BIY AD

27 Nisan 2010 Salı

Suns-Blazers Serisi 5.Maç (107-88)

Bobcats-Magic maçının son 3 dakikası yarım saat kadar sürünce bir türlü dönemedim bu maça ve ilk birkaç dakikasını kaçırdım. Maçı izlemeye başladığımda ise 9-0’dı skor Portland lehine. İzleyemediğim bölümü kısaca şöyle özetleyim: Tüm playoff serilerinin belki de en sürpriz ismi olan Bayless, nihayet Nash savunmasında bekleneni bir türlü veremeyen Rudy’yi kesip ilk 5 başlamış ve kaçırdığım bölümde 5 sayı atmış, kalan sayılar da 4.maçın yıldızı Aldridge’den gelmiş ve bunun üzerine Gentry de molayı almış. Mola dönüşü savunmada toparlanmaktansa hücumda toparlanmayı tercih etti Suns. Andrei Miller’ın şutunu ısrarla riske ettiler ve nihayetinde onun da devreye girmesiyle birlikte ilk 6 dk. içerisinde potasında 23 sayı görmüş oldular. Yani savunma namına halen hiçbir şey koyamıyorlardı ortaya ama hücumda özellikle Richardson’ın önderliğinde, skor bulmakta zorlanmadıklarını söyleyebilirim. Bu dakikaya kadar maç sanki Rose Garden’da gibi bir izlenim vardı. Portland son derece kontrollü, ne yaptığını bilen, hücumda ve savunmada oldukça organize görünürken, Suns bir o kadar dezorganize, hücumda basit hatalar yapan, savunmada ise hiçbir şey yapmayan bir takım görüntüsündeydi ve bir mola daha geldi Gentry’den. İkinci molanın dönüşünde Suns, Nash ve Amare’nin artık ezberlediğimiz ikili oyunlarıyla hücumda etkili oluyordu. Dudley’in oyuna girmesiyle işin rengi iyiden iyiye değişti. Savunmadaki agresifliğiyle takım arkadaşlarının eksiklerini kapatan Dudley, bir de üçlük bulunca farkı 6 sayıya kadar indirdi ve böylece U.S. Airways Center da derin uykusundan uyanmış oldu. Artık şutlarında isabet bulamamaya başlayan Blazers, geri koşmakta da sıkıntı çekince Suns, oyunu istediği tempoya getirdi. Bu dakikalarda seyirci desteğini de arkasına alarak savunma dozajını arttıran Suns, rakibini top kayıplarına zorladı. Rakip pota altında ribaund kovalayan Phoenix kısaları, bulduğu ikinci şans sayılarıyla çeyreğin bitimine 1 dk kala skora dengeyi getirdi ve ilk çeyrek 28-27 Portland üstünlüğüyle geçildi. Bu çeyrekte Suns’ın geri dönüşündeki aslan payı kesinlikle Dudley’e aitti. Agresif savunması ve uzunlara getirdiği ikili sıkıştırma ile hem arkadaşlarını hem de taraftarı ateşledi. Portland ise bu çeyrekte Miller’ın kenara gelmesiyle hücumda çok zorlandı ve Roy’un bire bir oyunlarıyla sayı bulmaya çalıştı. Fakat Roy da Richardson’ın savunmasında pek etkili olamadı.

İkinci çeyreğe her iki takım da karşılıklı basketlerle başladı. Sakatlığının da etkisiyle hızını kaybeden Roy, 6 dakika içinde 3. faulunu alarak kenara geldi. Çeyreğin başında Aldridge ile orta mesafeli şutlarda isabet bulan Blazers’a hücum ribaundlarından bulduğu sayılarla cevap verdi Phoenix. Dudley’in Andre Miller’a yaptığı tam saha baskısı Portland’ın hızlı hücuma çıkmasının yanı sıra rahat oyun kurmasını da engelledi. Bu bölümde Dragic’in cesurca içeri penetreleriyle bulduğu sayılar, Suns hücumunun temelini oluşturdu. Ayrıca Frye’ın boyalı alandaki etkinliğine savunmada karşı koyamayan Portland, Cunningham’ın sayılarıyla skorda tutunmaya çalıştı. Amundson-Frye ikilisi bu dakikalarda her iki pota altını da domine etti. Çeyreğin sonlarına doğru hücum ritmini kaybeden Portland, Suns’ın ilk 5’ine dönmesiyle birlikte, savunmada da çaresiz kalınca fark 7 sayıya kadar çıktı ve McMillan’ın molası geldi. Mola sonrası Portland uzunlarına daha rahat ikili sıkıştırma yapmak için alan savunmasına döndü Phoenix ve ilk hücumda üçlüğü yedi. Çeyrek sonunda Frye ile hücumda etkili olan ev sahibi ekip, ilk devreyi 10 sayı farkla 57-47 önde kapadı.

İlk Yarıdan Notlar: Devre boyunca boyalı alanda rakibine karşı üstün olan Suns, bu bölgeden 24 sayı bulurken, Portland 12 sayıda kaldı. 4.maçın aksine hızlı hücumlarda etkili görünen ev sahibi 12 fastbreak sayısı buldu. Fakat Suns adına bu devredeki en önemli istatistik, uzun rotasyonu zayıf görünse de rakibine karşı ofansif ribaundlarda 10-3 üstünlük sağlamasıydı. Miller’ın bulduğu 13 sayının yanı sıra özellikle ilk çeyrekte takımını iyi yönetmesi Portland adına ilk devredeki en olumlu gelişmeydi. Portland devre boyunca %54, Phoenix ise %47 ile şut isabeti bulmasına rağmen, özelikle hücum ribaundlarıyla position sayısında rakibine üstünlük sağlayan Suns, serbest atış çizgisine de sıkça gidince devrede de 10 sayılık farkı oluşturdu.

İkinci yarıya her iki takım da yardımlaşmalı savunmayla başlayınca top kayıpları baş gösterdi. Pota altındaki üstünlüğünü bu yarının başında da sürdüren Suns, üst üste ikinci şans sayıları buldu. Portland ise daha çok dış şutlara yöneldi ve bu şekilde skor üretmeye çalıştı. Karşılıklı sayılarla geçen ilk dakikaların ardından Frye’ın oyuna girmesiyle yeniden alan savunmasına döndü Phoenix. Çeyreğin sonlarına doğru Suns ikili sıkıştırmalarına karşı sahaya iyi yayılamayan Portland’ın pas kanalları da tıkanınca hücumda oldukça zorlandılar, bu da fastbreak sayısı olarak döndü Suns’a. Bu dakikalarda ilginç bir şekilde Aldridge’e karşı fiziğini kullanarak sayılar bulan Frye, farkın da açılmasını sağladı. Pota altına top indirmekte zorlanan Portland kısaları, Phoenix’in yardımlaşmalı savunması karşısında çaresiz kaldı ve Suns, yakaladığı 15-5’lik seriyle son çeyreğe 84-66 önde girdi.

Son çeyreğe boş dış şutlardan isabet bulamayarak başlayan Portland’a karşın Dudley ve Frye ile skor üreten Suns, farkı da 23’e kadar çıkardı. Maçı kazanma umutlarını iyice kaybeden Portland, bu moralsizlikle pota altından çok basit turnikeleri ve boş şutları da kaçırmaya başladı. Portland, gelen mola sonrası Aldridge ile üst üste sayılar bulsa da savunmada aynı direnci gösteremedi. Çeyreğin ortalarına doğru McMillan’ın sonucu kabullenmesiyle maç bir anlamda bitmiş oldu. İzleyenler hatırlayacaktır, son çeyrek, tıpkı 2.maçın son çeyreğindeki gibi bir havada geçti. Ekleyebileceğim tek detay, Barbosa ile Webster’in bir pozisyon sonrası yaşadığı gerginlikti, bunu da playoff atmosferinde normal karşılamak gerekir diye düşünüyorum.

Maçtan Notlar: Öncelikle ofansif ribaundlara değinmek istiyorum. Suns 15-9 üstün fakat, maç koptuktan sonra Portland bu kategoride toparlandı, yoksa çok daha korkutucu bir tablo çıkabilirdi Portland adına. Nash’in 14 sayı- 10 asist, Amare’nin 19, Richardson’ın 13 sayısı var. Ancak bugün Suns adına öyle iki kişi çıktı ki ortaya, maçı alıp belki de serinin kaderini değiştirdiler. Dudley-Frye ikilisi maça çok kötü başlayan Suns’ı yaptıkları müthiş savunmayla toparlayıp, önce oyuna ortak ettiler, sonra da hücumdaki etkili oyunlarıyla maçın kazanılmasında başrolü oynadılar. Zaten her ikisi de playoff kariyer rekoru kırdı attığı sayılarla(Frye 20, Dudley 19 sayı). Portland’da ise serinin başından beri takımın lideri pozisyonunda bulunan Andre Miller, yine fena oynamadı ve 21 sayı buldu takımı adına. Bayless ve Aldridge’in 17 sayısı galibiyet için yeterli olmadı.

Serinin Gidişatı: İki takım da yetenekten ziyade gazla oynuyor ve ne zaman ne yapacağı kestirilemiyor(özellikle Portland). İş böyle olunca serinin gidişatını da kestirmek zorlaşıyor. Ancak Suns’ın kazandığı maçlarla Blazers’ın kazandığı maçlar arasında önemli bir fark var. O da şu: Blazers kafa kafaya giden 2 maçı da almayı başardı. Suns ise kazandığı maçlarda ortalama 20 civarı fark attı. Yani Portland ne yapıp edip oyun disiplininden, oyun konsantrasyonundan kopmamalı, tempoyu sürekli düşürmeye, rakibini coşturmamaya çalışmalı. Ancak bu şekilde oynarlarsa seri tekrar Arizona’ya taşınabilir.

0 FARKLI FIKIR: