İlk iki maçta da, karşılaşmaya çok hızlı başlayıp ilk dakikalarda farkı yakalayan Magic, rakibinin sonradan savunmasıyla toparlanıp farkı eritmesine engel olamamıştı, ancak Charlotte’a oranla çok daha kaliteli ve tecrübeli bir oyuncu topluluğuna sahip olan ev sahibi ekip, iki maçı da almış ve sürprize mahal vermemişti. Serinin 3.maçı ise, Bobcats için playoff ümitlerini sürdürebilmenin yanı sıra bir açıdan daha önem taşıyordu. 2005 yılında lige adımını atan Bobcats, ilk defa playofflarda taraftarı önüne çıkacaktı. Açıkçası Thunder seyircisini gördükten sonra, Charlottelıların nasıl bir ev sahipliği yapacağını da merak ediyordum.
İlk çeyreğe Nelson’ın sayılarıyla başlayan Magic’e, ilk iki maçın Bobcats adına en etkili ismi olan Jacksonla karşılık verdi Bobcats. Serinin genel gidişatının aksine başladı bu çeyrek. Çünkü her iki takım da savunma tarafında çok istekli ve arzulu değil, daha çok hücuma konsantre bir şekildeydi. İçerde Howard’a topu indirdikten sonra dışarıdaki oyuncularıyla üçlük kovalayan Magic, dış atışlarda başarılı oluyordu. Bobcats cephesinde ise Jackson’ın penetreleriyle bulduğu sayılar, takımının ilk dakikalarda oyundan kopmasına bu kez engel olmuştu. Çeyreğin ortalarına doğru seyircisinin de desteğiyle savunmada rakibini, özellikle de Carter’ı, top kaybına zorlayan Bobcats, hızlı hücumlardan bulduğu sayılarla skor üretti. Bir süre alan savunmasına dönen rakibini de iyi top dolaştırarak bulduğu boş üçlüklerle cezalandırınca kronik sayı bulamama hastalığının bu bölümde önüne geçmiş oldu ev sahibi ekip. Magic’te bu dakiakalarda sahne alan tek bir isim vardı, o da Nelson. Çeyrek boyunca şut kaçırmadan 19 sayı bulan Nelson, son saniyedeki 4 sayılık oyunuyla da çeyreğin skorunu belirlemiş oldu(29-27).
İkinci çeyrekte iki takım da kendine gelip kendi oyun karakterlerini parkeye yansıtınca, ilk maçlardan alışkın olduğumuz üzere oldukça düşük skorlu bir çeyrek izlemiş olduk. Karşılıklı top kayıplarıyla başlayan bu çeyrekte Howard’ın yine erken ve bana göre biraz da haksız bir şekilde faul problemine girip kenara gelmesiyle hücum gücü beklenenden de fazla azalmıştı Magic’te. Bu dakikalarda benchten gelen Larry Hughes’ın hücumdaki ekstra katkısıyla üst üste sayılar bulan Bobcats, savunmada da rakibine kolay şut şansı tanımayıp, rakibini top kaybına zorlayınca skorda üstünlüğü sağladı. Bu çeyrekte iki takım da 7’şer top kaybı yaptı ve devreye 46-41 önde girdi ev sahibi ekip.
İlk Yarıdan Notlar: Jameer Nelson bu yarıda Magic hücumlarının en etkili ismiydi, bu devrede Bobcats’in boyalı alanda rakibine 26-14’lük üstünlük sağlamasını Howard’ın kenarda fazla oturmasına bağlıyorum. Fastbrekaten 9 sayı bulan ev sahibinin 21 sayılık bench katkısına (Larry Hughes’ın 10 sayısı vardı bu bölümde) yalnızca 6 sayıyla cevap verebilen Magic’in 36 şutundan 19’unu üç sayı çizgisinin gerisinden denemesi de ayrıca ilginç bir detaydı.
Karşılıklı sayılarla başlayan ikinci yarının başında, Orlando’nun savunma dozajını arttırmasıyla hücumdaki ritmi bozulan Bobcats, belirli aralıklarla sayı bulabildi. Yine bu dakikalarda Lewis’in 4.faulunu alıp kenara gelmesi, Magic hücumlarına pek zarar vermedi. Aksine, ilk çeyreğin yıldızı Nelson önderliğinde hücumda toparlanan Magic, Carter ve Barnes’ın da devreye girmesiyle skorda dengeyi sağlayıp sonrasında da farkı 5 sayıya kadar çıkardı. Çeyreğin sonunda yardımlaşmalı savunmanın da etkisiyle rakibine sayı şansı vermeyen ev sahibi ekip, hücumda iyi top dolaştırıp boş üçlükler bulunca son çeyreğe 66-66 eşitlikle girilmiş oldu.
Son çeyreğe seyircisinin verdiği gazın da etkisiyle agresif savunmayla başlayan Charlotte, Howard’ın pota altını karartmasıyla ilk yarıdaki en önemli skor opsiyonu olan boyalı alanı nerdeyse hiç kullanamadı. Bu dakikalarda Nelson’ın yokluğunda Carter’ın topu getirip oyun kurucu oynamasının yanı sıra Howard’la yaptığı pick’n roller üzerinden skora gidiyordu Orlando. İlerleyen dakikalarda Howard’ı pota altından da iyi kullandı ve boyalı alandan üst üste sayılar buldu deplasman ekibi. Bobcats ise bu dakikalarda rakibin sert savunmasından dolayı yalnızca el üstünden bulduğu zor şutlarla sayıya ulaşabiliyordu. Maçın son bölümüne iki takım da üst düzey savunmasıyla damgasını vurdu diyebilirim. Magic’in iyi top çevirmesine karşın iyi pozisyon bilgisi ve yardımlaşmalı savunmayla rakibini durdurmayı başardı Bobcats, Howard’ın da 6 faul alıp oyun dışı kalmasıyla iyiden iyiye ümitlenmişti ki tecrübe girdi devreye. İçeriyi zorlayarak sık sık faul çizgisine giden Orlando hücumuna karşılık veremiyordu Bobcats. Fark 1 sayı iken Jackson’ın kaçırdığı bomboş üçlük, ardından Felton’ın yakın mesafeden kaçırdığı şut, maçın ve serinin galibini de belirliyordu bir nevi. Son dakikalarda kameralara yansıyan Jordan, benchin hemen yanına oturmuş ve oyuncularına destek veriyordu. Kim bilir bir hücumluğuna oyuna girebilse belki de seri şimdi 2-1 idi.
Galatasaray'ı özel kılan tablo "fotoğrafta" mevcut
19 saat önce
1 FARKLI FIKIR:
sanıyorum bobcats kadar hücum gücü düşük takım yoktur nba'de. bütün pozisyonlarda stephen jackson'ın eline bakıyor takım, dwight howard'ı gayet iyi savundular seri boyunca ama işte sayı atamayınca bir işe yaramıyor iyi savunma yapmaları.
Yorum Gönder