
Tüm bunların farkında olup maça rakibinden kat kat istekli başlayan ekip Dallas’tı haliyle. Sahada sürekli koşuyor, doğru adamı bulduklarına şut atıp yeri geldiğinde potaya saldırıyorlardı. Farkın kısa sürede 10’a çıkmasını sağlayan en önemli isim şüphesiz 18 sayının 10’unu atıp agresif oynayarak Manu’nun iki faul almasını sağlayan Caron Butler’dı. Ayrıca San Antonio da serinin önceki maçlarında “eski Spurs hücumu döndü” dedirten performansından çok uzaktı. Kullandıkları dengesiz hücumlar ve yanlış paslar sonucu yapılan top kayıpları yüzünden sürekli hızlı hücumdan sayı yemek zorunda kaldılar. Ginobili oyundan çıkınca yerine giren Parker hücumda hücumda işleri ele alıp Bonner’a iki üçlük attırınca fark 4’e kadar indi fakat Dallas ekibi potaya saldırmaya devam edince kontrolü tekrar ele alıp çeyreği 21-27 önde kapadı.
İlk çeyreğin bitimine doğru Duncan’ın yerine oyuna giren Blair ve 2 faul yapan Blair, ikinci çeyreğin hemen başlarında bu sayıyı 4’e çıkarınca Popovich tekrar Duncan’a dönmek zorunda kaldı. Aslında Blair karşısında çok uzun Haywood karşısında savaşçılığıyla hiç olmazsa onu yorar ve Duncan’ın işini kolaylaştırır diyordum ama kısa süre sonra oyundan çıkınca Spurs’ün tüm sıkıntılarına Duncan’ın kötü oyununa devam etmesi de eklenince 4 dakikadan fazla bir süre boyunca buldukları yegane sayılar Ginobili’nin serbest atışlarından geldi. Yine de hızından pek bir şey kesilmişe benzemeyen Mavericks karşısında farkı 10 sayılarda tutmaya devam etmeleri geri dönme umutlarının sönmemesini sağlıyordu. Bu umudun hayal olmadığını ikinci yarının sonlarına doğru Parker’ın 9 sayı 1 asistle başı çektiği 11-2’lik seriyle o anlığına da olsa kanıtladılar ve takımlar devre arasına 46-53 ev sahibi üstünlüğüyle girdi.

Spurs’ün nasıl oynadığını yazı boyunca anlattım, azcık da istatistik vereyim daha açık olsun;
Duncan 24 dk. 3/9 isabetle 11 sayı 6 ribaund 2 blok.
Ginobili 18 dk. 2/7 isabetle 7 sayı, 1 asist 4 top kaybı. Burnu daha iyiydi maç öncesi açıklamalarına göre ama rahatsız olduğu belli. Popovich de oyunundan hiç memnun değildi.
Parker 6/15 isabetle 18 sayı 6 asist. Yüzdesi düşük ama bu üçlü içinde gerçekten çabalayan tek o vardı.
Yeter herhalde. Diğer oyunculardan iyi diyebileceğimiz tek isim 11’de 6’yla 12 sayı bulan George Hill ama onun da gidişata etkisi olmadı.
Dallas’ta ise maçın mutlak yıldızı 24’te 12’yle 35 sayı atıp playoff kariyer rekorunu kıran Butler oldu. 11 de ribaund aldı yanında. Koçundan fırçayı yedikten sonra susup oyunuyla cevap vermesi karakterini gösteriyor ama bu güne kadar neredeydin diye sormak lazım kendisine. Ve Jefferson gibi sadece bir maçlığına mı bu performansı gösterecek o da önemli. Yine de maçı kazandırarak kenarda çiğnediği kamışı sonuna kadar hak etti. Haywood ilk beş başladı ve Duncan savunmasıyla takdirleri topladı. Ayrıca Dampier maç koptuktan sonra bile sahaya adımını atmadı. Carlisle onu da dürtmek istemiş herhalde. Dirk 14’te 7’yle 15 sayı atıp geri planda kalırken Jason Kidd de 10 sayı 7 ribaund 7 asistle oynadı. Maç kopmasaydı triple double’ını yapardı diye düşünüyorum. Bir de DeShawn Stevenson sakalını kesmiş.
Seriyi buradan çevirmek bu güne kadar görüp tanıdığımız Dallas takımıyla pek örtüşmüyor. Gerçi bu güne kadar 3-1’den seri çeviren 8 takımdan biri Marion’lı Suns diğeri Carlisle koçluğundaki Pistons ama bana pek bir şey ifade etmiyor bunlar. Her şeyden önce karşılarındaki takım Spurs ve Popovich maçın üçüncü çeyreğinden itibaren iki gün sonrasını düşünmeye başlamıştır. Ama Duncan-Ginobili-Parker üçlüsü oynamadığında onların da ne kadar eli kolu bağlı olduklarını gördük.
0 FARKLI FIKIR:
Yorum Gönder