BIY AD

14 Kasım 2010 Pazar

Bir Miami Heat Analizi

Filmi geriye sararak başlayalım... 2010 yazı üzerinde yıllarca konuşulan bir yazdı. Dwyane Wade, LeBron James, Amare Stoudemire, Carlos Boozer, Joe Johnson, Chris Bosh ve daha nicesi. Buna karşılık New Jersey, New York, Chicago gibi yıldızların peşinden koşması beklenen takımlar... "LeBron, Amare New York'ta buluşur mu" "Dwyane Wade Chicago'ya gidip yeni Jordan olur mu" "Carlos Boozer bir playoff takımına gidip onlara bir kademe atlatır mı" gibi onlarca soruyla başladı off-season. Ancak ortak kanı bu yıldızların hiç birinin bir takımı tek başına şampiyon yapamayacağıydı. Çünkü 2010 planları yapan takımların hiç biri iyi durumda değildi. Takımlarda bunun farkındaydı ve sanıyorum ki genelde akıllarda "Wade/LeBron+Amare/Boozer/Bosh" tarzı iki yıldızı kadroya katma fikri vardı. New York'un da LeBron'un kararını açıklamasına 1 saat kala Amare'yle anlaştığını açıklaması LeBron'u etkilemeye yönelik olmakla birlikte iki yıldızı birden New York'a getirmenin planlarını içeriyordu.

Gerisi bilindik... LeBron Wade ve Bosh'un yanına Florida'ya gidince Ohio tarafında kıyametler koptu. Taraftarlar LeBron formalarını yaktı, eski takımının sahibi tarafından korkaklıkla suçlandı ve medyada da yaptığı basın şovu için tonlarca eleştiri aldı. Miami Wade'in takımıydı ve LeBron oraya giderek korkaklık yapmıştı bir çok kişiye göre. "Kendi başına yapamamadığını Wade'in kanatları altına girerek yapmaya çalışacak" gibi biraz da basketbol dışına çıkarak karakter eleştirisiyle vurdular LeBron'u. Sahi Miami gerçekten Wade'in takımı mı olacaktı? Ben dahil bir çok kişinin bu soruya cevabı "kesinlikle evet" olmuştu. "Şu anki durum nasıl peki?" sorusunun cevabını yazının biraz daha ileri kısmına bırakıyorum, biraz kadro yapısından bahsetmek istiyorum.

LeBron ve Bosh eklentilerinden sonra özellikle Mike Miller eklentisi çok değerliydi. Mike Miller gerçekten değerli bir oyuncu ve daha önce de bahsettiğim gibi bir şutör olmanın ötesinde sahada her şeyi belirli bir seviyede yapabilecek kapasitesi var. Bunun yanında katkı yapacak Eddie House eklentisi var. İstikrarsız olsa da sezon içinde belirli maçlarda mutlaka katkı verecektir House, ayrıca Boston'da şampiyonluk yaşamış bir oyuncu. Bu eklentiye de bir itirazım yok. Ancak elinde Joel Anthony, Haslem, Bosh üçlüsü varken Ilgauskas yerine Dampier tercih edilmeli miydi sorusu burada kritik nokta. Ya da Dampier Ilgauskas takıma katıldıktan sonra da takıma katılabilirdi. Joel Anthony ve Magloire ikilisi işin savunma kısmında iyi olsalar da şampiyonluğa oynanan bir takımda rotasyonda ekstrem durumlar dışında yer bulmamalılar. İlgauskas takımda yer alabilir ancak onun da yanında sert bir oyuncuyla tamamlanması gerekir. Bosh veya Haslem bu isimler değil. Aynı şeyleri Bosh için de söyleyebiliriz. Bosh bana kalırsa overrated ancak iyi bir uzun olduğunu inkar etmemek gerekir fakat o da sert pota altlarına karşı sinebilen bir uzun. Uzun rotasyonunda sertlik sıkıntısı problem, elde var bir.

Wade ve LeBron iki müthiş bitirici olmalarının yanında her maçta çift hanelere yakın asistlere ulaşabilecek iki isim. Yani bu iki isim pekala guard olarak kullanılabilir. Spoelstra'da böyle düşünüyor ki genelde hücumda top bu ikilinin elinde kalıyor. Ancak o zaman Arroyo'yu ilk beşte oynatmanın anlamı nedir? Arroyo yetenekli ve zaman zaman kendinden beklenmeyen istatistiklere ulaşsa da genel olarak dağınık ve şutunu güven olmayan oyunculardan. Chalmers'ın durumu ne bilmiyorum ancak çaylak sezonundaki performansına erişmesi bile Miami'ye büyük bir katkı olacaktır. Arroyo tercihinin onları da tedirgin ettiğinin farkındayım. J. Jack ismi üzerinde durdukları yazılıp çiziliyor basında. Peki Jack doğru isim mi? Ondan da emin değilim. Miami'ye daha çok Steve Blake tipi, ceza şutlarını atabilmesinin yanında pas organizasyonlarını da yapabilecek bir isim lazım. Guard eksikliği problem, elde var iki.

Diğer problem ise hemen herkesin dillendirmeye başladığı coach problemi. Spoelstra çok genç ve tercrübesiz bir koç. 3 süperstarı taşımak için ne belirli bir coaching birikimi ne de karizması var. İkisine de sahip ve adı Pat Riley olan ise tribünde oturuyor. Spoelstra ve özellikle hücum sistemini daha uzun anlatmaya çalışacağım o yüzden şimdilik geçiyorum.

Miami'yi biz hep kafamızda Wade'in takımı olarak kurmuştuk sezon öncesinde. LeBron genelde asist, ribaund ve işin savunma kısmına kanalize olur ama saha içerisinde Wade ne istiyosa o olur. Burada okuduğum ve çok beğendiğim bir yazıdan bir bölüm alıntılamak istiyorum: "Wade, Lebron’u “yeteneklerini güney kıyılarına taşımaya” ikna ederken, onun ne kadar dominant bir oyuncu olduğunu, istatistik kağıdının her yerini kolaylıkla doldurduğunu pekala biliyordu. Fakat muhtemelen hayalindeki takım arkadaşı, rebound ve asist ortalamalarında double double’ı zorlayan, ancak iş atılan şut sayısına geldiğinde, kendisinin bir iki adım gerisinde duracak bir Lebron James’ti. Dışarıdan bakan biri için bile bu formül kulağa oldukça işlevsel geliyor. Ki Lebron da sezona bu formüle sadık kalarak başladı..." Kesinlikle olay buydu. Ancak LeBron işin kontrolünü biraz kaçırmış gözüktü özellikle Boston maçında. O güzel yazının devamında aynen katıldığım o kısmı da bulabilirsiniz...

Ben Miami hücumunu LeBron özelinde değil de genel olarak değerlendirme taraftarıyım. Daha önce Günün Notları bölümünde az çok bahsettim, takımın direksiyonunda LeBron olduğunu ve Wade'in bu takımın ilk skor opsiyonu olduğunu belirtmiştim. Ancak işler her zaman tam olarak öyle gitmiyor. Wade'in şutları girmemeye başladığı zaman LeBron tamamen topa hükmediyor ve Miami'nin oyunun geçen seneki Cleveland'dan farkı kalmıyor. Tamamen LeBron'un potaya gitmesine yönelik hücumlarda James Jones'u, Arroyo'yu, İlgauskas'ı isolation oynanmayan köşeye atabilirsiniz ama Wade'i hücumda bu kadar işlevinin dışında kullanmak hem Wade'in etkinliği hem de Miami hücumunun akıcılığı açısından olumsuz. Utah maçını bir kenara koyarsak kaybedilen her maçta LeBron'un Wade'den daha fazla top kullanmış olması da tesadüf değil. Bunun dışında Miami hücumunun iki büyük sıkıntısı daha var. İlki ve bence en önemlisi oyun setleri. Takım isolation dışında bir şey oynamıyor. Wade, LeBron, Bosh üçlüsünden biri sağ ve sol tarafta yalnız bırakılıyor. (Aslında bu tezimi league pass yayınından aldığım screen shotlarla desteklemek isterdim ancak aldığım screen shotları yeni painte yapıştırmayı bir türlü beceremedim.) Riley'i Spoelstra'dan ayıran nokta da tam olarak bu. Riley Wade ve LeBron her özelliğinden faydalanabilir buna karşılık Spoelstra ise Wade'in skorerliğinden LeBron'un çok yönlülüğünden faydalanmaya çalışarak ikisinin de etkinliğini azaltıyor. LeBron ve Wade'in ikisinin de hücumda üretken olduğu ve topu paylaştıkları durumunda Miami'nin hücumlarının çok akıcı olacağı da su götürmez bir gerçek.

İkinci sorundan da bahsetmem gerekise, o başlı başına bir oyuncu: Chris Bosh. Toronto'da almaya alıştığı topları LeBron ve Wade'in yanında alamayınca (geçen seneye göre 5.5 şut daha az çekiyor) eline gelen sayılı topta sadece potayı düşünüyor. Son maçlarda biraz toparlasa da şut tercihleri sorunlu ve sayı dışındaki diğer alanlara -özellikle ribaundlara- gereken katkıyı yapmıyor.

İşin savunma kısmına bakmak gerekirse orada da çok iyi olduklarını söylemek zor. Orlando maçı hariç iyi savunma yapmadılar ve geçen sezonlarda takımlarının birinci opsiyonları olmasına rağmen iyi savunma yapan Wade ve LeBron ikilisinin hücumdaki yükleri azalmasına rağmen savunma gayretlerinde gözle görülür bir artış yok. Geçen sezon Wade ve LeBron'un ikisinin de iyi savunmacılar olduğunu -özellikle LeBron'un istediği zaman çok iyi savunma yapabildiğini görmüştük- ancak hücumları çok ön planda olduğu için bu özelliklerinin ön plana çıkmadığını düşünenlerin sayısı oldukça fazlaydı. Bu takım kurulduğunda iki underrated savunmacının savunmaya biraz daha konsantre olarak çok daha sıkı savunma yapacağını hatta birinin yılın en iyi savunmacısı olabileceğini düşünüyodum. Bu da Miami savunmasını oldukça rahatlatacaktı. Sezona bu konuda iyi başlasalarda Big Three'den hiç biri kariyerlerinde savunmaya odaklanmadıkları için Miami savunmasında da sorun var.

Uzun lafın kısası Miami'de Spoelstra'nın sonunun yakın olduğunu ve onun yerine geçecek ismin çok çok büyük ihtimalle Pat Riley olacağını düşünüyorum. Riley'in nasıl bir sistem getirdiğini eğer gelirse tekrar konuşuruz ancak Spoelstra'nın takımda kalması durumunda Miami Doğu finalinden ileri gidemeyecektir.

Edit: Yazmayı unutmuşum, Spoelstra ilk beşte Joel Anthony yerine İlgauskas'ı kullanmaya başladı ve bugün Joel Anthony sadece 7 dakika oynadı.

3 FARKLI FIKIR:

Adsız dedi ki...

Alıntı: ''Bu takım kurulduğunda iki underrated savunmacının savunmaya biraz daha konsantre olarak çok daha sıkı savunma yapacağını hatta birinin yılın en iyi savunmacısı olabileceğini düşünüyodum.''

LeBron ve Wade zaten her yıl en iyi savunma beşlerine seçiliyorlar. Bunların neresi underrated?

Doğuş dedi ki...

Ben o ilk beşlerin ne olduğunu iyi biliyorum, o ilk beşlerin hiç bir etkisi yok benim gözümde. Kobe de seçiliyor her sene ama bu benim gözümde Kobe'yi iyi savunmacı yapmıyor. En azından normal sezonda Kobe'nin savunmaya takılmadığını söylemek mümkün.

Savunmadan kasıt sadece top çalmaya yönelikse Chris Paul de çok iyi savunmacı. Rakamlar savunmada ilk planda olmamalı bence.

Sözün özü ikisinin de iyi savunmacı olduğunu düşünüyorum ancak ikisinin de o savunma beşlerine girecek kadar savunma yaptığını düşünmüyorum ama bana istedikleri zaman yapabileceklerini gösterdiler en azından.

Ayrıca ikisi de büyük yıldızlar olduğu için ilk akla gelen yönleri hep hücumları oluyor. Neyse fazla uzattım, umarım anlatabilmişimdir.

Doğuş dedi ki...

Ben o ilk beşlerin ne olduğunu iyi biliyorum, o ilk beşlerin hiç bir etkisi yok benim gözümde. Kobe de seçiliyor her sene ama bu benim gözümde Kobe'yi iyi savunmacı yapmıyor. En azından normal sezonda Kobe'nin savunmaya takılmadığını söylemek mümkün.

Savunmadan kasıt sadece top çalmaya yönelikse Chris Paul de çok iyi savunmacı. Rakamlar savunmada ilk planda olmamalı bence.

Sözün özü ikisinin de iyi savunmacı olduğunu düşünüyorum ancak ikisinin de o savunma beşlerine girecek kadar savunma yaptığını düşünmüyorum ama bana istedikleri zaman yapabileceklerini gösterdiler en azından.

Ayrıca ikisi de büyük yıldızlar olduğu için ilk akla gelen yönleri hep hücumları oluyor. Neyse fazla uzattım, umarım anlatabilmişimdir.