BIY AD

15 Ağustos 2009 Cumartesi

GameOn: Türkiye 70 - İngiltere 63


İkinci maçımızı da kazandık. İlk yarıyı hiç izleyemedim. Ama ikinci yarıda izlediğim milli takımı maalesef beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Özellikle İngiltere gibi şut özürlü, Gordon, Deng, Mensah-Bonsu gibi aslarından yoksun bir takıma karşı çok çok daha rahat bir galibiyet bekliyordum. Hatta ikinci yarıda televizyonun karşısına geçerken "En az 10 sayı fark vardır" diye düşünmüştüm. Çok yanılmışım. Halbuki formül basitti ama uygulamadık: Bir tane bile istikrarlı şutörü olmayan bir takıma karşı alan savunmasını denemedik.

Son 5 dakikaya kadar çok yakın giden maçta, önce Ömer ve Oğuz'un buldukları sayılar ile öne geçtik ardından kritik anlarda Hidayet ve Ömer Aşık ile maçı kopardık. Ancak serbest atış kaçırma hastalığımız devam ediyor. Hidayet ve Ersan gibi şutörlerimiz bile bu bedava atışları sayıya çevirmekte çok zorlandılar. Neyse ki, önce Ersan Hidayet'in ardından da Hidayet Ersan'ın kaçan serbest atışları sonrası ribaundları aldılar da, galibiyeti garantiledik.

İngiltere'yi yenmemiz bir başarı değil normal sonuçtu. Rahat bir galibiyet yerine böyle zorlanmamız hoşuma gitmedi ama beni asıl korkutan şey Kerem Tunçeri'nin sakatlığı oldu. Yanılmıyorsam Murat Murathanoğlu ve İsmet Badem de konuyla ilgili bir açıklama yapmadılar. Umarım ciddi değildir sakatlığı.
Son olarak da maçta çıkan olaylara değinmek istiyorum. Bir hazırlık maçında bile 3-4 tane teknik faul almayı başardık ya, diyecek hiçbir şey yok. Tanjeviç atıldı, Hidayet de Tanjeviç'ten bile daha çok haketmesine rağmen ikinci teknik faulünü almadı. Hakemler yanlış karar verebilirler ama bu kadar olay çıkarmanın anlamı nedir? Hele maçın daha 3. çeyreğinde...
Bu olaylardan sonra meydana gelen, Ömer Onan'ın rakip oyuncuyla kapıştığı pozisyonda ise Ömer sonuna kadar haklıydı, adama kaç kere vurdular belli değil. Üzerine bir de tokat yumruk karışımı birşey yedi Ömer. Neyseki kavga çıkmadı...

Son olarak da şunu ileteyim: Uzun süre sonra, İsmet Badem ile Murat Murathanoğlu'nun da hakemleri yerden yere vurma alışkanlıklarını bırakmadıklarını görmüş olduk. Kesinlikle hakemlerin mükemmel maç yönettiklerini iddia etmiyorum ama bu ikilinin işi biraz abarttıklarını düşünmüşümdür hep. Tıpkı bu maçta olduğu gibi...

Not: Bu arada yanlış anlaşılma olmasın. Murat Murathanoğlu'nun maç anlatımını şahane bulurum. Ülkemizde sporun her alanındaki spikerler içinde belki de işini en iyi yapandır. Ama işte maç içinde hakemlere taktı mı, tam takıyor. Her anlattığı maçı "inşallah hakemler hata yapmaz" diye izliyorum.

Nowitzki'ye Yasak

Mark Cuban, Alman yıldızın Eurobasket 2009'da mücadele etmesine izin vermemiş. Geçen seneki Olimpiyatlar'dan sonra Nowitzki ile konuşup 1 sene ara vermesi konusunda anlaşmışlar. Almanya Basketbol Federasyonu da bu konuda bir itirazda bulunmamış: "Mark Cuban bugüne dek Dirk'e hep izin verdi ve gerekli kolaylıkları gösterdi" demiş başkanları.

Bundan 2-3 ay önceye kadar çok büyük şevkle beklediğim Eurobasket2009 için şu anda aynı modda olmadığımı söyleyebilirim. Bunun nedeni milli takımlarına katıl(a)mayan yıldızlar. Aklıma gelen birkaç tanesini yazayım: Diamantidis, Papaloukas, JR Holden, Kirilenko, Calderon ve Rakocevic. Bunların üstüne zaten gelmeleri hiçbir zaman beklenmeyen Deng, Ben Gordon ve tabii ki Mehmet Okur'u da ekleyebiliriz. Son olarak da işte Nowitzki... Tadı tuzu olmayacak sanki bu şampiyonanın.

Son sözüm de yine Mark Cuban'a: Eğer 2010 Dünya Şampiyonası'nda da Nowitzki'yi Türkiye'ye göndermezsen iki elim yakanda olacak Cuban bunu bilesin.

Gerçi ufak bir beyin jimnastiği yaptığımda ortaya ilginç bir çelişki çıktı. Almanya'nın Eurobasket2009'da ilk 6'ya girip 2010'da Türkiye'ye gelmeye hak kazanması pek mümkün gözükmüyor. FIBA'nın vereceği özel hak kontenjanından belki gelebilirler, onu da FIBA Nowitzki'siz bir Almanya'ya verir mi? Sanırım 2010'da Nowitzki'yi canlı gözle izleyemeyeceğiz.

Düzeltme ve Detaylı Bilgi

Ben Enes Kanter hakkındaki ikinci yazımı girdiğimde blog'a, arkadaşım beni arayıp : "Enes'in alacağı ceza, parayla ilgili olmayacak. Oynadığı profesyonel maç sayısı kadar NCAA maçı kaçırarak ödeyecek cezasını" demişti. Geçmişte bu konuyla ilgili tecrübeleri olduğunu bildiğim için kendim kısaca düzeltip geçmek yerine, arkadaşımın uzunca yazmasını bekledim. Buyrun efendim Enes ve gittiği okul hakkında detaylı bilgiler.

Uzun yazıdan cımbızla çektim: Enes'in bu sene oynayacağı basketbol takımı son derece başarılı, sağlam üniversitelere öğrenci veren bir takımmış. Buna çok sevindim.

GameOn: Türkiye 85 - İsrail 69

Dışarıda olduğum için maalesef takip edemedim. Fox TV veriyor maçlarımızı. Yarınki maç saatimizde evde olursam, izleyip birkaç satır çiziktirmek istiyorum.

Önümüzdeki 2 günde, GameOn hazırlık turnuvasının programı şöyle:

Bugün
17.00 İsrail - Polonya
19.30 A Milli Takım - Büyük Britanya

Yarın
17.00 A Milli Takım - Polonya
19.30 Büyük Britanya - İsrail

Fransa Rakibini Bekliyor

Fransa, İtalya'yı evinde 81-61 yenerek ek öneleme grubundan çıkmayı garantiledi. Diğer taraftan ise Bosna Hersek, Portekiz'i mağlup ederek grubunu lider bitirmeye bir adım daha yaklaştı. Eğer Belçika, Bosna Hersek'i evinde 5 veya daha farklı yendikten sonra Portekiz'e karşı da galip gelirse gruptan çıkacak, diğer her türlü senaryoda Bosna Hersek Fransa'nın rakibi olacak. Beklenilen de bu zatne. Bence oynanacak her türlü ön eleme finalinde, Fransa avantajlı.

Fransa'da Batum 18 sayı 8 ribaund 6 top çalma, Parker 21 sayı 5 asist ile oynamış. Batum'un bu hücum performansı etkileyici. Savunmada zaten iyi olduğunu her zaman biliyorduk. İtalya'da Belinelli'nin 19 sayılık performansı boşa gitmiş. Ayrıca Bargnani 5 sayı üreterek yine ortalarda görünmemiş. Bu yaz bir yerde İtalya koçunun Bargnani'nin formunu ve tembelliğini eleştirdiğini okumuştum sanki ama şu anda bulamadım linkini. Belki de gerçekten Bargnani eleştirilere tokat gibi cevap verdiği bir NBA sezonunun ardından rehavete girip kendisini hiç sıkmamıştır.

14 Ağustos 2009 Cuma

Enes Kanter Olayında Son Baskı

Enes Kanter'in Amerika'ya gidişi hakkında sabahtan beri bir sürü değişik şey okudum. Olaylar devamlı değişiyor.

Şimdi olay şöyleymiş:

Enes Amerika'da Henderson International School adındaki liseye bir seneliğine ingilizce öğrenmeye gitmiş. Bundan sonra ne yapacağı konusunda ise baskın fikir Avrupa'ya geri dönüp büyük takımlardan birin gideceği yönünde. Bunun nedeni Euroleague maçın çıktığı için NCAA'de oynayamayacağına yönelik bir kural olmasıymış. Ben böyle bir kuraldan haberdar değildim, bir önceki Enes Kanter yazıma yorum yapan ywz nickli arkadaştan öğrendim, ardından SalsaBasket'teki Anıl arkadaşım da Nejat Sayman'ın sitesine link verdi.

Tolga Tuğsavul'a göre ufak bir miktar ceza ödeyerek bu kuralın önüne geçilebiliyormuş. Kendisi Nejat Sayman'la konuşurken böyle söylemiş, ayrıca çıkan haberlerdeki gibi Enes'in menajeri olmadığını, olaydan uzak bir şekilde Çeşme'de tatil yaptığını söylemiş. Son olarak da eklemiş "Keşke Enes'in menajeri olsaydım" diye. Doğru, kim olmak istemez böylesine bir oyuncunun menajeri...

Birkaç gün geçsin, Enes ile röportaj yapılır, bu işin içindekiler gerekli açıklamaları yapar, o zaman yazarız. Şimdilik, inşallah Amerika'da kalır ve NCAA'de hallice bir takımı bulunan bir üniversiteye tam bursla girer diyorum. Oradan da zaten NBA'e adım atacağına dair hiçbirimizin şüphesi yok.

Nejat Sayman'ın yazdığı haber için tıklayınız.

İşte Buna Gülüyorum

Çık dışarı !!!

Son zamanlarda NBA'deki takımların Quentin Richardson'a sarfettikleri söz bu. Q-Rich 1.5 ay içinde dördüncü kere takas oldu. Adam valizlerini açıp daha otel odalarına yerleşemeden ayrıldı gittiği şehirlerden. New York-Memphis-Los Angeles-Minnesota-Miami seferlerinde tam 9000 kilometre yol katetti. Haberi okuyunca önce sırıtıp sonra kendi kendime gülmeye başladım. Şaka maka NBA tarihinde bu kadar istenmeyen bir adam daha olabilir mi? Neyse şimdi evini bulmuş gibi gözüküyor.

Heat onu, Mark Blount'un karşılığında almış. Pat Riley kenardan gelip rakibin yedeklerine karşı skor katkısı yapmasını istiyormuş, sağlam dakikalar verecekmiş Q-Rich'e.
Blount ve Richardson'ın kontratları bu sene bitiyor. Yani ekonomik anlamda pek bir fark yok. Timberwolves elinde şutör guard yokken niye yaptı bu takası açıkçası bilmiyorum.
Rubio'yu bu sezon Minnesota'ya getirmeye çalışan genel menajer David Kahn, ısrarla onun Flynn ile yanyana oynayabileceğini belirtiyor. Kahn konuyla ilgili olarak: "16 dakika beraber oynayıp, 16-18'er dakika tek başlarına takımı idare edebilirler." demişti. Peki geri kalan 30-32 dakikada takımın şutör guard'ı kim olacak? Damien Wilkins o kadar dakikayı kaldırabilecek mi? Daha doğrusu Wolves onun bu kadar süre almasını kaldırabilecek mi?

Timberwolves'un takasları bence bitmiş değil. Ayrıca bu takasla Rubio'nun gelme ihtimali daha da kuvvetli bence. Kahn şapkadan tavşan çıkarıp Rubio'ya bu sene formayı giydirebilecek mi? Tek soru bu.

Enes Kanter Amerika Yolcusu

Önümüzdeki yıllara damgasını vurmasına kesin gözüyle bakılan Enes, dün sabah uçağıyla Amerika'ya gitmiş. Las Vegas'taki bir üniversitede önce hazırlıkta ingilizce öğrenip, ardından öğrenimine başlayacakmış. Hangi üniversite bilmiyorum, okuduğum yerdeki haber de çok kısaydı. Umarım basketbol takımı ortalamanın üzerinde olan bir üniversiteye gitmiştir.

Burslu bir şekilde Amerika'da eğitim görmek istemesi kadar doğal birşey yok. Zaten geçen sene de gidecekmiş ama Fenerbahçe Ülker zar zor ikna etmiş kendisini kalması için. Fakat Enes bu sene ailesinin de desteğiyle beraber, kesin karar vermiş gitmeye. Hayırlı olsun. Zaten ortada olan şeylere kısaca değineyim: Türkiye'de kalsa ve şanssız ve ciddi bir sakatlık yaşasa o andan itibaren ne Enes için kabus başlardı. Ne basketbol kariyerine devam edebilecek, ne Amerika'da burslu okuyabilicek... Ne yapacak? Böyle bir talihsizlik tabii ki yaşamaması en önemli dileğimiz ama maalesef geçmişte bu tür örnekler var. Enes Kanter, en azından şimdi eğitimini garanti altına aldı. Yani aslında yapması gerekeni yaptı.

Umarım üniversite eğitiminin yanında oradaki basketbol eğitimi de ona çok şeyler katar. Türkiye'de yarattığı havanın yarısını Amerika'da yaratırsa, bakarsınız 2. veya 3. sınıftan direk NBA'e gider. Çok büyük bir ihtimalle ilk turdan seçileceği için de garanti kontrat alır ve en azından hayatıyla ilgili sıkıntısı kalmaz. Kendisini tamamen basketbola verip Türkiye'den yetişen en büyük yıldız olma yolunda adımlar atar, inşallah.

Butler Para Yüzünden Clippers'da

Caron olanı değil tabii, Rasual Butler. Gelecekteki bir ikinci tur draft hakkı karşılığında artık Clippers'da hem Eric Gordon'un yedeği olacak. Peki başlıkta niye paradan bahsettim? Çünkü Hornets lüks vergisinin üzerindeydi, bu takasla hem Butler'a olan 3.9 milyon doları, hem de aynı miktardaki lüks vergisini ödemekten kurtuldular. Dile kolay yaklaşık 8 milyon dolar. Eh Butler da öyle ahım şahım bir oyuncu değil. Sadece görevini layıkıyla yapan bir rol oyuncusuydu. Fakat Hornets takımı şutör guard pozisyonundaki kısırlığını unutmuş olmalı.

Ellerindekiler şunlar: İngiltere Basketbol Ligi'nde bile oynayamayacak kadar düşen Morris Peterson, normalde forvet olan ve kenardan gelmesi daha yararlı olan Posey, her zaman rezalet şutlarıyla tanınmış olan ve eskiden enerjisiyle bu eksiğini kapayan artık 31'ine gelen Devin Brown ve son olarak da çaylak Marcus Thornton. Öte yandan Rasual Butler ceza atışlarını başarıyla sayıya çeviren iyi bir savunmacıydı. "Bu kadar adam saydın bu nasıl kısırlık?" diye soranlar olacaktır, cevap basit: İsim çok ama kalite yok. Şutör guard pozisyonu savaşını kim kazanırsa kazansın, basketbol yönünden kaybeden Hornets olacak gibi...

13 Ağustos 2009 Perşembe

Yok Artık LeBron James !

Benim bugüne kadar gördüğüm en etkileyici smaçlardan biri, hatta muhtemelen birincisi. Üstelik bunu LeBron James'e kıl olmama, Spurs taraftarı olmama ve Duncan'a karşı bulunan müthiş sempatime rağmen söyleyebiliyorum. Şaka maka gerçekten üzülmüştüm Duncan için... 3 sezon geçmiş üzerinden.

Yok böyle bir smaç, yok böyle bir sıçrayış...

Hedo'yu Kaptırarak Paçayı Kurtardınız

Orlando Magic genel menajeri Otis Smith, Portland Trail Blazers'ın genel menajerini arayarak başlıktaki cümleyi sarfetmiş. Açık açık Blazers'ın kaçırdığı birşey olmadığını, Hedo'nun başka takımla imzalamasına sevinmeleri gerektiğini belirtmiş.

Yok artık Otis Smith!

Tamam sen Hedo'nun 10 milyon dolara değmediğini düşünebilirsin. Bench'i güçlendirmenin Carter-Hedo ikilisini yanyana oynatmaktan daha mantıklı olacağını düşünebilirsin - ki buna ben de katılıyorum. Ama bu tür şeyler söylemek pek yakışık almıyor. İşin o yönünü geçtim, Hedo'nun senin takımın için playoff'larda yaptıkları ortada, niye Hedo'yu kanser veya sadece 3 milyon dolarlık bir oyuncuymuş gibi lanse ediyorsun ki?

Hedo umarım, ne kadar zor olsa da Raptors'daki başarılarıyla utandırır Smith'i. Öte yandan daha önce birkaç kez belirttiğim gibi, bence Andre Miller Blazers'daki aranan kan değildi. Hedo o takıma çok daha iyi otururdu...

Batan Geminin Malları Bunlar

Utah Jazz, inatla "Bizim Boozer'ı takas etmek için bir acelemiz yok, gerekirse sezon sonuna kadar tutarız." modunda takılıyor. Ama yaptıkları hareketler hiç bunu göstermiyor. Nitekim Utah Jazz mağazalarında Boozer formalarına %50 indirim uygulamaya başlamışlar.

Eğer diğer takımlar, sizin bir oyuncuyu acilen takas etmek istediğinizi biliyorlarsa, o oyuncunun karşılığında gerçek değerini alamazsınız. Jazz'ın bu son yaptığı hareket beyaz bayrağı çekmek değil de nedir acaba merak ediyorum. Bu indirimi yapmak yerine, Boozer satıldıktan sonra taraftarlarının gönüllerni almak için %50 para iadesi yapabilirlerdi.

Boozer ne zaman takas olacak? Ben hala onun sezon başlamadan önce başka bir formayı giyeceğine inanıyorum.

12 Ağustos 2009 Çarşamba

Kerem Gönlüm'de Doping Şüphesi

FB Ülker - Efes Pilsen final serisinin 5. maçından sonra Kerem'den alınan örnekte Cathene adlı doping kurallarına göre yasak olan madde bulunmuş. Bu nedenle Kerem bir sonraki karara kadar müsabakaya çıkamama cezası almış. Konuyla ilgili, test sonuçlarının bir kez daha kontrolü sonrası Sağlık ve Disiplin Kurulları nihai bir karar verecekmiş.

TBF'nin sitesindeki haber
Kerem Gönlüm ile ilgili Disiplin Kurulu kararı

Konu açıklığa kavuşana dek Milli Takım'dan çıkartılmış Kerem. Eğer Kerem'in test sonuçları ve cezası onanırsa yerine Kaya Peker'in alınması için kampanya başlatacağım.

Yi Test Sonuçlarını Mı Değiştirdi?

Rashard Lewis bildiğiniz üzere 10 maç doping cezası almıştı. Yi'nin Asya Basketbol Şampiyonası'nda çekilmiş resimlerini görünce, verdiğim tepki sadece "OHA!" oldu. Bu nedir şimdi Allah aşkına? Aşağıda Yi'nin Nets'teki bir resmine bakabilirsiniz. 4-5 ayda ne güzel şişmiş maşallah. Vücut geliştirmede kısa sürede ne kadar da başarılı olmuş Yi!

Şimdi Lewis steroid kullandığı için ceza aldı. Öte yanda Yi basketbola devam ediyor öyle mi? Belki de Yi, Lewis'in örnekleri ile kendisininkileri değiştirmiştir...


Günün Eğlencesi - 16

Bir önceki Günün Eğlencesi'nde birkaç video boyunca Odom'u paylaşacağımı söylerken, bugünkü asıl bombadan bahsediyordum. Yok böyle birşey. Phil Jackson'ın surat ifadesi: Paha biçilemez. Herşeyi anlatıyor.

Eddy Curry Hamburgeri Bıraktı !!!

Yahoo ve NBA.com'da Curry'nin 130 kilo olduğu yazsa da, NBA severler onun 200 kilo civarında seyrettiğini biliyordu (tamam abarttım). Ancak söylenilene göre Curry bu yaz fazlalıklarını atmak için çok kararlıymış ve gelişme görülmeye bşalanmış bile. Knicks takımı yetkilileri onu en son 1 ay önce bıraktıklarından beri tam 5 kilo vermiş. Hatta bundan 1 ay önce biraraya geldiklerinde de NBA sezonu bitiminden sonra 10 kilo zayıfladığını görmüşler.

Eddy Curry'i artık ayda mı tartıyorlar bilmiyorum ama bu kadar vurdumduymaz, basketbolu tınlamayan bir adamın, 3 ayda 15 kilo vermesi gerçekten çok şaşırtıcı. Her sene çıkan "X oyuncu şu kadar kilo verdi, bu kadar kilo kas koydu üzerine" şeklinde çıkan sözde raporlardan biri olma ihtimalini de göz ardı etmemeliyiz.

Curry şu anda 165'ten 150 kiloya kadar inmiş olsa da, ideal kilosuna daha yaklaşık 10 birim daha yolu var. Ayrıca bu fazlalığını da atsa bile, Curry'i asla şu yukarıdaki hareketleri yaparken izleyemeyeceğiz. Yine de yiğidin hakkını verelim, bu adam ne kadar hanta olsa da hücumda efektif bir silah olacak yeteneklere sahip bir pivot. Ama bakın, işin defansif yönünde hiç takılmamasına falan hiç değinmiyorum bile. O yüzden Knicks taraftarları onun takıma büyük katkı vereceği yönündeki umutlarını bir kenara bıraksınlar. Alt paragrafta daha güzel hayaller onları bekliyor.

Soru şu: Curry bu sene nasıl bir performans verecek? Hani eğer olur da kendisini aşar ve müthiş bir performans gösterirse, Knicks belki onun şişkin kontratından bir takasla kurtulabilir. Ardından 2010 yazında 2 serbest oyuncuya birden maksimum kontrat verebilirler. New York şehri için hayal etmek güzel şey olsa gerek.

11 Ağustos 2009 Salı

Gasol Eurobasket'e Kılpayı Yetişecek

Antrenmanda sol orta parmağı kırılmıştı. Ameliyat edilmiş ve 3 hafta parkelerden uzak kalması bekleniyormuş. Yani Eurobasket 2009'a kılpayı yetişecek. Zaten takımların yıldızlarının büyük çoğunluğu bahaneler üretip afflarını isterken, bir yıldızın daha kayması hiç hoş olmazdı. Geçmiş olsun diyorum Gasol'e.

Günün Eğlencesi - 15

Önümüzdeki 2-3 videoda Odom'u sunacağım sizlere. Maç bitiyor ve çok büyük ihtimalle güzel olan Odom, röportaj veriyor. Tabii Odom'un ne dediğini anlayabilene röportaji, benim için komik bir anı...

Lee Kontratını Uzatmaya Yaklaşıyor

Lee'nin sign & trade ile gönderilebileceği konuşuluyor. Yani Lee sözleşme imzalayıp ardından o kontrata yakın değerdeki bazı oyuncularla takas edilecek. Ancak genç forvetin menajeri bu tür takas olanaklarını takıma sunmalarına rağmen, Knicks'in bunları kabul etmediğini söylemiş. Eh son derece normal, New York şehirini hayalkırıklığına uğratmamak için 2010 yılında salary cap'lerini mümkün olduğunca boş tutmaya çalışıyorlar. Lee'nin karşılığında 2010'da bitecek kontratlar aradıklarına dair şüphe yok. Ama böyle "mükemmel" bir takas için en az 3 takımın bir araya gelmesi gerekiyor ve bu da son derece komplike bir olay.

Şimdi "Nasıl oluyor da Lee kontratını uzatmaya yaklaşıyor?" diye soracaksınız. Yukarıda anlattığım gibi Lee'yi göndermeleri bir hayli zor gözüküyor. Çünkü Knicks'in beğeneceği bir takasın ortaya çıkma ihtimali bir hayli ufak. Bu yüzden, bana göre Lee'nin takas olmadığı her geçen gün Knicks ile sözleşmesini 1 seneliğine uzatmaya yaklaşıyor. Böylece hem Knicks 2010'a düşük salary cap ile girip istediğine kavuşacak hem de Lee gelecek sene serbest kalacak.

Sabır Lee, sabır... Yakındır sözleşme imzalaman.

Ağlayan "Bebek" Kontratı Kaptı

Daha 2 gün önce "Big Baby" Davis'in, Celtics onla kontrat yenilemediği için ağladığını yazmıştım. Celtics de bu haber üstüne dayanamamış kendisiyle sözleşme yenilemiş. Kaç senelik bir kontrat olduğunu veya alacağı parayı açıklamamışlar. Dün 2 senede 6 milyon kazanacağı yazılıp çiziliyordu muhtemelen o seviyededir. Eee neymiş, ağlamayan bebeğe meme vermezlermiş...

Bu arada Celtics'in uzun rotasyonu KG-Sheed-Perkins-Davis oldu. Hani ilk ikisini basketbol dünyasında tartışanı dövüyorlar o ayrı ama rol oyuncularını da yabana atmamak lazım...

10 Ağustos 2009 Pazartesi

Litvanyalı Denver'dan Ayrıldı

Nuggets, takımda son birkaç yıldır kenardan oyuna girerek skora katkı yapan Linas Kleiza'yı kaybetti. Kendisi, 2 yılığına 12.2 milyon dolar ödeyen Olympiakos'u tercih etti. Ayrıca gelecek yıl takımdan ayrılma opsiyonu da koydurmuş sözleşmesine.

Bu sene NBA takımlarının çektiği ekonomik sıkıntı nedeniyle aradığı kontratı bulamadı. Serbest oyuncular bu kadar azalmışken Nuggets için çok büyük kayıp. Danthay Jones'un ayrılmasının ardından gelen bu darbe ile, bench'leri daraldı hatta yok oldu diyebiliriz. Bakalım kime yönelecekler şimdi. Atlanta Hawks ile sözleşme yenilemeyen Ronald Murray aradıkları kan olabilir bence.
Kleiza'ya da kısaca değinelim. NBA'de kısa forvet olarak oynadığı kadar, uzun forvet mevkisinde de görev alıyordu. Avrupa'ya gittiğinde artık iyice 4 numaraya kayabilir. Hırsı ve skorer oyunuyla katkısı olacaktır ama Olympiakos için fark yaratacak bir isim değil bence. Hele senelik 6 milyon dolara.

Günün Eğlencesi - 14

Ben bu pozisyonu, bugüne kadar nasıl izlememişim veya duymamışım ya. Muhteşem gerçekten. Jason Richardson iyi ki bunu Stephen Jackson'a falan yapmamış. Sahanın ortasında bıçaklanırdı vallahi.

LeBron ve Kaybetmeyi Bilmek

Blog'u bir süredir takip edenler LeBron'un karakterini ve inanılmaz büyük olan egosunu eleştirdiğimi bilecektir. Magic'e elendikten sonra da bu karakterini ortaya koymuştu. Elendikleri maç sonrası ne Magic takımından birinin elini sıkmış, ne biriyle konuşmuş, ne de basın toplantısına katılmıştı.

2 gün önce yaptığı açıklamalarda "Şu anda olsa, basın toplantısına katılırdım, sonuçta siz olmasanız Tiger Woods, Dwyane Wade, Peyton Manning gibi yıldızlar da olmazdı" demiş. İnsanın hatasını kabul etmesi güzel şey. Ama bunu keşke zamanında akıl etseydi. Örneğin McGrady 2 sene evvel, ilk turu geçememe hastalığını yenemedikten sonra basın toplantısında ağlarken çok mu zevk alıyordu sizce?

Ardından konuyu Magic takımından kimseyle el sıkışmamasına getirmiş: "Benim için el sıkışmak önemsiz, sadece olayı unutup geleceğe baktığım anlamına geliyor. Ayrıca normal sezonda kimse el sıkışmıyor. Benim yenilgiyi hazmemediğim falan yok. Bazen insanlar sizin yenilgiyi kabullenmenizi ister ama ben asla kabul etmeyeceğim. Zaten Dwight Howard'a da mail atarak kutladım ve finallerde bol şans diledim. "
Şu açıklamanın neresinden tutsam elimde kalıyor. Öncelikle "Kimse normal sezonda el sıkışmıyor" demecini okuduğum anda güldüm. Harddisk'imde ilk rastgeldiğim NBA maçının sonunu açtım ve şu yukarıda gördüğünüz sahneyle karşılaştım. Onun dışında yenilgiyi hazmeden adam, normal sezon maçı sonrası gidip çöp tenekesini tekmeleyip dağıtmaz. Onun da videosunu aşağıda bulabilirsiniz. Bunların üstüne el sıkışmanın yenilgiyi kabullenmek diye algılaması da çok saçma. Zaten dünyada hiç kimse "Off bizi ne güzel yendiniz, yürüyün be helal olsun" modunda rakibini tebrik etmez. Sadece bir gelenektir, ne kadar kazanma hırsınız olursa olsun sporun bu geleneğini devam ettirmeniz beklenir. Hele LeBron gibi bir yıldızsanız. Dwight Howard'ı e-mail ile kutlamasına ise hiç girmeyeceğim bile.

Bana göre çok saçma olan bu açıklamaların yanında, Nike'ın el koyduğu smaç videosu hakkında gayet mantıklı olarak "Benim bu işle bir alakam yok, Nike'ın kamptaki kuralları gereği yapıldı. Benim üzerimden basılmış bir çok smaç var. Blok koymayı seven biriyim, elbette bu tip pozisyonlar olacaktır" demiş. En azından buradan kurtarmış...

İşte yazı içinde bahsettiğim LeBron'un yenilgiyi çok güzel(!) hazmettiğini gösteren video:

9 Ağustos 2009 Pazar

LeBron Gidici

2 aydır devamlı medyada yer alan konuyu yazmayayım diyordum ama sonuçta önemli. İstisnasız her kulübün üstüne takım kurmak isteyeceği 1 numaralı oyuncudan bahsediyoruz.

Cavs'in kontratını uzatma teklifini kabul edip etmeyeceği yönünde sorulan soruya "Ben 3 sene önce anlaşmamı uzattığımda, 2010'a ayrılma opsiyonu koydurdum. Şu anda Cavs ile sözleşmemi uzatırsam, zamanında o opsiyonu koydurmamın bir anlamı kalmaz. Gerisini siz anlayın." diye cevap vermiş.

Bu cümlelerden 2010 yılında kesinlikle serbest kalmayı düşündüğü çıkıyor. Ama bir de bunların üstüne "Ne olursa olsun umarım Cavs'de devam ederim" diye sürdürmüş konuşmasını. Cavs taraftarlarının yüreğine su serpmek için söylemiş heralde. Veya kafasındaki cümleyi yarım aktarmış olabilir. "Eğer Cavs düzgün takım kurarsa, Cleveland'da kalmak isterim" demek istemiştir herhalde.

LeBron ayrıca Shaq ve Magic'e elenmeleri hakkında da konuşmuş. Bu konulara ayrı bir başlıkta değinmeyi düşünüyorum.

"Kurt" Rambis

Lakers yardımcı koçu Kurt Rambis, Timberwolves ile 4 yıllık mukavele imzalamış. Alacağı miktar 8 milyon dolar olacakmış. Takımın ve koçun adı bu kadar uyuşunca, Türk gazetesi başlığı atmadan edemedim.

Rambis bundan önce Kings'den gelen 2 yıllık teklifi hem kontrat süresi kısa hem de ücreti az olduğu için reddetmişti. Wolves daha iyi bir sözleşme sununca, hemen kabul etmiş. Bilmeyenleriniz için Rambis eski bir NBA oyuncusu, kariyerinin büyük bölümünü Lakers'ın Celtics ile kapıştığı dönemde sarı-mor forma ile geçirdi. Sertliğiyle, savaşmasıyla ve tabii ki savunmasıyla tanınıyordu. Günümüzden ona en benzer örneğin Varejao olduğnu düşünüyorum.

Rambis, Lakers'da da defansif koç olarak görev yapıyordu. Finallerde Magic'e karşı yapılan etkili savunmada onun pay sahibi olduğunu söyleyenler vardı. Zaten kariyerinde öyle bir oyuncu iken koçluğunda hızlı bir hücum sistemini benimsemesini bekleyemezdik. Elidne çok genç ve potansiyeli yüksek olan bir kadro var. Artık yardımcı koç değil, takımın başındaki adam oldu. Genç yetenekleri parlatmakta, onlara babacan bir tavırla yaklaşmakta ve bildiklerni öğretmekte başarılı olup olmaması, Rambis'in kaderini çizecek.

Yazının sonuna şunu iliştirmem şart: Timberwolves'un önceki koçu McHale 1984 finallerinde turnikeye giren Rambis'i resmen öldürmeye çalışmıştı. Üstelik ceza bile almamıştı. Şimdi Rambis onun yerine geçerek bir nevi intikamını almış oldu diyebiliriz.
Diğer taraftan baktığımızda ise, McHale'dan daha da korkmamız gerekebilir. Adamda nasıl bir ileri görüş varsa, 25 yıl sonra işini elinden alacak olan adamı o gün ortadan kaldırmak istemiş.

İşte video:

Marvin Williams Hawks ile Anlaştı

Dün pek yazma fırsatı bulamadım buralara. Marvin Williams Hawks ile anlaşmış. 5 yıl içinde 37.5 milyon dolar garanti para alacakmış. Duruma göre bu miktar 42.5'a kadar çıkabilirmiş.

Bilmiyorum... Marvin Williams hala bana kendisini kanıtlamış bir oyuncu gibi gelmiyor. Belki 2005 draft'ında Deron ve Paul'ün önünde seçildiği için bir önyargım olabilir. Arada sırada neden 2. sıradan seçildiğini gösterecek spektaküler hareketlere imza atsa da, düz bir rol oyuncusundan farksız geliyor bana. Maça damgasını vuracak, gidişatı değiştirecek bir oyuna sahip olduğunu düşünmüyorum.

İstese bu sene 7 milyon civarı kazanıp, gelecek sene serbest kalabilirdi. Ama 52-53 milyon dolara inecek bir salary cap ile kimse ona senelik 8 milyon dolar vermezdi. Muhtemelen o da bunu düşündü ki Hawks'un bu teklifini kabul etti. Hayırlı olsun.