Batıda galibinin kim olacağı en belirsiz serinin ilk maçına Spurs ekibi Hill-Ginobili-McDyess-Duncan-Jefferson ilk beşiyle sahaya çıktı. Ginobili sezonun sonuna doğru yakaladığı formu Parker’ın sakatlığı sebebiyle ilk beşte başlamasıyla alakalıydı, bunu hepimiz gördük. Keza Spurs’ün yükselişi de onun coşmasıyla başlamıştı. Ben yine de Popovich’in Parker ve Hill’i beraber ilk beşte başlatıp başlatmayacağını merak ediyordum ancak o Hill ve Manu’yu tercih etti. Tabii Hill’in geçirdiği ufak sakatlıktan dönüşü hiç iyi olmayınca maçın çoğunda yerini Parker’a bırakmak zorunda kaldı.
Spurs ilk çeyreğe Ginobili ve McDyess’ın ikişer basketiyle başlarken Dallas’lı oyuncular daha basket atamadan üç kere faul çizgisine giderek “cüsse” avantajını kullanmaya başlamışlardı bile. Üst üste iki faul yapan Jefferson yerini Bogans’a bıraktı ama maç boyunca ikisi de (en azından hücumda) etkisiz elemanı oynadığı için Spurs adına pek fark yaratmadı bu değişiklik. Ardından iki takım da hücumda kısa süre bocaladıktan sonra Nowitzki’nin maçın geri kalan kısmının hikayesini yazacak olan basketlerinden ilk ikisi gelip Dallas’ın yakaladığı seriyi 10-2'ye çıkarınca Popovich mola almak zorunda kaldı. Molanın ardından oyuna Parker girdi ama Spurs yine de üst üste Duncan üzerinden oynadı hücumları. İlk ikisininde başarılı olamayan Duncan sonradan iki isabet bulsa da bu çeyrekte elinden kaçırdığı üç topla hafif baltaladı diyebiliriz. Ayrıca 4 dakika kala Manu’nun oyundan çıkıp yerini tekrar Hill’e bırakmasının ardından Jason Kidd kendini üç kere bomboş buldu ve Spurs’ü attığı 5 sayıyla cezalandırdı. Bu çeyrekte bir kere de Marion’ı kaçırdıklarını hatırlıyorum, onun dışında San Antonio savunması yerinde ve sorunsuz gözüküyordu. Hiç olmazsa Dirk’ün yapacaklarına başlamadan önceki durum buydu. Sonlara doğru Parker iki orta mesafeli basketine rağmen çeyrek 18-23 Mavericks üstünlüğüyle kapandı.
İkinci çeyrekte Ginobili’nin şık turnikesinin ardından Blair, kendisinden bir hayli uzun Haywood’a arkadan yaptığı blok ve sayıya çevirdiği hücum ribaunduyla mücadeleciliğini konuşturdu. Ardından Nowitzki’nin el üstü şutuna Manu üçlükle cevap verince fark 25’te eşitlendi. İlk çeyrekte Spurs savunması yerinde görünüyordu demiştim, Haywood bu çeyrekte içeride ürettiği sayılarla defansın zayıf kısmını ortaya çıkardı. İlk birkaç sayısı Duncan oyunda yokken geldiği için normal karşıladım. Pop da zaten açığı görüp Blair’in yerine Duncan’ı geri soktu ancak Haywood da hemen onun üzerinden ribaund alarak cevap verdi bu değişikliğe. Kendisi sadece 18 dakika sahada kaldı ve 5’te 4’le bulduğu 10 sayının hepsini ilk yarıda üretti. Çok önemli gelmeyebilir ama kendisi hücumda en iyi pozisyon alan pivotlardan biri bana göre, takımında da iyi pasörler bulunuyor. Serinin gelecek maçlarında yine sorun yaratacak diye düşünüyorum yani. Ayrıca Butler’ın drive ettiği birkaç pozisyonda da savunmanın yetersiz kaldığını söylemeliyim.
Neyse, maça dönecek olursak Duncan’ın oyuna girdikten sonra hook atışlarıyla bulduğu 6 sayıya Nowitzki’den savunanı hayattan bezdirecek iki basketle cevap geldi. Butler’ın güç avantajını kullanıp alçak postta geriye çekilerek isabet bulduğu şutlarının ardından San Antonio da üst üste top kayıpları yapmaya başlayınca fark bir ara 8’e kadar çıktı. Az gelebilir ama çekişmeli geçen ilk yarının en büyük farkıydı bu. Manu ve Duncan ardından durumu toparlayıp farkı 2 sayıya indirmeyi başarsalar da Nowitzki maç boyunca yaptığı gibi saçma bir şutu sayıya çevirip üstüne faul hakkı da kazanınca devreye 45-50 Dallas üstünlüğüyle girildi.
Spurs ilk yarıda %57’yle şut attı ama savunmada 8 ribaund verdiler, hücumda da 11 top kaybı yaptılar. 11 top kaybı da çok fazla ama asıl sorun verilen ribaundlarda. Bazen içeride uzunlar anlamsız şekilde tiplediği için hücum ribaundu olarak yazılır istatistiklere ama Spurs’ün ilk yarıda verdiği ribaundların hiçbiri öyle değildi. İyi savunma yaptılar haklarını yemeyelim ama bu ribaundlar yüzünden fark daha da yüksek olabilirdi. Ginobili ve Duncan gibi iki yıldızları olmasa çok daha aciz durumda görebilirdik Spurs’ü yani.
Üçüncü çeyreğe başlarken Nowitzki saymaya hala devam ediyordu fakat takım arkadaşları benzer performansı göstermediler. Kaçan şutlar ve top kayıpları derken McDyess’ın uzak mesafeli şutuyla duruma eşitlik gelince Carlisle hemen molayı aldı. Ancak Dallas oyuncuları koçlarını dinlememiş olacaklar ki mola sonrası üç hücumu da Spurs’ün baskısı sonucu top kaybıyla boşa harcadılar. Ardından Richard Jefferson’ın ilk ve tek basketi de gelince Spurs üstünlüğü yakaladı. Bir tarafta Duncan ve Manu takımlarını ayakta tutarken Nowitzki ve Marion da Mavericks’in skor yükünü paylaşıyorlardı. Çeyreğin bitimine 4 dakika kala Popovich mola alıp Mason’a Hack-a-Dampier uygulamasını söyledi. Fakat o kendisine yapılan 3 faule 6’da 4 serbest atışla karşılık verip diğer tarafta Spurs sayı üretemeyince taktik ters tepmiş oldu. Jason Kidd’i savunan Mason perdeye gelen Dampier’ın arkasından dolaşmayı tercih edince Kidd üçlüğü gönderip farkı 9’a çıkardı. Ardından bitime 40 saniye kala Duncan’ın hook atışıyla 3. çeyreğin sonucu belirlendi: 69-76.
Spurs son çeyreğe 3 top kaybıyla başlayınca fark Butler’ın basketleriyle 12’ye kadar çıktı. Popovich daha ikinci dakikadan molayı alıp Duncan ve Bonner’ı oyuna soktu kurtarıcı olarak. Dallas hücumda kusursuz oynayan Nowitzki’de ısrarcı olmamayı seçince harcanan hücumlar sonrası 11’de 4’lük bir seri yakalayarak skoru 80-85’e kadar getirmeyi başardı. 5 sayılık fark bir süre değişmedi ancak yine Nowitzki sahneye çıkıp 4 sayı üretti. Spurs hücumda da tıkanınca farkı uzun süre 10 sayı civarında götüren Mavericks maçı 94-100 kazandı. Tabii farkın 6 sayı olduğuna kanmayın, San Antonio’nun son 4 sayısı Dallas’ın oynamayı bıraktığı süre içinde geldi.
Oyuncuların performansına değinecek olursak, öncelikle Dirk’ün nasıl coştuğuna kelimelerin yetmeyeceğini düşünüyorum. İlk yarıyı 9’da 7’yle 19 sayıyla kapattıktan sonra hiç şut kaçırmadı, maçı 14’te 12 saha içi ve 12/12 serbest atış gibi abuk yüzdelerle 36 sayı atarak bitirdi. Popovich karşısına McDyess’ı, Bonner’ı, Jefferson’ı ve hatta Bogans’ı bile koydu ama bu oyunculardan hiç biri Nowitzki’nin dönüp el üzeri şut sokmasını engelleyemedi. Zaten yanlış hatırlamıyorsam şutlarından sadece bir tanesini boşken attı. Ayrıca geçtiğimiz senenin aksine son çeyrek harici bir kere bile ikili sıkıştırma getirmediler Dirk’e. Sonucunun Spurs açısından hiç iyi olduğunu söyleyemeyeceğim. Dallas’ın diğer oyuncularından Butler hücumda skoru taşıyan ikinci isim oldu; 19’da 8’le 22 sayı üretti. Hadi 5 top kaybını görmezden gelelim. Jason Kidd de takımını çok iyi yönetip ceza şutlarını yüzdeli atarak 13 sayı 11 asist 8 ribaundla oynadı, 4 de top çalması var. Özellikle defansta Dallas’ın zayıf karnı olarak gözükmesine rağmen dördüncü çeyrekte Ginobili’ye yaptığı savunmayla alkışları hak etti. Marion’ın da Jefferson fazla rol almadığı için pek öne çıkmasa da savunmada artı not alanlardan.
Spurs cephesinde ise Duncan ve Ginobili ikilisine Parker ve biraz da McDyess dışında hiç yardım gelmedi. Duncan 20’de 12’yle 27 sayı atıp 8 ribaund alarak takımının iki alandaki lideri olurken Ginobili 17’de 10’la 26 sayı 6 asist 3 top çalmayla oynadı. Tony Parker kenardan iyi katkı yapsa da zaman zaman fazla uzun kalan Dallas pota altında kayboldu. Sayılarının neredeyse hepsini Kidd’den sıyrılıp attığı orta mesafeli şutlarla üretti. Biraz daha agresif olmayı deneyip faul yaptırabilirdi bana kalırsa. Çünkü ilk yarıyı geride kapamalarının sebeplerinden biri de Dallas’ın çizgiye daha fazla gitmesiydi. Spurs takımı ilk serbest atışlarını ilk yarının bitimine 3 dakika kala kullandı.
Serinin geleceğiyle ilgili tahmin yürütmek gerekirse, Nowitzki’nin her maç bu kadar özel oynayacağını düşünmüyorum ama daha kullanmadığı ve etkili olabilecek silahları var. Mesela sayılarının neredeyse hepsini potaya yakın kullandığı şutlarla buldu. Hiç üçlük denemesi yok. Ayrıca ayakları yavaş uzunlara karşı potaya gitmeyi sevdiğini de biliyoruz. Dallas için bir önemli faktör de, bu yazı içinde adını ilk defa kullanacağım Terry. Çünkü maçta döküldü resmen, galibiyette hiç payı yoktu. Onun da en az iki tane iyi maç çıkarmasını bekliyorum, bunlar Spurs’ü zorlayabilecek faktörler. Spurs cephesinde de Jefferson’ın silkinip uyanması lazım artık. 4’te 1’le 4 sayı atmak nedir bir playoff maçında? Skora müthiş katkı yapmasa bile savunmada gereken gayreti göstermediğini düşünüyorum. Sonuç olarak bu maçta Nowitzki’nin gerçek dışı performansını saymazsak Spurs savunmada çok da kötü gözükmedi gibi. Yine de Spurs taraftarı olmam rağmen benim fikrim Dallas’ın daha çok silahı olduğu için seriyi 4-2 veya 4-3 kazanacakları yönünde
19 Nisan 2010 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 FARKLI FIKIR:
Yorum Gönder