Ve batıda yarı finalistler belli oldu. Dün gece EnergySolutions Arena’da oynanan 6. maç, serinin galibi ve Lakers’ın rakibini belirledi. Jazz, evinde Nuggets’ı 112-104 yenerek seride durumu 4-2’ye getirdi ve turu geçen takım oldu. Kendi evinde seyircisinin de desteği ile çok iyi oynayan iki ekipten Jazz’ın, serinin ikinci maçında deplasmanda rakibinden bir maç çalması bu serinin kaderini belirlemiş oldu böylece.
Batıda playofflar başlamadan önce en çekişmeli geçmesi beklenen Nuggets-Jazz serisi birçok açıdan maalesef basketbol severleri hüsrana uğrattı. Serinin ilk maçında Memo’ nun sakatlanması ile bizim açımızdan kötü başlayan 6 maçlık maraton, her iki takımında savunmayı 2. plana atmasıyla daha çok bir normal sezon maçı izliyormuşuz hissi verdi bize. Son maçı kısaca özetleyecek olursak, ne Boozer, ne Melo, ne Chauncey, ne de playoffların en formda oyuncusu Deron ön plandaydı dün gece. Bu süperstarların arasından sıyrılan tek bir kişi takımını çift henaeli farktan maça ortak etti, ama onun bu çabası yetmedi galibiyete. Kim olduğuna yazı içinde de değineceğim, zaten maçı izleyenler anlamıştır kimden bahsettiğimi.
Maça değinecek olursak; Nene’nin yokluğunda ilk 5 başlayan Johan Petro, önceden de tahmin ettiğimiz gibi, faul problemine girene kadar Boozer’ı etkili savundu. İlk dakikalarda Deron Williams’ın seri boyunca yaptığı gibi transition hücumu ile sayılar bulan Jazz’a, Chauncey’nin hücumdaki etkili oyunuyla karşılık verdi Nuggets. Bu bölümde ürettiği sayıların yanı sıra arkadaşlarına da müsait pozisyonlarla kolay sayı fırsatı hazırladı Billups. Jazz, hücumda bir türlü organize olamayıp üst üste top kayıpları yapınca, yediği fastbreak sayılarıyla maçın hemen başında geri düştü. Oyunun bu bölümünde iki takım da set hücumunda durağan bir görüntü çizince ilk 6 dakika 12-8 Nuggets üstünlüğüyle geçildi. Bu dakikadan sonra, Sloan’ın yaptığı bir değişiklik maçın gidişatına yön verdi. Sloan, Fesenko’yu çıkarıp yerine Millsap’i alınca, savunmada Nuggets’ın ikili oyunlarını onun çabuk ayaklarıyla durdurup, hücumda da pas trafiğini daha iyi sağlamaya başlayan Jazz, yakaladığı seriyle 22-14 öne fırladı. Çeyreğin sonlarına doğru yalnızca Carmelo’nun eline bakıp, onun bire bir zorlamalarıyla sayı üretmeye çalışan Nuggets bunda başarılı olamadı, ancak sıkça serbest atış çizgisine gidip, JR Smith’in hücumda devreye girmesiyle sayılar buldu. Jazz cephesinde ise sürpriz bir şekilde ortaya çıkan Matthews, Nuggets’ın savunmada hiçbir çaba göstermemesinin de etkisiyle ilk çeyreğe 10 sayı sığdırarak, takımının 32-23’lük üstünlüğünde başrolü oynadı. İlk çeyrek adına dikkatimi çeken bir nokta da hemen her pozisyona kolay düdük çalan hakemlerin yönettiği bir maçta Carmelo’nun çeyrek boyunca nerdeyse hiç penetreye yönelmeyip sürekli dışarıdan el üstü şutlar denemesiydi.
İkinci çeyreğe kenardan gelen Ronnie Price ile sayılar bularak başlayan Jazz, farkı çeyreğin hemen başında 13 sayıya kadar çıkardı. Yine aynı bölümde Malik Allen savunması Boozer’ı durdurmaya yetmeyince üst üste boyalı alandan sayılar buldu Boozer. Bu dakikadan sonra parkede tam bir Joey Graham şovu izledik. İlk başta savunduğu Millsap’e top aldırmamasıyla aklıma not ettim ve maç sonunda iyi savunmasından dolayı kısa bir yer vereceğimi düşündüm yazımda. Fakat zaman ilerledikçe, yazımın esas kahramanı da yavaş yavaş belirlenmiş oluyordu. Savunmadaki katkısını hücumda art arda bulduğu 11 sayıyla süsleyen Graham, çeyreği de 17 sayıyla tamamlayarak farkı eritti ve maçı tek başına kafa kafaya getirdi. Bu bölümde Jazz’ın rehavete kapılmasıyla gelen top kayıpları ve Graham’ın insan üstü gayretiyle toparlanan Denver devreye yalnızca 2 sayı farkla 56-54 geride girdi.
İlk Yarıdan Notlar: Nuggets adına Graham ilk devreyi 10’da 8 saha içi isabetiyle 18, Carmelo 10 sayı ile tamamlarken, Jazz’da Matthews’ın 12, Deron Williams 11 sayı-5 asist’lik performansları göze çarptı. Denver’ın %46, Jazz’ın %56’lık şut yüzdesi hangi takımın daha gayretli savunma yaptığının da bir göstergesiydi bu devrede.
Üçüncü çeyreğin başında Denver’ın hareketli savunmasıyla birlikte hücumda bocalayan Jazz, sayı yollarında tıkandı. İlk yarının sonuyla beraber yakaladığı 22’ye 3’lük seriyle Nuggets uzun bir aradan sonra ilk defa öne geçti. Billups ile bulduğu üst üste 2 üçlük sonucu maçtaki kendi adına en büyük sayı farkına ulaşan Nuggets ilk 3 dakikayı 64-56 ile önde geçti. Çeyreğin geri kalan kısmı Lakers-Thunder maçının son anlarıyla çakıştığı için pek sağlıklı izleyemedim. Fakat izlediğim bölümde iki takım da sık sık serbest atış çizgisine giderek karşılıklı sayılar üretti ve son çeyreğe 83-80 Utah üstünlüğüyle girildi.
Son çeyreğe Carmelo ve Lawson ile hücumda etkili başlayan Nuggets, maç boyunca kafa olarak kendini oyuna veremeyen Kenyon Martin’in, kötü pick’n roll savunmasıyla, Boozer‘ın sayılarına engel olamadı. İlerleyen dakikalarda savunmada yaptığı yardımlaşmayla rakibine kolay sayı şansı vermeyen Utah, oyunda üstünlüğü ele geçirdi. Bu bölümde tamamen Carmelo’nun bire bir oyunu ve onun denediği zor şutlarla sayı bulmaya çalışan Nuggets, bunda da başarılı olamayınca fark yavaş yavaş açılmaya başladı. Hücumda bocalamanın etkisiyle sinirleri bozulan Denver oyuncuları üst üste teknik fauller almaya başladı, bu da Denver’ın maçtan koptuğunu belgeledi. Geri kalan bölümde rakibinin kendisini yakalamasına izin vermeyen Utah karşılaşmadan da 112-104 galip ayrılarak Lakers’in rakibi oldu.
Galatasaray'ı özel kılan tablo "fotoğrafta" mevcut
19 saat önce
1 FARKLI FIKIR:
Paul Millsap tam 3 kez basket faul yaptı hemde çok zor pozisyonlarda. Adamda yetenek var ama feci de bir gaz var. Ateşlemekte üstüne yok hakkaten takımı..
Yorum Gönder