BIY AD

21 Kasım 2009 Cumartesi

Kendinizi Test Edin

http://www.sporcle.com/games/wisedrunker/00points

Link'teki testte, NBA'deki 30 takımın, son 10 yılda en çok sayı atan 5 oyuncusunu bulmaya çalışıyorsunuz. Sayı ortalaması değil ama toplama bakılıyor. 150 oyuncuyu bilmek için 15 dakika süreniz var. Ben 128 yaptım, 2 tane de bana göre "Yok artık" denilecek adamı unutmuşum.
Edit: 130 yazmışım o ikisini de dahil edip kafamda o anda, gerçek rakam 128 arkadaşlar pardon.

Siz de kaç yaptğınızı paylaşın lütfen.

Bu arada testi hayatinanlari adli blog'da gördüm.
NBA Testi resmi de bir zamanların Pivot dergisinden. Belirteyim dedim =)

Garnett Yanlış Topun Peşinde

20 Kasım - Günün En İyileri


Link

Çok maç vardı, o yüzden bugünkü Top 10'da baya güzel hareketler var. Anthony Randolph ve 2 tane Josh Smith uçuşu, Al Thornton'ın darbeye rağmen havada asılı kalıp basket faulü yapması, James Harden'ın müthiş pası ve bitirişi, Kidd'in arkası dönükken yaptığı asist ve son olarak da JR Smith'in Vince Carter'ı hatırlatan 360 turnikesi, benim asıl hoşuma giden şey turnikeden önce, topu arkasından geçirerek Baron Davis gibi bir top çalma ustasından kaçırmasıydı.

20 Kasım Bizimkilerden Notlar

Unutmuşum bizimkileri yazmayı. Bari ayrı olarak yer vereyim gurbetçilere:

- Ersan yine ilk 5 başladı ancak faul problemine girdiği için 24 dakika süre alabildi. 13 sayı 7 ribaund ile aslında iyi ama artık bizi kesmeyecek bir istatiğe imza attı. Yalnız ilk 5'e iyice yerleştiğine dair çok güzel bir işaret var bence. Koçlar önemli oyuncularının faul sayısı yüksekse, ilk yarının son 1 dakikasında falan oyundan alır lar ya. İşte Skiles, aynen o şekilde Ersan'ı devrenin bitimine 1 dakika kala oyundan aldı korumak için. Aslında normal bir hareket sayılabilir ama benim hoşuma gitti.


- Hedo 19 sayı 5 ribaund 8 asist yapmış. İşin ilginci Calderon da 10 asist yapmış. Ben sezon boyunca ikisinin toplam 15-16'yı sınırlı sayıda bulabileceklerini düşünüyordum. Demek ki tamamen bu ikili üzerinden dönmüş oyun. Celtics - Magic maçından dolayı izleyemedim bizimkileri... Aynen devam Hedo.

20 Kasım'dan Notlar

Yanıyor Yanıyor:
- LeBron James: Indiana'da oynanan son 2 maçta ortalama 42 sayı bulmuştu James. Trendi sürdürmüş. 40 sayı 9 ribaund 7 asist, 25 şutta 13 isabet, 14'te 13 faul ve sadece 2 top kaybı. Başka birşey söylemem gerekiyor mu? Maç boyunca Granger ve Jones'un üstünden geçmiş. Tek ilginç yanı 4 blok yemesi, izlemek lazım nasıl bloklandığını.

- Monta Ellis: Hem de ne biçim yanıyor. 48 dakikanın tamamında görev almış Monta. 34 sayı ve 8 asistinin yanına 6 top çalma ve 2 blok eklemiş dün gece. Ayrıca yetmemiş Roy'u 6/17 isabet ve 2 asistte tutmuş. Ellis hafta içinde daha yeni "Takımda defans yapan adam yok" demişti ve kendisiyle baya bir dalga geçilmişti. Selam etmiş oldu dalga geçenlere.

- Durant 12/22 ile 35 sayı göndermiş Wizards potasına. 6 ribaund, 6 asist, 3 top çalma da cabası. 5 top kaybı da nazar boncuğu. Seviyorum bu adamı çok.

- Rasual Butler tam 27 sayıyla, takımının tek gerçek dış şut tehdidi olarak üstüne düşen görevi yerine getirmiş. Onun kritik yerlerdeki şutlarıyla Clippers, Nuggets'ı yenmiş.

- Rudy Gay 33 sayı ve 10 ribaund ile takımına galibiyet getirmiş Philly önünde. Bunu 22 şutun 14'ünü çemberden geçirerek yapmış. Ayrıca 2 blok ve 2 top çalması var. Harika bir performans. Karşısında duran Young'ı çoğu pozisyonda ekarte etmeyi başarmış.

Boşa çekilen kürek:
- Wade ve Chalmers: 30'ar sayı üretmişler. Özellikle Chalmers 5/9 üçlük isabetiyle oynamış. Bir başka dikkat çekici nokta ise Wade'in top kaybı yapmamış olması. Sezon başına 2-3 kere ancak topun değerini bu kadar iyi bilir Wade. O da boşa gitmiş. Öbür yanda Raptors yaptığı 20 top kaybına, rakibe 15 hücum ribaundu vermesine rağmen yüzdeli şut atarak (%58) kazanmayı başarmış.

- Louis Williams: 16'da 12 atmış ve 31 sayı üretmiş. Yetmemiş 5 asist yapmış, yetmemiş 6 top çalmış. Yanında 4 tane de top kaybı var ama olur o kadar. Bir ilginç not da Philly'deki Brand'den. Speights'in oynadığı 10 maçta 9.8 sayı, 0.6 blok ortalaması tutturan Brand, son 2 maçta 20.5 ve 5 yaptı. "Grizzlies-Bobcats'e karşı oynayan ihya oluyor" tezine de yorabiliriz bu durumu.

- Tyreke Evans: Çaylak oyuncudan yine muhteşem bir performans 29 sayı, 7 ribaund, 10 asist. Mavericks Kevin Martin geri döndüğünde dakikalarına en çok darbe alacak isim Udrih değil de Evans olursa, Westphal'dan hesap soracağım. Bu arada maçın 2 sayıyla bittiğine bakmayın, son saniyelerde anlamsız sayılarla o hale gelmiş maç, rahat kazanmış Mavs yani.

- Carmelo'yu az kalsın unutuyordum. O kadar alışmışım ki bu sene sayılarına. "37 atmış hmm normal" diye düşünmüştüm. %60 ile şut atmış ve 12/13 serbest atış isabeti sağlamış. 6 top kaybı da var ama kadı kızında da olur o kadar kusur.

Başımıza taş yağacak:
- Marvin Williams: 3/5 üçlük isabeti ile 29 sayı ve 9 ribaund? Marvin Williams? Son 5 maçında toplam 35 sayıyı zor bulan Marvin? Battier ve Ariza'ya buradan sormak istiyorum: "Savunma yapmayı mı unuttunuz?"

- Pietrus'un ilk çeyreği. 11 sayı attı 4/4 isabetle ilk çeyrekte. Çok çılgın, hafif geri çekilerek/yana kayarak attığı üçlükler vardı.

Ben daha iyi oynardım:
- Rasheed Wallace 4/16 isabetle oynamış. 8'de 0 üçlük. Ufak bir yazı yazacağım kendisiyle ilgili sonra. Defansta yaptıklarına asla bir lafım yok ama hücumda her ne kadar savunmanın açılmasını sağlasa da, zaman zaman takımına köstek oluyor üçlük sevdasıyla.

Takımı baltalamaya çalışanlar:
- Vince Carter. Kritik yerlerde sahneye çıktı, 29 sayı 6 asist ile oynadı hatta belki maçı da onun sayesinde kazandılar belki ama 10/29 şut isabeti ve 6 top kaybı nedir? Celtics savunması fazla geldi biraz.

Blokafor


Link

Dün vermeyi unutmuşum, arkadaşım hatırlattı az önce. Birçok pivot top kaybı yapıldığında farkına bile varmaz devam ederdi veya geri dönmekte yavaş kalırdı. Ayrıca arkadan zıplayıp Amare'ye böyle bir blok koymak da gerçekten yürek ister. Hatta Okafor yere düşerken sol kolunu sakatlayabilirmiş bile.

20 Kasım 2009 Cuma

Sen Gel Bakayım Şöyle

Dwight Howard, bir antrenmandan önce Magic koçu Stan Van Gundy'i çekmiş bir köşeye, takım adına konuşmuş. Takımdaki oyuncular SVG'nin negatif hava yaratmasından dolayı hiç hoşnut değillermiş. Bu rahatsızlık da az önce Redick yazısında değindiğim, Van Gundy'nin saçmalamasından dolayı çıkmış. Aralarında falan konuşmaya başlamışlar. Bu kadar negatiflik ve eleştiri takımın bütün şevkini emiyormuş. Çok doğru. Gerçekten hayatımda Van Gundy'ninki kadar samimiyetsiz bir açıklama görmemiştim.

En azından Stan Van Gundy yanlışını anlamış. "'Daha çok enerji ve şevkle oynamamız lazım' diyebilirim ama 'Ne yaptığımızı bilmiyoruz, çok kötü bir takımız' diye eklemeden bunu yapmalıyım. Bunu anlıyorum. Ama bu benim tepkilerimin azalacağı anlamına gelmemeli, ben aynı şekilde devam edeceğim sadece negatif kısımları kesip atacağım."

Eh en azından yanlışından dönmüş, oyuncuların uyarısıyla da olsa. Hayırlı olsun. Bu konuların sezonun bu erken döneminde çözülmesi en güzeli. Herkes bunları içine atsa ileride playoff zamanında Magic kaosa bile sürüklenebilirdi. Dwight Howard'ı takım adına gidip koçla konuştuğu için tebrik ediyorum. Lider oyuncular kendilerini bu tip hareketlerle belli ederler...

Edit: İmla

Redick'ten Tehlikeli Açıklama

Magic bu gece NTV'den yayınlacak maçta, Celtics'ten 30 civarı fark yiyebilir. Bunun sorumlusu da Redick olur. Keskin şutör şu demeci vermiş: "Uluslararası televizyonda Celtics veya Cavs kadar yer almıyoruz. Ligin en iyi takımlarından biriyiz ama yine de bu iki takım kadar ilgi çekmiyoruz. Bizim pazar payımız onlardan daha ufak. Biz de bir LeBron yok. Gerçekten, eğer LeBron yarın 'Başkanlığa adayım' dese, CNN'in ana haber sunucusu Anderson Cooper ESPN'e çıkar ve LeBron'un neden ve nasıl iyi bir başkan olacağını anlatmaya başlar."

Ne alaka diyenleriniz olabilir. Aynı tip açıklamaları Stan Van Gundy 1-2 hafta kadar önce yaptığında, neler olduğunu görmüştük. Redick kaşınıyor bu geceki maç öncesi belli.

Şaka bir yana gece 3'te çok güzel bir maç bekliyor bizleri. Bir tarafın kopup gitmesini hiç beklemiyorum aynı zamanda istemiyorum da. Oturup izleyelim doya doya şu iki takımı. Kim kime mesaj verecek görelim.

Rose'un Sorunu Belliymiş

Rose'un sezon başından beri beklentilerin bir hayli altında kaldığını ve bunun nedeninin bileği olmadığını düşündüğümü yazmıştım. Rose, bileğinin hala %100 olmadığına dair açıklama yapmış. Mesela henüz bu sezon smaç basmamış. "Smaca kalktığımda yeterince yükselemiyorum ondan dolayı turnikeye dönüyorum." demiş. Ama her geçen gün iyiye gidiyormuş.

Bundan 1.5 ay önce bileğini burktuğunda hemen ertesi gün Londra'daki hazırlık maçında oynamak istediğini açıklamıştı Rose. Bu süre içinde hala nasıl iyileşmemiş bileği gerçekten şaşırdım. Genç yıldızı en yakın zamanda tamamen sağlıklı bir şekilde görmek dileğiyle iletiyorum bu haberi..

Kaan Kural Röportajı - 2. Bölüm

Röportajın ilk bölümü için tıklayınız.
Röportajın üçüncü bölümü için tıklayınız.



Can - Televizyonda yorumculuk dışında yöneticilik düşünüyor musun?
Kaan Kural - Benden yönetici falan olmaz ya. Katı olmak gerekir, zor kararı verebilmesi gerekir. Gördüğüm için söylüyorum yani. İyi niyetli yönetici, iyi yönetici değildir. Ben kimseye "Hayır" diyemem. Benden yönetici olmaz, olmak da istemem ama hani ola ki geçersem bir kanalın başına, o kanal 3 ayda batar.

C - Fırsat buldukça basketbol oynuyor musun?
KK - Eskiden oynuyordum da, artık oynamıyorum.

C - Bence cevabın belli ama sorayım yine de Acun'un yaptığı gibi bir basketbol Devler Ligi düzenlemeyi düşünüyor musun?
KK - Yok, yani düzenlense çok destek veririm tabii ki ama benim öyle düzenleyecek bir halim, kapasitem, isteğim vs. yok. Gerçi bizim basketbol ligimiz ne kadar seyrediliyor da devler ligi seyredilecek?

C - Hakkaten doğru, şu Siena maçında kaç kişi vardı değil mi? Resmen elle sayılabiliyordu.
KK - Fener ortalama 500 kişiye oynuyor ya. Fener bu bir de...

C - Peki bunun nedenini sahaların abuk subuk yerlerin olması ve basketbol sevgisinin az olması dışında nedir sana göre?
KK - Ben bu işin alışkanlıklar meselesi olduğunu düşünüyorum. İnsanlarda bir alışkanlık, aidiyet yaratamıyoruz. Beşiktaş Ergin Ataman dönemlerinde falan her maçı full oynuyordu. El-Amin'e bir aidiyet vardı. Takımın üstlere oynuyor olması acaip bir aidiyet yaratmıştı. Ama her sene kadro değişirse, herşey sıfırdan başlarsa bir süre sonra insanlar sıkılıyor. Halbuki kendisini çok ait hissedebileceği 5-6 yıldır o takımda kalan oyuncular olsa, belli organizasyonlar yapılsa, o takım bir yere oynasa, taraftarın kendisini ait hissedebileceği bir kimlik yaratılsa çok daha kolay olur herşey. Ama tabii herşey salonla başlıyor, daha merkezi bir yerde bir salon olsa görüntü değişir. Ama İstanbul seyirici küstürüldü. İstanbul seyircisinin çok iyi bir seyirci olduğunu iddia etmiyorum ama bu ülke Türkiye-Hollanda maçına 9000 biletli seyirci çekti. Ben işim olmasına rağmen hiç gitmek istemiyordum. "Of niye gideceğim ki şimdi bu maça?" diyordum. Zaten 35 sayıyla mı ne bitti. Ama sonuçta parasıyla biletiyle 9000 kişi geldi. Doğru organizsyon yapılsa, doğru hava yaratılırsa gelir seyirci. Mesela Hollanda, 12 Dev Adam havasının hemen devamıydı. O hava yaratılırsa geliyolar...

C - Bununla bağlantılı olarak, 2010'dan sonra artış olacak mı sence? Performansımıza ne kadar bağlı?
KK - Tanjevic o kadar küstürdü ki herkesi. Fenerbahçe'ye gidilmemesinin sebeplerinden biri de Tanjevic. İnsanlarda bir heyecan yaratmıyor. O kadar ki, ben mesela 5 yıldır yazıyorum. Ben yazmaktan sıkıldım, anlatmaktan sıkıldım. Onun yönettiği maçı seyretmek istemiyorum yani, düşün ben ki her maçı seyrederim. Sonuçta 2010'da başarılı olursak görüntü değişir. 2010'un pozitif etkisi illa olacak ama ne kadar olacağı biraz başarımıza bağlı.

C - Stickman rumuzlu bir arkadaş blog'unda senle ilgili bir yazı yazmış da hiç rastgeldin mi? "Kaan Kural kankam olur musun?" tarzında bir başlığı vardı.
KK - Aaaa evet İsmail (Şenol) bana söylemişti ama unuttum gitti, rast gelmedi. Şimdi aklımda ama bakacağım.

C - Fasülye filmini ben izlemedim ama onunla ilgili soru gelmiş.
KK - Battık !

C - Evet onu demişler, "Başarısız olmuştu şirket batmıştı. İşleri bırakmaya yemin etmişti. O yemini bozma ihtimali var mı?" demişler.
KK - Yok. Büyük yemin ettim çünkü. 3 senem gitti, heba oldu. Neler çektiğimi bir ben bilirim. Başkalarının yaptığı "Aman borçsa borç ödemiyorum" diyemedik, 3 sene çalıştık onun borçlarını ödedik.

C - Daha yeni TRT 2'de yayınlanmış
KK - (Gülüyor) Bir ara devamlı Turkmax'ta dönüyordu.

C - O nasıl bir film ben hiç bilmiyorum.
KK - Çok güçlü ve komik bir senaryo ama acemiydik. Sinemaya iyi yansıttığımızı söyleyemeyeceğim. Bittikten sonra bir daha çeksek çok güzel birşey çıkabilirdi.

C - 2-3 cümle ile senaryoyu anlatabilir misin?
KK - Bir mafya babası, kiralık katil tutup bir rakibini öldürtüyor. Ardından parayı kiralık katile gönderiyor kurye ile ancak kurye trafik kazası geçiriyor.

C - Kiralık katil de bu mafya babasının peşine düşüyor?
KK - Aynen öyle. Sonra bunlar bir tesadüf eseri karşılaşıyorlar ve bir gazeteci kızın arabasına biniyorlar. Herşey birbirine giriyor.

C - Senaryo hiç fena değilmiş bence. Kim yazdı?
KK - Çok yakın arkadaşım yazdı Haluk, şu anda pek çok komedi dizisinin senaryosunu yazıyor. Hakkını veremedik senaryonun, bittiği gün bir daha çeksek çok daha iyi çekerdik. 24 yaşındasın, ne nedir hiç bilmiyorsun, el yordamı herşey. Kapılıp gittik öyle.

C - En beğendiğin dizi Entourage diye hatırlamış bir arkadaş doğru muymuş? Başka hangi dizileri beğeniyorsun?
KK - Entourage. Kesin Entourage. Açık ara Entourage. Ari Gold'u, Larry Bird'den daha fazla seviyorum (Burada ben kopuyorum). Larry Bird'den daha fazla sevdiğim tek insan yani dünyada.

C - Peki ya House? Benim için House 1 numaradır da onun için sordum.
KK - Hugh Laurie eyvallah, olağanüstü de. Entourage ya... Ari Gold mesela bir bölümde ilk sahnesi geliyor daha, yürüyor sadece. Direk gülmeye başlıyorum. Pavlov'un köpeği olmuşum.

C - Paintball sahnesi vardı mesela?
KK - O sahneyi seyrediyorum tamam mı? Bitti sahne, başa aldım bir daha seyrettim, başa aldım bir daha seyrettim. Tam 5 kere. Ölüyordum, ölüyordum, karnıma kramplar girdi. Onun gibi bir sahne de House'taki boombox sahnesidir. 2 saniye sürüyo ama aşmış bir sahne.


Link


Link

C - Of Of gerçekten inanılmazdı o da. Peki başka seyrettiğin dizi?
KK - Lost ama bir alt kategoriye düştü benim için, Battlestar Galactica seyrediyordum bitti. Fringe izliyorum. Başka hmmm..

C - Dexter? Kesinlikle tavsiye ediyorum.
KK - Yok hiç rastgelmedi ya. Ha bir de Law and Order SCU. Hastasıyım.

C - Peki bir dizide oynamıştın, başka bir dizi veya filmden teklif geldi mi?
KK - Bir diziden daha geldi ama kabul etmedim. Dizi dediğin çok zor iş, zaten konuk oyuncu olarak ancak yarım gün falan gidiyordum ben.

C - Avrupalı oyuncuların fundamental'ları daha iyidir. Kendisi de söylüyor bunu çokça. Bunun temel sebebi nedir?
KK - Avrupalılar basketbolun temeline çok daha fazla çalışıyor. Amerikalılar'da bu yeni dönem siyahların hakim olduğu hiphop karakteri var. Çocuklar oyun oynamaya başlıyor. Rakibi geçmek, üstünden smaç basmak, blok koymak en büyük olay. Hayatları bunların üzerine kurulu. Fiziksel olarak üstün gelmeyi, kazanmak zannediyorlar. Ancak 5'e 5 fundamental'lar, ayak hareketleri, pozisyon almalar falan hiç çalışmıyorlar. Mesela 12 yaşındaki Sırp, Hırvat, Türk çocuklar günde 4 saat ayağını nereye koyacağını, şutu nasıl atacağını çalışıyorlar. Amerika'da ise muazzam oyuncular var atletik olarak, Hakim Warrick, Tyrus Thomas, Al Thornton. Mesela Thornton Sırp olsa çok büyük oyuncu olurdu, hiç çalışmamış, 5'e 5 falan hiçbirşey öğretilmemiş. Kötü eğitim, eğitim şart!

C - Bence Tyrus Thomas daha ayrı diğer ikisinden ya. Ben onun iyi olabileceğini ve hatta olacağını düşünüyorum.
KK - Ya onun sorunu iq, adam salak.
C - (Gülüyorum)

C - Mehmet Okur "En büyük amaçlarımdan biri formamın Utah Jazz'da emekli edilmesi" diye bir açıklama yapmış. Ben bunu bilmiyordum.
KK - Valla ben de bilmiyordum, kaçırmışım herhalde.

C - Bu mümkün mü?
KK - Zor. Bu kadro bir şampiyonluk yakalarsa olabilir ama şampiyon olamazlarsa çok zor.

C - Honeybees'i (Hornets'ın dansçı kızları) niye bu kadar çok beğeniyorsun?
KK - Ben onları New Orleans'da yakından gördüm belki o etkilemiştir. Ama diğer yakında gördüklerim; Celtics ve Laker girls o kadar etkilemedi beni. Zaten Honeybees'i oraya gitmeden önce de beğeniyordum. Gerçi bu dansçı kızlar zaten devamlı kadro değiştiriyorlar. Bu sene Clippers ve Spurs'ün kızları çok başarılı bence.

C - Avrupalı ve Latin Amerikalılar'ın artışının NBA üzerindeki etkisi nedir?
KK - Şutun önemi çok daha arttı. Bazı savunma prensipleri çok değişti.

C - Üçlüğün önemi gitgide, her sene artıyor zaten.
KK - Dünya oraya yöneliyor. Bu iş matematik işi. İstatiği herhangi bir matematik profesörüne versen, oyun şemalarının üçlüğe daha çok kurmanın daha verimli olduğunu anlatacaktır sana. Ama iç dış dengesini bozmadan. NBA'de bu eskiden 80-20 falandı. Şimdi 70-30 hatta 60-40'a doğru ilerliyor. Avrupa'da ise 50-50 hatta üçlük daha bile fazla. O yüzden zaten Dünya Şampiyonası'ndan sonra üçlük Avrupa'da da geriye çekilecek. Bu kadar çok üçlüğün can alıcı olmaması gerekiyor. O dengeyi sağlamak lazım. Şu anda NBA'deki denge ideale yaklaşıyor.
C - (Röportajdan ayrı olarak ekledim)Bence şu anki hali ideal. Ben şahsen aşırı üçlük atan takımlar oynarken aynı zevki alamıyorum.

C - NTV Spor'da spiker/yorumcu olmak isteyenlere bir tavsiyen var mı demiş biri.
KK - Ellerine geçen fırsatları kullansınlar. Yazı yazsınlar bol bol. Yazmak fikir aktarmanın en iyi yönetimidir. Ama bu işlerin hiç kolay olmadığını, çok korkunç rekabetler olduğunu ve işleyişin çok farklı yürüdüğünü bilsinler. 1000'lerce insanın hayali o, öyle düşünsünler.

C - Dünya Şampiyonası'nda gelecek isimler arasında seni en çok heyecanlandıranlar kimler?
KK - Gelirlerse Kobe, LeBron, Wade.

C - Dwight Howard'ın sahada nasıl durduğunu çok merak ediyorum ben. Mesela Duncan'ı görmüştüm Spurs - Clipper maçında, Camby'den net olarak daha geniş, daha büyük duruyor. Televizyondan pek seçilemiyor aralarındaki fark.
KK - LeBron Duncan'dan daha büyük ben sana onu söleyeyim.

C - (Gülüyorum) Daha önce de söylemiştin bunu abi ama yani ona hala inanamıyorum gerçekten.
KK - Ben 2 oyuncuyu gördüğümde çok şaşırdım. Sürekli basketbolcuların içinde olduğum için 2.10 falan normal geliyor artık, kolay kolay şaşırmıyorum. En çok şaşırtanlardan biri Yao, yukarı doğru bakıyorsun bakıyorsun bitmiyor. Gerçekten çoook uzun yani. Ama esas LeBron ya. Gördüm inanamadım ya, böyle bir genişlik olamaz. Sonra aklıma geldi, yahu bu adamı maçta izliyoruz ikili sıkıştırmaların arasından falan geçiyor. Yahu geçmesine imkan yok. Adam kapıdan geçmez. (Bu da onun ne kadar atletik ve kıvrak olduğuna kanıt olsa gerek) Şöyle söyleyeyim, Amerikan milli takımında sadece Boozer onunla yarışabilir. İki tane Duncan'dı herif ya... Ben inanamadım ya. "Bu insan mı?" dedim.

C - Euroleague'de 3-5 takımın baskın olduğu bir durum oluştuğunu söyleyebiliriz. Bunun değişmesi veya başka takımların da girebilmesi için önerebileceği kurumsal politikalar var mı?
KK - Salary cap. Diğer türlü, zenginin fakiri ezmesinden mantıklı birşey yok.

C - Futbolda da düşünüldüğü konuşuluyor zaten.
KK - Ama Avrupa'da çok fazla kanun olduğu için, mesela Fransa'daki kanunu İngiltere'ye uygulayamıyorsun. Avrupa birliği gerçekten ortak kanuna geçerse böyle bir olay olabilir. Ama onun için de bazı engeller var. Onun dışında konuyla ilgili: Avrupa'da öyle bir aidiyet var ki, Türkiye'ye bakarsan - abartılıyor tabii ama - 25'er milyon Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaşlı var. Gençlerbirliği-Galatasaray Ankara'da maç yapıyorlar tribünlerin %90'ı Galatasaray'lı oluyor. Bu durumda Gençlerbirliği ile Galatasaray'ı aynı kefeye koyamazsın. Burada sistem farklı işliyor.

C - Amerika'da şehir takımları var. Aidiyet var dediğin gibi.
KK - Orada da normal şartlarda San Antonio Spurs'ün, Lakers'ı yenip şampiyon olması Vestel Manisa'nın Fener'i yenip şampiyon olmasına benziyor yani.

C - O zaman zaten New York'un her sene şampiyon olması lazım.
KK - Aynen Boston - New York - Chicago - Lakers'ın devamlı aralarında bölüşmeleri lazım şampiyonlukları.

C - "Kirilenko'ya ne oldu? Dayak istiyor mu birşey olmadıysa?" demiş biri.
KK - Valla istiyor ya. Adam değil o. Yani o kadar para kazanıyorsun abi, bu kadar umursamaz olamazsın, hakkın yok.

C - Onun kontrat maksimumdu bir de
KK - Hiç umurunda değil ya. Hiç hiç hiç.

C - Biraz Sloan'la başladı onun durumu ama
KK - Ben zaten Sloan'u hiç sevmiyorum en başta, onu söyleyeyim de. Çok demode, çok sabit fikirli ve yeniliklere çok kapalı buluyorum. Ama Kirilenko da fazlasıyla umursamaz. Sen oyununa bak abi. Devlet memuru gibi: "Ben gelirim işime bakarım, paramı alır giderim" mantığı. Bu sene fena oynamıyor ama. 2 senedir yatmaktan sıkıldı sanırım.

C - NBA Stüdyo'da en iyi hareket listesinde Kobe, LeBron, Wade varsa onlar kesin 1. oluyor
KK - Bir ara Iverson da öyleydi.

C - Hah işte aynı mantıkta. Bu bizim ülkemizin basketbol kültürsüzlüğünü gösteriyor mu?
KK - Türkiye'deki basketbol kültürünün diğer sporlara oranla çok daha yüksek olduğunu düşünüyorum. Bizim ülkemizde acaip bir fanatiklik var.

C - Birşeyi sevdin mi..
KK - Aynen birşeyi sevdin mi, ona kimse dokunamaz. Din gibi yaklaşıyoruz ya, hiç kimse laf edemez, ayrıca karşıt taraf da çok kötüdür. Bana mesela Kaan Kobe'ci veya LeBron'cu diye takmışlardı. Ben Kobe veya LeBron'cu değilim. Benim Kobe'yi övüyor olmam LeBron'u sevmediğim anlamına gelmez. İkisini de sevmiyorum eğer onu merak ediyorlarsa. İkisi de çok özel oyuncular ama benim gönlümde özel yeri olan oyuncular değil. Bana sorsan LeBron'u dünyanın en iyi oyuncusu olarak görüyorum, Kobe'yi de hemen ardından ikinci olarak görüyorum.

C - O zaman hemen şunu sıkıştırayım araya: Jordan'la kıyaslamanı sorayım hemen bu ikisinin.
KK - Jordan en tepede canım. Jordan'la yarışamazlar. Onunla yarışabilmeleri için bir tek kriter var. Jordan 179 playoff maçı oynamış, playoff ortalamaları, ki playoff çok daha zor, Jordan'ın oynadığı dönem daha zor, onları geçiyorum: %49 isabetle 33.4 sayı, 6 asist, 6 ribaund, 2 top çalma, 1 blok. 179 maçta 119 galibiyet. Buna yaklaşsınlar ondan sonra konuşalım.

C - Veya bilmem kaç tane şampiyonluğu 1. adam olarak kazansınlar. Çünkü mesela LeBron'un zaten yok, Kobe'nin de ilk 3 şampiyonluğunda Shaq 1. adam.
K - Aynen. Buna yaklaşsınlar ondan sonra konuşalım bazı şeyleri. Onun dışında, saf yetenek mi istiyorsun? Bence Vince Carter'dan daha büyük yetenek tüm dünya basketbolunda yok. Ama adam değil ayrı konu. Bill Simmons ona WNBA'in MVP'si diyor.

C - Ray Allen mı Larry Bird mü? Ama şut bakımından.
KK - Offf. Ray Allen. Tamam Bird'ün hakkını yemeyelim de Ray Allen. Adam kusursuza en yakın tekniğe sahip. Ama ondan iyisi var: Harun Erdenay. Dünya basketbol tarihinde daha iyi bir şut mekaniği olan bir oyuncu yok. Bilgisayarda programlasan daha iyisini yapamazsın. Kusursuz.

C - NBA 2K10'daki My Player modunda hangi pozisyonu yaratmışın ve ortalaman kaçmış?
KK - Abi oyun kurucu oldum beceremedim, şimdi kısa forvet oluyorum. Şu anda 57 mi ne rating'im, Indiana'da Danny Granger'ın arkasında bekliyoruz bakalım.
C - Oooo o zaman sana zor sıra gelir.
KK - Napalım abi ya.

C - Robert Kolej'de basket takımında ne kadar süre alırdın?
KK - 5 dakika, garbage time. Celtics'teki JR Giddens'ın rolündeydim yani öyle söyleyeyim.

KK - Celtics demişken, şunu söyleyeyim Garnett sezonu bitiremez. İyi değil abi adam. Bu sene 4 Boston maçı seyrettim. Sadece aklıyla oynuyor artık. Hiç o patlayıcılığı, yatay hareket falan kalmamış. Ha daha iyiye gider mi? Gidebilir ama büyük ihtimalle daha kötüye gider. (Konuyla ilgili video için tıklayın)

C - Peki abi oturup dinlense atıyorum 1 ay?
KK - Yok abi. Adamı çok seviyorum ama... Mesela Chris Webber kadar olmaz ama bundan sonrası yokuş aşağı.

C - Peki o zaman sen Boston'a şampiyon diyordun?
KK - Ben hala diyorum ya. Garnett sezonu bu şekilde bitirirse olur. Bu şekilde oynasa bile olur. Ama Garnett'in sezonu bitiremeyeceğini düşündüğüm için Lakers olur. Orlando ve Cleveland Lakers ile mental olarak başedemezler. Ancak çok büyük tesadüflerin bir araya gelmesi lazı mesela geçen sene Orlando'nun başına gelen şeylerin gelmesi lazım. Olmayacak iş değil elbette olabilir ama şu anda Spurs'ün Lakers'ı geçemeyeceğine, Lakers'ın da Celtics hariç kimseye elenmeyeceğini düşünüyorum.

C - Cavs için de aynı şeyi düşünüyorsun herhalde.
KK - Evet Cavs kaldıramaz mental olarak.

C - Bir de zaten Cavs'in kadrosu biraz daha zayıf diğerlerine göre.
KK - Evet. Çok tek yönlü abi. Efes Pilsen'de de aynı sorun var. Bütün uzunlar yavaş ayaklı. Modern basketbolda çabuk ayaklı uzunun yoksa savunma yapamıyorsun.

C - LeBron ve Moon'u düşünüyorlardı 4 numarada.
KK - Aslında LeBron en verimli de 4 numarada oynar. Ama Shaq ile olmuyor. Low post'ta topu alıp diğer 4 numaralara göre çok hızlı kalacağı için etrafından dolanıp atar. Ama öyle kullanmak lazım işte. Rashard Lewis de mesela 4 numara oynuyor, onda 4 numara fundamental'ı mı var...
(Vakitsizliğim dolayısıyla bu röportajı geç yayınladım. Arada Kaan Kural'ın dediği gibi hızlı bir dört numara olan Hickson'a döndü koç Mike Brown ama mesela onun da playoff'larda ne kadar hatasız, heyecan yapmadan oynayabileceği büyük tartışma konusu)

C - Abi sen şuna inanıyor musun, şöyle derler: Hangi pozisyonu en iyi savunuyorsan, senin gerçek pozisyonun odur.
KK - Yok, mesela Chuck Hayes 5 numaraları çok iyi savunur ama modern 4 numaraları hayatta savunamaz. Mesela Ersan 3 numaraları çok iyi savunur ama 4 numaradan başka bir yerde de oynayamaz. O yüzden aslında iyi bir gösterge ama tek gösterge değil yani.

Röportajın 3. ve son bölümü de artık Cuma akşamına kaldı arkadaşlar. Kusura bakmayın. Gerçekten çok zaman alan birşeymiş bu röportajı bilgisayara dökme olayı.

Jordan: 23'ü Emekli Etmeyin

Geçtiğimiz günlerde LeBron James'in dile getirdiği "23 giymeyelim" kampanyası hakkında Majesteleri de fikirlerini açıkladı: "Çok güzel bir jestti. Niye böyle dediğini anlayabiliyorum. Ama ben NBA'de tek bir büyük oyuncu olduğuna inanmıyorum. NBA tek bir kişiden çok daha büyük bir organizsyon. Ama LeBron'un demek istediğini anlıyorum. Magic Johnson, Larry Bird, Bill Russell gibilerinin de formaları emekli edilmeli. LeBron'un bu jestini anlıyorum ama ben de bu saydığım oyuncularla aynı gruptayım. Onların formaları emekli edilmedikçe ben de kendi formamın emekli edilmesini istemem."

Sonuçta Jordan'ın egosu ne kadar büyük olsa da, çıkıp "Evet benim formamın emekli edilmesi lazım. Geç bile kalındı." diyecek hali yok. Formasının emekli edilmesini aslında isteyeceğini düşünerek, Jordan'ın sessiz kalacağını tahmin ediyordum bu konuda. Veya vereceği yuvarlak cevaplarla geçiştirir gibi geliyordu. Yanıldım. Buyrun videosunu da vereyim:

Michael Jordan discusses Lebron's suggestion of retiring the #23- Nov. 18, 2009 from Turner Sports on Vimeo.

Cumhuriyetten Önce Galatasaray - Fenerbahçe Derbisi



Kesin benden önce birçok futbol blog'unda yer almıştır. Ama ben yeni gördüm ve paylaşmak istedim. Tarih 15 Haziran 1923...

O gün ile günümüz arasındaki farkları göstermek için koymuştum ve "altında herhangi bir anlam aramayınız lütfen" demiştim ancak farklı anlamlar çıkaranlar var. Kusura bakmayın bununla ilgili yorumları yorumlamayacağım.

19 Kasım'dan Notlar

Hoşgeldiniz:
- Pau Gasol sonunda döndü sakatlıktan ve Lakers'ın Bulls'u yenmesindeki 1 numaralı faktör oldu. 24 sayı, 7'si hücum 13 ribaund 3 asist 1 blok. Daha ne olsun, kaç maçtır kenarda oturuyordu. Yani aslında Bulls'un gerçek bir uzun forvetinin olmayışı da Gasol'ün ekmeğine yağ sürmüştür ama kesinlikle sevindirici bir haber Lakers için. Hedefim en yakın zamanda Gasol'lü Lakers'ı izlemek. Bana göre Gasol yokken hiç iyi oynamıyorlardı, şimdi eminim izlemesi çok daha zevkli bir takım olacaklar.

- Stojakovic'i aslında başımıza taş yağacak başlığında vermem gerekiyordu belki de. 7/11 üçlük isabeti bularak 25 sayı üretmiş ayrıca üstüne 5 hücum 8 defans ribaundu almış, 13 yani toplamda. Yok artık. Bakmadım ama herhalde bu rakama en son Sacramento yıllarında ulaşmıştır. Ama takım Paul'süzken Peja'nın bu formu gerçekten çok ilginç. Paul düşünüyordur "Benim hazırladığım bomboş atışlarda airball atıyordu, şimdi nasıl sokuyor bu adam?" diye. Ayrıca Hornets'ın Paul'süz dönemde sürpriz bir galibiyet almasını bekliyordum ama en formda takımlardan birine karşı olması iyice şaşırtıcı oldu.

Oyunculardan ayrı not olarak Parker ve Ginobili'siz Spurs, Jazz'a bu sefer de evinde yenildi. Bana göre yavaştan alarm çalmaya başlamalı. Evet Spurs belki All-Star öncesi formunu pek takmıyor ama bu kadar da kötü başlamamışlardı son yıllarda hiç.

19 Kasım 2009 Perşembe

Tasdikli Deli

Artest, Ariza'nın ayakkabısını fırlattığı olay anını şöyle açıklamış: "Muhafazakar muhabirler, öncelikle Ariza'nın ayakkabısının çıkacağını bilmiyordum. Bilmiyordum çıkacağını işte. Ariza'nın ayaklarıyla konuşmuyorum sonuçta, ayaklarının ne düşündüğünü bilmiyorum, ayak parmaklarının da ne düşündüğünü bilmiyorum, ayrıca Ariza'nın da ne düşündüğünü bilmiyorum. Ayakkabısı çıktı "İçinde bir insan bulunmayan ayakkabının parkede bulunmaması gerek" diye düşündüm sonra da biraz zaman kazanmaya karar verdim. Ayakkabı kimin bilmiyordum. Ama oyunculardan birine ait olması gerektiğini düşündüm. Birçoğunuzun yazdığı/söylediği gibi ayakkabıyı tribünlere fırlatmadım, sadece sahanın dışına attım, biraz zaman kazanayım diye. Sonra yeniden hücuma geldiğimizde bir baktım Ariza ayakkabısını giymeye çalışıyordu. Ben de nazikçe bir üçlük çaktım ona."

Bu tür şeyleri yorumsuz yayınlamayı sevmiyorum ama yani bu an benim bittiğim andır.

Pozisyon Pozisyon Ersan Mavs'e Karşı


Link

Harika harika. R7bertpires nick'li arkadaşa teşekkür ediyorum bu videoyu koyduğu için youtube'a. Üşenmemiş, Ersan'ın içinde olduğu her pozisyonu koymuş neredeyse. Özellikle, daha önce izlediğimde bahsettiğim gibi, boş adamlara doğru pasları vermeye devam etmesi hoşuma gitti. Humphries'i yere düşürdüğü pozisyonda da zevkten dört köşe oldum. Ayrıca dördüncü çeyreğin sonlarında ve uzatmalarda Nowitzki'ye 3 pozisyonda çok iyi savunma yapmış. Daha da ümitlendim Ersan'dan şimdi. Scott Skiles bir terso yapmasın yeter. Ona veteran ve defansif oyuncular konusu dışında asla güvenmem.

18 Kasım - Günün En İyileri


Link

İlk üç sıranın hepsi izlemeye değer. Magic'in paslaşması muhteşem. Dün 31 sayı atarak kariyer rekorunu kıran Chris Douglas Roberts'ın laubali pası basketbol okullarında "Bunu asla yapmayın" diye ders niteliğinde gösterilebilir. 1 numaradaki Bibby'nin ise o pası hala nasıl verdiğini anlamadım. Gerçi pası alan Josh Smith olunca, topu 'oralarda bir yer'e atsanız yetiyor ama olsun.

Ersan Sonunda İlk 5'te

Günün notlarında yer vermektense ayrı bir haber olarak girmenin daha doğru olacağını düşündüm. Scott Skiles, milli yıldızımıza son maçında 33 dakika vermişti ve Ersan da 19 sayı ve 12 ribaund üreterek onun yüzünü kara çıkartmamıştı. Mavericks maçının sonrasında, dün Ersan Nets'e karşı ilk 5'te çıktı. Hem de kısa forvette değil, Warrick'in yerine uzun forvet olarak. 4/11 isabet ile sadece 9 sayı üretmiş olsa da, Ersan 8 ribaund, 1 blok ve 0 top kaybı yapmış. Skiles'ın daha da güvenini kazanması anlamına gelecektir bu istatistikler, tabii kaçırdığı 7 şutun abuk subuk el üstünden, zorlama atışlar olmadığını varsayıyorum. Ben Skiles'ın Warrick inadının ligin ikinci yarısında çözüleceğini düşünürken, Ersan hırsı, çalışmasıyla ve formuyla Skiles'ın güvenini kazanmış gibi gözüküyor. Pistons'a yıllık 9 milyon civarına imza atan Villanueva'nın bunu başarması yaklaşık 3 ay sürmüştü.

Ersan bizi gururlandırdığı Mavericks maçını da sonunda edindim. Eve gidince bakma fırsatı bulacağım inşallah. Onun dışında Ersan'ı özellikle Cuma gecesi Charlotte maçında izlemek istiyorum. Diaw'a karşı oldukça iyi bir oynayacağını düşünüyorum. Umarım yanılmam. Nazar değmesin, hep 30'lu dakikalar alsın inşallah.

18 Kasım'dan Notlar

Yanıyor yanıyor:
- Joe Johnson, Portland'dan sonra Miami’ye karşı da 30 sayıyı buldu ve Hawks'a maçı kazandırdı.
- Iguodala 25 sayı son saniyelerde de topu çalarak maçı getirdi. Ayrıca 25 sayısı az gözükebilir ama toplam 86 sayının 25'i olduğunu belirteyim.. Louis Williams ise 19 sayı üretti ve maçı kazandıran üçlüğü attı.
- Larry Hughes 22 sayı 10 ribaund 7 asst ile Wizards günlerini hatırlattı ve Knicks'in 19 sayıdan geri gelmesinde önemli rol oynadı.
- Boozer 22 sayı 18 ribaund ile yumuşak olan Toronto pota altını domine etti. Raptors bir ara müthiş bir geri dönüş yapsa da, Jazz vites yükseltince sonuç elde edemediler. Kirilenko’nun 20-7-1-3-2’lik performansı affettirici nitelikteydi bu arada.
- Nowitzki 15/29 isabet ile 41 sayı ve 12 ribaund ile San Antonio karşısında galibiyeti getirdi takımına. Uzatma dakikalarında 11 sayı atmak yakıştı doğrusu. Tebrikler Dirk! Parker, Manu, Marion ve Howard'sız derbiye tek başına damgayı vurdu.

Başımıza taş yağacak:
- Josh Smith de JoJo'nun en büyük yardımcısı olmaya devam etmiş. Sayı ve ribaundu zaten biliyoruz (16-14) ama 7 asist yaptığını gören NBA severler dönüp bir daha bakmışlardır herhalde emin olmak için.
- Rashard Lewis bahanesi olanlardan buraya transfer oldu. 17-10-9'luk performansı ile triple-double a göz kırptı ama bir asist daha yapamadı. 9 asist ve Rashard Lewis. Ne kadar düşünsem de kafamda canlandıramıyorum. Cemal görünümlü Tufan gibi, Hedo görünümlü Lewis çıkmış sahaya.

Hoşgeldiniz:
- Elton Brand'e sadece "Sonunda" diyorum. Demek ki Speights'in sakatlanmasını bekliyormuş. 19 sayı 11 ribaund, 3 top çalma ve tamı tamına 6 blok. Kolej yıllarındaki gibi pivot oynamayı özlemiş olsa gerek. Brand eğer 5 numarada böyle oynayacaksa, Dalembert'e bench yolu gözükebilir. Bu arada Brand'in karşısında formsuz Diaw ve Chandler'ın vardı, hatırlatayım.
- A. Jamison döndüğü maçta, Wizards'ın ezeli rakibi Cavs'i yenmesini sağladı. Tam 31 sayı 10 ribaund ile pimini çekti resmen Cleveland’ın ve galibiyet serisine son verdi.

Fedakarlık:
- Haywood sadece bir tane şut kulandığı maçta, 6'sı hücum olmak üzere 13 ribaund ve 3 blok ile canını dişine takmış.

Takım baltalamaya çalışanlar:
- Jason Terry Spurs lehine bahis yapmışçasına 4/19 ile oynadı ama maçı vermeyi başaramadı.
- Gilbert Arenas da 1/8'i üçlük olmak üzere 6/22 ile oynamış ve 34 sayı atan LeBron James'e - Cavs'liler dahil - en çok yardım eden oyuncu olarak ön plana çıkmış. Ancak yine de Wizards son çeyrekte Butler'ın etkili oyunuyla Cavs'i 17 sayı farkla mağlup etmeyi başarmış.

Günün anlamsız performansı:
- Granger'ın %66 isabetle bulduğu 33 sayı, aldığı 7 ribaund ve 3 asist Knicks'in geri dönüşünden sonra boşa gitmiş oldu. Dün NBA'in en kötü 2-3 takımından birine 19 sayıdan maçı vermiş olabilirler. Ama Murphy ve Dunleavy geri döndüklerinde bu takım beklenmedik bir çıkış yakalayabilir.
- Chris Bosh, Mehmet'in yokluğundan faydalanmış ve 32 sayı 17 ribaund ile takdir edilesi bir maç çıkarmış. Yine de Utah'ın bench'i Toronto'ya fazla gelmiş.

Koç kurbanları:
- Gallinari ve Blair'ın form düzeyleri ve buna paralel olarak dakikaları düşüyor. McDyess'ın ilk 5'e yerleşmesi iyiye işaret ancak bu maçta o oyundayken delicesine hücum ribaundu vermiş Spurs. Blair sezon içinde yeniden sağlam süreler almaya başlayacaktır. Spurs'ün onun enerjisine ihtiyacı var.

Yardımcı olan Hüseyin'e teşekkürler.

0-12 ve Kendini Bilmek

Nets'in bu sezonki galibiyet-mağlubiyet sayısı bu. Ancak kulüp yönetimi bu başlangıca rağmen Lawrence Frank'in arkasında durduklarını ve koçun yerinin sağlam olduğunu söylemişler. Harris, Yi ve Lee'nin sakatlıktan dönmesini bekliyorlarmış Frank'in performansını değerlendirmek için. İşin ilginci bence onlar sağlıklı olsaydı bile Nets 0-12 yapabilirdi. Çok genç ve ham bir kadroya sahipler. Yani sadece bu 0-12 için Frank'i kovmak çok mantıklı değil. Fakat benim Frank'in koçluğundan yana şüphelerim var. Önümüzdeki yaz 1, hatta belki de 2 süper yıldız kadrosuna katmayı planlayan Nets, gelecek yıl takımı Frank'e teslim etmek yerine şimdiden yeni bir koç arayışına girse bence en doğrusunu yapar.

Cemal 'Donyell' Nalga


Link

NBA severlerin bir çoğu bu olayla aşinalar. Cemal'in de başına gelen şey bu olsa gerek. Soyunma odasına malzemeci arkadaş yanlışlıkla ona Tufan'ın formasını vermiş ve bunu da kimse farketmemiş !! Olay sadece ama sadece bundan ibaret !!! Cemal olayını bilmeyenler şuraya baksınlar.

Herkes zaten delicesine eleştirmiştir, yerden yere vurmuştur Galatasaray'ı. Eline her kalem/klavye alan ve Galatasaray'ı karalayan kişi bu konuda ne dese haklı. Bu olayın hiçbir savunması, bahanesi olamaz. Ama ben değişik bir yerden yaklaşmak istiyorum bu skandala. Benim üzüldüğüm şey TBL hakkında hiçbir zaman hiçbir yerde hiçbir konu konuşulmazken, 3 büyüklerden biri - bu durumda Galatasaray - bir skandala imza atınca gündeme bomba gibi düşüyor. Tofaş, Türk Telekom, Karşıyaka, Mersin hatta Efes gibi takımlardan biri bu rezalete imza atmış olsa, eminim gündemi bu kadar meşgul etmeyecekti, hatta 1-2 günde unutulup gidecekti. Aman diyorum, kesinlikle Galatasaray'ın çok üstüne gidildiğini söylediğimi zannetmeyin, az bile gidiliyor belki de. Ben sadece Türkiye'de basketbola olan ilginin yine futboldan - 3 büyüklerden - geçtiğine dikkat çekiyorum.

Yazık. Ama en büyük yazık Galatasaray'a. Cemal de dahil olmak üzere, 1 tane aklı başında kişi yok muymuş koca basketbol takımında? Hani bu maç oynanıyor, gazeteciler var, fotoğraf çekiliyor bunları düşünmediniz diyelim (nasıl oluyorsa) peki kimse etik olarak da mı karşı çıkmadı? Hayır bir de anlamadım olayı. Biri çıkıp anlatabilir mi bana Cemal o maçlarda oynamasa Galatasaray ne kaybedecekti veya Cemal'i oynatarak ne kazandılar o sırada? O sırada ne kaybedecekti hiçbir fikrim yok ama şu anda kaybettiği şeyden değerli olmadığına eminim. Çünkü şu anda 'Galatasaray' markasının kaybettiği şey: Prestij...

18 Kasım 2009 Çarşamba

Yok Böyle Bir İtiraz


Link

İlk defa izledim bugün. Tek kelimeyle MÜKEMMEL. Herhalde 10 kere izlemişimdir, her seferinde güldüm.

Kaan Kural Röportajı - İlk Bölüm

Kusura bakmayın arkadaşlar, vakit darlığı sebebiyle çözümlemesini bir türlü yapamadım. Buyrun ilk bölümü röportajın. Devamı yarına, hatta belki 3 bölüm bile olablilir. Tekrardan çok teşekkür ediyorum Kaan Kural'a bu keyifli sohbet için.

Röportajın ikinci bölümü için tıklayınız.
Röportajın üçüncü bölümü için tıklayınız.

Can - Abi ben seni ekonomi mezunu diye biliyordum ancak bir röportajında uluslararası ilişkiler diye okudum, nereden mezunsun?
Kaan Kural - Boğaziçi ekonomiye girişliyim ancak sonradan uluslararası ilişkilere geçtim ve oradan mezun oldum.

C - Bununla alakalı olarak, NBA diye bir lig olmasaydı şu an ne yapıyor olurdun?
KK - (Gülerek) Avrupa ligini takip ediyor olurdum herhalde. Yok, benimki büyük tesadüf, benim basketbol yazarı/yorumcusu olmak gibi bir hedefim yoktu. Şansa oldu tamamen. 1994 civarında Spor & Spor dergisinde beğendiğim NBA yazıları kesilince, niye artık yazılara yer vermediklerini sormak için aramıştım. "Sen yaz bir tane" dediler. Yazdım, beğendiler, TBL ve NBA'i amatörce yazmaya başladım. Üniversiteden mezun olduğumda diplomat olmayı düşünüyordum ancak çok hiyerarşik olduğunu gördükten sonra Garanti Bankası'na başvurdum. Tam işe başlarken Sabah grubu Fast Break'i Reebok'tan satın aldı. Dergi konusunda Yiğiter Uluğ'a danışmışlar, benim Spor & Spor'daki yazılarım onun dikkatini çekmişti, tanışmıştık. Birgün geldi, "Oğlum gel seni yazı işleri müdürü yapalım" dedi. Ben de "Abi, yazı yazmak ayrı, yazı işleri müdürü olmak ayrı, zaten yazı işleri müdürü ne yapar onu bile bilmiyorum." diye cevapladım. "İlk 3 ay sürünürsün sonra senden iyisini bulamayız zaten." dedi. Giriş o giriş. Yani kısacası X bankasında dış krediler müdürlüğünde uzman analiz yardımcısı falan gibi birşey olurdum herhalde basketbol yazarı olmasam.

C - Hayatını NBA ile beraber nasıl yaşıyorsun?
KK - Çok dağınık yaşıyorum, iyi birşey değil tabii aslında ama çok alıştım. Kaçta yatıp kaçta kalktığım hiç belli olmuyor. Maç 2'deyse oturuyorum, maçı anlatıp öyle yatıyorum. Daha geç bir maç ise ve yorgunsam gelip gece 10'dan 2'ye kadar uyuyorum, gidiyorum maçı anlatıyorum, ardından eve gelip tekrar 1-2 saat uyuyorum. Kısacası uyku düzenim tamamen işlerime göre oluşuyor. Çok iyi bir özelliğim var, kafayı koyduğum anda uyurum ben, gündüz 2, gece 2 hiç farketmez. Bir de zaten çok uyumam, günde ortalama 5 saat uyuduğum için de pek problem olmuyor.

C - Kaç tane NBA temalı t-shirt, sweatshirt, formaya sahipsin ve nereden alıyorsun bunları?
K - Yaklaşık 300 tane var. Eastbay ve NBA Store'dan alıyorum. Çok da ucuza alıyorum ha, genelde 1-2 senelik şeylere bakıyorum. 5-10 dolara çok güzel şeyler bulunuyor. Ayakkabıları da oradan alıyorum, burada 240 lira olan ayakkabıyı oradan 45 dolara aldım.

C - Kilo probleminin sağlığın açısından sıkıntı olabileceğini biliyorsundur, bununla ilgili birşey yapmayı düşünüyor musun?
KK - Valla açıkçası beceremiyorum ya, olmuyor.

C - Bu olayın sebebi bir sağlık problemi mi?
KK - Başta bir sağlık problemiyle başlayan, sonra benim yeme alışkanlıklarım nedeniyle depreşen bir durum.

C - En sevdiğin yemek hangisi?
KK - Mercimek çorbası. 7 gün 3 öğün yiyebilirim.

C - NBA oyuncuları arasında konuştuklarından, kırsal aksanla konuşan var mı?
KK - Var canım var çok var, Al Jefferson mesela tam köylü, yani daha çok kırsal kesim dialektinden. Özellikle güney aksanları, Louisiana'da falan yetişmiş oyuncular belli ediyorlar kendilerini. Chris Bosh direk Texas'lı mesela. Andrew Bogut'u anlamıyorum ama. NBA'de tek anlamadığım adam Bogut. Çok hızlı konuştuğu zaman bakıyorum abi "Ne diyor bu adam?" diye. Hırvat asıllı, Avustralya aksanıyle enfes bir performans sergiliyor.

C - Houston'la unutamadığın maç hangisi? T-Mac?
KK - T-Mac'in 43 saniyede 13 sayı attığı maç. Ama tabii Olajuwon'ın şampiyonluğunu da unutmam yani. NBA tarihinde en sevdiğim 2-3 oyuncudan biridir. Bugünkü modern pivotların hepsini ezer geçer, hoca olur, ders verir. Ama tabii ondaki ayak fundamental'ı birçok guard'da yok. O yüzden Olajuwon'ın yeri ayrıdır. Yine de tabii T-Mac'in 43 saniyede 13 sayısı NBA tarihinin en unutulmaz 5-6 anından biridir.

C - Reggie Miller'ınki 12 saniye miydi?
KK - 8.3 saniyede 8 sayı. O bir de playoff tabii ayrı birşey ama T-Mac'inki başka birşey. Mucizevi. Bir de Spurs'e karşı. 4 üçlük biri basket faul, daha ne olsun?

C - Amerika'da spor yazarlığı yapmak gibi bir hayalin/idealin var mı?
KK - O ancak hayal olur zaten. İnsanın anadili olmayan bir dilde yazarlık yapması imkansız gibi birşey. Benim 10-15 yıl Amerika'da yaşamam lazım ki dilin inceliklerini kavrayayım. Tamam ben iyi İngilizce biliyorum ama benim orada dili kullanma kabiliyetim ilkokul 5 seviyesinde falandır.

C - Bloklarda çok heyecanlandığını gözlemiş bir arkadaş (derken hemen cevap veriyor)
KK - Eeeh anlık evet ama blok benim en sevdiğim hareket değildir. Tamam heyecan ve enerji veriyor ama ben pas hastasıyımdır. Takım paslaşmasına veya zeki, akıllı, beklenmedik paslara bayılırım. Kidd'in 2003 döneminde her maçı efsaneydi mesela. Benim Bird ve Hakeem'den sonra en sevdiğim oyuncu Stockton'dır. Onu en iyi döneminde izledim. İnanılmazdı, dünyanın en basit ve en efektir paslarını verirdi. Cousy, Magic, Paul, Kidd, Paul'e bakarsan hepsinin acaip spektaküler pasları var ama Stockton'a gel, adam 15000 asist yapmış highlight'a giren 100-150 asisti bile yoktur. Dribbling üzerinden tek el pas olayını başlatan adamdır Stockton. Ama tabii ellerinin inanılmaz büyük olmasının da bunda etkisi vardı. Shaq'ınkilerden falan büyük olabilir. Stockton'ın elleri greyder kepçesi gibiydi.

C - Konudan saptık arada, arkadaş en sevdiğin hareket olduğunu düşünerek aklında kalan blokları sormuştu.
KK - Jordan'ın Wizards'daki son senesinde Ron Mercer'a koyduğu, topu panyaya yapıştırdığı pozisyon. Bir de tabii 1993 sezonu Knicks-Bulls serisi. Charles Smith'e maç sonunda Bulls'un üstüste yaptığı 5 blok. Anlamı açısından özel ikisi de.


Link


Link

C - Orada ama hafiften fauller var da...
KK - O zamanlar başkaydı ama ya. Şöyle söyleyeyim, Jordan'a o zamanlar 10 faul çalınıyorsa şu anki kurallarla 50 faul falan çalınır herhalde. O pozisyonda 3 net faul var. Şu anda olsa 12 kere faul çalınırdı.

C - Ben mesela yetişemedim Jordan'ın Pistons'dan dayak yediği dönemlere.
KK - Of Of Of. Laimbeer, Rick Mahorn, Isiah... Dumars dışında adam yoktu ki hepsi kasaptı. Jordan kuralları vardı zaten "sağdan girerse şurasına vuracağım soldan girerse burasına vuracağım" diye.

C - Canlı izlediğin oyuncular içinde en beğendiklerin?
KK - Kukoc, Bodiroga, Kobe. Yani özlediğim performanslar açısından.

C - Takip ettiğin yerli/yabancı blog'lar?
KK - Konyalı Portlandlılar var.
Maliano'yu özellikle çok beğeniyorum, Salsa Basket var tabii, Bol Basket var Ahmet Abi'nin. 7/24 Hornets çok iyi, Knicker Blogger, Three Shades of Blue - Memphis'in sitesi enfes, Clips Nation...

C - Basketbawful?
KK - Ona en son gelecektim, açık ara 1 numara, en beğendiğim blog.

C - Michael Jordan mı Larry Bird mü?
KK - Benim için Bird ama hangisi daha iyi oyuncu dersen Jordan tabii ki. Bana sorsan bugün Ray Allen'ı da LeBron'dan çok seviyorum mesela Eric Gordon'ı da daha çok severim LeBron'dan.

C - O zaman Eric Gordon demişken: Beklenmedik, beğendiğin oyuncuları sorayım, Greg Ostertag vardı mesela benim bildiğim.
KK - Hastasıyımdır. Şaka değil, cidden. Mario West vardır mesela Basketbawful sayesinde kahramanım oldu. O sitenin istatitiğidir West, 1 dakikanın altında oynayan oyuncu "West" yapmış oluyor. Sam Perkins çok severim. Son dönemde ama Eric Gordon. Ray Allen bırakınca favorim o olacak gibi. Zeka, iyi şut tekniği ve sükunet benim için çok önemli. Sessiz fırtına tarzı. Mesela Hardun Erdenay'ı da çok severim.

C - Mark Cuban Nash 30 yaşındayken serbest kalmasına izin vermese bir şampiyonluk gelir miydi? Bir arada kalsalardı bugün bir Malone-Stockton kıyaslaması yapabilir miydk? diye özellikle sormamı istedi bir arkadaşım.
KK - Yani... Çok ütopik bir soru. Ama yok yani Malone-Stockton ile kıyaslama yapmazdık yapamazdık. Çok ayrı bir uyum vardı onların arasında. Zaten Nowitzki de ikili oyun üzerinden oynayan bir uzun değil. Nash konusunda ise, taş yerinde ağırdır. Nash Dallas'tayken fiziksel olarak daha iyi bir durumdaydı. Ama Nash'in yetenekleri asıl açık alanda ortaya çıkıyor. Başlarına bir de D'Antoni gelse belki olabilirdi. Ama Nash gitmiş olsa da farkediyor mu ki? Avery Johnson zırvalamasaydı, hakemler Wade'e açık çek vermeseler şampiyonluk gelebilirdi.

C - Sen inanıyorsun yani orada şampiyonluğun çalındığına?
KK - Ya sen ne diyorsun ya... Wade geçerken yanından el sallıyordun faul çalıyorlardı ya. Artık suyu çıkmıştı, Wade içeri girerken bakmıyordum bile ekrana.

C - Michael Jordan'dan bile daha özel bir ilgi görüyor diye çok eleştirilmişti hakemler.
KK - Tabii canım. Mesela son dönem için, bana göre Kobe ve Duncan en dokunulmaz oyunculardır. Dokunduğun anda faul çalınır. Kobe hadi neyse içeri giriyor, Duncan'a postta anında çalıyorlardı. Ama artık yaşlandı Duncan pek çalmıyorlar. 2003-2005 döneminde çok fenaydı. Ama Wade'in o final serisi gerçekten inanılmazdı. Şimdi de LeBron'a çalınmayan faullere taktım. Senin blog'da görmüştüm 5 maçta 3 faul almıştı sadece sezon başında. Geçen seneki playoff'larda da öyleydi.

C - Ben çalınmayan stepslere takmış durumdayım.
KK - Sorma o konuda benim yazım da var Slam Online'da. Wizards serisinde durduğu yerde, ikili sıkıştırmadan 2 adım atarak çıkmıştı. Bu nasıl görülmez hakemler tarafından anlamak mümkün değil, hareketli olsa hadi adımı göremediler diyeceğim de... Orada suyu çıkmıştı kararların. Ama yavaş yavaş düzeltiyorlar. Mesela Dwight Howard ile Kevin Garnett hareketli perde olayını abartmışlardı, önlerindeki oyuncuyu alıp götürüyorlardı. Bu sene hareketli perde çok çalınıyor.


C - Peki Slam demişken, yeni bir dergi için çalışmalar var mı?
KK - Var, NBA Türkiye'nin yeniden çıkarılması için bir proje var ama şu anda askıya alındı zannedersem.

C - NTV olarak All-Star ve Finaller'e gitmek gibi bir planınız var mı bu sene?
KK - Var, ikisine de gideceğiz inşallah. Zaten aslında her sene bu plan var ama geçen sene ekonomik kriz çıkınca gidememiştik. Bu sene Şubat'a kadar bu tarz bir problem yaşanmazsa gideceğiz. (Heyecanla) Dallas !!

C - O zaman bu senin All-Star ilk 5'lerini alayım. Bir de Noah'a ayıp etmediler mi All-Star listesinde yer vermeyerek?
KK - Doğu: Wade, Joe Johnson, LeBron, Pierce, Howard / Batı: Paul, Kobe, Carmelo, Dirk, Amare
Noah hakkaten ayıp ama bu listeleri geçen seneye bakarak yapıyorlar o yüzden anlayabiliyorum seçenleri.

C - İkinci kitabın ne zaman çıkacak ve nasıl bir tarzda olacak?
KK - Yine eski yazılarımı toparladıktan sonra bir kitap yazmak istiyorum.

C - Bir sezonu tamamen bir takımı takip ederek geçireceğin?
KK - O zor, o zor. O benim en büyük hayalimdi ama ona koca 1 sene vermek gerekiyor. İşlerimin tamamını bırakıp 1 senemi ayıramam şu anda. Tamamı olmasa bile işlerimin yarısını bırakmam gerekecek. Şu anda zor, belki 10 sene sonra yapılabilecek bir proje.

Magazin programı AZ SONRA'sı kıvamında: 2. bölümde Kaan Kural kimlere "Adam Değil" dedi? Kobe-Jordan kıyaslamasında kimi önde görüyor? Larry Bird'den daha çok sevdiği kişi kim? =)

Maxiell: No No No No No


Link

Shannon Brown'ın 3'e 1'i böyle kullanmasının cezasını, aldığı kısıtlı dakikalara rağmen defansına ve özellikle bloklarına hasta olduğum Maxiell kesmiş. Tek kelimeyle harika.

Yorumlarda bu bloğu söyleyen Adsız arkadaşa teşekkür ediyorum haberdar ettiği için bu pozisyondan. Bu tarz şeyleri paylaşmanızdan memnun olurum.

Kobe'den 100

Dün gece oynanan Pistons maçında tam 100. kere 40 sayı barajına ulaşmış Kobe. Tebrikler. Bryant, NBA tarihinde en fazla 40 ve üstü atan oyuncular listesinde 3. sırada bulunuyor. İlk sırada bunu 271 kere başaran Wilt Chamberlain, arkasında ise 171 ile Majesteleri var. Yani onlara yetşme ihtimali yok. Bu arada Kobe dün harika bir baskete imza atmış ve günün en iyi 5 hareketinde zirveye yerleşmiş, buyrun bakın. Genelde bu tip atışlarda şans faktörü üst seviyede olur ama Kobe bilerek camdan yardım alarak atmış. Harika gerçekten. Mesela Carmelo'nun pozisyonunda şansın daha büyük etkisi var bence:


Link

Nelson Out White Chocolate In

Geçen sene, beklenmedik bir şekilde kariyerinin en iyi sezonunu geçiren Jameer Nelson'ın sol dizinde menisküs yırtığı tespit edilmiş ve ameliyat olacakmış. Yaklaşık bir, bir buçuk ay basketboldan uzak kalacakmış. Bu sene izlediğim Magic maçlarında, Williams'ın hazır olduğunu gözlemledim. Sonuçta Magic'in oyun stili Williams'ın en sevdiği sistem. Ancak 34 yaşındaki oyun kurucunun dizleri 30 dakika civarı sürelere nasıl tepki verecek onu hep birlikte göreceğiz.

17 Kasım Programı

18 Kasım Çarşamba 02::00 (NBA TV) / Golden State Warriors - Cleveland Cavaliers

- Warriors'ın kadrosunda toplam 9 tane aktif oyuncu var. Bunların biri 2 senedir maç yapmayan, bu sene de bench'ten kalkmayan Speedy Claxton, biri ameliyat olup sezonu kapamaya karar veren Raja Bell, biri de herhangi bir sakatlığı bulunmasa da varlığıyla yokluğu bir olan Miki Moore. Cavs'de ise Shaq omuzundaki ufak sakatlık nedeniyle yok. 37 yaşındaki koca adamın Golden State'e karşı koşturup yorulmasına çok mantıklı olmazdı zaten. Aklıma gelen ufak bir ayrıntı var: Warriors geçen sene Jazz'ı 6 veya 7 oyuncuyla yenmişti diye aklımda kalmış. Ama bugün Cavs'i yenme ihtimalleri herhalde sıfır falan olsa gerek. Hani olur da maç biraz yakın gitti diyelim. Öyle bir durumda, bu pota altına karşı LeBron'dan 60 sayı görürseniz şaşırmayın. (Tamam ufaktan abarttım.)

- NBA'in en iyi ve hızlı hücum eden takımlarından Rockets ve Suns karşı karşıya geliyolar. Bu mücadele çok zevkli geçebilir. Tasiye ediyorum izlenmesini. Ariza bu hızlı tempoda, Lakers'a karşı oynadığı kötü oyunu unutturacak bir şekilde oynayacaktır.

Maalesef diğer maçlara değinmeye vaktim yok. Canlı yayınlanan maça uzunca yazayım dedim. Bir de bunu okuyanlara haber vereyim, yarın öğlen inşallah Kaan Kural röportajının ilk bölümünü koyacağım buraya.

17 Kasım 2009 Salı

Daha da Golden State'e Gelmem

Bundan 1-2 ay kadar önce bileğinden ciddi bir sakatlığı olduğu ortaya çıkan Raja Bell'in ameliyat olacağı ve bunun sonucu olarak sezonun tamamını kaçıracağına yönelik haberler çıkmıştı. Ancak Bell, fedarkarlık yaparak ameliyat olmak yerine sakatlığına rağmen Bobcats'de oynamaya devam etmeyi seçmişti. Ancak bildiğiniz gibi defansif guard dün Warriors'a takas edildi. Hemen ertesi gününde - yani bugün - de "Ameliyat olmaya karar verdim." demiş. Kaos ortamında, Nelson gibi savunma sevmeyen ve deli bir koçun altında oynamak istemediği açık. Hak vermemek de mümkün değil.

2010 yazında serbest kaldığında, 34 yaşında ve koca bir sezon maç yapmamış olacak. Ama savunmada rakibini ısırması, sinir bozması ve üçlük tehdidi sebebiyle birçok şampiyonluğa oynayacak takım için tamamlayıcı parça olabilir.

Azubuike İçin Sezon Bitti

2 gün önce Warriors'ın Bucks'a yenildiği maçta sakatlanarak oyundan çıkan Azubuike'nin sezonu kapadığı açıklandı. Medikal bilgim pek yok ama diz kapağının bağı kopmuş zannedersem. Ameliyat olacakmış ve iyileşme süreci 6 ay sürecekmiş. Kısacası sezonu kapadı. Oysa ki hazır Stephen Jackson da takas edilmişken bol bol dakika alacaktı ve muhtemelen kariyerinin en iyi sezonunu geçirecekti. En azından kontratı 1 sezon daha sürüyor, sözleşmesinin son senesinde olsaydı, önümüzdeki yaz istediği para karşılığında bir takım bulması pek mümkün olmayacaktı. Çok çok geçmiş olsun. Buyrun sakatlık anının videosu, faul bile çıkmıyor. Warrick'e zaten kıldım daha da kıl oldum:


Link

Ben Gordon'u Özlemek

Derrick Rose geçtiğimiz sezon bomba gibi oynamış ve çaylak duvarına çarpmayarak birçok kişiyi şaşırtmıştı. Ancak bu sezona çok kötü bir başlangıç yaparak, daha da büyük şaşkınlık yarattı. Nitekim otoriteler ve basketbol severler artık onun bir süper yıldız olmaya doğru adım atacağını düşünürken, o geri attı. Bunun asıl nedenini hazırlık kampında bileğini burkması olarak gösterenler var. Ancak unutmamalı ki, Rose döneli neredeyse 1 ay oluyor ve arada birkaç iyi maç da oynadı. Yani sorunun bileğinde olması ihtimali bana göre çok da yüksek değil.

Öte yandan, Rose'un bu sıkıntılı döneminden sonra, yazın yaptığı açıklama aklıma geldi: "Gordon'u çok arayacağız. O, baskıyı benim üzerimden alıyordu." Bu sene Rose'un göster(e)mediği performansa bakarsak, belki de Gordon gerçekten Rose'u rahatlatan 1 numaralı opsiyondu Bulls'da. Şu anda ise onun gibi perdeden çıkıp şut atabilen, boş bırakılmaması 'şart' olan bir şutör yok. Hinrich'i pek bu kategoriye sokmuyorum çünkü o aslında bir oyun kurucu, ayrıca Gordon'un şutlarıyla onuniler kıyaslanmaz. Rose bu Gordon'suz takıma alışma evresini geride bıraktığında, geçen seneki performansını da geçer diye düşünüyorum. Umarım en yakın sürede eski Rose'u izleriz.

16 Kasım'dan Notlar

Yanıyor yanıyor:
- Jason Kidd'den eski günlerini andıran bir istatistk gelmiş: 9 sayı, 10 ribaundi 17 asist, 2 top çalma, 3/4 üçlük... Howard'ın yanında Marion da sakatlanınca dizginleri iyice eline almış efane oyun kurucu.
- Aslında Nowitzki'yi buraya koymak ne kadar doğru bilmiyorum, çünkü aslında şunlar gayet normal rakamlar onun için: 32 sayı, 11 ribaund, 3 asist. Bir de tabii maçı kazandıran basketi atmış son saniyede. O yüzden buraya koymaya karar verdim.
- Joe Johnson 35 sayı 9 asist ile takımını galibiyete taşımış Blazers'a karşı.
-Josh Smith 20-16-2-2-2 ile eşlik etmiş ona. Josh Smith bu sezon daha üçlük kullanmadı. Onun gelişiminden bahsetmiştim daha önce, beni çok memnun ediyor şu anda doğruyu yapması.

Bahanesi olanlar:
- Rashard Lewis 10 maçlık cezasından döndü ve 4/15 isabetle şut kullandı. 6 üçlüğünde de isabet bulamadı. Hoşgeldin Lewis.
- Tyson Chandler 2 sayı 4 ribaund ve 0 blok üretti 25 dakikada. Ama karşısında insan olmayan Dwight Howard vardı.
- Stephen Jackson: Ben takas olduğu gün, gittiği takımın maçında oynayan bir oyuncu hatırlamıyorum. Genelde takas olan oyuncular 1 hatta 2 maç kaçırıyorlar. Demek o kadar bıkmış Golden State'ten. Ama 4/14 saha içi 4/8 faul isabeti ve 4 toy kaybıyla yenilgiyi hazırlayanlardandı. Eh normal, takas olduğunu öğrendiği an Orlando'ya uçup maça çıkmak kolay değil.

Günün anlamsız performansı:
- Flip Murray'den 13/21 isabetle 31 sayı gelmiş, delicesine şut sokmuş tecrübeli yedek. Kariyer rekorunu egale etmiş ama yenilgiye engel olamamış.

Bizimkiler:
Ersan 7'de 4'ü üçlük olmak üzere 7-13 saha içi isabetiyle 19 sayı üretmiş ve yanına 12 ribaund 2 asist, 2 de top çalma eklemiş. Yürü be Ersan. Bu arada tabii Marion'ın da sakatlanıp oyunu ilk çeyrekte terketmesi Ersan'ın işine yaramış.

Günün maçı:
Dünkü 3 maçtan 2'si uzatmaya gitmiş. Mavs-Bucks maçının özeti aşağıda. Son 3 pozisyonda önce Terry çok zor bir şutu yokuyor, ardından Jennings 55 sayıdan sonra biraz fazla havalandığını gösteriyor, üstüne Nowitzki'nin şanslı şutu geliyor. Harika bir maç olmuş gerçekten. İndirmek lazım =)


Link

Jennings'le 55'e Kadar Sayıyoruz

Haydi say say.


Link

3. çeyrekteki 29 sayı burada

Link


Link