2-3 gün önce katılmıştı Wade programa, internette okumuştum ama arada unutmuşum. Demin karşıma çıktı dolanırken öyle internette. Kimmel'ın Knicks ısrarı ve Wade'in "O topa girmem" tepkisi güldürürken, ikinci videonun ortalarında Kimmel'ın sorduğu soruya Wade'in cevabı bir hayli şaşırttı ve biraz da mesaj niteliğindeydi:
Kimmel - LeBron Cleveland'da kalsa ve salary cap'leri boş olsa, Bosh da oraya gitse. Sen de onların yanına Cleveland'a gider miydin?
Wade - Hayır
"Başkasının çöplüğüne gitmem" demiş yani kısacası. Son günlerde Michael Jordan, Larry Bird ve Magic Johnson'ın eleştirdiği LeBron'un Miami'ye katılma kararını, kendisinin vermeyeceğini söylemiş. Belki de içinde ufak çaplı fırtınalar kopan LeBron, bu cevabı duyduğunda tepkisi ne olmuştur acaba? Sırf bunu düşünerek "Giderdim" demesi daha iyi olabilirdi belki de. Çünkü Wade'in cevabı hafiften bir çekişme yaratabilir LeBron'la arasında. Kimmel maden bulmuşken deşse biraz, çok ilginç şeyler çıkabilirdi ortaya.
Link
Link
24 Temmuz 2010 Cumartesi
Oldu da Bitti Maşallah
Şaşırtıcı bir gelişme oldu bu. Aslında hepimiz playoffların bitiminden hemen sonra bu haberi almayı bekliyorduk; fakat Kobe sezon bitiminden sonra birden 2010 Dünya Kupası’nı izlemek üzere Güney Afrika’ya attı kendini. Haliyle olağanüstü bir yaz piyasası hâkimken biz de hiç merak etmedik süper yıldızın ameliyatını.
Hafta içinde Kobe, bu sezon canını çokça sıkan sağ dizinden ameliyatını olmuş bile. Böyle sessiz sedasız olunca alıştıramadım kendimi. Malum artık NBA’de “The Decision” gibi heyecan verici aktivitelere çok alıştığımızdan, Kobe’den de bir “The Surgery” bekliyordum.
Şaka bir yana süper yıldızın ameliyatını oldu bitti ile geçiştirmesi çok olgun bir hareket bana göre. Oysa ki hiç de kenara atılacak bir olay değil bu basketbol gündeminde; fakat biz sadece “Aaa! Ameliyat bitmiş bile!” diyebildik. Zaten bu ara saman altından çok su yürüttü kendisi. Barnes’ın takıma gelmesi ve Fisher’ın takımda kalması için verdiği uğraş sadece iki örnek. Neyse tekrar geçmiş olsun diyelim ve takımının hazırlık kampına yetişeceğini hatırlatalım süper yıldızın.
NOT: Parmağındaki sorun hakkında şu ana kadar bir açıklama yok Lakers yönetiminden. Bir bakarsınız onu da aradan çıkartır belki.
Hafta içinde Kobe, bu sezon canını çokça sıkan sağ dizinden ameliyatını olmuş bile. Böyle sessiz sedasız olunca alıştıramadım kendimi. Malum artık NBA’de “The Decision” gibi heyecan verici aktivitelere çok alıştığımızdan, Kobe’den de bir “The Surgery” bekliyordum.
Şaka bir yana süper yıldızın ameliyatını oldu bitti ile geçiştirmesi çok olgun bir hareket bana göre. Oysa ki hiç de kenara atılacak bir olay değil bu basketbol gündeminde; fakat biz sadece “Aaa! Ameliyat bitmiş bile!” diyebildik. Zaten bu ara saman altından çok su yürüttü kendisi. Barnes’ın takıma gelmesi ve Fisher’ın takımda kalması için verdiği uğraş sadece iki örnek. Neyse tekrar geçmiş olsun diyelim ve takımının hazırlık kampına yetişeceğini hatırlatalım süper yıldızın.
NOT: Parmağındaki sorun hakkında şu ana kadar bir açıklama yok Lakers yönetiminden. Bir bakarsınız onu da aradan çıkartır belki.
23 Temmuz 2010 Cuma
Kaptan Jack’in Evine Saldırı

Öncelikle büyük geçmiş olsun Jackson’a da soygunculara da. Vakti zamanında barda kavga ettiği birine silahla saldırıp ateş açan, Detroit kavgasında başrol oyuncularından biri olan ve saha içindeki hareketleriyle zihinsel açıdan çok da sağlıklı olmadığını apaçık belli eden Stephen Jackson olay anında evde olsa neler olurdu tahmin etmesi bile ürkütücü. Avradı manevi zarar gören, silahı elinden alınan Jackson'ın elinde sadece atı kalmış oldu böylece. Önümüzdeki günlerde konuyla ilgili başka gelişmeler de olabilir Allah korusun, söz konusu Jackson olunca insan ister istemez şüphe ediyor.
Labels:
Genel haber,
Stephen Jackson
Keskin Nişancı Lakers

Barnes'ın Blake'e verilen MLE kontratının geri kalanıyla, yani sözleşme 2 senelik olduğuna göre, 3.5 milyon dolara ikna edildiğini düşünüyorum. Zaten daha fazla para veremez Lakers, opsiyonu yok başka. Barnes Magic'ten 3 milyon dolara yakın bir parayı reddetmişti ama Lakers ile 2 senelik 3.5'a anlaşmış ilginç. Aslında bir anlamda ayrılmak istiyormuş herhalde. Başka bir açıklama getirmek zor. Ama kariyeri boyunca gösterdiği performansın karşılığını kontrat ve para bazında alamayan Barnes'ı (özellikle Warriors ve sonrası) para yerine şampiyonluğa oynayan bir takımı tercih ettiği için takdir ediyorum. Cavaliers iki sende 7 milyon veriyordu yanılmıyorsam. Barnes, aşırı zayıf olan Lakers bench'ine bir derinlik kazandırırken aynı zamanda Artest'in yapamadığı birşeyi üstlenecek: Önemli şutör guard'ları kilitlemek. Artest belki eskiden bunu yapabiliyordu ama artık iyice ayakları ağırlaştı 2 numaraya göre. Kobe de geçtiğimiz sezon neredeyse hiç göstermedi savunma yönünü. Zaten hücumda o kadar kendini zorlarken, savunmada da yorulması artık onu zorluyor diyebiliriz. Kısacası Barnes oldukça ucuza bir başka nokta atışı Lakers adına. Belki şutuna asla güvenemezsiniz ama parkede kanının son damlasına kadar savaşacağına, kavga edeceğine dair hiçbir zaman şüpheniz olmaz. Kavga demişken, Kobe'nin düşmanlarından Bell'i ikna edememesi üzerine Barnes'a telefon ettiğini düşünmeye başladım. Ne alaka diyenlere Kobe ile Barnes'ın kavgasını hatırlatayım, daha doğrusu Barnes'ın hasta ruhluluğunu. LeBron-Wade-Bosh'u alan Heat'e karşı her yol mübah olsa gerek =) Barnes hakkında Magic'e gittiğinde geçtiğimiz sezon birşeyler karalamıştım, oyuncu hakkında daha iyi bir fikir edinmek için bir bakabilirsiniz.
Barnes elbette daha önemli burada ama Ratliff'i de yabana atmamak lazım. 8-10 dakikalığına kenardan gelip, içeri giren rakip kısalara karşı boyalı alanda bir tehdit oluşturup, savunmada caydırıcılık sağlayabilir. En azından Bobcats'de bunu bir ölçüde yaptı ama tabii oradaki gibi 20 dakika oynaması falan sözkonusu değil. Muhtemelen 1 milyon dolar civarına anlaşmıştır ve bu paranın hakkını verecektir. Zaten "bench'i poposuyla ısıtsın" diye aldığınız herhangi bir uzuna 2 milyon dolar vermeniz gerekiyor normalde, o yüzden iyi bir anlaşma Lakers açısından.
Big Ben 2 Yıl Daha Detroit’te

Epeydir göz önünde bulunmadığından dolayı düşünmüyordum, bu postu yazarken aklıma geldi tekrardan. Hangi akla hizmet bu kadar para verilir Ben Wallace gibi bir adama halen bir anlam veremiyorum. Bir zamanlar ligin en iyi pota altı savunmacısı olduğu su götürmez gerçek, ancak en iyi dönemlerinde dahi, hücumdayken karşısında ben dursam bile efektifliği artmayacak bir oyuncu.
Muhtemelen Greg Monroe’nun arkasında, benchten gelerek katkı sağlamaya çalışacak takımına. Bu yaşından sonra, takımın halini de göz önünde bulundurunca pek bir beklentim yok ne Detroit’ten ne Wallace’dan. Ama kariyerine burada son verecek olması -muhtemelen böyle olacak- mutluluk verici olacaktır her iki taraf adına da.
Labels:
Ben Wallace,
Pistons
İspanya'nın Kadrosu

Fernando San Emeterio, Fran Vazquez, Sergio Llull, Víctor Claver, Ricky Rubio, Marc Gasol, Alex Mumbru, Rudy Fernandez, Jose Manuel Calderon, Felipe Reyes, Jorge Garbajosa, Juan Carlos Navarro, Carlos Suarez, Rafa Martinez, Pablo Aguilar.
15 kişilik kadro 12'ye inerken herhalde sonda yazdığım 3'lü elenecek. Geri kalanların tecrübesine, yeteneğine bir laf edilemez. Belki büyük Gasol yok ama küçüğü de önemli bir pivot, bu unutulmamalı ve her geçen gün kendisini geliştiriyor. Kısacası taş gibi takım geliyor Pau'nun yokluğuna rağmen. Fotoğrafı bilmeyenlere de hemen ufak bir açıklama yapayım: Pekin'de düzenlenen 2008 Olimpiyatları öncesi İspanya takımının şirinlik, sempatiklik adına çektirdiği bir fotoğraf. Tabii ırkçı bir yaklaşım olduğu iddiasıyla Çinliler tepki göstermişti. İspanyollar da "biz çok masum bir şekilde, sempatik bir fotoğraf çektirmiştik sadece" diye kendilerini korumuşlardı. İçlerinden biri de çıkıp "Yahu yanlış anlayabilirler" dememişti yani fotoğraf çekiminde. Hoş bana göre de sempatik ve bunu ırkçılığa çekmekte bir anlam bulmuyorum. Ama tabii İspanya milli takımı böyle tepkilerin geleceğini düşünmeliydi önceden.
Neyse, son dünya şampiyonu ünvanını korumak için geliyorlar ve bunu başaracak güçleri kesinlikle var. Ah bir de şu kaliteli takım kendini her pozisyonda yere atıp faul almaya çalışmasa, bütün dünya tarafından çok daha fazla sevilecek. Ama tabii o imkansız, kanlarında var...
Labels:
2010 Dünya Basketbol Şampiyonası
A.B.D. Milli Takım Fotoğrafı

Bu arada kesin kadro bu değil, sadece bir araya gelip fotoğraf çektirmişler. Halen aday kadro bu, 12'ye düşecek daha.
Labels:
2010 Dünya Basketbol Şampiyonası
Spurs'den Jefferson'a Garip Kontrat

Hep yaptıkları mantıklı işler nedeniyle övdüğümüz Spurs yönetiminden bu sefer akıllara sığmayan bir kontrat geldi. Gerçi geçen yaz da Spurs'ün yaptığı hamleler bir sürü otorite tarafından beğenilmişti, sonuç hüsran oldu. Bakarsınız bu sefer de çılgın bir şekilde eleştirilecek olan bu kontrat güzel bir meyve verir. Yok canım ben de inanmadım yazarken... Geçen sezonki Jefferson'a yıllık 10 milyon dolar? Oyununun %90'ını atletik yeteneklerine borçlu olan ve 30 yaşındaki bir adama 4 yıllık 40 milyon dolar değerinde kontrat? İki sezon sonra Jefferson şimdikinin yarısı kadar zıpladığında ve ayakları yavaşladığında ne olacak?
Jefferson'ın bu kontratı alacağını öngördüğü gibi, Popovich ile Buford da Jefferson'ın gelecek sezon %40 ile üçlük atacağını görmüş olmalılar. Kariyeri boyunca set şutörü olmak hariç herşeyi yapan bir adamın tek ümit veren yanı Bucks'da geçirdiği sezon... Başka türlü Spurs hücumuna oturması pek mümkün gözükmüyor. Parker, Ginobili ve Duncan'dan pek fazla kullanacak top kalmıyor Jefferson'a. Bire bir oynaması için kalan 3-5 pozisyonda da zaman da Richard Jefferson, 30'una geldiği için eskisi gibi adamını geçemiyor. Bu yeteneği fundamental'ı yerine tamamen atletik yeteneğine bağlı olduğu için, geri gelecek gibi de gözükmüyor.
Bence Spurs'ün uzun süredir verdiği en kötü kararlardan biri. Scola'ya 2-3 milyon vermemek için bedavaya Rockets'a göndermelerini de hala unutmuş değilim.
Labels:
Richard Jefferson,
Spurs
22 Temmuz 2010 Perşembe
65 Dolara NBA Tarihinden Bir Parça

Bu arada bu tarz ateş püskürür moddaki yazılar genellikle geyik modunda algılanmalı efendim. Abartı katıyorum bol bol. Bazen full ciddiye alınıyor da o bakımdan hatırlatayım dedim.
Bulls Yedek Guard'ını Buldu

Tam ihtiyacı duydukları pozisyona eldeki imkanlar dahilinde gayet güzel bir hamle yapmış oldu böylece Bulls. Redick olmadı ama onun değişik bir versiyonunu çok daha ucuza kaptılar. Üstelik bir oyun kurucu olarak Rose'u da 10 dakika civarında destekleyecektir Hinrich'in yokluğunda. Ayrıca şut özürlü Brewer'ın arkasında da görev yapabilir. Bir anlamda Warriors’taki rolü devam edecek. Geçtiğimiz sezon maç içerisinde bench oyuncularının oyuna girmesiyle skor gücünün çok kısıtlandığını görmüştük Bulls’da. Murray bu konuda elinden geleni yapsa da pek yeterli olamıyordu tek başına. Watson-Korver ikilisi bu derde deva olacaktır. Özellikle Watson, çünkü takıma bir enerji getiriyor oyunuyla... Korver ve Brewer'ın aksine başkalarının kendine pozisyon hazırlamasına ihtiyaç duymadan, yeri gelir şut atar, yeri gelir içeri penetre eder, kendi pozisyonunu yaratıp skora gider. Gerçi üçlük tehdidi, alınamayan Redick ile kıyaslandığında zayıf kalıyor ama genele bakıldığında vasat diyebiliriz. Savunması daha çok top çalma odaklı olsa da cüssesinin yarattığı dezavantajı ayak çabukluğuyla en aza indirebilir. Ayrıca Warriors’tan ayrıldığını hızlı bir şekilde idrak edip gayret gösterirse bu konuda da sıkıntıyı bertaraf edecektir. Doğuda zirveye giden yolda doğru bir parçayı eklediler takıma bana göre. Tabii artık doğunun bir kabadayısı var, o yüzden zirve Bulls için biraz hayal gibi.
Labels:
Bulls,
C.J. Watson,
Warriors
Thunder Durant'le Büyüyecek

Durant 5 yıllık maksimum kontrat imzaladı takımı Thunder’la ve 85 milyon civarında bir para alacak. Anasının ak sütü gibi helal olsun alacağı para. Geçtiğimiz sezon sayı kralı olmasa bile süperstar seviyesine çıktığını oynadığı oyunla ispat etmişti. Hatta öyle ki, herkes Billups ve Amar’e’nin bulunduğu milli takımın Durant üzerine kurulduğunu söylüyordu haberlerde, internet sitelerinde, dost sohbetlerinde ve bilumum kıraathanelerde.
Durant gerek yaşı, gerek oyunu, gerekse karakteriyle -efendiliği, mütevazılıği vs- üzerine takım kurulabilecek en uygun isimlerden biri belki de ligde. Bu açıdan çok şanslı Oklahoma City organizasyonu 3 sene önceki draftte ilk değil de ikinci sıra seçme hakkını kazandıkları için. Thunder’ın Durant’in yanı sıra Sam Presti’nin de yerinde hamleleriyle ne kadar yol kat ettiği ortada. Önümüzdeki sezon için yine Sam Presti’nin harika manevrasıyla Cole Aldrich’i de takıma kattılar ve soru işaretlerine en açık bölge olan 5 numara pozisyonuna da oldukça yerinde bir takviye yaptılar. Bu sene de büyük bir kesmin sempatisini kazanacaklarını ve en az geçen seneki kadar ses getireceklerini düşünüyorum, hem artık daha tecrübeliler. Batının yaşlanan devlerinin korkmak için gayet makul bir sebepleri var…
Bu yazın en fazla hakedilmiş kontratı herhalde. Ayrıca asla bir LeBron veya point forward modunda asist yapamayacak, oyun kuramayacak olsa da Durant'ın acilen oyun alanı görüşünü geliştirmesi lazım. Çok da iyi dış şut atmadığı bir sezon, 30 sayıya ulaştı. Üst üste kaç maç 25 sayı ve üzerinde attı... Ben seri daha 8 iken saymaya başlamıştım, 29'da sona ermişti. Muhteşemdi gerçekten izlemesi. Bir de yukarıda belittiğim gibi arkadaşlarını görebilse sıkıştığı pozisyonlarda. Hatta daha doğrusu sıkışmadan önce topu doğru arkadaşına aktarabilse takım halinde daha da yukarı çıkacaklar. Tabii bir de ben Green'in bu takımdan gitmesi gerektiğine inanıyorum acilen, bildiğimiz balon. Örneğin yerine bu sezon Boozer'ı almış olsalar, amanın aman. Aldrich/Ibaka'nın yanında Boozer ne giderdi... Westbrook ve Durant ile çok tehlikeli olurlardı. Tabii ki hala taş gibi takımlar, ben de çok beğeniyorum ama bu yapıyla Batı finaline ulaşabilirler mi bilmiyorum. Durant daha da sapıtırsa ayrı tabii. / Can
Bu Takımın Lideri Kim?

Bu arada bitmiş Miami Heat'in evinde oynayacağı maçlar için biletler 8 Temmuz'da daha LeBron kararını açıklamadan tükenmiş gibiydi yanılmıyorsam. Şu anda hiç kalmadığını söylememe gerek yok herhalde. Koltuk başına 100 dolar ödeyerek, yedek listeye dahil olma şansı var Heat taraftarlarının sadece.
Ne Yapsak Bunları?

21 Temmuz 2010 Çarşamba
David Lee Dünya Şampiyonası'nı Kaçırıyor

Son birkaç senedir sakatlıklardan çok çeken Warriors'a hemen adapte olduğunu görüyoruz David Lee'nin. Ayrıca parmağını bir şutu bloklarken elini panyaya çarparak sakatladığını açıklamış Lee. Yahu zaten kariyerin boyunca kaç şut blokladın 10 mu? Ne diye artistlik yapıyorsun arkadaşım antrenmanda şut bloklayacağım diye? Bilmediğin, tecrübeli olmadığın işlere kalkışırsan olacağı bu. Neyse dalgayı bırakalım.
En son 3 sene önce yanılmıyorsam Caron Butler bir şutu bloklamaya çalışırken elini panyaya çok hızlı vurmuştu ve eli kırılmıştı. Tam aynı sakatlık olmasa da benzer sayılır, tabii Butler'ınki tamamen hırsından olmuştu, ne gerek var panyaya o hızla vurmaya değil mi? İlginç diye ek bilgi olarak verdim yoksa üstünde çok durulacak birşey değil.
2010 Dünya Şampiyonası'na kim mi geliyor David Lee yerine? Valla onu bilmiyorum da, son aldığım duyuma göre bütün ülkeler takımlarını çekmişler şampiyonadan, kimse gelmiyormuş. Toplar öyle oradan oraya sekecekmiş kendi kendilerine salonda... Yeter yahu bu nasıl birşey, 3-5 tane 'isim' yapmış oyuncu vardı, onlara da nazar değmeye başladı. Hoş Lee benim umrumda bile değildi ama yine de kadroda bulunan bir elemanın sakatlanması hoş değil.
Nate Robinson 2 Yıl Daha Celtics’te

Öncelikle kontratın süresi çok iyi. Geçen seneki uyuşmazlığın devam etmesi halinde bile çok sıkıntı çekmeyecek Celtics, en kötü ihtimalle 2 sene tahammül edecekler -hoş bazen bir maç bile tahammül etmesi zor oluyor ama... Tabii bazen playofflar'da Lakers'a karşı bile bir maç getirebiliyor size, öyle bir oyuncu Nate. Ayrıca ne kadar formsuz olursa olsun piyasada ama iyi ama kötü kendine bir talip bulabilecek oyuncudan bahsediyoruz, yani kötü gidişin devamı durumunda takas kapıları da sonuna kadar açık olacak Celtics adına. Bu açıdan sıkıntı yok. Verdikleri ücrete bakarsak; O da pek kötü gelmedi bana. Knicks’teki Nate olsa kesinlikle çok uygun bir ücret derdim. Ama geçen sene de şahit olduğumuz üzere yarı saha hücumunda ve temposuz oyunda performansı yarı yarıya düşen bir Nate için bile kelepir bir kontrat diyebiliriz. Sonuçta ne zaman ne yapacağı belli olmayan, yeri geldiğinde playoffta bile bir iki maçlığına takımın skor yükünü taşıyabilecek biri. Tek soru işaret Avery Bradley’in takıma katılacak olması. Bu gelişme sonucunda Robinson’ın zaten kısıtlı bulduğu dakikalar daha da kısalırsa işte o zaman kötü bir kontrat olmuş olur. Tüm bu şartlar göz önüne alındığında takımda tutmak denemeye değer bir hamle gibi geldi bana.
Labels:
Celtics,
Nate Robinson
Brezilya'nın Aday Kadrosu

Hattil Steps, Anderson Varejao, Nene, Tiago Splitter, Marcus Vieira, Guilherme Giovannoni, Jordan Burger, Marcelo Machado, Leandro Barbosa, Alex Garcia, Marcelo Huertas, Paul Boracini, Raul Neto Togni.
NTV Spor'dan okuyup "Maybyner Hilario da kim?" diye merak ettiyseniz, bildiğimiz sevdiğimiz Nene kendisi. Uzun süre sonra yeniden milli takımda. Daha önce de yazmıştım, Brezilya federasyonunun özellikle NBA oyuncularına karşı olan sert tavrı değişince, Nene de yeniden milli takıma katılacağını açıklamıştı. Böylece resmileşti Nene'nin geleceği. Valla şaka maka taş gibi takım Brezilya. Varejao, Nene, Splitter, Machado, Barbosa, Garcia ve Huertas. Daha ne olsun? Sürpriz beklediğim takımlardan biri haline geldiler Nene'nin de katılmasıyla, tabii kendilerine beslediğim sempati de (Varejao hariç) yorumumu etkiliyor olabilir. Başarıya ulaşmasalar bile güzel kadroyla geliyorlar, en izlenesi takımlardan biri benim gözümde.
Labels:
2010 Dünya Basketbol Şampiyonası
Barnes’a Salary Cap Engeli

Tabi, durum böyle olunca yüksek ihtimalle Barnes-Kleiza ikilisinden birini tercih etmek zorunda kalacak Raptors. Şahsi fikrim her ikisinin de Toronto adına fena performans göstermeyeceği yönünde. İkisi de geçtiğimiz sezonu son derece iyi geçirdiler ve Toronto gibi lottery’ye oynaması beklenen bir takımda iş yapabilecek kapasitedeler. Ama bu oyuncuların takıma katılması Toronto’ya sınıf atlatır mı? Bence kesinlikle hayır. Önce Bosh’ın gidişi sonrası üzerine takım kurabilecekleri bir isim temin etmeleri lazım. Ed Davis bu iş için en uygun oyuncu gibi görünüyor, ama onun da birkaç seneye ihtiyacı var.
Amare ve Robin Lopez Dünya Şampiyonası'nda Yoklar

Şampiyonada Amare'nin böyle bir sakatlık geçirme bir hayli düşük olsa da, gerçekleşirse Knicks'in bir hiç uğruna ödeyeceği miktar 100 milyon dolar. Dile kolay. Anlayışla karşılamak lazım. Hani lazım, lazım olmasına da, bir yıldız daha kaydı şampiyonadan. Hoş savunma yapmıyordu falan ama sonuçta Amerika'nın güvendiği önemli oyunculardan biriydi. Kalan uzun rotasyonuyla şampiyonluğa ulaşmaları çok zor gözüküyor...
Bir başka yıldız(!) Robin Lopez de, playofflar'ın büyük bölümünü kaçırmasına neden olan bel sakatlığı nedeniyle affını istemiş milli takımdan. Aslında bir sorunu, ağrısı vs yokmuş ama tedbirli davranmak istemiş Lopez. O gelmese de olur, daha yetenekli olan ikizi geliyor en azından.
Ayrıca David Lee de bugünkü antrenmanda sağ elindeki bir parmağından sakatlık geçirmiş. Henüz kesin bir bilgi yok ama parmağı çıkmış diye okudum 1-2 yerde. Kontrol için San Francisco'ya gitmiş. Daha ciddi birşey yoksa takıma dahil olacakmış tekrardan.
Labels:
2010 Dünya Basketbol Şampiyonası,
Amare
20 Temmuz 2010 Salı
Nowitzki Dünya Şampiyonası'nda Yok

Eee o zaman baştan "Nowitzki yok" deseydiniz ya kardeşim. Wild Card'ı Dominik Cumhuriyeti'ne vereydiler. Biz de FIBA Americas'da fırtınalar estiren takımı izleme şansını elde etseydik. Kim ne yapsın Nowitzki'siz Almanya'yı?
Tabii 2012 Olimpiyatları için eleme niteliği taşıyan Eurobasket 2011'de yerini alacakmış Nowitzki, bu turnuvayı biraz daha anlamsız bulmuş. Bu gidişle düzenlenen turnuvaların sıklığı gözden geçirilecek herhalde. Her sezonun ardından yazın milli takıma katılmak zorunda hisseden oyuncular (özellikle de NBA oyuncuları) bir süre sonra bu tempodan hem yoruluyorlar, hem de sıkılıyorlar. Arada bir yazı kendilerine ayırmak istiyorlar, sonra biz de yıldızsız turnuvalar izlemek zorunda kalıyoruz. Özellikle Eurobasket 2009 ve bizim düzenlediğimiz 2010 Dünya Şampiyonası çarpıcı örnekler olarak göze çarpıyor...
Labels:
2010 Dünya Basketbol Şampiyonası,
Nowitzki
Amare'nin de Gelmesi Tehlikede

Zaten en 'baba' yıldızlar gelmiyor. Şimdi de takımın Durant'la beraber iki büyük yıldızından biri olan Amare gelmiyor. Ama merak etmeyin, aday kadroya Amare'yi aratmayacak bir oyuncu eklenmiş: JaVale McGee. Dalga geçmiyorum gerçekten McGee de kadroda ama bunun Amare'nin ayrılığıyla alakası yok. Herhalde geleceğe yönelik bir yatırım olarak görüyorlar McGee'yi. Kendisini geliştirmesi halinde NBA'de ses getirebilecek bir isim McGee.
Labels:
2010 Dünya Basketbol Şampiyonası
Paranın Ne Önemi Var, Mühim Olan …

Double Dunk
Summer League kapsamında 13 Temmuz’da oynanan Sacramento Kings-Los Angeles Lakers maçında basketbol sahalarında ender görebileceğimiz türden bir olaya rastlandı. Yanılmıyorsam Donte Greene’in kaçan topunu Whiteside-Landesberg ikilisi alley-oop ile tamamlıyor, ilgili video aşağıda. Hakikaten senkronizasyon da müthiş. Geçen aylarda bir yerde daha rastlamıştım bu tarz bir smaca ama şimdi hatırlayamadım. Uzun zamandır görmeye hasret kaldığımız bu hareketlerin modası Benjamin-Eric ikilisiyle başlayıp, Tsubasa-Misaki ikilisiyle devam etmişti. Bu tarz smaçların bir diğer özelliği de topun elips şeklini alması ve alev çıkartarak çemberin filesinden geçmesi…
Labels:
Summer League 2010,
Video
Summer League (Las Vegas)


Ayrıca John Wall'un Most Outstanding Player, DeMarcus Cousins'in Rookie of the Month seçildiği Summer League 2010 Las Vegas'da All Tournament Team'de şu şekilde oluştu:
Sam Young (Memphis)
JaVale McGee (Washington)
Reggie Williams (Golden State)
DeMar DeRozan (Toronto)
JJ Hickson (Cleveland)
Ty Lawson (Denver)
Dominique Jones (Dallas)
Derrick Caracter (LA Lakers)
Larry Sanders (Milwaukee)
Gani Lawal (Phoenix)
Jermaine Taylor (Houston)
Alonzo Gee (San Antonio)
Labels:
Summer League 2010
19 Temmuz 2010 Pazartesi
Chris Wallace Şaşırtmıyor

Sorun yalnızca bu da değil. Henry bence baştan yanlış bir seçimdi Memphis adına. Sen gidip en çok güvendiğin -ki bana göre Memphis’in geleceğini emanet etmesi gereken bir isim varsa o, kesinlikle Gay değil Mayo’dur- oyuncunla aynı mevkide olan bir adamı 12. sıradan seçiyorsun. Ve seçtiğin ismi benche mahkum ediyorsun. Draftin ilk günlerinde O.J. Mayo’nun oyun kurucu pozisyonuna çekilip böylece Henry için 2 numaraya yer açılacağı konuşuluyordu. Nitekim yaz liginde oyun kurucu oynadı Mayo. Savunmada hiçbir sorun yaşamadı, aksine ayak çabukluğuna size avantajını ekleyince hakikaten iyi bir 1 numara savunmacısı olabileceğinin sinyallerini verdi. Ancak hücumda durum o kadar da iç açıcı değildi. Mayo, topu yarı sahaya getiriyor ve daha sonra bildiğimiz şutör guard olarak hücumu tamamlıyordu, üstelik topu getirdiğinden dolayı ekstra yorulduğu için çok da etkili olamıyordu. En azından ilk birkaç maç itibariyle oyun kurucu oynamaya alışkın olmadığı net olarak göründü. Bu da Mayo’nun ligde alıştığımız gibi 2 numara olarak başlayacağını ve bu durumda Henry’nin de yedek soyunacağını gösterdi. Bu şartlar altında bel bağladıkları isim Mayo’nun yedeği olacağından ötürü sorgulanabilir bir seçimken şimdi bir de anlaşmanın sağlanamamış olması işi iyice çekilmez hale getiriyor. Bakalım Chris Wallace'ın bu muhteşem(!) hamleleri devam edecek mi...
Livingston Bobcats’te

Nereden nereye… 4. Sıradan seçilip, yeni Magic Johnson diye lanse edilen biriyken yaşadığı diz sakatlığından sonra “No Country for Injured Man” tadında bir kariyer… Clippers’ın qualifying offer teklif etmemesi, ardından Heat, Thunder, hatta D-League maceraları, 10 günlük kontratlar… Yaşadığı zor dönemleri Wizards anlaşmasıyla nihayetlendirip, artık sakatlık probleminin olmadığını ispat ederek basketbola tam anlamıyla geri dönüşü… Bobcats’e yararı olup olmayacağını birazdan değerlendireceğim. Ama peşinen söyleyim ben kendisinin çok başarılı olmasını canı gönülden istiyorum. Sakatlanan, istenmeyen oyuncuyu sahiplenme içgüdüsü belki de bu.
Bobcats gibi hücum gücü son derece kısıtlı bir takımda, atmaktan çok attırmak mantığında olan, paylaşımcı, geri planda kalmayı tercih eden bir Livingston muhtemelen işe yarayacaktır. Saha görüşü ve arkadaşlarına yarattığı şut imkanları takıma hücum anlamında derinlik katacaktır. Ayrıca son Washington macerasında takımın skor yükünü epey sırtlamıştı. Tabi burada durum biraz daha farklı olacak, hedeflerden ve oyuncu yapısından dolayı orası ayrı. Livingston kariyeri boyunca hiçbir zaman beklentileri tam anlamıyla karşılayabilen bir oyuncu olamadı. Bu durumun oluşmasında temel sebep draftte 4. sıradan seçilmesi ve Magic Johnson’a benzetilmesiydi elbette. Yoksa ligin iyi sayılabilecek, potansiyelli oyun kurucularındandı bir zamanlar. Ama artık beklentinin senelik 3,5 milyon doları karşılaması düzeyinde olacağından bu da bir artı yaratacaktır kendisine. En azından üzerinde çok büyük bir baskı olmayacak. Tüm bu saydığım sebeplerden dolayı, ben kendisinin bu kez başarabileceğine inanıyorum, en azından bu şekilde olmasını umuyorum.
Labels:
Bobcats,
Livingston
Amare'den Veda ve Teşekkür Mektubu

MJ: Ben Asla Rakiplerimle Birlik Olmazdım

Barkley de LeBron için "Asla Jordan olamayacak. Hatta Jordan'la beraber adı bile anılmayacak, istediği kadar şampiyonluk kazansın farketmez. Cleveland'da kalıp tek ve ana oyuncu olarak şampiyonluk kazanmaya çalışması daha itibarlı bir mücadele olurdu. Orada bir şampiyonluk kazansa ismi daha da büyüyecekti. Ama şimdi Miami'de istediği kadar kazansın, orası Wade'in evi".
Bana göre dedikleri belli bir seviyeye kadar doğru. Yani tabii ki LeBron'un şu noktadan sonra kazanacağı şampiyonluklar Cleveland'da kazanacaklarına göre çok daha düşük değere sahip olacak. Bu normal. Ama Cleveland'da kalsa yeteneksiz yönetim nedeniyle belki de kariyerini harcayacaktı. Bu göz ardı ediliyor. Bence de Nets, Clippers, Bulls veya Knicks'e gitse ve oralarda şampiyonluk kovalasa daha iyi olurdu kariyeri açısından. Sonuçta üst düzey 2 oyuncuyla beraber oynama kararını eleştirecek değilim, kendi seçimi. Ayrıca Wade'in evine gitse de, olası şampiyonluklarda daha çok payı olması halinde insanların fikirleri değişecektir bence. LeBron 28 sayı 8 asist ile MVP olurken, Wade ise 22 sayı 6 asistte kalırsa yavaş yavaş LeBron ön plana çıkmaya başlayacaktır. Bu dediğim sadece bir varsayım, "Böyle olacak" demiyorum ama açıkçası beklentim LeBron'un istatistiksel olarak Wade'in önüne geçmesi.
LeBron bilmiyor muydu Jordan kıyaslamalarında artık geride kalacağını Heat'e giderek? Elbette biliyordu ama o kazanma ihtimalini güçlendirmeyi tercih etti. Başka takımda şampiyonluk kazanması büyük çoğunluğu daha mutlu ederdi orası kesin. Ama kullandığı tercihte ayıp birşey yok.
Labels:
Heat,
LeBron,
Michael Jordan
18 Temmuz 2010 Pazar
Büyük Üçlünün Kapak Pozu

Miami'nin Wade'in çöplüğü olmasının yanında, pozla ilgili bir de şöyle bir detay var. LeBron ortada durduğu an, Wade ile Bosh ne tarafta dururlarsa dursunlar, boy sırasına geçmiş gibi bir izlenim oluyor. Ondan mantıklısı kısanın önde durması =)
Bonner Spurs İle Yeniledi

Ilgauskas Üzerine Kısa Bir Post

Sakatlıklar müsaade etse belki ismini şu anki bulunduğundan çok daha üst mertebelerde zikredebilirdik. Ama o da kısmet değilmiş. Veteran minimumla, Wade’in, LeBron’un, Bosh’ın önderliğinde muhtemelen bir bench oyuncusu olarak belki 10 belki 15 dakika ortalamayla şampiyonluk kovalamakmış payına düşen. Ne yalan söyleyim sırf bu dev için 2 sene içerisinde şampiyon olmasını istiyorum Heat’in. Takıma katabileceklerini belki başka bir postta yazarız ve hatta bu post belki de çok güdük olur yapabileceklerinden ötürü. Ama bu yazımın bir değerlendirme yazısından çok Ilgauskas gibi bir oyuncuya duyduğum saygının nişanesi olmasını istedim. Güle güle Big Z, bol şans.
Madem Soner bu kısmını yazdı, ben de Heat'e katabileceklerinden bahsedeyim aynı yazının içinde. Big Z'yi bu sezon izlerken resmen üzüldüm. Magic'e elendikleri sezon orta mesafeden harika işler çıkaran Ilgauskas, geçtiğimiz sezon 4 atışından 1'ini ancak değerlendirebiliyordu belki de. Hayır istatistiklere bakmadım, kafadan salladım. Ama bir tahminde bulunmam gerekse %33'ü bile tutturamamıştır derim. O kadar kötüydü. Zaten savunmada boyunun ve kilosunun verdiği dezavantajla çok ağır kaldığını biliyoruz ama yaş ilerledikçe, bu konuda daha da geri kalmaya başladı. Hücumda da bu ağırlığından dolayı sırtı dönük rakiplerini iterken yardıma gelen kısalar karşısında top kaybı yapıyordu. Tabii bunu pek denediğini de söyleyemeyiz, neredeyse devamlı dışarıda takılıp boş şutlar atarak geçirdi sezonu. Kısacası geçen sene izlediğim Big Z'yi şampiyonluğa oynayan bir takımda 10-15 dakikadan fazla alacak kapasitede göremedim. Belki Anthony'den başka bir pivot ekleyemezlerse zorunluluktan 20 civarına çıkabilir ama bu Heat'in lehine olmaz. / Can
Heat'in Yüzük Kardeşliği

Labels:
Heat
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)