BIY AD

17 Temmuz 2010 Cumartesi

Brad Miller Rockets'da - Yok Artık

Brad Miller'ın kontratı 3 yıl boyunca sürecek ve 15 milyon dolar kazanacak. "Yok artık" dememin iki tane sebebi var. Birincisi Rockets'ın kadrosu taştı, bir oyuncu fazlalığı oldu zannedersem ve takımda 8 tane uzun oyuncu oldu. İkincisi ise Brad Miller'ın yaşı.

İlkinden başlarsak. Scola yazısında değinmiştim Rockets'ın uzun rotasyonuna, biraz saçmalamış durumdalar: Yao, Scola, Hill, Patterson, Andersen, Hayes, Johnson ve şimdi de Brad Miller. Bir oyuncu göndermeleri gerekecek. Geçtiğimiz sezon neredeyse hiç katkı veremeyen David Andersen'in bench'i ısıtmasının büyük olasılık olduğunu yazmıştım iki gün önce, şimdi artık gönderilmesi neredeyse kesin gibi duruyor. Ben yine anlamadım Rockets'ın yapmaya çalıştığı şeyi. Böyle bir uzun rotasyonunu ne yapacaklar? Ne gereği var? Yao, Scola ve Brad Miller2ın alacağı dakikalar garanti. Hayes pis işleri yapacak o da alır 10 dakikaya yakın bir süre. O zaman Knicks'ten takasla ve büyük umutlarla aldıkları Hill ve bir ay önce 14. sıradan seçtikleri Patterson ne olacak? Bench'i ısıtacaklar. Bir sürü orta kalitede oyuncusu var Rockets'ın, çok da derin bir kadro ama işte kalitesi yine de sorgulanabilecek bir takım bana kalırsa.

İkinci neden ise Brad Miller'ın geçtiğimiz sezon yaşadığı düşüş. Sadece Taj Gibson ve Noah'ın sağlam performansları sayesinde 23 dakikayla kısıtlı kalmadı Miller. Kendisi de bu konuda suçluydu. İzlediğim Bulls maçlarında birşey dikkatimi çekti, dış şutları kariyerinde hiç olmadığı kadar kötüydü. Yaklaşık olarak 3'te 1'ini falan değerlendiriyordu orta mesafe atışlarının. Zaten bu şutların %90'ını da bomboşken attığı düşünülürse olayın vehameti anlaşılır. İstatistiklerine de baktığımızda %43 ile kariyerinin kötü yüzdesine imza attığını görebiliyoruz. Ayrıca 34'üne geldiği için ayakları neredeyse hiç gitmiyor. Kariyeri boyunca zaten atletik yapısı ve ayak çabukluğuyla ön plana çıkmadı ama artık iyice ağırlaştı. Miller hiçbir zaman savunmasıyla bilinen bir oyuncu olmadı fakat yukarıda belirttiğim gibi hücumda da bocalıyor. Yani biraz riskli ve performansı belirsiz bir oyuncu aldı Rockets sanki. Miller'ın geçtiğimiz sene iyice belirginleşen düşüşü sürerse Rockets pişman olabilir ama kontratın kısa ve senelik 5 milyon civarına olması çok da vahim değil. Ayrıca son yılın da sadece bir kısmı garantiymiş.

Redick Olmadı, Brewer Chicago'da

Geçtiğimiz sene lüks vergisinin altına düşmek adına Utah’ın elden çıkardığı Ronnie Brewer ile 3 yıllık $12M karşılığında anlaşma imzaladı Bulls. İmzaladı, imzalamasına da hangi Brewer’la imzaladı önemli olan o. Utah’taki Brewer bu kontratı sonuna kadar hak ediyor benim nezdimde, hatta ucuza bile kapamışlar derim. Ancak Memphis’teki, sakatlıktan sonra ne olacağı belirsiz Brewer için az da olsa tuzlu sayılabilir bu ücret. Ama esas sorun kontratın yükü değil elbette. Genç adam sonuçta, verirsin senelik 4 milyon civarı n’olacak... Esas sorun, Bulls’un ihtiyacını karşılayabilecek adam olup olmadığı.

Hatırlayacağınız üzere Can daha akşamüzeri yazdığı postta Bulls’un temel ihtiyacının şutuna güvenilebilecek bir 2 numara olduğunu söylemişti. Aynen katılıyorum kendisine. Mevcut kadroda şutör eksiği olduğu açık. Rose’un dış şutunu geliştirdiği söyleniyor ama durumun öyle olduğunu kabul etsek dahi bu özelliğini kullanacak mı belli değil. Neticede kariyeri boyunca -kariyeri de sanki 15 sene- 32 üçlük denemiş bir oyuncudan bahsediyoruz. Şuttan çok penetreye dayalı bir oyun stili var ve bu özelliğini bir anda değiştirmesi kolay olmayabilir.

Konu çok dağılmadan Brewer’a dönelim. Şu şartlar altında geçen seneki gibi Korver’ın önünde ilk 5 başlayacak gibi görünüyor. Ve Bulls’un öncelikli ihtiyacı olan adam kesinlikle değil. Kendisine her takımın ihtiyacı vardır ve esasında beğendiğim de bir oyuncudur orası ayrı. Patlayıcılığı, enerjisi, savunması ile elbet işe yarayacaktır da ama Bulls esas sıkıntıyı hücumda çekecek gibi görünüyor ve Brewer da buna çare olamaz. Bu haliyle gerektiğinden fazla savunmacı ve hücum yönü kısıtlı bir takım olduklarını söyleyemek mümkün. Artık seneye bol bol under oynarız maçlarına.

16 Temmuz 2010 Cuma

Scola Houston'da Kaldı

Scola'ya 5 yıl için 47 milyon dolar verdi Rockets ve takımda tuttu. Ben 5 sene - 40 civarı birşey bekliyordum ama saçmasapan kontratların verildiği bu yaz, Scola'nın aldığı parayı delicesine de eleştirmemek lazım. Ama tabii şunu da söylemeden edemeyeceğim, yıllık 9.5 milyon çok ciddi bir rakam. Scola Avrupa'nın en iyi uzunuyken, NBA'de boy ve atletizminin yetersizliği nedeniyle daha bir rol oyuncusuna dönüşmek zorunda kaldı diyebiliriz. Takımında şut kullanma sayısında 5, hadi bilemediniz 4. sırada olan bir oyuncunun alması için biraz yüksek bir miktar olduğunu düşünüyorum. Yine de öyle "Oha yok artık daha neler" modunda değilim kesinlikle. Gooden 5 yıllığına 34 alırken Scola'nun aslında 60'a kadar yolu vardır...

Farkettiyseniz paraya ucundan laf ettim ama kontratın süresine hiç elleşmedim. Niye? Scola 30 yaşında, kontratı bittiğinde 35 olacak. Vay vay vay efendim çok yaşlı olacak, gitti Houston'ın parası... Yok canım dalga geçiyorum. Scola yeryüzünde görebileceğiniz, hızına ve atletikliğine bağlı olmadan oynayan 1 numaralı oyuncu olabilir. Bu nedenle 35 değil 55 yaşına kadar kontrat imzalasa bile gıkımı çıkarmazdım. Neyse geyiği geçelim, kısacası 35'ine geldiğinde şu anki Scola'dan çok da farklı birşey izlemeyeceğiz. Fundamental'ı, ayak hareketleri olsun, gerek kendini Oscar'lık yere atışları olsun, gerek de saçlarının ahenkle dansetmesi olsun hepsi aynı kalacak neredeyse.

Biraz da Rockets'a değinelim. Ellerinde tam 7 tane kontratlı uzun oldu böylece. Yao, Scola, Hill, Patterson, Andersen, Hayes ve Johnson. Yuhunuz sayın seyirciler. İlk 5'te Yao ile Scola'nın olacağı kesin. Hill, Patterson ikilisi dakikalar için savaşacak, Hayes klasik kısıtlı dakikalarda herşeyini ortaya koyacak gibi gözüküyor. Geçtiğimiz sene pek varlık gösteremeyen Andersen'in ise ne yapacağı meçhul. Form tutmazsa, bench'i poposuyla ısıtma çalışmalarına şimdiden başlayabilir.

Houston Batı'daki güçlü takımlardan biri elbette ancak bence zirveye gidecek bir yapıya sahip değiller. Yao'nun dönüşüyle beraber, Scola'nın takımda kalması o yüzden Rockets'ın söz sahibi olmasını sağlamayacaktır bence. Brooks, Kevin Martin ve Scola sağolsun biraz ufak tefek kalıyorlar. Ayrıca Yao pek ufak olmasa da pek sertlik gösterdiği söylenemez rakiplere. Yao'dan başka gerçek anlamda bir yıldızları yok. Kevin Martin takasını da zaten fazla beğenmediğimi söylemiştim, ben onun üst seviye yıldızlardan olduğunu düşünmüyorum. Çok derin bir kadroları var ama belki de bu parçalardan bazılarını elden çıkarıp gerçek yıldızlar ekleseler daha iyi olacak. Her zaman kadrosuna göre çok daha büyük işler başaran Houston inşallah beni yanıltır diye bekliyorum.

Minnesota'ya Bir Guard Daha

4 yıl $16M karşılığında Ridnour’ı kadrosuna kattı Minnesota. Kahn’ın hamlelerini genelde herkes gibi saçma sapan bulsam da bu transfer diğerlerine nispeten daha kabul edilebilir. Beni bu şekilde düşünmeye sevk eden tek neden Ridnour’ın alacağı ücret. Oldukça uygun bir kontratla oynayacak. Açıkçası başka bir olumlu yanı da yok gibi. Transferin olumsuz yönlerinin temelinde ise takımın kötü yapılanması yatıyor. Flynn, Sessions, hatta birkaç seneye Rubio… Minnesota’nın nasıl kötü bir yapılanma içinde olduğunu gözler önüne seren ibretlik bir tablo daha. Henüz rüştünü ispat etmemiş potansiyelli isimlerin yanına şimdi de Ridnour’ı takıma kattı David Kahn. McHale ile yollar ayrıldığında kimse ondan daha kötüsünün geleceğine ihtimal vermiyordur herhalde. Ama gelen gideni aratırmış…

Ridnour’ı genel olarak beğenirim, fena oyuncu değildir. Takımı iyi yönetir, yeri gelir skor katkısı yapar, yeri gelir arkadaşlarını oynatır. Aklı başında bir adamdır, beyaz bir guardın temel özelliklerini taşır. Son senesinde de Jennings ile fena bir rotasyon oluşturmamışlardı. Anlaşılan, Kahn baktı genç bir yetenekle etkili oluyor, atladı hemen üstüne. Yoksa bu oyun kurucu bolluğunda yapılan bu hamlenin başka bir açıklaması olamaz. Sormazlar mı adama senin elinde 2 numara var mı diye? O pozisyonda sadece Ellington’a güvenmeyi veya Wes Johnson’ın 2 numaraya çekilmesini mi düşünüyor acaba. Böyle bir saçmalığı yaparsa şaşırmam açıkçası.

Redick'in Chicago Uçuşu İptal

Orlando Magic, daha geçtiğimiz gün Quentin Richardson'ı kadrosuna katmasına rağmen Bulls ile sözleşme imzalayan JJ Redick'i kadrosunda tutmaya karar verdi. Hey maşallah, masraftan kısmıyorlar hiç. Çünkü Bulls'un önerdiği ve Magic'in eşleştiği kontratta, yanılmıyorsam Redick'in ilk sezon kazanacağı miktar 7 milyon dolardı. Magic lüks vergisi sınırının üstünde olduğu için, Redick'e 7 milyon dolar öderken, bir 7 milyon da NBA'e ödeyecek. Yani 14 milyon dolar harcamış olacaklar Redick için. Değer mi? Bence değmez, zaten bu yüzden Redick'in Bulls'a gittiğine neredeyse kesin gözüyle bakıyordum. Ama Redick Chicago'nun yolunu tutsa, şampiyonluğa oynayacağına inandıkları kadro, sekteye uğrayacaktı. Ayrıca Redick'in yerine koyabileceğiniz serbest oyuncu da yok. O yüzden anlayabiliyorum bu kararı. Geçen sezon Gortat'dan sonra, bu sezon da Redick başka takımlarla anlaştıktan sonra Orlando'da kaldılar. Bütçeden kısmak adına, geçtiğimiz sezon (bana göre yanlış bir şekilde) hiç görev verilmeyen Bass'i elinden çıkarabilir Magic.

Bulls da Korver'ı şutör guard pozisyonunda başlatmak gibi bir hata yapacak mı acaba merakla bekliyorum. Onlara da takas yolu gözüktü sanki. Redick yerine Morrow'u alsalar çok daha iyi olurdu. Hem daha ucuzdu hem de Warriors'ın meğerse eşleşmek gibi bir niyeti yokmuş. Kısacası Bulls'da halen bir şutör eksikliği var, tek çözüm Rasual Butler veya takas yolu gibi duruyor. Hayret hakikaten az önce serbest oyunculara bakarken dikkatimi çekti, bu Butler'ı kim alacak acaba? Savunma yapan, şut sokan, ucuz rol oyuncusu işte daha ne olsun?

2010-12 A.B.D. Milli Takımı Aday Kadrosu - 2 (Türkiye'ye Gelecekler)

Amerika Milli Takımı'nın 21 kişilik aday kadrosu. Versiyon 2 olarak değerlendirmemin sebebi daha önce de haber olarak yer verdiğim kadronun bir hayli değişmiş olması. 2008 Olimpiyatları'ndan kimse gelmiyor.

Chauncey Billups (Denver Nuggets); Tyson Chandler (Dallas Mavericks); Stephen Curry (Golden State Warriors); Kevin Durant (Oklahoma City Thunder); Tyreke Evans (Sacramento Kings); Rudy Gay (Memphis Grizzlies); Eric Gordon (Los Angeles Clippers); Danny Granger (Indiana Pacers); Jeff Green (Oklahoma City Thunder); Andre Iguodala (Philadelphia 76ers); David Lee (Golden State Warriors); Brook Lopez (New Jersey Nets); Robin Lopez (Phoenix Suns); Kevin Love (Minnesota Timberwolves); O.J. Mayo (Memphis Grizzlies); Lamar Odom (Los Angeles Lakers); Rajon Rondo (Boston Celtics); Derrick Rose (Chicago Bulls); Amar’e Stoudemire (New York Knicks); Gerald Wallace (Charlotte Bobcats); ve Russell Westbrook (Oklahoma City Thunder).

Atletik ve koşan bir takım oluşturacakları kesin. Guard'lara baktıkça ağzım sulanıyor. Billups, Curry, Westbrook, Rondo, Rose ve Evans. Yok artık daha neler.
Hemen bir beş çıkaralım: Billups - Iggy (Mayo) - Durant - Amare - Brook Lopez.
Bir de atletik beş yazalım: Rose - Iggy (Mayo) - Durant - Lee - Amare.

Koç K gerçi Durant ve Gerald Wallace'ı falan 4 numarada oynatır kesin "atletik olalım" derken.

Atletik dedik iyi hoş ama bu takımın başarıya gitmek için tek yolu sağlam savunma yapması olacak. Deli danalar gibi koşmadıkça set hücumunda nasıl şampiyon olurlar ki? Yıldızlarla dolu olan takım bile ancak savunma dozajını yükseltip bu sayede hızlı hücuma çıktığı zaman rakiplerine büyük üstünlük sağlayabiliyordu. Bu takımda şutör yok. Yani elbette Billups, Curry ve Gordon göze çarpıyor ama geri kalan isimler güven vermiyor. Ayrıca en büyük yıldızları da sadece Durant ile Amare gibi gözüküyor. Yani parkeye çıktıklarında maça 20-0 önde başlamayacaklar Olimpiyatlar'da olduğu gibi. Bu nedenle işleri zor. Ancak Durant zaten gitgide yükselen değerini, Amerika'yı şampiyon yaparak zirveye taşıyabilir.

Bir de kafama göre 12'ye düşüreyim:

Billups, Durant, Iggy, Gay, Brook Lopez, Chandler (sağlıklıysa), Green/Odom, Rondo, Rose, Mayo, Amare ve Lee.

Çok sayıda birbirine yakın isim olunca seçmek zor oluyormuş, ayrıca şutör guard eksikliği de dikkat çekici. Mayo'yu sırf bu yüzden ekledim Westbrook yerine.

Knicks de Modaya Uydu

Avrupa’dan oyuncu getirmenin hayli revaçta olduğu transfer döneminde bu akımın son temsilcisi Knicks oldu. LeBron-Bosh hayalleri kurarken Amare-Felton ikilisine razı olup beklentileri de bu ölçüde düşürmüşlerdi. Felton-Randolph-Azubuike hamleleri sonunda travmayı çabuk atlattılar, sağa sola şuursuzca saldırmak yerine mümkün olduğunca sakin ve mantıklı adımlar atıyorlar diye düşünüyordum ki bu transfer haberi geldi ve Timofey Mozgov’u aldılar 3 yıl $10M karşılığında. Yazının uzunluğundan dolayı şahsi fikrimi özet geçeyim okumaya üşenenler için: Knicks adına denemeye değer bir hamle mi: Evet. Peki tutar mı: Muhtemelen hayır. Denemeye değer bulmamın sebebi takımı gençleştirme politikası adına yapılmış bir hamle olması. Takımdaki mevcut genç yetenekleri yetiştirip -hele bir de tutarsa- bonservisleriyle satarak transfer bütçesinde hayvan gibi yer açarlar Arsenal gibi, Porto gibi... Şaka bir yana denemeye değer bulma sebebim Mozgov’un alacağı cüzi miktar ve pek yüksek olmasa da, patlama yapabilme ihtimali.

Değerlendirmemi D’Antoni sistemini esas alarak yapacağım. Zira NBA’deki herhangi sisteme göre oluşturacağımız temel kalıp onun sistemine pek uymayabiliyor. Atletizmi, enerjisi hızlı tempodaki Knicks’te bir nebze olsun iş yapabilir. Ofansif ribaundlardaki etkinliği ve pick&roll oynama kabiliyeti de muhtemelen katkı sağlayacaktır takıma. Bir de savunması… Zaten bu artıları sayesinde ekmek yedi, yedi. Yoksa kalıcı olamaz oralarda.

Eksilerine geçersek; Geçen seneki Eurobasket’te yakaladığı formu sezonun devamına yansıtamadı ve inişli çıkışlı performanslarla tamamladı seneyi. Bu istikrarsızlığının kariyerinin tamamına sirayet etmesi şüphesiz kafalardaki en büyük soru işareti. Kendisi hakkındaki olumsuz düşüncelerimin bir kısmını da D’Antoni’nin sistemi oluşturuyor. Yukarda saydığım atletizmi falan iyi hoş da, senelerdir bu tarz uzunlara takımlarında önemli süreler vermeyen, işin doğrusu böyle oyuncuları pek de tutmayan bir koç D’Antoni. Bu tarz uzunlardan kastım savunma yönü ağır basan, hücumu kısıtlı ve az yönlü olanlar. Bunların yerine hücum gücü daha üst seviyede olan, şutu güvenilir uzunları tercih etmiştir hep Amare gibi, Harrington gibi, Lee gibi. Sonra, istikrarsızlık… Yukarıda bahsettiğim gibi hiçbir zaman belli bir çizgiyi tutturamamış anormal bir adam Mozgov. Bu anormalliğe delil isteyenlere geçen seneki Makedonya maçını sunalım. 10 ofansif-1 defansif ribaund, var mı daha ötesi. Ayrıca takımda uzun rotasyonu da epey şişti. Amare, Turiaf ve Randolph'un arkasında ne kadar süre bulacağı şüpheli... Tüm bu şartlar altında genç Rus’un işini pek kolay görmüyorum.

15 Temmuz 2010 Perşembe

Ninja Kaplumbağa Denver'da

Al Harrington - Ninja Kaplumbağa benzetmesini Soner'den duydum, kullanayım dedim. Bugüne kadar hiç aklıma bile gelmemişti ama duyduğum an bir gülme geldi. Gerçekten çok benziyor =)

Neyse efendim, Al Harington ile 5 yıllık 34 milyon dolar karşılığında el sıkıştı Denver. Yani MLE kontratı. Baştan söyleyeyim bence güzel bir hamle. Dış şut atabilen bir uzun olduğunuz anda zaten değeriniz artıyor. Bunu Frye'da görmüştük. O yüzden senelik yaklaşık 7 milyon dolar, Harrington için aslında fazla değildi bence. Ama fazla olan şey kontratın uzunluğu. 4 yıllık bir anlaşma olsa daha pozitif bakardım. Kontratın bu haliyle, 35-36 yaşındaki Harrington, Nuggets'a biraz külfet olacak sanki.

Ama işin ekonomik yönünü onlar düşünsün, biz oyun alanına bakalım. Neler olacak Nuggets'da? Bir kere zaten baştan beğendiğimi söylemiştim bu transferi. Çünkü Harrington Nuggets hücumuna başka bir boyut katacak. Artık hücumda özürlü bir konuma gelen Kenyon Martin'i riske ederek Carmelo ve Billups'a gelen ikili yardımlar, Harrington oyundayken gelemeyecek. Özellikle Harrington'ın son 3-4 senede geliştirdiği üçlükleri, bu açıdan Nuggets'ı çok rahatlatıcak. Bu pozitif birşey gibi gözükse de Al Harrington'ın son senelerde oyununun çok fazla dış şut üzerine kurulduğunu söylemeliyim. Eskiden rakiplerini ayak çabukluğunu kullanıp, içerde birkaç ayak oyunu yapıp falan ekarte ederek sayıya gidiyordu. Hala yapıyor bunları arada sırada ama dış şutlarını geliştirdiğinden beri, dışarıda oynamaktan çok memnun ve mesut kendisi. Ayrıca bir eksik yönü var Nuggets'a uymayacak. Al Harrington son yıllarında, özellikle de Knicks'te oynarken adeta bir kara delik gibiydi. D'Antoni ile de kapışmıştı bu yüzden yanılmıyorsam, fazla bire bir zorladığı için. Ayrıca Warriors'dan ayrılmasının sebebi de Don Nelson ile anlaşamamasıydı. Gerçi Nellie ile kim kapışmıyor ki? Kimler kimler gönderildi Warriors'dan. Aslında bu 'kara delik' mevzusunun Knicks ve Warriors'ın genel havası ile alakası olup olmadığını bilmiyorum. Bu sezon öğreneceğiz. Ama geçmişte, özellikle Hawks'da JoJo ile takımın liderliğini yaparken pas verme ve pozisyon hazırlama kabiliyetini göstermişti. Açıkçası George Karl ve Billups'ın önderliğinde yeniden kendini bulmasını bekliyorum Harrington'ın. 30 ve üzeri dakika alması durumunda, Carmelo'nun ardından 16-17 sayı ile takımın 2. en skorer oyuncusu olursa şaşırmam.

Özellikle Kenyon Martin ve Birdman'in diz ameliyatı geçirdikleri bir sezon, 3-4 numaralı pozisyonları oynayabilen farklı bir uzun almaları oldukça önemliydi. Ancak Harrington yüzü dönük hücumcu savunabilse de, sırtı dönük cüsseli uzunlara karşı son derece çaresiz kalıyor. Savunmadaki bu eksikliğini Nuggets gibi iyi savunma yapan, sert bir takım kapayabilir. Belki de takımdaki tek yumuşak isim Harrington olacak. Bu da Nuggets'a büyük bir dezavantaj yaratmaz.

Bell Jazz’la Yeniden

Matthews-Korver ikilisini kaybettikten sonra öncelikle şutör ve daha geri planda kalsa da savunmacı, pis işleri yapan bir 2 numara açığı oluşmuştu Jazz’da. Bu açığı eski oyuncuları Raja Bell ile kapadılar. Taraflar 3 yıllık $10M karşılığında anlaşma sağladı. Kariyeri boyunca Tolga Doğantez misali oradan oraya savrulan, gittiği takımlarda bir türlü kalıcı olamayan Bell’in son durağı olacağa benziyor ilk parladığı Utah. Kobe’nin, Artest’ten sonra başına bela olan Bell’i de MLE’in kalan kısmı karşılığında takımda görmek istediği söyleniyordu ama o Jazz’ı tercih etmiş.

Kontratı kağıt üzerinde fena görünmüyor. En azından denemeye değer bir hamle Jazz için. Ancak burada esas tartışılması gereken, Sloan’un Bell’e biçeceği rol olacak. Kenardan gelerek takımı ateşleyen, savunma direncini arttıran bir Bell, şampiyonluk yolundaki bir takıma bu anlamda önemli katkılar verebilir ama tutup onu ilk 5’e koyarak sorumluluğunu arttırırsanız baştan çuvallarsınız. Hem fiziği ve kondisyonu da elvermez böyle bir role artık.

Senelerdir savunma takımı kimliğinden uzaklaşan Utah’a bu anlamda katkı sağlamasının yanı sıra savaşçı ruhu da takıma sirayet eder bakarsınız. Saha içindeki artıları haricinde Miles gibi, Hayward gibi gençlere ağabeylik yapıp takımın kimyasına olumlu etkileri de olacaktır kendisinin.

34 yaşına gelen, geçtiğimiz sezon Bobcats'teyken bile yavaşlama emareleri gösteren Bell'in çok yararlı olacağını düşünmüyorum ben de. Ama kenardan gelmek yerine ilk 5'te başlaması ve ardından yerini Miles veya Hayward'a bırakması daha hayırlı olacaktır bence. Çünkü Bell'in kenardan gelerek pek bir enerji veya katkı vereceğine inanmıyorum. Onun dışında keşke Kobe'nin takımına gitseydi diyorum. Komik olurdu Kobe'nin rakipleri durumundayken geçinemediği Artest ve Raja Bell ile aynı takımda oynaması. Ayrıca Matthews'ın Blazers ile imzaladığı anlaşmayla eşleşmeyeceğini duyurdu Jazz beklenilen gibi. Guard ve kısa forvet oynayan bir kısa eklemeleri şart olmuştu takıma, Bell de bu açıdan bakıldığında gerekli bir eklemeydi. Ancak dediğim gibi şutlarıyla takıma katkı sağlayacaksa da, eski savunmacı kimliğine yeniden ulaşacağını sanmıyorum ben Bell'in. / Can

Fcuk LeBron

İnternette çıkan bir habere göre Ron Artest'in yarın gece düzenleyeceği partinin adını "Fcuk LeBron" koymuşmuş. Hatta resim olarak kullandığım afişe yer vererek bu habere gerçeklik payı katmışlar.

Görünce "Oha bu kadar da olmaz herhalde" demiştim, sözkonusu kişi Artest olmasına rağmen. Daha sonra Ron Artest twitter sayfasından "O afişi hazırlayan kişi, her kimsen aptal ve salaksın. Ayrıca burada sayamayacağım pek çok şeysin" demiş. Herhalde başka bir afişten bahsetmiyordur, bu kadar tesadüf olmaz diye düşünüyorum.

Yani kısacası şansa bir yerde rastlayıp da gerçek zannetmeyin. Bu olay gerçek olsa ve finalde falan karşılaşsalar, LeBron Artest'e neler yapardı acaba? =)

Spurs Splitter’e Kavuştu

2007 draftinde 28. sıradan seçtiği Tiago Splitter ile biraz gecikmeli de olsa buluştu Spurs. 3 yıllık $11M karşılığında anlaştı taraflar. Öncelikle Avrupa’dan NBA’e geçen isimlere nazaran çok daha cazip şartlarda anlaşıldığını söylemek mümkün Spurs adına. Sonuçta geçtiğimiz sene İspanya Ligi’nde normal sezonun ve finallerin MVP'sinden bahsediyoruz. (Yenilmez armada Barça’yı finalde süpüren takımın başrol oyuncularındandı kendisi). Hem “Avrupa’nın kralı da olsa gelir NBA’de havlu sallar” görüşü de eskide kaldı. Artık çıkıp takır takır oynuyor Manu’lar, Scola’lar… Bu vesileyle Petro’yu da saygıyla analım. Takımı gençleştirme politikası adı altında Hill ve Blair’dan sonra Splitter’in de rotasyona katılması oldukça yerinde bir gelişme San Antonio için. Zira malumunuz Duncan, Manu ve çoğu parça yaşını aldı. Geçtiğimiz playofflarda da gördük ki enerjik rakiplere karşı koymakta son derece zorlanıyorlar. Ayrıca Duncan’ın ayaklar artık birkaç adım yavaşladı, Parker’ın takımda kalacağı meçhul, Ginobili deseniz ha sakatlandı ha sakatlanacak diye yürek ağızda izliyoruz. Bu sebeple takımın kimyasını çok bozmadan yavaş yavaş yapılacak yerinde eklemelerle bir iki sezon daha kafaya oynamak esas amaçlarıdır. Hem bu sayede Parker’ın takımda kalmasını da sağlarlar.

Avrupa Ligi’ni yakinen takip edenler bilecektir, Splitter Avrupa’nın en değerli oyuncularının başında gelir. Muhteşem fiziği, alçak post ve pick and roll oyunlarını müthiş oynaması ve boyuna göre atletikliği en önemli artıları. Orta mesafe şutu da hiç fena değil, zaten durdurulmasının güç olma sebebi de hücumunun çok çeşitli olmasından geliyor. İşin savunma kısmına gelince hafiften sıkıntı başlıyor aslında. Spurs’un eski savunmacı imajı yok artık ligde. Ama takımın mevcut savunma dozajına ulaşabilmesi için bile biraz çalışması gerekiyor Splitter’in. Geçtiğimiz sezonu Eurolig’de 13 sayı-5 ribaund istatistikleriyle tamamladı. Hayırlı olsun her iki taraf için de. Şahsi fikrim olumlu işlere imza atacağı yönünde. İzleyip göreceğiz Avrupa’nın kralının NBA’de neler yapacağını.

Sessiz, sakin, çaktırmadan, yazın önemli transferlerinden birine imza attı Spurs. Belki iki sezon önce Amerika'ya gelmeye ikna etseler Splitter'i, şampiyonluk yarışında "Ben de varım" diyebilirlerdi. Ancak artık yaşlılık kendini gösteriyor, özellikle de Duncan'da. O gerektiği her pozisyonda sayı üretip, her rakibin hücumunda içeri girenlere "dur" diyemeyince, Manu Ginobili çılgın oynasa bile, Spurs de eski Spurs olamıyor. / Can

14 Temmuz 2010 Çarşamba

Lowry Cavs'le İmzaladı - Rockets İzin Vermedi

Cavs'in sunduğu kontrat sonucu Lowry'nin 4 senede 24 milyon dolar kazanacağını öğrenince dudağım uçuklamıştı. Bildiğimiz sevdiğimiz, kenardan gelip takıma enerji veren, 3-5 kere çembere giderek skor üretimine katkı sağlayan Lowry ve senelik 6 milyon dolar. Cavs'in LeBron'un gidişiyle büyük bir saçmalıklara imza atmaya başladığına dair bir kanıt olarak görüyordum. Hatta "Yok artık Houston bu kontratla hayatta eşleşmez" diyordum kendi kendime.

Biraz önce Twitter'da Rockets genel menajeri Daryl Morey "Lowry'nin anlaşmasıyla eşleşmeyi planlıyoruz ve takıma döneceği için oldukça heyecanlıyız" demesiyle bir hayli şaşırdım. Ardından da "Evet biri bitti (Lowry), biri kaldı Scola)" diye yazdı yani Scola'yı da takımda tutacaklar başka bir takım çok abuk bir para vermezse.

Ama benim aklım hala Lowry'nin kontratta takıldı. Aaron Brooks var zaten elinde ufak tefek, şutör guard özelliklerine sahip bir oyun kurucu. Şimdi de yine ufak tefek, Brooks gibi şutör guard kafasında (aslında biraz daha arkadaşlarını oynatmaya yönelik diyebiliriz) ama hiç şut atamayan, tam tersi tamamen penetre üzerine kurulu bir oyuna sahip olan, maç başı 25 dakikanın üzerine çıkması takıma muhtemelen zarar verecek bir oyuncuyla anlaştılar. Hem de yukarıda yazdığım Brooks'un yedeği konumundaki bir oyuncudan söz ediyoruz. Bilmiyorum bana bir hayli garip geldi Morey'nin bu seçimi.

Not: Son senesinin sadece 1 milyon doları garantiymiş Lowry'nin

Para Herşey Değilmiş

Müthiş bir vefa örneği Haslem'den. Çok duygusal bir giriş oldu, farkındayım ama ne yapayım çok takdir ettim bu hamlesini, tutamadım kendimi. 2002 draftinde kimse tenezzül edip bakmayınca yüzüne, Fransa’nın yolunu tutmuştu Haslem. Sonrasında muhtemelen üç-beş yaz ligi maçında kendini gösterip, Heat forması altında lige adımını atmıştı. 7 senedir formasını giydiği Miami ile olan sözleşmesi bu sene son bulmuş ve kendisine 5 yıl için $34M değerinde teklifler gelmişti Denver ve Dallas’tan. Söz konusu yüzük olunca 0’la 1 arasındaki fark, 1’le 2 arasındaki farktan çok daha fazla olabiliyor. Bu açıdan bakıldığında, parmağında bir yüzük olan oyuncunun paraya tamah etme ihtimali artar, ancak Haslem’da durum böyle olmadı. O, önerilen kontratları elinin tersiyle itip eski takımının yine 5 yıllık $20M değerindeki teklifini kabul etti. Yakışmazdı zaten doğduğu büyüdüğü şehri para için terk etmek, onu buralara getiren takımından ayrılmak Haslem’e. Gerek evinden ayrılmaması, gerek şampiyonluk ve başarı isteği doğrultusunda bence doğru kararı verdi takımda kalarak. Birkaç şampiyonluk daha ekleyebilirlerse Heat'in tarihine, bakarsınız bir gün Haslem'ın forması American Airlines Arena’nın tavanını süsler.

Teknik değerlendirmeye geçecek olursak kısaca; Muhtemelen Bosh’ın yedeği olacak Haslem. Bir yedek için yetenekleri fazlasıyla tatmin edici. (Mesela üç yıldızdan özellikle Wade - James ikilisi oyundayken, boyalı alanı boşaltma görevini çok iyi yapar Haslem orta mesafe şutlarıyla ve yıldız ikili çılgıncasına boyalı alana atak edebilirler. / Can) Ama takımın halen bir pivot ihtiyacı mevcut. Şöyle skor üretmese de olacak, defansif yönü ağır basan, güçlü, kuvvetli, iri yarı, pota altında sağlam durabilecek bir pivot. Haslem'in yanına Ilgauskas'ı ekleseler de, yukarıdaki tarife uyan bir pivot değil kendisi. Aşırı ağır, narin, kuvvetsiz, şutları da artık girmeyen, bir garip oyuncu haline dönüştü çünkü. Faydası olacağına pek inanmıyorum bne. Juwan Howard’ın da boyu malum... Mesela sağlık sorunu olmayan bir Przybilla, bir Oden veya Dalembert en olmadı Kwame Brown falan, o tarz bir adam lazım işte Heat’e.

Orlando Redick’in Alternatifini Buldu

Her ne kadar yedek olsa da takım sistemine çok uygun bir isim olduğundan Redick’in ayrılması büyük bir yara açacaktı Orlando’da. Ama öyle bir ismi kattılar ki takıma, en iyi seçimlerden biri oldu Q-Rich. Redick’e bu kadar benzer, onun (muhtemelen) gitmesiyle açılacak boşluğu direk doldurabilecek çok az kişi geliyor aklıma şu an. Şimdi, bakınca Redick’in 3 yıllık 20 milyon dolar civarındaki kontratını eşlemek yerine yine 3 yıllık 8 milyon dolar civarındaki Quentin Richardson denemesi en kötü bakış açısıyla denemeye değer bir hamledir.

Orlando’nun 4 dışarda artı Howard sisteminde bir zamanların üç sayı şampiyonunun ne kadar etkili olabileceğini tartışmaya gerek yok. Ayrıca kendisi, yine takımdan ayrılmasına kesin gözüyle bakılan Matt Barnes kadar olmasa da hiç fena bir savunmacı değil. Buna ek olarak tıpkı Barnes gibi pozisyonuna göre son derece iyi bir ribaundcudur. Howard’dan dolayı bu özelliğinin çok bir önemi yok gibi görünebilir ama sonuçta Lewis gibi, Carter gibi isimlerin olduğu takımda Howard bile tek başına yeterli olmayabiliyor bu konuda. Richardson’ın bir diğer özelliği de takım oyununa olan yatkınlığı ve takım kimyasına bulunduğu olumlu katkılardır. Bu sebeple kenardan gelmesini sorun etmesi bir yana, her sayıdan sonra ayağa kalkıp -Cavaliers benchi misali- elindeki havluyu sallarken çok görmüşüzdür kendisini. Senelerdir Knicks’te, Heat’te, takım arkadaşlarına uyup öylesine takıldığından dolayı basketbolu üst seviyede oynamayı ciddi anlamda özlemiştir ve bu da sahaya yansıyacaktır. Ligde sevdiğim oyuncuların başında gelen Q-Rich’in Suns döneminden sonra ilk defa bir contender takımda yer almasına da ayrıca sevindim. İki taraf için de oldukça yerinde bir hamle gibi görünüyor.

Redick'in takıma dönme ihtimali de son derece azaldı, Barnes'ın ise böyle bir ihtimali kalmadı gibi birşey. Hatta Redick değil de Barnes'ın alternatifi diyebiliriz. / Can

Transferlerle İlgili Duyuru

Bazı takasları veya hamleleri niye yazmadığımıza dair pekçok yorum ve mail alıyorduk. Şuna değinmem gerektiğine karar verdim: Burası bir haber sitesi değil, bu blog'u kurmaktaki amacım NBA'deki gelişmeler hakkındaki yorum ve fikirlerimi paylaşmaktı, bir senedir de bunu yapıyorum. Öyle sadece kuru kuru "Timberwolves Yao Ming'i almış çok güzel transfer" yazmakta bir anlam görmüyorum. Onun yerine oturup durum değerlendirmesi yazmak çok daha hoşuma gidiyor. Eh takdir edersiniz ki bunu dakika başı çıkan haberlerin hepsine uygulamak da mümkün değil. Bazen vaktiniz olmuyor, bazen kafanız başka şeylerle dolu oluyor uzun birşeyler yazacak modda olmuyorsunuz. Evet farkındayım David Lee, Splitter gibi bazı önemli hamleleri henüz değerlendirmedik ama geç de olsa yer alacaktır bunlar da blog'da. Bir de şunu aktarayım, sağ tarafta "Güncel Haberler" başlığında bir köşe açacağız inşallah template sorununu aşabilirsek. Bu sayede analiz yazmayı gerektirmeyecek, fazla önemli olmayan gelişmeleri oradan duyuracağız 1-2 cümle ile.

13 Temmuz 2010 Salı

Big Al Utah'ta

Serbest kalan oyuncusu Boozer'ı Bulls'a kaptıran Utah Jazz, Bulls ile takas üzerinde anlaşarak Boozer'ın kontratı kadar büyük bir takas istisnası almıştı. Şimdi de bu takas istisnasını, Kosta Koufos'u ve ilerideki draftlar'dan iki ilk tur seçim hakkını Minnesota'ya göndererek, Boozer'ın yerine Al Jefferson'ı koydular. Harika bir takas Jazz açısından bence. Defalarca belirttim blog'da, Al Jefferson çok beğendiğim bir oyuncu.

Zaten başkalarına ihtiyaç duymadan, tek başına pozisyon yaratarak skor üretebilen oyunculara her zaman ayrı bir saygı duyarım. Al Jefferson da böyle bir isim. Bunun yanında Boozer'a göre daha iyi bir savunmacı ama karşılaştırdığımız isim Boozer yani. Yoksa Jefferson da en iyi ihtimalle vasattır bu konuda. Boozer'a göre en önemli artısı biraz daha blok tehdidinin olmasıdır. Yoksa savunmada bilgisi zayıftır bir uzuna göre. Ribaund sezgisi ve box-out konusunda Boozer'dan daha zayıf olması sebebiyle, o konuda da biraz dezavantajı var ama yine de yeterlidir. Hücumda ise boyalı alanda ufak çaplı bir Hakeem tadında ayak hareketleriyle, fake'lerle, ilginç atış stiliyle sağlam skor üretir. Deron ile beraber oynayınca daha da rahatlayacak haliyle. Ancak Boozer'un ona karşı belki de en önemli avantajı şutlarıydı. Al Jefferson'ın ise orta mesafe şutu kesinlikle güvendiği bir silah değil, tam tersi vasatın altında. Halbuki kıyasladığımız Boozer, boş bırakıldığı zaman NBA'in en iyi orta mesafe şut atan 3-4 uzunundan biri oluyor. Bu noktada farklı hücum setleri çizmesi gerekecek Sloan'un, o da nasıl olacaksa? Hepi topu 8 tane hücum setiyle oynuyor Utah kaç senedir...

Neyse kısacası bundan iyisini bulamazdı Utah. Jefferson belki son senelerde sakatlıklarla boğuşuyor ama sağlığına tamamen kavuştuğunda NBA'in önemli skor opsiyonlarından biridir bana göre. Seviyelerini korumak, playofflar'dan uzaklaşmamak adına çok iyi bir hamle. Bir başka açıdan baktığımızda belki de maksimum veya ona yakın bir kontrat vermek için gelecek sezonu bekleseler daha iyi olabilirdi. Sonuçta bu kadronun şampiyonluğa oynayamayacağı belli, Kirilenko'nun kontratı bitince Deron ve Millsap ile yeniden yola çıkabilirlerdi. Onlar yarışta kalmayı tercih ettiler. Bakalım bu sezon Kirilenko'yu takas edecekler mi? Çünkü takas etmemeleri halinde önümüzdeki yaz pek fazla hemle de yapamayacakları için, takım olduğu gibi kalacak ve herkes güçlenirken yerlerinde sayacaklar. Yani Kirilenko'nun devasa kontratını elden çıkarıp çıkaramayacakları (bu kadar büyük bir kontratı takas etmek de zor iş) biraz belli edecek Utah'ın geleceğini.

Ama ne olursa olsun, günü kurtarıp, playofflar'a kalmak ve eline önemli bir skor opsiyonu geçirmek adına önemli bir takas. Dediğim gibi Kirilenko yerine de 1-2 önemli parça alabilirlerse Jazz daha da güçlenebilir.

Timberwolves tarafında, Kahn'ı tebrik ediyorum. Zaten konu hakkındaki fikirlerimi yazmıştım daha önce. Bedavaya önemli bir boyalı alan skor opsiyonunu vermek... Harika bir iş çıkarıyor Kahn. Gidip alnından öpeceğim. Bari elindeki takas istisnasını, bir yıldız almak için kullansa. O zaman biraz kurtarır durumu ama Kahn'dan bahsediyoruz.

Komik Mektuba Ceza

NBA yönetimi, LeBron James'e alev kusan, tehditler savuran, aşağılayıcı bir mektup yazan Dan Gilbert'a 100.000 dolar ceza vermiş. Mektup ilk yayınlandığında, konu hakkındaki fikirlerimi aktarmıştım zaten. Bence NBA.com'da yayınlanması bile son derece büyük bir ayıptı. Cuban'ın rekor cezası 500.000 dolar ile aynı seviyeye çıkması gerekiyordu bence. Bir takım sahibi, sanki oyuncunun sahibiymiş gibi ona böylesi hakaretlerde bulunamaz. Ancak herhalde NBA yönetimi, LeBron'un Cavs'i son ana kadar ayrılacağından haberdar etmediği için suçlu gördüğünden daha ağır bir ceza vermedi. O konuda da haklılar tabii, son ana kadar bekleyip Cleveland onun ağzının içine bakarken "Miami" demesi, Cleveland şehrini kahretti. Ama bu, o mektubu yayınlamak için yeterli bir neden değil. Dediğim gibi çok daha büyük bir ceza ile ders verseydi keşke NBA yönetimi, çaresizliğini bas bas bütün dünyaya duyuran Dan Gilbert'a.

Matthews Portland’da (Büyük İhtimalle)

Başlıkta büyük ihtimalle dedim çünkü Utah'ın önerilen kontratı eşleme ihtimali var düşük de olsa. Nereden nereye… Kim derdi ki daha geçtiğimiz sene Karşıyaka’nın transfer gündeminde olan Wesley Matthews bu sene 5 yıllık $34M alacak diye. Basketbol çok enteresan bir oyun… İki sene önce Marquette Üniversitesi'nde iken senior sezonunda performansını ikiye katlaması bile yeterli olmamış, hiçbir NBA takımı draft etmemişti kendisini. Ama geçtiğimiz yıl Sloan’ın kendisine verdiği şansı çok iyi değerlendirdi ve muhtemelen yedi sülalesine yetecek kadar bir servet sahibi olacak.

Tam bir takım oyuncusu ve iyi bir savunmacı olması sebebiyle Portland’ın oyun kimliğine kolay uyum sağlayacaktır. Özellikle playofflarda Kobe’ye yaptığı savunmayla izleyenleri şaşırtmıştı. Catch and shoot özelliği de Andre Miller’ın bulunduğu takımda önemli bir artı yaratacaktır kendisine. Ama işin bir de diğer yüzü var. Geçtiğimiz sezon boyunca çok kısıtlı dakikalar boyunca sf oynasa da gerçek pozisyonu sg ve sağlık sorunu falan olmadıkça Portland’ın bu mevkisi dolu. Bu da Matthews’in çok büyük bir ihtimalle yedek oturacağı manasına geliyor. Yaşının genç olması, atletizmi, pis işleri yapabiliyor olması, kenardan gelerek takıma enerji katması, takımı ateşlemesi hepsi çok güzel ama tüm bunlar alacağı ücretin karşılığı mı? Bence değil. 5 yıllık 20-25 milyon dolar falan daha bir hak ettiğine yakın para gibi. Sonuçta inanılmaz yetenekleri olan, uçan kaçan veya müthiş şut atan bir oyuncu değil Matthews, daha çok bir rol oyuncusu.

Sadece şutör guard olsa hadi neyse, takımdaki 2-3 numara oynayabilecek isimlere baktığımızda: Roy, Bayless, Fernandez, Batum ve Babbbitt'i görüyoruz. Bu oyuncuların arasındaki dakika dağılımı yeterince problem değilmiş gibi şimdi bir de Matthews gelecek hem de yılda 7 milyon dolar gibi oldukça yüksek bir paraya. Belli bir kalitenin üstünde ama yıldız olmayan bir sürü oyuncu vardı zaten, bunlara bir tane daha eklemek ne kadar mantıklıydı? Derin kadro ile güçlü kadroyu bir sanıyor herhalde Blazers yönetimi. Bayless'ı sallasınlar zaten ama Batum ve Rudy'nin 2011-12 sezonunda takımda tutulması gerektiğine inanıyorum, Matthews transferi ama başka bir senaryoya işaret ediyor sanki. Utah da söylentilere göre Jefferson'ın peşinde, bu durumda lüks vergisinin üstüne çıkarlar Matthews'ı da tutarlarsa. Ama öte yandan Boozer'dan sonra Jefferson ile fazla güç kaybetmeyecek olan Utah, kadrosundan önemli bir rol oyuncusunu kaybetmek istemeyebilir. Ne olursa olsun bu para Matthews'a fazla ve Utah'ın oyuncusunun gitmesine izin vermesi en mantıklı çözüm gibi gözüküyor. / Can

Knicks'in Oyun Kurucusu Felton

Uzun zamandır hayalini kurdukları LeBron’un Miami’yi tercih etmesinin ardından doğal olarak hüsrana uğrayan Knicks, Amare'nin partneri olarak Raymond Felton'ı seçti. Felton nerede, LeBron nerede. Dağlar falan değil, tanımlanamayacak farklar var arada. Ama Felton'ı beğenmesem de, aldığı garip paraya rağmen (2 yıllığına 16 milyon dolar) bu transferi fazla eleştirmeyeceğim. Bunun nedenleri var elbette. Öncelikle kalan serbest oyuncular içinde en iyi ve hatta tek oyun kurucuyu biraz pahalıya da olsa kadrolarına kattılar. Ayrıca bana göre bugüne kadar yıllık 5-6 milyondan fazla haketmeyen Felton'a o parayı vermelerine rağmen, kontratını sadece iki sene ile sınırlı tuttular. Gelecek sezon bir maksimum kontrat verecek yerleri var, üstüne sonraki sezonda da bir maksimum kontrat verecek yerleri açılacak. İşin 'business' tarafına baktıktan sonra tekniğine inelim:

Öncelikle Felton'ın D'Antoni'nin hızlı tempo sistemine harika uyduğunu söylemeliyim. Çünkü Felton set hücumlarında ne kadar batırıp, yanlış kararlar veriyorsa, transition hücumunda aynı oranda etkili. Hem hızlı hem güçlü olduğu için pozisyonları kolayca bitirebiliyor, aynı zamanda açık alanda saha görüşü iyi. Ancak geçtiğimiz sene isabet oranını yükselttiği üçlük atışlar acaba bir çalışmanın ürünü müydü yoksa şansa mı oldu? İşte bu sorunun cevabı Knicks için çok önemli, zira üçlüğün ne kadar ölümcül olduğunu biliyoruz D'Antoni'nin sisteminde. Bunların yanında Felton'ın, Amare ile ne kadar iyi pick & roll oynayabileceği de bir soru işareti. Oturmuş hücumlarda kolay kolay doğru karar veremiyor. Ayrıca perdeyi çok iyi kullansa da, daha sonra uzunlarına iyi paslar verdiğine pek fazla şahit olmuyoruz Felton'ın. Kendisi bitirmeyi de çok seviyor perde sonrasında. Tabii bugüne kadar oynadığı uzunların hiçbirinin hücum gücü, Amare'nin yanına bile yaklaşamaz, o da ayrı konu. D'Antoni'nin pick & roll öğretileri ve Amare'nin varlığı, Felton'ı bildiğimiz ve beklediğimizden daha iyi bir oyun kurucu haline dönüştürebilir. Bir de yukarıda belirttiğim gibi üçlükleri aynı yüzdeyle sokmaya devam ederse, son derece eğlenceli bir Knicks takımı izleyebiliriz. Mesela Felton 15 sayı, 9 asist gibi ortalamalar yakalarsa şaşırmayın. Bu başarı için yetecek mi? Hayır. Knicks taraftarı yine önümüzdeki transfer dönemlerini bekleyerek geçirecek bu sezonu da kısacası. Gerçi doğuda playofflar'a kalabilirler sonuç olarak, belki bu bile yeterli olur 1-2 sezon için taraftarlara. Yani kısacası bu, tam bir geçiş dönemi hamlesi Knicks'ten.

Bobcats de herhalde takımı DJ Augustin'e teslim edecekmiş gibi duruyor. Bol bol izleme fırsatı bulacağız genç guard'ı.

12 Temmuz 2010 Pazartesi

Josh Childress Phoenix’te

2 yıllık Yunanistan macerasından sonra yeniden NBA yolunu tuttu Childress ve Phoenix ile 5 yıllık $34M karşılığında anlaştı. Amare'den gelen takas istisnasının bir kısmını kullanarak Hawks'tan takas yoluyla alacaklar Childress'ı.

Tam da gözler alışmaya başlamıştı NBA yıldızlarını Avrupa’da izlemeye ki, yavaş yavaş geri dönüyorlar. Kasun’ların Nachbar’ların kıymetini bilmek lazım deyip değerlendirmeye geçelim. İlk senesindeki çuvallamadan sonra toparlanmış ve Pire ekibine önemli katkılar sağlamıştı Eurolig’de Childress. Takımının finale çıkmasında başrollerde Kleiza ve Teodosic ile birlikte kendisi de vardı. Esasında Suns adına müthiş bir ismi kadroya kattıklarını söylemek mümkün. Çünkü Childress’ın Avrupa’da bu kadar başarılı olmasının temel sebeplerinden ikisi Olympiakos’da olduğu gibi Phoenix’te de mevcut. Bunlardan ilki Olympiakos’un hızlı tempoya olan yatkınlığı. Bir nevi Avrupa’nın Phoenix’iydi kendileri geçen sezon. Bu bakımdan gerçek Phoenix’te de zorlanmak bir yana kendini daha da gösterecektir Childress. İkincisi ise onu besleyecek oyun kurucular. Gerek Teodosic gerekse Papaloukas üst düzey oyun kurucu ve pasörlerdi. Phoenix'te ise onların ağa babası mevcut.

Ancak alacağı ücretin biraz fazla olduğunu söyleyebilirim. Sonuçta Avrupa’da onun ayarında pek kimse olmadığı için ve kendisini getirmeye ikna etmek adına Olympiakos’un senelik $7M vermesi gayet normal. Ama NBA’de bu kalibrede oyuncu bulunabilirdi daha uyguna, demek ki riske girmek istememiş bekleyerek Suns. Atletizmi, şut stili falan... İkinci Matrix hayırlı olsun Phoenix’e.

Beni düşündüren bir başka nokta ise iki seneyi Avrupa'da geçirmenin, Childress'ın kondüsyonuna nasıl etki ettiği. Haftada bir maçtan, 82 maça çıkması, özellikle de bunu Suns'ın temposunda yapması acaba onu ne kadar yoracak? / Can

Hidayet Phoenix Yolunda (Takas Oldu Sayılır)

Henüz %100 kesinleşmiş değil ama Hidayet'in karşılığında Leandro Barbosa ile Dwayne Jones da Raptors'a geçecekmiş. Bir kere en başta mutlu olmadığı, taraftarların çoğunun da ondan nefret ettiği Toronto'dan ayrıldığı için harika oldu bu takas Hedo açısından. İlaç gibi gelmiştir, yeniden doğmuş gibi hissediyordur daha yeni takımıyla antrenmana bile çıkmadan. Şimdi önce iki taraf açısından da takasa bakalım, ardından Hedo'yu değerlendirelim.

Geçtiğimiz sezon kariyerinin en kötü dönemini geçiren Barbosa'yu gönderip yerine Hidayet'i almak mantıklı bence. Yani Barbosa bench'ten dahil olup sağlam bir skorer opsiyonu görevi görebilirken, Hidayet bir takımın çehresini değiştirebilecek bir oyuncu. Raptors ise elinde Jack, Calderon ve DeRozan varken Barbosa'yı niye aldı çok anlam veremedim. Bosh'tan sonra skor üretmekte sorun yaşayacaklardı, Barbosa bu eksikliği gidermeye yardımcı olacaktır ama 1 ve 2 numaralı pozisyonlarda dakika dağılımı problemi ortaya çıkabilir. Bunun dışında Raptors, Jones ile beraber Bosh sayesinde gelen takas istisnasını da Bobcats'e gönderip Diaw'ı alacakmış. Ama o zannedersem daha bir muallakta.

Teknik açıdan bakarsak pek çok kişi "Hidayet topla oynamak istiyordu, şimdi topu en çok domine eden Nash'in yanına gidiyor. Kesinlikle yanlış seçim" diye yorum yapıyor. En başta şunu söylemek lazım, bir kere Hidayet zaten Raptors'a yeterince zorluk çıkardı takasını isteyerek. Bu durumda gideceği takımı belirlemek gibi bir hakkı yok. Ayrıca Nash'in önümüzdeki sezon 37'sine basacağını unutmayalım. 30 dakikayı zar zor geçecektir kendisi. Kalan 18 dakikanın büyük çoğunluğunda Hidayet'in oyunda kalmasını bekliyorum ben. Çünkü geçen sezon gösterdiği çıkışla Barbosa'nın da daha kolay gözden çıkarılmasını sağlayan Dragic daha çok skor üretmeyi seviyor. Buna ek olarak yine Nash'in yaşına dönelim ve Amare'nin de takımdan ayrıldığını hatırlatalım. Yani Nash'e pozisyon yaratmak ve arkadaşlarını beslemek için bir yardımcı, ikinci bir opsiyon lazım. Hedo bu görevi üstlenebilir. Hele Gentry'nin düşündüğü gibi uzun forvette oynayacaksa, hücumda neredeyse bütün takımların dengesini alt üst edecektir Hedo. Düşünsenize, belki de NBA'deki en hızlı uzun forvet olacak kendisi, şut tehdidi de var. Nasıl savunulacak acaba? Ayrıca oyun kurma kabiliyeti sayesinde, bir nevi bundan iki sezon önceki Diaw'ın üstlendiği rolü de oynayabilir. Ama tabii işin savunma yönünde de hergün kendisinden 15-20 kilo ağır oyuncularla baş etmesi, vücut vücuda çarpışması, ribaund kovalaması gerekecek. Raptors'da çok kısa dönemler uzun forvet tecrübesi olmuştu, keza Magic'te de çok kısıtlı dakikalar alıyordu bu pozisyonda. Örneğin sezonun sonunda 19 ribaund ile kariyer rekoru kırdığında boyalı alanı savunmuştu 15-20 dakikalığına. Hoş Gibson ve Noah gibi oyunculara karşı oynaması da bir avantajıydı ve buna rağmen resmen kızarmıştı suratı, bitap düşmüştü diye hatırlıyorum. Daha kalıplı uzun forvetlere karşı ne kadar dayanabilir bilmiyorum. Bu deneyin başarılı olup olmayacağını, Hedo'nun inadı, inancı ve dayanıklılığı belirleyecek önümüzdeki sezon.

Ben sevindim açıkçası bu takasa. İnşallah son anda bir yamuk çıkmaz da gerçekleşir.

Ekpe Udoh 4-6 Ay Yok

Draft günü demiştim Golden State Udoh’u seçerek yanlış yaptı diye, sakatlandı işte. Şaka bir yana seçildiği yeri hak edip etmediği konusunda yeteri kadar soru işareti varken sol el bileğindeki sakatlık nedeniyle bir operasyon geçirecek ve 4 ile 6 ay arası parkelerden uzak kalacak Udoh. Fakat geçtiğimiz yıllardan Oden gibi, Griffin gibi sakatlık süreçlerine şahit olduğumuzdan açıkçası beni korkutuyor iyileşme sürecinin uzama ihtimali. İşin bir de şu yönü var; Lige geç başlayan çaylaklar ciddi bir adaptasyon sorunuyla karşı karşıya kalabiliyor. Umarım en az ziyanla, en kısa sürede takıma katılabilir genç yıldız adayı. Zira o pozisyondaki rotasyonuna biraz geniş gibi görünse de kuru kalabalık diyebiliriz Warriors için. Lee neyse de 3’ten bozma Radmanovic’le, ne yapacağı kestirilemeyen Tolliver’la, çelimsiz Brandon Wright’la yürümez bu işler. Bu çocuk en azından hem 4 numara hem de pota altından biraz daha sağlam durabilir diğerlerine göre.

Karakterin Önemi

Dün ilk yaz ligi maçında çıkan John Wall'dan, NBA yönetimi maçtan sonra 15 dakika boyunca imza dağıtmasını rica etmiş. John Wall ise yaklaşık 1 saat boyunca imza atıp durmuş her bir taraftarı mutlu etmek adına. İşte 'adam olacak çocuk' budur. Belki beklenilen gibi Rose'un seviyesine ulaşamayacak, belki de onu geçip direk süper yıldız olacak ama böyle bir karaktere sahip olması onu özel kılıyor bana göre. Üç sene önce Durant ile Oden, ardından Rose, geçen sezon Griffin, şimdi de Wall. Hepsi müthiş karakterlere sahipler. Aşağıdan bu tarz yıldız adaylarının gelmesi nedeniyle sevinçliyim. Belli bir seviye korunmuş oluyor böylece.

Summer League 7. Gün

* Ve draftin 1, Wizards’ın yeni 2 numarası da parkeye indi nihayet. İlk şutunda panyayı dövdü, ikincisinde sağlam bir blok yedi ama yılmadı. İlk maçına çıkan bir oyuncu için hiç çekingen değil, bilakis cüretkardı bile. Hoşuma gitti bu şekilde oynaması, belli ki beklentilerin farkında ve kendine güveniyor. Biraz abarttı olayı gerçi, maç boyunca bencildi epey. Kendini ispat etme çabası içinde olan takım arkadaşlarından biri olmak istemezdim açıkçası. Ama yaz liginde Hayward’ın sorumluluktan ne kadar kaçtığını gördükten sonra doğru olanı yaptığını söyleyebilirim Wall için.

* Trevor Booker’ı Clemson’da oynarken birkaç defa izlemiştim ve olumlu izlenimler bırakmıştı bende. Çok güçlü ve asla geri adım atmıyor ancak pozisyonuna göre çok kısa olan boyu elbet sorun yaratacak NBA’de. 4/4 saha içi isabetiyle 9 sayısı, 3 top çalması var.

* Yaz ligine katılmasına pek anlam veremediğim Toney Douglas beni doğrularcasına bir performans sergilemiş. 20 şut denemesiyle 27 sayı atmış, ayrıca istatistik kağıdının tamamını da doldurmuş. Tabi ben o sıralar kupa finalini izliyor olduğumdan hafif boxscore yorumculuğu yapıyorum. Yine aynı maçtan Coby Carl 22 sayı-7 ribaund ile oynamış.

* Portland’dan Armon Johnson’ı çok beğendim. Solak oyuncudan, hele ki guard ise korkacaksın arkadaş. Bir kere müthiş savunma yaptı. Las Vegas ayağının kralı Jermaine Taylor’a sahayı dar etti, parkede basmadık yer bırakmadı. Şaka bir yana hakikaten çok gayretli ve savunma bilgisi üst düzey. Cüssesi ve sağa penetresinin zayıf oluşu problem teşkil etse de takımı çok iyi yönetti. Maçta da hem 1 hem 2 numarayı hakkıyla oynadı. Bir de draft değerlendirmesinde saha görüşü pek iyi değil demiştik kendisine, haksızlık etmişiz.

* Portland’ın diğer genç yeteneği -bu draftte potansiyeline en güvendiğim isimlerden- Luke Babbitt kendisi için ters sayılabilecek bir oyuncu olan Budinger’la eşleşti maç boyu. Savunmada epey bocalasa da hücumda gayet iyiydi. 13 sayıyla tamamladı maçı.

* Portland’ın iki yeni ismini ilk kez sahada görünce yaz liginde 3. maçına çıkacak olan Patrick Patterson’ın pabucunu dama attım. Ne yalan söyleyeyim pek dikkatli izlemedim kendisini. Zaten çok da kötü oynadı, 32 dakikada kullandığı 5 şuttan da isabet bulamadı, 7 ribaund aldı sadece.

*Bir dönem Mutlu Akü forması da giyen Ibekwe kenardan gelerek Portland adına 10 sayı-8 ribaund-5 blok- 2 top çalma ile oynadı.

* Heat-Hornets maçının ikinci devresinde uyuyakaldığımdan atıp tutmak istemiyorum. Bu sebeple mümkün olduğunca yorum katmadan istatistik vereceğim bu maça dair. Geçtiğimiz sezon 10 günlük kontratlarla Miami kadrosuna katılan Kenny Hasbrouck geceyi 24 sayı ile tamamlayarak takımının en skoreri olmuş. Heat’in draftlerdeki ilk seçimi olan Dexter Pittman’ı Doğuş vasıtasıyla epey izleme fırsatı bulmuş ve pek tutmamıştım. Oyun içerisinde özellikle hücumda çok siniyordu. Sanırım dün gece de benzer bir maç çıkarmış, 4 sayısı var. O’nun haricinde Duke’un geçen sene şampiyonluk yaşayan kadrosunun antipatik guardı John Scheyer 11 sayı-5 ribaund-3 asistle oynamış. Kolej liginin rekortmen blokçusu, Heat’in 41. sıra seçimi Varnado şut kaçırmadan 6 sayı atmış, 2 de blok yapmış (Varnado’dan bahsettikten sonra bu istatistiğini vermemek olmazdı). Ayrıca Olympiakos’un yedek guardı Patrick Beverley 9 sayıyla oynamış Heat adına. Hornets’in Thunder’dan takasla aldığı draftlerden Craig Brackins 12, Quincy Pondexter ise 9 sayı ile oynamış. Her ikisinin de oldukça düşük yüzdeyle şut attığını söyleyelim. Son olarak Karşıyaka’ya transferinin gündeminde olduğu söylenen Aubrey Coleman kenardan gelerek 23 dakikada 11 sayı-4 ribaund yapmış.

LeBron'un Gerçek Açıklamaları


Link

Aslında bütün dünyanın izlediği açıklamalar dublajmış. Gerçekler bu videoda su yüzüne çıkıyor... LeBroncular (bu lafı da sevmem ama gördüğüm o ki 'LeBroncular' diye bir kesim gerçekten var, Kobeciler olduğu gibi) hazırlıklı olsun, gayet ağır bir şekilde dalga geçiliyor LeBron'la ama bana komik geldiği için paylaşıyorum. Ağız hareketlerine de tam oturacak kelimeler seçildiği için, oldukça başarılı bir yapım.

Bulls'dan İki Nokta Transfer (Korver ve Redick)

Kyle Korver'ı 3 yıl 15 milyon dolara renklerine kattılar (bkz: medyamızın çılgın kullandığı laflar). Ayrıca JJ Redick ile de 19 milyon dolara, 3 yıllık anlaştılar. Redick sınırlı serbest oyuncu olduğu için Magic'in aynı kontratı vererek onu takımda tutma hakkı bulunuyor. Tam 1 haftası var Magic'in bu parayla eşleşmek için. Ama Redick'e de %90 Bulls'un oyuncusu gözüyle bakabiliriz. Çünkü Magic şu anda zaten lüks vergisi sınırının üstünde. Yani Magic'in bu sezon Redick'e 6 milyon dolar vermesi, üstüne 6 milyon dolar da NBA'e vergi ödemesi anlamına geliyor. Kısacası Magic'in Redick'i takımda tutmasının bedeli 12 milyon dolar. Bunu isteyeceklerini pek zannetmiyorum. Eğer Redick de gelirse, Bulls bütün eksiklerini kapamış olacak. Boozer geldiğinde, kesinlikle üçlük tehdidi olacak oyuncuları transfer etmeleri gerektiğini yazmıştım. Onlar da gittiler ligdeki en iyi dış şut atan adamlardan ikisini aldılar. Müthiş seçimler. Rose - Redick - Deng - Boozer - Noah. Kenardan da Korver, Taj Gibson ve Ömer gelecek. Redick ve Noah nedeniyle biraz cüsse bakımından ufak kalabilirler o pozisyonlarda ama yapacak bişey yok. Redick'i sırf şutör guard'a göre zayıf kalması nedeniyle pek beğenmiyorum. Ama bu onun Bulls'a ilaç gibi gelmeyeceği anlamını taşmıyor. Redick'in cüsse problemi, Korver'ın da fazla tek yönlü olması ve rezalet savunma yapması aldıkları ücretlerin çok az da olsa hakettiklerinden yüksek olduğu izlenimi veriyor ama bu yaz verilen kontratlara bakınca, Redick ile Korver'a laf etmek ayıp olur. En azından oyun alanında görevlerini bilen ve layıkıyla yerine getiren adamlar...

Bunlara ek olarak ben Deng'in bir şekilde elden çıkarılması gerektiğine inanıyorum. Çünkü o, Rose ile birlikte sahada olduğunda Bulls'un dış şut tehdidi çok kısıtlanıyor. Yine de takımın en eksik yönünü kapamış oldular. Deng yerine dış şut sokacak bir kısa forvetin eklenmesi ve Rose'un beklenildiği gibi süper yıldız seviyesine çıkmasıyla beraber Bulls'dan büyük bir çıkış görebiliriz. Ama Boozer'dan başka önemli bir serbest oyuncu ekleyemedikleri için, şehrin hayalini kurduğu şampiyonluğa oynayacak bir takım olmaktan uzak kaldılar. Yine de iddialı ve doğuda rahatlıkla ilk 4'te yer alabilecek bir kadro oluşturdular. Belki hedeflerini tutturamadılar Wade - LeBron ikilisini ikna edemedikleri için ama bu zaten baştan beri bir anlamda hayaldi. O yüzden ben başarılı sayılacak bir yaz geçirdiklerini düşünüyorum.

Not: Redick Magic'te de kalabilir elbette ama muhtemelen hiç kullanmadıkları Bass'i takas edeceklerdir Redick'i tutarlarsa. Hatırlarsanız geçen sezon Gortat'yı da takımda tutmaları beklenmiyordu ancak sürpriz bir şekilde ekstra harcamaları göze alarak Gortat'nın Mavs'e gitmesine izin vermemişlerdi.

11 Temmuz 2010 Pazar

Summer League 6. Gün

Vakit darlığından dolayı dünkü performansları iyi-kötü şeklinde kategorize edemedim. Yaz Ligi'nin 6. gününden izlenimlerim biraz çorba şeklinde de olsa şu şekilde:

*Alabi-Dorsey-Davis-Samb uzun rotasyonu çok yıprattı Lawal’i. Yetenekleri nispetinde fena oynamıyor. Hücumda potaya yakın topla buluştuğunda iyiydi yine, savunmada da çok gayretli ama ne yazık ki boyu kısa.

*Earl Clark takımın yıldızı sanıyor kendini. Çok bencil oynuyor, takım oyunundan bihaber. Boyuna posuna bakmadan tepede crossoveerlar, el üstü şutlar, gereksiz zorlamalar… Ligde ikinci yılına girecek olmasına karşın hiç hazır görünmüyor.

*Ed Davis’i pek tutan biri değilimdir ama ne yalan söyleyim çok iyi oynadı dün gece ve Lawal'e de üstünlük sağladı. Her ne akdar pota altında etkili olsa da potadan uzaklaştıkça bocalamaya başlayacaktır ve NBA'de bu kadar kolay giremez boyalı alana.

*Solomon Alabi memleketinin hakkını veriyor. Afrikalılar'ın genelinde görüldüğü üzere oyun bilgisi çok zayıf. Gücü kuvveti de pek yerinde değil, şimdilik ligde tutunmasız zor.

*Bornova'nın yeni transferi Michael Roll de Toronto'nun yaz ligi kadrosunda. Onun da 4/5 saha içi isabetiyle 10 sayısı var 8 dakikada.

*Ponkrashov bildiğimiz gibi. Sürekli yanlış seçimler yapıyor. Oyun zekasının yarısını kullanabilse kafi olacak ama nerde... Kendisi için CSKA bile fazlayken, NBA imkansız.

*İtalya’dan Cenk’in takım arkadaşı, eski GS Cafe Crown’lı Dee Brown da yeniden NBA şansı arayanlardan. Toronto'nun yaz ligi kadrosunda yer alıyor fakat dün etkisizdi. 4 sayı-4 asisti var.

*Devin Ebanks belli konularda yüzümüzü kara çıkarmamakla birlikte bazı konularda da bizi utandırdı. Kolejde dış şutu çok kötüydü mesela ve biz de buna istinaden üç sayı çizgisinin gerisinden kötü demiştik draft değerlendirmemizde kendisi için. Bu konuda net bir karar vermek için henüz erken olabilir ama şimdilik yanıldığımızı kabul edelim. Ebanks iki maça çıktı Lakers formasıyla ve gayet iyi performanslar sundu gerek hücumda gerek savunmada. Kumaşı iyi, topçu tipi de var çacukta ama o şortu biraz aşağı indirmeli, ne o öyle 80’lerin basketçileri gibi.

*Geçtiğimiz yılı Lottamatica Roma formasıyla geçiren ve Efes Pilsen’le de bir ara adı anılan İbrahim Jaaber, Ty Lawson karşısında epey zorlandı ve 7 sayıyla oynadı. Ama saha görüşüne halen diyecek yok, var birkaç pası Nashvari.

*Lakers’ın ikinci drafti Derrick Caracter’i ilk defa alıcı gözüyle izledim. Özellikle sırtı dönük oyunu iyi ve ofansif ribaundlarda çok etkili. İlk senesinde rotasyona girebilmesi çok zor ama ilerisi için umut fazlaca var.

*CB Granada formasıyla geçtiğimiz sezon iyi bir performans sergileyen Joe Ingles de Golden State’in yaz ligi kadrosunda. Ama 20 dakikada bulduğu 2 sayı ile henüz NBA için katetmesi gereken çok yol olduğunu gösterdi.

*Draftin 7 numarası Greg Monroe oyunda kaldığı 30 dakikada 11 sayı-8 ribaund-3 asist-2 top çalmayla oynadı. Detroit’in top dolaştırma konusunda geçen sene yaşadığı sıkıntıları bir nebze olsun azaltacaktır Monroe. Parmak hassasiyeti neredeyse bir guard kadar iyi , keza oyun zekası da. Önemi katkılar sağlayacağa benziyor Detroit’e.

*Dallas’ın 25. sıra drafti olan Dominique Jones ilk maça çok iyi başlamış ama devamını getirememişti. Dün Houston karşısında 10 sayı-3 asistle oynadı.

*İsmini ilk kez draftin son günü Can vasıtasıyla duyduğum sonrasında birkaç videosunu izleyip NBA’de olmasa bile Avrupa’da iyi işler çıkarabileceğini düşündüğüm Omar Samhan Dallas adına yaz liginde boy gösteriyor. Dün Houston karşısında 17 sayı-10 ribaund ile ilk maçtaki vasat performansını unutturdu.

*Son olarak Las Vegas ayağının ilk maçlarının yıldızı Patrick Patterson’a değinelim. 3/11 ile 6 sayı ve 8 ribaund yaptı dün. Bu performansı göze hoş gelmese de kendisine güvenenlerden biriyim. Lige hazır bir oyuncu olduğunu düşünüyorum.

LeBronlu Heat

Daha henüz bir takım kurulmadığı için yorum yapmak kolay değil o yüzden madde madde ilerlemeye karar verdim. Ama madde madde dediysem, kısa olacağını sanmayın. Tam tersi uzun olacak:

Öncelikle Will Smith'ten Welcome to Miami ile başlayalım:


Link

- LeBron'un Cavs'den ayrılmaması saçma olurdu bence bir hayli. Daha önce de birkaç kere yazdığım gibi, senelerdir etrafında düzgün bir takım kuramayan bir kulüpte ben de olsam kalmazdım. Çok iyi yaptığını düşünüyorum. Yok neymiş efsane olacakmış Cleveland'da kalsa. Efsane olabilir ama Malone ve Stockton gibi "yüzüğü yok" damgası yiyebilirdi.

- LeBron Miami'ye giderek ya bugüne kadar onu yanlış tanıdığımızı ya da karakterinin gerçekten değiştiğini gösteriyor. O veya bu şekilde kazanmanın herşey olduğuna inanmış kendisi. Yoksa Wade'in takımına, onun çöplüğüne gitmezdi. Wade'den daha yetenekli olsa da, Heat'in başarılarında muhtemelen daha büyük pay sahibi olacaksa da, o şehirde her zaman Wade'in arkasından adı anılacak. Bunu kabullenerek gitti. Ama yok neymiş "Wade'in yanına sığındı", "Korktu" vs gibi yorumlara açıkçası komik buluyorum. Basketboldan biraz anlayan her birey, LeBron'un Wade'den daha yetenekli, daha önemli bir oyuncu olduğunu biliyor sonuçta. Ha aradaki fark ne kadar orası tartışılır. Ama bir düşünün, sıfırdan takım kuracak olsanız ilk olarak Wade'i mi LeBron'u mu alırsınız? Kısacası sığınmak fazlasıyla abartılı bir kelime. Doğuda kalsa, Celtics, Magic ve 2-3 tane sağlam serbest oyuncu takviyeli Bosh-Wade ikilisine karşı belki de şampiyonluk yaşayamayacaktı, o da 2-3 sene içerisinde %99 ihtimalle, en azından 1 yüzük kazanacağı takıma geldi. Yüzük için takım değiştirmek konusunda, çoğunluğa göre farklı düşüncelere sahibim. Kime ne Allah için? Adam yüzük ve başarı kazanmak istiyor takım değiştiriyor. Ne yapsın yöneticileri beceriksizse? 5 sene daha kalıp orada kariyerini mi harcasın?

- LeBron'un da Miami'ye gitmesiyle beraber NBA tarihinin en dominant üçlülerinden biri muhtemelen de birincisi kuruldu. Şöyle düşünün. Bir kere üçü de Hall of Fame'e girecekler. İkisi, NBA tarihinin gördüğü en önemli oyunculardan. LeBron zaten, lige adım attığından beri Jordan ile kıyaslanan, akıl almaz bir cüsseye ve yeteneğe sahip bir adam. Wade de keza şu anda ligde LeBron ile Kobe'nin hemen arkasından, açık ara farkla "3. en iyi oyuncu" sıfatının sahibi. Kahve ağzıyla şunu söyleyeyim. LeBron Cavs'de sezon başına ortalama herhalde 25 maçı tamamen tek başına getirmiştir, Wade için buna 20 diyebiliriz, Bosh için de 10. Etti mi size 55 galibiyet? Daha ne olsun?

- Celtics'in Garnett, Allen ve Pierce üçlüsüne Big Three deniyordu. O zaman Miami'dekine ne denir bilmiyorum. İkisi 26, biri 28 yaşında. Yok artık LeBron James. Böylesine dominant oyuncular bu yaşta bir araya geliyorlar. Bunu başarmak hiç ama hiç kolay değil. Kaldı ki hiçbir takas falan kullanılmadan, tamamen yeniden yapılanma ile kuruldular. Yeniden tebrikler Pat Riley. Ama yaşlardan bahsetmişken, aslında genç olmaları biraz dezavantaj olabilir takım kimyası ve ortak amaç bakımından. Celtics'te üç oyuncu da 30'unu geçmiş, görmüş geçirmiş, tek amacı şampiyonluk olan isimlerdi. Tamam eminim Miami'deki üçlü de şampiyonluk istiyor ama özellikle Wade ile LeBron arasında ufak çaplı bir "bu takımın ana oyuncusu benim" çekişmesi yaşanabilir. Örneğin Wade sıcakken 3 pozisyon üst üste içeri girip şov yaparak sayı ürettiğinde LeBron hafiften küsebilir eline top değmediği için. Yani ana hedefleri aynı olsa da, bu hedeflere ulaşırken çizecekleri yollar tam olarak kesişmeyebilir büyük ve genç oyuncuların. Daha az para almaları, daha az şut kullanmaya ikna olacakları anlamına gelecek mi? İşte bu önemli.

- Miami Heat çekirdeği hazırladı. Şimdi önemli olan bir takım kurmak. Mike Miller'ı alarak muhteşem bir iş yaptılar. Joel Przybilla tadında tamamen savunma, ribaund, blok ve rakibi caydırmaya yönelik bir isim katabilirlerse kadrolarına işte o zaman harika olacak. Çok ucuz opsiyonlar var Mahinmi, Anthony gibi. Oyun kurucu önemli diyor bir kesim ancak bana göre hiç ama hiç önemli değil. Beni koysanız 1.45 boyumla, sırıtmam vallahi şu oyuncuların yanında. Biraz top getirebilsin, üçlükten cezayı kesebilsin yeter. Görüştükleri Fisher böyle bir adam. Tamam normal sezonda ligin en kötülerinden biriydi ama playofflar'da özellikle son 2 turda çok önemli işler yaptı ve savunmasını da 3-4 kademe yukarı çıkardı. Bu bakımdan Fisher fena bir seçim olmayabilir. Tabii onun istediği parayı Heat'in verme ihtimali yüksek değil. Zaten Fisher'ın da Lakers'dan ayrılmasını ben beklemiyorum açıkçası. Ridnour fena bir seçim olmayabilir.

- Son olarak da fantasy basketbolda ilk 3'ten seçilen Wade ile LeBron'un aynı takıma gitmesi hiç iyi olmadı. Bosh da garanti ilk 10'dan gidiyordu o da şimdi 20-25 civarına düşecektir herhalde. Yıllardır alıştığımız düzen bozuldu, kimlerin ilk 5'te gideceğine bir bakmak lazım. Garip olacak yeni sezondaki fantasy basketbol.

- Riley vs Spoelstra. Riley yine şampiyonluğa oynayacak bir takım yarattı ve Stan Van Gundy'e yaptığı gibi, Spoelstra'yı indirip koçluk koltuğuna oturmak isteyebilir. Aslında daha iyi bir seçim olabilir bu Heat açısından. Çünkü oyuncuları idare etmek bakımından, Riley'nin tecrübesi çok daha fazla. Zaten Godfather havasında, oyuncular ona büyük saygı duyuyorlar. Mesela atıyorum maçın bitimine 5 dakika kalana kadar oyuna girmedi diye LeBron'dan Riley'i eleştiren bir açıklama göremezsiniz fakat konu Spoelstra olunca oyuncuların tepkisi ne olur bilmiyorum.