 02:00 / H.O.R.S.E. (E.Ş.Ş.E.K.)
14 Şubat Pazar 03:30 (NTV Spor) / Sırayla:
- Haier Shooting Stars
- Taco Bell Skills Challenge
- Foot Locker 3-pt Contest
- Sprite Slam Dunk

Bana göre All-Star'ın en zevkli gecesi Cumartesi. Yarışmalar hakkında ufak birşeyler yazmıştım zaten ama özet olarak yine söyleyeyim. Bana göre:
Deron favori, Nash plase.
Gallinari favori, Curry plase. Billups ile Cook'u da merakla bekliyorum ne yapacaklar diye.
Shannon Brown favori, Gerald Wallace plase (Nate kazanmasın da...)

Umarım smaç yarışmasındaki puanlamada yine rezillik yaşanmaz.

All-Star Cuma Günü Özeti (8 Yıllık Hasret Sona Erdi)


Link

Tyreke Evans ve DeJuan Blair sağolsun, çaylaklar 7 yıl üstüste ikinci yıl oyuncularına kaybettikten sonra, 8. senede 140-128 kazandılar. Maçı izlemedim nitekim hiç zevk alamıyorum bu çaylak maçlarından nedense ve zevk almadığım birşey için sabahlamanın mantıksız olduğunu düşünüyorum. Koyduğum özette, Evans'ın muhteşem ters turnikesi ile Blair'ın Brook Lopez'in ona sarılıp yere düşürmesine rağmen bulduğu sayıyı izlemenizi tavsiye ediyorum. Blair 10'u hücum, tam 23 ribaund almış. Evans ise 26 sayı, 6 ribaund, 5 asist ve 5 top çalma ile oynamış. Ayrıca maçın sonunda kendisine verilen MVP ödülünü de Blair ile paylaşmış. İkinci yıl oyuncularında ise Westbrook'un 40 sayı, 5 ribaund ve 4 asisti varmış. Maçın en çok top kullanan oyuncusu olmuş. Çaylakların kazanmasındaki etkenler ise 22-14'lük hücum ribaundu (Blair) ile 32-22'lik asist üstünlükleriymiş.

Tarihin en kötü sınıfı olarak gösterilen 2009 draft'ının, oldukça başarılı ve birçok takıma büyük katkılar sağlayan 2008 draft'ını yenmesi ise çok ironik oldu. Çıkıp ciddi bir maç oynansa, çok çok büyük ihtimalle yenilirlerdi ama lay lay lom modunda oynanınca bu tip sonuçlar çıkabiliyor.


Link

Celebrity maçının tekrarına 15 dakika falan bakabildim (çaylaklar maçını NTV Spor verdiği için League Pass'te yok ondan izleyemedim). Mehmet Öz bu dönemde pek birşey yapmadı, driplingde falan biraz problem yaşadı 1-2 top kaybı yaptı, yanılmıyorsam şut atmadı. Chris Tucker baya eğlenceliydi, baseline'dan çemberin 1 metre üstünden giden bir şut atıp "hey pas o pas" diye bağırması, bench'ten kameralara "bu koç beni ne zaman oyuna alacak?" diye sitem etmesi, Mark Cuban'a savunma yaparken (ve blok koyarken) "Atamazsın, olmaz, izin vermiyorum" şeklinde yaptığı trash-talk'lar vs ile neşe kattı. Mark Cuban ise yanılmıyorsam 7'de 0 ile bitirdi maçı, hatta iddiaya girmişler LeBron ve birkaç oyuncuyla daha, bir üçlük isabeti bulup bulamayacağına dair. Bunu da misafir olarak maçı yorumlamaya gelen LeBron söyledi.

Smaç yarışması elemesi hakkında da sabah fikirlerimi belirtmiştim.

DeRozan Smaç Yarışmasında


Link

Seyirci oylarının %61'ini alarak Gerald Wallace, Nate Robinson ve Shannon Brown'ın yanına katılmış. Aslına bakarsanız Eric Gordon çok güzel smaçlar basmış, beklemiyordum ondan böyle bir performans. DeRozan'ın 2. smacında hiçbir zorluk veya göze hitap eden taraf yok. Ama Gordon'un pek çok deneme sonunda başarabilmesi onun hanesinde eksi bir puan olmuş ve ayrıca yarışmadan önce zaten herkesin kafasındaki kazanacak oyuncu DeRozan'dı bu da biraz önyargı oluşturmuş herhalde. Bunlar yetmiyormuş gibi NBA.com ufak çaplı bir rezilliğe imza atmış bu ön eleme sırasında, arkadaşım Çağlar paylaşmış sağolsun:

Yani sadece fotoğraflara bakarak oy verenler aslında yanlış vermişler, ki bu da eminim oylayanların içinde oldukça büyük bir kitledir...

Bu arada DeRozan açıklamalarına göre asıl smaçlarını bugüne saklamış. Zaten finalde bu smaçları yapsa, direk elenirdi. Bakalım neler gösterecek bize. Onun dışında "human trampoline" umarım yaratıcı birşeyler hazırlamıştır.

Dünyanın En Tuhaf Adamı


Link

Steve Nash'ten başkası olamazdı zaten. Bu adamı sevdiğimi söylemiş miydim daha önce?

12 Şubat 2010 Cuma

All-Star Cuma Programı (12 Şubat)

13 Şubat Cumartesi 02:00 / All-Star Celebrity Game
13 Şubat Cumartesi 04:00 (NTV Spor) / T-Mobile Rookie Challenge
13 Şubat Cumartesi saati belli değil (NTV Spor) / T-Mobile Rookie Challenge'ın devre arasında DeRozan - Eric Gordon'un smaç yarışmasına katılabilmek için yapacakları ön eleme.


Doktor Mehmet Öz'ün ünlüler maçında oynayacağını bir kez daha hatırlatayım.

All-Star Öncesi İki Fotoğraf

James Harden, Oklahoma City'den Dallas'a giderken oldukça heyecanlı ve Durant'in objektifine böyle yakalanıyor.

Amare'nin Dallas'a vardığı zaman çektiği bir fotoğraf. Birçok uçak rötar yapıyormuş hava muhalefeti nedeniyle.

Kaman'ın Erkekliği Tehlikede

Şurada Reggie Evans'ın Dalembert'e uyguladığı testi paylaşmıştım, aynı zamanda Chris Kaman ile Evans arasında 4 sezon önce yaşanan olaya da değinmiştim. Youtube'da aramıştım ancak bulamamıştım, meğersem varmış. Tolga paylaşmış, teşekkür ederim ona da. NBA kaldırmıştı videoyu, ancak yeniden yüklenmiş youtube'a. Bu sefer arşive atmak lazım yine silinebilir.
Buyrun, Chris Kaman vs. Reggie Evans, TNT ekibinin hınzır yorumlarıyla:


Link

Smaç Yarışmasını ve Eşşek'i Kim Kazanır?

Ufak bir değerlendirme yazmıştım ama anket açmamışım. Benim favorim Shannon Brown ve Durant, buyrun sağ tarafa bu iki yarışmayla da ilgili anketi koyuyorum. Zaten 3'lük ve yetenek yarışmaları için anketler duruyor bir süredir...

Evans Yanlış Topun Peşinde

4 sezon önce Chris Kaman'a yaptığı hareketin bir benzeri... Maçı izlemedim ama teknik faul çalınmadığı için, herhalde Dalembert bir tepki göstermedi. Evans daha ilk maçından bunu yapıyorsa sezon ilerledikçe acaba ne yapacak?

Kaman bu hareketin karşılığında Evans'ı yere sermişti yanlış hatırlamıyorsam. Aşağıda bulabilirsiniz olay anının fotoğrafını, videoyu NBA youtube'dan kaldırmış. Bu sezonki diğer bu tarz pozisyonlara imza atan isimler de Garnett ve Sessions idi.

11 Şubat'tan Notlar

Günün hayvan performansları:
İlk yarısını izleyebildiğim maçta Lebron James 21’de 10’la 32 sayı attı, yanına 13 asist 8 ribaund 2 top çalma ekledi. İlk çeyrekten belliydi zaten, 15 sayı 5 asist ile kapamıştı ilk 12 dakikayı. Ayrıca son üç dakikada 7 sayı atarak yakın giden maçın Cleveland lehine bitmesinde de büyük etkenmiş tabii ki. Özellikle ilk çeyrekte biraz kolay fauller çalındığını, LeBron'un da bundan yararlandığını söylemeliyim.
Diğer tarafta Howard ve Shaq, faul problemlerine girdikleri için pek eşleşememişler. Shaq üçüncü çeyreğin başlarında 5. faulünü almış zaten. Howard hayvan olamasa da maçı saha içinden 9’da 6, serbest atış çizgisinden 10’da 7 atarak 19 sayı 11 ribaund 2 blokla tamamlamış.

Gecenin diğer maçında çok öne çıkan bir performans yok. Skor dağılımı çok iyiymiş zaten San Antonio’nun, çift hanelere çıkan 7 oyuncusu var. Spurs karşılaşma boyuncu öndeymiş ve Denver'ın yanlış şut seçimleri maç boyunca sürmüş. Ben üçüncü çeyreğin bir kısmını seyredebildim sadece. Billups bu çeyrekte istediği şut pozisyonunu çok nadir buluyordu. Toplamda da 8 üçlüğünden 1’inde isabet bulabilmiş. Yine üçüncü çeyreğin başlarında Denver aradaki farkı 4’e kadar indirmeyi başarabilmiş ancak Spurs üstünlüğü tekrar ele geçirip maçı da rahat şekilde 111-92 kazanmış deplasmanda. Duncan’ın 11’de 7’yle 16 sayı 7 ribaundu var.

Boşa kürek çekenler:
Ben izlerken 9’da 8’le oynuyordu Nene, maç bitene kadar ne başka şut kullanmış ne de ribaund almış ama Denver’ın hücumdaki en iyi ismi olarak tamamlamış maçı yine de. 20 sayı 9 ribaundu varmış maçta.

Takımı baltalayanlar:
Magic atıcılarından Lewis 3/9, Carter 0/2 ve Nelson 1/5 üçlük yüzdeleriyle oynamış. Toplam 7 asistlerine karşı 9 top kayıpları var. Howard’dan tam olarak faydalanamadıkları maçta da böyle olunca kazanmak zor oluyor tabii. İlk çeyrekte Howard'ı unutmuşlardı ve fark açılmaya başlamıştı. İkinci çeyrekte de Howard 3. faulünü aldı ama müthiş isabetli dış şutlar buldukları için farkı kapadılar ve Cavs gibi bir takıma 40 sayı attılar bir çeyrekte. Bu sayede devrenin skoru çok yakındı: 66-63. Ancak son çeyreğin 5 dakikalık bölümünde hiç sayı atamayınca, Cavs fırsatı değerlendirip maçı 106-115 kazanmış. Howard'ı beslemey sürdürdükçe skor bulan Magic, ona top inmeyince bu tarz 4-5 dakikalık kısır dönemler yaşadığını artık anlamalı. Gerçi son maçlarda anladıklarını zannediyordum ama dünkü maçın son çeyreğinde farklı ve kötü bir Magic varmış...

Denver takımının 3 ana skoreri komik bir maç geçirmişler. Toplamda 14/47 isabetle oynamışlar. Bu da farklı mağlubiyetin ana nedeniymiş. Tabii bildiğimiz Denver savunmasından da uzakmışlar takım olarak. Maçtan önce Spurs'ün en iyi oyununu oynaması lazım demiştim kazanmak için, tabii tam tersi Denver'ın sezonun en kötü performansını göstermesi de yeterli olmuş.

Günün X-faktörü:
JJ Hickson, eşleşme probleminden faydalandı ve doğru yerde doğru zamanda beslenmesinin de katkılarıyla 20 sayı gönderdi Magic potalarına 14’te 9 ile. 4 de ribaundu var. Özellikle ilk çeyrekte hücumda Lewis'i ezerek 13 sayı buldu. Lewis'in Shaq'e yardıma gitme isteği ve Hickson'ı devamlı boşlaması sonucu geldi bu sayılar.

Blair'ı maçı izlediğim bölümde göremedim, zaten 21 dakika süre almış fakat 11’de 8’le 17 sayı atmayı başarabilmiş Denver savunmasına karşı. 4’ü hücumda 9 ribaundu var ayrıca.

Iverson ve Kobe de All-Star'da Yoklar (Yedekler Kidd ve Lee)

Kobe bilek sakatlığı, Iverson da ailevi sorunlarından dolayı çekilmişler All-Star'dan. Stern yerlerine Kidd ve David Lee'yi almış. Iverson bence haketmiyordu bu sezon All-Star seçilmeyi, Lee de hakedenler arasındaydı. Şimdi ilk 5'lerden 2 adam çıktı, sistem nasıl işliyor açıkçası hatırlamıyorum. Doğu ve Batı takımının koçları Stan Van Gundy ve George Karl yedeklerin içinden bir oyuncuyu ilk 5'e yerleştirebilirler, en azından bana mantıklı gelen bu.

Seçimlere kısaca değinirsem, Doğu'da Josh Smith veya belki Stephen Jackson seçilebilirdi. Özellikle de Josh Smith'in şova daha yönelik olduğu kesin ama saf ama Lee'nin alınmasına da çok itiraz edilemez herhalde. Batı'da ise Kidd ile Monta Ellis vardı herhalde %90'ın aklında. Eh Monta da son maçı dizini burktuğu için kaçırmıştı. Bu durumda Kidd'e de sürpriz diyemeyiz. Ne de olsa sonuçta Kidd'den bahsediyoruz, kullandığım fotoğraftaki gibi paslar görebileceğiz onun sayesinde. Ve tabii ev sahibi şehirin takımında oynaması da ayrı bir etken.

11 Şubat Programı

12 Şubat Cuma 03:00 / Orlando Magic - Cleveland Cavaliers
12 Şubat Cuma 05:30 / San Antonio Spurs - Denver Nuggets

İki tane harika maç var. Keşke hasta olmasaydım ve yarın iş olmasaydı da izleyebilseydim canlı olarak ikisini birden. Bu arada Türkiye'de TV yayını yok.

İlk maç aslında oldukça kritik. Magic, 6 galibiyet önündeki Cavs'e konuk oluyor. Kazanarak farkı 5'e indirebilirler ancak yenilirlerse Cavs'in doğu 1.'liği neredeyse garanti hale gelir. Kalan 28 maçta 7 galibiyetlik farkın kapanması çok çok zor olur. Yani bir nevi doğu playoff'larında finale kadar ev sahibi olabilmek için en kritik maç diyebiliriz. West dönebilirmiş ancak dönse bile Gibson ilk 5'te başlayacakmış. Cavs'in 12 maçtır kazanması, seyircileri önünde olmaları (sezon boyu 3 maç kaybettiler sadece ve son 10 maçtır evlerinde kazanıyorlar) onları elbette avantajlı hale getiriyor. Mo ve West'in yokluğunda 10-11 civarında asist ortalaması tutturan LeBron'u saymıyorum bile... Ancak Orlando'nun da çok kötü oynadığı 40 günlük dönemden sonra yeniden form tuttuğunu ve Dwight Howard'ı artık beslediklerini, Vince Carter'ın da kendisini bulmaya bşaladığını söylemeliyim. Cavs favori ama ben Magic'ten iyi bir maç bekliyorum.

Nuggets maçı Spurs açısından çok önemli. Çünkü batı 7.'liğine kadar düştüler ve savunmaları SOS veriyor. İlk 2 maçı da kaybetmişlerdi Denver'a. Hatta yanılmıyorsam Carmelo yoktu son maçta Denver'da. Bu sefer Kenyon Martin oynamayabilirmiş. O yoksa bile Nuggets uzunlarına karşı Blair'a çok ihtiyacı olacak Spurs'ün bence. Carmelo ve Billups'ın sakatlıkları onları etkilemezse Spurs'ün kazanması bir hayli zor gibi duruyor. Silkinip sezonun en iyi oyununu sergilemeleri lazım...

11 Şubat 2010 Perşembe

Hayalet Arena

Dün geceki Milwaukee Bucks - New Jersey Nets maçına 1016 seyirci gelmiş topu topu. Tabii bunda New Jersey'de etkili olan kar yağışı (30-40 santim zannedersem) ve karşılarındaki takımın Bucks olmasının büyük payı var. Ama yine de 1016 rakamının aşırı derecede düşük olduğunu ve hatta TBL ile neredeyse çekişecek seviyede olduğunu unutmayalım. 4-48'i bir kenara bırakırsak, Nets'in bu sezonki durumunu bu seyirci sayısı en iyi açıklayan istatistik herhalde. Bu arada maçın box-score'una bakanlar 12873 rakamına aldanmasın, o satılan bilet sayısı. Aşağıda diğer resimleri bulabilirsiniz ama oyunculara değil arka plandaki tribünlere dikkat etmeniz gerekiyor.

2010-12 A.B.D. Milli Takımı Aday Kadrosu

Dün açıklanmış. Yalnız aşağıdaki listeye bakıp heyecan yapmadan önce şunu bilmek gerek, bu oyuncuların hiçbirinin 2010'da Türkiye'ye geleceği kesin değil neredeyse. Zaten Colangelo da "Çıkacak ve eklenecek oyuncular olacaktır." demiş. Örneğin Bosh, LeBron ve Wade bu yaz büyük ihtimalle serbest kalacaklar. 3'ü de "Önce bir takımla anlaşmadan kafamı milli takıma veremem." şeklinde açıklamalar yaptılar. Hatta Bosh daha 2 gün önce bunları söyledi. Bu arada kadro sadece 2010 için değil, 2012 Olimpiyatları'nı da kapsıyor. Her neyse efendim buyrun liste:

Carmelo Anthony (Denver Nuggets); Carlos Boozer (Utah Jazz); Chris Bosh (Toronto Raptors); Kobe Bryant (Los Angeles Lakers); Dwight Howard (Orlando Magic); LeBron James (Cleveland Cavaliers); Chris Paul (New Orleans Hornets); Dwyane Wade (Miami Heat); Deron Williams (Utah Jazz); Lamar Odom (Los Angeles Lakers); Amar’e Stoudemire (Phoenix Suns); LaMarcus Aldridge (Portland Trail Blazers); Chauncey Billups (Denver Nuggets); Kevin Durant (Oklahoma City Thunder); Rudy Gay (Memphis Grizzlies); Eric Gordon (Los Angeles Clippers); Danny Granger (Indiana Pacers); Andre Iguodala (Philadelphia 76ers); Al Jefferson (Minnesota Timberwolves); David Lee (New York Knicks); Brook Lopez (New Jersey Nets); Kevin Love (Minnesota Timberwolves); O.J. Mayo (Memphis Grizzlies); Kendrick Perkins (Boston Celtics); Derrick Rose (Chicago Bulls); Gerald Wallace (Charlotte Bobcats) and Russell Westbrook (Oklahoma City Thunder)

Yukarıda resmini kullandığım 2008 Olimpiyat kadrosundan Kidd, Prince ve Redd hariç herkes var. Ayrıca tam 11 tane uzun var kadroda, 12'ye düşerken 4 veya 5 uzun kalacaktır. Umarım Kobe-Carmelo-LeBron-Wade 4'lüsü gelir

Peja ile Paul'ün Arasındaki Sorun

Dün gece Paul'süz Hornets, çaylak oyun kurucusu 10 top kaybı yaparken, Celtics'i yenmeyi başardı. Ağızları açık bırakmaya yeter zaten bu sonuç ama benim parmak basmak istediğim başka bir nokta var: Peja Stojakovic.

Sezon başında Hornets maçlarında özellikle dikkat ediyordum, Paul'ün yarattığı bomboş atışlarda çembere bile zor değdiriyordu topu. Paul'ün sakat olduğu dönemde ise çok daha isabetli atmaya başlamıştı. Şimdi yine Paul yok ve Peja üçlükleri atmaya başladı. Merak ettim ve istatistikleri çıkardım.

Paul varken Peja: 38 maçta %36 ile maç başına 1.9 üçlük atıyor.
Paul yokken Peja: 13 maçta %44 ile üçlük atıyor ve maç başına 3.4 üçlük atıyor.

Üstelik şu son dönemde Magic, Thunder, Bobcats ve Celtics gibi takımlara karşı oynadılar. İki oyuncu arasında elbette bir problem yoktur sadece işin esprisi o. Yine de ilgimi çektiği için paylaşmak istedim.

10 Şubat Programı

11 Şubat Perşembe 02:00 / Miami Heat - Atlanta Hawks
11 Şubat Perşembe 02:00 / Philadelphia 76'ers - Toronto Raptors
11 Şubat Perşembe 02:30 / Sacramento Kings - Detroit Pistons
11 Şubat Perşembe 02:30 / Milwaukee Bucks - New Jersey Nets
11 Şubat Perşembe 03:00 / Boston Celtics - New Orleans Hornets
11 Şubat Perşembe 03:00 / Charlotte Bobcats - Minnesota Timberwolves
11 Şubat Perşembe 03:00 / Orlando Magic - Chicago Bulls
11 Şubat Perşembe 04:00 (NBA TV) / Portland Trail Blazers - Phoenix Suns
11 Şubat Perşembe 04:00 / Los Angeles Lakers - Utah Jazz
11 Şubat Perşembe 05:30 / Los Angeles Clippers - Golden State Warriors

Vakit yok maalesef birşeyler yazacak.

10 Şubat 2010 Çarşamba

Iverson - Billups Takası (Analizi)

Korkmayın Denver yeniden bu takası yapmıyor elbette. Sadece son zamanlarda etraftan duyduğum ve internetten okuduğum kadarıyla "O takas yapılır mıydı be abi Detroit ne düşünüyordu?" şeklinde bir görüş hakim çoğunlukta. Ben de yaklaşık 1.5 sene önce gerçekleşen bu takas hakkında bir yazı yazmaya karar verdim, Detroit açısından bakarak.

Aslında bu takası, 3 sezon evvel Ben Wallace'ın Bulls'a gitmesine izin verilmesini göz önüne alarak değerlendirmek lazım. Herhalde Ben Wallace'a istediği o abuk kontratın - 4 senede 56/60 milyon dolar civarı olmalı - verilmemesini eleştirecek kimse yoktur. Ben de zaten Bulls'un sadece defansıyla ön plana çıkan Big Ben'e o kadar para vermesini çok eleştirmiştim. O zamanlar tek eksikleri, boyalı alandan skor üretecek bir uzun iken potadan 1 metre uzaktan bile sayı bulamayan Ben Wallace'a o yatırımı yapmışlardı. Sonra zaten Ben Wallace'ın nasıl bir düşüş yaşadığını anlatmama gerek yok herhalde...

İşte Detroit'in çöküşü aslında o zaman başladı. Zaten o gitmeden evvelki sezonda da Miami'ye kaybetmişlerdi. Ancak Big Ben'ın ayrılmasıyla takımın ve muhtemelen de NBA'in en iyi boyalı alan savunmacısını kaybettiler. Hatta onun gidişiyle takım ruhunu ve 'gaz verici' oyuncularını kaybetiklerini bile söyleyebiliriz. Bu biraz Rasheed'in konsantrasyonunu kaybetmesine neden oldu zannedersem ve sonraki iki sezonda da sırayla Cavs ve 3 süper yıldıza sahip Celtics'e elendiler. Elindeki mevcut kadroyla doğudaki şampiyonluk yarışında 1-2 adım geride olduğunu anlayan Dumars çok akıllıca bir hareket yaparak Billups'ı, Iverson'a karşılık takas etti. Peki niye akıllıcaydı bu hamle?

Öncelikle Billups takım oyunu içinde liderlik yapabilen ve takımla beraber kendi oyunu da yükselen bir isim. Zaten Denver'da yaptıkları da ortada. Ancak bir süperstar olmadığını zannedersem çoğu kişi kabul edecektir. Öte yanda Iverson, takıma uyum sağlaması durumunda bir üst seviyeye çıkmalarını sağlayabilecek bir yetenekti. Ayrıca bu takas aynı zamanda zararsız bir deneydi Pistons için. Çünkü Billups'ın senede 12 milyon dolar değerinde 4 sezonluk bir kontratı varken, Iverson'ın 20 milyon dolarlık, sezon sonu biten bir anlaşması vardı. Yani Billups'ı takımda tutup muhtemelen her sene şampiyonluk hedefinde yarı yolda kalmaktansa, Dumars "Iverson deneyi de tutmaz ve takım istenilen basketbolu oynayamazsa yeniden yapılanırız." diyerekten yaptı bu takası.

Ama işte sorun şu ki Dumars bu noktadan sonra hata üstüne hata yaparak Pistons geleceğini kararttı adeta. Yanılmıyorsam Iverson takasından hemen sonra Hamilton ile 3 senelik toplam 30 küsur milyon dolarlık bir anlaşma imzalamışlardı ve bu salary cap'lerine çok büyük bir darbe olmuştu. Geçen sezon Iverson deneyinin ne kadar başarısız olduğunu basketbolla alakasız kişiler bile biliyor zaten. Bunun üzerine geçtiğimiz yaz, cüssesi pozisyonunu oynamaya yetersiz bir şutör guard olan Gordon'a ve Villanueva'ya o kadar parayı vermeleri ile salary cap'lerini doldurdular. Halbuki 2010'a boş bir salary cap ile girip, boşta kalacak yıldızların peşinden koşup yeniden başa güreşen bir takım haline gelebilirlerdi. Bunlar tabii ki ihtimallerdi sadece ama şimdi yıllar boyunca orta sıralarda takılacak bir Pistons izleyeceğiz.

Bu sezon sakatlıklardan çok çektiler ve muhtemelen de ileride daha iyi yerlerde olacaklar ama şu kadronun şampiyonluğa oynayacağını düşünen biri varsa Pistons kulübünde, bu hayalciliğinden dolayı akıl hastanesine kaldırılması gerekebilir...

Yarım Çıplaklığıyla: George Hill

Hatırlarsanız Greg Oden'ın çıplak fotoğrafları bundan 2-3 hafta kadar önce internete düşmüştü. Şimdi de Spurs'ün guard'ı George Hill aynı olaydan müztarip oldu. Oden gibi onun da eski kız arkadaşı sızdırmış fotoğrafları. Domino efekti var zanendersem, bundan sonra Shaq'ınki çıkarsa şaşırmam.

Oden'ınkiler sansürsüzdü ancak Hill'in resimleri sadece sansürlü halde düşmüş internete yanılmıyorsam. Spurs'ün avukatları resimleri sunan thedirty.com'a bir uyarı mektubu göndermiş. Ancak sitenin avukatı da geri gönderdiği mektupta, thedirty.com'un bu fotoğrafları yayınlamaya hakkı olduğunu yazmış. Sitede de zaten "Spurs, kusura bakmayın bu resimler buradan kalkmayacak." yazılmış durumda. Spurs'ün bu çabası aslında olayı daha da büyütüp, daha çok kişi tarafından duyulmasına neden oluyor. Yani LeBron'un üzerinden basılan smaç olayında Nike'ın yaptığı hatanın aynısı...

Ayrıca Hill'in çıplak fotoğraflarına ek olarak, kız arkadaşına attığı seks içerikli mesajlar da var efendim. Gerçi mesajlar bana göre daha bir kabul edilebilir sonuçta ama gerçekten Oden'da yazdığımı tekrarlıyorum. Niye ünlü bir sima, çıplak fotoğrafını çekip kız arkadaşına yollar? Biraz ileri görüşlü olmak çok mu zor?

Fotoğraf için tık
Mesaj için tık
Mesaj 2 için tık
Komple fotoğrafların olduğu site için tık

Eşşek ve Monta Ellis

All-Star haftasonunda, Cumartesi günü düzenlenecek "Eşşek" yarışmasına Durant'in katılıp ünvanını korumaya çalışacağına daha önce yazmıştım. Onun karşısına çıkacak oyuncular belli olmuş: Casspi ve Rondo. Özellikle Celtics'in oyun kurucusunu görmeyi beklemiyordunuz değil mi? Ben beklemiyordum orası kesin. Bence Casspi ile Durant'ın izlemeleri gereken taktik çok açık: Uzak mesafeli şutlarla direk Rondo'yu eleyip sonra şampiyonluk için kapışmalılar.

Ama keşke NBA yönetimi Monta Ellis'i keşke alsaydı bu yarışmaya. Bir süre önce antrenmanda attığı abuk ve aşırı zor basketi paylaşmıştım, şimdi daha da uzak mesafelisini atmış. Belki Eşşek'e katılamıyor ama basketbol hayatı bittiğinde maskot olarak herhangi bir takımda rahatlıkla görev alabilir.


Link

9 Şubat'tan Notlar

Günün hayvan performansları:
Kevin Durant 33 sayı 11 ribaundla tamamlamış maçı. Üst üste 25 maçtır 25 sayı ve üzerinde atıyor. Hatta bu 25 maçın 20'sinde de 30 sayının yukarısında attı. Ben de üçüncü çeyreğin sonundan itibaren maçı izledim, o yüzden yeri gelmişken bahsetmemek olmaz.

Maçın başına geçtiğimde Kaan Kural oyunun yönünü belirleyenin top kayıpları olduğundan bahsediyordu, ilerleyen bölümde de çok farklı bir şey olmadı açıkçası. İzleyebildiğim bölümde herhalde 12-13 top kaybı yapmıştır Trail Blazers. Böyle olunca da eşit olan maç son çeyreğin yarısında Oklahoma City kontrolüne geçti tabii. Üstelik top kayıpları Durant’in olmadığı bölümde gelince fark da Durant yokken açıldı. Ardı ardına 13 sayı atan Harden’ın hakkını vermek lazım elbette. Durant de oyuna girince attığı basketlerle maça son noktayı koydu, böylece batıda 6. sıraya yerleşmiş oldu Thunder.

Karşılaşmayı toplam 22 top kaybıyla tamamladı Portland evinde. Üçlük çizgisinin gerisinden sadece 20’de 3’le şut atmışlar. Ayrıca fake atan Kristic’in üstüne zıplayan Webster, kuyruk sokumunun üstüne düşüp maçı terk etmek zorunda kaldı.
Portland’ın kağıt üzerinde öne çıkan isimleri 22 sayı 6 asist 6 ribaundla Andre Miller ve 15 sayı 15 ribaund 4 asist 4 top çalmayla Aldridge.

Boozer 17’de 13’le 34 sayı atmış, yanına 14 ribaund 4 asist 4 top çalma eklemiş. Ben izlerken karşısına Kaman’ı aldığı her pozisyonda ezmişti onu. Maç çekişmeli geçmiş ama son çeyrekte üstünlüğünü sağlamıştı Jazz. Baron Davis bitime yakın farkı 3’e indirme şansı yakalamıştı çaldığı topla fakat boş turnikeyi kaçırdı ilginç bir şekilde. Utah maçı 109-99 kazanarak galibiyet serisini 9’a çıkardı.

Lebron James 32 sayı 11 asistle oynamış. Aslında hem Nets’e karşı hem de zaten alışık olduğumuz performans ama ligdeki kaç oyun kurucu 32 sayı 11 asistle oynuyor ki? Ayrıca son 10 maçtır 10.2 asist ortalamasıyla oynadığını belirtmek gerek.

Atlanta’da Jamal Crawford 14’te 9 şut ile 28 sayı atmış Memphis potalarına. 3 ribaund 2 asisti var aynı zamanda. Son çeyrekte 4 üçlükle beraber 14 sayı atarak, zaten önde oldukları maçı iyice koparmış. 4 tane top kaybı var ama görmezden gelelim, sonuçta kariyerinde ilk defa oynadığı takıma bu kadar olumlu katkı sağlıyor herhalde.

Tyreke Evans 27 sayı 10 ribaund 6 asistle sonunda takımını galibiyete taşımış New York’ta. 26’da 11’lik şut performansı Knicks'e karşı kötü olsa da normal sürenin son 12 sayısının 10'una imza atarak maçı uzatmaya götüren isim olmuş, turnike antrenmanı yapmış Knicks karşısında adeta. Maçta istatistik bakımından göze çarpan diğer isim iki maç önce kariyer rekoru kıran Donte Greene. Bu gece de 12 şutundan sadece üçünü kaçırmış, üstüne 8 ribaund 3 asist eklemiş.

Boşa kürek çekenler:
21’de 8 gibi çok kötü bir yüzdesi var fakat 10’u hücumda olmak üzere 18 ribaund almış Bogut. 3 bloğu ve 3 de asisti var attığı 17 sayının yanında. Maç boyunca kaçırdığı şutların bir kısmı tiplediği toplardan oluşuyordur elbette ama ilk çeyrekte 7’de 0’la oynadığını da belirtmekte fayda var. Zaten Bucks oyuncuları %16’yla oynamış çeyrek boyunca, maçı da 93-81 kaybetmişler.

New York’un kaybettiği maçta öne çıkan isim 15/23 ile 35 sayı 5 ribaundluk performans gösteren Wilson Chandler olmuş. 2 top çalma 2 de bloğu var.

New Jersey’de Brook Lopez 23 sayı 14 ribaund, Courtney Lee 24 sayı 7 ribaundla oynamış ama bulundukları takım Nets, rakipleri de Cavaliers olunca galibiyet yüzü görmek hayal olmuş elbette.

Günün X-faktörü:
Chicago’nun son günlerdeki dengesiz ismi Salmons, kenardan gelip takımının ihtiyaç duyduğu katkıyı sağlamış; maçı 7/10 saha içi 7/10 serbest atışla 21 sayıyla tamamlamış. 2 ribaund 2 de asisti var ekstra olarak.

Maça yine kenardan dahil olan Lou Williams, son derece efektifmiş. 6’da 4 şutla 16 sayısı ve 7 asisti var. Sadece 1 top kaybı yapmış oynadığı 26 dakikalık sürede. Iguodala’nın 24, Brand’in 21 sayılık katkılarıyla maçı çok rahat kazanmış 76ers. Benchten tam 49 sayı gelmiş ayrıca. 76ers’ın üst üste aldığı 5 galibiyet oldu bu ki 4 maçtır Iverson’dan yoksunlar.

Dallas’lı oyuncular Knicks’i kıskandıracak kadar beter savunma yapmış olsa da Denver oyuncularını atlamadan olmaz. Benchten 57 sayılık katkı gelmiş maçta. Jölesiz Chris Andersen 6’da 4’le 14 sayı 10 ribaund 2 top çalma 1 blokla öne çıkmış. Sayacak pek çok oyuncu var ama muhtemelen fark açıldığı için bu istatistiklerin çoğu maç bittikten sonra geldi, o yüzden pek de önemi yok. Maçın asıl yıldızı ise 9’da 8’le 21 sayı 8 ribaundla oynayan Nene.

Takımı baltalayanlar:
Mavericks defansı epeydir eski günleri anımsatıyordu ama bu maç iyice boşlamışlar artık. %60.8’le sayı atmalarına izin vermişler Denver oyuncularının. Tamam, takımın en iyi savunma oyuncusu yoktu maçta ama bu kadar da olmaz ki. Kendileri de %38’de kalınca 36 sayı farkla kaybetmişler. Şut yüzdeleri arasında bu kadar büyük fark olunca, rakibinden 19 ribaund daha az almış Dallas oyuncuları doğal olarak.
Ayrıca özel olarak Dirk'ten de bahsetmek istiyorum. 17'de 5'le oynamış takımın yıldızı olarak. Sadece 4 ribaundu var hem de. Geçen sene playofflarda onu çok iyi savunan Kenyon Martin yokken bile ezilmiş Denver uzunları tarafından.

Houston oyuncularını toptan buraya yazmak lazım aslında. Toplamda 86 şutlarından sadece 26’sında isabet bulabilmişler, %30’a tekabül ediyor bu rakam. Tabii Miami defansını da yok saymamak lazım, kimse durup dururken %30 atmaz ama feciymiş Houston bu gece. Yıldız oyuncu eksikliği anca bu kadar bariz ortaya çıkabilirdi herhalde. Savunmada da görevlerini yerine getirememişler, %52’yle atmasına izin vermişler Miami’nin. 66-99 kaybetmişler maçı doğal olarak. Baltacılardan Aaron Brooks 3/16 saha içi yüzdesi ve tek asistine karşı 4 top kaybıyla öne çıkıyor.

Portland'ın bench katkısı şahaneymiş. Blake-Fernandez-Bayless üçlüsü 2/18 saha içi isabetle oynamış. Hem de maç başa baş giderken olmuş tüm bunlar, düpedüz baltayı geçirmişler yani.

Kendisi söyledi mağlubiyetin kendi suçu olduğunu Twitter'ında, ben maçın sadece son dakikalarını izlediğim için kesin yargıya varamayacağım ama özetteki son pozisyona dikkat edin. Maçın bitimine bir dakikadan fazla varken Deron Williams'ı arkasından savunuyor resmen Baron Davis. Yeni bir teknik olsa gerek... Ondan hemen önce de bomboş da bir turnike kaçırmıştı zaten.

Bizimkiler
Memo 8 şutundan 2’sinde isabet bularak 8 sayıda kalmış. 4 ribaundu var, iyi bir performans değil doğal olarak. Yine de Kaman’ın kötü şut yüzdesinde onun payı vardır diye umuyorum.

Ersan için de söyleyecek fazla şey yok. Takım olarak kötü başladıkları maçta sadece 10 dakika süre almış. 2’de 0’la sayısı yok, 3’ü hücumda 4 ribaundu var.

Ne Oldu Bu Savunmaya? (Spurs Analizi)

NBA'i biraz yakından takip eden kime sorsanız "Spurs'ün problemi ne?" diye, cevabı çok büyük ihtimalle "Savunma" olacaktır. Evet orası kesin. Son 10 sene içindeki en kötü Spurs savunmasını izlediğimi söyleyebilirim. Koç Popovich'e de bu konu hakkında ilginç bir soru sormuşlar: "Ya Bowen olsaydı?"

Düşünmeden yanıtlamış Spurs'ün koçu: "Bowen çözüm değil, zaten eskiden yaptıklarını hala yapabiliyor olsaydı ya bizde ya da başka bir takımda oynuyor olurdu." Bu cümleye elbette ki aynen katılıyorum, zaten Bowen 39'una basacak birkaç ay sonra. 2007 yılında Spurs şampiyon olurken bile yavaşladığının sinyallerini ufak ufak veriyordu. Hele 07-08'de Bowen'a neden 30 dakika süre verildiğini hiç anlamamıştım, 37 yaşında artık ayakları gitmiyordu ve adamını savunamıyordu. Sonraki sezon en nihayetinde Popovich de bunu gördü ve dakikalarını kıstı, zaten sonra da Richard Jefferson takasında kullandılar bir zamanların en iyi dış savunmacısını.

Gelelim takıma yeni katılan Jefferson'a. Öncelikle onun, NBA'deki iyi savunmacılar arasında olduğunun altını çizmeliyim. Elbette ki, asla bir Bowen veya Battier olamaz ama kesinlikle ortalamanın üstünde bir savunmacıydı, ta ki bugüne kadar. Evet, Spurs'e geldiğinden beri onu savunma tanımak güç. Hücumda da bekleneni veremiyor ancak Spurs için bu bir problem değil. Defansta asla adamının önünde duramıyor, karşısındaki hücumcu kim olursa olsun Jefferson'ı geçmeyi başarıyor. Ya fake'e zıplıyor, ya yatay hareketi yavaş kalıyor, bir şekilde adamını kaybediyor. Yetmiyormuş gibi takım arkadaşlarından yardım geldiği zaman, yardım gelen yere rotasyona bile koşmuyor Jefferson. Ama sadece problem onda mı? Hayır. Duncan, Blair ve Hill hariç kimse defansta rakibinin önünde kalamıyor, Manu'yu da ekleyebiliriz bu 3'lüye belki biraz. Ama Parker, Jefferson, Mason ve Bogans'ın dışarıda adamlarını tutamadıkları o kadar açık ki. Ve aynı Jefferson'da yazdığım gibi, hepsi savunmadıki rotasyonda aksıyorlar adamlarını kaçırdıktan sonra. Pick & roll'da da çok çok zorlanıyorlar takım olarak bu yüzden. Bunların dışında özellikle Bogans'ı ufak çaplı bir Bowen olsun diye takıma katan Popovich'e çok şaşırmıştım bu karardan dolayı. Çünkü Bogans NBA'deki ortalama savunmacılardan biri ve nedense kendisine "iyi savunmacı" diye bir etiket yapıştırılmış durumda. Kısacası Spurs'ün defansının eskisi gibi olmamasının en büyük sebebi bu dış oyuncuların savunmada yaşadıkları problemler...

Bunun yanında Spurs'ün bir başka sorunu da rakibin şutlarını bozamamak. Evet McDyess iyi bir savunmacı, yer tutmasını çok iyi biliyor ama şut bloklamak konusunda son derece zayıf. Nitekim Blair da çok savaşçı ve ribaund canavarı ama potaya topu atacak rakibin gözünü korkutan bir oyuncu değil. Böyle bir eksiği de var Spurs'ün bana göre. 10 senedir Duncan'ın yanında oynayan uzunlara bakarsak, genel olarak ortalamanın üzerinde yardım savunmacısı olduklarını ve blok tehditlerinin olduğunu görebiliriz. Bu sezonki ikili, şut bozmak ve boy-cüsse konusunda sıkıntı yaşıyorlar. Spurs'ün geçtiğimiz senelere oranla boyalı alandan çok daha fazla sayı yiyor. Çok daha fazla derken kesinlikle abartmıyorum, rakipler o kadar kolay atışlar buluyorlar ki yakın mesafeden... Aslında bu problem biraz da yukarıda saydığım dış oyuncuların adamlarını kaçırması sonucunda iyice ortaya çıkıyor.

Farkındaysanız Magic yazısında savunmaya nasıl değinmediysem, burada da hücuma hiç girmedim, çünkü Spurs'ün asıl problemi savunmada. Peki çözüm nasıl sağlanır? Bir kere NBA'de bir Bowen daha yok, kaldı ki olsa da Popovich o konuya da bir açıklık getirmişti verdiği cevapta: "2005'teki Bowen gelse bile, bizim takım savunmamız kötü asıl olarak." diyerek, benim yukarıda anlattığımın özeti diyebiliriz bu cümleye. Bunun çözümü de Popovich, teknik kadro ve zamandan geçiyor. Her ne kadar Spurs'ün All-Star arasından sonra başlayan çıkışına alışık olsak da, takımın defansta bir kimyasının oluşması ve takım halinde iyi savunma yapması çok uzun süreli çalışmalar gerektirir. Bakalım Popovich son zamanlardaki en kötü Spurs savunmasını adam etmenin yolunu bulabilecek mi? Belki de blok tehdidi yaratan bir uzun konusunda Wizards'ın takas etmek istediğine dair söylentiler çıkan Haywood da düşünülebilir. 5 sezon önce Nazr Mohammed'i ve 2 sezon önce Kurt Thomas'ı takasın son günlerinde almaları ve şu anki kötü gidişat yine bir uzuna yöneleceklerine dair bir işaret olabilir...

9 Şubat Programı

10 Şubat Çarşamba 02:00 / Washington Wizards - Charlotte Bobcats
10 Şubat Çarşamba 02:00 / New Jersey Nets - Cleveland Cavaliers
10 Şubat Çarşamba 02:00 / Chicago Bulls - Indiana Pacers
10 Şubat Çarşamba 02:00 / Minnesota Timberwolves - Philadelphia 76'ers
10 Şubat Çarşamba 02:30 (NBA TV) / Sacramento Kings - New York Knicks
10 Şubat Çarşamba 02:30 / Houston Rockets - Miami Heat
10 Şubat Çarşamba 03:00 / Atlanta Hawks - Memphis Grizzlies
10 Şubat Çarşamba 03:00 / Detroit Pistons - Milwaukee Bucks
10 Şubat Çarşamba 04:00 / Dallas Mavericks - Denver Nuggets
10 Şubat Çarşamba 05:00 (NBA TV) / Oklahoma City Thunder - Portland Trail Blazers
10 Şubat Çarşamba 05:30 / Utah Jazz - Los Angeles Clippers

Günün en güzel maçı Mavs-Nuggets gibi duruyor. Ancak NBA TV'deki Thunder-Blazers da ilgi çekici. Thunder üst üste 6. maçını kazanmayı umuyor. Durant müthiş formda son 2 aydır. Rose Garden'da Blazers ile oynanacak bir maç elbette kolay değil ama Roy'suz Blazers karşısında kazanmaları sürpriz olmaz.

Nowitzki ve Dallas'ın Denver pota altına karşı zorlandıklarını biliyoruz. Geçen sezon yanılmıyorsam bütün normal sezon maçlarını kaybetmişlerdi, playoff'larda da elenmişlerdi zaten. Bu sezon yenmeyi başardılar ilk maçta ancak bu gece oynaması muallakta olan Nene, Billups ve Carmelo sağlıklı bir şekilde çıkarlarsa maça Mavs'in işi çok çok zor olacak. Ama çok fazla belirsizlik var oyuncular hakkında, o nedenle maç hakkında başka bir yorum yapmak zor.

9 Şubat 2010 Salı

Kevin Martin Nereye? Celtics?

Genç Kings'in lideri olması bekleniyordu Kevin Martin'in ancak onun yokluğunda Tyreke Evans bu işin altından kalkabileceğini gösterdi. Bunun üzerine Martin döndüğü zaman Evans ile bir uyum yakalayamaması da eklenince Martin'in kontratı Kings yönetiminin gözüne batmaya başladı. Aslında sezon başından beri ufak ufak takas haberleri çıkıyordu keskin şutör hakkında ama son zamanlarda Mavs ve Celtics'in onu kadrolarına katma isteği hakkında çok sık haber çıkmaya başladı. Blog'un takipçileri bilir, aslında bu tür dedikodulara pek yer vermem. Ama Celtics - Martin ilişkisi konusunda ufak birşeyler yazmak istedim.

Öncelikle Celtics açısından olaya yaklayaşım. Birkaç hafta önce Monta - Ray Allen takası gündeme geldiğinde Ainge gibi ben de gülmüştüm. Çünkü hem Monta'nın feci kontratı, hem cüssesi yetersiz bir şutör guard olması, hem de dış şutunun pek bulunmaması nedeniyle böyle bir takasa ihtimal vermemiştim. Ancak Kevin Martin NBA'de şu anda Allen'ın yerini alabilecek en iyi adaylardan biri bana göre. Neden? Çünkü Celtics'in ana parçalarını tamamlayacak şekilde dış şut tehdidi var, ayrıca kendi şutunu yaratabilen bir isim ve de kontratı Monta'nınkine göre 1 sezon daha kısa. Bütün bunlar tabii ki Celtics'in işleyen (gerçi bu sezon ne kadar işlediği tartışılır) sistemini bozacağı anlamına gelmiyor ama yine de Celtics için adı geçen isimler arasında Martin'in en mantıklı aday olduğuna inanıyorum. Tek sorun Ray Allen'a göre savunma yapma isteğinin düşük olması belki de.

Ayrıca Allen'ın 20 milyon dolarlık biten kontratı da Sacramento için müthiş bir nimet. Öbür tarafta Boston için bu kontratın bitmesi aynı öneme sahip değil. Martin'le ilgilenen takımlar arasında ismi geçen Dallas'ın da elinde Josh Howard'ın biten kontratı var. Fakat bence Dallas'ın eksik parçası Kevin Martin değil. Zaten böyle bir takasa 3. bir takımın da dahil olması gerektiği yazılıyor, bu da ihtimalleri düşürüyor.

Aslına bakarsanız ben Martin'in sezonu Kings formasıyla bitireceğini düşünüyorum ama Ray Allen'ın takas edileceği yönünde iddialar ortaya atıldığında "Bir tek Martin'le yaparlarsa mantıklı olabilir." şeklinde bir düşünce geçmişti aklımdan. Dün çıkan bir dedikoduda bu takası görünce, birşeyler karalamadan edemedim.

8 Şubat'tan Notlar

Günün hayvan preformansları:
Vince Carter sonunda ondan beklenen çıkışı beklenmeyen şekilde gerçekleştirdi. Aşağıda yazıyor ama ben bir kez daha söylüyorum: 27’de 19’la 48 sayı 7 ribaund 3 asist. İnternet kötü olduğu için izleyemedim ama box score’a baktığımda ilk yarıyı rahat bir üstünlükle kapamıştı Hornets. Ben de maçın bittiğini düşünmüştüm, ne de olsa Carter’dan bu performansı beklemiyordum. Kaç kişi beklerdi ki zaten. Dediğim gibi burada önemli olan maçın kazanıldığı kesinleştikten sonra değil, ilk yarıyı 70-55 geride kapadıktan sonra bu performansı sergileyebilmek. Tebrik ederiz Carter’ı, bakalım bir anlık patlama mıydı yoksa eski performansına dönecek mi göreceğiz.

Pau Gasol, Kobe’den yoksun takımını müthiş bir oyunla galibiyete taşımış. Belki de kariyerinin en iyi maçlarından birini çıkarmış bu gece. Duncan’a karşı hem de. 20’de 8 şut yüzdesi kötü ama 21 sayısının yanında 8’i hücum olmazk üzere 19 ribaund ve 8 asisti var. Yetmiyormuş gibi 5 de blok yapmış İspanyol oyuncu. İkinci yarıdaki oyunuyla Spurs’ü yenmeyi başarmış Lakers.

Jason Terry 36 sayıyla (6/9 üçlük, toplam 9/17) Dirk’ün ilk yarıdaki faul problemi nedeniyle istediği süreyi alamadığı maçta takımının skor yükünü çekmiş. İzlediğim kısa süre içerisinde elinin sıcak olduğunu göstermişti zaten. Ayrıca 9 da asisti var Kidd’in 12’sinin yanında. Maçı 4. çeyrekteki oyunlarıyla kazanmış Mavericks oyuncuları.

Boşa kürek çenekler:
27 ve üstü sayı atan 3 oyuncusu var Hornets’in. Darren Collison, bir Chris Paul olamaz ama 27 sayı 9 asist 4 top çalma yapabilecek biri olması da pek beklenmiyordu. David West ona 19’da 10’la 27 sayı atarak yardımcı olmuş. Son olarak Peja 29 sayıyla bu sezonki en yüksek skoruna ulaşmış 18’de 11 şut atarak, ayrıca 9 ribaundu ve 5 asisti var. Paul yokken Peja daha iyi oynuyor şaka maka...

Anthony Morrow 20’de 12’yle 33 sayı göndermiş Mavericks potalarına. Bu sezon attığı en fazla sayı oluyor bu. 11 ribaundu ve 4 asisti var ayrıca. Maçtan diğer önemli bilgi, 27 sayı 5 asist 5 ribaundu 4 top çalması olan Monta Ellis maçın son çeyreğinde girdiği bir pozisyonda sol dizini incitmiş. Kendisi önemli bir şey olmadığını söylüyor.

Takımı baltalayanlar:
Aslında sadece 2/9 isabeti yüzünden buraya yazmak biraz acımasızca gibi ama Richard Jefferson bu sezon beklentileri hiç karşılayamıyor. Onu "NBA'de kontratını en haketmeyen oyunculardan biri" şeklinde eleştirileri haklı çıkartacak kadar sönük oynuyor.

Shannon Brown, Portland maçından gaza gelmiş olsa gerek. Yine ufak bir Kobe olmaya çalışmış ancak 3/13 isabette kalmış.

Günün X-faktörü:
Eski formuna dönmek isteyen bir diğer oyuncu Josh Howard, 12’de 7 şu atarak 25 sayı üretmiş. Serbest atış çizgisinden de 12’de 10’la oynamış. Nowitzki’nin açığını kapayan diğer bir oyuncu da oymuş yani. Ona ek olarak Gooden 14’te 8’le 24 sayı atıp 10 ribaund alarak takımının kazanmasına katkıda bulunmuş. Tabii kenardan geldiğini söylemek doğru olmaz çünkü yerine ilk 5’te yer alan Najera sadece 3 dakika süre almış.

Kaman Artık Bir All-Star

Chris Kaman, All-Star'dan affını isteyen Roy yerine David Stern tarafından batı karmasına seçildi. 2 sezon önce yaptığı harika çıkışla dikkatleri üzerine çeken, ardından geçtiğimiz sezon topuk dikeni nedeniyle istediği seviyede ve yeterince oynayamayan Kaman kariyerinde ilk defa 20 sayı ortalamaya çıktı bu sezon. Sadece istatistiksel olarak değil, oyunuyla da çok büyük mesafe katetti Kaman. 2007-2008'de gördüğümüz pivot hareketlerini bir üst seviyeye taşırken, aynı zamanda sol eliyle yaptığı atışları da çok geliştirdiğini gördük bu sezon. Bunlar yetmiyormuş gibi orta-uzak mesafeli şutlarında da ligin iyi uzunlarından biri haline geld sayılır. Yani bu seçimi haketmediğini söylemek yanlış olur. Ama bana kalırsa doğru bir seçim olmadı Kaman. Neden?

Hem Monta Ellis'in daha çok hakettiğini, hem de kişisel tercihim nedeniyle Kidd'in çok daha iyi oturacağını düşünüyordum All-Star'a. Bunların yanında, şimdi Batı karmasında tam 6 tane uzun oldu. Pivot ve uzun forvette yani topu topu 2 pozisyonda, 6 adama süre dağıtılması gerekecek. Öte yanda sadece 4 guard ve 2 kısa forvet var takımda, üstelik guard'lar da kısa forvete kayabilecek cüsseye sahip değiller. Tabii ki All-Star maçı olduğundan Nowitzki'yi ve Kobe'yi kısa forvette görebiliriz ama yine de bir guard alınması daha doğru tercih olurdu. Bana göre All-Star'ın ana parçası kısalar, uzunlar topla oynadıkça düz ve ciddi bir maça dönüşüyor bu şov. Yanılmıyorsam 2006 All-Star'ından sonra Duncan hep kısaların oynadığını kendisine hiç top gelmediğini falan söylemişti basın toplantısında, T-Mac de "Eee bu kısaların oyunu, size söz düşmez." gibisinden bir cevap vermişti ve Duncan basın toplantısını terketmişti. Bu demek değil ki, uzunlar oynamasın All-Star'da ama sadece bu guard-uzun dengesine dikkat çekmek istedim.

Hayırlı olsun ve tebrikler Kaman'a.

Vinsanity Geri mi Döndü?

Son 3 maçtır ufak ufak geri dönüş sinyalleri veriyordu, dün gece 27'de 19 isabetle 48 sayı üretti ve kariyerinin en yüksek 3. skoruna ulaştı. Üstelik öyle kopmuş bir maçta veya rahat bir maçta falan değil. Hornets attıkça ve maçı önde götürdükçe takımını sürükleyip oyunda tutan adamdı Carter, ikinci yarıda 34 sayı üretti. Omuzu %100'e yaklaşıyor herhalde gitgide. Yeter ki bazı maçlarda olduğu gibi zorlama atışları kaçırdıkça, ısrarla denemesin. Şu son maçları umarım düşündüğüm gibi çıkışa geçmesinin bir sonucudur.


8 Şubat 2010 Pazartesi

8 Şubat Programı

9 Şubat Salı 03:00 / New Orleans Hornets - Orlando Magic
9 Şubat Salı 05:30 (NBA TV) / Dallas Mavericks - Golden State Warriors
9 Şubat Salı 05:30 / San Antonio Spurs - Los Angeles Lakers

Bynum büyük ihtimalle yok, Kobe hakkında bir açıklama yok sadece Phil Jackson "Ona kalmış All-Star'a kadar oynayıp oynamayacağı" demişti dün... Bu ikili yokken ve Lakers da istikrarsız bir basketbol oynarken, Spurs'ün favori olduğunu söylerdim ama çok kereler tekrarladığım gibi onlar da bu sezon istenilen seviyede değiller. Önceki maçta AT&T Center'da Kobe sırt ağrıları nedeniyle maçı erken bırakmıştı ve Spurs de fark atmıştı bakalım bu sefer ne olacak, Kobe-Bynum'ın oynayıp oynamayacakları veya ne seviyede olacakları önemli...