BIY AD

11 Mayıs 2010 Salı

Jazz - Lakers Serisi 4. Maç (96 - 111)

Bir gece önce Batı’nın ilk finalisti, Spurs’u hiç beklenmedik bir şekilde süpüren Suns olmuştu. Bu gece de finalin ismini koyduk: Los Angeles Lakers – Phoenix Suns. Konferans yarı finallerindeki 4 eşleşmenin üçünün süpürülmeyle sonuçlanması çok rastlanır bir durum değil. Bu duruma sevinen pek kişi olduğunu da sanmıyorum. Yarı finallerde çekişmeden uzak, genel itibari ile sıkıcı maçlar izledik. Sadece şu an 2-2’lik sonuçla devam eden Cavaliers – Celtics ve biraz da Suns –Spurs serisi bizleri biraz heyecanlandırdı. Bu eşleşmelerin dışındaki eşleşmelerde ise hiç ama hiç heyecan bulamadık. Utah, Lakers karşısında özellikle pota altında ufak kalmasından ötürü çok büyük sıkıntılar yaşadı, fark 4 maç boyunca 4-15 arasında değişti Lakers lehine. Jazz ara sıra geri dönüşler yapamaya çalışsa da kazanacağını hiç hissettirmedi bir maç için bile olsa. Zaten Hawks – Magic serisini anlatmaya bile lüzum yok. Playofflar tarihinin en rezil serilerinden birinin altına imzasını attı tekrar Hawks. Geçen sene de hatırlayacağınız gibi Heat-Hawks eşleşmesi vardı ki düşman başına!

Öncelikle Lakers’ı tebrik etmek gerekiyor. Üçüncü kez arka arkaya konferans finallerine yükselme başarısını gösterdiler. Muhtemelen bu sezon da onları finallerde göreceğiz. Ne yalan söyleyeyim; özellikle sezon sonundaki ve Oklahoma karşısındaki tutuk, şampiyona yakışmayan oyunlarını gördüğümde finallere gitmelerine hiç ama hiç ihtimal vermiyordum; fakat Jazz karşısında bu zamana kadar eleştirdiğimiz tüm eksiklerini kapattılar. Örneğin; takımın ana hücum stratejisi olan “Üçgen Hücum”a hiç bağlı kalmadıklarını görüyorduk, özellikle ilk turda. top takımın uzunlarıyla hiç buluşmuyor ve Lakers diğer takımlardan daha büyük olmasının avantajını kullanamıyordu. Bu turda sanki sihirli değnek(Fesenko’nun değneği diyelim.) değmişçesine uzunlara top gelince, Memo’nun yokluğunu hisseden Jazz pota altını delik deşik ettiler. Fesenko, bu takımın ilk beşine hiç yakışan bir oyuncu değil, Gasol ve Bynum gibi kalburüstü iki pivota karşı sinip kayboldu. Zaten bu sabahki maçta Gasol ufak çaplı bir dream-shake bile denedi ona karşı. Hakeem’in bu yaz Kobe’yi çalıştırması herkese yaramış anlaşılan.


Utah açısından fazla söylenecek bir şey yok. Suçlu aramak da, takımı suçlamak da gereksiz. Zaten önemli eksiklerle buraya kadar gelmeleri bile büyük başarı. Onları Denver karşısında ilk maçta Memo’nun sakatlanmasından sonra, şanslı gören kimse var mıydı aramızda? Onlar her şeye rağmen, geçen senenin konferans finalisti Denver’ı elediler(Gerçi Denver’ın da sakatlıklardan, bilhassa Koç Karl’ın yokluğundan şikayeti vardı.); ama iş Lakers’a gelince her şey değişiyor açıkçası. O kadar çok dezavantaj ortaya çıktı ki bu turda: Birincisi, adamlar eski şampiyon, ikincisi Kobe gibi ligin en önemli yıldızlarından birine sahipler, üçüncüsü pota altında çok çok fizikliler, dördüncüsü tüm parmaklarını yüzüklerle donatmış, bu anlar için yaşayan bir koçları var. Daha ne olsun! Üstelik takımın iki önemli oyuncusu Kirilenko ve Mehmet yokken, yukarıda belirttiğim unsurlara karşı koyamamaları çok normal. Son üç sezondur Lakers’a elenmeleri trajikomik bir durum; ama yapacak bir şey yok ne yazık ki.


Son 5 maçtır çığırından çıkmış bir Kobe var karşımızda. Dizindeki sakatlığın etkilerinden şu anlık kurtulduğu çok belli. En azından son çeyrekte güven veren kimliğine tekrar kavuştu. Son 5 maçtır 30 üzeri atıyor ve Phoenix serisinde de bu formunu sürdürürse takım olarak çok büyük avantaj sağlarlar. Zaten bu seride Utah adına ne dezavantaj gördüysek, Phoenix de aynı dezavantajlara sahip. Phoenix’in güvenebileceği iki unsur var: Nash-Stoudemire pick’n roll oyunları ve kenar katkısı. Fakat bu serideki gibi bir Kobe ve Gasol izlersek, Suns’ın şansı çok ama çok azalır. Unutmadan şunu da ekleyeyim: Konferans finallerinin sonunda eğer ki Lakers tur atlarsa, Kobe ve Phil Jackson ikilisi birlikte en çok playoff maçı kazanan oyuncu-koç ikilisi olacaklar. Şu anda 106 sayıdalar ve birinci ise 110 galibiyetle Pippen – Phil Jackson ikilisi. Kısacası Jackson sabit diğerleri dönüyor. İnsan 10 tane şampiyonluk görünce galibiyet sayısı çok oluyor haliyle.

Maç içinde dikkat çekici tek nokta var. O da Lakers’ın 6 top kaybıyla oynaması. Kobe’nin verimli oynamaya başlamasının göstergesidir bu. Dikkat ettiyseniz, Kobe’nin ritim bulamadığı maçlarda top kayıpları 20’ye kadar çıkıyordu ve genelde en az 4’ünde Kobe’nin imzası vardı ve süper yıldız bu alanda başı çekiyordu. Dün gecede 6 top kaybının 3’ünü yaptı; ama takımın geri kalanının 3 top kaybı yapmasında takımını doğru yönetmesinin büyük etkisi vardı. Ayrıca Gasol’ü de unutmayalım. 33 sayı ve 14 ribaundla kariyerinin en güzel gecelerinden birini geçirdi İspanyol yıldız ve Jazz’ı 1989’dan beri ilk defa süpürmenin mutluluğunu yaşadılar takım olarak.

NOT: Jazz, 1989’da Golden State Warriors’a 3-0 ile süpürülmüştü.

4 FARKLI FIKIR:

mucho dedi ki...

Ben hala Lakers adına işlerin o kadar tozpembe olduğunu düşünmüyorum. Eledikleri 2 takımda Batıda Playoff'a uygun olmayan 2 takımdı. Tecrübesiz-pivotsuz Oklohama ve Sakatlıklarla dolu bir Utahı elemek şampiyonlukun göstergesi olamaz. Bence Phonix serisi 7 maça rahat uzayacak ve turu geçen taraf Phonix olacak.

Adsız dedi ki...

"Hakeem'in bu yaz kobe'yi çalıştırması işe yaramış" demissin gasol mu demek ıstedın acaba yanlıslık olmasın Bilmiyorum belkı kobeyı de calıstırıyodur kobe sırtı donuk oyununu cok gelıstırdı bu sene yanlıs solemiim ama biraz garip geeldi

Adsız dedi ki...

Hakeem bu sene Kobe'yi çalıştırdı Gasol'u değil.Bizim çakma yıldızlarımız sezon biter bitmez alemlere dalarken Kobe Bryant kendimi daha fazla nasıl geliştiririmin derdinde,e zaten bu yüzden adama Kobe Bryant diyorlar.Yetenekle çalışma birleşince ortaya böyle bir insan azmanı çıkıyo işte.

Adsız dedi ki...

Gasol halil ünere teklif etmiş abi yazın beni çalıştır diye halil hoca parada anlaşamayınca caymış diyolar:)