Cleveland maça yine Shaq’i kullanarak başladı ancak serinin ilk mücadelesinde cümle aleme rezil olan Noah, bu sefer dersine daha iyi çalışmış gibiydi. Shaq, topu potanın uzağında aldığı pozisyonlarda maç boyunca post up yapmakta zorlanıp pas vermeyi tercih etti, yakına geldiği bir iki pozisyonda da faulle durduruldu. Oturaklı oynayan Cleveland’ın karşısındaki Bulls’un hücum şeması orta mesafeli şutlardan ibaret olmasına rağmen ilk çeyreğin büyük bölümü yakın geçti. Ancak fark 1’e kadar inmişken ilk önce Moon’un üçlüğü ve ardından LeBron James’in 6 sayısıyla kısa sürede 10’a kadar yükseldi. James demişken, çaylak James Johnson oyuna girip LeBron’a yaptığı agresif savunmayla taktirimi kazansa da cesaretinin bedelini LeBron’un posterine girerek ödedi. Brad Miller ve Flip Murray’nin sayılarıyla farkı az da olsa kapayan Bulls çeyreği 22-28 geride bitirdi.
İkinci çeyrekte Cleveland hücumda LeBron’un yokluğunda zorlansa da yaratıcılıktan uzak basketlerle farkı korumayı başardılar. LeBron bunun üzerine oyuna girdi ama Bulls’ta Murray, iyi şut atamayan Hinrich’in açığını çok iyi kapadı. Üst üste bulduğu sayılarla farkı 2’ye kadar indirdi tekrar ama LeBron’dan cevap gecikmedi. Bu çeyrekte yaşanan en önemli gelişme iki takımın hücumda yaptıklarının yer değiştirmiş olmasıydı. Cleveland oyuncuları başta Lebron olmak üzere uzak mesafeli şutlarda yoğunlaşırken Chicago takım olarak içeri yüklenmeye başlamıştı. Yardım savunmasını çok iyi yapmasıyla bilinen Cavaliers, bu konuda hiç iyi değildi. Zaten yazının sonunda vereceğin birkaç istatistik iki takımın da defanstaki durumunu anlatacak. Neyse, hücumlar yer değişti diyorduk. İlk çeyrekte pas odaklı oynamasına potaya giderek bulduğu basketlerle 10 sayı 5 asistle bitiren Lebron’a bu çeyrekte Chicago oyuncularından şut davetiyesi geldi. O da bunları neredeyse hiç kaçırmayarak cevapladı. Üçlük çizgisinin biraz önünden 3 hücum üst üste şut soktu ve içeriden kolay sayılar bulup rüzgarı arkasına alan Chicago’nun maçı koparmasına izin vermedi. Chicago’nun ilk yarıda skoru bu kadar yakın tutabilmesinin sebeplerinden biri de başta Noah olmak üzere aldıkları hücum ribaundlarıydı. İlk yarıda 8 hücum ribaundu aldılar, çoğu sayıyla sonuçlandı. Özet olarak LeBron’un şutları ve Noah’ın mücadeleciliğinden oluşan çeyreği önde bitiren ekip 50-52’lik skorla yine Cavaliers oldu.
Bulls ikinci yarıya Cavaliers pota altını kontrolü altına alarak başladı. Noah, Gibson ve Deng’in bulduğu sayılarla Cleveland’a karşı ilk defa öne geçtiler. Lebron Cleveland’ın sayılarının çoğunu yine kendi üretse de az biraz Jamison ve Mo Williams’ın yardımını da aldı. Maçın bu bölümü gerçekten zevkli bir çekişmeye sahne oldu. Son bir buçuk dakikada iki takım da içeride kolay basket imkanı vermeyince tek sayı Ilgauskas’ın kullandığı serbest atıştan geldi ve takımlar son çeyreğe 77-77 eşitlikle girdi.
Maçın başından beri Cleveland’ın yatıp yatmadığını düşünüyordum. Maçı vermeleri çok düşük ihtimal duruyordu gözümde, son çeyrekte 15-2 gibi bir seri yakalayıp galip ayrılacaklarını düşünüyordum. Bir bakıma öyle de oldu ancak beklediğim gibi değil. Benim tahminim, bu sene bir Boston maçında yaptıkları gibi “Biz sizden üstünüz ve istediğimiz zaman rahatça yeneriz” tarzı bir performans gösterip son çeyrekte rakiplerini ezecekleri yönündeydi. Maçı kazandılar ama Bulls’a boyun eğdiremediler. Kazanmalarının en büyük sebebi LeBron’un bu çeyrekte attığı saçma sapan 15 sayı. Bir tanesi Noah’ın ellerinin üzerinden attığı üçlük olmak başta üzere neredeyse hepsi şutlardan geldi. Ayrıca maçın büyük bölümünde olduğu gibi Bulls oyuncuları uzakta durup rahat şut atmaya da şevk etmemişlerdi onu; LeBron ısınmıştı artık, hatta yanıyordu. Bu yüzden Chicago ekibi açılan farkı çabalayarak yine 1’e indirse de Moon’un önemli üçlükleri ve Lebron’un şut performansıyla 3 dakika kala maçın galibi belirlendi ve başından beri yakın geçen maçı Cleveland 102-112 kazandı.
LeBron’un performansından yazı boyunca bahsettim zaten, playoffların ilk iki gününde gördüğümüz Carmelo ve Nowitzki ayarındaydı gerçekten. 23’te 16’yla 40 sayıya ulaşıp 8 ribaund 8 asist ekledi yanına. Jamison çok etkili oynamasa da 14 sayı üretmeyi başardı. Cleveland adına LeBron’un ardından en fazla farkı yaratan isim, hepsini kritik anlarda attığı 4 üçlükle 12 sayıya ulaşan Jamario Moon oldu. Chicago’da öne çıkan isimlerin başında sürekli mücadele eden ve iki pota altında da müthiş işlere imza atan Joakim Noah geliyor. 18’de 10’la 25 sayı atarken 7’si hücumda 13 ribaund çekti. Cleveland için yaptığı yorumlar yüzünden maç boyunca taraftarın tepkisini üzerinde topladı ama bu onu pek etkilemedi. Derrick Rose da deliciliğini pek kullanmasa da orta mesafeli şutlarında yüksek isabet oranı tutturdu. Ayrıca son çeyrekte de Cavaliers üstünlüğü ele geçirmişken birkaç önemli baskete imza attı ama takımının geri gelmesine gücü yetmedi. Maçı 23 sayı 8 asistle tamamladı, tabii 23 sayıyı 24 şutta attığını da belirtmek lazım. 20 sayı 6 ribaund 5 asistle oynayan Deng ondan çok daha etkili bir oyun çıkardı.
Yazıyı bitirmeden iki takımın yaptığı savunmalara da değinmek istiyorum. Öncelikle Bulls topa sahip çıkıp iyi paslaşsa da 25 asiste karşı sadece 4 top kaybı yapmalarında Cleveland’ın payı büyük. Yardım savunmalarını oldukça kötü yapıp içerinde kolay sayılar yemelerinin yanında topa da iyi baskı yapamadılar görüldüğü gibi. Chicago da LeBron’un şut atmasına izin verdikleri başta olmak üzere pek çok pozisyonda adamını iyi savunmadı. Moon’un attığı 4 üçlük de bomboştu mesela. Zaten Cleveland’ın %56’yla şut atması da bunun sonucu. Onun dışında liderliğin 17 kere isim değiştirdiği mücadelenin büyük bölümü zevkliydi. Geri kalan maçlardan Chicago’da oynananların en az bir tanesinin yakın geçeceğini düşünüyorum ama Bulls’un maç alacağından emin değilim.
Jelert'li günlere girmiş bulunmaktayız
18 saat önce
2 FARKLI FIKIR:
bence bu seri en az 4-2 biticek chicago çok zorlar içeride cleveland'ı.. ve bu akşam maç var mı acaba?
yani maç demişken yayın diye sormuştum sanırım 2 de atlanta-milwaukee var
Yorum Gönder