BIY AD

4 Eylül 2009 Cuma

Kerem ve Fatih'siz Polonya'dayız

Kerem Gönlüm'ün ikinci numunesinde yapılan testte de sonuç pozitif çıktı. Negatif çıkmadığına üzüldüm ama negatif çıkması, işin içine birşeylerin girdiği anlamına da gelebilirdi. O yüzden olayın böyle kapanması daha sağlıklı oldu sanki. Bakalı kaç ay ceza çıkacak. Bir yılı bulacağını sanmıyorum ve istemiyorum.
Fatih Solak'ın olmaması konusuna gelince, kadromuz 13 kişiydi ve 12'ye indirmemiz gerekiyordu. Tanjevic Barış Hersek'i, Ersan'ın arkasında uzun forvet oynayabilecek şutör birini istediği için kadroda tutmuş. Barış her ne kadar oyunuyla bizleri hayalkırıklığına uğratsa da, bence kadromuzdaki bu rolü üstlenebilecek tek kişi olduğu için doğru bir karar olmuş kadroda kalması. Fatih'i Efes World Cup'ta beğenmiştim ancak tabii o kadar çok uzunumuz var ki, kabak onun başına patlamış. Normal bir seçim olduğunu düşünüyorum.

Haydi bakalım hayırlısı.

Temiz Oyun Temiz Kalp Bıraktı

Kariyeri boyunca "Temiz oyun, temiz kalp" felsefesinden ayrılmadan, rakip takımların en iyi skorerini yavaşlatan Bowen 38 yaşında basketbolu bıraktığını açıkladı.

Aslında Bowen'ın ayakları 2007-2008 sezonunda yavaşlamıştı. Hatta ben Popovich'in ona neden hala 30 dakika civarlarında süre verdiğini sorguluyordum. Geçtiğimiz sene artık neredeyse hiç bir guard veya kısa forvetin karşısında kalmaya gücü ve hızı yetmiyordu. Bunu gören Popovich önce sürelerini kıstı, ardından da ilk 5'ten çıkardı. Yaklaşık üç ay önce de kendisinin 2010'da biten kontratını, Richard Jefferson'ı almak için kullandılar. Bucks da 2 milyon dolar kurtarmak için, Bowen'ın kontratını satın alarak onu serbest bıraktı. Ardından birkaç takım birden kendisiyle temasa geçmiş. Ancak çocuklarına ve ailesine zaman ayırmayı, onlarla aynı yerde yaşamayı kariyerinin bu noktasında tercih etmiş. Bence doğru bir karar verdi. Kendisi istese hala üst düzey basketbol oynayabileceğini söylüyor ama son 2 senedir izlediğim kadarıyla ben buna inanmıyordum.
Temiz oyun temiz kalp felsefesine gelince. Tabii ki işin dalgasına yazdım. Bowen her zaman sıçrayan rakibin altına ayağını sokmasıyla, düdük çaldıktan sonra topa vururmuş gibi yapıp rakibin koluna 1-2 tane çakmasıyla, kısacası yaptığı ufak sinsiliklerle bilinen bir oyuncu oldu. Ama bazen gerek NBA'deki oyuncular, gerek rakip takım taraftarları bazen hiçbir suçunun olmadığı pozisyonlarda bile Bowen'ın çok üstüne gittiler. Eleştiriyi elbette hakediyordu ama NBA'in en pislik oyuncusu olarak lanse edilmesi bana göre yanlıştı.

NBA çok önemli bir savunmacıyı kaybetti. Şampiyonluğa oynayan takımlarda olması gerektiğine inandığım rakibi kilitleyen, boş üçlükleri değerlendiren kısa forvet tanımlamasını en iyi çizen adamdı Bowen belki de. Şu anki Spurs'de 3 sene önceki Bowen da olsa, onları da direk 1 numaralı şampiyonluk adayı olarak görürdüm. Şahsen ben Bowen'ın bırakmasına çok üzüldüm. Spurs'ün son 3 şampiyonluğunda katkısı gerçekten çok büyüktü. Bakalım 12 numaralı forması, AT&T Center'ın tavanında ne zaman dalgalanmaya başlayacak?

Ama tabii Bowen'ın bırakması konusunu Vince Carter, Kobe, Steve Francis ve özellikle de Ray Allen'a soracak olursanız, eminim üzülmediklerini öğreneceksiniz =)

Son olarak da temiz oyun temiz kalp felsefesini en iyi özetleyen pozisyonu vereyim:



Bu da linki

Teşekkürler Marsel

Milli tenisçimiz Marsel İlhan, Amerika Açık'ın 2. turunda ev sahibi ülkenin vatandaşı Isner'e 3-0'lık skorla boyun eğdi. Gece uyku tutmayınca izleyeyim dedim ve hemen ardından birşey yazamadan bayıldım. Marsel'i ilk defa izlemiş oldum. Anladığım kadarıyla heyecanına yenik düştü. Çünkü çoğu rallide vurduğu toplar, servis çizgisini zar zor geçiyordu ve hep kortun ortasına vuruyordu. Korkmadan oynayıp, Isner'i koşturduğunda ise başarılı olduğuna tanık olduk. Bu tip oyunu domine ettiği anlarda yaptığı hatalar, "İleride bir daha hata yapar mıyım?" diye soru işaretleri oluşturdu muhtemelen kafasında.

Ama önemli değil, bize bir ilki yaşattı Marsel. Yavaş yavaş başka Grand Slam'lerde 3 ve 4. turları görmek dileğiyle...

Marsel Eurosport 2'de

İkinci tur maçı az önce başladı (01:20 gibi). Benim sabah erken kalkmam gerektiği için izleyemeyeceğim, Marsel sizlere emanet.

Maçı izleyemeyenler için Bloodrayne'in yorumunu aktarıyorum:
"Maç canlı olarak usopen.org daki live matches bölümünden izlenebilir. Bunun için Amerika tabanlı bir proxy bulmalı ya da hotspot shield programını indirilmelisiniz."

3 Eylül 2009 Perşembe

Marsel'i Destekleyelim

Daha önce 2. tura çıktığı anda haberini vermiştim. İsner hakkında da ufak da olsa birşeyler yazmıştım. Şimdi de yeni maçının haberini veriyorum. Bu gece eğer önündeki maçlar zamanında biterse 12'de başlayacak, yok eğer önceki maçlar uzarsa, ona göre Marsel'in maçının başlama saati de ileri atacak. Yani gece 12 ile 1 arasında başlayacağını düşünebiliriz. Bu saatler arasında Eurosport'a bakmayı ihmal etmeyin. Belki, bir ihtimal maçı canlı verilir, kim bilir?

Web sitesinden skoru takip etmek için de sizi şöyle alalım.

Deron Williams: Boozer'ı Sevmiyorum

Açıklamalarında Boozer'ın takas edilmediği için mutsuz olabileceğini ama bunun için daha zaman olduğunu belirtmiş. Ayrıca Boozer'ın bir radyo programında ısrarla ayrılmak istediğini söylemesine rağmen hala bir Jazz oyuncusu olduğunu hatırlatmış. Üstüne de tüyü dikmiş: "Ben birisini saha içinde veya dışında sevmesem bile, onunla beraber oynamakta bir sıkıntım olmaz. Çünkü ben kazanmak istiyorum."

Şimdi bu açık açık Boozer'ı sevmediğini söylemek değil de nedir? Hem de bundan 2-3 gün önce Jerry Sloan, Boozer'ın takımdan ayrılma ve takas isteğine rağmen, onunla iyi geçineceğini ve açıklamaları sineye çekeceğini dile getirmişken...

Ayrıca Williams'ın Kirilenko ile yaşadığı sıkıntılı dönemlerdeki açıklamaları daha dün gibi aklımda: "Sağdan bir tarafını yırtarak oynayan Harpring koşarken, soldan ise Kirilenko gibi bir ruhsuz koşarken, tabii ki pası sağa vereceğim." Bu mudur yani sıkıntısı olmadan oynamak? Böyle bir durumdan oyununun etkilendiğini itiraf etmişti işte zamanında...

Boozer'ın takas edilmediği her geçen gün, Jazz'ın karışması daha da muhtemel hale geliyor.

ManuMania



Youtube-zedelere link

Traylor'a Olası Hapis Cezası

Geçen sene Kepez forması giyen Traylor'ın başı vergi dairesiyle dertteymiş. Son 3-4 yılda kazandığı dörtyüzbin doların vergisini ödememiş IRS'e, yani Amerikan Vergi Dairesine. Borcu 178bin dolar civarındaymış. Geçmişte uyuşturucudan 200 milyon dolar civarı bir para kazanan kuzeninin kullandığı 2 evi, kendisinin gibi gösterdiği için siciline işlenmiş bir olay varmış zaten. Hakim bazı şartlar sunarak onun yurtdışında basketbol oynamasına izin vermiş. Ancak Traylor geçtiğimiz seneki borçlarını ödemediği ve ödeme planı da sunmadığı için 14 Eylül'de mahkemeye çıkacakmış Amerika'da.

Bu arada kuzeni bundan 5 sene evvel 19 yıl hapis yemiş. Traylor'ı bakalım başka yerlerde forma giyerken mi yoksa mahkum kıyafeti giyerken mi izleyeceğiz?

Edit: Ben sanki hala Kepez'deymiş gibi yazmıştım meğerse ayrılmış bile. Salsabasket'in sahibi Anıl'la konuştum. Bundan böyle TBL haberi yapmadan onun onayını alacağım =)

2 Eylül 2009 Çarşamba

Boston Celtics Ön İncelemesi

Atlanta Hawks incelemem gibi uzun bir yazı olacak, hatta Celtics şampiyonluk adayı olduğu için daha da uzun. Yine okursanız memnun olurum.

İlk bakışta tahmin: Doğu 1-3.lüğü arası

Muhtemel ilk 5:

Rondo
Ray Allen
Pierce
Garnett
Perkins

6. adam: Rasheed Wallace
Diğer rol alacak yedekler: Glen Davis, House, Tony Allen, Marquis Daniels

Celtics'in bu yaz tartışmasız en iyi hamlesi Rasheed Wallace'ı takıma katmak oldu. Şampiyonluk hedefi olan diğer takımların bu transferi kıskandıklarına dair şüphe yok. Celtics'in dışındakiler de Rasheed'i ikna etmek için çok çaba sarfetmişler ama başaramamışlardı. Bunun yanında Glen Davis'i de takımda tutarak çok sağlam bir uzun rotasyonu kurdular. Bunların üstüne müthiş savunma yapan, birlikte 3. senelerine giren bir takım olduklarını hatırlayınca, şampiyonlukta ne kadar iddialı olduklarını anlayabiliriz.

Yine tek tek başlayalım:

En başta takımın oyun kurucusu ve 2009 playoff'larında büyük sükse yapan Rondo'dan girelim. Kendisi, Garnett'ten yoksun takımının Bulls'u elemesinde ve Magic'ten 3 maç almasındaki 1 numaralı nedendi. Playoff'larda neredeyse triple double ortalamaları tutturdu. Önümüzdeki sezonda Celtics yine ciddi bir sakatlık yaşamadıkça, Rondo'nun rol oyuncusu haline geri dönmesini beklemeliyiz. Yine de sorumluluk alması gerektiğinde bunu yapabilecek mental seviyeye gelmesi Rivers-Ainge ve takımın yıldızlarını eminim çok memnun etmiştir. Sorumluluk dediysem, kritik anlardan veya ona yaratılan boş dış şut imkanlarını değerlendirmesinden bahsetmedim. Bunları beceremediğini Bulls ve Magic karşısında birkez daha gördük. Gerçi zaten bu dediklerimi yapıyor olsa, sezon başlamadan kupayı Celtics'e vermek gerekirdi.

Rondo'ya pozisyon hazırlamaktan bahsetmişken, bunları yaratan iki adama değinelim sırayla. Önce, takımın en önemli ismi olduğu için Garnett... Gerçi ne kadar anlatmaya gerek varsa, o da tartışılır. Garnett'in savunmada yaptıklarına daha sonra değineceğim, şimdilik sadece hücumdan konuşalım. Celtics takımında en kolay ikili sıkıştırma çeken, Pierce ile beraber savunmacısından en kolay sıyrılan oyuncu. Sadece bununla kalsa iyi, yardım geldiğinde bir uzuna göre mükemmel olan saha görüşü ve pas kabiliyeti ile boş arkadaşlarını topla buluşturuyor. Ayrıca hem kendi yarattığı hem de kendisine başkaları tarafından hazırlanan orta mesafe şutlarını ligde en isabetli kullanan birkaç uzun forvet arasında. Bunlar yetmiyormuş gibi takımın defanstaki en güvendiği isim. Birebir savunması mükemmele yakın olsa da onu asıl özel yapan şey yardım savunması. Ne zaman kendi adamını boş bırakıp yardıma geleceğine dair mükemmel bir sezgisi var. Böylece boyalı alana giren rakipler kolay atış fırsatı bulamıyorlar. Kısacası KG bu takımın herşeyi, zaten tüm zamanların en iyi 4-5 uzun forvetinden birini bu kadar uzun anlatmam hata.

Geldik takımın kaptanı, en önemli ikinci adamı, 1 numaralı hücum gücüne: Paul Pierce. 10 seneyi aşkın bir süredir Celtics forması giyiyordu, son 2 seneye kadar ligin en sağlam kısa forvetlerinden biri olarak bilinse de "Loser" damgası yemişti. Değeri Garnett'in ve şampiyonluğun gelmesinden sonra yeni yeni anlaşılmaya başlandı. Hatta LeBron'dan sonra NBA'deki en iyi kısa forvet olduğunu artık neredeyse bütün otoriteler kabul ediyor. Bazıları ise abartıp Pierce'ı LeBron'un bile önüne koyuyor. İşte doğru takımda, doğru parçalarla beraber olmanın önemi. Bir yüzük insanların fikrini nasıl da değiştiriyor. Neyse konudan sapmayalım. Pierce bu takımın ikinci en önemli oyuncusu, hücumda ise ilk opsiyonu. Fiziğiyle dikkat çekse de Pierce'ın çok güçlü olduğunu söylemek zor. Ayak çabukluğu bakımından da birçok forvetin gerisinde kalan bir oyuncu. Peki nasıl bu kadar sayı üretip, arkadaşlarına da bol bol servis yapabiliyor? Pierce bu verimliliğin çok büyük bir kısmını basketbol iq'suna ve oyunu okuyabilme kabiliyetine borçlu. Temel basketbol bilgisi ligdeki oyuncuların büyük çoğunluğunun üzerinde, savunmacısının ve rakip takımın boşluklarını müthiş sezerek, buralara atak ediyor ve rakibi çökertiyor. Tabii ki vücudunu kullanmasını da çok iyi biliyor. Son olarak da takımın hazırlayıp kendisinde biten boş hücumlardaki şut isabetlerinin müthiş olduğunu söylemem lazım. KG'nin yokluğunda Celtics'in geçen sene ne kadar zorlandığını görmüştük, Pierce'ın da takımı için neredeyse o kadar önemli olduğunu düşünüyorum.

Sıra tarihin en iyi şutörlerinden Ray Allen'da. Belki 3 yıldız arasında en önemsizi, arka planda kalanı gibi gözüküyor. Ama koca NBA'de Pierce ve KG'yi daha iyi tamamlayan bir isim bulmak zor. Allen'ın ayakları yavaşlamış olabilir, kendisine pozisyon yaratmakta eskisi kadar başarılı olmayabilir ama hala ligdeki topsuz en iyi perdeleme kullanan şutörlerin başında geliyor. Tabii bu perdelemeleri yapan KG ve Perkins'in de hakkını teslim etmeliyiz. Şimdi de onların yanına yıllar boyunca Hamilton'a perdeleme yapan Rasheed gelecek. Allen bu sayede boş atış şansları elde ediyor, tabi takımın top çevirip boş adamı bulduğu pozisyonların birçoğunu da Allen değerlendiriyor. Bu şansları çok iyi değerlendiriyor, bileği yıllara meydan okuyarak aynı düzgünlüğünü koruyor. En azından çoğu maçta şutları büyük isabetle değerlendiriyor. Son 2 seneki playoff'larda çok kötü oynadığı dönemler oldu ama takım arkadaşları ona güvenerek her seferinde Allen'ı oyuna dahil ettiler. Bu sene de farklı birşey olmayacağına eminim.

Son olarak da Perkins: Üç sene önceki hali ile arasında dağlar kadar fark var Perkins'in. Ama yine de bana güven verdiğini söyleyemeyeceğim. Hücumda zaten topu alıp birşeyler üretmesi beklenmiyor. O da görevini biliyor, pota altındaki boşluklara kaçıp asistleri değerlendiriyor veya hücum ribaundlarına giriyor. Perkins'in asıl gelişme gösterdiği yönü defansı. Yanında KG'nin olmasından aldığı güvenle daha agresif savunma yapabiliyor. Ribaund ve bloklarındaki yukarı doğru giden trend de bunun kanıtı. Bu sene dakikaları Rasheed'in gelmesi ile biraz düşebilir ancak ilk 5'teki uyumun ve genç oyuncunun moralinin bozulmaması için Ainge onu başlatmaya devam edecektir. Tabii kenardan itici bir güç olarak Rasheed'in gelmesi Perkins'in gelmesinden daha mantıklı, bu da faktörlerden biri.

Madem adını andım Rasheed'e ve bench'e değinmenin vakti geldi. Dediğim gibi şampiyonluk hedefi olan her takımın isteyeceği bir isimdi Rasheed. Tecrübesi, üçlük atışlarıyla savunmayı açması ve rakibin uzununu dışarı çeken oyun stili, post-up yaparak bulduğu sayılar ve akıllı savunmasıyla Celtics'e büyük katkıda bulunacaktır. Normal sezonda hem KG hem Rasheed son derece dikkatli kullanılacaklardır. İkisinin de 30 dakikayı aşmasını pek beklemiyorum.
Bir diğer yedek Glen Davis, Rasheed'in gelmesinden dolayı dakika almak bakımından sıkıntı yaşayacak gibi duruyor. Zaten kendisini çok beğendiğimi söyleyemeyeceğim, ortalama bir uzun işte...
Eddie House'u ise kariyeri boyunca yaptığı şeyi tekrarlarken göreceğiz: Şut atmak. Aslında belki de üçlükleri değerlendirmesiyle, Celtics'e - en azından hücumda - Rondo'dan daha iyi oturan bir parça ama savunmadaki ve top getirmedeki problemleri ile her topu potaya fırlatma isteği onun 20 dakikadan fazla süre almasına engel.
Transferi yeni kesinleşen Marquis Daniels enerjik oyunuyla, sağlam adam adama savunmasıyla ve hücumdaki patlayıcı, potaya kateden oyunuyla Celtics'e katkı yapmaya çalışacak. Bir zamanlar Josh Howard ile beraber Mavericks'in geleceği olarak görülen oyuncu dizlerinin zayıflığından çok çekti ve bir türlü beklenilen seviyeye ulaşamadı. Ben açıkçası Daniels yerine dış şut tehdidi olan bir oyuncu alınsaydı daha yerinde bir hamle olurdu diye düşünüyorum. Ama Daniels da Celtics'i tatmin edecek bir rol oyuncusu olacaktır.
Tony Allen da bu dış şutlarda son derece yetersiz. Onun da yaşadığı sakatlıklar dolayısıyla cam adam olduğunu düşünmeye başladım. Çabukluğu ve müthiş atletikliğiyle dikkatleri üzerine çeken Allen'ın yaşadığı onca sakatlıktan sonra ne kadar verimli olacağı tartışılır. Ayrıca mental olarak hala hazır olmadığını düşünüyorum, hala doğru kararları vermekte istikrarlı değil...

Celtics'i 2 sezon önce şampiyonluğa götüren şey, defans koçu Thibodeau'nun prensiplerine uyarak yaptıkları savunmaydı. Şimdi bu konuda Rasheed ile daha da güçlendiler. Tabii ki Garnett'in hırsının bütün takıma yayılmış olmasının da payını es geçmeyelim. Rasheed'in yukarıda saydığım hücumdaki artıları da eklenince, Celtics'in geçtiğimiz seneye göre bir seviye atladığını söyleyebilirim. Hele bir de Garnett, vurdumduymaz-deli pivotu hırslandırabilirse gerçekten korkutucu bir tablo çıkıyor karşımıza.
Herşeyin defanstan başladığı, hücumda ise set oyunları ve 4 adet yıldızının eline bakan bir Celtics takımı izleyeceğiz. Diğer takımların yaptıkları transferlere rağmen, ufak farkla da olsa şampiyonluktaki en büyük aday konumuna geldiler. Bir de Tony Allen yerine boş dış atışları değerlendirecek bir isim bulabilirlerse iyice avantajlı duruma gelecekler.

Rubio'da Son

Rubio 2 sene daha İspanya'da kalacakmış. Knicks'in de çabaları boşa gitmiş anlaşılan. Yalnız işin ilginç tarafı Timberwolves genel menajeri David Kahn aslında Joventut Badalona ile bonservis bedelinde anlaştıklarını ancak Rubio'nun İspanya'da kalmak istediğini açıkladı. Yani adamcağızın son 1 ayda yaptığı 3 İspanya seyahati işe yaramış. Ama görünen o ki Rubio NBA'e bu kadar genç yaşta gelip olası bir başarısızlığı riske etmek istemiş. İki sene daha Avrupa'da kalıp, kendisini geliştirmeyi istemiş. Wolves, Rubio'nun bu kararına saygı duymuş ve onu NBA'e getirmek yerine İspanya'da bırakmışlar.

15 yaşından beri profesyonel basketbol oynayan bu çocuk bence ne kadar çabuk NBA'e gelip adapte olsa, kendisi için o kadar iyi olacaktı. Bu kadar çok güveniliyorken, çaylak sezonunda yapacağı hatalar sineye çekilecekti. Gerçi, İspanya'da kalma seçimi belki de doğru yoldur onun için. Ben onu mümkün olduğunca çabuk NBA'de görmek istediğim için böyle düşünüyor olabilirim. Bu iki yıl içinde kendisini özellikle fiziksel yönden geliştirip, Wolves'a geldiğinde gerçekten NBA'e hazır halde olursa, çok canlar yakacaktır.

1 Eylül 2009 Salı

Yoncalar Sonunda Daniels'ı Aldı

Yaklaşık iki aydır Celtics'e ha geldi ha gelecek diye haberler çıkıyordu. En sonunda Celtics, Daniels'ı kadrosuna katmayı başardı. Pacers bir türlü takasa yönelmediği için, serbest oyuncu olarak kadrolarına katmak zorunda kalmışlar. İki yılda bir verilebilen bir istisna kontratı ile, 2 milyon dolara anlaşmışlar. Yani lüks vergisiyle beraber 4 milyon eder. Pacers ile takas yapmaya çalışmalarının nedeni bu 4 milyon yerine oyuncu göndermekti ama ikna edememişler.

Hayırlı olsun. Celtics ön inceleme yazımın sonuna geldim. Gecenin ilerleyen saatlerinde eve dönüp, Daniels'ı ekleyerek yazıyı tamamlayıp, yayınlayacağım. Daniels hakkındaki düşüncelerim orada olacak.

Roy vs Bosh

Dün Majesteleri'nin el değiştirme hareketini vermiştim. Onu seçmemin sebebi, bugün vermeyi düşündüğüm hareketti. Belki aynı atletiklik ve estetik yok ama daha amaca hizmet eden bir hareket geliyor Roy'dan, Bosh ne olduğunu şaşırıyor:



Link

Geliyor Gelmiyor Geliyor Gelmiyor

Rubio konusu aynen devam ediyor. Genç İspanyol'un önce 2 sene daha gelmeyeceğinin kesin olduğu yazılırken, hemen 1 saat ardından Knicks'in son bir takas için bastırdığı haberleri ortaya çıktı. Rubio'yu bu sene gelmeye ikna edeceklerine inanıyor olmalılar, yoksa zaten takası daha sonra da yapabilirler. Eğer daha önce yazılanlar gibi ailesi ve özellikle annesi New York'u çok seviyorsa, öyle bir yerde yaşamak istiyorsa, bir ihtimal Knicks Rubio'yu gelmeye ikna edebilir.

Yani kısacası hala belli değil Rubio'nun son durumu. Ama artık %90 İspanya'da kaldığını söyleyebiliriz herhalde.

Marsel İlhan 2. Turda !!!

Amerika Açık ilk tur maçında Christophe Rochus'u 3-2'lik skorla eledi... Yürü be Marsel İlhan. Setlerde 2-1 yenikken, dördüncü seti bir break geride sürdürüyordu. 4-5 iken Rochus maçı kazanmak için servis tarken, Marsel onun servisini kırdı ve durumu 5-5'e getirdi. Ardından seti 7-5 kazandı. Son sette ise Marsel 6-5 önde iken, Rochus eşitliği sağlamak için servis kullanıyordu. Bu oyunda rakibinin servisini kıran Marsel bu seti de 7-5 alarak, setlerde 3-2 üstünlüğü sağladı ve 2. tura kaldı.

Müthişsin Marsel!

Şimdi rakibi Amerikalı John Isner. Ben Isner'i pek izlemedim ancak bu konuda bilgili arkadaşlarım servisinden başka bir silahı olmadığını söylüyorlar. Rallilerde zayıfmış. Isner son dönemde formda olsa da, tam Marsel'in dişine göre gibi gözüküyor. Marsel'in 5 set oynayıp yorulmuş olması, Isner'in sadece 3 set oynaması umarım aralarında büyük kondüsyon farkı yaratmaz. Ayrıca Isner'in Amerikalı olması taraftarların onun arkasında olacağı anlamına geliyor. Ama Marsel heyecan yapmazsa 1 tur daha ilerleyebilir.

Bu arada ilginç bir not: Isner, 28 no'lu seribaşı Hanescu'yu 3 sette geçse de, 2. sette tam 10 adet set sayısını karşılamış. Hanescu bunların hiçbirini değerlendirememiş. Bu, servislerinin güçlü olduğunu gösteren bir kanıt olsa gerek...

Haydi Marsel

31 Ağustos 2009 Pazartesi

Gel Vatandaş Gel

NBA takımları kötü giden ekonomide bilet satmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Hepsi çeşitli kampanyalar uyguluyor. Birkaç örnek verelim.

Mavericks: Evlerindeki bütün maçlar için kombine alanlar Dallas'ta düzenlenecek 2010 All-Star maçı için bilet kazanıyor. Bence gerçekten teşvik edici bir kampanya.

Heat: Yeni sezon için belli bir sayıda bilet alan kişiler çeşitli taraftar aktivitelerinden birini seçme hakkı kazanıyor. Bunlar maç sonrası sahanın ortasında fotoğraf çektirmekten, serbest atış kullanmaya, özel bir forma kazanmaktan, tünelden taraftarlarla tokalaşarak sahaya çıkmaya kadar değişiyor. Bu da oldukça güzel bir tecrübe ve anı olacaktır taraftarlar için

Nets: Bence en güzelini Nets yapmış. Sezon içinden Nets kulübünün seçtiği 10 maç için paket alanlara çift taraflı forma hediye edilecek. Bir tarafında Lopez, Harris, Lee gibi gelecekte takımda yer almasına kesin gözüyle bakılan yıldızlar olacakken, diğer tarafında o günkü rakibin en iyi oyuncuları yer alacakmış. Wade bunu söylediklerinde çok beğendiğini söylemiş. Gerçekten de cesur bir kampanya Nets taraftarlarına Lakers, Heat, Cavaliers formaları hediye etmek. Resime tıklarsanız, formaları ve seçilen maçları büyük boyutta görebilirsiniz.

76'ers: Aileleri teşvik etmek istemiş. 4 bilet alana 2 şapka, 2 tshirt, 2 de okul çantası hediye ediyorlarmış.

Pacers: İlk 100 yarı sezon veya tam sezon kombine alan kişi Tyler Hansbrough ile tanışacaklarmış. Bence en başarısız kampanya onlarınki. Bari Danny Granger, Troy Murphy veya TJ Ford olsaydı =)

Majesteleri - 6

Jordan, Perkins'in bloğa çıkacağını düşünüyor ve...

İyi ki Doğdun Jackson

İki gün önce yani 29 Ağustos'ta, binlerce kişi organize olup, dünyada belirli alanlarda toplanarak Michael Jackson'ı, onun gibi dansederek andılar. Toplanılan yerler arasında Eyfel Kulesi'nin önü, New York'taki Brooklyn Parkı gibi alanlar vardı. Çok güzel ve çok anlamlı kutlamalar olmuş gerçekten.

Ama bunların en büyüğü Mexico City'de olmuş. 13.000 kişi toplanıp Thriller müziği eşliğinde dansetmişler. Dünya rekorunu kırma girişimiymiş bu. Bu denemeyi, özellikle Michael Jackson'ın doğduğu güne denk getirmek için beklemişler. Resmi sonuç açıklanmasa da sayılan 12937 kişi rekor kırmalarına yeterliymiş. Videosunu aşağıda bulabilirsiniz. Benim tüylerim diken diken oldu...



Link

Fransa Eurobasket'te

Belçika'ya deplasmandaki ilk maçta 4 sayı farkla yenilerek beni şaşırtmışlardı. Başka haberleri verirken ona yer ayıramamışım veya unutmuşum arada. Rövanşta en az 5 sayılık bir fark lazımdı Fransa'ya. Bunu elde etmişler, hem de fazlasıyla: 92-54. Maçın kopmasında en etkili isimler Parker, De Colo ve Turiaf olmuş. Böylece Fransa, B grubunda Rusya, Almanya ve Letonya'nın yanında yerini aldı. Rusya ile beraber grupta zirveye oynamalarını bekliyorum, hele De Colo beklenilen dış şut katkısını sağlarsa daha ileri yürüyebilirler.

30 Ağustos 2009 Pazar

Bol Şans - 2

Bugün haber sitelerine girmemiştim. Az önce öğrendim ki Milli tenisçimiz Marsel İlhan önelemede Mello'yu yenerek Amerika Açık tenis turnuvasında ana tabloya kalmış. İlk öneleme turunda da Amerika'nın gelecek vaat eden genç yeteneklerinden Harrison'ı geçmiş. Şimdi ilk turda Rochus kardeşlerden Christophe olanı ile eşleşmiş. Şeker gibi kura. Yıllardır neredeyse hiçbir başarısı olmayan, 14 yıllık kariyerinde kazandığı 6 turnuvanın 5'i toprak zeminde olan bir isimden bahsediyoruz... Kim bilir belki de Marsel 46 yıl sonra ilk kez Amerika Açık'ta ana tabloya girmekle kalmaz, ikinci turu bile görebilir. Kalbimiz seninle Marsel.

Kendisini %99.9 ihtimalle izleyemeyeceğiz. Ama maçın skorunu takip etmek isteyenler, yarın akşam 8 civarlarında şuraya girip bakabilirler.

Bol Şanslar

Fotoğraftakinin kim olduğunu merak edenlere: 2 hafta kadar önce kortlara geri dönen Clijsters. O ve Henin veda ettiklerinden beri bayanlar tenisinin hiç tadı tuzu yoktu. Şimdi en azından iki Belçikalı'dan biri döndü ve Amerika Açık tenis turnuvasına Wild Card ile katılıyor.

Bundan önce katıldığı iki turnuvada fena maçlar çıkarmamış ve Bartoli, Kuznetsova, Azarenka gibi isimleri mağlup etmişti. Yine de eski formunun oldukça uzağında olduğunu kabul etmek lazım. Gönül ister ki Amerika Açık'ı kazansın. Ama böyle bir sürpriz beklemek hayalcilik olacaktır. Umarım Avustralya Açık'a kadar eski formuna kavuşur da, zirveye oynayan bir Kim izleriz.
Artık kafasındaki hayat ile ilgili sorulardan kurtuldu, bir bebek dünyaya getirdi ve tekrardan kariyerine konsantre olabilecek. Bayanlar tenisinde gerek karakteri gerek oyun stili ile en çok beğendiğim isim olan Clijsters'a bundan sonraki kariyerinde bol şanslar...

NBA'den Oyunculara Gözdağı

NBA ile hakemlerin arasındaki sözleşme 1 Eylül'de yani 2 gün sonra bitiyor. Taraftlar yeni bir anlaşma imzalamaktan oldukça uzaklarmış, aralarında bir hayli büyük farklar varmış. NBA yönetimi hakem bütçesini %10 kadar düşürmek istiyormuş. Şu anda gözüken o ki, NBA hakemleri sezon öncesi hazırlık maçlarında ve normal sezonda çalışmayacaklar. Ancak unutulmaması gereken birşey var: NBA hakemlerinin elleri pek güçlü değil. Çoğumuzun bildiği gibi daha yeni sayılacak bir olayda Tim Donaghy adlı hakem profesyonel bahisçilere yardım ettiği için suçlu bulunup hapis cezsı almıştı. Henüz taze olan bu skandalın üstüne hakemlerine ne kadar haklarını savunabilecekleri konusunda şüphelerim var. NBA yönetimi bu avatanjını sonuna kadar kullanmakta kararlı gözüküyor. Bakalım bu işin sonu nereye varacak.

Birkaç hafta önce 2011'de gelebilecek olası bir lokavttan bahsetmiştim. Eğer NBA bu kararlı tavrını sürdürüp, hakemleri istediği kontrata bağlayabilirse, oyuncularla olan görüşmelere de bir adım önde başlayacak demektir. Ama şu da unutulmamalı ki, şu anki hakemlerin içlerinde son derece iyiler olduğu gibi çok kötüleri de var. O yüzden onların yerine yeni hakemler bulunabilir ancak oyuncular NBA ile anlaşamadıkça, lig lokavtta kalır. O yüzden oyuncularla olan görüşmede ne kadar ısrarcı olabilecekleri tartışılır.