Şansa denk geldiğim bir video. Transformers'ın bir bölümünde, Optimus Prime ve autobot'lar basketbol oynuyorlar. Müthiş bir şeklide NBA playoff'ları teması oturtulmuş...
Oysa bir umuttu #5; Blerim Džemaili
14 saat önce
Miami Heat, Cavs'in Moon'a verdiği kontratla eşleşmeme kararı aldı. Bunu zaten bekliyordum. Önceki Moon yazımda da Heat'in 2010'a salary cap ayırmak isteyeceğini ve eşleşmeyeceğini düşündüğüm için, bu transfer bitmiş gibi yazmıştım. Riley de Moon'u ellerinde tutmamalarının nedeni olarak, aynen bu açıklamayı yapmış.
3 yılda 21 milyon dolar alacakmış Miller. Ama ben gerçekten bu olayı anlamıyorum. Bir takım düşünün ki, önce kısa forvet olarak Hedo'yu kadroya katmak istiyor. Bu iş olmayınca uzun forvet Millsap'e yöneliyor ve onunla sözleşme imzalıyor. Jazz o kontratla eşleşip Millsap'i elinde tutunca bu sefer Lee'yi ikna turları başlıyor. O alanda da başarısız bir operasyondan sonra, şu dakikaya geliyoruz: Miller, Portland'da. Ne alaka değil mi? Portland'ın ilgilendiği adamların pozisyonlarına bak çay demle...
Blazers'a olan uyumuna bakalım şimdi de: Bir kere, Blazers'ın Roy'dan sonra topu elinde tutacak ikinci bir oyuncuya kesinlikle ihtiyacı vardı. Bu sezon Roy'un rakipler tarafından bunaltıldığına defalarca şahit olmuştuk. Bu eksiği Hidayet ile gidermek istiyorlardı ancak o Raptors'ı seçti. Miller, oyunun temposunu kontrol edebilmesi ve doğru adamı topla buluşturmasıyla Roy'un hücumdaki yardımcısı olacaktır. Ayrıca skor üretimine gelelim: Evet belki üçlüğü yoktur ama sayılarının çoğunu 1'e 1 oyun sonrasında boyalı alandan bulur. Bunların üstüne Miller zamanında ligin asist lideri olmuş, çok tecrübeli bir oyun kurucu. Miller'ın yukarıda değindiğim çok kritik bir eksiği bulunuyor: Üçlükler. Ben, bir oyun kurucunun çok ekstra bir skor katkısı yapmadıkça, üçlük sokabilmesi gerektiğini düşünürüm. Herşeye rağmen benim düşünceme göre, Miller'ın diğer pozitif tarafları ağır basacak ve Portland'da başarılı olacaktır.
Aklımın bir köşesindeydi ama gün içinde yoğunluktan yazmayı unutmuşum. Marbury 24 saat boyunca canlı yayın yapıyor. Şu adresten bakabilirsiniz.
Sam Bowie... Tanımayanlar için şöyle özetleyeyim: Kadrosunda tarihin en iyi şutör guardlarından Clyde Drexler'ı bulunduruyordu Portland. 1984 draft'ında Michael Jordan'ı "ikinci şutör guard gereksiz, yetenekli uzun az bulunur biz Bowie'yi seçelim" diyerek pas geçmişlerdi. Bowie, yıllar boyunca sakatlıklarla boğuşmuş, bir türlü beklenilen seviyeye çıkamamış ve Portland şehrinin kafasını duvarlara vurmasına sebep olmuştu. 2007 draft'ını hatırlar gibi oldunuz değil mi? Blazers, kaliteli uzunun zor bulunduğuna kanaat getirerek Durant yerine Oden'ı seçmişti.
Bunun 1 numaralı sebebi tabii ki tecrübe. Ama Oden'ın geçen sene maç başına 4 faul alarak sadece 21 dakika sahada kalabildiğini hatırlatayım. Kısacası bu genç adam savunmada pozisyon almayı ve ayaklarını çekmeyi bilmiyor. Neredeyse her içeri penetre eden guard'ın Oden'dan faul aldığını söyleyebilirim. Kısacası acilen ayaklarını çabuklaştırması lazım. Geçtiğimiz iki aydır bu konunun üzerine eğildiği söyleniliyor, ne kadar işe yaradığını sezon başlayınca göreceğiz. Bunun dışında hücumda gerçekten çok ham, pota altındaki oyunu çok kısıtlı hatta neredeyse yok. Ohio State'te izlediğim maçlarında da hücumda post-up oyunuyla dikkatimi çektiğini söyleyemeyeceğim. O yüzden, onun asla bir takımın ilk hücum silahını geçtim, ikinci hücum silahı bile olamayacağını düşünüyorum. Hatta biraz abartayım, çok çalışması durumunda üçüncülüğe adaylığını belki koyabilir.
Durant'ın gelişimini sürdürüp ligin en büyük yıldızlarından biri haline geleceğine inanıyorum. Onun hakkında daha sonra yazacağım. Eğer Oden da 1-2 tane daha sakatlık geçirip, en azından defansif anlamda büyük bir güç haline gelmezse, Blazers takımı tarihinde ikinci kere çok büyük bir fırsatı tepmiş olacak, ki bence uzak bir ihtimal değil...
İnsanlar bana "Uçabiliyor musun?" diye soruyorlar. Buna cevabım "Evet, kısa süreliğine de olsa..."
Texas'ın iddialı takımı, Theo Rattlif'i 1.3 milyon dolara, 1 sezonluk kadrosuna katmış. Richard Jefferson hariç, bu sezonki hamleleri belki ses getirecek cinsten değildi ama hepsinde nokta atışı yaptıklarını düşünüyorum.
Pacers ile Tinsley arasındaki sorun çözülmüş. İki taraf anlaşmışlar ve Tinsley serbest kalmış. Serbest derken, aslında bu tam olarak bir serbestlik değil. 1 hafta boyunca Tinsley'i takas istisnası, sakat oyuncu istisnası veya salary cap'inde yeterince yer bulunan herhangi bir takım alabilir. Ama tabii ki beklenilen olay, Tinsley'nin 1 hafta sonra serbest kalması...
Tinsley'nin menajerleri, bugünden önce onu takas etmek isteyen birkaç takımın yanında, Pacers ile anlaşıldığı anda kontağa geçen de bir sürü takım olduğunu belirtmişler. Tinsley 31 yaşında, 1.5 senedir maç yapmamış bir oyuncu. Üstelik Rafer Alston'ın 10 kat sorunlu ama kalite olarak alt tarafı 1 gömlek üst versiyonu... Böyle bir basketbolcuya tek senelik kontrattan fazlasını verecek takımın genel menajeri, riski sevmekle kalmıyodur, adeta riski yaşamak istiyordur. Tabii ki ucuza anlaşılması durumunda bu dediğim geçerliliğini yitirecektir. Duyumlara göre Miller'ın elinden kaçması an meselesi olan 76'ers ilgileniyormuş.
"Report" diye çıkınca otomatik olarak girdim blog'a ama Odom henüz Lakers ile anlaşmamış. Konuşma aşamasındalarmış henüz. NBA'de son zamanlarda raporlara da güvenilmez oldu. Gerçi bu rapor olayının resmi açıklamalarla ilgisi yok. Haber sitelerinin birkaç farklı kaynaktan birden aldıkları duyumlarda kullandıkları bir ifade. Ama eskiden bu raporlar %99 oranında resmi haber niteliği taşırken, bu sene biraz bakkala gitme durumları oluşuyor.
Yılan hikayesine dönen kontrat pazarlıkları sonuçlanmış. Lakers Odom'a 4 yılda 40 milyon dolar ödeyecekmiş. Hayırlı olsun. Lakers ona çok ihtiyacı duyduğu için Odom'un istediği para olan yıllık 10 milyon doları vermişler. Odom'un vurdumduymaz tavırlarından sonra kontrat tekliflerini geri çeken Jerry Buss, tükürdüğünü yalamış oldu. Odom'suz bir Lakers'ın bench'i çok yetersiz kalacaktı ve batıda güçlenen Spurs'ün karşısında durmakta son derece zor olacaktı. Batının kağıt üzerinde artık iki tane kralı var. Bu iki takım playoff'larda karşılaşırsa, müthiş bir seri izleyeceğiz.
NBA'le yakından ilgili olanlar Shaq'ın biz basketbolseverler için ne kadar büyük bir nimet olduğunu biliyorlar. Bu dediğim elbette Shaq'ın basketbolunu da kapsıyor ama asıl kastettiğim şey eğlence faktörü. Bu sevimli dev, her sene, özellikle All-Star maçlarında olmak üzere, akıllara kazınacak olaylara imza atıyor. Örnek olarak All-Star'lardan ilk aklıma gelenler: Yaptığı danslar, saha boyunca topu getirip bir guard gibi cross-over yapması, Howard'ın bacaklarının arasından pas vermesi ve tabii ki serbest atışta kendisine potadan alley-oop pası verip smaçla bitirmesi.
Öncelikle Boozer açıklama yapmış, "1 numaralı tercihim Miami" diye. Çünkü kendisi, yazları eşiyle birlikte Miami'deki evinde yaşamayı tercih ediyor. Şehire çok alışıklar ve çok seviyorlar. Bu arada yapılan haberin içeriğinde Boozer'la ilgili bir detay öğrenmiş olduk: Eşi ve kendisinin ilk başta Miami'yi tercih etmelerinin sebebi vergilerin çok düşük olmasıymış. Şaşıran var mı? Boozer ve para, ayrılmaz ikililer. Zamanında Cavaliers'ı para için nasıl sattığını eminim hepiniz biliyorsunuzdur.
Diğer tarafta Wade'in 1 numaralı tercihi Boozer değil Odom'muş, üstelik Boozer'ı "Bir uzun forvette aradığınız herşeye sahip" diye övmesine rağmen. "Ama Odom'da müthiş hikayeler var, deplasmanlara giderken beni uçakta çok eğlendiriyordu. Çok iyi bir arkadaşım" diye devam etmiş. Ardından "Biz yine de asıl olarak Odom'un peşindeyiz, ne zaman karar vereceğini kimse bilmiyor, beklemedeyiz" şeklinde bitirmiş. Ayrıca Odom'un da düşük vergiler nedeniyle Miami'ye sıcak baktığı biliniyor.
Yao sol ayağındaki kırık için ameliyat olmayı tercih etmişti, bir değil, iki tane birden operasyon dün başarıyla yapılmış. Sadece şu anki kırığı düzeltmekle kalmamışlar, ileride stres kırığı yaşama ihtimalini azaltmak için, Yao'nun ayağındaki kemiklerin yerlerini düzeltmişler. Böylece daha az baskı ve stres görecekmiş kemikler. Yao'nun gelecek sezonu tamamen kaçırması bekleniliyor.
Jerry Reinsdorf yani Chicago Bulls'un sahibi böyle diyor... Niye? Çünkü Ben Wallace'tan ağızları yanmış. Reinsdorf'un kendisi de farkında yaptıkları yanlışın. "Ben Wallace yanında bir skorer varken etkili olabiliyor ve biz bunu zamanında düşünemedik. Wallace bir hata oldu." demiş. Şimdi de 2010 yazında salary cap'lerindeki 25 milyon dolarlık boşluğu doldururken 10 kere düşüneceklerini açıklamış. Wallace gibi sadece savunma tarafı olan ve bu işi atletikliği ile başaran bir adama 32 yaşında 60 milyon dolar verirken ama 1 kere bile düşünmedi herhalde. Zaten gelecek yaz boşa çıkacak süper yıldızlar hakkında değil 2, 1 kere bile düşünülürse, bu adamları başka takımlar kapacaktır. O yüzden bu "düşünme" işini, Reinsdorf'un bir kez daha düşünmesi lazım bence.
Sonunda belli oldu: Matt Barnes. İki yıllığına anlaşmışlar. Daha detaylar açıklanmadı ama muhtemelen 2-3 milyon dolar civarındadır diye tahmin ediyorum. Pietrus-Barnes ikilisinden biri 5'e yerleşirken diğeri kenardan gelecek. Ama geçen sezon kenardan başarıyla katkı yapan Pietrus, bu rolüne devam edecektir. Yok eğer Stan Van Gundy klasik basketbol oynamak isterse, ikisi birden kenardan oyuna dahil olacaklar. Bunu ne kadar doğru bulsam da, gerçekleşeceğine çok ihtimal vermiyorum. Bence Lewis'i 4 numaraya çekmek maç içinde 20 dakika uygulanan bir strateji olmalı. Daha detaylı şekilde artık sezon öncesi takım yazılarında değineceğim.
Barnes'a dönelim. Aslında ilk yazımda "basketbolu bilmesiyle" derken biraz abartmışım. Anlatmak istediğim, insanların onu layık gördüğü "kalas" sınıfından daha üstün olduğuydu. Bunu bazı pozisyonlarda oyunu çok iyi okuyabilmesi ve beklenmedik zamanlarda müthiş asistler yapabilmesi nedeniyle söylüyorum. Yoksa bir Hill kadar basketbolu bildiğini iddia etmiyorum. İşin savunma tarafında ise gerçekten inanılmaz sert bir oyuncu. Hatta zaman zaman 'psikopat' tarafının ön plana çıktığını söyleyebilirim. Sertliğinin dışında savunmasına biraz daha derinlemesine bakacak olursak: Barnes, kimi zaman tuttuğu oyuncuya sahayı zindan eden, kimi zaman ise yaptığı pozisyon hatasıyla takımının bomboş turnike yemesine sebep olabilen bir adam. Yani aslına bakarsanız savunması da şutları gibi istikrarsız. Ama her zaman için takıma sertlik ve savaşçılık ruhunu getiriyor.
Eski NBA oyuncusu ve koçu Doug Collins televizyonda çalışmaya başladığında müthiş bir analiz yapmıştı:
Pacers, Raptors'ın verdiği kontratla eşleşmedi ve Jarret Jack Toronto yollarına düştü. Zaten bu olay, Pacers'ın Watson ile anlaştığı anda %99 oranında kesinleşmişti. Jack, Indianapolis Star gazetesine verdiği açıklamalarda Georgia Tech'teki beraberlikten 4 sene sonra yeniden Chris Bosh ile oynamaktan mutluluk duyacağını söylemiş.
Tabii ki Quentin Richardson'dan bahsediyorum. Adam 20 gün içinde 3 kere takımdan yollanıyor... En son olarak Clippers onu Minnesota'ya verdi, karşılığında Madsen, Craig Smith ve Telfair'ı aldı. Richardson deyim yerindeyse daha valizlerini açmadan 2 kere, apar topar kapı dışarı edildi. Kısa bir özet geçelim:
Kontrat görüşmelerini değil, sözleşmesini. Suns ile olan anlaşması artık 2012 yazına kadar geçerli. Bu seneki 13 milyon doların ardından 2 sene üstüste 11'er milyon dolar kazanacak. İyi para. Ama daha önce de belirttiğim gibi, Nash gibi bir profesyonel bu kontratı sonuna kadar hakediyor. O müthiş şutlarına, takım arkadaşlarına attırdığı onbin küsür sayıya, Amare ile oynadıkları mükemmel pick&roll'lara helal olsun. Yaşı 35 olduğu için Suns yönetimi eleştirilebilir ama varsın Nash'e verilen kontrat yüzünden eleştirilsinler.
Yaptıkları akıllıca hamlelerle şampiyonluğun en büyük adaylarından biri haline gelen Spurs'de, koç Popovich dikkat çekici açıklamalarda bulundu: "Eğer kupayı kazanamazsak herhalde kovulmam lazım". Buna tabii Duncan ve Ginobili'nin sağlıklı olma şartlarını eklemiş.
Spurs'ün sahibi Peter Holt, gelecek sene 15 milyon dolara yakın lüks vergisi ödeyecek. Yıllar boyunca bu sınırın üzerine çıkmayan takımın, böylesine pahalı hamleler yapması, Popovich gibi müthiş bir koçun bile baskı yaşamasına sebep olabilir. O nedenle, açıklamalarında lüks vergisinin de payı olduğuna inanıyorum.
İlk yazımda Moon'u bir hayli övmüştüm. Cavaliers genel menajeri Ferry de blog'un müdavimlerinden olsa gerek, hemen Moon'un peşine düşmüş. Rapor edilene göre iki yıllığına anlaşmışlar ancak para konusunda henüz bir bilgi sızdırılmamış. Moon'un sınırlı serbest olduğunu hatırlatalım, yani Heat aynı kontratı vererek bu oyuncuyu takımda tutabilir. Ama Odom ve Boozer'ın peşinden koşup aynı zamanda 2010 yaz sezonuna ekonomik olarak rahat girmek isteyen bir takım Moon'a para ayırmak ister mi? Pek sanmıyorum. Muhtemelen 3-4 milyon dolar aralığında anlaştıklarını düşünüyorum Cavs ile Moon'un.
Bu adam LeBron'un arkasında, kısa forvet pozisyonunu başarıyla doldurabilecek bir oyuncu. Ama LeBron'un yedeği olmak, maç başına 10 dakika almak demek. Daha önce Mike Brown'un, 4 kısalı düzeni denemek için bir oyuncu aradığına değinmiştim. Böylece LeBron'u veya 2 sezon önce uzun forvet oynamışlığı olan Moon'u bu mevkiye çekip, hızlı basketbol oynayabilecekler.
Clippers'ın sahibi Sterling'e göre durum buymuş. Kulüpteki diğer yetkililer Iverson'a şiddetle karşı çıksalar da, Sterling bu transferi bilet satışlarının artması için istiyormuş. Hatta bir yetkili "Böyle şey olmaz, tamamen kulübün sahibinin isteği doğrultusunda olacak" diye açıklama yapmış. Söylentilere göre Mike Dunleavy de Iverson'ı istemiyormuş. Clippers'ta kimse bu transferi istemezken, bakalım Sterling'in gücü Iverson'ı almaya/aldırmaya yetecek mi?
Pistons, 2 yıl için 6 milyon dolar karşılığında Chris Wilcox ile anlaşmış. Gordon ve Villanueva'dan sonra, savunma yapmayan transferlerine bir yenisini eklediler. Bu takım Ben Wallace'tan sonra, Billups'ı, üstüne de McDyess ve Rasheed'i kaybetmiş. Takımda defans için yanıp tutuşan bir tek Maxiell ile Prince kalmış. Kadroya eklenen isim: Wilcox. Dumars'ın ne yapmaya çalıştığını anlamak güç.
Ben hayatımda içmedim şu mereti. Tabii ki bana göre bu yeni yasa müthiş bir olay. Kimi sigara içen fotoğraftaki gibi tepkiler verirken, kimisi de bu yasağı kendisine bahane ederek bırakmayı düşünüyor. Umarım siz de 2. grupta olursunuz...
Rockets'ta Yao, ayağındaki kırığın daha sağlam bir şekilde iyileşmesi için tekrardan ameliyet olmayı seçti. Bu onun 2009-10 sezonunu tamamen kaçırması anlamına geliyor. Tekrardan geçmiş olsun dileklerini iletelim Yao'ya.
2011'de Yao Texas'ta kalırsa, çok verimli olabilir ama bu sene kendisinden beklenilen şeylerin abartılmaması gerektiğini düşünüyorum. Önümüzdeki sezonda da eğer hücumda Yao'nun yanında yer alıp, dışarı çıkarak 3 saniye koridorunda alan boşaltsaydı, işte o zaman gerçek Andersen'i izleyebilirdik. Ama bu sene 25 dakika civarı oynasa bile, Avrupa'nın en iyi uzunlarından birini izlemek yerine sıradan bir uzun izleyecekmişiz gibi geliyor bana. Çünkü Rockets'ın içeriden skor üretecek opsiyonları son derece sınırlı ve Scola da ikili sıkıştırma çekecek kadar dominant değil.
Celtics'te işte bütün mesele bu. Marquis Daniels ile söz kesmişler ama takas yöntemi ile mi yoksa serbest oyuncuyu direk transfer etme şeklinde mi olacağı belli değilmiş. Celtics, elinde 2 milyon dolarlık bir istisna var ve bunu mümkün olduğunca kullanmamaya çalışacaklar. Hem lüks vergisinden kısmak için hem de bu istisna hakkını ellerinde tutmak için, asıl amaçları Pacers ile takas yapmak. Bir senaryoya göre Daniels 4.5 milyon dolar civarında Pacers ile sözleşme imzalayıp, ardından Scalabrine ve Tony Allen karşılğında Celtics'e gidecekemiş. Ama bu tamamen Pacers'ın takas isteyip istemediğine bağlıymış. Daha mantıklı açıdan bakacak olursak, Pacers'ın Tony Allen'a bir şans verip vermeyeceği konusunun ön plana çıktığını söyleyebiliriz.
Boston şehri heyecanla gelecek seneyi bekliyor. Bu da sonuna kadar hakları. Gerçekten müthiş bir kadroya sahipler. Hele bir de Daniels'ı takas ile alıp üstüne 2 milyon dolarlık istisnaları ile bir başka isime imza attırırlarsa. O zaman değmeyin Celtics'in keyfine... Daniels savunmada ortalamanın üstünde bir oyuncu iken, hücumda özellikle çembere kadar giderek bulduğu ekstra sayılar ile takımına katkı veren bir isim. Üçlük ve uzak ikiliklerde deyim yerindeyse "kazma" olduğu gerçeğini kabul etmeliiz. Ancak tabii ki dizlerinin playoff döneminde sağlam olması lazım. Bu konuda kariyeri boyunca problem yaşayan Daniels'ın, bu sene sağlıklı olacağı tutarsa, kenardan geldiğinde Celtics'e beklenilen katkıyı sağlayacaktır.