BIY AD

23 Nisan 2010 Cuma

Blazers - Suns Serisi 3.Maç (89 - 108)

Serinin ilk maçında tempoyu bir türlü arttıramayıp rakibinin istediği yarı saha oyununa mahkum olarak evinde kaybetmişti Suns. İkinci maçta ise; normal sezonun son maçlarını anımsatacak bir şekilde, rakibinin hiçbir zaman oyunun içine girmesine izin vermeyerek vurup geçmişti. Kağıt üzerinde saha avantajını ele geçirmiş gibi görünse de Blazers, ikinci maçta yediği farkın ardından özgüvenini kaybetmiş olabilirdi. Ama ateşli taraftarı önünde Suns’a karşı şanslarının olmadığını söylemek de güçtü…

İki takım da serinin başından beri alışkın olduğumuz ilk 5lerle başladı maça. Karşılıklı basketlerle geçen ilk dakikaların ardından Rudy’nin ilk 3 dakika içerisinde 2. faulünü alıp kenara gelmesiyle Blazers, kısıtlı olan benchinin eline her zamankinden de erken bakmak durumunda kalıyordu. Gentry ise, son maçlarda bir ritüel halinde getirdiği, ilk molada Collins-Frye değişikliğini yine tercih ederek takımının hücum potansiyelini artıma yoluna gidiyordu. Hücumda kötü yüzdeli şut atmasının yanında savunmada da pas trafiğini iyi yapan rakibi karşısında çare üretememişti Portland. Bu değişikliklerin ardından yakaladığı 11-0’lık seriyle farkı 13 sayıya çıkaran Suns, son maçlarında sıkça gördüğümüz gibi, ilk darbeyi çok erken vurmuştu rakibine. Çeyreğin kalan kısmında Miller-Bayless guard ikilisinin devreye girmesiyle sayılar bulan ev sahibine, önceki maçın yıldızı Richardson ile karşılık verip 34-16 ile ikinci çeyreğe önde girdiler.

Bu çeyreğe de hücumda tutuk giren Portland adına işler kötü gitmeye devam ediyordu. Suns’ın dinamik benchine karşılık veremeyince, farkın açılmasını önleyemediler bu dakikalarda. Yaptığı yardımlaşmalı savunmayla rakibini zor şutlara ve top kayıplarına zorlayan Phoenix, ikinci çeyreğin ortalarında farkı 25’e kadar çıkardı. İlk maçlarda takımın kötü gidişatını önlemek için sık sık molaya başvuran Millan, bu dakikalarda takımın kendi kendini toparlamasını bekledi. İkinci çeyreğin ortalarında ilk sayılarını bulan Aldridge, sonrasında da takımının skor yükünü sırtlamaya çalışsa da savunmada adam paylaşımını iyi yapamayan Portland, devreye 66-37 geride girdi.

İlk Yarıdan notlar: Jason Richardson ve Amare’nin attığı 34 sayıya karşın Portland toplam 37 sayı bulabilmişti devre boyunca. Gelince üst üste gelirmiş ya, ilk yarıdaki 29 sayılık fark yetmiyor gibi, bir de Batum’un sakatlığı nüksetti Portland’da ve maça bir daha dönemedi.

Üçüncü çeyrekte ise iki takım adeta sahadaki rollerini değişmişti. Hücumda ritmini bulmasıyla seyirci desteğini de yanına alan Portland, farkı yavaş yavaş eritmeye başladı. Bu bölümde Suns’ın artık kronikleşen baskı altında hücumda organize olamama, top kaybetme ve maçtan kopma hastalığı bariz bir şekilde ortaya çıkmıştı. Farkın erimesiyle özgüvenlerini de geri kazanan genç isimlerinin, kendilerinden beklenmeyecek derecede iyi oynamasına agresif savunmasını da ekleyen Portland rakibine potayı göstermedi çeyrek boyunca. Bu bölümde yalnızca 15 sayı bulabilen Suns adına Jason Richardson attığı 13 sayıyla ayakta kalabilen tek isimdi.

Son çeyreğe yedekleriyle başlayan Gentry, farkın kapanmasıyla Amare-Nash-Hill üçlüsünü oyuna soktu. Bu değişiklikler savunma anlamında işe yaramasa da Suns’ın hücumuna olumlu yönde etki etti ve farkın en azından yavaş bir tempoda azalmasını sağladı. Seri boyunca ortalıkta görünmeyen ve maç içinde zaman zaman seyircisi tarafından ıslıklanan Rudy Fernandez, Nash savunmasında ilk kez kendini gösterdi ve bir dakika içinde attığı 3 üçlükle bitime 6 dk kala farkı 11’e kadar çekti. Fakat bu bölümde yeniden sahne alan Jason Richardson takımını ayakta tuttu takımına galibiyeti getirdi(108-89)

Maçtan Notlar: Maç içinde yaşanan çirkin olaylardan önce oyunun güzelliklerine değinmek istiyorum. Richardson attığı 42 sayıyla playoff kariyer rekorunu kırdı, bunun yanı sıra çektiği 8 ribaundla Warriors günlerinden bir demet daha sundu bize. Serinin şu ana kadar Suns adına en formda ismi diyebilirim onun için. Seri boyunca rakibinin zayıf pota altına karşı ilk defa hücum ribaundlarında etkili oldu Blazers. Ayrıca, Bayless ile gelen bench katkısına Webster’in de eklendiği maçta, bu alanda rakibine 40-25’lik üstünlük sağladılar ki Phoenix gibi ligin bench katkısını maksimum seviyede alan bir takıma göre bu istatistikleri oldukça dikkat çekici. Gelelim maçtaki tartışmalara; serinin Rose Garden’a taşınmasıyla gerginlik de bir anda artmış oldu. Maç içinde önce Bayless ile Frye’ın birbirine karşılıklı sert temasları oyunun tansiyonunu arttırdı. Ardından bir box out mücadelesinde rakibine dirsek atan Amare’ye Aldridge sözlü karşılık verince oyun dışı sertlik tırmanışa geçti. Araya giren oyuncular ve hakem muhtemel bir kavgayı önledi. Bu olayın sonrasında Amare’ye karşı bilenen Juvan Howard, kimine göre mesaj amaçlı, bana göre ise tamamen içgüdüsel olarak intikam için yapılmış olan üst üste iki sert faulle Amare’yi yere serdi. Neyse ki Amare’nin geri vites yapmasıyla olaylar çok fazla büyümedi. Suns, kazandığı bu maçla ev sahibi avantajını geri almanın yanında rakibine büyük bir de psikolojik üstünlük sağlamış oldu. Ne kadar istikrarsız ve güven vermeyen bir takım olsa da buradan seriyi vereceğini sanmıyorum Phoenix’in.

1 FARKLI FIKIR:

Cengizhan TÜRKİŞ dedi ki...

Maçı az önce izledim nba tv de.. richardson gerçekten inanılmaz şut attı bir daha olmaz herhalde. Ayrıca Howard denen arkadaş ne kadar pislikmiş.