Günün hayvan performansları:
Gecenin batıdaki sıralama açısından en önemli maçında Durant 45 sayısına rağmen son noktayı koyan Deron Williams olmuş. 23’te 14’le 42 sayısı bir yana 10 da asisti ve en önemlisi bitime 1 saniye kala maçı kazanmalarını sağlayan basketi var. Eğer Utah playofflarda bir yere gelecekse ihtiyaçları olan bir numaralı şey onun liderliği. Williams’ın dışında Utah uzunlar Memo ve Boozer da Thunder’ın canını yakan isimlerden. Boozer 28 sayı 15 ribaund 5 asistle oynamış. Eğer playofflarda böyle bir eşleşme olursa ne kadar zevk alacağımın bir habercisi olabilir bu maç, ancak Utah’ın bizimle aynı düşüncede olduğunu sanmıyorum.
Dalino Gallinari 31 sayıyla kariyer gecesinde Celtics’e galibiyet yüzü göstermemiş. Gallinari’nin performansında ilginç olan şey sadece tek üçlük isabetinin olması. Üçlük çizgisi dışında 11’de 9’la oynamış. Hatta oldukça agresif olduğu sadece birini kaçırdığı 11 serbest atış kullanmasından da anlaşılıyor. Maçı izlediğim bölümde kendisini pek sahnede görmedim ve başa baş bir maç vardı. Ancak şunu söyleyebilirim ki, sezonun bir bölümünden beri haklı olarak söylenen ve bir bakıma klişeleşen “Celtics umursamıyor” lafını bu maçın izlediğim bölümü için söyleyemeyeceğim. İyi mi kötü mü olduğuna artık siz karar verin. Ayrıca maçın son hücumunu Knicks oyuncularının da baskısıyla felaket oynamışlar. Sonuç 101-104, New York kazanmış tabii ki.
Bobcats’in hızlı maçladığı maçta Gerald Wallace hücumda takımını taşıyarak 100-109’luk galibiyetin bir numaralı sebebi oldu. 18’de 10’la 28 sayısı var. Savunmada yer yer halsiz geldi gözüme niyeyse ama hücuma gittiğinde aynı yorgunluğundan eser kalmıyordu. Sayılarının çoğunu ya kendi potaya giderek ya da Diaw’ın içeriye attığı güzel paslarla elde etti. Diaw demişken, kendisi bu maçta 17 sayı 9 asist 9 ribaundla oynadı. Savunmada bana kalırsa hızlı olmayan oyunculara karşı bire birde iyi iş çıkarıyor ama ara sıra tıkanan Bobcats hücumunun da onun bu yaratıcılığına ihtiyacı var. Bu maçta da takıma kattıkları açıkça gözüktü zaten. Bobcats ilk yarıyı rahat şekilde 23 sayılık farkla kapatınca ben de Celtics maçını izlemeye başladım ama döndüğümde fark 10’a kadar inmişti. Anladığım kadarıyla Atlanta’da öne çıkan isim olmasa da Bobcats fazla hücum ağırlıklı oynadığı için sahanın diğer tarafında tıkansa da savunmada rakip takımı durduramamış. Tabii maçın geri kalan bölümünü yine rahat bitirdiklerini söyleyebilirim.
John Salmons’ın 26 sayısı 19’da 8’le geldiği için hayvan sayılmayabilir ama önemli olan ilk 5’deki diğer dört oyuncudan toplam sadece 16 sayı gelmesine rağmen takımını galibiyete taşımış olması. Ancak hücumda zaten delicesine kısıtlı olan Bucks’ın Chicago gibi iyi savunma yapan bir takıma karşı da olsa Bogut’un yokluğunda ne kadar zorlandıklarını görüyoruz. Saha içinden %36’yla isabet bulabilmişler ve 79-74’luk gayet yakın bir skorla kazanmışlar maçı.
Kevin Martin, Memphis’e karşı 16’da 7’yle 29 sayı atarak takımını galibiyete taşımış. İki takımın da playoff dışında kaldıkları garantilendiği için maçın pek önemi kalmış olmasa da Houston’ın bu galibiyetiyle galibiyet yüzdeleri eşitlenmiş oldu.
Boşa kürek çekenler:
Kevin Durant şu isabetinde %50’nin altında kalsa da Utah’a karşı 45 sayılık müthiş bir maç daha çıkarmış. Jeff Green’in de büyük çabalarıyla maç uzatmaya gitmiş ancak takımının maçı kaybetmesine engel olamamış son attığı şutta isabet bulamayarak ve 139-140 yenilmişler bu bol skorlu maçta.
Bu sene Golden State’in başına gelen en iyi şey olan Step Curry, bu maçta da Wizards’a 27 sayıyla direnmiş ancak Maggette dışında pek yardım alamayınca koçuna bir galibiyet daha armağan edememiş. Yalnız karşısındaki Livingston’ın da iyi bir maç çıkardığını söylemek gerek.
Takımı baltalayanlar:
Bosh’la birlikte hücumdaki en büyük silahlarını da kaybettiler şimdilik ancak Toronto’nun eleştirdiğimiz yanı sezon başından beri aynı. Bu sefer de kendilerinden bariz üstün olsa da bu sezon karşılaştıkları diğer maçlarda zorlanan Cleveland’ın %56’yla şut atıp takım olarak 38 asist yapmalarına izin vermişler. Lebron ve Mo Williams da 12’şer asist yaparak (Lebron 13 aslında) Cavaliers adına bir ilki gerçekleştirmişler. Bu paragraf da playoff zamanı yaşanacaklar adına fikir sahibi olmamızı sağlayabilir. Gerçi bu gece yenilse de arkadan gelen Chicago’yu göz ardı etmemek lazım.
Günün X-faktörü:
Golden State’e karşı ama JaVale McGee 25 sayı ve 9’u hücumdan 15 ribaundla iki alanda da kariyer rekoru kırarak Don Nelson’ın en çok kazanan koç olmasına engel olmuş. Eli epey sıcak olan Nick Young da 18’de 10 isabetle 29 sayı atarak galibiyete katkı yapan bir diğer isim olmuş ve Wizards, Golden State karşısında sahadan 94-112’lik galibiyetle ayrılmış.
Sezonun bu vaktinde en amaçsız maçlardan birinde ne X faktörü diyeceksiniz ama Ben Wallace’ın 18 sayısı da az değil hani. Hem de zor bir şut ve tüm sahayı geçip yaptığı bir basket de var. Az daha uğraşsa kariyer rekoru kıracakmış zaten. Bundan 3 sene önce olsa Pistons’lılar çok eğlenirlerdi ama şimdi öyle bir hal kalmamıştır onlarda. Philly’de ise Brand ve Dalembert 15 dakika civarı süre alabildiler. Özellikle Brand memnun değildi bu durumdan, Speights de iyi bir oyun çıkarmış. Bakalım neler olacak.
Boston’la yaptıkları maça Gallinari’den başka damgasını vuran isim Earl Barron olmuş. 13’te 8’le 17 sayı atmış ve daha önce 9 olan ribaund kariyer rekorunu ikiye katlamış. 8 hücum 10 savunma ribaundu var. Daha önce forma giydiği Miami’den başka bir yerlerden de tanıdık gelmişti ismi, "TBL'de değil miydi?" diye düşünürken, ufak bir araştırmayla 2003’te Tuborg’da forma giydiğini onaylamış oldum.
Houston ve Sacramento’dan sonra son durağı Spurs olan draft edilmemiş çaylak Garrett Temple, NBA’de ilk 5 başladığı ilk maçında Kings’i pişman edecek bir performans göstermiş. 8’de 5’le 15 sayı atmış, yanında da 4 asist vermiş. Hill’in de dönüşüyle tekrar süre almamaya başlayacaktır ama izlediğim bir iki maçından ligde bir şekilde görev alacağını tahmin etmiştim.
Bizimkiler:
Ersan Bogut’un yokluğunda çıktığı ilk maçta 32 dakika süre bulup, aldığı dakikaları 17 sayı 7 ribaundla ödüllendirmiş ve takımının skor üretmekte zorlandığı maçın yıldızlarından biri olmuş. İstatistik kağıdında eleştirilecek tek şey 5 üçlük kullanılması gibi duruyor. Onun dışında maçı izleyemediğim için savunmada nasıl iş çıkardı bilmiyorum ama şu sıralar hücumda formda gibi gözüküyor.
Memo da ufak bir düşüş yaşadığı Lakers maçının ardından kendini bulmuş, 12’de 6’yla 20 sayı attığı maçta ek olarak 7 ribaund ve 4 asistle oynamış. 4 top kaybını biraz es geçebiliriz. Ayrıca maçtan bir not da, Utah’ın 2 bloğuna karşılık OKC’nin 11 blok yapması. İçeride çok daha güçsüz kalıyorlar halbuki.
Hidayet Cleveland karşısında tekrar kenardan gelmiş ve bu sefer anladığım kadarıyla topla imkanını da bulmuş ancak 5 asistine rağmen 10 şutundan sadece 3’ünde isabet bulabilmiş. Bosh’un da sakatlanmasıyla şöyle bir toparlanmasının vakti geldi de geçiyor ama zor tabii.
7 Nisan 2010 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 FARKLI FIKIR:
Durant'in buzzerın çok açık bir faul vardı. Hakemler Jazz'ın süpürülmesine engel oldu.
Aynen bunu yazacaktim. O faulu gormeyen hakem, bir daha sahaya cikmamali. Ayrica pozisyon neden tekrar izlenmedi onu da hic anlamadim. Durant da cok efendi cocukmus, aglayacak gibi oldu ama yine de hakemlere satasmadi.
Jazz umarim bu galibiyetle ikinci vs. olmaz. Resmen hakkini yediler Thunder'in dun.
Yorum Gönder