2010 playofflar'ında konferans yarı finallerinin en çekişmeli(!) serisinin 2. maçını yazma görevi bana düştü. Serinin birinci maçında ilk üç çeyreği iyi kötü seyretmiştim. Basketbola olan aşkımı sınıamıştı... Son çeyreğin başlarını iki elimle gözlerimi kaatıp belirli aralıklarla parmaklarımın arasından izlemiş ve sonrasında İsmail Şenol Kaan Kural ikilisine “Ben bittim, siz devam edin. Kolay gelsin” diyerekten televizyonu kapatmıştım. İlk üç çeyrek sonunda fark 40’lara çıkmış, Magic seyircisi de parmaklarımın arasından görebildiğim kadarıyla salonu terk etmeye başlamıştı. Hatta bir ara ekranın sağ üst köşesinde +18 ibaresi de gördüm gibi hatırlıyorum, ya da bunu ben sallıyor olabilirim. Her neyse konuya dönelim. Dün gece oynanan maçı da Magic 112-98 kazandı başlıkta da görüldüğü gibi. Peki, neydi sorun, doğu konferansını 2. ve 3. bitiren takım arasında bu kadar mı fark vardı?
Cevaba 2.sorudan ve Can’ın bir sözüyle başlayım. “İki takım arasında 10 tane ölüm kalım maçı oynansa, hepsini Magic alır.” demişti Can. İlk başta aynı fikirde olmasam da patronum(!) olduğu için “Bence de abi.” demiştim mecburen. Ama sonradan haklı olduğunu anladım. İki takım arasında oyuncu kalitesi açısından bu kadar fark yoktu belki ama oyun stratejisi açısından fersah fersah fark vardı. Bu fark dün gece ilk üç çeyrek saklandıktan sonra, son çeyrekte bir kez daha hortladı. İkinci soruyu da kısaca cevaplayım; sorun Hawks’ın hem savunmasında hem de hücumundaydı, ama daha çok hücumunda. Dün neler oldu peki, nasıl kaybetti Hawks?
Aslına bakarsanız Hawks’ın kaybettiği pek bir şey yok, çünkü zaten Magic’e karşı ellerinden geleni yaptılar, özellikle hücumda. Sezon boyunca Magic’e kaybettiği maçlarda ortalama 22 sayı fark yiyen Hawks dün gece 14 fark yedi ve bu rakibine karşı daha önce oynadıkları 5 maçta en fazla 86 sayı bulabilirlerken, bu maçta 98’i buldular. (Ayrıca çok ilginç bir not da şu: Daha önce oynanan 5 maçta Atlanta adına 20 sayı barajını geçen tek oyuncu, normal sezonun yanılmıyorsam 2.maçında attığı 22 sayıyla Joe Johnson’dı). Onlar için yüksek sayılabilecek 98 sayıya şu şekilde ulaştılar; yine isolation hücum oynadılar (ki hala söylüyorum bu sevdadan vazgeçmeden galibiyet almaları çok zor) fakat, bu hücum seti içerisinde sık sık yapmaları gerekeni yapıp, alçak postta Al Horford ve Josh Smith’i topla buluşturdular. İlk maç 18 sayı atabilen bu ikili bu maçta 42 sayıya kadar çıktı. Ayrıca uzunlara inen toplar sayesinde hem Josh Smith’in Lewis’e karşı size avantajını kullandılar, hem de bu matchupa gelebilecek olası bir ikili sıkıştırma durumunda dışarıda hazır bekleyen ve ceza şutlarını hakkıyla kesebilecek JoJo, Bibby ve Crawford’u buldular. İlk maçta genelde bire bir oyun sonunda dış şut deneyen bu üçlü 8’de 0 ile oynamıştı üç sayı çizgisinin gerisinden. Bu kez doğru ve boş şutu bulduklarından 11’de 6 dış şut isabetiyle oynadılar. Tabi ki sadece bu değişimle Hawks’ın 3 çeyrek boyunca Magic’e kafa tutabilmesi mümkün değildi. Bunun yanı sıra ilk maçta tek bir an bile görmediğim istek, arzu vardı takımda. Bir diğer anahtar nokta da Hawks’ın hücum ribaundlarındaki etkinliğiydi(özellikle Barnes'ın yokluğunda), 16-8 üstünlük sağladılar rakiplerine, hem de deplasmanda. Hatta Barnes oyundayken 3-4 hücum ribaundu verirlerken, Barnes'ın olmadığı bölümlerde 13-14 tane verdiler.
Magic ise 4 dışarda+Howard hücumunu sürekli kullanmadı ve farklı stratejilere yöneldi maç içerisinde. Zaman zaman Jameer-Howard pick’n rollü, zaman zamansa Carter’ın bire bir oyunlarıyla skora gitmeyi denediler. 2. çeyreğin sonlarına doğru bir ara 8 sayı geri düşseler de, dağınık rakibi karşısında çabuk toparlanıp, 4 dakika gibi kısa bir süre içinde üstünlüğü geri aldılar. Howard’ı kullanarak onun bulduğu 29 sayıyla rakibine boyalı alandan üstünlük sağladılar. Howard’ın yanı sıra ilk maçın ve playoffların Magic adına en büyük soru işareti olan Carter, çok kritik anlarda sorumluluk alarak attığı 24 sayıyla maçın kopmasını sağladı. Ayrıca Jameer ve Lewis de takımı adına 20 sayı barajını geçen diğer iki isim oldu bu maçta.
Magic adına şimdilik işler yolunda gidiyor. Serinin kalanı için yapmaları gereken şeyler, Carter’ı daha çok kullanarak ona özgüvenini biraz daha geri kazandırmak ve rotasyon oyuncularına biraz daha şans verip, onları da işin içine dahil etmek olabilir. Sonuçta 6’da 6 yapan bir takımdan bahsediyoruz, eksiklerini bulmak da haliyle kolay olmuyor.
Hawks’ın ise, artık buradan seriyi çevirmesi neredeyse imkansız. Ama bir veya iki maç kazanmak için hücumda yapmaları gereken, dün gece olduğu gibi uzunlara topu indirip daha çok onlar üzerinden oynamak. Savunmada ise Howard’a ikili sıkıştırmayı getirip getirmeme konusunda bir karar vermek. Çünkü Hawks’ın kısaları sürekli ikilemde kaldıklarından dolayı her ikisini de yapamıyor. Durum böyle olunca hem Howard’dan sayı yiyorlar, hem de dış şutlardan. Tüm bunlara bir de seyirci desteğiyle beraber takımın istek ve arzusu da eklenirse, seri biraz daha renklenebilir. Aksi halde Hawks, Bobcats ile aynı hazin sonu yaşayacaktır.
7 Mayıs 2010 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 FARKLI FIKIR:
Tam kaşar bu Atlanta.
Yorum Gönder