BIY AD

16 Ocak 2010 Cumartesi

16 Ocak Programı (Ersan-Mehmet NTV'de Karşılaşıyorlar)

17 Ocak Cumartesi 01:00 / New Orleans Hornets - Indiana Pacers
17 Ocak Cumartesi 02:00 (NBA TV) / Phoenix Suns - Charlotte Bobcats
17 Ocak Cumartesi 02:00 / Sacramento Kings - Washington Wizards
17 Ocak Cumartesi 02:30 / New York Knicks - Detroit Pistons
17 Ocak Cumartesi 03:00 / San Antonio Spurs - Memphis Grizzlies
17 Ocak Cumartesi 03:00 / Miami Heat - Oklahoma City Thunder
17 Ocak Cumartesi 04:00 (NTV) / Milwaukee Bucks - Utah Jazz
17 Ocak Cumartesi 05:30 / Cleveland Cavaliers - Los Angeles Clippers

İki yayınlanan maç arasında 2 saat olması güzel. İkisi de izlenesi karşılaşmalar. Mehmet ve Ersan'ı birkaç pozisyonda birbirlerini tutarken görebiliriz. Ama genelde dışarıda oynayan uzunları Boozer'ın tuttuğunu hatırlatmam gerek. Bucks'da ise Bogut 3'lüğe kadar çıkmayacağı için Ersan Mehmet'i tutacaktır. Deron Williams'ın oynayıp oynamayacağı maç saatinde belli olacakmış.

Bobcats - Suns, akla karanın karşılaşması gibi diyebiliriz. Bir taraf yüksek tempo tercih ederken, diğer taraf tempoyu düşürüyor. Bir taraf delicesine ve yüksek isabetle üçlük atarken, diğer taraf buna en iyi engel olan takımlardan biri. Bobcats hiç hücum edemezken, Suns'ın yukarıda belittiğim gibi iyi hücum etmesi ama hiç savunma yapamaması. Bu konuda ligin en kötülerinden biri olması. Bobcats'in maça ortak olabilmesi için G-Wall ve Diaw'ın çok formda olmaları lazım bence.

Bunların haricinde Heat - Thunder'ın pek zevkli geçeceğini düşünüyorum. Gerçek bir blok tehdidi olmayan Thunder'a karşı iki maçtır formuna ve sağlığına kavuşan Wade'in boyalı alandan çok sayı üreteceğini düşünüyorum. Diğer tarafta ise Beasley veya Q-Rich, Durant'ı savunamazlar bence. Güzel bir kapışma izleyebiliriz yani iki süper yıldız arasında.

Günün En İyisi - 15 Ocak (Monta Ellis)


Link

Aslında NBA Top 10'da, 5 numarada ama bana göre açık ara günün 1 numaralı hareketi. Tabii Monta'nın birkaç gün önce nete düşen şu hareketinden daha iyi olamaz, ayrı.

15 Ocak'tan Notlar

Gece Spurs-Bobcats maçını tam olarak izleme şansım oldu. Sonra uyku iyice bastırdı. Clippers-Lakers maçına da demin bakabildim.

Spurs-Bobcats:
İlk yarı savunmaların maçı olarak başladı bu gece Charlotte’da. İki takım da boyalı alanda skor üretmekte zorlanınca zor şutlara dayalı bir ilk çeyrek geçirdiler. Çeyreğin ilk 6 dakikasında Dejuan Blair 3’ü hücumda olmak üzere, 7 ribaund aldı. Duncan içeride gelen yardımlardan dolayı zorlansa ve dış isabet bulamasa da Charlotte savunmasına delen yapan Manu’ya iki güzel servis yaptı. İlk çeyreğin sonunda Charlotte Manu’nun üçlüğüne cevap veremeyince ikinci çeyreğe 24–22 Spurs üstünlüğüyle girildi.

Charlotte hızlı iki sayı bulduktan sonra hem kötü tercihlerden, hem de çok rahat bitirmeleri gereken pozisyonları kaçırmalarından dolayı üstünlüğü Spurs’e kaptırdı. İlk yarının sonlarına doğru San Antonio iyi top çevirmeye başlamasına rağmen Charlotte, maç boyunca yaptığı gibi pota altında topu alan kim olursa olsun çevresinde toplanıp iyi savunma yaparak Spurs’e buradan sayı bulma imkanı vermedi. Hatta Gerald Wallace’ın maçta yaptığı 5 bloğunun 3’ü falan bu tarz pozisyonlarda Spurs uzunlarına karşı geldi.

İkinci yarıya önde giren Spurs idi ancak üçüncü çeyrekte Bobcats defansına takıldılar. Aslında çeyreğin 3’te 2’lik kısmında Bobcats istediği şutları bulamayınca, üstünlük Spurs’de kaldı ama altı dakika boyunca basket atamayınca geri düşmek kaderiniz oluyor. Yedinci dakikaya girerken, Spurs hücumda tam anlamıyla çaresiz kaldı. Charlotte’lılar da şutlarını sokmaya başlayınca 13’e 2’lik seriyle çeyreği 57-64 önde bitirdiler. 3. çeyrekte Spurs’ün en fazla beş veya altı basketi olmuştur herhalde.

Açıkçası son çeyrekte de senaryoda bir değişiklik olmadı; Spurs, kötü ve zorlama şut performansına devam ederken Diaw’la Wallace’ı durduramayınca maçı 76–92 kaybetti. Maçta Spurs'ün uzun süreler tek uzunla oynadığını gördük. Özellikle Bobcats'de Diaw tek uzun oynarken bu avantajı kullanamadılar. Defansta da 3'lük çizgisindeki Diaw'ın üstüne çıkmakta tereddüt ettiler ve Diaw bu atışlarda 4/4 ile oynayarak onları cezalandırdı. Blair müthiş savaşçı ruhunu yine ortaya koydu, 11 sayı 16 ribaund ile oynadı, alınmayacak pek çok ribaund aldı. Duncan’dan da 12’de 4’le istediği performansı alamadı Spurs, Bobcats'in Diaw-Nazr'lı pota altına karşı daha iyisini yapmasını beklerdim. Maçtan ilginç bir notla bitireyim, ikinci çeyrekte 3 tane üstüste teknik faul kaçırdı takımlar (2 Roger Mason, 1 Stephen Jackson). Binde 5 gibi bir ihtimali vardı bunun herhalde...

Los Angeles Clippers-Los Angeles Lakers:
Pau Gasol’un geri döndüğü maçta Lakers hücumda inatla Bynum’u kullanarak başladı. Kobe iki şutu ve Bynum’a indirdiği asisti dışında topa pek elini sürmedi ilk çeyrek. Clippers, Chris Kaman’ı aramasına rağmen Baron Davis’in 7 sayı 4 asistiyle maça tutunuyordu. İkinci çeyreğe Luke Walton ve Jordan Farmar’la başlayan Lakers’ın üst üste kaçan hücumlarının cezasını Clippers, Sebastian Telfair’in doğru paslarında şut kaçırmayarak 11-0’lık seriyle kesti. Phil Jackson mola aldıktan sonra Kobe’yi tekrar oyuna döndü ve Lakers baskıyı arttırmaya başladı. Bu sefer üst üste Lakers savunmasında kaybolan Clippers’tı ve ilk yarıyı yine 50-53 geride kapattılar. Telfair kısa bir sürede 7 asist yapmayı başardı 2. çeyrek ayrıca.

Devre sonrası Lakers hücumunda Kobe ve Gasol devreye girdi. Ayrıca Clippers’a ilk yarıda izin verdikleri oyunun yarısını oynatmadılar. Laker defansı içeride uzun ve boğucu, dışarıda sert ve sinir bozucuydu. Baron Davis başında Fisher ve Gasol’le köşeye sıkışınca Fisher’ın savunmasına sinirlendi ve Gasol’ün göğsüne dirseği geçirdi, Fisher’la ağız dalaşına girince teknik faulleri aldılar. Çeyrek sonlarına doğru Lakers maçı tamamen kontrolü altına alınca maçı izlemeyi bıraktım ben de. Maçın skoru 126-86 Lakers lehine.

Günün Hayvan Performansları:
Jamal Crawford yine boş durmamış, benchten 21 sayıyla alışık olduğumuz performanslardan birini daha sergilemiş. Ama daha önemlisi, Josh Smith’in 6 saniye kala kaçırdığı serbest atış sonrası topun eline gelmesiyle takımına çok kritik iki sayı kazandırmış. Ardından Amare’nin serbest atışlardan birini kaçırmasından sonra uzaklardan maçı alan üçlüğü göndermiş. Josh Smith'i de unutmayalım: 15’te 7’yle 20 sayı üretmiş, 15 ribaund almış 4 de blok koymuş. Ancak 10 dakikasını izleyebildim bu maçın, esasında Suns'ın hakimiyetinde gidiyor gibiydi ancak işte Crawford son sözü söylemiş.

Gerald Wallace, Spurs’e karşı dün gece 14’te 9 isabetle 21 sayı 8 ribaund ve 3 asist ile oynadı. Tabii bunu etkileyici kılan, üstüne 5 blok ve 4 top çalmayla defansta yaptığı müthiş işler.

Derrick Rose, Wizards’la yaptıkları iki uzatmaya giden maçta 37 sayıyla kariyer rekoru kırmış, yanına 9 ribaund, 6 da asist eklemiş. Yetmemiş, 5 saniye kala maçı takımına kazandıran basketi atmış, Wizards’ı 119-121 yenmişler.

Sakatlıktan döndüğünden beri çok kötü yüzdelerle oynayan Rip Hamilton bu gece 22’de 10’la şut atarak 32 sayı atmış. Yanında 10 asist verip 3 de top çalmış. 7 top kaybını görmezden geliyorum. Uzatmada Hornets'ı yenmişler.

Wade Houston’ı 37 sayıyla yıkıp kendi sahalarındaki 8 maçlık galibiyet serisini sona erdirmiş, hem de %62.5’le şut atarak. Yanında 3 top çalmayla birlikte 8 asist yapıp, 3 de ribaund almış.

Ben Wallace da buralarda. Son 3 yılının en iyi performansını sergiledi herhalde. 5’i hücum 21 ribaund, 6’da 5 şutla 13 sayı. 13 bu sene attığı en yüksek sayı sanırım, en son 20 ribaundun üzerine herhalde 3-4 sene önce çıkmıştır.

Nowitzki her zamanki gibi hayvan, saha içinden 9/18, serbest atışlardan 14/15’le 30 sayı 5 ribaund. Maçın sonlarında attığı kritik şutlar da cabası.

Son olarak Kobe var burada. 10/20 isabetle 30 sayısı var, attığı basketlerle Clippers’a attıkları büyük farkta baş rol oyuncusuydu. 3. çeyreğin başlarında o kadar fark açılmışken neden o kadar ağrısına rağmen kendisi oyundan çıkmak istemedi ben de bilmiyorum.

Boşa kürek çekenler:
Antawn Jamison 55 dakika sahada kalıp 34 sayı, 18 ribaund ve 5 asistle oynamış. Saha içinden 25’te 11, çizgiden 14’te 9.
Tabii Washington’da tek boşa kürek çeken o değil; Haywood 11’de 7’yle 16 sayı, 9’u hücum 20 ribaund almış. 22 sayı 7 asist de Randy Foye’dan gelmiş ama nafile.

Chris Paul %50’yle 24 sayı, 14 asist 5 ribaund 4 top çalma. Kendisine 25 sayı, 9 ribaundu olan David West dışında yardım eden çıkmayınca maçı uzatmada kaybetmişler Detroit’e.

David Lee istatistiksel olarak en iyi sezonunu geçiriyor herhalde. Dinlenmediği maçı 22’de 11 isabetle 25 sayı, 14 ribaund 9 asistle triple double’ı ucundan kaçırarak bitirmiş. Al Harrington’dan da yine 22’de 11’le 31 sayı gelmiş. Tabii maçı Toronto’nun erken bitirdiğini de belirtmekte fayda var.

Monta Ellis 14/31’le 33 sayı attı, ayrıca benim izlediğim bölümde takım arkadaşlarına da çok güzel pozisyonlar hazırladı, 8 asist yapmış maçta. Corey Magette aynı maçta 14 şutunun sadece 4’ünü kaçırarak Bucks potasına 32 sayı bıraktı, 9 da ribaundu var. Daha 10 gün önceye kadar ıslıklanan oyuncu çok formda şu sıralar.

Günün X-faktörleri:
Boris Diaw 4/4 üçlük atarak 26 sayıyla maçın en skorer oyuncusu oldu. Üstüne 11 ribaundu 2 asisti 2 de bloğu var. Gerçek Diaw son zamanlarda kendisini göstermeye başladı.

Martell Webster Orlando’ya 9’da 5 üçlük, toplamda 14’te 8 saha içi isabetle 24 sayı bırakıp 9 ribaund almış. Orlando’daki düşüş hızla devam ediyor.

Philly’de Dalembert 7 şutunu da kaçırmadan 17 sayı atmış. 12 ribaundu 2 de bloğu var. Yürüyedur Haiti'li.

Takımı baltalayanlar:
Kevin Durant 5’te 4 üçlükle 30 sayı göndermiş Dallas potasına ama Marion'ın savunması yine fazla gelmiş anladığım kadarıyla. 18'de 6 isabet ve 8 top kaybı kendisinin baltacı olması için yeterli. Uykusal nedenlerle izleyemedim, çok da çekişmeli maç olmuş, üzüldüm.

Kuş Adam'ın Tavsiyesi


Link

Chris Andersen'ın kuş sesi çıkardığı an reklamı bu dünyadan alıyor bambaşka bir boyuta taşıyor. Üstüne de sondaki slogan geliyor ve şöyle bir 5 saniye boş boş ekrana bakıyorsunuz "Bu neydi?" diye.

Haiti'ye Heat'ten Yardım Eli

Haiti'de meydana gelen deprem dolayısıyla Heat'ten Wade ve Alonzo Mourning ülkeye yardım eli uzatmaya karar vermişler. Zo, uçağa atlayıp Haiti'nin başkentine giderken Wade'in tabii ki maçları olduğu için gitmesi pek mümkün değil. Yine de büyük miktarlarda para bağışlayacağı açık. Mourning uçaktan indiğinde sporcuların birlikte çalışarak, fark yaratacaklarına inandığını söylemiş.

Mourning'in toplum için yaptıklarını zaten say say bitmez, NBA TV'de onun hakkında yapılmış ufak bir belgesel izlemiştim zamanında. Çocuklara ayrı, kendi yaşadığı ve atlattığı böbrek sorununa toptan bir çare getirmek için ayrı, zordaki ailelere ayrı bağışlarda bulunan, yardım dernekleri kuran bir oyuncu. NBA'in bu şekilde dünyaya örnek olması harika bir olay. Evsizlere yemek servisi yapmak, yoksullara yemek dağıtmak, evsizlere ev inşa etmek gibi pek çok örnek davranış sergileyen NBA oyuncularının Haiti'ye yardım etmemeleri gibi birşey zaten ihtimal dışıydı.

Bence sadece sporcular da değil, bu tarz olaylarda dünyanın her yanındaki zenginlerin katkısı olmalı. Araba koleksiyonlarına 15. pahalı parçayı eklemek yerine zordaki insanlara yardım etmeleri kendilerini de daha mutlu edecektir. Dünya keşke böyle bir yer olsa.

Bir daha geçmiş olsun Haiti ve Dalembert'e.

15 Ocak 2010 Cuma

15 Ocak Programı

16 Ocak Cuma 02:00 / Sacramento Kings - Philadelphia 76'ers
16 Ocak Cuma 02:00 / San Antonio Spurs - Charlotte Bobcats
16 Ocak Cuma 03:00 / Phoenix Suns - Atlanta Hawks
16 Ocak Cuma 03:00 / Washington Wizards - Chicago Bulls
16 Ocak Cuma 03:00 / New Orleans Hornets - Detroit Pistons
16 Ocak Cuma 03:00 / Indiana Pacers - New Jersey Nets
16 Ocak Cuma 03:00 / Toronto Raptors - New York Knicks
16 Ocak Cuma 03:00 / Minnesota Timberwolwes - Memphis Grizzlies
16 Ocak Cuma 03:30 (NBA TV) / Oklahoma City Thunder - Dallas Mavericks
16 Ocak Cuma 03:30 / Miami Heat - Houston Rockets
16 Ocak Cuma 05:30 / Milwaukee Bucks - Golden State Warriors
16 Ocak Cuma 05:30 / Los Angeles Clippers - Los Angeles Lakers
16 Ocak Cuma 05:30 / Orlando Magic - Portland Trail Blazers


NBA TV'de pek izlenesi bir maç var. Durant-Nowitzki gibi iki yıldız ve sempatiyle baktığım iki takım karşılaşıyor. Marion bu sezon daha önce Durant'ı sahadan silmişti. Bu gece daha iyi bir performans bekliyorum.

Blazers, Fernandez ve Blake'in dönüşüyle revir sıfatından azıcık da olsa kurtuldu diyebiliriz ama bu sefer de Roy'un oynaması şüpheli. Dwight Howard bugün zayıf Blazers pota altına karşı 15 toptan az kullanırsa gidip Stan Van Gundy'i kenara çekip konuşacağım. Az kaldı...

Phoenix - Atlanta da izlenesi bir maç. Daha bugün Nash ile ilgili açıklamalar yapmıştı Hawks'un koçu Woodson. Bakalım bugün nasıl savunacaklar Nash'i ve Phoenix'i.

Nash Kuralı

Atlanta Hawks koçu Mike Woodson, bu geceki Suns karşılaşması öncesinde "Nash pick & roll ile herkesi yerle bir ediyor. Onu kimse nasıl savunacağını bilmiyor. Biz de tutmakta çok zorlanıyoruz çünkü o işi mükemmel yapıyor." demiş.

Ancak dediğine göre Woodson son zamanlarda bir Nash kuralı geliştirmiş. Pick & roll ağırlıklı hücum eden oyunculara karşı bunu kullanıyorlarmış takım olarak. Woodson bu taktik hakkında detay vermekten kaçınmış.

Fakat, ben zannedersem bu taktiği biliyorum. Bu sezon izlediğim Hawks maçlarında dikkatimi çeken şey - özellikle Boston'a maçlarından aklımda kalmış - Hawks takımının pick & roll'larda ne olursa olsun adam değiştirmesi. İçeride Jamal Crawford Rasheed ile kalacak bile olsa devamlı switch uyguluyorlardı.

Yine de bence şöyle bir sorun var: Nash NBA'deki en iyi şutörlerden biri ve karşısında uzun kaldığında üzerine giderek, dripling üstünden şuta kalkıp çok rahat sayılar buluyor. Aslında bunlar zor şutlar ancak dediğim gibi Nash çok isabetli atıyor. Zaten son 3 sezonda Nash 19 sayı, 10.6 asist ortalaması tutturmuş Hawks'a karşı. Ne yapıyorlarsa pek işe yaramadığını gösteriyor ama bakalım bu gece neler olacak.

Kısacası bu gece maçı izleyecek olursanız Nash ve Suns'ın pick and roll'larında Hawks'un nasıl savunduğuna dikkat edin. Çok çok büyük ihtimalle, her perdede adam değiştireceklerini düşünüyorum.

Tamika Catchings Galatasaray'da (Kısa Analiz)

Az önce gördüm haberini. Son yıllarda Türkiye'ye gelen WNBA yıldızlarına şimdi de Indiana Fever'ın yıldızı Tamika Catchings eklendi. Dougleas, Pondexter ve Augustus'un sınıfında bir oyuncu. Hatta WNBA'in en büyük yıldızlarından biri. WNBA izlemeyeli yaklaşık 2 sene oluyor. Ancak daha önceki maçlarda izlediğim Catchings geliyorsa Galatasaray'a çok şeyler katacaktır. Öncelikle Catchings mükemmel bir savunmacı, güçlü fiziği ve rakibinin hamlelerini tahmin edebilmesiyle, hep potayla hücumcu arasında kalmayı başarıyor. Bunun yanında müthiş bir ribaundcu. Hücumda ise komple bir oyuncu. Sadece sayı atmayı düşünmüyor, arkadaşlarını da pozisyona sokuyor. Ayrıca kendisi yalnızca iyi bir şutör değil aynı zamanda bu şutları dripling üzerinden de yaratabiliyor. Bunların yanında güçlü fiziği sayesinde çembere gittiğinde gücüyle basketbol iq'sunu birleştirip zor pozisyonlarda sayı üretebiliyor. Zaten bu özelliklerin hepsine sahip olmasa Fever'ı son yıllarda WNBA'in başa güreşen takımlardan biri yapamazdı. Tabii son iki yılda Katie Douglas'ın geldiğini ve geçen sezon da final oynadıklarını unutmayalım.

Aslında daha detaylı birşeyler yazmak isterdim ama en son izlediğimden beri üstünden baya zaman geçti. Hem tam hatırlamıyorum, hem de Catchings düşüş yaşamış olabilir bu sürede. Ama emin olduğum şey şu ki, Türkiye'ye bu oyuncuları çekebiliyoruz. Her ne kadar takip etmesem de gurur duyuyorum bayan basketbolundaki bu atak ile.

İnsan Bir Sektirir Önce


Link

LeBron'un her maç en az 2 kere, koşarken topu alıp 4 adım attıktan sonra sektirmeye başlamasına alışmıştık, yengeç driplingiyle yani 3 adım atarak turnikeye girmesi de artık normal birşey sayılıyor. Ama dün gece maçın çok kritik bir anında Jazz'e karşı öyle bir steps yaptı ki, Wizards playoff serisinde çalınmayan ünlü hatalı yürümesi bile bu kadar bariz değildi belki de (tamam abarttım biraz).

Maçın tamamının özetini koyuyorum nitekim sadece pozisyon ayrı olarak yok. Videoda 1.18 civarında attığı üçlüğe dikkat edin. Durduğu yerden, topu sektirmeden 2 devasal adımla üçlüğe geri çıkıyor. Hakemler izliyor, işin ilginci seyirciler dahil kimse de itiraz etmiyor...

14 Ocak'tan Notlar

Bulls-Celtics:
Chicago Bulls, Garnett ve Rasheed'den (maç öncesi yazımda unutmuşum Rasheed'i) yoksun Boston'a karşı çok daha istekli olan takımdı. İlk çeyrekte boyalı alanı hiç savunamadı Celtics, 29 sayının 18'ini buradan yedi. Hücumdaki şutlar da girmeyince sert Chicago savunmasına karşı içeriden sayılar üreterek oyuna tutunmaya çalıştılar ancak savunmadaki aksamayı durduramadılar. Rose'un erken faul problemine girip oyundan çıkmasına rağmen Kirk Hinrich savunması ve asistleriyle, Luol Deng kaçırmadan attığı şutlarla takımlarının yükünü taşıdı.

İkinci çeyrekte Boston, Tony Allen'ın defanstaki çabaları, Chicago'ya ilk çeyrekte oynadıkları hücumun çok daha farklısını oynamaya zorladı. Önceleri tek perde sonrası rahatça potaya gidebilen Chicago oyuncuları, bu çeyrekte sadece 18'de 5 ile şut attı. Fakat sahanın diğer tarafında Chicago savunması her topa el uzatırken, Boston'lı oyuncular yorgunluktan bitmiş görünüyordu. Chicago bu çeyrekte farkın erimesine izin vermediyse en önemli sebebi sahada aktif olmalarıdır. Yaptıkları top kayıplarına rağmen koşan uzunlarıyla defansa hızlı dönüp Boston'a kolay sayı üretme şansı vermediler. Paul Pierce'in bu çeyrekte 6'da 1'le oynadığını da atlamayalım. Scalabrine'nin çeyreğin sonuna doğru kaçırdığı iki boş üçlükle devreye girerken aradaki fark 8 sayıyla Bulls lehineydi.

İkinci yarıda da maçın hikayesi Boston'ın yorgun argın kovalaması, Chicago'nun farkı bir şekilde kendi lehinde tutması şeklindeydi. Rondo, Derrick Rose karşısında penetre ederek attığı garip şutlarıyla çeyreğe ağırlığını koydu. Boston bu çeyrek biraz daha anlaşılır hücum etmeye başladı ve çeyreğin sonlarına doğru kötü Chicago hücumları ardarda gelince 9-2'lik seri sonrası fark bir ara 5'e kadar indi. Geri kalan sürede tek basketi kaçan bir şutu tamamlayan Tyrus Thomas buldu.

4. çeyrekte de Celtics'ten olumllu bir hamle gelmeyince Bulls maçı 96-83 kazandı. Perkins 14 sayı 10 ribaund 5 blokla, Deng 25 sayı 4 asist 2 blok ve 2 top çalmayla oynadı.

Cavaliers-Jazz:
İki takım da maça asistlerle hızlı başladı. Lebron ve Mo Williams'ın içeriye direkt veya penetre ederek verdiği paslarla boş pozisyonları bulan Cavs'in aksine Utah topu dolaştırarak sayıya ulaştı. İlk çeyrekte Williams iki kere içeriden Shaq'e boş smaç şansı yarattı, başka da basketi olmadı Shaq'in. Lebron Kirilenko'nun uzun kollarına karşı potaya gitmeyip şut atınca 4'te 1'le kapadı çeyreği. İkinci çeyrekte öne geçemese de iyi oynayan takım Utah'dı. Yaklaşık bir dakika gibi bir sürede üst üste 6 sayı atarak farkı 2'ye indirmelerine rağmen Lebron ve Anthony Parker'ın sayılarına cevap veremeyince devreye 47-40 yenik girdiler.

Üçüncü devreyi betimleyecek bir kelime varsa o da "çirkin"dir sanırım. İki takımın da anca 4'er basketi var aklımda kalan. Özet olarak; Cleveland kötü hücum etti, Jazz boş şut kaçırdı. İkisi Shaq'in hücum faullerinden oluşan öyle bir bölüm vardı ki, Cleveland'ın 4-5 dakika sayısı olmadı. Bu süre zarfında Utah farkı 12'den 4'e indirdi ama Kirilenko dizini zorladığı için oyundan çıkmak zorunda kaldı. Karşılıklı birkaç hücum daha harcadıktan sonra Cleveland 13, Utah 15 sayıda kaldı 3. çeyrek.

4. çeyreğin başında Deron Williams beşinci faulünü aldığı pozisyonda, 1 hafta kadar önce 2 maç kaçırmasına sebep olan sakat sağ bileğini yeniden inciterek soyunma odasının yolunu tuttu. Fakat Utah taraftarı ne kadar üzülmüştür bilmiyorum çünkü hemen ardından 21-2'lik müthiş bir seri yakalayarak Utah, Cleveland karşısında 12 sayı öne geçti. Tabii önünde Lebron gibi bir adam olunca öyle devasa seriler de bir anda tersine dönebiliyor.

Lebron James, 36 sayısının 20'sini 4. çeyrekte atarak gerekirse ne kadar azabileceğini tekrar gösterdi. Ufak çaplı steps'lerini unutmuşum tabii ama bu LeBron'u hor gördüğüm anlamına gelmesin, kaç kere belirttim insan olmadığını. Utah'ın yakaladığı farkı tuzla buz ederek takımını 6 sayı öne geçirdi. Yapılan taktik faullere Ronnie Price 4, Millsap 2 sayıyla karşılık verdikten sonra Anthony Parker faullerden birini kaçırdı. Ardından Kyle Korver bu sene Lebron ve Kobe'den gördüğümüz panyanın arkasından basketin bir benzerini maçın bitimine 5 saniye kala yaparak farkı 1'e indirdi. Ilgauskas da faullerden birini kaçırınca Utah son hücumda maçı kazanma şansını ele geçirdi.

Top bütün elleri dolaşıp, Deron Williams bileğiden ilk sakatlandığında 10 günlük kontratla D-League'den getirilen Sundiata Gaines'in elinde patladı ve Gaines, doğru savunma yapan Parker'ın elleri üzerinde attığı üçlükle maçı kazandırdı.

Lebron 36 sayı 9 ribaund 6 asist 5 top çalma; Boozer 18'de 6 isabetle 19 sayı 13 ribaund 6 asist.

Ek olarak kariyeri boyunca savunma yap(a)mamasıyla bilinen Korver'ın maç içinde LeBron'a, onun tarzında koyduğu blok pek güzeldi:


Link

Nash'ten Anlamlı Mesaj

Twitter'ında paylaşmış fotoğrafı ve şöyle yazmış: Şu anda aklımdaki tek şey Haiti ama bugün biraz gülmeyi de ihmal etmeyin. Eğer çirkin ve dudağı şişmiş bir adam görmek istiyorsanız buyrun! Seksi...
(Bu arada dudağı dün Pacers maçında aldığı bir darbeden dolayı o hale geldi.)

Bu adamın kendisiyle dalga geçebilmesine hastayım. Daha önceki örnek için tık
Önce insan olmasına hastayım.
Sportmenliğine hastayım.
Paslarına ve saha görüşüne hastayım.
NBA tarihinin en iyi şutörlerinden biri olmasına hastayım.
Futbola hasta olmasına hastayım.

Seviyorum bu adamı çok.

14 Ocak Programı

15 Ocak Cuma 03:00 / Chicago Bulls - Boston Celtics
15 Ocak Cuma 05:30 / Cleveland Cavaliers - Utah Jazz


TV yayını yok.

Bulls önce deplasmanda, sonra evinde fena hallere düşmüştü Celtics karşısında. Garnett'in olmaması durumu biraz hafifletse de, Bulls'un kazanması şaşkınlık yaratacaktır.

Sezonun başında deplasmanda Jazz, Cavs'i Deron'ın yokluğunda sürpriz bir şekilde zorlamıştı. Ama o gün kahramanlaşan Maynor bugün yok, yerine asıl adam Deron var. Cavs son zamanlarda inişli çıkışlı gidiyor ve birazcık direnci olan takımlara karşı zorlanıyor, Jazz ise form tutmuş gözüküyor. Son maçlarında iyice insanlık dışına çıkan LeBron'u birazcık yavaşlatırsa bugün şansları olur diye düşünüyorum.
LeBron'un son 3 maçtaki ortalamaları: 37.5 sayı, 8.5 asist, 8 ribaund, %52 şut yüzdesi...

14 Ocak 2010 Perşembe

LeBron Gel Bunu At


Link

Powerade reklamında özel efektlerle şutları sokmak kolay LeBron, gel de bunu at. Şaka gibi bir şut. Şut bile değil, garip birşey. Ayrıca Monta Ellis'in 20. saniyede elemanın tekiyle yaptığı tokalaşma da ayrı bir muhabbet konusu olur. Doğuştan gelen birşey olsa gerek, nitekim çalışarak yapılabileceğine inanamadım bir an için - evet tokalaşmadan bahsediyorum hala.

13 Ocak’tan Notlar

Günün Hayvan Performansları:
Uzun süredir suskun Blair coşmuş dün gece. Duncan’ın dinlendiği maçta 31 dakikada Oklahoma’ya karşı 28 sayı ve 10’u hücumda olmak üzere 21 ribaund alarak kariyer rekorlarını kırmış 6. faulünü alıp oyundan çıkmadan önce. 2 top çalma ve bloğu da kreması.

Wade yılın savunma takımı Golden State’e karşı 15 kere çizgiye gidip 15’te 10 da saha içi atarak 35 sayı bırakmış, yanına 7 ribaundla 9 asist eklemiş.

Chris Paul 11 şutundan sadece 4’ünü kaçırarak sezon başındaki süper efektif maçlarının bir küçüğünü sergilemiş bizlere. 15 sayı, 15 asist 4 top çalma.

Maçı kaybetmelerine rağmen Dalembert burada. Haiti'deki depremden sonra sahaya çıkmak bile başlı başına bir olayken, 8'de 6 isabetle 12 sayı, 7'si hücum olan 21 ribaund, 1 top çalma ve 1 blok. Büyüksün Dalembert ve çok geçmiş olsun...

Carmelo-Billups 51 sayı gelmiş Magic potasına. Yanına 5’er asistle 2’şer top çalma yapmış yılın formda ikilisi. Howard’ın yine yokları oynadığı maçta pek zorlanmamışlar zaten.

Aaron Brooks. Bu sene kaçıncı kariyer rekorunu kırıyor sayamadım ama 3 uzatmaya giden başta canını dişine takarak 59 buçuk dakikada 43 sayı atmış küçük adam. 9'da 6 üçlüğü ve 5 asisti de dikkat çekiyor ayrıca.

Danny Granger da %50 isabetle 33 sayı atarak döndüğünün sinyallerini vermeye devam etmiş, yanında 8 ribaund almış.


Link

İyi mi kötü mü:
Manu (10’da 0, 2 sayı) dün gece hem baltaları indirip hem 7 asistiyle takımının pek çok sayı bulmasını sağladı anlayacağınız. Ayrıca son pozisyonda kanındaki fantastik ve savaşçı ruhu ortaya çıkartıp, kendisi kaybettiği topu uçarak kurtarmış ve maçı kazandırmış Spurs’e.

Evet sakatlığı vardı tabii ki ama 11 sayı ile oynayan Kobe ne olursa olsun iyi bir Kobe değildir. En azından pozitif olarak 5/11 isabetle bu sayılarını ürettiğini söyleyelim. Burada olmasının nedeni de son hücumda sırtındaki feci ağrılara rağmen şutu sokarak maçı kazandırması takımına Dallas karşısında. Lakers'ın bugüne kadar ki 3000. galibiyetiymiş ve bunu başaran ilk takım olmuşlar.

Boşa Kürek Çekenler:
Nowitzki elbette burada. 22'de 11 saha içi, 7'de 7 serbest atış, 30 sayı, 16 ribaund ve top kaybı yok. Ama Mavericks yukarıda yazdığım durumdaki Lakers'a yenildi. Dün kariyerinin 20000. sayısına ulaştı.

Oklahoma City’de Durant-Westbrook ikilisi 108 sayının 60’ını yapmış dün. Westbrook’tan 13 de asist gelmiş maç uzatmaların son topuna kalmış ancak sezon boyunca bol bol gördüğümüz gibi Thunder son saniyelerde kaybetmiş.

Al Jefferson 50 dakikada 26 sayı atmış ve 26 ribaund alarak hem kariyer rekorunu kırmış hem de Wolves'un takım rekorunu. Tam 63 dakika boyunca Houston'la deplasmanda kapışmalarını sağlamış. Ancak kendisine - 4. çeyrekte ortasahadan attığı üçlükle maçı uzatmaya götüren Corey Brewer hariç - yardımcı çıkmayınca Timberwolwes'un nefesi yetmemiş ve 3. uzatmada maçı vermiş.

Matt Barnes’ın 28 sayı 9 ribaundu takım arkadaşlarının batırdığını temizleyememiş. O kadar silahı olan takımda az buçuk yardım aldığı oyuncular Pietrus ve Redick ayrıca.

Takımı Baltalayanlar:
Dwight Howard Denver uzunları karşısında ezilip 7’de 1’le 8 sayı üretebilmiş. Burada kendisini takımı varken ne kadar suçlayabiliriz tartışılır ama 5 top kaybı yaptığı gerçeğini de örtemez elbette.

Philly takım halinde rezaletmiş, en göze batanları Lou Williams 1-7’le 5 sayı atabilmiş anca.

Dallas'ı da takım olarak yazalım buraya. Jason Terry 2/12 atarak buraya ismini yazdırmayı haketti ama takım olarak öyle çok dikkat çeken kötü istatistiklere imza atmasalar da inanılmaz zor bir durumda olan Lakers'a karşı (Gasol yok, Kobe'nin sırt ağrıları dayanılmaz seviyede, Artest'in parmağından sakatlığı vardı oynamayacaktı belki de) kaybetmeyi başarmışlar.

Günün X-faktörü:
Indiana bench'inden Mike Dunleavy Phoenix potasına 30 sayı göndererek bu sezonki en iyi performansını sergilemiş. Granger’la birlikte takımı farklı yenilgiden geri getirip maçın kazanılmasını sağlamışlar.

Chuck Hayes’den 50 dakikada 6’da 5 isabetle 10 sayı, 17 ribaund, 6 asist, 4 top çalma ve 2 blok. Karşısında çok daha hayvanı olmuş bu maç ama boyuna bakıp etkilenmemek elde değil.

Ersan:
Dakikalarını son maçlarda Hakim Warrick’e kaptırdı diye korkutmuştu, dün 5 ribaundda kalmasına rağmen 24 sayıyla takımının en skoreri olmuş. Tabii maçın çok erken koptuğunu da belirteyim. Maalesef maçı izleyemediğim için fazla yorum yapamıyorum bu konuda, umarım bu performansını devam ettirir.

Ekstra:
Çaylak Jodie Meeks, Bucks guardlarının döküldüğü maçta 31 dakika süre alıp kenardan 21 sayıyla kariyer rekoru kırmış.

Hidayet'in Problemi

Hedo, Toronto'daki rolünden memnun olmadığını belirtmiş. Yeterince topla oynayamıyormuş ve set şutörü haline gelmiş. Bundan rahatsızmış.

Öncelikle blog'un henüz çiçeği burnunda iken, transfer döneminde yazdığım Portland-Hedo yazısında, gerçekleşmeyen birliktelik konusundaki düşüncelerimi okuyabilirsiniz. O zaman bu transferi yaptığı için çok sevinmiştim Hedo adına. Çünkü Blake gibi sadece kağıt üzerinde oyun kurucu olan ve topu getirmekten başka bir görevi olmayan isimle birlikte oynayacaktı. Takımda 1'e 1 veya pick & roll üzerinden pozisyon hazırlayacak yalnızca Roy ile Hedo olacaktı. Ancak Raptors ile sözlü olarak anlaşmasından dönüp, Toronto'ya gitmeye karar verdi. Portland'da ne kadar sevindiysem, Toronto'da da o kadar üzüldüm. Çünkü orası Portland'ın aksine Hedo'ya ters gelmesi muhtemel bir kimyaya sahipti.

Bakın sistem demiyorum. Çünkü bakarsanız aslında Toronto ile Hedo'nun yıldızlaştığı Orlando'nun sistemleri oldukça birbirine benziyor. Tam olarak aynı tarzda olmasalar da, birer adet pota altı gücü, birer adet üçlük atan uzunu olan ve hızlı tempoya kayan iki takım. Ama takımların beyinleri farklı. Magic'te Nelson şut odaklı skor üretmeyi seven ve topla çok oynamayan bir oyun kurucu iken, Toronto'da herşey Calderon üzerinden dönüyordu. O topla çok oynayan, perdeleri kullanarak içeri giren ve bu şekilde asistlerini üreten bir guard. Belki de biraz zorlasak, onun topla oynama süresisini Nash ve Chris Paul'le bile karşılaştıralabilir, o derece.

Bu Hedo'nun elinde topu tuttuğu süreleri düşürüyor. Bu yetmiyormuş gibi takımın yedek oyun kurucusu Jack de bol dribbling yaparak çembere gitmeyi seven bir isim. Ayrıca sayılarının çoğunu asist sonucu üretse de belirli bir sayıda şuta ihtiyaç duyan Bargnani de var. Ayrıca takımın içerideki skor opsiyonu Bosh pek fazla asiste ihtiyaç duymayan, kendi pozisyonunu kendisi yaratan bir isim.

Öte yandan Portland'a baktığımızda beslenmeye ihtiyaç duyan bir Oden var (Evet sakat, teoride, kağıt üstünde konuşuyorum). Bunun yanında takımın en skorer oyuncusu aynı zamanda en çok asist yapan oyuncusu. Yani takım arkadaşlarını da besliyor. Ayrıca ek olarak Blake'in pasif bir oyun kurucu olduğunu zaten yukarıda da söylemiştim.

Bütün bunlar ışığında Toronto'da tempo Portland'dan yüksek olsa da, Hedo'nun yeterince topla oynayamaması kadar doğal birşey olamaz. Peki bu nasıl artar? Ya Triano oyun kuruculuk görevinin bir kısmını Calderon'dan alıp Hidayet'e verecek - ki Calderon bundan hiç memnun olmaz. Zaten istatistikleri çok düştü bu sezon onun da, biraz Hedo'nun gelişine bağlı olarak. Veya Calderon bir şekilde takas edilecek/gidecek. Bir başka alternatif ise Hidayet'i bench'ten getirmek ve mümkün olduğunca Calderon ile birlikte oynatmamak diye düşünüyorum. Ama o kontratı aldıktan sonra Hedo bu duruma ne der meçhul. Son olarak da tabii Calderon Hedo ikilisinin egolarını bir kenara bırakıp, alışkanlıklarını değiştirmeleri ve tamamen takımın iyiliği adına birlikte oynamayı öğrenmeleri gibi bir opsiyon var. Ama özellikle Calderon'da bunun pek mümkün olmayacağını tahmin ediyorum.

12 Ocak'tan Notlar

Rockets-Bobcats ve Pistons-Wizards maçlarını zap'layarak seyrettim. Ama sonra Lakers-Spurs'e geçtim. 1 gün gecikmeli ama madem izledim, takımlar hakkındaki izlenimlerimi de yazayım.

Lakers-Spurs:
Aslında maç Spurs adına kötü başlamıştı. Önce içeride Bynum'a top aktararak öne geçtiler ardından Kobe durdurulmaz şutlar atmaya başladı ardı ardına. Bogans ve sonra Ginobili karşısında yokmuş gibi davranıyordu. Herhalde 40'a gidecek bu maçta" diye düşünmeye başlamıştım. Ama Spurs'ün bench'i ön plana çıktı. Kenardan gelen Manu, Hill ve Mason sayesinde Spurs öne geçti. Manu asistleriyle ve arkadaşlarına yarattığı pozisyonlarla ön plana çıkarken, Mason 5 dakika içinde 9 sayı üreterek önemli bir etken oldu. Bütün bunlara ek olarak Kobe, ikinci çeyreğin ilk molasından sonra bir anda ortadan kaybolunca Lakers iyice geriye düştü. Aslında bir hayli şaşırmıştım top kullanmamasına. Duncan da sessiz sakin Lakers'ı içeriden bitiriyordu. Devrede 17 sayısı olduğunu görünce çok şaşırmıştım. Ama Duncan bunu hep yapıyor, çaktırmadan, sade sayılar attığı için maçta çok ağırlığı yokmuş gibi hissettiriyor.

Devrede 12 sayıyla Spurs öndeydi, ardından üçüncü çeyrekte Parker faktörü devreye girdi. 9 veya 10 hücum üstüste topu alıp kendisi birşeyler yarattı. Perdeden sonra Odom ve Bynum ile 1'e 1 kalan Parker şut üstüne şut sokarak veya orta mesafede boş kalan uzunlara asistler yaparak oyunu domine etti. 10 sayı civarında üretip 4 de asist yaptı yanılmıyorsam ve fark 20'lere çıktı. Öteki tarafta ise Kobe sahada olmasına rağmen, sadece geziniyordu. Hiç sorumluluk almıyordu, tamamen pasif, rol oyuncusu modunda takılıyordu. Belki de rol oyuncuları bile daha aktif kalırdı yanında... Lakers Kobe'yi kullanamayacağını anlayınca Spurs'ün ezelden beri yumuşak karnı olan 3 numaradan saldırmaya başladı. Güçlü üç numaralara karşı çaresiz kalan Spurs'ü Artest dağıtmaya başladı. Boyalı alanda cirit atıyordu adeta. Jefferson ve Ginobili'nin yapabilecek hiçbir şeyleri yoktu. Artest'e Bynum'ın yardımcı olmasıyla fark yine 10 civarlarına indi. Hatta Son çeyreğin başlarında fark 6'ya kadar inmişti ancak Spurs savunmasını sıkı tutarak ve 2 top üstüste çalarak hızlı hücumlarla 10 civarlarına çıkardı farkı yeniden. O noktadan sonra da Lakers bir daha yaklaşamadı. Tabii Kobe'nin sırtındaki ağrılar nedeniyle son çeyrekte oynamadığını, ilk çeyrek hariç sahadaki olduğu dönemlerde son derece etkisizdi. Sırt ağrıları dayanılmaz bir seviyeye çıkmıştı. Tabii son 4 maçta %33 ile şut attığı için çok eleştirilen Kobe, hazır 10'da 7 atmışken bunu bozmak istemediği için numara yapmış da olabilir tabii! Spurs bench'i ile Lakers'ınkinin arasındaki fark çok bariz belli oldu. Hele Odom, Gasol'ün yokluğunda başlayınca bench sıfıra iniyor resmen Lakers'da. Zaten bu kadar zorlanmalarının sebebi de bu bence; kadrolarının derin olmaması.

Parker 22 sayı ve 6 asist, Duncan 25 sayı 13 ribaund 4 asist ve 4 blok ile oynadı.

Pistons-Wizards:
Pistons, 12 maçlık yenilgi serisini Bulls'a karşı sona erdirememişti ama Bulls'dan da beter durumda olan Wizards'ı affetmediler. Maçın ilk çeyreğinde özellikle Antawn Jamison ve Foye ile oyuna tutunmaya çalıştılar. Özellikle Foye, izlediğim en iyi maçlarından birini çıkarıyordu. Miller'ın sakatlığı ve Arenas'ın cezası ile aradığı fırsatı buldu. Yine de Miller dönünce birz daha durulur. Her neyse, diğer tarafta ise Stuckey'nin önderliğinde, Pistons takım olarak iyi oynuyordu ve önde gidiyorlardı. İkinci çeyrekte Stuckey bu sefer dışarıda tetikte bekleyen CV ve Atkins ikilisini beslemeye başladı, buldukları üçlüklerle farkı açtılar. Tabii aynı zamanda 7 dakika 24 saniye içerisinde Wizards'ın sadece 4 sayı bulmasına izin verdiler. Burada Ben Wallace faktörü ve Pistons'ın iyi savunma yapmasının yanında biraz Wizards'ın da kazmalığı etkiliydi. Özellikle Boykins yaptığı seçimlerle takımını baltaladı. Herhalde bir 4-5 bomboş atışı da kaçırdılar bu bölümde. Devreye girilirken 10 sayı farkla Pistons üstündü. İkinci yarıda toplam 3-4 dakika izleyebildim çünkü Lakers-Spurs'e geçtim. Ama okuduğum kadarıyla Stuckey (son çeyrekte 6 asist yapmış) ve Charlie Villanueva sayesinde kazanmışlar.

Jamison'ın 31 sayı 10 ribaundu vardı ancak CV'nin 6'da 5 üçlüğüyle 23 sayısı ve 9 ribaundu ve Stuckey'nin 19 sayı 11 asisti Pistons'a maçı kazandırdı. Ayrıca CV'nin daha önce kırılan burnuna darbe almasına rağmen maskeyle döndüğünü hatırlatayım.

Rockets-Bobcats:
Bu maçı ise daha kısa geçeceğim: Stephen Jackson. 43 sayı ile kariyer rekorunu kırdı. 22'de 15 saha içi, 11'de 10 serbest atış ile oynadı. Ayrıca Bobcats takımının bugüne kadar bir maçta en çok sayı atan oyuncusu oldu. Tabii takımına da maçı kazandırdı. Ne isterseniz vardı Jackson'da. Boş şut değerlendirmek, şut fake'inden sonra çembere kadar gitmek, fast break bitirmek, 1'e 1 yakın savunulurken dış şut sokmak, 1'e 1 adamını geçip sayı bulmak. Yeteneklerini ve kafasını basketbola verdiğinde neler yapabileceğini gösterdi. Tabii Boris Diaw'ın, Rockets uzunlarına karşı kurduğu üstünlüğü de es geçmeyelim. Eski Diaw'ın sinyallerini aldık bu maçta, bir uzun olarak nasıl oyun kurulacağını gösterdi bize tekrardan. Diaw 19 sayı, 7 ribaund, 6 asist ve 3 blok ile oynadı.

Clippers-Grizzlies:
Hiç izlemedim ancak formda olan Clippers üçüncü çeyrekte 10 civarı farkla öndeyken, salonda yangın alarmı çalmış. Maça uzun süre ara verilmiş ve yeniden başladığında Memphis geri dönüş yaparak maçı kazanmış. Tabii Kaman'ın sakat olduğunu ve Camby'nin de hasta olduğu için sadece 12 dakika oynayabildiğini de söyleyelim. Zaten sadece bu nedenle son 30 saniyelerde kritik hücum ribaundları verip maçı kaybetmişler.

Baron Davis acaip formdaymış. 27 sayı, 12 ribaund, 12 asist, 5 top çalma ile oynamış. DeAndre Jordan da onun asistlerinden yararlanarak 23 sayı atmış. Grizzlies'de ise 24 sayı 15 ribaund ve 2 blokla oynayan Gasol dışında çok dikkat çekici istatistikler yok. Yine takım olarak kazanmışlar.

Magic-Kings:
Üçüncü çeyreğin sonuna kadar yakın giden maçta, son çeyrekte Kings oyuna tutunamamış. Sadece 10 sayı üretebilmişler ve 33 sayı yemişler. Howard'ın 30 sayı, 16 ribaund, 5 asist, 3 top çalma ve 3 bloğu dikkat çekiyor. Kings pota altı zayıf kalmış Howard'a karşı. Ama Carter'ın yokluğunda içeri çok top inmesi de dikkat çekici bence.

Günün En İyileri - 12 Ocak (İnsan İnsana Yapmaz)


Link

Geç olsun, güç olmasın 2 gün öncenin güzel hareketlerini verelim. Hatta maçlar hakkında da birşeyler yazacağım çünkü o gece 3 maç izleme fırsatım oldu. Neyse geçelim pozisyonlara:

Ginobili'nin reverse'ü ve pası oldukça şık.

Tyreke Evans'ın Dwight Howard'ı crossover ile geçmesi harika. En etkili hareketi zaten bu soldan sağa crossover. Tabii normal olan zaten Howard'ın geçilmesi.

Gerald Wallace aslında senede bu bloktan en az 5-10 tane falan koyuyor. Ama bu etkileyiciliğini kaybettiği anlamına gelmiyor. Atletiklik deyince aklıma gelen ilk adamlardan biri NBA'de.

Pistons'da Rip-Big Ben ikilisi 4-5 sene önceden alışık olduğumuz, çizilmiş bir hücumu oynadılar. Nostalji oldu.

Ve insan insana yapmaz pozisyonuna geldik... Dwight Howard'dan bu sezon ikinci kere insan olanın yapmayacağı, hele başka bir insana hiç yapmayacağı bir blok. İlk seferinde eski takım arkadaşı Courtney Lee'yi üzmüştü. Şimdi de Nocioni kala kalıyor. İtiraz bile edemiyor doğru düzgün.

Box-out Mücadelesi

Hangi mücadele?

13 Ocak Programı (Ersan NBA TV'de)

14 Ocak Perşembe 02:00 / Washington Wizards - Atlanta Hawks
14 Ocak Perşembe 02:00 / Phoenix Suns - Indiana Pacers
14 Ocak Perşembe 02:00 / New York Knicks - Philadelphia 76'ers
14 Ocak Perşembe 02:30 / Boston Celtics - New Jersey Nets
14 Ocak Perşembe 03:00 / Los Angeles Clippers - New Orleans Hornets
14 Ocak Perşembe 03:00 / San Antonio Spurs - Oklahoma City Thunder
14 Ocak Perşembe 03:30 / Los Angeles Lakers - Dallas Mavericks
14 Ocak Perşembe 03:30 / Minnesota Timberwolves - Houston Rockets
14 Ocak Perşembe 04:00 / Orlando Magic - Denver Nuggets
14 Ocak Perşembe 05:00 (NBA TV) / Milwaukee Bucks - Portland Trail Blazers
14 Ocak Perşembe 05:30 / Miami Heat - Golden State Warriors


Sürüsüne maç var ama yine vakit dar.

Spurs-Thunder, Magic-Nuggets ve tabii ki Mavs-Lakers en ilgi çekici maçlar bence.

Howard'ın içeride ne kadar besleneceği ve dolayısıyla defansta ne kadar motive olacağı maçı belirleyen faktör olacak. Denver uzunlarından hep övgüyle söz ediyoruz bugün son derece zorlanacaklar. Magic, Carter'sız topu daha çok içeri indiriyor gibi. Hem bu maçta hem de Carter dönünce bir kez daha karşılaştırmasını yaparız.

Gasol hala yok ama en son 5 dakika oynayıp çıktığı maçta, Lakers Mavs'i fena yapmıştı. 40'a yakın bir farkla bitmişti. Şimdi Dallas'ta oynanacak. Kobe %99 oynuyor ama sırtı gerçekten iyi durumda değil, Artest ise muhtemelen oynamayacak gibi duruyor. Şu durumdaki Lakers'ı yenemeyecekse Dallas zaten yazın yaptıkları Marion hamlesi de tamamen boşaymış deriz... Üstelik Dampier ve Howard bu gece oynayacaklar.

13 Ocak 2010 Çarşamba

Blake Griffin Sezonu Kapadı !!!

Sezon başında sol diz kapağında stres kırığı oluşan Griffin için önce 6 hafta kadar kaçıracak denmişti. Ardından bu sürenin daha uzun olduğu anlaşıldı. Fakat sonra bir sıkıntı yaşanmadı, iyileşme süreci iyi gidiyordu. Griffin daha ağır çalışmalara başlamıştı. Hatta bundan yaklaşık 1 hafta kadar evvel 20 Ocak'ta döneceği açıklanmıştı. Ama Griffin diziyle ilgili sıkıntı çekince, kontrole girmiş ve aslında diz kapağının yeterince iyileşmediği ortaya çıkmış. Yakın bir zamanda ameliyata girecekmiş. Rehabilitasyon dönemi de 4-6 ay arası olacakmış. Kısacası sezonu kapadı.

2007 seçimi Greg Oden'dan sonra, şimdi de Griffin. Oden'dan çok daha fazla gelecek vaat eden ve yetenekleri kesinlikle daha üst seviyede olan Griffin adına büyük bir mental darbe. Clippers laneti sanırım gerçek... Halbuki ben de onun dönüşüyle Clippers'ın playoff'lara kalacağına inanıyordum. Moralim bozuldu vallahi.

Greg Oden'ın yaptığı gibi yılmadan çalışıp, kendisini geliştirerek 2010-11 sezonuna girer inşallah. Tabii sonu yine Oden gibi olmasın. Aman derim...

Ayıp Denen Şeyler Var


Link

2 gün önceki 40 sayı attığı Blazers maçından bir pozisyon. Yeni gördüm. Bu nasıl bir zıplamaktır ya? Sen git tank gibi bir vücuda sahip ol, bir koluna Duncan'ı, diğerine Garnett'i takıp yine smaç basabilecek kadar kuvvetli ol. Yetmesin üzerine bu videoda gördüğümüz kadar atletik ol. Hani mesela Artest'in LeBron ile kapışabilecek bir vücudu ve gücü olduğunu hep söyleriz, Artest şunun yarısı kadar zıpladığı zaman mutlu oluyordur.

Şunun adı ayıptır, hiledir. Tek açıklaması da Tanrı tarafından basketbol oynamak için yaratılmış olmaktır.

Bavetta Şov


Link

2 gün önec Heat-Clippers maçını seyrediyordum internetten ama yukarıdaki videoyu kesip biçmem gecikti biraz. Şu pozisyon olduğunda önce kocaman bir yuh çektim Bavetta'ya. Yaş gelmiş 107'ye, gözler olmuş 32 numara hala hakemlik yapıyor. Şu pozisyonda Q-Rich'e faul çalmak çok büyük beceri ve basketbol bilgisi ister yani. Adam pozisyonunu almış, yarım dairenin bir hayli önünde bekliyor. Eric Gordon aslında kontaktan kaçarak turnikeyi bırakmak istiyor ama yine de açık bir şekilde hücum faul yapıyor. Bu durumda tabii ki Bavetta defansa faul çalıyor. Yetmiyor tam o sırada Joe Forte hücum faul kararı verdiği için (7. saniyeye bakın) tartışmaya başlıyorlar.

İşte burada olay yanlış karardan, acizliğe dönüşüyor. İki hakem birbirlerini ikna edemedikleri için karşılıklı faul çalıp, hava atışına karar veriyorlar!! Bazı pozisyonlarda ribaund mücadelesinde gerçekten topun kimden çıktığına dair hiç fikirleri olmadığı zaman hava atışı yaptıklarına şahit olmuştum ve hatta yanlış olsa bile anlayışla karşılamıştım. Ama bu nedir ya? Pozisyon gözünüzün önünde oluyor apaçık bir şekilde ve siz gidip hava atışı yaptırıyorsunuz?

Tabii olay burada da kalmıyor. Camby ve Jermaine O'Neal çakallık yapıp top tepe noktasına ulaşmadan müdahele ediyorlar. Atışın tekrarına karar veriliyor. Seyirciler homurdanmaya başlıyorlar. Camby ile Jermaine yine zıplıyorlar ve bu sefer ilk pozisyondan bile daha bariz bir şekilde topa çok erken müdahele ediyorlar. Camby'nin çeldiği top Clippers'da kalıyor ama düdük falan çıkmıyor.

Ağzım açık kalmıştı izlerken, paylaşmak istedim.

Çöpçü Garnett ve Celtics

173 NBA oyuncusuna: "Size göre en çok trash-talk yapan kim?" diye sorulmuş. Anket sonuçlarında %62 oy ile açık ara farklı Garnett birinci çıkmış. Tabii trash-talk'un Türkçe'si çöpçü değil ama tam anlamıyla Türkçe'si de yok. Rakibe meydan okuyan, onları aşağılayan, küçük gören konuşma olarak tanımlayabiliriz. Ben sonuca hiç şaşırmadım, eminim çoğunluk da şaşırmamıştır. Garnett'in bu konuda ne kadark kötü bir şöhrete sahip olduğunu biliyoruz. Daha geçen sezon Bulls'a karşı mola sırasında oyun alanına kadar gelerek bench'ine doğru giden Gordon'a bağırarak birşeyler demişti. Yukarıdaki fotoğrafta görebilirsiniz. Ayrıca bir yerlerde Garnett'in kendisini maçlara konsantre etmek için soyunma odasında "Karşı takım benim aileme tecavüz etti, onların hepsi birer ..." falan şeklinde kendi kendine konuştuğunu, gaza geldiğini okumuştum. Çok büyük spekülasyon gibi duruyor ve doğru olmama ihtimali de yüksektir ama ateş olmayan yerden de duman çıkmaz. Okuduğum zaman "Yok canım Garnett yapmaz bunu" diyememiştim, ne yalan söleyeyim...

Kısacası Garnett açık ara 1 numara evet. Geri kalanlar da şöyle sıralanmış:
%7 Kobe
%5 Rasheed
%3 Paul Pierce
%3 Nate Robinson

Celtics'ten 3 kişinin %70 oy topladığının altını çiziyorum. Pek sempatik(!) bir takım olduklarını bu şekilde kanıtlanmış oldu adeta. Benim herhangi bir alıp veremediğim yoktur Celtics ile, onu da ek not olarak düşeyim...

Son olarak da NBA'in trash-talk'un efsaneleri Michael Jordan, Gary Payton, Charles Barkley üçlüsünü analım.

Wizards'dan Korkulur

Dün gece izlerken "Eyvah yine mi?" dedim bir pozisyonda. Çünkü daha henüz 1-1.5 ay kadar önce abuk bir pozisyonda burnu kırılan Villanueva'ya Haywood istemeden de olsa bir dirsek çaktı. Pistons'ın uzun forveti yerde kaldı. Ancak sonrada maskeyle geri döndü oyuna ve 11 sayı üreterek maçı kazandırdı. Seviyorum bu adamı ben. Daha önce burnun kırılmış, sert bir darbe alıyorsun ve maskeyi takıp, dönüp takımına maçı kazandırıyorsun.

Başlığa dönecek olursak, birkaç maç evvel Blatche perdeleme yaparken Vince Carter'ın omuzundan sakatlanmasına neden olmuştu. Şimdi de Haywood rakibini sakatladı. Wizards'ın karşısına çıkacak takımlar dikkatli olsalar iyi ederler. Bu arada Villanueva'nın burnu yeniden kırılmadı herhalde, çünkü demin maç raporuna baktım hiç bahsedilmemiş bile. Maskeli resmi de aşağıda:

12 Ocak Programı

13 Ocak Çarşamba 02:00 / Detroit Pistons - Washington Wizards
13 Ocak Çarşamba 02:00 / Houston Rockets - Charlotte Bobcats
13 Ocak Çarşamba 03:00 / Los Angeles Clippers - Memphis Grizzlies
13 Ocak Çarşamba 03:30 / Los Angeles Lakers - San Antonio Spurs

13 Ocak Çarşamba 05:00 (NBA TV) / Orlando Magic - Sacramento Kings

Bu post'u pek kaale almanıza gerek yok. Dün gece yazacak vaktim yoktu, arşivde eksik kalmasın diye dünkü programı bugün koyuyorum.

Gelme NBA'e Rubio


Link

Kal İspanya'da, seni yılda sınırlı sayıda izlediğim Barça maçlarında gördüğüm bile fazla gelir. Daha üzerine Avrupa ve Dünya Şampiyonları, Olimpiyatlar var. Of of... Bu ne be?

Not: Tamamen videoya bir atıftır efendim.

12 Ocak 2010 Salı

Günün En İyileri - 11 Ocak (Hedo'dan Günün Asisti)


Link

Hedo'nun pası sezonun en iyi paslarından biri kesinlikle. İnanılmaz... Düşünülmüş, çalışılmış bir hareket de değil, anlık bir karar. DeRozan'ı gördüğü anda topu ya öyle atacak ya da pozisyon kaçacak ama Hedo bu çok çok zor pası başarıyla atıyor. Kesinlikle günün 1 numarasına girmeliydi. Üçlük çizgisinin dışından kaç tane bel altı asist görüyoruz zaten? Hatta ben düşündüm ve açıkçası aklıma gelmedi... Gecenin zaten 1 numarası olmalıymış ama sene sonunda da yılın en iyi 10 asistine girmesini bekliyorum. O kadar güzel bence.

Collison - Westbrook ikilisinin yaptığı oyunu da pek sık görmüyoruz. İlginç ve güzel bir pozisyon.

LeBron'un bloğunda top inişte. Sayı olması lazım.

Carlos Boozer'ınki de bir hayli etkileyici. Kamyon sağa sinyal veriyor sonra vazgeçip dümdüz gitme kararı alıyor. Sonuç hastanelik olan Haslem.

11 Ocak'tan Notlar

Günün hayvan performansları:
Troy Murphy azmış resmen. 8'de 5 üçlük ve 12'de 7 toplam isabetle 20 sayı atıp, 16 ribaund almış. Ayrıca 2 de blok koymuş. Raptors'ı 105-101 yenmişler.

Philly'i son 3 maçtır sırtında taşıyan Iggy dün de 18 sayı, 5 ribaund, 8 asist, 4 top çalma...

Joe Johnson'ın son Orlando maçında dirseği ağrıyordu ve çok kötü oynamıştı. Bu sefer Boston'a karşı coşmuş deplasmanda 25'te 14 saha içi, 7'de 5 üçlük ile 36 sayı ve sadece 1 top kaybı. Asisti de 1 de kalmış ama yine de galibiyette başroldeymiş.

Steve Nash 30 sayı, 7 ribaund ve 11 asist. Hem de %66 saha içi isabetiyle. 7 de top kaybı yapmış ama hoş görüyoruz bunu tabii ki maçı kazandıkları için.

Kevin Durant 14'de 8 saha içi ve 16'da 3 isabetle oynamış Knicks'e karşı. Zaten rahat kazanmışlar.

Rose ile Deng'e de kısaca yer verelim. Biri 22 sayı 9 asist, diğeri 27 sayı 6 ribaund ile ve toplamda 31'de 24 isabet. Gordon ve Prince'siz Pistons'ı evire çevire yenmişler.

Yeter artık LeBron James. 37 sayı, 8 ribaund, 11 asist, 2 top çalma ve 4 blok. Ne yapıyorsun ya? Zaten insan değilsin, azman birşeysin de bu nedir? 12/23 saha içi ve 12/14 serbest atış isabetleri de cabası.

Takımı baltalayanlar:
David Lee uzun süredir hayvan takılırken, değişiklik olsun diye buraya gelmek istemiş. Kırmadık koyduk. Bir pivotun 18'de 5 ile oynamasını ben anlamıyorum ya. 13 ribaundu ve 4 asisti var ama yanında 3 de top kaybı var...

Brandon Jennings artık fix burada. Yine 18'de 5 isabet. Yanında 8 asisti var ama farketmez. Şu adam ilk aydaki performansının ışıltılarını vermedikçe biraz önyargılı yaklaşacağım gibi duruyor.

Don Nelson... Bir koç fark 3 iken, 6 saniye kala top kendilerine geçtiğinde nasıl mola almaz? Don Nelson işte. Deli. Şaka falan değil hakkaten bu adamı beyni bir değişik çalışıyor...

Chris Duhon 8'de 0 isabetle destan yazmış...

Bizimkiler:
Hedo da sadece 9'da 2 isabette kalmış ve 3 asist yapabilmiş. Rolünden memnun olmadığını açıklamıştı daha yeni...

Ersan dakikalarını Warrick'e kaybetmiş gibi gözüküyor maalesef.

Boşa kürek çekenler:
Corey Brewer arada sırada yaptığı gibi yine bir coşup potansiyelini göstermiş bizlere. 25 sayı, 7 ribaund, 4 asist, 2 top çalma ve 2 blok ile. Ama yine de yenilmişler. Carmelo'nun da döndüğü Denver'a karşı Wolves'un kazanması zaten mucize olurdu herhalde...

Maggette son zamanlarda oldukça formda. Yine 32 sayı üretmiş, hem de 14'de 7 saha içi ve 18'de 17 serbest atış ile. 7 ribaund ve 3 asisti de var ayrıca. Bol bol pivot ve uzun forvet oynamış hem de anladığım kadarıyla. Hasta bu Don Nelson

Heat-Jazz:
Wade sakatlanmış, gitmiş tedavi görmüş sonra geri dönmüş ama toplam 12 şut kullanmış sadece. Kısacası gerçek Wade sahada değilmiş. Miami'nin de zaten yaklaşık olarak bir Wadespor olduğunu düşünürsek yenilmeleri çok normal. Tabii Jazz da çok formda, haklarını yemeyelim. Mehmet de 5 blok koyarak kariyer rekorunu egale etmiş. Baya şaşırdım istatistiklere bakarken.