BIY AD

28 Ağustos 2009 Cuma

EPWC: Türkiye 67 - Almanya 74

Hasta olduğum için yazacak halim yoktu hiç, ancak şimdi biraz iyi hissetmeye başladım kendimi, karalayayım birşeyler:

Maç başlamadan önce bir arkadaşım geyiğine "Almanya favori" demişti. Ben de ona "Yok artık, yenilirsek izlemem Eurobasket'i" diye cevap vermiştim. Gerçekten de yok artık... Evet Nowitzki'siz Almanya'dan bahsediyoruz, yanlışlık olmasın. Onlara da yenildik. Maçı anlatmama gerek var mı? Neler olup bittiğinin önemi var mı?

Yine de yazmam lazım. İlk periyoddan itibaren pota altı savunmamız rezalet ötesiydi. Nowitzki'siz Almanya'dan ilk 10 dakikada yediğimiz 24 sayı bunun kanıtıydı. Sadece ilk periyoda özel değil maç geneli için: Çabuk 4 numaraları tutamıyoruz, adamını geçen guard'lara yardıma gelemiyoruz. Üstüne üstlük Oğuz ve Semih'ten uzun forvet yaratmaya çalışıyoruz. Ne yaptığımızı çözebilen varsa lütfen yorum yazarak anlatsın. İkinci çeyreğe girilirken Jagla'nın 10 veya 12 sayısı vardı: 24-24.
İkinci çeyrekte ise Almanya'nın faul hakkı 1.5-2 dakika içinde dolunca "Hah şimdi 5-10 sayı öne fırlarız." dedim. Ama bendeki nasıl bir pembe gözlükse, unuttum tabi Milli takımın ne kadar kötü hücum ettiğini. Top birinin elindeyken diğer 4 kişinin hareket etmesi gerektiğini bilmediğimizi hesaba katmadım. Topu eline alanın savunmacısının üzerinden şut attığı bir sistemimiz var. Sanki Tanjevic bunu yapmaları için ısrarla çalıştırmış gibi oyunculara. Bu çeyrekte özellikle Semih'in hem savunmada hem hücumda yaptığı acemilikler beni benden aldı diyebilirim. Ersan'ın 4 numaraya kaydığı bölümlerde ise en azından hücumda opsiyonlarımız açılıyor, daha farklı bir takım hüviyetini bürünüyoruz. Ama ilk yarının en çarpıcı olayını şöyle aktarayım: Boyalı alandan zannedersem sadece 2 sayı bulduk koca 20 dakika içinde, şaka gibi gerçekten, değil mi?

İkinci yarının başında ise yine Jagla faktörü devreye girdi. Barış'a hiç görev vermeyen, Kaya'yı sadece inat yüzünden takıma almayan Tanjevic'in "Kerem, Kerem" diye ağlamaya hakkı yok. Elinde opsiyonları var ama kullanmıyor, takıma bile almıyor. Buna rağmen kısa bir süreliğine de olsa savunma dozajımızı arttırıp hızlı hücumlarla öne geçmeyi başardık periyodun sonlarına doğru. Ömer Onan'ın isabetli üçlükleri de tabii ki bu atağımızda son derece önemliydi. Ama yine son saniyede üçlük yeme hastalığımız baş gösterdi ve son çeyreğe 1 sayı farkla mağlup girdik: 55-56

Dördüncü çeyreğin başında da hızlı hücum ederek bulduğumuz sayıların ardından 62-58 öne geçtik. Ancak skordan da anlayacağınız gibi, geri kalan 8 dakikada bulduğumuz toplam sayı ise 5... Size maçın son 10 dakikadaki üçlük isabet oranımızı vereyim: 1/11. Son 30 saniyedeki 3 taneyi saymasak 1/8. Maç boyunca da 6/25 isabet oranı tutturduk. Tabii pozisyon hazırlamak yerine, atışların çoğu zorlama olunca %27'lik oran da son derece normal. Bir de bunun üstüne Hırvatistan maçındaki savunma zaaflarımızı aynen sürdürünce yenilgimiz kaçınılmaz oldu. Nowitzki'siz bir Almanya'dan 74 sayı yedik. Aslında bu kadar kasmayıp, sadece şu cümleyi yazsam bile yeterli olurdu belki de...
Maç içinde pota altına indirdiğimiz toplarda da uzunlarımız bir türlü sayıya gidemedi. En az 2-3 kere kendimi şunu düşünürken buldum: "Hep uzunlarımız çok iyi diye bahsediyoruz ama aslında biraz abartıyoruz." Gerçekten de öyle sanırım. Özellikle Semih'e yıllardır ısınamadım. İlginçtir Fatih Solak'ı oldukça beğendim dün. Ömer Aşık ile beraber pota altında rakipleri durdurmak için ellerinden geleni yaptılar. Ama ne Semih ne Oğuz'dan beklenilen performansı alamıyoruz, onlar 4 numarada kullanılmaya devam ettikçe de alamayacağız gibi duruyor. Ersan'ın oynayacağı 30 dakikanın çok büyük bir kısmını uzun forvet mevkisinde geçirmesi gerektiğini bakalım Tanjevic ne zaman görecek. Yazının içinde hiç Hidayet'e değinmedim, takımın zorlandığı anlarda daha çok sahneye çıkmasını bekliyordum. Sorumluluk almaktan kaçmadı ama daha da ağırlığını koymalıydı bana kalırsa.

Maç sonunda Ömer Onan "Bu tokat madalya getirebilir" demiş. Bence de güzel oldu bu tokat, Eurobasket'teki takımların eksikleri de göz önüne alındığında "Niye olmasın?" diyorum ama şu oyna(ma)dığımız hücum setlerine ve savunmaya baktığımda ümidim tükeniyor. İnşallah bu tokat oyuncuları kendilerine getirmiştir...

Not: Ayrıca Kerem Tunçeri de sakatlanmış ve durumu röntgenlerden sonra belli olacakmış. Umarım yetişir turnuvaya da Ender'e 30 dakika vermek zorunda kalmayız...

Not 2: Murat Murathanoğlu'nun NTV'ye dönmesine sevindim. Yani kesin döndü mü bilmiyorum ama döndüyse güzel haber. Tabii dün yine hakemlere takması hoşuma gitmedi ama olsun maçı onun ağzından dinlemek ayrı bir keyif.

5 FARKLI FIKIR:

saLsa dedi ki...

1) Geçmiş olsun kardeşim.
2) Milli Takım'da aynı tas aynı hamam, ben de yazdım baya bir şey ama sürekli kendimizi tekrar ediyoruz işte.
3) Murat Murathanoğlu NTV'ye dönmedi, bu turnuva ve Eurobasket için geldi diye biliyorum. Kendisini sezonda TRT'de ACB anlatırken izleyeceğiz.

sabonis dedi ki...

sağolasın Anıl'cım. Milli takım hakkında yazarken aynen dediğin gibi kendimi tekrar eder gibi hissediyorum devamlı...
MM konusunda ise doğru ispanya ligi için trt ile anlaşmıştı unutmuşum.

Adsız dedi ki...

hehe dedik sana alman disiplini bu belli olmaz diye...

sabonis dedi ki...

ahaha sanki ciddi dedin de =)

Peyamisafa dedi ki...

yazarın tespitlerine ben de katılıyorum ancak acı olan bunları bir tek tanjevic in görmemesi!anlatıcıların da maç boyunca değindiği gibi 90-100 atabilecek bi takım değiliz işte!!! skor yükseldikce ersan ve hidayet yıpranıyor.onun için sa-vun-ma!!!