BIY AD

13 Mart 2010 Cumartesi

13 Mart Programı

14 Mart Pazar 02:00 (NBA TV) / Detroit Pistons - Atlanta Hawks
14 Mart Pazar 02:00 / Orlando Magic - Washington Wizards
14 Mart Pazar 03:00 / Denver Nuggets - Memphis Grizzlies
14 Mart Pazar 03:30 / Los Angeles Clippers - San Antonio Spurs
14 Mart Pazar 03:30 / New York Knicks - Dallas Mavericks
14 Mart Pazar 03:30 / New Jersey Nets - Houston Rockets
14 Mart Pazar 05:30 (NBA TV) / Toronto Raptors - Golden State Warriors

NBA'de aşırı nadir gördüğümüz (ben hatırlamıyorum hiç mesela) bir olaya şahit oluyoruz. Wizards 3. gün üst üste maç oynuyorlar. Üstelik de NBA'in en iyi takımlarından Magic'e karşı. Özellikle savunmada bacakların hiç gitmemesi lazım Washington'da. 2 gün üst üste maç yapınca bile bu etki görülebiliyor. 3 günü düşünemiyorum bile ne olacak. Wizards 6 maçtır kaybediyor, Magic ise 7 maçtır kazanıyor ve seriyi 8 yapmak istiyorlar. Olur da kaybederlerse herhalde NBA'de bu sezonki en büyük sürpriz olur. Nets-Celtics'ten bile daha şaşırtıcı kabul edilecektir.

Onun dışında Mavericks 14. maçını kazanmaya çalışacak Knicks karşısında.

Nuggets - Grizzlies de izlenesi maçlardan biri olarak dikkat çekiyor bence. Randolph çok canını yakmıştı Nuggets'ın, bu sefer Kenyon Martin de yok ama tabii Randolph 2 ay önceki formunda değil. Zor maç Nuggets açısından.

Şov mu Gerçek mi?

Ball Don't Lie'da görmüştüm ama klasik vakit yetersizliğinden yazamamıştım. 4 gün kadar gecikmeli de olsa, Jason Terry parkelere dönmeden değineyim. Dallas Mavericks'in Butler ve Haywood'un yanında eşantiyon olarak aldığı DeShawn Stevenson yine yapacağını yaptı. 10 gün kadar önce yüzüne darbe alarak sakatlanan Jason Terry'nin 31 numaralı bilekliklerini şu sıralar Stevenson maçlarda bacağına takıyor. Hatırlarsanız Arenas ceza aldığında da aynısını yapmıştı ve yine eleştirmiştim kendisini. Yani soru sorduğuma bakmayın başlıkta, gerçek falan değil Stevenson'ınki, tamamen şov.
Zaten Terry'nin kaçırdığı ilk maçın (Kings olsa gerek) özetlerinde Stevenson'ın Terry gibi (yukarıdaki fotoğrafta görebilirsiniz) uçtuğunu görünce "Allah senin cezanı vermesin" demiştim. Üzerine bu bileklik olayı çıkınca artık kendimi tutamıyorum: Stevenson'ı yardakçı, yeni takımındaki oyunculara yamanmaya, parkede yaptıklarıyla değil böyle abuk subuk şeylerle kendisini taraftara kabul ettirmeye çalışan bir oyuncu olarak addediyorum. Nasıl bir mantıktır bu ya? Daha sen takıma katılalı 2 hafta olmuş olmamış, sen gidip sanki ikiz kardeşinmiş gibi tepki gösteriyorsun. İkiz kardeşin bile olsa bir durup düşünürsün "Alt tarafı 10 gün kaçıracak ne anlamı var ki bunu yapmanın?" diye. Ayrıca Terry ile Stevenson arasında geçmişten gelen bir arkadaşlık falan da yok araştırdığım ve soruşturduğum kadarıyla. Ama işte 3-5 sertlik getirdiği için şu anda kendisine NBA'de yer bulabilen ve oynadığı basketbol eleştirilen Stevenson, kendisini bu şekilde kabul ettiriyor aklınca: 'Müthiş bir takım arkadaşıyım' edasıyla. Yemeyiz bunu DeShawn. 10 gün boyunca parkelerden uzak kalan, hepi topu 2 haftadır tanıdığın bir adam için bu tür ucuz şovlara girmeye gerek yok.

12 Mart'tan Notlar

Los Angeles Lakers-Phoenix Suns
Maça hızlı başlayan ekip Lakers olsa da, Phoenix alan savunmasına geçince ilk çeyrekte işler değişti. Phoenix'in takım olarak herhangi bir savunmayı kusursuz yapması neredeyse imkansız olsa da, Lakers bu çeyrekteki alan savunmasına karşı çok zorlandı. Fakat daha da önemlisi, savunmada Amare'ye hiç bir çare bulamadılar. Topsuz şekilde istediği zaman içeriye girebiliyordu ki genelde bu gerçekleştiği zaman Steve Nash'in pası sonrası olan şey bellidir. Burada da işte ya sayıya çevirdi ya da kendi ribaundunu alıp tamamladı. Bu da Phil Jackson'ın çıldırıp bir 20 saniyelik bir de tam mola almasına neden oldu. Tabii Amare'nin ilk çeyrekte yakaladığı 17 sayı 7 ribaundluk istatistiğini engellemeye yetmedi bu molalar.


Link

İkinci çeyrekte Lakers'ı çok daha toparlanmış gördük. Gerçi emin olmak zordu çünkü Phoenix'in sahadaki uzunları Amundson ve Lopez idi. Yani ne kadar mücadele etseler de Gasol ve Bynum karşısında ne yapabilir ki bu ikili? Amundson tek pozisyonda ilk önce Gasol'e sonra Bynum'a çok temiz bloklar yaptı ve hücumda güzel bir takip smacı vardı bu bölümde ama dediğim gibi Lakers'ın iki uzununa karşı çok zorlandılar. Dragic de her ne kadar güzel paslar verip Nash'in öğretilerini olabildiğince sergilemeye çalışsa da hücumda Phoenix organize oynayamadı ve Gasol'ün de ilk çeyrekteki "sıkılmış" oyununu üstünden atınca fark göstere göstere eridi. Gasol demişken, kendisi kişisel olarak son dönemin epey üzerinde bir performans sergilese de Lakers oyuncularının ara sıra uygun pozisyonlarda ona top indirmemesi de gözden kaçmadı.
İlk yarının sonlarına doğru oyuna giren Nash ve Amare de hücumda eski havayı yakalayamayınca, ilk yarı 53-46 Lakers üstünlüğüyle kapandı.

İkinci yarının hemen başlarında, Bynum içeride fizik avantajını kullanarak ona inen güzel topları üst üste sayıyla tamamladı. Maç içinde Murat Kosova ve Kaan Kural'ın da bol bol söz ettiği gibi Howard'ın aksine topu yukarıda tutuyor ve bu NBA'deki tüm pivotlara karşı büyük avantaj kazanıyor böylece. Kendisini bu çeyrekte daha fazla poziysonda izleyemedik ama son üç dakika hariç Lakers'ın onun desteğine de ihtiyacı olmadı zaten. Ancak o bahsettiğim son üç dakikada Lakers sadece iki sayı atınca 10 sayılık fark 4'e indi. Bunda oyuna giren Amundson'un katkı payı inanılmaz yüksekti. Üçüncü çeyrekten diğer bir not, Vujacic'in darbesinden sonra bir süre oyun dışı kalan Grant Hill, dudağına atılan üç dikişin dördüncü çeyrekte tekrar döndü.

Son çeyrekte de Amundson etkisi aynen devam etti, yanılmıyorsam 6 sayı buldu 2-3 dakikalık bölüm içerisinde. Buna Lakers'ın aptalca yaptığı top kayıpları eklenince, Suns 1 sayı öne geçmiş oldu 15 sayı geriden gelip. Kobe'nin biraz devreye girmesiyle Lakers yeniden liderliği eline aldı. Bu noktadan sonra Suns yakaladığı 2-3 tane boş şutu değerlendiremeyince ve Lakers'da da tam tersi uzak mesafeli atışlarda - özellikle Artest ile - isabetler bulunca fark bir anda 10 civarına çıktı. Bu sıralarda Gasol'ün bir faulünde eli Amundson'un suratına geldi ve Gentry çok şiddetli itirazlarda bulunca iki teknik faul alarak oyundan atıldı. Nash'in bir çok zor baseline şutu ve Amare'ye harika asistiyle fark 4'e kadar indi ancak bir transition hücumunda Grant Hill, Nash'in kötü sayılacak pasını kontrol edemeyince Lakers maçı kazanmış oldu: 102-96.

Günün hayvan performansları:
Kevin Durant de Nets karşısında Carmelo’nun rakamlarına ulaşmış, 21’de 10 şut isabeti var ve 10’da 10 serbest atış isabeti bulmuş. Böylece Durant bu sezon 30 sayıya 36. kere ulaşarak Spencer Haywood’un Seattle formasıyla gerçekleştirdiği bu franchise rekorunu eline geçirmeyi başardı. Bu da böyle bir istatistikti işte, tebrikler Durant. Thunder, daha 11 dakika geçmişken 15 sayılık üstünlüğü bulmuş ancak bir anlık rahatlamayla Nets maçı ortaya getirmeyi başarmış. Aynı senaryo 3 çeyrekte de gerçekleşmiş, bu sefer 16 sayılık üstünlük erimiş ve Jeff Green’in de yardımlarıyla OKC, maçı güç bela da olsa 102-104 kazanmayı başarmış.

Carmelo %50’yi yakalayamasa da 27 şutundan 13’ünü sokup 6’da 6 faul atınca 32 sayı atmayı başarmış, üstüne 12 de ribaund almış. %41’de tuttukları Hornets’e, ribaundlarda da 49’a 36’lık büyük bir avantaj sağlamış deplasman ekibi.

Brandon Roy, dün geceki 41 sayısı kadar etkileyici olmasa da sadece 3 şut kaçırıp 28 sayı atarak efektif nedir, lider nasıl olunur göstermiş. 2’de 2 üçlük, 11’de 8 ikilik ve 6’da 6 faul isabetleri bulunuyor kendisinin. Kendisinin 4 asisti var ama takım olarak sadece 15’te kaldıklarını belirtmeden olmaz. Bir zamanların asist lideri Andre Miller da bu kategoride 1’de kalmış. Tabii Sacramento’yu da 20 top kaybına sürükleyip sadece 19 asist yapmalarına izin verdiklerini unutmayalım.

Boşa kürek çekenler:
Son beş maçtır falan istenilen seviyede oynamayan Iggy, bu sefer 30 sayı 7 ribaund 5 asistle daha düzgün bir performans sergilemesine rağmen Lebron’lu Cavs’e karşı galibiyet elde edememiş. Philadelphia aslında son hücuma kadar dayanmayı başarmış ama saçma bir pas hatasıyla son pozisyondan sayı bulamayınca maç Cleveland’ın olmuş. Elton Brand’in de 24 sayı 9 ribaundla daha elle tutulur bir performans gösterdiği maçta, Cleveland benchi 100 sayının 44’ünü atarak galibiyette büyük pay sahibi olmuş.

David West, çaylaklarla birlikte oldukça eksik takımını taşımak için elinden geleni yapıyordu, bu maçta da 20’de 12’yle attığı 30 sayısı var ama kendilerinden bir hayli üstün Denver’a karşı ne kadar yakın bir maç çıkarsalar da evlerinde yenilgiyi engelleyememişler.

Takımın kendisi gibi son derece zayıf olan New Jersey Nets benchi, 102 sayının 53’ünü atarak ilk beş oyuncularını geçmiş. Zavallı Nets’in ilk beşinden Lopez’in 14, Harris’in 19 sayısı dışında toplam 16 sayı gelmiş. Benchte de öne çıkan isimler 15 sayı 7 asistle Keyon Dooling, 14 sayıyla Terrence Williams ve 16 sayısı olan Jarvis Hayes.

Günün X-faktörü:
Will Bynum Wizards karşısında 20 asist yaparak kariyer rekoru kırmış. Eh, Pistons’ın takım olarak asist ortalamasının 19 olduğunu düşünürsek gayet etkileyici. Yıldız oyuncularının şutörden oluştuğu bir takımda top dolaşımının ne kadar önemli olduğunu herkes bilir zaten, Bynum hep böyle oynarsa belki Piston birkaç maç kazanabilir. Tabii hem Bynum asistleriyle ünlü bir oyuncu değil hem de birinin fazla asist yapması iyi top dolaştığı anlamına gelmez. Ama tüm bu olasılıkları düşünmeyi bile gereksiz kılan zaten bu Pistons kadrosundan adam olamayacağı gerçeği.

Jeff Green 16’da 11’le 27 sayı atarak son günlerde çok iyi olmayan performanslarının ardından kendine kariyer rekoru kırarak gelmiş. O da Nets’e karşı rekor kıranlar kervanına katılmış oldu. Ayrıca kendisinin 6 ribaund 2 asist ve 3 top çalması var.

Takımı baltalayanlar:
JR Smith sıcak oldu mu kaçırmıyor ama soğuk olduğu zamanlar da feci batırıyor. 6 üçlüğünün hiç birinde isabet bulamadığı gibi toplamda sadece 12’de 1’de kalmış, o tek basket de hızlı hücum sırasındaki smacı. Yani bir top kaybı var ama şut yüzdesi tek başına buraya girmek için yeterli. Onun bu performansında Nuggets benchinden de toplam 16 sayı gelmiş ki bu Hornets’te kenardan gelen Thornton’ın toplam attığı sayıdan 7 eksik.

Keskin şutör Gallinari, bu sefer üçlük çizgisinin gerisinden 8’de 1, toplamda da 12’de 3 oynayarak şut konusunda baltayı şöyle bir geçirmiş. Tek asistine karşı iki de top kaybı var. Knicks yine de Toney Douglas ve Celtics’ten gelen Bill Walker gibi isimlerini çok duymadığımız oyuncularla maça tutunmuş, New York oyuncuları son çeyrekte 39 sayı bile atmışlar ama Memphis’ten galibiyetle ayrılmayı başaramamışlar.

Bizimkiler:
Mehmet ve Ersan’ın karşı karşıya geldiği maçta iki milli oyuncumuz da sezon performanslarının üzerine çıkmayı başarmış. Ersan’ın 24 dakikada 8’de 4 saha içi, 6’da 6 serbest atışla 14 sayıya ulaşmış, bu sürede bir de 8 ribaund almış milli oyuncumuz. Ayrıca bitime 27 saniye kala aldığı hücum ribaundu sonucunda basketi yapmasıyla takımının maçı kazanmasında çok büyük rol oynamış.
Onun karşısında Mehmet ilk yarıda tam anlamıyla yanıyormuş. İlk yarıda 7 şutunun hiç birini kaçırmamış, kimse durduramamış onu. Tabii ikinci yarıda sadece 9’da 3’le şut atsa da maçı 20 sayı 11 ribaund 3 blokla tamamlamayı başarmış. Ayrıca Mehmet’in aldığı 41 dakika, bu sezon oynadığı en uzun süre. İki Türk’ü karşı karşıya izlemek isteyenler için çok güzel bir maç çıkmış ortaya sonuç olarak.
Maçtan ek not, Kirilenko sakatlanarak sadece 19 dakika sahada kalabilmiş. Deron Williams da 9 asisti olsa da sadece 12’de 3’le oynayarak yeterince skor üretememiş.

Bir Zamanlar Nash

Kim bu basketbolcu diye sormuştum, maşallah 44 cevap gelmiş herkes de Nash demiş. Hokey olunca kolay tahmin edilir diye düşünmüştüm de 44'te 44 de iyiymiş, tebrikler herkese =)

Zavallı Nash'in basketbolda bile ağzını burnunu kırıp duruyorlar, devamlı bir yerleri kanıyor şişiyor vs. Hokeye devam etseymiş acaba ne olurmuş? Basketbolu seçerek hem bizler için hem kendisi için doğru kararı vermiş Nash.

Kim Bu Basketbolcu?

12 Mart 2010 Cuma

12 Mart Programı

13 Mart Cumartesi 02:00 / Cleveland Cavaliers - Philadelphia 76'ers
13 Mart Cumartesi 02:00 / Los Angeles Clippers - Charlotte Bobcats
13 Mart Cumartesi 02:30 (NBA TV) / Chicago Bulls - Miami Heat
13 Mart Cumartesi 02:30 / Indiana Pacers - Boston Celtics
13 Mart Cumartesi 03:00 / San Antonio Spurs - Minnesota Timberwolves
13 Mart Cumartesi 03:00 / New Jersey Nets - Oklahoma City Thunder
13 Mart Cumartesi 03:00 / Washington Wizards - Detroit Pistons
13 Mart Cumartesi 03:00 / Denver Nuggets - New Orleans Hornets
13 Mart Cumartesi 03:00 / New York Knicks - Memphis Grizzlies
13 Mart Cumartesi 03:30 / Utah Jazz - Milwaukee Bucks
13 Mart Cumartesi 04:00 (NTV) / Los Angeles Lakers - Phoenix Suns
13 Mart Cumartesi 05:00 (NBA TV) / Portland Trail Blazers - Sacramento Kings

Bulls'da Rose yok, Deng ile ilgili bir haber çıkmadı ama o da büyük ihtimalle oynamayacak. Noah zaten neredeyse sezon sonuna kadar oynamayacak. Beasley'nin durumu belli değil ama o da %90 kadroda olmayacak diyebiliriz. Kısacası bir Wade var o kadar... Yine 6 puanlık bir maç. Bulls 1 maç yaklaşacağına, kendisini 1 maç daha uzakta bulacak gibi duruyor.

İlginç bir şekilde bizimkilerin maçı verilmiyor NTV grubu tarafından. İki oyuncumuzun da vasat performansı yüzünden olabilir mi? Gerçi Mehmet kıpırdanmaya başladı biraz. Bucks son 11 maçın 10'unu kazandı, evlerindeler ve favori gibi gözüküyorlar ama ben Jazz'ın kazanacağını düşünüyorum.

Gecenin benim açımdan en izlenesi maçını veriyor NTV. Bir tarafta ufak çaplı çalkalanan Lakers, diğer tarafta formda ve izlemesi her zaman zevk veren Phoenix Suns. Gerçi formda diyorum ama en son Cumartesi günü maç yaptı Suns. Bu 5 günlük ara bütün ritmlerini kaybetmelerine neden olabilir. Ayrıca Pacers maçındaki Granger'a olan darbesi nedeniyle ceza alan Frye kadroda olmayacak. Lakers'ın sorunları nedeniyle ortada gibi duruyor maç ama yine de normal olan onların kazanması. Önemli nokta Lopez'in faul problemi olacak. Zaman zaman çok çabuk fauller alıp kenara gelmek zorunda kalabiliyor ve bugün dediğim gibi Frye yok. Bunların yanında top alamamaktan şikayetçi olan Gasol'ün ne kadar topla buluşacağına da dikkat etmek lazım.

10.000 İstatistikçi = LeBron ?

Wall Street Journal'dan David Biderman'ın yaptığı bir araştırmaya göre NBA'deki 30 takımdan 15'inin istatistikçisi varmış ve bu adamlar takımla beraber dolaşıyormuş, maçlara gidip istatistikleri tutuyorlarmış. Hemen istatistikçilerin gerekliliği ve önemi hakkında rakamlar çıkartılmış: NBA'deki 6 grubun liderinin de istatistikçisi varmış. Uzman sahibi takımlar %59 galibiyet yüzdesi yakalarken, istatistikçi kullanmayanlar %41'de kalmış. Uzmanlara inanmayan takımlardan sadece Suns, Jazz ve Hawks playoff'lara kalan takımlar arasına girmişler. Ama en güzel sözü David Kahn söylemiş:

"LeBron'u Cavs kadrosundan çıkarın ve takıma 10.000 tane istatistikçi, matematik uzmanı verin, ne olacak ki?" demiş. Her ne kadar istatistikleri sevsem de ve ilgili olduğum bir konu olsa da, Amerikalılar'ın bu tarz istatistik delisi olmaları bazen beni deli ediyor. New York'a veya Detroit'e istediğiniz kadar uzman verin, zaten playoff yapacakları yok. Neyi kanıtlamaya uğraşıyorsunuz ki? Eminim rakamların, formüllerin takımlara faydası var hatta belki de birçoğumuzun düşündüğünden fazla bir katkı alınıyor istatistiklerden ama bu şekilde öneminin vurgulanmaya çalışılması neden?

Bu arada benim "Hadi ya? Vay anasını" şeklinde tepkiler vermemi sağlayan istastiklere genelde maçlarda rastlıyoruz (rakamlar uydurmadır):

Durant'in 18 sayı ve altında attığı maçlarda Thunder 7-12
Durant'in 18 sayı ve üstünde attığı maçlarda Thunder 30-19


Takımın 1 numaralı skoreri, skora katkı yapmayınca, Thunder maçı kaybediyor demek? Ben bunu niye düşünememiştim ki?

Magic'in Uğuru Uçan Çikolata


Link

2 ay kadar önce bu videoya denk gelmiştim ancak tek seferlik birşey olduğunu zannetmiştim. 01:35'te Dwight Howard, Lewis'in üzerinden smaç bastıktan hemen sonra Jason Williams geliyor ve Lewis'in yardımıyla güzel bir smaç basıyor. Meğersem bunu her maç yapıyormuş Magic oyuncuları. Gerçi bu yönde bir rapor, bilgi vs. yok ama yeni bir video daha çıkmış. Lakers'ın maç sırasındaki ritüelini biliyorduk, Magic'inki de maç öncesi Beyaz Çikolata'yı uçurmakmış:


Link

Ayrıca bunların yanında 2 videoda da Vince Carter'ın kendisini hiç sıkmadan, zorlamadan bastığı 180-360 arası smaçlar dikkat çekici. "Artık Carter bitti" diyenlerin aksine, hala smaç yarışmasına katılıp rahat rahat kazanırmış gibi bir havası var bence. Bir de tabii videonun başında dikkat çekildiği gibi 1.15'teki Gortat'nın vurduğu smaç var...

Son olarak da şunu belirteyim: Takım olarak çok eğlendiklerini görüyoruz. Gerçi maç öncesi bu kadar gevşek olmaları ne kadar iyiye işaret tartışılır ama en azından bir 'takım' olduklarını görüyoruz birlikte yaptıkları birçok smaçtan ve eğlenmelerinden.

Agent Six

Gelecek sezon forma numarasını değiştirecek tek oyuncu LeBron değil. Gilbert Arenas da ona katılmış. Ta kolej yıllarında ona "Sıfır dakika alırsın" dediklerinden dolayı, 0 numuaralı formayı giyen Arenas bu sezon yaşadığı olaylardan sonra forma numarasını 6 olarak değiştirmeye karar vermiş. Bunun nedeni de 6 Ocak'ın hem doğum günü hem de ceza aldığı gün olması.

Yaklaşık 10 yıldır giydiği formayı bırakıyor, şaşırtıcı diyebiliriz bu açıdan ama bütün bu olaylardan sonra bir değişikliğe gitmek istemesini doğal karşılıyorum. Belki de "Zamanında 6 yıllık sözleşme imzalayıp ne kazık attım var ya offf" şeklinde düşünerek seçmiştir 6'yı... Çok merak ediyorum gelecek sezon kaç tane Agent 6 forması göreceğiz Verizon Center'da. 5-10 mu acaba?

Bu arada dikkatli ve meraklı arkadaşlara bilgi: Mike Miller'a sormuş Arenas "Seneye Wizards'da kalırsan 6'yı alabilir miyim?" diye ve Miller izin vermiş. O da Wizards'dan ayrılan Haywood'un 33 numaralı formasına talipmiş Wizards'da kalması halinde.

11 Mart'tan Notlar

Günün Hayvan Performansları
Üç maçlık gecede biraz basketbol zevkinden mahrum kaldık desem sanırım yanlış olmaz. En azından Portland - Warriors maçı dışında çekişmeli bir maç izleyemedik açıkçası. Birazcık da Atlanta doyurmuş basketbol açısından. Ben o maçı Washington'a olan sevgim(!) nedeniyle izlemedim.

Gecenin en çekişmeli maçına Brandon Roy damgasını vurdu, 41 sayı gönderdi Warriors potalarına. Yanına da 8 ribaund, 3 asist ve 2 top çalma ekleyince ev sahibi Golden State’in büyüsü bozuldu. Kasım 2004’ten beri galip gelemiyordu Portland, Oakland’da. Böylece Oracle Arena’daki 9 maçlık yenilgi serisinin de sonu gelmiş oldu. 5’te 0’lık deplasman turnesinden sonra Warriors’ın kendi evinde çıktıkları ilk maça asılacağını tahmin ediyordum ama bu kadar dişli çıkacaklarını pek sanmıyordum. Maçın sonunu biraz daha ciddi oynasalar belki, Portland’a yine galibiyet yüzü göstermeyebilirlerdi. Örneğin skor 102-96 Golden State lehine iken, Rudy Fernandez iki boş üçlük attı, ikisi de aynı yerden olmak üzere. Monta Ellis’in savunmayla pek arası yok biliyoruz; ama iki pozisyonda da Fernandez’i boş bırakırsan cezayı yersin. O zaman da kaç sayı attığının hiçbir önemi kalmıyor işte. Bu sorun da sanıyorum Warriors’ın genelini kapsıyor.

Vince Carter'ın çok fazla yıldızlaşmasa da - ki zaten hiç gerek yoktu - 8/13 isabetle bulduğu 23 sayıyla takımına önemli katkı da bulundu; ama hani "Carter 0 atsa sonuç çok mu farklı olurdu? " derseniz, cevabım kesinlikle hayır. Hem de hiç farklı olmazdı. Bulls gerçekten çok fena durumdaymış, onu gördük dün gece bilhassa. Hatta öyle fenaymış ki, ikinci çeyreğin ortasında fark 30’a gidiyor buna da hiçbir Bulls oyuncusunun itirazı varmış gibi durmuyordu. Bahaneleri de hazır belki öyle de düşünebiliriz. Deng yok, Noah yok. Rose’u ise sadece 12 dakika kullanabildiler. Gerçi o dakikaya kadar o da maç içinde değildi hiç; ama gidişata her zaman etki edebilecek biri olduğu için kaybı Bulls için çok oldu. Daha bir ay önce yine Howard karşısında kontrolsüz düşüşünden ötürü yine sol el bileğini sakatlamıştı, dün gece de yine içeri penetre ettiği pozisyonda karşısında onu görünce dengesiz bir sıçrayışla üzerine gitti; fakat üzerine gittiğiniz adam nam-ı diğer Süperman olunca sakatlanmak da muhtemel sonuçlar arasında. Yalnız yere sağlam ineyim derken gerçekten çok kötü düştü, yere destek yaptığı sol el bileğinin üzerine düşünce oyunu terk etmek zorunda yıldız oyuncu. Miami maçında oynayıp oynayamayacağı ise henüz belli değilmiş genç guardın. Umarız ciddi bir sorunu yoktur. Bu noktada Chicago takımına da hak vermek lazım gerçekten eksikleri takımın en önemli üç ayağı belki; ama ben oyuncularda hiçbir canlılık belirtisi göremediğim için bu kadar hayal kırıklığına uğradım. Böyle birkaç maç daha devam ederlerse, playoff umudu bile yalan olur takımın. Şu an muhtemel playoff adayları arasındaki en formsuz takımlar , inşallah böyle devam etmezler. Öyle ki bu maçta Howard 3. çeyrekte ardı ardına 3 faul alıp kenara gelmese ya da 19 dakika sahada kaldığı maçta 30 dakika kadar kalabilseydi, Bulls’un malum pota altı zaafından yaralanarak farkı 40-50 bile yaparlardı.

Jamal Crawford en iyi altıncı adam ödülünü alır mı bilinmez; ama hak ediyor bir alkışı. %50 isabet yüzdesiyle 29 sayı bulmuş ve 3 asiste imza atmış deneyimli oyuncu. Takımın zaten onu kenardan gelebilecek sayı potansiyeli amaçlı kullandığını düşünürsek, görevini tamamıyla yerine getirmiş. Hawks ise iki üst üste yenilgiden sonra bir üçüncüyü eklememek için çıktığı maçta çok iyi anlaşmış. En önemlisi Mike Bibby tekrar sahalara dönmüş. 7/11 ile 16 sayı, 5 asist,4 ribaund, 3 top çalma. Bu performansı bile mumla arar olmuştuk. Takım oynamak isteyip, her oyuncu da üzerine düşeni yapınca kazanmak kolay olmuş. Skor her ne kadar yakın olsa da, maç sürekli Atlanta’nın kontrolünde geçmiş. Hani “Sabaha kadar oynansa yine maçı Atlanta alır” tarzı bir maç olmuş. New York maçından çok önemli dersler alınmış anlaşılan.

Boşa Kürek Çekenler
Andray Blatche 12/19’la 30 sayı bulurken yanında da 10 ribaund çekmiş yani Josh Smith'in savunması vız gelmiş. Ama 7 top kaybı olduğunu da söyleyeyim. Takım arkadaşı Javale McGee de 10/13 isabet oranıyla 20 sayı ve 9 ribaund yazdırmış istatistik kağıdına; ama takımda bir işe yarayan başka kimse kalmadığından yalnız kovboyları oynadılar dün gece ikisi de. Bu takım kaç seneye yukarılara oynar hale gelir hiç bilmiyorum, kadro tam takır kuru bakır. Bu yaz en büyük görev şüphesiz genel menajerleri Ernie Grunfeld’e düşüyor. Bu yaz da bir şeyler olmazsa Wizards maçlarını izlemekten men edebilirim kendimi.

Takımını Baltalayanlar
Dwight Howard, Brad Miller’in aklını başından aldı resmen. Zaten zayıf olan Bulls pota altı, Miller’in faul problemine girmesiyle yolgeçen hanına döndü. Böyle maçlar da takımın pota altındaki en önemli(!) kozuysan, kendini biraz kontrol etmen gerekir. Gerçi maçta kalsa da Miller’in, Howard’ın önünde durabilmesine imkan vermiyordum; ama o benim tahminimden de erken bıraktı maçı. Hücum anlamında da hiç bir şey katamadı takımına. 20 dakika 1/5 isabetle 2 sayı buldu ve sadece 1 ribaundu var. Pivotun 1 ribaund çekerse, sen toplam 29 ribaund alırken, rakibin 46'ya ulaşırsa maçın sonucu da böyle 30 sayı fark olur. Konunun özeti de budur sanırsam. Karşısında Dwight Howard olsa bile 1/5 isabet ve sadece 1 ribaund alması onu buraya soktu.

Washington yedekleri. Toplam 21’de 6 isabetle oynamışlar ve bu 6 isabetin 5’i Nick Young’a ait. Hadi onu affedelim, geri kalan 5 oyuncudan 4 sayı. Çok yorulmuşlardır heralde adam başı 0.8 sayı atarken. Adamların da kapasitesi belli ama bari adam başı bir sayı görseydik. O da olmamış işte. Gelen 4 sayıyı da adam başı bölüştürdük ama haklarını yemeyelim Livingston ve Gee’ den gelmiş ikişer sayı. Aradan bir Nick Young 17 sayı bulup, kenardan destek olduğunu hissettirmiş ama o da sürekliliği olan bir oyuncu değil. Bazı maçlarda öyle saçmalıyor ki, güvenmek imkansız.Bu takıma sil baştan bir kadro lazım.

11 Mart 2010 Perşembe

11 Mart Programı

12 Mart Cuma 02:00 (NBA TV) / Atlanta Hawks - Washington Wizards
12 Mart Cuma 03:00 / Chicago Bulls - Orlando Magic
12 Mart Cuma 05:30 / Portland Trail Blazers - Golden State Warriors

Bulls'da Noah yok, Taj Gibson da oynamayacak yanılmıyorsam. İçeride Brad Miller ve Hakim Warrick ile Dwight Howard eşleşecek yani. Başka söze gerek var mı? Mavs'den sonra NBA'in en formda takımı Magic, baş aşağı giden Bulls'u evinde haşat eder, etmeli. Aksi bir sonuç için mucizevi diyebiliriz ve büyük bir konsantrasyon eksikliğinin sonucu olur.

NBA TV'deki maçta da avantajlı gözüken taraf elbette deplasmanda olynamasına rağmen Atlanta. Wizards'ın en büyük kozu olan Blatche'i ligde en iyi savunacak oyunculardan birine, Josh Smith'e sahipler. Ayrıca en son Knicks'e yenildikleri için artık kazanmaları şart.

Bana 2 Milyon Dolar Lazım Kürk Alacağım

Stephon Marbury aylık 25.000$ aldığı Shanxi Zhongyu takımını 23 sayı, 9.5 asist, 6 ribaund gibi istatistikler yakalamasına rağmen playoff'lara taşıyamamış. Bu yetmezmiş gibi bir de gitmiş "Takımda kalmamı istiyorsanız, 2 milyon dolarlık bir kontrat istiyorum. Burada havalar çok soğuk, hiç sevmiyorum." demiş. Kimse dememiş mi Marbury'e "Yahu o istatistikleri Paul, Nash, Deron Williams falan NBA'de yapıyorlar, Çin'de 40-15-10 yapman lazım" diye? Bu arada abartmıyorum, Çin'de dediğim bu rakamları yakalamak bir NBA oyuncusu için sorun olmamalı. Ligdeki birçok oyuncu topu bomba zannedecek seviyede, konuyla ilgili daha önce video paylaşmıştım.

Maskotumuzun Adı Ne Olsun?

Salsabasket'te gördüm, 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası maskotunun adı belirleniyormuş resmi sitede. Üç isim seçeneğimiz var: Bascat, Onecat, Micho. "AMANIN!!" demek istiyorum. Bascat, 'basket' olarak okunuyor, Onecat ise hem birlik olmayı hem de Van cat'i çağırıştırıyor. Micho da, Van kedilerinin yüzmeyi sevmelerinden dolayı anketteki yerini almış. Şuraya tıklayıp oy verebilirsiniz.

Yani isimlerde illa ki bir gönderme, kelime oyunu olacak diye kasılmış resmen. Niye ki? Sizin kötünün iyisi olarak seçiminiz hangisi?

Bu arada uzun süre geçtikten sonra bir daha baktığımda ilk anki kadar kötü bulmadığımı söylemeliyim maskotun kendisini. Ama tabii bu başarılı olduğu anlamına da gelmiyor.

Önümüzdeki 5 Sene Şampiyon Olamayacak Takımlar

Sports Illustrated yine bir anket düzenlemiş. 173 NBA oyuncusuna sormuşlar "Sizce önümüzdeki 5 yıl içerisinde şampiyon olma ihtimali en düşük olan takım hangisi? diye. Sonuçlar aşağıda ama benim aklıma birşey takıldı. Zannedersem SI, 173 NBA oyuncuusyla sene başında kontrat yapmış, her düzenledikleri ankete 173 oyuncu katılıyor. İlginç geldi bana, her neyse sonuçlar şöyle:

%31 Nets
%16 Timberwolves
%15 Grizzlies
%11 Knicks
%5 Clippers ve Bobcats


Ayrıca Pacers ve Cavs 1'er oy almışlar.

Grizzlies ve Bobcats için bunu söylemek kolay olsa gerek çünkü ortalamanın üzerinde takımlar olmalarına rağmen şampiyon olacak kadro kalitesine sahip değiller. Ayrıca salary cap'lerinde de yer yok. Ama geri kalan 4 takım için "Şampiyon olamazlar" diye kestirip atmak kolay değil. Çünkü Knicks hariç bu takımların ellerinde kaliteli oyuncular var ve yazın hepsi serbest oyuncuların peşinden koşacaklar. Özellikle Nets'in %31 alması şaşırtıcı bence.

Kısa kısa bakalım takımlara.

Nets:
Bir tane maksimum kontrat verebilecek durumdalar hatta belki bu rakam 2'ye bile çıkabilir kılpayı olarak. Ellerinde Harris-Lopez-Yi-Williams-CDR ve Lee'den oluşan genç ve yetenekli bir kadro var. Prokhorov ile Thorn eğer Bosh-Wade-LeBron'dan birini ikna edebilirlerse Nets'in şampiyon olma şansının hiç de azımsanmayacak seviyede olduğunu söylemeliyim. Tabii ankete katılanlar Nets'in bu 3 büyük serbest oyuncudan birini kadroya katamayacağını düşündüklerinden ve bu sezonki rezil Nets'den dolayı bu yönde oy kullandılar diye düşünüyorum. Üstteki 3 isimden birini alamazlarsa konuşmaya bile gerek yok.

Timberwolves:
Onların da 1 oyuncuya maksimum kontrat verme imkanları var. Kadrolarında en önemli 2 pozisyon yani uzun forvet - pivotta Love ile Jefferson gibi genç ve yetenekli iki uzuna sahipler. Bu birçok takımın sahip olmadığı bir ayrıcalık. Onun dışında Brewer-Flynn ve Gomes'a sahipler, hatta Rubio da var. Ama onun ne zaman geleceği ve geldiğinde NBA'e ne kadar uyum sağlayabileceği belirsiz. Nets'den biraz daha düşük olarak görüyorum onların şampiyonluk ihtimalini. Aslında Jefferson'ın bu sezonki düşüşü olmasa daha çok güvenebilirdim Minnesota'ya ama üçgen hücum ve verdiği kilolar nedeniyle çok zorlanıyor.

Knicks:
Bir mucize olup Curry gelecek sezonki 11 milyon dolarından vazgeçmedikçe, Knicks geleceği en belirsiz takımlardan biri bence. Ya LeBron-Bosh-Gallinari-Wilson Chandler ve bir sürü düşük kontratlı oyuncuyla yola devam edecekler ya da bir maksimum kontratlı oyuncu yerine Lee'yi takımda tutacaklar ve yanına bir rol oyuncusu alacaklar. Tabii LeBron-Wade-Bosh üçlüsünden 2'sini ikna etmeleri kolay gözükmüyor. Bunu başarabilirlerse önümüzdeki 5 sezonda şampiyonluk görme ihtimalleri bir hayli artar.

Clippers:
Aslında kadro olarak en üstün takım onlar. Kaman-Griffin-Baron Davis-Eric Gordon ve DeAndre Jordan. Yanına Butler'ı takımda tutarlarsa gerçekten harika bir kadro oluşuyor. Üstelik Dunleavy kovulmadan evvel güzel işler yaparak takımın salary cap'inde kılpayı da olsa bir maksimum kontratlık yer açmayı başarmıştı. Şu takıma LeBron'un geldiğini düşünsenize. Daha ne olsun? Ama tabii Clippers medyada ve popülerlik olarak Lakers'ın her zaman açık ara gerisinde olacağı için LeBron'un gitmesi inanılmaz düşük bir ihtimal. İşte bu yüzden Clippers'ın ne kadar kaliteli bir kadrosu olursa olsun önümüzdeki 5 sezon içinde şampiyon olabilmesi çok zor gözüküyor. Bu yaz maksimum kontratı gerçekten hakeden bir oyuncu alabilirlerse iddialı olabilirler. Öbür türlü bir şansları yok.

Cavs'e verilen oy da herhalde LeBron'un gideceğinden %100 emin olan bir oyuncu tarafından verilmiştir. Belki de LeBron'un kendisidir bu =P

10 Mart'tan Notlar

Günün hayvan performansları:
Rakamlarında çok çok fazla numara yok gibi görünse de, Gerald Wallace’ın 28 sayısını özel kılan, faul atışlarını da katarsak sadece 2 şut kaçırmış olması. Bu sene daha önce böyle bir performansın 40 küsür sayıyla Durant’ten geldiğini hatırlıyorum; onun kadar etkileyici olmasa da takımın yıldızının savunması zaten çok iyiyken 10’da 9 saha içi, 11’de 10 faul çizgisi performansları varsa o maç kolay kolay kaybedilmez. Karşınızdaki takım bu seneki Sixers ise hele çok daha zor, Bobcats de zaten zoru başarmayıp maçtan 102-87’lik galibiyetle ayrılmış. Charlotte oyuncuları bu maçta da 41 kere serbest atış kullanmışlar. Takımın diğer öne çıkan isimleri 11’de 10 serbest atışla 24 sayı 10 ribaundu bulan Stephen Jackson ve kenardan 12 sayı atıp sakatlıktan sonraki en iyi maçını çıkaran Tyson Chandler. 6 Bobcats oyuncusunun çift hanelere ulaştığı maçta Diaw’ın da 5/5 ile attığı 13 sayısı var.

Memphis’in Garden’da %55’le şut atıp, benchten 34 sayılık katkı aldıklarını söylesem maçın sonucunu söylemiş olurum ama yine de açmam lazım. Karşılaşmanın ilk yarısını internetim el verdiğince izledim. İlk çeyrekte Celtics’in %25’le şut atmasını boş verin, tüm ilk yarıda savunma adına yaptıkları tek şey, maçın başlarında Randolph’a orta sahayı geçtikten sonra ikili sıkıştırma yapıp mola aldırmalarıydı. Onun dışında ne rakibin şutunu bozma, ne de ribaund mücadelesi için boxout yapma… Hiçbirini göremedim ben. Hadi çok iyi hücum etseler yine bir şey demem ama ilk yarıda sadece 33 sayı atabildiler. Ribaundlarda 48’e 29 ezilseler bile asıl olarak Grizzlies uzunlarına değil, guardlarına boyun eğdiklerini de gözden kaçırmamak gerek. Tamam, Memphis onlar için kabus gibi eşleşme problemlerine yol açıyor olabilir ama playofflara girerken böyle zaaflar kabul edilemez.
Başlığa yakıştığı şekilde iyi birkaç şey yazmamak da olmaz ama. Grizzlies’de Gay’in 18’de 10’la attığı 28 sayı ve çektiği 8 ribaund en dikkat çekici performans. Ayrıca Randolph, Gasol ve Gay’in ulaştıkları ribaund sayısı Celtics’in takım toplamından bir eksik. Maçın sonucu 111-91 ve elbette Memphis lehine.

Evans, sonunda 20-5-5’lik bir oyuncuya göre zaten pek uzak görünmeyen ilk triple double’ını, Toronto’ya karşı da olsa yapmış. 19 sayı 10 ribaund 10 asisti var çaylak oyuncunun, saha içinden 15’te 7 isabet bulmuş ve 2 top kaybı var. 24 sayı atan Udrih’le birlikte Kings’in 22. galibiyetini getiren isim olmuş. Maçın ilk yarısında Toronto üstünlüğünü korurken, Sacramento adına direnen isim 13 sayıyla Udrih’miş. Ancak işlerin çözüldüğü 3. çeyrekte, Raptors takımı potasında tam 43 sayı görmüş. Evans’ın da 9 sayı 5 asisti bu bölümde gelmiş. Düşündüğümde Kings’in bir çeyrekte bu kadar sayı atacağı 3-4 takım vardır ligde herhalde. Neyse, Toronto cephesinde Bosh da 20’de 6’yle istenilen performansı veremeyince maçın galibi 90-113’lük skorla Sacramento Kings olmuş. Toronto son 8 maçın 7’sini kaybetmiş oldu böylece.

Karşıt felsefelerin mücadelesinde Manu, kaç maçtır yaptığı gibi kontrolü eline aldığında (sağlam bacaklarla) neler yağabileceğini bizlere bir daha gösterircesine maçı 28 sayı 6 ribaund 5 asistle tamamlamış. Bu sefer New York’a karşı olunca kazanmak o kadar da zor olamış tabii, maç bir ara yakın seyretse de 87-97 Spurs üstünlüğüyle sonuçlanmış.

Durant 19’da 11 ile 29 sayı atarak kendi ortalamasında bir oyun ortaya koymuş, ona yardımcı olarak 17 sayı 8 ribaund 9 asistle triple double’ın kıyısından dönen Westbrook da ortaya çıkınca playofflara yetişebilmek için çırpınan New Orleans’ı 83-98 geçmişler.

Wade Clippers’a karşı alışık olduğumuz rakamlarla maçı takımına kazandırmış. 27 sayı, 8 asist 6 ribaundu var süper yıldızın. 17 kere serbest atış kullanıp 15’ini sayıya çevirmiş ki Clippers’ta bu rakam 13’te 10.

Boşa kürek çekenler:
Clippers’ta Rasual Butler patlaması yaşanmış. 19’da 12’yle 31 sayı atarak Eric Gordon’ın da yokluğunu örtmeye çalışmış ama Wade’e fazla çare üretemeyen Los Angeles ekibi maçtan mağlup ayrılmak zorunda kalmış.

Collison’ın 14’te 3, Thornton’ın 13’te 4 ile şut attığı maçta New Orleans adına David West sahneye çıkıp 22’de 14 ile 33 sayı atmış. 6 ribaund 2 de asisti var ama bu sayıların hiç biri Durant ve tayfası için yeterli olmamış.

Takımı Baltalayanlar:
Çoğu Philadelphia oyuncusunun buraya girmek için ayrı ayrı sebepleri vardır ama ben hep beraber alayım dedim. Takımın en skorer ismi 16’da 6’yla 14 sayı atan Rodney Carney. Takımın yıldızları Iguodala’nın 13, Elton Brand’in 11 sayısı var. Iguodala zaten sezon başından beri neredeyse tek başına savaşıyordu ama o da bırakmış gözüküyor. Ayrıca 76ers, takım olarak 20 top kaybı yapmış ve bu 20 top kaybı, Charlotte’un 21 hızlı hücum sayısı atmasına yol açmış. İşler fena yani.

Bizimkiler:
Mehmet iki maçlık patlamasını yaptıktan sonra yine normale döndü gibi. Tabii bu normal, bizim bildiğimiz Mehmet’in normali; bu sene izlediğimizin değil. Hiç olmazsa hücumdaki performansıyla böyle bir çıkarım yapıyorum ben. 11’de 6 şut isabetiyle 18 sayı atıp, takımın en skoreri unvanını Williams ve Millsap’le paylaşmış. 5 ribaundu 3 asisti 2 de bloğu var Memo’nun. Tabii her maç Detroit’te olduğu kadar rahat olur mu bilmem. Sadece özetini izleyebilsem de görüyorum ki Pistons oyuncularının savunmayı pek aldırış ettikleri yok. Nerede o Detroit’in bilindik savunma prensibi…

Burayı yazmak istemiyorum ama formalite gereği söyleyeyim, Hidayet 8’de 2’yle 6 sayı 3 ribaund 1 top çalma 3 top kaybı 7 ribaund. Ribaundlar denk gelmiştir diye düşünüyorum çünkü normalde pek mücadeleye girmiyor. Kendisini toparlasa da ağız tadıyla izlesek diyorum da gün geçtikçe fazla büyük hayaller peşinde olduğuma ikna oluyorum.

10 Mart 2010 Çarşamba

10 Mart Programı

11 Mart Perşembe 02:00 / Charlotte Bobcats - Philadelphia 76'ers
11 Mart Perşembe 02:30 / Los Angeles Clippers - Miami Heat
11 Mart Perşembe 02:30 / Utah Jazz - Detroit Pistons
11 Mart Perşembe 02:30 (NBA TV) / Memphis Grizzlies - Boston Celtics
11 Mart Perşembe 03:00 / Denver Nuggets - Minnesota Timberwolves
11 Mart Perşembe 03:00 / New Orleans Hornets - Oklahoma City Thunder
11 Mart Perşembe 03:30 / New York Knicks - San Antonio Spurs
11 Mart Perşembe 03:30 / New Jersey Nets - Dallas Mavericks
11 Mart Perşembe 05:00 / Toronto Raptors - Sacramento Kings

Şimdilik bir yorum yok belki gece maçlardan önce. Tek diyeceğim şey NBA TV'nin gecenin güzel maçlarından birini hatta muhtemelen en iyisini verdiği. Celtics'in, uzunlarıyla rakiplere üstünlük kuran Grizzlies'e karşı ne yapacağını merak edenler için harika bir maç. Hem zaten Zach Randolph da dönüyormuş ciddi birşeyi yokmuş, sadece Nets'e karşı dinlendirilmiş. Yaşlı Celtics, 2. gün üstüste maça çıkacak ama evlerinde oynamalarının verdiği avantajla (bu sezon gerçi çok kötüler ama herşeye rağmen) bir hayli zor da olsa kazanmalarını bekliyorum Grizzlies'e karşı.

Jennings'den İntikam


Link

15 sezondur NBA'de 10'larca oyuncuyla tartışan, üstüne yürüyen, bağıran çağıran, laf sokan, trash talk yapan ve bu konuda NBA oyuncuları arasında yapılan bir ankette açık ara 1. olan Garnett'e Anthony Peeler'dan sonra (merak eden en aşağı baksın) en iyi cevabı Jennings vermiş. Maçı kazandıktan sonra soyunma odasına giderken Garnett'e trash talk yaptığını görüyoruz. Çenesi hiçbir zaman durmayan KG ise bildiğimiz gibi agresif olarak üzerine gelindiğinde geri sesini çıkarmamış. Tabii maçı kaybetmelerinin de etkisi vardır herhalde.


Link

Üstte gördüğünüz gibi birkaç gün önce Garnett yine Blatche'in üzerine yürümüş ve Blatche'ten de gereken tepkiyi görmüştü fakat Blatche o tartışma anından sonra skor üretememişti ve Celtics o tartışmadan gaz alarak, taraftarının da desteğiyle geriden gelip maçı kazanmıştı. Bundan dolayı Blatche de daha sonra olayla ilgili açıklama yaparken hafif ağlamaklı olmuş zannedersem. Kısacası, bu tür hareketleri hiç ama hiç sevmesem de, "Helal olsun Jennings" diyorum. Şu adama birilerinin artık gerekli cevabı vermesi gerekiyor. Geçtiğimiz sezon da Calderon ona karşı geri adım atmayarak takdirimi kazanmıştı. Ama yukarıda belirttiğim gibi Peeler'dan başkası yalan:


Link

LeBron Guantanamo'da İşkence Görmüş

Bir İngiltere vatandaşı olan Binyam Mohamed 2001 yılında Pakistan'a gitmiş, oradan Afganistan'a geçiş yapmak isterken sahte pasaport kullandığı öne sürülerek Amerikan yetkililerine teslim edilmiş. Bu noktadan sonra da defalarca kez işkence görmüş ve ünlü Guantanamo hapishanesine atılmış, orada da işkence görmeye devam etmiş. 2009'da hakkındaki suçlamalardan vazgeçilmiş ve serbest bırakılmış. O da dava açmış ABD hükümetine. Her neyse daha fazla detaya girmeye gerek yok. Bu haber yeni çıkmış ve haberde Mohamed'in kullanılan fotoğrafta LeBron ile benzerliği hatta ikiz olma ihtimali göze çarpıyor... Haber için tık.

9 Mart'tan Notlar

Günün hayvan performansları:
Kobe bu sefer kendine gelip 20’de 11 atarak şut performansını düzeltmiş, faul çizgisinden de 11’de 10 ekleyince 32 sayıya ulaşmış. Son Orlando maçına kadar felaket üçlük yüzdesiyle oynuyordu, Toronto’ya karşı tek üçlük denemiş sadece. Attığı sayılarında yanına 6 asist 6 ribaund ekleyince maçın kazanılmasındaki en önemli faktör olduğu rahatça görülüyor zaten ama yaptıklarından en önemlisi bitime iki saniye kala attığı basketle eşitliği bozup maçı kazandırması. Muhtemelen maç boyunca attığı en zor şut ama Kobe maçların son 30 saniyesinde, saha içi isabetine + %50 alıyor. Alıştık artık. Toronto’nun hakkını yemeyelim, iyi mücadele etmişler ama Lakers cephesi bu maçı asla malubiyet serisinin sonu olarak görmesin. Sonuçta kendi evlerindeler ve belli alandaki üstünlüklerini rakibe rahatça kabul ettirme şansları var. Ayrıca bitime 2 dakikadan az bir süre kala Calderon’un atladığı topa kenardaki seyircilerden biri müdahale ettiğini ve bunun sonucunda (benim anladığım kadarıyla) top en son Calderon’a çarpıp çıktığı için kenardan oyuna başlayanın Lakers olduğunu unutmamak lazım. Yani Toronto’daki maç gibi bu mücadele de tartışmalı bir pozisyonla bitmiş.

Bu sene ilk All-Star unvanlarına erişen iki oyun kurucunun mücadelesinde gülen taraf açık ara Deron Williams olmuş. 15 şutundan sadece 3’ünü kaçırmış Williams ki ikisi üçlük. Böylece Bulls potalarına 28 sayı atmış, 17 asistle de bu sezonki kişisel rekorunu geliştirmiş. Tek top kaybı olduğunu da eklemek lazım. Maçı tamamen domine edip Bulls’a karşı alınan farklı galibiyetin bir numaralı mimarı olmuş. Noah’ın oynadığı zamanlarda ligin en iyi pota altı savunması yapan takımlardan biri olarak anılan Bulls, Utah’ın takım olarak %54’le şut atmasına izin vermiş. Maçı kazanan ekip 132-108’lik rahat skorla Utah olmuş doğal olarak.

Bogut, Boston’ın eskisiyle alakası kalmadığını göstermek istercesine 18’de 10’la 25 sayı atmış. Ayrıca 17 ribaundu ve 4 bloğu var kendisinin. Zaten baktığımızda Kevin Garnett’in de o prensibi ayakta tutmasından başka savunmanın çoğu bölümünde zorlanmaya başlamasıyla rakip uzunun karşısında kalabilecek tek isim Perkins. Playofflarda o da kötü oynarsa Boston nereye kadar gidebilecek acaba merak ediyorum. Tabii rakip uzuna karşı bu kadar çaresiz kaldığı bir maçta bile Bucks’a 16 asistte tutmaları iyi bir teselli olabilir ama maçı son topa götürseler de kaybetmişler sonuç olarak.

Boşa kürek çekenler:
Wade 26’da 11’le 27 sayı atmış Bobcats potalarına. Yüzdesi müthiş değil ama Miami’nin 78 sayı atabildiği bir maçta her basketin bir önemi var. Maçın başlarını izleyebilmiş biri olarak açıkçası Gerald Wallace’a karşı olsa da daha iyi bir performans beklerdim çünkü potaya oldukça rahat ulaşıyordu ve Charlotte oyuncuları sanki faul yapmamaya özen gösteriyor gibiydi. Sonrasında neler oldu maalesef göremedim ama Bobcats oyuncuları onu bir miktar durdurabilmiş diyebiliriz. Onun dışında Jermaine O’Neal da 11’de 7’yle 19 sayı atmış rakip potaya, kaçırdığı 4 şutun 3’ünde bloklanmış 2.11’lik oyuncu.
Maçta daha yüzdeli atıp daha az top kaybeden takım Miami olsa da Charlotte bir şekilde maçı kazanmış. Miami’nin 16 serbest atışına karşılık Bobcats’in 30 tane kullanması maçın sonucunu açıklayan istatistik olsa gerek.

Chris Bosh hemen her maçta yaptığı gibi hücumda savaşarak takımının maçta kalmasını sağlamış. 18’de 7 gibi iyi bir yüzdeyle olmasa da 22 sayıyla takımının en skorer ismi olmuş, üstüne 7 ribaund 4 asist eklemiş ve top kaybı yok. Ayrıca 2’de 2 üçlük isabeti bulmuş ki bunlardan biri Kobe’nin son basketinden önce maçı berabere getiren sayılarmış. Bargnani’nin de 21 sayı 8 ribaundu var ancak daha da önemli katkıyı Jack vermiş: Bolca çizgiye de giderek 18 sayı atıp 7 asist, 7 de ribaundla oynamış ve top kaybı yapmamış. Fisher karşısında bayram edenler kulübüne o da katılmış yani.

Williams’ın bu kadar iyi oynadığı maçta Rose da eksik kalmayarak 25 sayı 13 asistle maça Chicaho cephesi adına damgasını vuran isimmiş. Ancak Chicago’nun kötü savunmasıyla Miles ve Williams’ın müthiş performansları birleşince maç kopmuş gitmiş.

Takımı baltalayanlar:
Andre Iguodala, Indiana’nın Granger’dan yoksun olduğu maçta hiç ağırlığını koyamamış; 8’de 2’yle 5 sayı atabilmiş. 5 ribaund 4 asist ondan beklenilen rakamlar ama 5 sayı değil. Takımının durumu ne kadar hayattan bezdirici olsa da yıldız oyuncunun aldırış etmeden en iyisini yapması gerek. Takımın diğer umut beslediği forvet Elton Brand’in de artık zaten hali kalmamış. 19 dakikaya göre kötü rakamları olmasa da oynayabildiği süre tek başına eleştirmeye yeter. Zaten koç Eddie Jordan da oyuncularının bu performanslarından memnun olmasa gerek, son çeyrekte Brand ve Iguodala'ya süre vermemiş.

Son zamanlarda takımının hücumdaki en büyük silahı olan Ray Allen, Bucks karşısında sadece 3 şut kullanıp hiç birinde isabet bulamamış. Niye böyle oldu hiçbir fikrim yok, maçı izleyip görmek isterdim. Ayrıca Pierce da 13’te 3’le oynamış hücumda. 5 asisti var ama yanında 4 de top kaybı yapmış. Zaten Garnett ve Rondo dışında Celtics hücumunun ayakta kalan ismi yok maçta.

Günün X-faktörü:
Kendisini takip edenler ara ara patlayıp böyle performanslar gösterdiğini biliyor. Bu maçta da onu tutan olmayınca tam anlamıyla coşmuş, toplamda 12’de 9, üçlük çizgisinden 7’de 6’yla 26 sayı atmış. Üçlüklerinin 4 tanesi son çeyrekte gelmiş CJ Miles’ın. Bunların dışında bir ribaundu, iki de top çalması var ama hepsini 18:30 dakikada yaptığı düşünülünce etkilenmemek elde değil.

Ne oyuncularının ne koçunun sağı solu belli olmayan takım Indiana’da Dahntay Jones, bizi sene başında şaşırttığı performanslardan birini 76ers’a karşı sergileyip galibiyette büyük pay sahibi olmuş. 15’te 9 şutla 25 sayısı 4 ribaundu ve 2 bloğu var benchten.

Bizimkiler:
Hidayet’in 5 ribaund 4 asisti olsa da yine 7’de 2’yle oynamış. Herhalde bu performansa alıştık artık, sizi bilmem ama ben sezon sonuna kadar da değişeceğini sanmıyorum. Bir insan takımına alışmamış olabilir ama hiç olmazsa şutunu bulmak için ekstra çaba harcar. Hidayet’te benim gözlemlediğim kadarıyla o da yok. Saha dışı başka problemleri var diyeceğim ama onun seviyesine gelmiş birinin maç başladığı an bunları kafasından uzaklaştırması gerek. Umarım sezon sonuna kadar beni kalıcı bir şekilde yanıltmayı başarır.

Mehmet Okur 8’de 3’le olsa da 14 sayıya ulaşmış. Zaten Brad Miller’ı sever, karşısında onun görünce bolca üzerine gitmiştir herhalde diye düşündüm. Zira 14 sayısının 8’ini faul atışlarından bulmuş. 7 de ribaundu var Memo’nun yarım saatte yaptıklarının içinde.

Ersan 6’da 4’le 9 sayı 4 ribaundla oynamış ama bu sefer de iyi başladığı maçta 6 faulle atılmak zorunda kalmış. Zamanla alışacaktır umarım, kendinin de 17 dakikadan daha fazla oynamak istediğine şüphem yok.

Watson vs Frye (Pacers vs Suns)


Link

2 gün önceki maçta çıkan bir olay. Saçma sapan bir nedenden çıktığı için çok da önemsememiştim. Ama birbirlerine vuran Granger ile Frye 1'er maç ceza aldıkları için paylaşıyorum. Elbette Watson ile Frye teknik faulü hakediyorlar ancak olayı başlatan Watson: Frye perdeleme yaparken, iki kere Frye'ın koluna vuruyor oldukça sert şekilde. Frye da tepki olarak itiyor. Haklı-haksız diye ayıracaksak kesinlikle Watson ve Pacers haksız bu pozisyonda.

Granger ile Frye ufak bir yumruklaşıyorlar zaten bu yüzden de ceza almışlar. Yoksa Frye'ın ceza almasını gerekterecek bir saldırısı yok Watson'a karşı. Ama ilginç olan pozisyon, Hibbert hakemden kurtulmaya çalışırken Nash'e yumruk sallarmış gibi gözüküyor.

9 Mart Programı

10 Mart Çarşamba 02:00 / Los Angeles Clippers - Orlando Magic
10 Mart Çarşamba 02:00 (NBA TV) / Miami Heat - Charlotte Bobcats
10 Mart Çarşamba 02:00 / Houston Rockets - Washington Wizards
10 Mart Çarşamba 02:00 / Philadelphia 76'ers - Indiana Pacers
10 Mart Çarşamba 03:00 / Boston Celtics - Milwaukee Bucks
10 Mart Çarşamba 03:00 / Utah Jazz - Chicago Bulls
10 Mart Çarşamba 05:00 / Sacramento Kings - Portland Trail Blazers
10 Mart Çarşamba 05:30 (NBA TV) / Toronto Raptors - Los Angeles Lakers

NBA TV'de harika bir maç var. Hani klasik bir deyim vardır ya Türk futbolunda "6 puanlık maç" diye. İşte Bobcats - Heat maçı için aynen geçerli bu. Bobcats Doğu'da playoff yarışında 1 galibiyet önündeki Heat'i konuk ediyor. Belki bir taraf 20 sayı farkla kazanacak ama başlamadan önce playoff maçı tadında olacak gibi gözüküyor. Heat'te Jermaine oynamayacak gibi duruyor ve bu da içeride Heat'in üstünlük kuramaması anlamına geliyor. Bu durumda evinde oynayan Bobcats daha şanslı ve favori. Umarım kazanırlar, çünkü playoff'a girmelerini istiyorum.

Lakers Gasol'ün takıma katılmasından sonra ilk defa 3 maç üst üste kaybetmiş oldular 2 gün önce Magic'e yenilerek. Bir tane daha kaybetmelerine ihtimal vermek zor, hele savunma özürlü Raptors karşısında. Bu arada Hidayet bugün dönüyormuş ancak karşısında son 2-3 haftadır tuttuğu oyuncuları bıktıran Artest var. Kısacası Raptors'a da yenilirlerse herhalde Kobe patlar sinirden. Mavs ve Nuggets da enselerindeyken kazanmalılar.

Pacers'da da son maçta Frye ile ufak çaplı bir kavga yaşayan Granger'ın ceza aldığını hatırlatayım. Frye da ceza aldı o da bir sonraki Suns maçında oynamayacak. Yarın videoyu paylaşırım.

9 Mart 2010 Salı

Roy - Morrison ve Pritchard - Jordan

Adam Morrison'ın açıklamalarına göre, eğer kendisi 6-7. sıraya düşseymiş Nate McMillan onu seçecekmiş 2006 yılında. Roy konusunda da Nate McMillan'ın şüpheleri varmış ancak Pritchard onu Roy konusunda ikna etmiş. Yani Blazers'ın geleceğini kurtarmış diyebiliriz. Zaten son 4-5 yıldır yaptığı hamleler ve draft seçimleriyle alkışlanan Pritchard 2006 yılında efsanevi bir draft'a imza atmıştı. Önce Tyrus Thomas karşılığında Aldridge'i alan Pritchard, Wolves'un 6. sırada Roy'u seçmesinden sonra Foye'da da gözü olduğunu bildiği için Foye'u seçti. Ardından da Roy ile takas etti. Wolves'un bu takası niye yaptığını ve karşılığında birşey almadığını açıkçası o zaman da anlamamıştım, şimdi de anlamıyorum. Aldridge-Roy ikilisi şu anda bildiğimiz gibi Blazers'ın 2 temel taşı konumunda, üstelik Roy ligin en önemli yıldızlarından biri konumunda. Wade-Kobe-LeBron gibi patlayıcılığı olmasa da genele baktığımızda onların hemen bir seviye altında diyebiliriz.

Öte yandan Roy yerine Morrison'ın Blazers forması giydiğini düşünün. Korkunç değil mi? Neyse ki Michael Jordan 3 numarada Morrison'ı seçerek Portland şehrine büyük bir kıyak yaptı. Daha önce de 1 numaradan dünyanın en iyi pivotu Kwame Brown'u seçmişti. Birçoklarına göre gelmiş geçmiş en iyi basketbolcu olan Michael Jordan'ın draft seçimlerine şaşırmamak elde değil. Konusu açılmışken ondan bahsetmemek olmazdı.

Kovun NBA'deki Bütün Koçları


Link

Ben böyle koç istiyorum artık. Buzz Williams'dan başkası yalan. Dans figürleri smaçtan çok daha ilgi çekici. Ayrıca 2 pozisyonda da bench'teki beyaz oyuncuya da dikkat çekiyorum. Bir de bütün bu gaz hareketleri 20 küsur sayıyla kazandıkları bir maçta yapıyorlar. Artık nasıl bir konsantrasyonsa...

4 gündür interneti kasıp kavuruyormuş ben yeni gördüm.

Santimlerin Önemi


Link

Hatırlarsınız 2 gün önce Kobe, maçın bitimine 15 saniye kala Magic'e karşı 3 farkla geride iken üçlüğü gönderip eşitliği sağlamıştı. En azından o öyle zannediyordu, televizyon başındakiler 2'lik olduğunu görmüştü, nitekim hakemler de kontrol edince pozisyonu 2 sayı verdiler ve Lakers taktik faul yapmak zorunda kaldı. Vince Carter atışlardan 1'ini kaçırınca Kobe'ye maçı uzatmaya götürme şansı gelmişti ancak başarılı olamamıştı ve Lakers maçı kaybetmişti.

Dün de ilk yarısını izlediğim maçın sonunda tıpatıp aynı pozisyonlar olmuş. Yine 15 saniye kala Cavs 3 sayı öndeyken, Manu 3'lük atmış ancak yine hakemler kontrol edince bunun 2'lik olduğu anlaşılmış. Taktik faullerden sonra fark 3'e çıkmış ve Spurs'e yine maçı uzatmaya götürme şansı gelmiş. Ancak Popovich'in bu sezon 3 veya 4. kere harika çizdiği bir son saniye hücumunda Spurs yine isabeti bulamamış. Şuradan izleyebilirsiniz.

2-3 santimetrenin önemini görmüş oluyoruz yani. Hatırlarsanız bundan 2 ay kadar önce Kobe Kings'e, 1 milimetre ile kenar çizgisine basmadan üçlüğü göndermiş ve maçı kazandırmıştı. Ginobili ise birkaç santim ile içerde seken topu uçarak çevirmiş ve onun sonucunda Jefferson maçı kazandıran basketi atmıştı Thunder'a karşı. İki videoyu da aşağıda bulabilirsiniz. Yani birkaç santim nelere bedel? Galibiyetlere...


Link


Link

8 Mart'tan Notlar

Günün Hayvan Performansları
Chris Paul’un yokluğunda çaylak bir guard’ın onu aratmayacak biçimde başarılı olabileceğini kim düşünebilirdi ki? Darren Collison yaklaşık 1.5 aydır yaptığı gibi yine maçın altını üstüne getirmiş. 16 sayı, 20 asist. Mükemmel ayakta alkışlanası bir performans. Yaptığı asist sayısı ile de Hornets tarihinin bir maçta en çok asist yapan çaylağı ünvanını alarak tarihe geçti genç guard. Bu rekoru zaten 18 ile kırmıştı Ocak ayında. Kısacası Chris Paul’ün yokluğunu aratmamış gerçekten takım arkadaşlarına. David West bu durumdan çok memnun olmalı ki ,bir hayvan performans da ondan gelmiş.28 sayı bulmuş. Bunun yanında 13 ribaund 3 asist 2 top çalma koymuş yanına West. Okafor da 22 sayı, 11 ribaund yazdırmış istatistik kağıdına.

New York, iki gece önceki NBA tarihinin en kötü üçlük performansından (0/18) sonra, Atlanta’ya patladı resmen. %66.6 (10/15 ile) çok fazla oldu bir gecede. Hawks ise 3/17'de kalmış. Burada da ligin en istikrarlı (son maçı saymazsak) dış şutörlerinden Gallinari ağır bastı haliyle. NBA’ de ikinci sezonu geçiren İtalyan forvet takımını bulduğu 27 sayı, 5 ribaunt ve 2 asistle sırtladı. Belki çok çok büyük bir performans değil ama maçın döngüsünde çok etkili oldu. Yalnız maçın son hücumunda Toney Douglas topu çok acemice Jamal Crawford’a kaptırdı ve son 9 saniye Atlanta’ya kaldı. Topu getiren Crawford, Josh Smith’e de enfes bir pas çıkardı ama; smaca kalkan Smith’e öyle bir blok geldi ki Chandler’dan. Nice buzzerlar yanına yaklaşamaz. Son 2 saniyede kendi potasına çift el smaca kalkan ligin en atlet forvetlerinden Smith’i, çok usta bir blokla yerin dibine soktu Wilson Chandler. Havadaki topu Al Horford kaptı ve tekrar potaya yolladı ama iş işten geçmişti çoktan o zamana. Bu blokla maçın kahramanı oldu benim gözümde Chandler. Atlanta Doğu’ da 4. olmamak için savaşıyordu ama bu gidişle zor biraz. Geçen senenin filmi ‘Cleveland’dan Kaçış Yok’ bu sene tekrar vizyona girecek gibi. Biz başta bu gecenin hesaplarını ‘Cleveland kaybeder, Atlanta kesin kazanır’ diye yapmıştık ama 180 döndü hesaplarımız. New York’da da hiç canlılık belirtisi yoktu maç öncesi, iki gün önce Nets’e bir galibiyet daha vermişlerdi altın tepsiyle; ama Atlanta’yı şu haliyle bir depresyona sokmuştur herhalde D’Antoni’nin ekibi.

Shawn Marion, karşısında Hollins ve hücum odaklı bir Jefferson’ı bulunca hayvan bir performans koymuş ortaya. 29 sayı, 14 ribaund ve 3 top çalma. 11 galibiyetlik seriye böylece bir halka daha ekledi Dallas, Wolves karşısında. Maç içinde sertlik de çok fazlaydı. Son 13 maçın 12’sini kaybetsem ben de çok sinirli olurdum herhalde. Ama bu siniri sahadaki işini yapan meslektaşlarından çıkarmak kadar anlamsız bir şey yok. Ryan Hollins’in Nowitzki’nin kafasına vurması inanılmaz gereksiz ve tehlikeli. Nitekim hakemler olayı dünkü Barnes olayına dönüştürmeden bitirip, Hollins’i oyundan attılar. Böyle olayların maçın gündemi olmaması lazım zaten. Gelgelelim Mavs şu an gerçekten inanılmaz oyunuyor, Jason Terry’ den de yoksun iken üstelik. 12 maçlık seri yakaladılar. Butler takasından beri sadece ilk maçı kaybettiler. Takımın en yaşlısı Kidd azami istek ve arzu ile oynuyor mesela. Bu inancın da takma yansıdığı su götürmez bir gerçek şu günlerde. Batı birinciliği için Lakers’la çekişiyorlar artık. Kuşkusuz batının en üstündeki üç takım arasında en formda olanı da onlar. Artık Batı yakasında da pabuç pahalı yani. Lakers hegemonyasının sonu geliyor gibi yavaş yavaş batıda.


Cleveland’ da şu adam öne çıkıyor diyemem Spurs maçı için. Ama durumu şöyle özetleyebiliriz. LeBron yok, Shaq yok, Jamison maçın ortasında terkediyor oyunu dizindeki problem nedeniyle yine de Spurs’u yeniyorlar. Geçen senelerden beri Cleveland’da tek gördüğümüz eksik herkesin James’in eline bakmasıydı. Topu o taşıyor, o penetre ediyor, kritik anlarda kontrolü o eline alıyor, son topu kullanıyor yani maçın sonucunu tamamen kendisi belirliyordu. Hatta bunu geçen sezonun playofflarında çok çok net görmüştük. Ben geçen senenin playofflarından sonra kesinlikle takımdan ayrılacağını düşünüyordum; ama bu sezon çok doğru hamlelerle takıma bir çok yıldız kazandırıldı ve görülüyor ki bu yıldızlar takım olmayı geçmiş, LeBronsuz maç kazanıyorlar artık. Bu maçın en önemli kazancı bu bana kalırsa Cleveland için. Skor yükünü çekmek kimseye de kalmadı haliyle. Çünkü top paylaşımı, top dağılımı çok üst seviyedeydi maç boyunca. Hatta öyle bir paylaşım ki Javad Williams neyse Mo Williams o maç içinde. Hayran kaldım gerçekten. O yüzden günün hayvan performansına süper yıldızlarından yoksun Cleveland takımını eklemek bana daha mantıklı geldi bu galibiyetle. Umarım bu sezon playofflarda da bu devam eder. Ha bir de unutmayalım sezonun 50 galibiyete ulaşan ilk takımı oldular.

Memphis’i, ligin en kötü takımı Nets karşısında Conley,Gasol ve Gay üçlüsü galibiyete taşımış. Toplamda 61 sayı gelmiş bu üçlüden. Conley’in 21 sayı bulmasına çok şaşırdım doğrusu. Devin Haris hücum odaklı oynadı ondan attı diyeceğim Conley bu kadar sayıyı; ama bu takımın pota altı oyuncusu da mı yok ortalama bir guarda dur diyecek? Durum çok vahim Nets cephesinde. Gasol ve Gay ikilisi toplamda da 23 ribaund almışlar. Ribaund yükünü de ikisi çekmişler Grizzlies’in. Sonuçta favorisi belli olan maçı, favori rahat kazanmış.Randolph sırtındaki ağrılar nedeniyle forma giyememiş maçta; ama zaten arandığı da bir maç olmamış.
Boşa Kürek Çekenler
Manu Ginobili, yıldızlarından yoksun Cavaliers’a karşı kaybettikleri maçta yıldızlaştı; ama tüm performansı, Roger Mason’ın kaçırdığı son topla güme gitti. Arjantinli, 38 sayı, 7 ribaund, 5 asist ve 2 top çalmayla oynadı. Parker’ın elini kırmasından sonra onun rolünü de üstlendi resmen; fakat basketbol tek kişiyle oynanmıyor ne yazık ki. George Hill’de 23 sayı, 4 asist, 3 ribaund kaydetti maçta kendinden beklenmedik bir şekilde; ama galibiyet gelmedikçe hiçbirinin önemi kalmıyor ne yazık ki. Bu eksik Cleveland’ı da yenemiyorlarsa bence de pek önemi yok sivrilen performansların.

Josh Smith 25 sayı, 10 ribaund ve 6 asistle triple double’ın kenarında gezdi New York maçında ama maç sonunda öyle bir blok yedi ki, günün hayvan performanslarında olacakken o nedenle burada şimdi kendisi. Kendi elleriyle alacakken galibiyeti, Chandler’ın kolunu görmemiş heralde. Birden yüzünde patlayıverdi çift el smacına gelen blok. Ne yazık ki bu performansı da yediği bloğun gölgesinde kaldı.
Minnesota’ da Al Jefferson15/21 isabetle 36 sayı bulurken yanına da 13 ribaund, 2 asist, 2 blok ekledi ama son 12 maçın 11’ini kaybeden Wolves’a yine derman olamadı. 6 maçlık mağlubiyet serisiyle devam ediyorlar şu an yola. Ama maçın asıl fark yaratan noktası Dallas’ın kaybettiği 9 topa karşılık, Minnesota’nın 26 top kaybı. Böyle maçlarda konsantrasyon üst düzeyde olmazsa olmuyor işte. Karşınızdaki takım da Nets değil haliyle.

Günün X Faktörü
Marcus Thornton, Collison’ın servislerini iştahla kapmış olacak ki, 28 sayı bulmuş 30 dakikada. Yanına da da 6 ribaund, 2 asist ve 2 top çalma eklemiş kenardan gelerek. Golden State de sezon boyunca All-Star havasında olduğundan çok zorlanmamış olsa gerek Thornton; ama şaka bir yana Hornets’in kenardan gelen katkıya çok ihtiyacı var. Eğer kenardan da katkı alamazlarsa durum iyice zorlaşır onlar için. O yüzden bu katkılar sevindirici.

Uzun süreden beri takıma katkısını göremediğimiz Barea, bu sezon sonunda iyileşme sembolleri göstermeye başladı 9 sayı, 9 asistle takımına katkı yapmayı başardı. Kidd’den sonra gelecek iyi bir point guard lazım bu takıma. Barea’dan da bu boşluğu doldurmasını bekliyorum ben de en azından.

Takımını Baltalayanlar
Mike Bibby sezon başladığından beri bir türlü ritmini bulamıyor. Bir sezonda ilgi alanı falan mı değişti acaba? Yani bu sezon bir kaç maç dışında sıfır katkı aldı Hawks ondan. Oysa ki Crawford’un gelişiyle herkes ‘Takımın her pozisyonu tamamlandı artık 6. adamları da var. Şampiyonluk için favori olabilir Hawks’ derken Bibby öyle bir su koyu verdi ki toparlanması zor gibi gözüküyor. Dün de 20 dakika dayanabilmiş Mike Woodson ona. 0/4 oranla 1 sayısı, 1 asisti var. Umarım bir an evvel toparlanır da bu kaliteli kadrodan kalitesine yakışır performanslar izleriz.

Roger Mason'ın da maç boyunca 10'da 1 şut isabetinde kaldığını ve kullandığı 8 üçlükte de isabet bulamadığını söylemeliyim. Buna rağmen son topta kendisine güvenerek üçlüğü kullanması dikkat çekiciydi, nitekim Hill sol dipte bomboş bekliyordu ve Mason bu şutu kaçırarak Spurs'ün maçı kazanmasını sağlayamadı.