Kerem-Ömer yerine Sinan-Engin ile başladık maça. Bunun niye tercih edildiğine anlam veremedim? Tam niye gerçek bir oyun kurucuyla başlamadığımızı düşünüyordum ki, Sinan'ın Kerem'i aratmayan pasını Engin değerlendiremedi ama Sinan'ın bu penetreyi görmesi çok hoşuma gitti. Onlarda Lorbek içeriden, Nachbar da gerek kendi yarattığı gerek ona yapılan asistlerle dışarıdan bulduğu atışlarda çok etkili oldu. Bizde ise Ersan 4 tane üstüste 1'e 1 hücumu ve zor şutlarıyla oyunda kalmamızı sağladı. Ardından Nachbar'ın el üstünden bulduğu iki üçlük ile Slovenya farkı bir anda 10 sayıya kadar çıkardı. Lakovic'in, ona odaklanmamız yüzünden zorlanması ve aynı zamanda sorumluluk almaktan da kaçması dikkat çekiciydi. Bizim ise hücumda inanılmaz durgun oynadığımızı söyleyebilirim. Farkı eritmek için alan savunmasına döndük ama bu kadar iyi üçlük atan bir takıma karşı bunun ne kadar iyi bir tercih olduğunu çok sorguladım ben. Hidayet, Slovenya defansının diziliş hatasının farkına varıp Ersan'a dışarıda şut imkanı yarattı ve o da bunu üçlükte değerlendirdi. 15 sayımızın 12'ini üretmiş oldu böylece. Ancak son hücumda Slovenler bomboş üçlüğü kaçırmalarına rağmen Nachbar'a hücum ribaundu verdik ve 24-15 geride girdik 2. çeyreğe.
Semih'in çok kötü bir pasının ardından hızlı hücum yememiz ve Lakovic'in de devreye girmesiyle fark 14'e kadar çıktı: 31-17. Bu arada Semih içeriden çok rahat pozisyonları harcıyordu. Bunun üzerine yine alan savunmasına döndük ancak Jagodnik'in bomboş ve Lakovic'in el üstü üçlüğüyle fark 19'a çıktı: 37-18. Kısacası alan savunmasını bu kadar kullanmamız başımıza büyük bir bela açtı. Ayrıca Ersan kenardayken sayı üretmekte inanılmaz zorlandık iyi top çevirmediğimiz için birebirde sayı yaratacak birisine ihtiyacımız vardı. Ardından Ersan oyuna girdi ve Aşık'ın boyalı alandan bulduğu iki basket, Ender'in turnikesi ve Ersan'ın faulleriyle farkı 10'a kadar indirdik. Hidayet'in el üstünden bulduğu üçlükle tam havaya girdiğimizi yazıyordum ki, yarısahada yaptığımız bir ikili sıkıştırma ile topu kaptık ve Ender ile boş bir turnike bulup farkı 5'e kadar indirdik: 37-32. İki maçtır, Hidayet'in bu tür şutlarını özlemiştik. Devre skoru: 39-32. Son 5 dakikada yakaladığımız 14-2'lik seri ile maça ortak olduk. Bu dönemde Slovenya'ya çok az boş atış şansı verdik, verdiklerimizi de - neyse ki - değerlendiremediler.
Kerem'in kardeş Udrih'ten çaldığı topla oyuna iyi başladık ancak pota altından iki uzunun paslaşması sonucu yediğimiz bomboş turnike beni biraz korkuttu savunmamızın sıkılığı açısından. Ardından Udrih perdeden çıkarak bulduğu üçlükle durumu 44-34 yaptı. Ömer Onan'ın önüne düşen ve değerlendirdiğimiz topun ardından Hidayet yine el üstünden bulduğu üçlükle bizi coşturdu. Çeyreğin başındaki korkumun boşa çıktığı gördüm ve yine kolay şut şansı vermemeye başladık rakibe. Ancak hücumumuz biraz şans ve 1'e 1 oyunlara bakıyordu. Fakat ben bunu yazdıktan hemen sonra yaptığımız, savunmamızın tetiklediği 3 hücumda üstüste mükemmel paslarla hem hızlı hücum, hem bomboş üçlük hem de pota altından bulduğumuz sayılarla 1 sayı öne geçmeyi başardık: 48-47. Bu skordan sonra alan savunmamıza karşı çok iyi hücum eden Slovenya üstüste Jagodnik, Lakovic ve Udrih ile rahat üçlükler buldu ve farkı 7'ye çıkardı: 57-50. Son hücumda ise Kerem'in kaçan zorlama uzak mesafeli üçlüğü sonrasında hücum ribaunduna giren Semih'e faul yapıldı ve o da iki faulü de değerlendirdi: 57-52.
Bu çeyreğe yine alan savunması yaparken boş bir üçlük yiyerek başladık. Üstüne iki tane daha böyle pozisyon bulsalar da, neyse ki başarılı olamadılar. Biz ise Ender'in penetre üzerinden bulduğu şut ve Ersan'ın Semih'e hazırladığı smaç ile farkı 4'e indirdik. Neyseki bu noktadan sonra savunmadaki rotasyonumuz çok daha iyi bir düzeye geldi. Ancak faul hakkımızın dolması bizim için dezavantaj oluşturacak gibiydi. Nachbar'ın perdeyi kullanarak bulduğu üçlük farkı 4'e çıkardı: 64-60. Hemen ertesi hücumda, şut saatinin dolmasına 4 saniye kala Hedo'nun Semih'e potaya at diye bağırmasına rağmen, Semih'in hala topu yere vurup kendisine pozisyon hazırlamaya çalışması ve şut süresini doldurması, onun adına kötü bir nottu. Aşık, Nachbar'a hücum faul yaptırdıktan sonra hücumda kendisi yarattığı pozisyonu smaçla mı turnikeyle mi bitireyim diye düşünürken atışı kaçırdı. Ardından Slokar'ın ampulün tepesinden bulduğu bomboş şutla fark 6'ya çıktı. Neyse ki sonrasındaki hücumumuzda Hedo'nun kaçan turnikesini Ersan tip'ledi. Bu noktadan sonra iki takım da bulduğu boş atışları değerlendiremedi. Bizim için maçın belki de döndüğü nokta, turnuvada o ana kadar %30'un altında serbest atış yüzdesine sahip Aşık'ın, kendisine yapılan faul sonrası 2'de 2 atması olacaktı ama skordan anlaşıldığı üzere olmadı, olamadı... Üstelik Udrih'in Ender'e 17 saniye kala üçlük sırasında yaptığı faullerden sonra, Ender'in 3'te 3 atmasıyla çok da umutlanmıştık. Bunun üzerine Udrih taktik faullerin birini kaçırınca skor 69-67'ye geldi ve 9.7 saniyede son hücum bize kaldı.
Şu ana kadar aldığımız bütün galibiyetlerin ödülü gelip son hücumumuza sıkışmıştı. Mola sonrası Engin-Ender-Ömer-Hedo-Ersan 5'ini sahaya sürdük. Ender adamını hızıyla geçtikten sonra gelen yardımı görüp, köşedeki Engin'i buldu. Ancak o bomboş üçlüğü değerlendiremedi ve maçı kaybettik. Engin çok uzun süredir kenarda soğumuştu, keşke yanındaki Hidayet'e topu aktarsaydı diye düşünmeden edemedim.
Olsun... Sağlık olsun, finale giden yolda, ana yoldan çıkıp engebeli bir araziye girdik. Ancak elimizde bu engebeleri/rakipleri aşabilecek bir takımımız var. Rakipler sırasıyla Yunanistan ve İspanya/Fransa olsa bile, biz bu yola başkoyduk. Slovenya maçındaki gibi - özellikle de ilk 15 dakikadaki gibi - kimliğimizin çok dışında oynamadıkça, hepsine kafa tutabiliriz. Bunu bize gösterdi Milli takım.
Yenilseniz de, 6. kere teşekkürler Milli Takım.
Galatasaray'ı özel kılan tablo "fotoğrafta" mevcut
18 saat önce
0 FARKLI FIKIR:
Yorum Gönder