BIY AD

24 Temmuz 2010 Cumartesi

Wade Jimmy Kimmel Live'da (LeBron'a Mesaj)

2-3 gün önce katılmıştı Wade programa, internette okumuştum ama arada unutmuşum. Demin karşıma çıktı dolanırken öyle internette. Kimmel'ın Knicks ısrarı ve Wade'in "O topa girmem" tepkisi güldürürken, ikinci videonun ortalarında Kimmel'ın sorduğu soruya Wade'in cevabı bir hayli şaşırttı ve biraz da mesaj niteliğindeydi:

Kimmel - LeBron Cleveland'da kalsa ve salary cap'leri boş olsa, Bosh da oraya gitse. Sen de onların yanına Cleveland'a gider miydin?
Wade - Hayır

"Başkasının çöplüğüne gitmem" demiş yani kısacası. Son günlerde Michael Jordan, Larry Bird ve Magic Johnson'ın eleştirdiği LeBron'un Miami'ye katılma kararını, kendisinin vermeyeceğini söylemiş. Belki de içinde ufak çaplı fırtınalar kopan LeBron, bu cevabı duyduğunda tepkisi ne olmuştur acaba? Sırf bunu düşünerek "Giderdim" demesi daha iyi olabilirdi belki de. Çünkü Wade'in cevabı hafiften bir çekişme yaratabilir LeBron'la arasında. Kimmel maden bulmuşken deşse biraz, çok ilginç şeyler çıkabilirdi ortaya.


Link


Link

Oldu da Bitti Maşallah

Şaşırtıcı bir gelişme oldu bu. Aslında hepimiz playoffların bitiminden hemen sonra bu haberi almayı bekliyorduk; fakat Kobe sezon bitiminden sonra birden 2010 Dünya Kupası’nı izlemek üzere Güney Afrika’ya attı kendini. Haliyle olağanüstü bir yaz piyasası hâkimken biz de hiç merak etmedik süper yıldızın ameliyatını.

Hafta içinde Kobe, bu sezon canını çokça sıkan sağ dizinden ameliyatını olmuş bile. Böyle sessiz sedasız olunca alıştıramadım kendimi. Malum artık NBA’de “The Decision” gibi heyecan verici aktivitelere çok alıştığımızdan, Kobe’den de bir “The Surgery” bekliyordum.

Şaka bir yana süper yıldızın ameliyatını oldu bitti ile geçiştirmesi çok olgun bir hareket bana göre. Oysa ki hiç de kenara atılacak bir olay değil bu basketbol gündeminde; fakat biz sadece “Aaa! Ameliyat bitmiş bile!” diyebildik. Zaten bu ara saman altından çok su yürüttü kendisi. Barnes’ın takıma gelmesi ve Fisher’ın takımda kalması için verdiği uğraş sadece iki örnek. Neyse tekrar geçmiş olsun diyelim ve takımının hazırlık kampına yetişeceğini hatırlatalım süper yıldızın.

NOT: Parmağındaki sorun hakkında şu ana kadar bir açıklama yok Lakers yönetiminden. Bir bakarsınız onu da aradan çıkartır belki.

23 Temmuz 2010 Cuma

Kaptan Jack’in Evine Saldırı

Geçtiğimiz çarşamba gecesi 3 silahlı soyguncu Stephen Jackson’ın evine girmiş. Jackson Texas’ta bir basketbol kampındayken gerçekleşmiş bu olay. Soyguncular, Jackson’ın eşi Renata’nın kafasına silah dayamış ve kendisini banyoya kilitlemişler. Ardından evdeki mücevherleri ve 2 silahı çalmışlar.

Öncelikle büyük geçmiş olsun Jackson’a da soygunculara da. Vakti zamanında barda kavga ettiği birine silahla saldırıp ateş açan, Detroit kavgasında başrol oyuncularından biri olan ve saha içindeki hareketleriyle zihinsel açıdan çok da sağlıklı olmadığını apaçık belli eden Stephen Jackson olay anında evde olsa neler olurdu tahmin etmesi bile ürkütücü. Avradı manevi zarar gören, silahı elinden alınan Jackson'ın elinde sadece atı kalmış oldu böylece. Önümüzdeki günlerde konuyla ilgili başka gelişmeler de olabilir Allah korusun, söz konusu Jackson olunca insan ister istemez şüphe ediyor.

Keskin Nişancı Lakers

Steve Blake'i aldıklarında tam nokta atışı olduğuna değinmiştik blog'da. Playofflar'ın son 10 maçında bir başka oynasa da, gitgide ağırlaşan ve yaşlanan Fisher yerine harika bir oyun kurucu almıştı Lakers ucuza. Şimdi de Barnes ile Ratliff'i aldılar. İki oyuncunun da kontratı açıklanmadı ama zaten 1-2 gün içinde çıkar ortaya. Bunu da anlamıyorum gerçekten, 1-2 gün sonra herkesin bileceği şeyi niye açıklamıyorsun? Hadi Spurs belki açık açık "Richard Jefferson'a 40 milyon dolar verdik" demekten utanmıştır(!) ondan basına bildirmemiştir de, Lakers niye bildirmiyor. Bunun mantıklı bir açıklamasını bilen varsa yazarsa sevinirim.

Barnes'ın Blake'e verilen MLE kontratının geri kalanıyla, yani sözleşme 2 senelik olduğuna göre, 3.5 milyon dolara ikna edildiğini düşünüyorum. Zaten daha fazla para veremez Lakers, opsiyonu yok başka. Barnes Magic'ten 3 milyon dolara yakın bir parayı reddetmişti ama Lakers ile 2 senelik 3.5'a anlaşmış ilginç. Aslında bir anlamda ayrılmak istiyormuş herhalde. Başka bir açıklama getirmek zor. Ama kariyeri boyunca gösterdiği performansın karşılığını kontrat ve para bazında alamayan Barnes'ı (özellikle Warriors ve sonrası) para yerine şampiyonluğa oynayan bir takımı tercih ettiği için takdir ediyorum. Cavaliers iki sende 7 milyon veriyordu yanılmıyorsam. Barnes, aşırı zayıf olan Lakers bench'ine bir derinlik kazandırırken aynı zamanda Artest'in yapamadığı birşeyi üstlenecek: Önemli şutör guard'ları kilitlemek. Artest belki eskiden bunu yapabiliyordu ama artık iyice ayakları ağırlaştı 2 numaraya göre. Kobe de geçtiğimiz sezon neredeyse hiç göstermedi savunma yönünü. Zaten hücumda o kadar kendini zorlarken, savunmada da yorulması artık onu zorluyor diyebiliriz. Kısacası Barnes oldukça ucuza bir başka nokta atışı Lakers adına. Belki şutuna asla güvenemezsiniz ama parkede kanının son damlasına kadar savaşacağına, kavga edeceğine dair hiçbir zaman şüpheniz olmaz. Kavga demişken, Kobe'nin düşmanlarından Bell'i ikna edememesi üzerine Barnes'a telefon ettiğini düşünmeye başladım. Ne alaka diyenlere Kobe ile Barnes'ın kavgasını hatırlatayım, daha doğrusu Barnes'ın hasta ruhluluğunu. LeBron-Wade-Bosh'u alan Heat'e karşı her yol mübah olsa gerek =) Barnes hakkında Magic'e gittiğinde geçtiğimiz sezon birşeyler karalamıştım, oyuncu hakkında daha iyi bir fikir edinmek için bir bakabilirsiniz.

Barnes elbette daha önemli burada ama Ratliff'i de yabana atmamak lazım. 8-10 dakikalığına kenardan gelip, içeri giren rakip kısalara karşı boyalı alanda bir tehdit oluşturup, savunmada caydırıcılık sağlayabilir. En azından Bobcats'de bunu bir ölçüde yaptı ama tabii oradaki gibi 20 dakika oynaması falan sözkonusu değil. Muhtemelen 1 milyon dolar civarına anlaşmıştır ve bu paranın hakkını verecektir. Zaten "bench'i poposuyla ısıtsın" diye aldığınız herhangi bir uzuna 2 milyon dolar vermeniz gerekiyor normalde, o yüzden iyi bir anlaşma Lakers açısından.

Big Ben 2 Yıl Daha Detroit’te

2 yıl $4M civarında sözleşme yenilendi Wallace’la. Son 10 yılın en hak edilen şampiyonluğunun ardından gemiyi ilk terk eden olmuştu kendisi. Biraz da şampiyonluğa ulaşmış kadroda bulunmasının çekiciliğiyle 4 yıl 60 milyon dolara Chicago’nun yolunu tuttu (Burada hatırlatalım sadece para için gitti Pistons'dan. Ayrıca Gasol'ü almayan ama 'kazma' ve yaşlı bir adama o kadar parayı veren Bulls'la da hala dalga geçerim bu konuda / Can). Sonrasında kısa süreli bir Cleveland ardından daha da kısa süreli, ölü sezonda 15-20 günlük bir Phoenix macerası yaşamıştı. Fakat para için ayrıldığı ve kapı kapı dolaştığı bu yerlerde o küçük ama sıcak, pembe panjurlu olmasa da herkesin birbirine sevgiyle bağlı olduğu evinin ne huzurunu ne de mutluluğunu bulabildi. Seneler sonra eski evine dönüş yaptığında ise Türk filmlerinden hatırlayacağınız üzere hiçbir şey bıraktığı gibi değildi. Ah Müjgan ahhh… Hem kendisi yaşından ötürü eski formunun çok uzağındaydı, hem de Detroit gidenlerin yerini gelenlerle dolduramamış ve eldekilerin sağlık sorunlarıyla kolu kanadı kırık kalmıştı.

Epeydir göz önünde bulunmadığından dolayı düşünmüyordum, bu postu yazarken aklıma geldi tekrardan. Hangi akla hizmet bu kadar para verilir Ben Wallace gibi bir adama halen bir anlam veremiyorum. Bir zamanlar ligin en iyi pota altı savunmacısı olduğu su götürmez gerçek, ancak en iyi dönemlerinde dahi, hücumdayken karşısında ben dursam bile efektifliği artmayacak bir oyuncu.

Muhtemelen Greg Monroe’nun arkasında, benchten gelerek katkı sağlamaya çalışacak takımına. Bu yaşından sonra, takımın halini de göz önünde bulundurunca pek bir beklentim yok ne Detroit’ten ne Wallace’dan. Ama kariyerine burada son verecek olması -muhtemelen böyle olacak- mutluluk verici olacaktır her iki taraf adına da.

İspanya'nın Kadrosu

En büyük kozları Pau Gasol yok ama geri kalan herkes duruyor:

Fernando San Emeterio, Fran Vazquez, Sergio Llull, Víctor Claver, Ricky Rubio, Marc Gasol, Alex Mumbru, Rudy Fernandez, Jose Manuel Calderon, Felipe Reyes, Jorge Garbajosa, Juan Carlos Navarro, Carlos Suarez, Rafa Martinez, Pablo Aguilar.

15 kişilik kadro 12'ye inerken herhalde sonda yazdığım 3'lü elenecek. Geri kalanların tecrübesine, yeteneğine bir laf edilemez. Belki büyük Gasol yok ama küçüğü de önemli bir pivot, bu unutulmamalı ve her geçen gün kendisini geliştiriyor. Kısacası taş gibi takım geliyor Pau'nun yokluğuna rağmen. Fotoğrafı bilmeyenlere de hemen ufak bir açıklama yapayım: Pekin'de düzenlenen 2008 Olimpiyatları öncesi İspanya takımının şirinlik, sempatiklik adına çektirdiği bir fotoğraf. Tabii ırkçı bir yaklaşım olduğu iddiasıyla Çinliler tepki göstermişti. İspanyollar da "biz çok masum bir şekilde, sempatik bir fotoğraf çektirmiştik sadece" diye kendilerini korumuşlardı. İçlerinden biri de çıkıp "Yahu yanlış anlayabilirler" dememişti yani fotoğraf çekiminde. Hoş bana göre de sempatik ve bunu ırkçılığa çekmekte bir anlam bulmuyorum. Ama tabii İspanya milli takımı böyle tepkilerin geleceğini düşünmeliydi önceden.

Neyse, son dünya şampiyonu ünvanını korumak için geliyorlar ve bunu başaracak güçleri kesinlikle var. Ah bir de şu kaliteli takım kendini her pozisyonda yere atıp faul almaya çalışmasa, bütün dünya tarafından çok daha fazla sevilecek. Ama tabii o imkansız, kanlarında var...

A.B.D. Milli Takım Fotoğrafı

Bakıyorum bakıyorum, şampiyon olacak bir kadroymuş gibi gözükmüyor gözüme. Daha dün açıklanan İspanya kadrosu bu Amerika'yı bir hayli zorlar bence. Dediğim gibi Amerika'nın harika savunma yapıp bol bol koşması lazım, set hücumlarında tıkanıp kalmalarını bekliyorum ben. Ayrıca fotoğrafı büyütüp bakarsanız, alt sıradakilerin kafaları sanki photoshop'la oturtulmuş gibi, özellikle Chandler bir garip çıkmış.

Bu arada kesin kadro bu değil, sadece bir araya gelip fotoğraf çektirmişler. Halen aday kadro bu, 12'ye düşecek daha.

Spurs'den Jefferson'a Garip Kontrat

Richard Jefferson serbest oyuncu piyasası başlamadan bir saat kadar önce kontratındaki 15 milyon dolarlık son sene opsiyonunu kullanmadığını açıkladığında herkes çok şaşırmıştı. Hatta Jefferson'ın, deli olduğu konusunda fikir birliği vardı çok büyük çoğunluğun. Ne de olsa Spurs'ün beklentileri açısından hayal kırıklığı yaratan hatta pek çok kişiye göre rezalet bir sezon geçirmişti. 15 milyon dolardan vazgeçip nasıl bir kontrat almayı planlıyordu ki? Meğerse ne çakal, ne şeytan bir oyuncuymuş Jefferson. Resmen geleceği görüp kararını vermiş. Niye mi? Spurs ona 4 yıllığına tam 39 milyon dolar verdi de ondan. Diyecek birşey bulamıyorum. Tamam belki lüks vergisi nedeniyle 8 milyon dolar civarı bir paradan kurtarmış olabilir Spurs, Jefferson'ın opsiyonunu kullanmamasıyla ama bunu "Gel biz sana o zaman 40 milyon ödeyelim" diyerek mi ödüllendirdiler yani?

Hep yaptıkları mantıklı işler nedeniyle övdüğümüz Spurs yönetiminden bu sefer akıllara sığmayan bir kontrat geldi. Gerçi geçen yaz da Spurs'ün yaptığı hamleler bir sürü otorite tarafından beğenilmişti, sonuç hüsran oldu. Bakarsınız bu sefer de çılgın bir şekilde eleştirilecek olan bu kontrat güzel bir meyve verir. Yok canım ben de inanmadım yazarken... Geçen sezonki Jefferson'a yıllık 10 milyon dolar? Oyununun %90'ını atletik yeteneklerine borçlu olan ve 30 yaşındaki bir adama 4 yıllık 40 milyon dolar değerinde kontrat? İki sezon sonra Jefferson şimdikinin yarısı kadar zıpladığında ve ayakları yavaşladığında ne olacak?

Jefferson'ın bu kontratı alacağını öngördüğü gibi, Popovich ile Buford da Jefferson'ın gelecek sezon %40 ile üçlük atacağını görmüş olmalılar. Kariyeri boyunca set şutörü olmak hariç herşeyi yapan bir adamın tek ümit veren yanı Bucks'da geçirdiği sezon... Başka türlü Spurs hücumuna oturması pek mümkün gözükmüyor. Parker, Ginobili ve Duncan'dan pek fazla kullanacak top kalmıyor Jefferson'a. Bire bir oynaması için kalan 3-5 pozisyonda da zaman da Richard Jefferson, 30'una geldiği için eskisi gibi adamını geçemiyor. Bu yeteneği fundamental'ı yerine tamamen atletik yeteneğine bağlı olduğu için, geri gelecek gibi de gözükmüyor.

Bence Spurs'ün uzun süredir verdiği en kötü kararlardan biri. Scola'ya 2-3 milyon vermemek için bedavaya Rockets'a göndermelerini de hala unutmuş değilim.

22 Temmuz 2010 Perşembe

65 Dolara NBA Tarihinden Bir Parça

Ben demiyorum bunu. Rudy Gay'in haketmek adına hiçbir şey yapmadığı maksimum kontratını imzalarken kulandığı kalemi açık arttırmaya çıkarmışlar. Memphis Grizzlies diyor: "Grizzlies ve NBA tarihinden bir parça". O yüzden zaten 50 dolar ile başlamış ancak 10 gündür yürürlükte olmasına rağmen sadece iki kişi arttırmış ve 65 dolara çıkmış kalem. NBA tarihinin en az hakedilmiş maksimum kontratlarından birine imza atılan kalemi 65 dolara alabilirsiniz kısacası. Benden söylemesi. Bu arada kalemin üzerinde Rudy Gay'in de imzası var ama bence kalemin o saçma sapan kontratla temas temesi daha büyük önem taşıyor. Açık arttırma sayfası için tık.

Bu arada bu tarz ateş püskürür moddaki yazılar genellikle geyik modunda algılanmalı efendim. Abartı katıyorum bol bol. Bazen full ciddiye alınıyor da o bakımdan hatırlatayım dedim.

Bulls Yedek Guard'ını Buldu

Don Nelson’ın Warriors rotasyonuna D-League’den bulup kattığı oyuncular silsilesinin ilk halkasıydı yanılmıyorsam C.J. Watson. Önce 10 günlük kontratlarla takıma katıldı, kendini ispatlayınca da rotasyonun önemli parçalarından biri haline gelip benchten hatırı sayılır katkılar yaptı iki buçuk sene boyunca. Ancak Warriors'ın garip yeniden yapılanma sürecinde ona para verilmek istenmedi. Chicago Bulls da 2011 Draft'ı ikinci tur seçim hakkı karşılığında kadrosuna kattı Watson'ı. 3 yılda 10 milyon dolara yakın kazanacak kendisi ancak son senenin opsiyonu Bulls'un elinde. Güzel bir seçim bana göre. Gerçi söz konusu Golden State olunca, Watson'ın yaptığı işlerin değeri biraz azalıyor haliyle. Ancak kariyer sayı rekorunu kırdığı Sacramento maçını izleyenler hatırlayacaktır üç çeyrekte 30 küsür sayı atabilecek bir adam kendisi.

Tam ihtiyacı duydukları pozisyona eldeki imkanlar dahilinde gayet güzel bir hamle yapmış oldu böylece Bulls. Redick olmadı ama onun değişik bir versiyonunu çok daha ucuza kaptılar. Üstelik bir oyun kurucu olarak Rose'u da 10 dakika civarında destekleyecektir Hinrich'in yokluğunda. Ayrıca şut özürlü Brewer'ın arkasında da görev yapabilir. Bir anlamda Warriors’taki rolü devam edecek. Geçtiğimiz sezon maç içerisinde bench oyuncularının oyuna girmesiyle skor gücünün çok kısıtlandığını görmüştük Bulls’da. Murray bu konuda elinden geleni yapsa da pek yeterli olamıyordu tek başına. Watson-Korver ikilisi bu derde deva olacaktır. Özellikle Watson, çünkü takıma bir enerji getiriyor oyunuyla... Korver ve Brewer'ın aksine başkalarının kendine pozisyon hazırlamasına ihtiyaç duymadan, yeri gelir şut atar, yeri gelir içeri penetre eder, kendi pozisyonunu yaratıp skora gider. Gerçi üçlük tehdidi, alınamayan Redick ile kıyaslandığında zayıf kalıyor ama genele bakıldığında vasat diyebiliriz. Savunması daha çok top çalma odaklı olsa da cüssesinin yarattığı dezavantajı ayak çabukluğuyla en aza indirebilir. Ayrıca Warriors’tan ayrıldığını hızlı bir şekilde idrak edip gayret gösterirse bu konuda da sıkıntıyı bertaraf edecektir. Doğuda zirveye giden yolda doğru bir parçayı eklediler takıma bana göre. Tabii artık doğunun bir kabadayısı var, o yüzden zirve Bulls için biraz hayal gibi.

Thunder Durant'le Büyüyecek

Yapılan transferlerin bir kısmını yoğun gündemde yazmaya değer bulmadığımızdan, daha büyük bir kısmını ise fırsat bulamadığımızdan ötürü bir türlü blogda değerlendiremedik. LeBron’un kararıydı, Heat’in üçlüsüydü, Amar’e, Boozer, Dünya Şampiyonası derken dün ne yazacağımızı konuştuğumuzda Can’ın, "Durant’i yaz istersen" demesiyle hatırladım Durant’in Thunder’la sözleşme yenilediğini ve sanki biraz da kendisine haksızlık etmişiz gibi hissettim. Sessiz, sakin, mülayim olup çok medyatik olmayınca böyle oluyor demek…

Durant 5 yıllık maksimum kontrat imzaladı takımı Thunder’la ve 85 milyon civarında bir para alacak. Anasının ak sütü gibi helal olsun alacağı para. Geçtiğimiz sezon sayı kralı olmasa bile süperstar seviyesine çıktığını oynadığı oyunla ispat etmişti. Hatta öyle ki, herkes Billups ve Amar’e’nin bulunduğu milli takımın Durant üzerine kurulduğunu söylüyordu haberlerde, internet sitelerinde, dost sohbetlerinde ve bilumum kıraathanelerde.

Durant gerek yaşı, gerek oyunu, gerekse karakteriyle -efendiliği, mütevazılıği vs- üzerine takım kurulabilecek en uygun isimlerden biri belki de ligde. Bu açıdan çok şanslı Oklahoma City organizasyonu 3 sene önceki draftte ilk değil de ikinci sıra seçme hakkını kazandıkları için. Thunder’ın Durant’in yanı sıra Sam Presti’nin de yerinde hamleleriyle ne kadar yol kat ettiği ortada. Önümüzdeki sezon için yine Sam Presti’nin harika manevrasıyla Cole Aldrich’i de takıma kattılar ve soru işaretlerine en açık bölge olan 5 numara pozisyonuna da oldukça yerinde bir takviye yaptılar. Bu sene de büyük bir kesmin sempatisini kazanacaklarını ve en az geçen seneki kadar ses getireceklerini düşünüyorum, hem artık daha tecrübeliler. Batının yaşlanan devlerinin korkmak için gayet makul bir sebepleri var…

Bu yazın en fazla hakedilmiş kontratı herhalde. Ayrıca asla bir LeBron veya point forward modunda asist yapamayacak, oyun kuramayacak olsa da Durant'ın acilen oyun alanı görüşünü geliştirmesi lazım. Çok da iyi dış şut atmadığı bir sezon, 30 sayıya ulaştı. Üst üste kaç maç 25 sayı ve üzerinde attı... Ben seri daha 8 iken saymaya başlamıştım, 29'da sona ermişti. Muhteşemdi gerçekten izlemesi. Bir de yukarıda belittiğim gibi arkadaşlarını görebilse sıkıştığı pozisyonlarda. Hatta daha doğrusu sıkışmadan önce topu doğru arkadaşına aktarabilse takım halinde daha da yukarı çıkacaklar. Tabii bir de ben Green'in bu takımdan gitmesi gerektiğine inanıyorum acilen, bildiğimiz balon. Örneğin yerine bu sezon Boozer'ı almış olsalar, amanın aman. Aldrich/Ibaka'nın yanında Boozer ne giderdi... Westbrook ve Durant ile çok tehlikeli olurlardı. Tabii ki hala taş gibi takımlar, ben de çok beğeniyorum ama bu yapıyla Batı finaline ulaşabilirler mi bilmiyorum. Durant daha da sapıtırsa ayrı tabii. / Can

Bu Takımın Lideri Kim?

Sports Illustrated'ın kapak fotoğrafında, Wade'in ortada durması ve LeBron'un Mona Lisa tadındaki gülümsemesi dikkat çekmişti. Şimdi Miami Heat'in bilet satışları için sitesine koyduğu fotoğrafa bakıyoruz, bu sefer Bosh ortada. Tabii onun, önem sırasında diğer ikilinin arkasında yer aldığını kendisi dahil herkes biliyor. Belki de her fotoğraf çekiminde sırayla biri geçiyordur ortaya, böyle bir adil düzen sağlamışlardır =)

Bu arada bitmiş Miami Heat'in evinde oynayacağı maçlar için biletler 8 Temmuz'da daha LeBron kararını açıklamadan tükenmiş gibiydi yanılmıyorsam. Şu anda hiç kalmadığını söylememe gerek yok herhalde. Koltuk başına 100 dolar ödeyerek, yedek listeye dahil olma şansı var Heat taraftarlarının sadece.

Ne Yapsak Bunları?

Soru bir Raptors muhabirine ait. İki oyuncu da takımdan ayrılınca, ofiste öyle anlamsız bir şekilde kalakalmış iki koca kafalı biblo. Bosh'u hadi belki atmaya kıyamazlar da, Hedo'yu paramparça etmek istiyordur pek çok Torontolu. Bari bize yollasalar anı olarak dursa. Raptors düzgün bir takım kurana kadar bu tarz konularla ilgilenmesi gerekebilir muhabirlerin valla. O da zor gözüküyor, Colangelo iyice sapıtıp elinde olmayan haklarla kontrat dağıtmaya falan çalışıyordu en son. Kolay gelsin Torontolular'a önümüzdeki birkaç sezon.

21 Temmuz 2010 Çarşamba

David Lee Dünya Şampiyonası'nı Kaçırıyor

David Lee dün yapılan Amerika milli takımı antrenmanında sağ elinin orta parmağından bir sakatlık geçirmiş ve kontroller için San Francisco'ya uçmuştu. Amare'nin gelmediğini duyururken, kısaca ona da yer vermiştim. Sorun ve sakatlığın teşhisi hakkında kesin bir bilgi olmasa da, şu kesin David Lee 4-6 hafta arasında basketboldan uzak kalacak ve bu da 2010 Dünya Şampiyonası'nı kaçıracağı anlamına geliyor.

Son birkaç senedir sakatlıklardan çok çeken Warriors'a hemen adapte olduğunu görüyoruz David Lee'nin. Ayrıca parmağını bir şutu bloklarken elini panyaya çarparak sakatladığını açıklamış Lee. Yahu zaten kariyerin boyunca kaç şut blokladın 10 mu? Ne diye artistlik yapıyorsun arkadaşım antrenmanda şut bloklayacağım diye? Bilmediğin, tecrübeli olmadığın işlere kalkışırsan olacağı bu. Neyse dalgayı bırakalım.

En son 3 sene önce yanılmıyorsam Caron Butler bir şutu bloklamaya çalışırken elini panyaya çok hızlı vurmuştu ve eli kırılmıştı. Tam aynı sakatlık olmasa da benzer sayılır, tabii Butler'ınki tamamen hırsından olmuştu, ne gerek var panyaya o hızla vurmaya değil mi? İlginç diye ek bilgi olarak verdim yoksa üstünde çok durulacak birşey değil.

2010 Dünya Şampiyonası'na kim mi geliyor David Lee yerine? Valla onu bilmiyorum da, son aldığım duyuma göre bütün ülkeler takımlarını çekmişler şampiyonadan, kimse gelmiyormuş. Toplar öyle oradan oraya sekecekmiş kendi kendilerine salonda... Yeter yahu bu nasıl birşey, 3-5 tane 'isim' yapmış oyuncu vardı, onlara da nazar değmeye başladı. Hoş Lee benim umrumda bile değildi ama yine de kadroda bulunan bir elemanın sakatlanması hoş değil.

Nate Robinson 2 Yıl Daha Celtics’te

Ray Allen’ın takımda kalmasıyla birlikte şampiyonluk yolunda tek atımlık kurşunu da kullandığını söylemiştik Celtics’in. Bizi doğrularcasına bir hamleyle Nate Robinson’ı da kadroda tuttular 2 yıl $9M karşılığında. Nate’in kontratı da 2 senelik, tıpkı Garnett, Allen, Rasheed ve Jermaine’in kontratı gibi. İleriye dönük hesaplarda Rondo - Dwight - Carmelo üçlüsü var anlaşılan.

Öncelikle kontratın süresi çok iyi. Geçen seneki uyuşmazlığın devam etmesi halinde bile çok sıkıntı çekmeyecek Celtics, en kötü ihtimalle 2 sene tahammül edecekler -hoş bazen bir maç bile tahammül etmesi zor oluyor ama... Tabii bazen playofflar'da Lakers'a karşı bile bir maç getirebiliyor size, öyle bir oyuncu Nate. Ayrıca ne kadar formsuz olursa olsun piyasada ama iyi ama kötü kendine bir talip bulabilecek oyuncudan bahsediyoruz, yani kötü gidişin devamı durumunda takas kapıları da sonuna kadar açık olacak Celtics adına. Bu açıdan sıkıntı yok. Verdikleri ücrete bakarsak; O da pek kötü gelmedi bana. Knicks’teki Nate olsa kesinlikle çok uygun bir ücret derdim. Ama geçen sene de şahit olduğumuz üzere yarı saha hücumunda ve temposuz oyunda performansı yarı yarıya düşen bir Nate için bile kelepir bir kontrat diyebiliriz. Sonuçta ne zaman ne yapacağı belli olmayan, yeri geldiğinde playoffta bile bir iki maçlığına takımın skor yükünü taşıyabilecek biri. Tek soru işaret Avery Bradley’in takıma katılacak olması. Bu gelişme sonucunda Robinson’ın zaten kısıtlı bulduğu dakikalar daha da kısalırsa işte o zaman kötü bir kontrat olmuş olur. Tüm bu şartlar göz önüne alındığında takımda tutmak denemeye değer bir hamle gibi geldi bana.

Brezilya'nın Aday Kadrosu

Dün gece açıklanmış, tabii yorgan döşek yatarken kolay olmuyor takip etmek:

Hattil Steps, Anderson Varejao, Nene, Tiago Splitter, Marcus Vieira, Guilherme Giovannoni, Jordan Burger, Marcelo Machado, Leandro Barbosa, Alex Garcia, Marcelo Huertas, Paul Boracini, Raul Neto Togni.

NTV Spor'dan okuyup "Maybyner Hilario da kim?" diye merak ettiyseniz, bildiğimiz sevdiğimiz Nene kendisi. Uzun süre sonra yeniden milli takımda. Daha önce de yazmıştım, Brezilya federasyonunun özellikle NBA oyuncularına karşı olan sert tavrı değişince, Nene de yeniden milli takıma katılacağını açıklamıştı. Böylece resmileşti Nene'nin geleceği. Valla şaka maka taş gibi takım Brezilya. Varejao, Nene, Splitter, Machado, Barbosa, Garcia ve Huertas. Daha ne olsun? Sürpriz beklediğim takımlardan biri haline geldiler Nene'nin de katılmasıyla, tabii kendilerine beslediğim sempati de (Varejao hariç) yorumumu etkiliyor olabilir. Başarıya ulaşmasalar bile güzel kadroyla geliyorlar, en izlenesi takımlardan biri benim gözümde.

Barnes’a Salary Cap Engeli

Dün gece twitter hesabı üzerinden Toronto ile anlaştığını ve önümüzdeki yıl Kanada ekibinde görev alacağını söyleyen Matt Barnes’ın yazdıkları en azından şimdilik uygulamaya geçemiyor. Sebebi Toronto’nun MLE’ın yaklaşık 4 milyon dolarını offer sheet ile Kleiza için kullanacak olması. Yani, Barnes'a önerebilecekleri senelik 2 milyon dolar civarında bir para kalıyor. Toronto kanadından da Barnes’ınkine benzer bir açıklama gelmişti. Hadi oyuncu takip etmez gideceği takımın salary durumunu da takım da mı fark etmez? GM, NBA kulüplerinde neden var? Böyle bir durum nasıl göz ardı edilir, anlaşılır gibi değil.

Tabi, durum böyle olunca yüksek ihtimalle Barnes-Kleiza ikilisinden birini tercih etmek zorunda kalacak Raptors. Şahsi fikrim her ikisinin de Toronto adına fena performans göstermeyeceği yönünde. İkisi de geçtiğimiz sezonu son derece iyi geçirdiler ve Toronto gibi lottery’ye oynaması beklenen bir takımda iş yapabilecek kapasitedeler. Ama bu oyuncuların takıma katılması Toronto’ya sınıf atlatır mı? Bence kesinlikle hayır. Önce Bosh’ın gidişi sonrası üzerine takım kurabilecekleri bir isim temin etmeleri lazım. Ed Davis bu iş için en uygun oyuncu gibi görünüyor, ama onun da birkaç seneye ihtiyacı var.

Amare ve Robin Lopez Dünya Şampiyonası'nda Yoklar

Öğleden sonra Amare'nin kontratının sigortasından kaynaklanan bir poblemden dolayı milli takımda forma giymesinin tehlikede olduğunu yazmıştım. Amare'nin sol dizinden yaşayacağı kariyerini tehdit edecek sakatlıklar sigorta tarafından karşılanmayacaktı. Böyle istisnai sigorta dışı kalan durumlarda NBA takımlara oyuncuları milli takıma göndermeme hakkını tanıyor. Knicks de bu hakkını kullandı.

Şampiyonada Amare'nin böyle bir sakatlık geçirme bir hayli düşük olsa da, gerçekleşirse Knicks'in bir hiç uğruna ödeyeceği miktar 100 milyon dolar. Dile kolay. Anlayışla karşılamak lazım. Hani lazım, lazım olmasına da, bir yıldız daha kaydı şampiyonadan. Hoş savunma yapmıyordu falan ama sonuçta Amerika'nın güvendiği önemli oyunculardan biriydi. Kalan uzun rotasyonuyla şampiyonluğa ulaşmaları çok zor gözüküyor...

Bir başka yıldız(!) Robin Lopez de, playofflar'ın büyük bölümünü kaçırmasına neden olan bel sakatlığı nedeniyle affını istemiş milli takımdan. Aslında bir sorunu, ağrısı vs yokmuş ama tedbirli davranmak istemiş Lopez. O gelmese de olur, daha yetenekli olan ikizi geliyor en azından.

Ayrıca David Lee de bugünkü antrenmanda sağ elindeki bir parmağından sakatlık geçirmiş. Henüz kesin bir bilgi yok ama parmağı çıkmış diye okudum 1-2 yerde. Kontrol için San Francisco'ya gitmiş. Daha ciddi birşey yoksa takıma dahil olacakmış tekrardan.

20 Temmuz 2010 Salı

Nowitzki Dünya Şampiyonası'nda Yok

2009 sonbaharında geleceğini açıklamıştı Nowitzki sözde. Almanya basketbol federasyonu da "Bize Wild Card verilirse Nowitzki gelecek, bundan şüpheniz olmasın" demişti. Almanya'ya Wild Card verildi. Ama Nowitzki kararından döndü. Türkiye'de forma giymeyecek Alman yıldız. Bir yıldır "Nowitzki varsa ben de varım" diye ortalıkta dolanan Kaman'ın da bu karar sonrasında gelmeyeceğini düşünüyorum turnuvaya.

Eee o zaman baştan "Nowitzki yok" deseydiniz ya kardeşim. Wild Card'ı Dominik Cumhuriyeti'ne vereydiler. Biz de FIBA Americas'da fırtınalar estiren takımı izleme şansını elde etseydik. Kim ne yapsın Nowitzki'siz Almanya'yı?

Tabii 2012 Olimpiyatları için eleme niteliği taşıyan Eurobasket 2011'de yerini alacakmış Nowitzki, bu turnuvayı biraz daha anlamsız bulmuş. Bu gidişle düzenlenen turnuvaların sıklığı gözden geçirilecek herhalde. Her sezonun ardından yazın milli takıma katılmak zorunda hisseden oyuncular (özellikle de NBA oyuncuları) bir süre sonra bu tempodan hem yoruluyorlar, hem de sıkılıyorlar. Arada bir yazı kendilerine ayırmak istiyorlar, sonra biz de yıldızsız turnuvalar izlemek zorunda kalıyoruz. Özellikle Eurobasket 2009 ve bizim düzenlediğimiz 2010 Dünya Şampiyonası çarpıcı örnekler olarak göze çarpıyor...

Amare'nin de Gelmesi Tehlikede

New York Knicks'in oyuncularıyla yaptığı kontratları sigortalayan şirket Amare'nin Dünya Şampiyonası'nda forma giymesiyle ilgili olarak sıkıntıları olduğunu dile getirmiş. Tabii Amare'nin geçen sezon geçirdiği göz ve 5 sezon önce geçirdiği diz ameliyatlarının bunda payı var. Sol dizi sigortaya dahil edilmiyor. Bu durumun çözülmesi için konuşmalar yapılacakmış ama ABD milli takımı bu sırada antrenmanlara başlamış.

Zaten en 'baba' yıldızlar gelmiyor. Şimdi de takımın Durant'la beraber iki büyük yıldızından biri olan Amare gelmiyor. Ama merak etmeyin, aday kadroya Amare'yi aratmayacak bir oyuncu eklenmiş: JaVale McGee. Dalga geçmiyorum gerçekten McGee de kadroda ama bunun Amare'nin ayrılığıyla alakası yok. Herhalde geleceğe yönelik bir yatırım olarak görüyorlar McGee'yi. Kendisini geliştirmesi halinde NBA'de ses getirebilecek bir isim McGee.

Paranın Ne Önemi Var, Mühim Olan …

Evet, mühim olan şampiyonluk. Heat kadrosu yavaş yavaş şekillenedursun kadrodaki isimlerin hemen hepsi şampiyonluk yolunda belli haklarından feragat ediyor, takımın daha iyi yapılanması adına maddi/manevi fedakarlıklarda bulunuyor. Bu uğurda şüphesiz en önemli ödün LeBron’dan geldi. Onun için çok da önemli olmayan maddi fedakarlık bir yana esas zararı manevi anlamda görebilir kendisi. Wade-Bosh ikilisi de takıma yeni isimlerin katılması adına ücretlerinde indirimle oynayacaklar Heat forması altında. Bu üçlünün aynı çatı altında buluşmasından dolayı egoları açısından da büyük özveride bulunduklarını söylemek gerek elbet. Takımın sembol isimlerinden Haslem de Dallas ve Denver’ın tekliflerini geri çevirip neredeyse yarı fiyatına Miami de kaldı. Ve son olarak James Jones… Onun da Spurs’un daha cazip teklifini reddedip Heat de devam kararı aldığı söyleniyor. Şampiyon olurlar, olamazlar bunu zaman gösterecek ama başarı yolunda doğru sinerjinin bu olduğuna şüphe yok.

Double Dunk

Summer League kapsamında 13 Temmuz’da oynanan Sacramento Kings-Los Angeles Lakers maçında basketbol sahalarında ender görebileceğimiz türden bir olaya rastlandı. Yanılmıyorsam Donte Greene’in kaçan topunu Whiteside-Landesberg ikilisi alley-oop ile tamamlıyor, ilgili video aşağıda. Hakikaten senkronizasyon da müthiş. Geçen aylarda bir yerde daha rastlamıştım bu tarz bir smaca ama şimdi hatırlayamadım. Uzun zamandır görmeye hasret kaldığımız bu hareketlerin modası Benjamin-Eric ikilisiyle başlayıp, Tsubasa-Misaki ikilisiyle devam etmişti. Bu tarz smaçların bir diğer özelliği de topun elips şeklini alması ve alev çıkartarak çemberin filesinden geçmesi…

Summer League (Las Vegas)

Hani ders yılı başlar, bütün ders notlarını mükemmel bir şekilde tutarsın, her şey yolunda gider. Ama günün birinde bir dersi kaçırırsın, sonraki günler yakalamaya çalışırsın ama başka derslerle uğraşmaktan bir türlü vakit kalmaz ona yetişmeye. Sonra o dersten soğumaya başlarsın yavaş yavaş ve bir daha hiç yakalayamazsın kaçırdığın o konuları. Finalde önünde iki seçenek kalır; İlki sağdan soldan kopya çekerek geçmeye çalışmak. İkincisi de benim şimdi yapacağım gibi boş kağıt vermek. Summer League’in Las Vegas ayağı tıpkı bu şekilde geçti benim için. Bir gün boşladık, sonra diğer postlara daldık, nihayetinde soğuduk ve yaz ligini hiç takip edemez olduk. Elbette birçok maçı izledim ama neredeyse hiçbirini değerlendirme yapacak kadar alıcı gözle değil. Açıkçası oyuncuları da dikkatle izlediğim 20-25 dakikalarla değerlendirmek istemiyorum. Bu sebeple biraz vizeme güvenerek (Summer Lig’in Orlando ayağı), biraz da affınıza sığınaraktan Las Vegas ayağının tepesinde yer alan oyuncuların istatistiklerini huzurlarınıza sunuyorum.



Ayrıca John Wall'un Most Outstanding Player, DeMarcus Cousins'in Rookie of the Month seçildiği Summer League 2010 Las Vegas'da All Tournament Team'de şu şekilde oluştu:

Sam Young (Memphis)
JaVale McGee (Washington)
Reggie Williams (Golden State)
DeMar DeRozan (Toronto)
JJ Hickson (Cleveland)
Ty Lawson (Denver)
Dominique Jones (Dallas)
Derrick Caracter (LA Lakers)
Larry Sanders (Milwaukee)
Gani Lawal (Phoenix)
Jermaine Taylor (Houston)
Alonzo Gee (San Antonio)

19 Temmuz 2010 Pazartesi

Chris Wallace Şaşırtmıyor

Hatırlayacağınız üzere bu seneki draftte 12. sıradan seçme hakkı bulunan Memphis Grizzlies Xavier Henry’de karar kılmıştı. Çaylaklar takımlarına yavaş yavaş katılmaya başladı ama Henry’de bir pürüz çıktı ve henüz anlaşma imzalamadı. Sorun şu: Takımlar oyunculara çaylak maaşı üzerinden %80 ile %120 arası bir artış teklif edebiliyorlar. Memphis de Henry’ye %100 önerdi ve Henry bu ücreti kabul etmedi. Durum böyle olunca sözleşme falan da imzalanamamış. Ayrıca Henry bu anlaşmazlık dolayısıyla yaz liginde forma giymeyi de reddetti. Yani Chris Wallace’ın yaptığı saçmalıklar bitmek bilmiyor. Demezler mi adama “Sen Rudy Gay’e maksimum kontrat verirken sorun olmuyor da, iş Henry’nin 3 kuruşluk maaşına gelince mi gözünü açıyorsun.” Hayır bir de bu %120 olayı, yazılı olmayan bir kural gibi birşey NBA'de. Hani maçın son hücumunda top maçı kazanmayı garantilemiş takımdaysa, o takım şut atmaz topu dolaştırarak süreyi eritir ya. Aynı mantık. Bir de dediğim gibi 3 kuruş birşey farkediyor takımlar için bu sadece. Ne zoru var Chris Wallace'ın acaba?

Sorun yalnızca bu da değil. Henry bence baştan yanlış bir seçimdi Memphis adına. Sen gidip en çok güvendiğin -ki bana göre Memphis’in geleceğini emanet etmesi gereken bir isim varsa o, kesinlikle Gay değil Mayo’dur- oyuncunla aynı mevkide olan bir adamı 12. sıradan seçiyorsun. Ve seçtiğin ismi benche mahkum ediyorsun. Draftin ilk günlerinde O.J. Mayo’nun oyun kurucu pozisyonuna çekilip böylece Henry için 2 numaraya yer açılacağı konuşuluyordu. Nitekim yaz liginde oyun kurucu oynadı Mayo. Savunmada hiçbir sorun yaşamadı, aksine ayak çabukluğuna size avantajını ekleyince hakikaten iyi bir 1 numara savunmacısı olabileceğinin sinyallerini verdi. Ancak hücumda durum o kadar da iç açıcı değildi. Mayo, topu yarı sahaya getiriyor ve daha sonra bildiğimiz şutör guard olarak hücumu tamamlıyordu, üstelik topu getirdiğinden dolayı ekstra yorulduğu için çok da etkili olamıyordu. En azından ilk birkaç maç itibariyle oyun kurucu oynamaya alışkın olmadığı net olarak göründü. Bu da Mayo’nun ligde alıştığımız gibi 2 numara olarak başlayacağını ve bu durumda Henry’nin de yedek soyunacağını gösterdi. Bu şartlar altında bel bağladıkları isim Mayo’nun yedeği olacağından ötürü sorgulanabilir bir seçimken şimdi bir de anlaşmanın sağlanamamış olması işi iyice çekilmez hale getiriyor. Bakalım Chris Wallace'ın bu muhteşem(!) hamleleri devam edecek mi...

Livingston Bobcats’te

Charlotte Bobcats, Felton’dan boşalan oyun kurucu pozisyonunu Shaun Livingston ile doldurma kararı aldı ve genç oyuncuyu 2 yıllığına $7M karşılığında renklerine kattı. Evet, kulağa tuhaf gelebilir ama piyasaya seneler önce çıkmış olan Livingston henüz 25 yaşında. Erken profesyonel olmasından mütevellit, sağlık sorunları nedeniyle epeydir göz önünde olmamasına rağmen kulaklarımız fazlasıyla aşina ismine. Hatta izlerken içinizin bir garip olacağı, kariyerini bitme noktasına getiren diz sakatlığını da verelim, tık.

Nereden nereye… 4. Sıradan seçilip, yeni Magic Johnson diye lanse edilen biriyken yaşadığı diz sakatlığından sonra “No Country for Injured Man” tadında bir kariyer… Clippers’ın qualifying offer teklif etmemesi, ardından Heat, Thunder, hatta D-League maceraları, 10 günlük kontratlar… Yaşadığı zor dönemleri Wizards anlaşmasıyla nihayetlendirip, artık sakatlık probleminin olmadığını ispat ederek basketbola tam anlamıyla geri dönüşü… Bobcats’e yararı olup olmayacağını birazdan değerlendireceğim. Ama peşinen söyleyim ben kendisinin çok başarılı olmasını canı gönülden istiyorum. Sakatlanan, istenmeyen oyuncuyu sahiplenme içgüdüsü belki de bu.

Bobcats gibi hücum gücü son derece kısıtlı bir takımda, atmaktan çok attırmak mantığında olan, paylaşımcı, geri planda kalmayı tercih eden bir Livingston muhtemelen işe yarayacaktır. Saha görüşü ve arkadaşlarına yarattığı şut imkanları takıma hücum anlamında derinlik katacaktır. Ayrıca son Washington macerasında takımın skor yükünü epey sırtlamıştı. Tabi burada durum biraz daha farklı olacak, hedeflerden ve oyuncu yapısından dolayı orası ayrı. Livingston kariyeri boyunca hiçbir zaman beklentileri tam anlamıyla karşılayabilen bir oyuncu olamadı. Bu durumun oluşmasında temel sebep draftte 4. sıradan seçilmesi ve Magic Johnson’a benzetilmesiydi elbette. Yoksa ligin iyi sayılabilecek, potansiyelli oyun kurucularındandı bir zamanlar. Ama artık beklentinin senelik 3,5 milyon doları karşılaması düzeyinde olacağından bu da bir artı yaratacaktır kendisine. En azından üzerinde çok büyük bir baskı olmayacak. Tüm bu saydığım sebeplerden dolayı, ben kendisinin bu kez başarabileceğine inanıyorum, en azından bu şekilde olmasını umuyorum.

Amare'den Veda ve Teşekkür Mektubu

Son zamanlarda mektuplar revaçta. Cavaliers'ın sahibi Dan Gilbert'ın rezaletinden sonra Amare'nin Phoenix'e yazdığı bu teşekkür mektubu ilaç gibi geldi.

MJ: Ben Asla Rakiplerimle Birlik Olmazdım

LeBron'un Miami'ye Wade ve Bosh'un yanına gitmesi konusununda Majesteleri'ne ne düşündüğünü sormuşlar. Cevabı net olmuş: "Asla Larry Bird ve Magic'i arayıp 'Haydi gelin beraber aynı takımda oynayalım' demezdim." Ancak sonra LeBron'un kararının kötü veya yanlış olmadığını ifade etmiş. Şu anda ortamın farklı olduğunu ve oyuncuların bunu yapma şansına sahip olduklarına değinmiş. Son olarak da "Yine de dürüst olmam gerekirse ben onları yenmeye çalışırdım" demiş.

Barkley de LeBron için "Asla Jordan olamayacak. Hatta Jordan'la beraber adı bile anılmayacak, istediği kadar şampiyonluk kazansın farketmez. Cleveland'da kalıp tek ve ana oyuncu olarak şampiyonluk kazanmaya çalışması daha itibarlı bir mücadele olurdu. Orada bir şampiyonluk kazansa ismi daha da büyüyecekti. Ama şimdi Miami'de istediği kadar kazansın, orası Wade'in evi".

Bana göre dedikleri belli bir seviyeye kadar doğru. Yani tabii ki LeBron'un şu noktadan sonra kazanacağı şampiyonluklar Cleveland'da kazanacaklarına göre çok daha düşük değere sahip olacak. Bu normal. Ama Cleveland'da kalsa yeteneksiz yönetim nedeniyle belki de kariyerini harcayacaktı. Bu göz ardı ediliyor. Bence de Nets, Clippers, Bulls veya Knicks'e gitse ve oralarda şampiyonluk kovalasa daha iyi olurdu kariyeri açısından. Sonuçta üst düzey 2 oyuncuyla beraber oynama kararını eleştirecek değilim, kendi seçimi. Ayrıca Wade'in evine gitse de, olası şampiyonluklarda daha çok payı olması halinde insanların fikirleri değişecektir bence. LeBron 28 sayı 8 asist ile MVP olurken, Wade ise 22 sayı 6 asistte kalırsa yavaş yavaş LeBron ön plana çıkmaya başlayacaktır. Bu dediğim sadece bir varsayım, "Böyle olacak" demiyorum ama açıkçası beklentim LeBron'un istatistiksel olarak Wade'in önüne geçmesi.

LeBron bilmiyor muydu Jordan kıyaslamalarında artık geride kalacağını Heat'e giderek? Elbette biliyordu ama o kazanma ihtimalini güçlendirmeyi tercih etti. Başka takımda şampiyonluk kazanması büyük çoğunluğu daha mutlu ederdi orası kesin. Ama kullandığı tercihte ayıp birşey yok.

18 Temmuz 2010 Pazar

Büyük Üçlünün Kapak Pozu

Bundan 15 gün önce LeBron'un herhangi bir pozda lider olarak gösterilen takım arkadaşının arkasında böyle bir fotoğrafa "Evet" diyeceğini söyleseler "Hadi canım sen de!" derdim. Meğerse yanlış tanımışız LeBron'u. Ha belki de bir ihtimal içi içini yiyordur ama öyle olsa zaten Heat'e de gitmezdi.

Miami'nin Wade'in çöplüğü olmasının yanında, pozla ilgili bir de şöyle bir detay var. LeBron ortada durduğu an, Wade ile Bosh ne tarafta dururlarsa dursunlar, boy sırasına geçmiş gibi bir izlenim oluyor. Ondan mantıklısı kısanın önde durması =)

Bonner Spurs İle Yeniledi

$16M karşılığında 4 yıl daha Spurs forması giyecek Matt Bonner. Normal şartlar altında başka bir takımdan alsa bu kontratı sesimi çıkarmazdım ama Spurs için lüks bir hamle kesinlikle. Bonner aslında pek sempatik bulmadığım bir oyuncudur ama hakkını da teslim etmek lazım. Kenardan gelip savunmada canını dişine takarak oynar, mücadele eder fiziği atletizmi elverdikçe. Hücumda da tek yaptığı şey olan ceza şutlarını sokma konusunda ligin en iyilerinden biridir belki. Takımın sembol isimlerinden olması bir yana uzun rotasyonunda dış şut tehdidi olan yegane adam Spurs’te ve bu özelliğiyle hücuma çeşitlilik kazandırmaya devam edecek. Ayrıca 30 yaşına gelmesi ve kontratın uzunluğu konusunda da pek sıkıntı görmüyorum ben. Zira yaşının ilerlemesine bağlı olarak düşecek herhangi bir özelliği nerdeyse yok kendisinin. Ayakları bundan daha yavaş, atletizmi bundan daha kötü olamaz muhtemelen. Ama tek sorun ellerinde Duncan-Mcdyess-Splitter-Blair’dan oluşan uzun rotasyonu varken 4 yıl için 16 milyon doları Bonner’a bağlamak, işte lüks ve biraz da gereksiz bulduğum konu da tam olarak bu.

Ilgauskas Üzerine Kısa Bir Post

Başlık Kieslowskivari olduğundan ötürü yazının içeriği pek tatmin etmeyebilir okuyucuları vuruculuk açısından, ama elimden geleni yapmaya çalışacağım gözlerim de hafiften kapanmaya başlamışken… 2 yıl $2.8M karşılığında LeBron’un ardı sıra Miami’nin yolunu tuttu Big Z. Nance-Price-Daugherty üçlüsünün bulunduğu Cavaliers kadrosuna efsane gözüyle bakılır hep. Ben yaşım itibariyle o dönemi hiç bilmiyorum, yalnızca sonradan okuduklarım sayesinde az çok anlayabiliyorum ne kadar büyük isimler olduklarını. Ancak Ilgauskas’ı hatırı sayılacak kadar izledim ve izlediğim kadarıyla Cleveland’ın efsanelerinden biridir benim gözümde. Yetenekleri inanılmaz mıdır, hayır. Çok mu büyük oyuncudur, belki sadece cüsse olarak… Ama vefakardır. Ohio’luların kalpten bağlı olduğu isimlerin başında geliyordu kendisi. Dile kolay 13 sene formasını terletti Cavaliers’ın, iyi günde kötü günde… Draft edildikten sonra takımı üst üste 7 sezon playoff yüzü göremediğinde de, Spurs’e karşı finali kaybettiklerinde de, geçtiğimiz sezon şampiyonluğa oynadıklarında da… Hep o vardı ve gönül isterdi ki bir şampiyonluk yaşayacaksa yıllarca emek verdiği bu forma altında yaşasın ama kısmet değilmiş.

Sakatlıklar müsaade etse belki ismini şu anki bulunduğundan çok daha üst mertebelerde zikredebilirdik. Ama o da kısmet değilmiş. Veteran minimumla, Wade’in, LeBron’un, Bosh’ın önderliğinde muhtemelen bir bench oyuncusu olarak belki 10 belki 15 dakika ortalamayla şampiyonluk kovalamakmış payına düşen. Ne yalan söyleyim sırf bu dev için 2 sene içerisinde şampiyon olmasını istiyorum Heat’in. Takıma katabileceklerini belki başka bir postta yazarız ve hatta bu post belki de çok güdük olur yapabileceklerinden ötürü. Ama bu yazımın bir değerlendirme yazısından çok Ilgauskas gibi bir oyuncuya duyduğum saygının nişanesi olmasını istedim. Güle güle Big Z, bol şans.

Madem Soner bu kısmını yazdı, ben de Heat'e katabileceklerinden bahsedeyim aynı yazının içinde. Big Z'yi bu sezon izlerken resmen üzüldüm. Magic'e elendikleri sezon orta mesafeden harika işler çıkaran Ilgauskas, geçtiğimiz sezon 4 atışından 1'ini ancak değerlendirebiliyordu belki de. Hayır istatistiklere bakmadım, kafadan salladım. Ama bir tahminde bulunmam gerekse %33'ü bile tutturamamıştır derim. O kadar kötüydü. Zaten savunmada boyunun ve kilosunun verdiği dezavantajla çok ağır kaldığını biliyoruz ama yaş ilerledikçe, bu konuda daha da geri kalmaya başladı. Hücumda da bu ağırlığından dolayı sırtı dönük rakiplerini iterken yardıma gelen kısalar karşısında top kaybı yapıyordu. Tabii bunu pek denediğini de söyleyemeyiz, neredeyse devamlı dışarıda takılıp boş şutlar atarak geçirdi sezonu. Kısacası geçen sene izlediğim Big Z'yi şampiyonluğa oynayan bir takımda 10-15 dakikadan fazla alacak kapasitede göremedim. Belki Anthony'den başka bir pivot ekleyemezlerse zorunluluktan 20 civarına çıkabilir ama bu Heat'in lehine olmaz. / Can

Heat'in Yüzük Kardeşliği

LeBron'un annesi ve Delonte West'i saymazsak harika bir çalışma olmuş. Gandalf-Riley, Frodo-Wade, Arwen-Bosh ve Legolas-Spoelstra'ya çok güldüm. Rol oyuncuları üstünde çok çalışılmamış ama yancı hobbitler olarak cuk oturmuşlar =) Ayrıca Heat'in Gimli'yi transfer etmesine de sevindim.