BIY AD

10 Mart 2010 Çarşamba

9 Mart'tan Notlar

Günün hayvan performansları:
Kobe bu sefer kendine gelip 20’de 11 atarak şut performansını düzeltmiş, faul çizgisinden de 11’de 10 ekleyince 32 sayıya ulaşmış. Son Orlando maçına kadar felaket üçlük yüzdesiyle oynuyordu, Toronto’ya karşı tek üçlük denemiş sadece. Attığı sayılarında yanına 6 asist 6 ribaund ekleyince maçın kazanılmasındaki en önemli faktör olduğu rahatça görülüyor zaten ama yaptıklarından en önemlisi bitime iki saniye kala attığı basketle eşitliği bozup maçı kazandırması. Muhtemelen maç boyunca attığı en zor şut ama Kobe maçların son 30 saniyesinde, saha içi isabetine + %50 alıyor. Alıştık artık. Toronto’nun hakkını yemeyelim, iyi mücadele etmişler ama Lakers cephesi bu maçı asla malubiyet serisinin sonu olarak görmesin. Sonuçta kendi evlerindeler ve belli alandaki üstünlüklerini rakibe rahatça kabul ettirme şansları var. Ayrıca bitime 2 dakikadan az bir süre kala Calderon’un atladığı topa kenardaki seyircilerden biri müdahale ettiğini ve bunun sonucunda (benim anladığım kadarıyla) top en son Calderon’a çarpıp çıktığı için kenardan oyuna başlayanın Lakers olduğunu unutmamak lazım. Yani Toronto’daki maç gibi bu mücadele de tartışmalı bir pozisyonla bitmiş.

Bu sene ilk All-Star unvanlarına erişen iki oyun kurucunun mücadelesinde gülen taraf açık ara Deron Williams olmuş. 15 şutundan sadece 3’ünü kaçırmış Williams ki ikisi üçlük. Böylece Bulls potalarına 28 sayı atmış, 17 asistle de bu sezonki kişisel rekorunu geliştirmiş. Tek top kaybı olduğunu da eklemek lazım. Maçı tamamen domine edip Bulls’a karşı alınan farklı galibiyetin bir numaralı mimarı olmuş. Noah’ın oynadığı zamanlarda ligin en iyi pota altı savunması yapan takımlardan biri olarak anılan Bulls, Utah’ın takım olarak %54’le şut atmasına izin vermiş. Maçı kazanan ekip 132-108’lik rahat skorla Utah olmuş doğal olarak.

Bogut, Boston’ın eskisiyle alakası kalmadığını göstermek istercesine 18’de 10’la 25 sayı atmış. Ayrıca 17 ribaundu ve 4 bloğu var kendisinin. Zaten baktığımızda Kevin Garnett’in de o prensibi ayakta tutmasından başka savunmanın çoğu bölümünde zorlanmaya başlamasıyla rakip uzunun karşısında kalabilecek tek isim Perkins. Playofflarda o da kötü oynarsa Boston nereye kadar gidebilecek acaba merak ediyorum. Tabii rakip uzuna karşı bu kadar çaresiz kaldığı bir maçta bile Bucks’a 16 asistte tutmaları iyi bir teselli olabilir ama maçı son topa götürseler de kaybetmişler sonuç olarak.

Boşa kürek çekenler:
Wade 26’da 11’le 27 sayı atmış Bobcats potalarına. Yüzdesi müthiş değil ama Miami’nin 78 sayı atabildiği bir maçta her basketin bir önemi var. Maçın başlarını izleyebilmiş biri olarak açıkçası Gerald Wallace’a karşı olsa da daha iyi bir performans beklerdim çünkü potaya oldukça rahat ulaşıyordu ve Charlotte oyuncuları sanki faul yapmamaya özen gösteriyor gibiydi. Sonrasında neler oldu maalesef göremedim ama Bobcats oyuncuları onu bir miktar durdurabilmiş diyebiliriz. Onun dışında Jermaine O’Neal da 11’de 7’yle 19 sayı atmış rakip potaya, kaçırdığı 4 şutun 3’ünde bloklanmış 2.11’lik oyuncu.
Maçta daha yüzdeli atıp daha az top kaybeden takım Miami olsa da Charlotte bir şekilde maçı kazanmış. Miami’nin 16 serbest atışına karşılık Bobcats’in 30 tane kullanması maçın sonucunu açıklayan istatistik olsa gerek.

Chris Bosh hemen her maçta yaptığı gibi hücumda savaşarak takımının maçta kalmasını sağlamış. 18’de 7 gibi iyi bir yüzdeyle olmasa da 22 sayıyla takımının en skorer ismi olmuş, üstüne 7 ribaund 4 asist eklemiş ve top kaybı yok. Ayrıca 2’de 2 üçlük isabeti bulmuş ki bunlardan biri Kobe’nin son basketinden önce maçı berabere getiren sayılarmış. Bargnani’nin de 21 sayı 8 ribaundu var ancak daha da önemli katkıyı Jack vermiş: Bolca çizgiye de giderek 18 sayı atıp 7 asist, 7 de ribaundla oynamış ve top kaybı yapmamış. Fisher karşısında bayram edenler kulübüne o da katılmış yani.

Williams’ın bu kadar iyi oynadığı maçta Rose da eksik kalmayarak 25 sayı 13 asistle maça Chicaho cephesi adına damgasını vuran isimmiş. Ancak Chicago’nun kötü savunmasıyla Miles ve Williams’ın müthiş performansları birleşince maç kopmuş gitmiş.

Takımı baltalayanlar:
Andre Iguodala, Indiana’nın Granger’dan yoksun olduğu maçta hiç ağırlığını koyamamış; 8’de 2’yle 5 sayı atabilmiş. 5 ribaund 4 asist ondan beklenilen rakamlar ama 5 sayı değil. Takımının durumu ne kadar hayattan bezdirici olsa da yıldız oyuncunun aldırış etmeden en iyisini yapması gerek. Takımın diğer umut beslediği forvet Elton Brand’in de artık zaten hali kalmamış. 19 dakikaya göre kötü rakamları olmasa da oynayabildiği süre tek başına eleştirmeye yeter. Zaten koç Eddie Jordan da oyuncularının bu performanslarından memnun olmasa gerek, son çeyrekte Brand ve Iguodala'ya süre vermemiş.

Son zamanlarda takımının hücumdaki en büyük silahı olan Ray Allen, Bucks karşısında sadece 3 şut kullanıp hiç birinde isabet bulamamış. Niye böyle oldu hiçbir fikrim yok, maçı izleyip görmek isterdim. Ayrıca Pierce da 13’te 3’le oynamış hücumda. 5 asisti var ama yanında 4 de top kaybı yapmış. Zaten Garnett ve Rondo dışında Celtics hücumunun ayakta kalan ismi yok maçta.

Günün X-faktörü:
Kendisini takip edenler ara ara patlayıp böyle performanslar gösterdiğini biliyor. Bu maçta da onu tutan olmayınca tam anlamıyla coşmuş, toplamda 12’de 9, üçlük çizgisinden 7’de 6’yla 26 sayı atmış. Üçlüklerinin 4 tanesi son çeyrekte gelmiş CJ Miles’ın. Bunların dışında bir ribaundu, iki de top çalması var ama hepsini 18:30 dakikada yaptığı düşünülünce etkilenmemek elde değil.

Ne oyuncularının ne koçunun sağı solu belli olmayan takım Indiana’da Dahntay Jones, bizi sene başında şaşırttığı performanslardan birini 76ers’a karşı sergileyip galibiyette büyük pay sahibi olmuş. 15’te 9 şutla 25 sayısı 4 ribaundu ve 2 bloğu var benchten.

Bizimkiler:
Hidayet’in 5 ribaund 4 asisti olsa da yine 7’de 2’yle oynamış. Herhalde bu performansa alıştık artık, sizi bilmem ama ben sezon sonuna kadar da değişeceğini sanmıyorum. Bir insan takımına alışmamış olabilir ama hiç olmazsa şutunu bulmak için ekstra çaba harcar. Hidayet’te benim gözlemlediğim kadarıyla o da yok. Saha dışı başka problemleri var diyeceğim ama onun seviyesine gelmiş birinin maç başladığı an bunları kafasından uzaklaştırması gerek. Umarım sezon sonuna kadar beni kalıcı bir şekilde yanıltmayı başarır.

Mehmet Okur 8’de 3’le olsa da 14 sayıya ulaşmış. Zaten Brad Miller’ı sever, karşısında onun görünce bolca üzerine gitmiştir herhalde diye düşündüm. Zira 14 sayısının 8’ini faul atışlarından bulmuş. 7 de ribaundu var Memo’nun yarım saatte yaptıklarının içinde.

Ersan 6’da 4’le 9 sayı 4 ribaundla oynamış ama bu sefer de iyi başladığı maçta 6 faulle atılmak zorunda kalmış. Zamanla alışacaktır umarım, kendinin de 17 dakikadan daha fazla oynamak istediğine şüphem yok.

2 FARKLI FIKIR:

Adsız dedi ki...

Kobe'nin clutchını bu kadar basit geçmene şaşırdım. Kesinlikle inanılmazdı suratında tam 4 adet el vardı sanki baraj kurmuşlardı ama roberto carlos'un fransa'ya attığı frikik gibi barajı aşmayı başardı veee "kobe does it again" ama artık biz buna alıştık... again and again and again and again and again and again and....

Berkay dedi ki...

kobe'nin son şutu gerçekten çok güzeldi ama benim anlamadığım şey, o devasa vücutlu sert olabilen lakers'ın bu kadar tırıs tırıs oynaması ve 15 20 sayıyla kazanabilecekleri maçları kobe'nin eline son saniyede verilen toplarla kazanması.
formlarını yükseltmeleri için play-offları beklemek gerekiyor.