BIY AD

19 Nisan 2010 Pazartesi

Blazers - Suns Serisi İlk Maç (105 - 100)

Sezona büyük umutlarla girip önce Oden ardından Przybilla'nın sakatlanmasıyla çok fazla kan kaybeden Blazers'ın bu sakatlıkların ardından batıda playofflara kalacağını söyleseler kimse inanmazdı herhalde. Ama önce Camby'nin takası ardından ismi COY ödülü için anılan Nate McMillan'ın takdire şayan çabaları ile Andre Miller – Brandon Roy önderliğindeki bu genç takım çoğu otoriteyi şaşırtarak playofflara 6.sıradan kalmayı başardı. Rakipleri Suns ise; 36Ilık Nash'in önderliğinde sezon içinde zaman zaman inişli çıkışlı grafik sergilese de, takas döneminin kapanmasının ardından Amare'nin mental olarak takıma katılmasıyla son maçlarda büyük bir ivme yakalayarak 3.sıradan playoff biletini kaptı.

Suns'da ligin ikinci yarısında müthiş bir çıkış gösteren Robin Lopez'in sakatlığını Portland'ın sakatlıkları yanında söylemeye çekiniyorum açıkçası, ancak bilmeyenlerin öğrenmesinde fayda var. Sakatlıklara son kurban olarak takımın en büyük kozu Roy'u veren Blazers'ın formda Suns önünde turu geçmesi değil, 1 maç alıp alamayacağı tartışılıyordu ve batı konferansında en kolay geçmesi beklenen serinin bu olduğu düşünülüyordu.

Bu koşullarda serinin ilk maçı dün gece Arizona'da oynandı. Robin Lopez'in yokluğunda Nash-J.Rich-Hill-Amare-Collins ilk beşiyle parkeye çıktı Suns. Portland'ın şu anki şartlar altında en önemli kozu haline gelen Andre Miller'ın, bir guard için fazlaca iri olan fiziğini kullanıp Nash'e hücumda üstünlük sağlayacağını düşünen Gentry, onun savunmasına J.Rich'i verip, içeriyi fazla zorlamayan, genelde dışarıdan şut tehdidi olan Rudy'yi ise Nash ile savunmayı denedi. Karşılaşmaya Amare'den bulduğu sayılarla başlayan Suns'a, Batum ile cevap veren Blazers, oyunun temposunu mümkün olduğunca düşürüp, kontrollü oynayarak, Suns'ın son 2 maçındaki rakipleriyle benzer bir kaderi paylaşmak istemiyordu maçın başında. Her zamanki gibi ilk dakikalarda Amare'den oynamaya çalışan Suns, Camby'nin ona uyguladığı etkili savunma karşısında hücumda bocalayınca, Miller'ın hücumdaki önderliğinde Blazers farkı yavaş yavaş arttırdı ve Gentry'yi mola almak zorunda bıraktı. Bu dakikalarda kendi ürettiği sayılar haricinde Aldridge ile oynadığı ikili oyunlarla onu besleyen Miller, yavaş yavaş istatistik kağıdını da doldurmaya başlamıştı bile. Mola sonrası Collins-Frye değişikliğinin, hücumda sıkıntı yaşayan Suns için ne kadar doğru bir hamle olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. Nash ile oynadığı pick'n pop oyunları sonunda Frye'ın bulduğu üst üste iki 3lük isabeti ile hücumdaki ahengi yakalayan Suns, yine bu oyuncu değişikliğinin verdiği bir sonuç olarak hücum ribaundlarında oldukça zorlandı ve rakibe fazladan hücum fırsatı verdi. Çeyreğin sonlarına doğru sazı eline alan Nash'in üst üste bulduğu sayılara Miller ile cevap veren Portland ,ilk çeyreği 25-24 önde geçti. Bu periyotta hücumda pek de ortalarda görünmeyen Camby, savunmada Amare'yi iyi durdurmuş, ayrıca 7 ribaunda da ulaşmıştı bile.

İkinci çeyreğe yedek 5'iyle başlayan Suns, Dragic ve Amundson'ın ikili oyunları, hızlı top çevirip bulduğu boş şutlar ve Barbosa'nın hücumda sorumluluk almasıyla 7-0'lık run yakaladı. Savunmada Aldridge ve Juwan Howard'ın fiziğini kullanıp post up oynama çabalarına Amundson ve Dudley'in yardımlaşmalı savunması ile karşılık veren Suns, yedeklerinin Blazers'a göre ne kadar hazır olduğunu gösterdi bu bölümde ve McMillan'a art arda 2 mola aldırdı. Molalarla birlikte toparlanan Blazers, Webster ile Suns serisine son verirken, Barbosa'nın yaptığı top kayıplarıyla yakaladığı 9-0'lık seriyle oyunda dengeyi sağladı. Suns, hücumda Amare'nin alçak postuna gelen ikili sıkıştırmalar karşısında dışarı iyi top dağıtmasıyla sayılar bulurken, Portland sürekli sağ alçak posttan uzunlarına indirdiği toplarla boyalı alandan etkili olmaya çalışıyordu. Çeyreğin kalan dakiklarında bulunan karşılıklı basketlerle ilk yarı 44-43 Blazers üstünlüğüyle tamamlandı.

İlk yarının dikkat çeken notları; Miller 7 asistinin yanı sıra bulduğu sayılarla da takımının hücumdaki maestrosu olurken, Camby'nin savunmasında etkisiz hale gelen Amare ilk yarıyı yalnızca 6 sayıyla tamamladı. Ligin en yüzdeli şut atan takımlarından Suns, ilk yarı %38'de kalırken yalnızca 2 kez serbest atış çizgisine gitti. Ayrıca Phoenix'in ilk yarıda ürettiği 43 sayının 25'inde bench oyuncularının imzası olması da ilginç bir diğer nottu.

İkinci devreye iki takım da ilk yarıdaki hücum setleriyle ve karşılıklı basketlerle başladı. Aldridge'in Collins'e karşı yüzü dönük oyunlarıyla skor üreten Blazers, savunmada da oldukça gayretli görünmesine rağmen, Suns'ın hücum silahlarını ancak yavaşlatabiliyordu. Phoenix tarafında ise işler biraz daha değişik ilerliyordu. Onlar savunmada pek de istekli değildi bu dönemde, bir ara alan savunmasını denediler ancak bu savunmanın nasıl bir getirisi olacağını ilk birkaç hücum göremedim, çünkü ziyadesiyle savunma yerleşmeden fastbreak sayıları yiyorlardı. Sonrasında ise anlaşıldı ki bu savunma sistemi de işe yaramamıştı. Üst üste potasında sayılar görünce adam adamaya dönen Gentry, aynı anda Dudley-Frye-Amundson üçlüsünü parkeye sürerek savunmanın biraz olsun toparlanmasını sağladı. Bunun bir diğer amacı da Amare'yi dinlendirip son çeyreğe dinç girmesini sağlamaktı. Çeyreğin sonlarına doğru Bayless'in devreye girmesiyle hücumda sayılar bulan Portland, aslında çok da oynamak istemediği bir tempoda geçen çeyrekte, kontrolü elden bırakmadı ve son periyoda yalnızca 2 sayı farkla geride girdi.(72-70)

Suns, son çeyreğe de etkili başlayıp skor üretmeye devam eden Bayless'e, Nash'in yokluğunda takımı iyi organize eden Dragic ile direnmeye çalıştı, ama başarılı olamadı. Gentry'nin gelen molası sonrasında Suns, Dudley'in agresif savunması ve bulduğu üçlükle öne geçti. Bu bölümde bir kez daha ortaya çıkan Andre Miller aldığı sorumluluğu başarıyla yerine getirdi. O'nun elinden bulduğu üst üste 6 sayı ile Portland, skorda eşitliği yakaladı. Son dakikalara iki takımın da dengesizlikleri damgasını vurdu desem yalan olmaz. Önce Amare'nin kendisine gelen ikili sıkıştırmalarda yaptığı top kayıpları Suns'ın geriye düşmesine yol açtı. Ardından Batum'un üçlüğüyle kapıyı kapatma noktasına gelen Blazers adına Camby'ye hiç yakıştıramadığım bir sprite pozisyonu, sonrasında Bayless'in kritik anlardaki 2 serbest atışı kaçırması, Suns'a yeniden oyuna tutunma şansı verdi, ancak Nash ile bulduğu son hücumu değerlendiremeyen ev sahibi, karşılaşmadan 105-100 mağlup ayrıldı ve playoflarda saha avantajını kaybeden ilk takım oldu.

Maçtan Notlar: İlk yarı kenardan gelip 21 sayı üreten Frye-Barbosa ikilisi ikinci yarı yalnızca 2 sayıda kaldı. Suns, zaman zaman savunma yapar gibi görünse de genel itibariyle çok isteksizdi ve maç boyunca 1 top çalabildi.Suns için bir olumsuz istatistik de karşılaşma boyunca yalnız 4 fastbreak sayısı üretebilmesi oldu.Andre Miller attığı 31 sayı ile zaferin mimarı olurken kendi kariyer rekorunu kırdı, aynı zamanda 8 asist 3 top calmayla oyunun her yönüne katkıda bulundu.Bayless karşılaşmanın son çeyreğinde attığı 11 sayı ile galibiyette önemli rol oynadı.

Serinin Gidişatı: Roy'u da kaybettikten sonra hücum gücü iyice zayıflayan Portland'ın, Suns'a karşı koyabilmesi için tıpkı bu maçta yaptığı gibi oyunun temposunu mümkün olduğunca düşürüp position sayısını minimuma indirmesi gerek.Skor gücü çok yüksek olan Suns karşısında onların oyun stiline ayak uydurarak maç kazanmalarını düşünmek fazlaca optimist bir düşünce olur.Diğer yanda Suns, maçlarda rakibine ilk darbeyi erken vuramadığında zaman içerisinde bocalıyor ve yaptığı basit hatalarla maçı zora sokabiliyor.Evinde dahi bunun telafi edilemediğini düşünürsek Rose Garden'da ateşli Blazers seyircisi önünde çok daha fazla zorlanacaklarını tahmin etmek zor değil.Ama serinin uzaması durumunda kadro genişliği ve daha tecrübeli oyuncuları kadrosunda barındırması sebebiyle Suns'ın Blazers karşısında halen favori olduğunu düşünüyorum.

0 FARKLI FIKIR: