BIY AD

7 Kasım 2009 Cumartesi

4-5 Kasım'dan Notlar

Geç oldu, kusura bakmayın. Kolay iş değil vallahi maçları izlemek =)

Öncelikle Lakers'ın, Gasol'süz hala iyi oynamadığını söylemeliyim. Çok açık bir şekilde, Kobe'ye bağımlı oynuyorlar şu anda. Gasol geldiğinde hücumları çok daha rahatlayacaktır. En azından güvenecekleri 2 tane çok iyi skor opsiyonları olacak yeniden. Elbette bu maçta Bynum çok etkiliydi ama Rockets'ın en uzun oyuncusunun Scola olduğunu hatırlatmakta fayda var. Her rakibe karşı 7'si hücum olmak üzere 17 ribaunt alamaz Bynum.

Bu maçta Ariza'yı durdurduğuna dair yorumlar okumuştum ancak Ariza'nın kullandığı şutların çoğu kötü seçimler değildi. Aynı şekilde 2 maç evvel Durant'ı 4. çeyrek ve uzatmada sahadan sildiği yazılıp çizilmişti, o maçı da izledim ve orada da Artest'in Durant'a yaptığı iyi bir savunma göremedim. Hatta tam tersi, Ariza da Durant da birçok pozisyonda Lakers'ın çılgın forvetinden çok rahat sıyrıldılar ancak gelen yardımlara tosladılar. Aslında Ariza beni, kendisine bu kadar rahat pozisyon yaratabildiği için şaşırtmadı değil ama bu pozisyonlardan çoğunu (5/21 saha içi isabeti) değerlendiremedi. Örneğin ir pozisyonda 3-4 metreden fade-away attı, top hiçbir şeye değmedi. Benim izlemeye alıştığım Ariza'yı gördüm sahada bitiricilik ve şut performansı bakımından. En çok şaşırtan yönü birkaç tane son derece yaratıcı asist yapmasıydı. Birçok oyun kurucuyu kıskandıracak paslardı. Ayrıca bir bşaka pozitif yönünü de söyleyeyim; şutlarının çemberi zor bulduğu bir günde, maçı uzatmaya götüren üçlüğü atmasını takdir ettim.

Peki en skorer oyuncusu şut sokamazken, Rockets maçı nasıl devamlı önde götürdü? Takım oyunu ve mücadele ile. Özellikle ön plana çıkan bir oyuncu yoktu benim gözümde, aklımda kalan isimler Carl Landry ve Chuck Hayes oldular. Landry birçok pozisyonda Bynum ve Odom'a karşı kendi başına skor üreterek beni oldukça şaşırttı. Öte yandan box score'da 7/9 ile oynadığı gözüken Hayes'ın istatistiği biraz yanıltıcı, çünkü neredeyse her bulduğu baskette takım arkadaşlarının - futbol deyimiyle - al da at tarzı asistleri vardı. Ancak sonuçta Kobe, uzatmada Rockets'a fazla geldi. Ayrıca Rockets takımı bu dönemde bomboş atışları kaçırarak, Kobe ve Lakers'a galibiyet için zemin hazırladı.

İlginç istatistikler vereyim: Maç boyunca hücumda takımına yük olan Fisher (0 sayı, 0 asist, 0 ribaunt), tam 3 tane hücum faul yaptırarak defansta katkı sağladı. Gerçi katkı sağladı derken, Brooks'u sayısızca pozisyonda kaçırdığını da hatırlatayım. Yani sadece bir maçta 3 hücum faul yaptırmanın ilginçliğine parmak basmak istedim.

Elimde olsa da izleyemediğim ama çabuk çabuk neredeyse her pozisyona baktığım bir maçtı bu. Chris Paul sonunda azıttı ve önemli bir maçı takımına getirdi. 14/23 saha içi 3/4 üçlük, 8/8 serbest atış ile 39 sayı ve 7 asist üretti bu küçük adam. Ayrıca West'in, Nowitzki çok iyi tuttuğunu söyleyebilirim, çabuk ayaklı bir dört numara olarak Nowitzki'yi her şutunda rahatsız etmiş. Aslında tabi 4/15'i sadece bu açıklamıyor, Alman yıldız da kötü bir günündeymiş. Ben Marion'ın bu maçta bir faktör olacağını düşünüyordum ancak izlediğim kadarıyla, sahada görmedim bile Marion'ı. Bir başka dikkat çekici nokta Fransız çaylak Beaubois'nın ilk 5'te başlaması ve Mavs'in ilk 9 sayısına imza atmasıydı. Çok yetenekli bir guard ve kendisini Magic'teki Pietrus keşfetmiş bir basketbol kampında. Maçın sonu da oldukça ilginç geçmiş. Nowitzki 2 dakika kala 6 faul alıp oyundan çıkmış. 16 saniye kala Dampier'ın pota altında bomboş kalıp tip'lediği topla Mavs farkı 4'e çıkarmış ve Nowitzki molada bench'e gelen arkadaşlarını kutlamış sanki maç bitmiş gibi. Tabii ardından olacakları tahmin edemezdi Dirk. Mavericks son 16 saniyede Terry ve Barea ile kullandığı 5 serbest atıştan (4'ü taktik faül, biri teknik faül) sadece 1'inde isabet bulmuş ve Chris Paul bir pozisyonda hücum faul yapmasına rağmen, ikinci şans ellerine geçtiğinde Peja'nın eski günlerini hatırlatan tarzda alıp anında elinden çıkardığı üçlük maçı uzatmaya götürmeye yetmiş. Uzatmada da evlerinde olmalarının, geriden gelmenin ve Nowitzki'nin oynamamasının avantajını kullanıp galip gelmişler. Hornets için çok önemli bir galibiyetti. Bu arada Dampier'ın 16 sayı 14 ribaunt ve 3 blokluk performansına yazık olduğunu söylemeyi unutmuşum. Gelecek sene kazanacağı 13 küsur milyon dolar tatlı geldi zannedersem, yıllar sonra yeniden canını dişine takarak oynuyor...

Spurs tam 4 gündür maç yapmıyordu bu maçtan evvel. Ara hiç ama hiç yaramamış. Defansta adamlarının önünde kalamayan oyuncular topluluğu izledim adeta, takım falan değillerdi. Bir tek Duncan'ı beğendim. Jefferson, Parker, McDyess, Finley, Ginobili... Hepsi ama hepsi özellikle defansta çok çok kötüydüler. Ayrıca tabii ki Blair'ın mücadelesini ve enerjisini takdir etmemek mümkün değil. Ama o zaten her maç çıkıp bunu yapıyor...

Bir maç düşünün ki, Jazz'lı herhangi bir oyuncu topu 3 kere vurup penetre ettiği zaman çembere kadar rahatlıkla gidebiliyor. Bu nasıl Spurs savunması aklım almadı. Üstelik bu savunma, sezon başlangıcından beri çok kötü oynayan, Korver ve CJ Miles gibi iki adamından yoksun, bench'i iyice daralmış bir Utah'a karşıydı. Spurs'ün karşısında 2 gece evvel Magic olsa, fark 30'lara rahat çıkardı. Jazz açısından ise Boozer'ın şut performansı ile her ribaundu kovalaması memnun edici olsa gerek.

Spurs'ün aslında kötü defansının yanında, hücumu da ancak vasat idi. Ama Parker-Ginobili-Jefferson ve Duncan gibi 4 hücum silahı olan bir takımın bu konuda sıkıntı yaşayacağını düşünmüyorum. En büyük sorun savunmada. Spurs bu sezon rakibin şut yüzdesi istatistiğinde %47 ile ligin 25.si, daha çok az maç oynanmış olsa bile bu rakamın iyiye işaret olmadığı kesin. Umarım yakında McDyess ilk 5'e yerleşir ve takımın kimyası oturur.

0 FARKLI FIKIR: