İlk maçta Nowitzki’nin coşmasını bire bir savunmayla engel olamayan Spurs’ün evine avantajlı gitmesi için bu maçı alması şarttı. Maça bunun bilincinde başlayıp, bir önceki karşılaşmada neyi eksik yaptılarsa onu kapatmaya çabaladılar. Hatırlarsanız serinin birinci maçında Tony Parker takımı adına serbest atış çizgisine ilk defa giderken devrenin bitimine 3 dakika vardı. Bu sefer çok daha agresif davranan Spurs oyuncuları içeride üst üste faul yaptırdılar. Serbest atışlarda çok iyi isabet oranı tutturamasalar da maça ne gözle baktıklarının habercisiydi ilk dakikalarda yaşananlar. Spurs’ün başlarda yine ikili sıkıştırma getirmeden savunduğu Dirk de ilk maçta neredeyse kaçırmadığı yerden denediği şutlarda üst üste başarısız olmasına Spurs savunmasının baskısıyla yapılan top kayıpları eklenince Dallas ekibi maçın ilk 4 dakikasında skor üretemedi. Butler Ginobili’nin üzerinden zor bir üçlük sokarak takımının açılış basketini yaptı ancak ardından daha rahat pozisyonları sayıya çeviremeyerek maçın başlarındaki tıkanıklığın başrollerinden biri oldu. İlk çeyrekte Dallas hücumlarında bol bol ters eşleşmelere tanık olduk ancak Dallas çoğundan skor üretmeyi başaramadı. Ayrıca Spurs baseline rotasyonunda iki kere gecikti; birinde Jefferson son anda topa müdahale ederek sayıyı engelledi ama diğeri Duncan’ın faul almasıyla sonuçlandı. Duncan kısa süre sonra bir faul daha alınca cüsse bakımından zaten büyük bir avantaja sahip olan Mavericks, Blair-Haywood eşleşmesiyle iyice uzadı. Dallas Haywood’dan oynamayı tercih etmese de sahanın diğer tarafında Blair Haywood’a karşı çok zorlandı. Kullandığı 4 topta da sayı üretemedi, maçı da öyle tamamladı zaten. Çeyreğin çoğunu büyük üstünlükle geçiren Spurs, Terry’nin üst üste soktuğu şutlara çözüm bulamayınca tek başına direnerek takımının son 8 sayısını atan Tony Parker’a rağmen çeyreği ancak 24-20 üstün kapayabildi.
İkinci çeyrekte de aynı hızda devam eden Parker içeriyi karıştırıp Bonner’a üst üste üç tane boş 3’lük pozisyonu yarattı, Bonner da bunlardan ikisini sayıya çevirerek yerini Jefferson’a bırakmadan önce takımına önemli katkı yapmış oldu. Maçın başında aldığı iki faulle kenara gitmek zorunda kalan, Nowitzki ilk sayılarını bu çeyrekte bulduğu serbest atışlardan üretti. Spurs çeyreğin yarısından itibaren Dirk’ü Duncan’la savunup içeriye girmeye zorladı. Kendisine gelen ikili, hatta üçlü sıkıştırmalar sonucu genelde pas vermek zorunda kalan Alman yıldız, son iki denemesinde başarılı olarak çeyreği anca 9’da 3 şut yüzdesiyle kapattı. Çeyreğin son 7 dakikasında Spurs’ün neredeyse bütün sayıları Jefferson ve Ginobili’den gelince aradaki fark açıldı ve devreyi üstün kapayan ekip 58-46’yla San Antonio oldu.
Üçüncü çeyreğin başlarında Spurs Ginobili ve Duncan’ın katkılarıyla oyunu kontrolü altına almış gibi görünüyordu. Hatta Dallas’ın çok zorlandığı bir bölümde 20 sayıyla maçın en büyük farkını attılar. Sonrasında Popovich’in aldığı molanın bitiminde ne olduysa oldu ve Spurs oyuncuları savunma prensiplerinden bir anlık taviz verip hücumda saçma top kayıpları yapmaya başlayınca 20 sayılık fark Terry ve Nowitzki’nin başı çektiği hücumlar fark birden 8’e indi. Molanın ardından Spurs adına gelen tek sayı Tony Parker’ın bitime doğru bulduğu basketti. Bununla birlikte San Antonio son çeyreğe 82-72 üstün ama tedirgin girdi.
Son çeyreğin başlarında George Hill köşeden gönderdiği üçlükle 2010 playofflarının kendi adına ilk basketini atmış oldu fakat hemen ardından Dallas hücumunda karşılaştığı Nowitzki’yi savunmaktan bir an vazgeçince üçlüğü kendi potalarında gördüler, Pop da delirdi kenarda tabii. Ardından Butler’ın bulduğu 4 sayıyla Dallas farkı 6’ya kadar indirdi ancak Duncan görünürde çok zor, kendisi için çok kolay 8 sayı atarak farkı 13 yaptı. Bitime 1:47 süre kala Manu’nun attığı üçlük de karşılaşmaya son noktayı koydu ve Spurs deplasmanda aldığı 102-88’lik galibiyetle saha avantajını elde etti.
Oyunculara kısaca değinmek gerekirse, yukarıda yazdığım gibi Nowitzki hiç iyi başlamadı. Maçı 24 şutla 24 sayıda tamamlamayı başardı, en azından skor üretti yani ama savunmanın da yardımıyla bir önceki müthiş performansıyla uzaktan yakından alakası yoktu. 7’de 1’de kalan Kidd ve 7’de 2’yle oynayan Marion ise Dallas cephesi adına hayal kırıklığı yarattı. Butler hücumda belli bölümlerde etkili oldu ama o da 17 sayısına 17 şutta ulaştı. Zaten takım olarak %36’yla şut attılar. Dampier oyundayken Manu-Parker-Jefferson üçlüsü içeriye girip çok rahat sayı üretirken Haywood da Duncan’a karşı çok zorlandı. Dallas adına ayakta kalan tek isim bir önceki maç ortalarda gözükmeyen Jason Terry idi. Kenardan 19’da 9’la 27 sayı atarak takımının yer yer maça tutunmasında çok etkili oldu.
Duncan 19’da 11’le 25 sayı, 17 ribaund. Söyleyecek fazla söz yok, bu yaşında neden NBA’in gelmiş geçmiş en iyi 4 numarası olduğunu (benim görüşüm) bir kez daha gösterdi. Ginobili 13’te 8’le 23 sayıya ulaştı, 4 tane üçlük attı Arjantin’li savaşçı. Hala çok formda ama normal sezonun son bölümündeki gibi dizginler tamamen onun elinde değil, Spurs için iyi haber. Parker da kenardan 7/16’yla 16 sayı atıp 8 asist verdi. Altıncı adam rolünü iki maçtır layıkıyla yerine getiriyor. Richard Jefferson ise hem savunmada hem hücum etkili performans sergileyerek kendini affettirdi. Çoğu ilk yarıda gelen 19 sayısı ve 4’ü hücumda olmak üzere 7 ribaundu var.
Spurs bu maçta saha avantajını eline geçirdi dedim tabii ama unutulmaması gereken bir şey de Dallas’ın ligin en iyi deplasman yüzdesine sahip takımı olduğu. Nowitzki’nin formda olduğu gecelerde gerekli yardımı aldığı taktirde zevkli maçlar bizleri bekliyor.
22 Nisan 2010 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
3 FARKLI FIKIR:
skor ters yazılmış ..
Suns ibi loser bunlarda. umarım elenirler. nefret ediyorum bu takımdan.
http://mclarenbar.blogspot.com/2010/04/san-antonio-seriyi-esitlerken.html
İlk 2 maçı analiz ettiğim yazıdır. Dallas'ın 2'de 2 yapacağını düşünmüyordum ama deplasmandan 1 maç koparıp yine 7'ye uzatırlar iddiamı sürdürmekteyim.
Yorum Gönder