Evinde 3.maçı kazandıktan sonra biraz olsun umutlanan Bulls’a, bir sonraki maçta Lebron freni gelmiş, süperstar, yaptığı triple double ile hem takımına galibiyeti getirmiş hem de rakibinin hayallerini başka baharlara ertelemişti. Bu yüzden Bulls’un son maçta oldukça moralsiz olacağını hatta oyun disiplininden kopup fark bile yiyebileceğini düşünmüştüm, ama atladığım bir şey vardı. Oyuncular her ne kadar yetersiz olsa da, kapasiteleri oldukça düşük olsa da, rakip Lebron’lu ve şu an şampiyonluğun en büyük favorisi Cavaliers olsa da, ismi Bulls’tu bu takımın ve burası da playofftu.
Maçın başına her zaman olduğu gibi Shaq’a topu indirerek, onun sırtı dönük birebirini kullanmasıyla başladı Cavaliers. Ona ikili sıkıştırma geldiğinde de, dışarıdaki kısalardan birini görmesiyle, boş şut imkanı arıyorlardı takım olarak. Rakibin girmeyen şutlarında oyunun temposunu sürekli arttırma çabası içindeydiler ve fastbreakten sayı bulmaya çalışıyorlardı. Bulls ise iyi top dolaştırıp, orta mesafeli şutlarla (bu dakikalarda Cavaliers, bire birde etkili savunma yaptığı için içeriye pek drive edemediler.) skor üretme yoluna gidiyordu hücumda. Cavaliers’ın hareketli savunmasına ve iyi adam paylaşmasına rağmen el üstünden zor şutları sokan Bulls kısaları, bu sayede şimdilik fastbreak sayısı yemekten yırtıyordu. Cavaliers’ın Shaq’ı pota altında etkili kullanmasına ve daha kolay sayıya gidebilmesine karşın, serbest atış çizgisinde kötü bir performans sergilemesi, farkın açılmasını engellerken, yine aynı dakikalarda rakibini hafife almanın sonucu olarak üst üste gelen top kayıpları Bulls’u da cesaretlendiriyordu. Nihayet özgüveni yerine gelen Gibson’ın da devreye girmesiyle 14-12’lik üstünlüğü yakaladılar çeyreğin ortasında. İşte tam bu anlarda Jamison çıktı ortaya. Lebronvari bir performansla çeyreğe 14 sayı sığdıran Jamison takımının skor yükünü çekerken, ona karşılık Rose’un ikili oyun sonrası içeri penetreleri ve orta mesafeli şutlarıyla geldi. Ve ilk çeyrek 27-26 Cavaliers üstünlüğüyle geçildi. Bu çeyrekte Chicago’nun hiç top kaybı yapmaması ve Cavaliers’ın yalnızca Lebron’un son saniyede Deng’e yaptığı haricinde, faulunun bulunmaması, ev sahibinin, rakibi ne kadar hafife aldığının ve savunmada ne kadar isteksiz olduğunun bir kanıtı bence. Ama tüm bunlara rağmen çeyreği önde kapamaları da önemli bir artı. Bu çeyrekteki bir diğer dikkat çeken istatistik ise Cleveland’ın %66 saha içi isabetine karşılık, Chicago’nun %48’de kalması. Ancak özellikle hücum ribaundları ve rakibinin yaptığı top kayıpları sonucunda daha çok top kullanma şansı bulduğu için, Chicago skoru kafa kafaya götürüyordu.
İkinci çeyreğe çift oyun kurucu (Delonte ve Mo ) ile başlayan Cavaliers, hem hücumda daha iyi organize olmayı hem de olası top kayıplarını minimum seviyeye çekmeyi planlıyordu. Çeyreğin başında, tepede oynanan pick’n roller sonunda kısaların(özellikle Rose’un) içeri penetreleriyle sayılar bulan Bulls’a, Shaq’ın post up oyunlarından ürettiği sayılarla karşılık verdi Cleveland. Bulls kısalarının bu penetrelerini önlemek için, takımda ayakları en hızlı uzun vasfı taşıyan Varejao oyuna girdi. Ancak bu da çözüm olmadı, çünkü bu kez de yüksek posttan geri çekilerek el üstü şutları sokmaya başladı Derrick Rose. Çeyreğin ortaları, Bulls uzunlarının boyalı alanda paslaşarak bulduğu, Cleveland’ın ise Moon ile üst üste attığı şutlar ve ürettiği fastbreak sayılarıyla geçildi. Moon’un fastbreak sayılarının nerdeyse tamamı, savunma dozajının artmasıyla bocalayan Bulls’un yaptığı top kayıplarından geliyordu. Hücumda artık sıkıntı çekmeye başlayan Bulls, savunmada da geriye iyi koşamayınca fark 10 sayıya kadar çıktı ve mola geldi (50-40). Mola dönüşünde hücumda toparlandılar ve Deng’in üst üste bulduğu sayılara, etkili savunma da eklenince farkın daha fazla açılması önlendi. Bu dakikalarda yine Rose’un gerek doğru şut tercihleri, gerekse takım arkadaşlarına hazırladığı pozisyonlar, Bulls’un hücumda toparlanmasının başlıca etkeniydi. Ve ikinci çeyrek 55-48 ile geçildi.
İlk Yarıdan Notlar: Devre boyunca gözüme en çok çarpan nokta, Noah’ın son maçın aksine etkili olamaması ve yaptığı 3 kritik top kaybıydı, bu top kayıplarının hepsi Bulls potasına sayı olarak döndü. Bulls adına Rose 16, Deng ise attığı 12 sayıyla seri boyunca olduğu gibi bu maçın ilk yarısında da takımını hücumda sırtladı. Cleveland cephesinde ise Jamison’ın 20 sayıyla yıldızlaştığı bu devrede Lebron sağ kolundaki sakatlığın da etkisiyle fazla ön plana çıkmadı ve denediği 3 şutla ilk yarıyı 3 sayıda tamamladı. Benchten gelen Delonte ve Moon ile 15 sayı bulan Cavaliers’a, yalnızca 8 bench sayısıyla karşılık verebildi Bulls. İlk yarıya dair bir diğer dikkat çeken nokta da Cavaliers’ın fastbreakten bulduğu 15 sayı idi.
İkinci yarıya da Noah’ın top kayıplarıyla başladı Bulls. Ancak hücumda iyi top dolaştıran Cavaliers karşısındaki gayretli savunmaları bu bölümde sayı yemelerini ve maçtan erken kopmalarını önledi. İlerleyen dakikalarda sabırlı hücum eden Bulls, doğru adamları da bulunca hücumda daha rahat sayı bulmaya başladı. Bu bölümde Rose’un ilk yarıdaki gibi sıcak elle başlaması sonucunda fark yavaş yavaş eridi. Bu dakikalarda Varejao’nun hücum ribaundlarındaki gayreti ve bulduğu ekstra sayılarla hücumda tutunan Cavaliers, farkın kapanmasına engel olamıyordu. Çeyreğin sonlarına doğru Cleveland, Chicagon’nun hareketli savunması karşısında hücumda oldukça zorlandı. Noah’ın hücumdaki top kayıplarına rağmen yaptığı müthiş pick’n roll savunması ve kaptığı toplar hem takımını ateşledi, hem de Bulls’un, fastbreakten kolay sayı şansı bulmasını sağladı ve çeyreğin son dakikasında uzun bir aradan sonra ilk defa öne geçmeyi başardı Chicago(71-70).
Son çeyreğin başında, Shaq’ın savunmasındaki Miller’ın yaptığı üst üste faullerden sonra, onu tutması için Noah’ı görevlendirmek zorunda kaldı Del Negro. Bu da Cavaliers’ın tepede daha rahat ikili oyun oynaması anlamına geliyordu. Hinrich ile sayılar bulan Bulls, savunmada Shaq’a çare üretemeyince oyunun kontrolünü ele geçiremedi. Shaq’ın 5. faulunu alıp kenara gelmesiyle pota altındaki etkinliği son bulan Cavaliers’te bu kez de devreye Lebron girdi. İçeri zorlayarak sayı bulmasa da faul alıyordu Lebron oyunun bu bölümünde. Rakibinin iyi savunması karşısında zor şutları yorgunluğun da etkisiyle girmeyince hücumda bocalamaya başladı Bulls. Bu bölümde özellikle Taj Gibson ile hücum ribaundlarını toplamayı ve ikinci şans sayısı üretmeyi başardılar. Ancak boş şutlardan yararlanamadılar ve Jamison’ın üçlüğüyle, bitime 4 dakika kala 9 sayı farkla geri düştüler. Bu dakikadan sonra herkes gibi ben de maç bitti diye düşünürken inanılmaz bir karakter ortaya koyup Deng ve Rose’un üst üste bulduğu sayılarla skoru 93-92’ye getirdi Bulls. Ancak son dakikada tecrübesizliklerine rakibinin etkili savunması da eklenince karşılaşmadan 96-94 mağlup ayrıldılar.
Maçtan Notlar: Seri boyunca takımının hücum yükünü sırtlayan ikiliden Deng 26 sayı, Rose ise 31 sayı-6 asistle yine yıldızlaştı, ancak bu performanslara takımdan destek gelmeyince mağlubiyet kaçınılmaz oldu. Cavaliers cephesinde ise Jamison ikinci yarıda suskun olsa da attığı 25 sayıyla takımının topscoreri oldu. İlk üç çeyrek boyunca ortalıkta görünmeyen Lebron, son dakikalarda hücumu tek başına toparladı, takımının zorlandığı dakikalarda aldığı savunma ribaundlarıyla rakibe ikinci şans sayıları vermedi ve maçı 19 sayı-10 ribaund-9 asist ile tamamlayıp üst üste ikinci triple doubleını 1 asistle kaçırmış oldu. Shaq için ise, Cavaliers’taki hatırladığım kadarıyla en etkili maçını oynadı diyebilirim. Pota altını belli aralıklarla domine etti, rakip uzunları faul problemine soktu ve karşılaşmayı 14 sayı-8 ribaund ile bitirdi.
Jelert'li günlere girmiş bulunmaktayız
15 saat önce
1 FARKLI FIKIR:
lebron sakatlanmış diollağ. aslı varmıdır?
Yorum Gönder