BIY AD

29 Nisan 2010 Perşembe

Jazz - Nuggets Serisi 5.Maç (102 - 116)

Maçın yorumuna geçmeden önce belirtmeliyim ki, bu seneki playofflarda izlediğim en kötü seri açık ara bu. Playoff maçından çok allstar maçı havasında geçiyor seri, takımlar kafalarına göre takılıyor, akıllarına estiğinde savunma yapıyor. Adam akıllı yaptıkları savunmaları toplasak yarım periyot ya eder ya etmez. Neyse bu konuda çok doluyum, en iyisi lafı fazla uzatmadan maçın analizine geçmek. Evinde oynadığı ikinci maçta saha avantajını kaybeden Denver adına ya tamam ya devam maçıydı bu. Utah için maç bu kadar önem arz etmese de, Denver gibi bir rakibi 5 maçın ardından eleyip, muhtemel rakipleri Lakers’tan birkaç gün daha fazla dinlenmek kayda değer bir avantaj olurdu açıkçası.

Utah hücumda, Deron Williams’ın oyunu mümkün olduğunca hızlandırıp transition hücumdan bulduğu sayılarla başlarken, Denver topu pota altına indirerek Nene ve Martin ikilisinin gerek yüzü dönük oyunlarıyla, gerekse gelen ikili sıkıştırmalar sonucu dışarıdaki boş adamı bulmalarıyla skor üretti. Fesenko’nun henüz maçın başında yapmış olduğu 3 top kaybı Denver hücumlarını yavaşlatan yegane faktördü, zira Denver adına bu dakikalarda savunmada arzulu görünen tek isim Chauncey idi, ancak ne yazık ki o da Deron Williams’ı savunduğundan, seri boyunca olduğu gibi çabaları ancak genç yıldızı yavaşlatmaya yetiyordu. Utah’ın bu çeyrekte Deron Williams’ın katkısı olmadan bulduğu sayı toplamı bir elin parmaklarını geçmedi. Çeyreğin ortalarında oyunda temponun artmasıyla birlikte iki takım da karşılıklı top kayıpları yapmaya başladı. Gönül isterdi ki bu top kayıplarında bari savunmanın etkisi olsun, ama maalesef nerdeyse tamamı bireysel ve basit hatalardan geldi. Savunmaları eleştiriyorum ama şu istatistiği görünce bana hak vereceksiniz: İlk 8 dakikada atılan toplam sayı 39 ve bunların 22si boyalı alandan geldi. Hadi Utah’ın pota altı savunması sene başından beri kötü, hatta yolgeçen hanı gibi, ama anlaşılan geride kalan 4 maçta Denver’ı da kendilerine benzetmişler. İlerleyen dakikalarda JR Smith’in oyuna girmesiyle birlikte savunmanın odak noktası olmaktan çıkan Melo, ilk basketini bitime 1 dakika kala bulabildi ve ilk çeyrek 27-25 konuk Utah üstünlüğüyle geçildi. Çeyrek boyunca %66 ile şut atan Utah, 6 top kaybı yapınca hücumda %45 ile oynayan rakibi karşısında yalnızca 2 sayılık üstünlük sağlayabildi.

İkinci çeyreğin başında, Deron Williams’ın kenara gelmesinin de etkisiyle savunmada biraz toparlanır gibi olan Denver, rakip uzunların potaya yakın topla buluşmasını önleyince Utah mecburen dış şutlara yöneldi. Ligin rekortmen şutörü Korver bu bölümde screen çıkışlarından boş şutlar bulsa da, bu şutlarda isabet elde edemeyince Utah ilk çeyrek skoruna kitlendi kaldı. Bu dakikaları çaylak Ty Lawson ve Melo ile tek tük sayılar bulsa da boş geçmeyen Denver yakaladığı 7-0’lık seriyle skorda üstünlüğü ele geçirdi. Deron Williams’ın yokluğunda yaklaşık 4 dakika boyunca sayı bulamayan Utah’ın hücumda bu oyuncunun eline ne kadar bağlı olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Neyse ki fazla geçmeden Williams oyuna girdi ve Utah hücumda toparlandı. Bu bölümde bulduğu üst üste 9 sayıyla farkın 1’e inmesini sağlayan Boozer, çeyreğin ortalarına doğru bir pota altı mücadelesinde tamamen istem dışı bir ayak darbesiyle Nene’nin sakatlanmasına yol açtı ve böylece rakibleri Denver’ın da uzun rotasyonunu daraltmış oldu. Çünkü sakatlıktan sonra soyunma odasına giden Nene maça geri dönemedi. Çeyreğin sonunda Denver kısalarının el üstünden ve oldukça moral bozucu dış şutlarına engel olamayan Utah, Deron Williams’ın hücumdaki üst üste sayıları ve asistleriyle oyundan kopmadı ve devre 52-50 Utah lehine tamamlandı.

İlk Yarıdan Notlar: Deron Williams 17 sayı- 6 asist, Boozer 15 sayı-8 ribaund, Millsap ise kenardan gelerek 9 sayı üretti ve bu üçlü özellikle hücumda takımını sırtladı. Denver cephesinde ise Carmelo Anthony’nin 10 sayı-9 ribaunduna, Martin ve Afflalo’nun 8’er sayılık katkısı geldi.

İkinci yarıya Carmelo ve Billups’ın sayılarıyla oldukça hızlı girdi Denver. Utah ilk dakikalardaki şaşkınlığı üzerinden atıp toparlanana kadar da farkı 8 sayıya çıkardılar. Bu devrede Deron Williams’ı Afflalo, Matthews’i ise Billups ile tutmaya çalışan Denver karşısında, Matthews’in bu matchuptaki boy avantajını iyi kullanmasıyla sayılar buldu Utah. Çeyreğin sonlarına doğru Deron Williams’ın yorgunluğun da etkisiyle normalde atabileceği şutları kaçırmasına rağmen, kritik topları sokmasıyla son 3 dakikaya 1 sayı farkla geride giren Utah, bu dakikadan sonra rotasyonun dar olmasının sıkıntısını yaşamaya başladı ve rakibinin 6-0’lık serisine engel olamadı. İki takımında skor üretmekte zorlanmadığı bu çeyrekte rakibine 36-29’luk üstünlük sağlayan Denver, final periyoduna da 7 sayılık farkla önde girdi.

Son çeyreğe Ty Lawson ve Chris Andersen’in oynadığı ikili oyunlarla başlayan Denver’a hücumda iyi top çevirip doğru şutlar bularak karşılık veren Utah son 8 dakikaya 4 farkla geride girdi, ancak bu dakikadan sonra hücumda bocalamaya başladı. Seyirci desteğini arkasına alan Denver, JR Smith’in de devreye girmesiyle birlikte farkı uzun bir aradan sonra ilk defa çift hanelere taşıdı (104-94). Maçın son bölümünü de rahat bir tempoda götüren Denver, karşılaşmayı 116-102 kazanarak seride durumu 3-2’ye getirdi.

Maçtan Notlar: Bilmeyenler için kısaca hatırlatayım, geçtiğimiz günlerde kendisini ligin en iyi point guardı ilan etmişti Deron Williams. En iyisi mi o tartışılır ama ligin en formda point guardı olduğu kesin(yanlış hatırlamıyorsam seride 27 sayı-12 asist ortalaması vardı). Bugün de 34 sayı-10 asist ile takımının en etkili ismi oldu Deron. Ona en büyük destek 25 sayı-16 ribaunt ile Boozer ve kenardan gelerek 16 sayı-9 ribaunt ile Millsap’ten geldi. Denver’da ise kötü bir şut yüzdesiyle de olsa 26 sayı ve 11 ribaund üreten Melo, takımının bu kategorilerdeki en yüksek sayılarına ulaşan ismi oldu. Chauncey 21 sayı, Kenyon Martin 18 sayı-9 ribaunt, benchten gelen JR ise kritik anlardaki üçlükleriyle maçı 17 sayıyla tamamladı.

Serinin Gidişatı: George Karl'ın yokluğunun takımı bu kadar kötü etkileyeceğini tahmin etmiyordum açıkçası. Ama Dentley de gerçekten takıma hiç bir yarar getirmiyor. Ayrıca Nene’nin sakatlığı da serinin gidişatını etkileyecektir. Şu an bilmiyorum 6.maçta oynayabilecek mi, ama eğer oynayamazsa çok büyük kayıp olur Denver adına. Andersen ve Petro savunmada Nene’nin yerini doldurabilirler belki ama işin kötü tarafı seri boyunca az yiyen değil çok atan kazandı. Oynanan 5 karşılaşma boyunca yalnızca 2.maçta Utah 100 sayının altına düştü, bu istatistik de seride hücumun ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Şahsi fikrim Utah’ın, rakibi bu kadar zayıf bulmuşken evinde bu işi bitireceği yönünde.

1 FARKLI FIKIR:

Adsız dedi ki...

Chris Paul'Dan 10 kat daha iyi Deron. Bence haklı.